23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHllRÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER salarda yer alan hukuk devleti inancı ve bununla doğrudan bağlantılı olarak, her şeyin sonunda adil bir mahkemenin varhğı gü\encesi insan onuruna yakışanıdır. MAHKEME VE HÂKİM Mahkemelere guven ve saygıyı yüreğinde duyan bir ulusuz. " A d a l e t i n kestiği parmak acımaz" özdeyişi bunu en güzel biçimde dile getirir. "Bağımsız mahkeme, güvenceli hâkim" derken içimizde daha doyurucu bir hak anlayışına ulaşmamn özlemi olduğu yadsınamaz. Mahkeme kadıya mülk olmasa da, hâkimsiz mahkeme de olmaz. İşlevsel açıdan hâkim, bilgisi ve mesleksel deneyimleri ile huzur arayan toplumun ortak isteklerini sezme, olayları buna göre isabetle değerlendirme sonucuna gore kendisine tanınan ölçülü takdir hakkını kullanma bilincinde olan kişidir. Ceza hukukundan örnek verirsek diyebiliriz ki, sanığı olaya iten nedenleri, onun suçtan sonraki durumunu, verilecek cezanın onun tüm geleceğine etkilerini ve kamunun yargısını en iyi değerlendirmesi gereken o dosyanın hâkiminden başkası değildir. Cezanın şahsileştirilmesi, toplumsal sezgiye bağlı bir hukuk ve vicdan işidir. Bir karar ne kadar adil olursa olsun, ona karşı yasal yollann açık olduğunu görmek mahkemeye ve hâkime saygıyı guçlendirir. Yine bir ceza davasında, suç kanıtlarını nesnel ölçuler içinde, ama serbestçe takdir ederek hüküm vermekte veya sanığı aklamada; olayın ağırlık derecesine göre iki ceza haddi arasında takdirini kullanmakta; hafifletici nedenler varsa indirime gitmekte; hapis cezasını, koşulları bulunuyorsa para cezasma çevirebilmekte; verdiği cezayı çektirmek veya ertelemekte hâkimin özerk olması günümüzdeki modern uygulamanın doğal sonucudur. Bu temel kurallar, suçla ceza arasında adil bir denge kurmak isteyen hâkimin manevi yükünü hafifletir. Dar kalıplar, uygun çözümler getirme özerkliğini kısıtlamalar ise, sanığı olduğu kadar dosyanın hâkimini de huzursuzluğa iter. Suçu basttran ve vicdana ağır gelen bir ceza daha çok beraatı düşundurür. Sözün burasında 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu'nun bazı hükümlerini anımsamak yerinde olur. Anılan yasanın 2766 sayılı kanunla değişik 17. maddesine göre "Sıkıyönetim mahkemelerince verilen cezalar, para cezasma veya tedbirlerden birine çevrilernez ve ertelenemez." Aynı maddeye 2243 sayılı kanunla eklenen fıkra uyarınca, "Sanık hakkmda duruşmadaki iyi hali sebebine dayanılarak Türk Ceza Kanunu'nun 59. maddesi hükmü uygulanamaz." Yasanın 18. maddesine 2474 sayıh yasayla eklenen " n " fıkrasına gore de "... altı aya kadar (altı ay dahil) hürriyeti bağlayıcı ceza hükümleri ve bu cezalara bağlı veya mustakil veya neticesi olan fer'i ve mütemmim ceza hükümleri temyiz olunamaz." Bu gibi kararlarda zaman zaman başvurulan yazılı emirle bozma olağanüstü bir yoldur. Koşulları ağır ve gecikmeli olduğundan bunda temyiz yolundaki güvence aranmamalıdır. Toplumumuzun normal düzeni olan demokrasiye geçiş aşamasında ve sıkıyönetim bolgelerinin giderek azaldığı bir dönemde hukuk alanında doyurucu çabalara girilmesi haklı bir beklentidir. Oysa hükümetin ve yasama organının olağanüstü dönemlerden olağan döneme dönüşün hazırlıkları içinde olduğunu soylemek olanaksızdır. Ekonömik önlemler burgacında tükenmekte iken anayasanın öngordüğıi hukuk devleti çalışmalarına yöneliş, bakarsınız Özal hukümetine başarı sağlar. Toplumumuzun normal düzeni olan demokrasiye geçiş aşamasında ve sıkıyönetim bötgelerinin giderek azaldığı bir dönemde hukuk alanında doyurucu çabalara girilmesi haklı bir beklentidir. Oysa böyle bir hazırhk içinde olunduğu söylenemez. Yasalar ve Insanlar KÂZIM YENİCE Hukukçu PENCERE 29 ARALIK 1984 Üniversiteli Gençlere Masallar.... Öğrenci yurtlarından son günlerde yağmur gibi mektup yağıyor. Bir kaç yerde adıma düzenlenen kitap imza günlerinde de tüm üniversiteli gençler, sözleşmiş gibi, aynı isteği dile getiriyorlardı: Gençlik sorunlarına daha çok eğilin!.. • Bugün onlara bir masal anlatmak istiyorum; ama gerçek bir masaldır bu... Masalın gerçeği olur mu? Nasıl olmaz!.. Güncel dünyamızın her yanında yaşarttılar, masallara dönüşmüştür. Cadılar, canavarlar, periler, büyücüler, krallar. vezirler ve bir dudağı yerde bir dudağı gökte devlerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. 1960'ların ilk yarısında, biz bu masal dünyasından oldukça uzaktaydık. Bugünkü üniversiteli gençler o günlerde analannın beşiğinde tıngır mıngır sallanıyoriardı. O günkü üniversiteli gençler ise açİKOturumlar yaparlar; Türkiye'yı çağdaşlaştırmak yolunda coşkulu fikir alışverişinin sıcaklığını yüreklerınde duyariardı. Yerleri, yurtları, paraları var mıydı? Önemli değildi bu... Önemli olan, geleceğe umutla ve güvenle bakmalarıydı. Yurt düzeyinde gençliğin görevi olduğuna inanıyorlar, hocalarını da devinime geçiren itici gücü genç benliklerınde buluyorlardı. 1960'ların ikinci yarısında birikim yoğunlaştı ve "üniversitede reform" isteğine dönüştü. Ne var ki "reform" düşüncesi gündeme girdiğinde tüyleri diken diken olan güçler de vardı. Ne demekti üniversitede reform? Gençliğin üstüne polisin dışında örgütlenmiş özel vurucu güçlerle saldırı kararı, hangi karanlık köşede, hangi büyücüler toplantısında verildi bilemem. Birdenbire silahlar patlarnaya başladı. Üniversitede reform isteyen gençlerin önde gelenlerı öldürülüyordu. Bir, bir daha, bir daha, bir daha, bir daha... Katiller buiunamıyordu. • O dönemdeki yönetim, cinayetlerin üzerine bütün gücüyle neden abanmıyordu? Öldürülen üniversiteli gençlerin sayısı yirmiyi aşmış, otuza tırmanıyordu. Ardından soldaki gençlerin üstüne sağdaki gençler salınıyordu. Kim olduğu bilinemeyen ya da çok iyi bilinen bir güç "iti kurda kırdırmak" planını uygulamaya yönelmişti. Komando kamplarında yetiştirilen sağcı gençler, solcu gençlere saldırtılacak; her iki kampın silahlandınlmasından sonra atılacak karşılıklı kurşunlar, yalnız çocuklarımızı değil, üniversite özerkliğini de canevinden vuracaktı. Universıte özerkliği demek, bilim özgürlüğü demekti. Bilımden korkuluyordu. Özgürlükten, demokrasiden, aydınlıktan korkuluyordu. Öyleyse cadı kazanı kaynatılacak. masallardaki devler, canavarlar, büyücüler, kötü ruhlar ortalıkta tepınip oynamaya başlayacaklardı. Ta ki inandırılması gerekenler inandırılsmlar; son kararı versinler: Biz üniversite özerkliğine lâyık değiliz! . Bir toplumda demokrasi varsa, orada fikir ve bilim özgürlüğü soluk alabilir. Halk kesiminde fikir özgürlüğü gerçekleşmeden üniversitede bilim özgürlüğünün gerçekleşmesi olanaksızdır. Üniversite sorunu ülkenin demokrasi sorunuyla bir bütündür. 1960'ların ilk yarısında analannın ninnileriyle beşiklerinde tıngır mıngır sallanan bugünkü gençleri son günlerde coşkulu bir havanın sardığını görüyorum. Gençlik gözü pek olur. Ama son yırmi yıllık yaşam sürecinde iki kuşak üniversite gençliğini harcayan güçlerin, ülke kesimindeki ağırlığı da bir gerçektir. Sözün kısası, bugünkü gençlerin ağabeylerinin düşürüldüğü tuzaklardan sakınmaları, hem kendileri, hem ülke adına kaçınılmaz bir görev niteliği taşıyor. Yasa: Soyutluk, genellik, süreklilik ve geçerlik gibi özellikleriyle yasa koyucunun yönetilenlere seslenişidir. Her satınnda, kamu yararı çizgisinde hizmetin gelişmesi, ülkenin daha huzurlu ve güvenli bir geleceğe yönelmesi beklentisi yatar. Soz konusu olan, çağcıl kamu gereksinmelerinin hakça yazılı metin haline gelmesidir. Uygulama bu özlemi doğruluyorsa, toplum yapılanı içine sindirmiş demektir. Bir şey daha var: Halk, nasıl olduklanna değil, Balzac'ın deyişi ile nasıl uygulandıklanna bakarak yasalara değer biçer. Benimsesin benimsemesin, bir kural yürurlükte kaldığı sürece uygulayıcı kamu görevlisi veya hâkimin elinden her gün olumsuz örneklerin ço|aldjğını görmekten fazla bir şey gelmez. Yasal düzenlemeye hız vermek yetmiyor. Usulüne uygun olarak çıkarılmış bir yasanın o ulkede yürurlükte olması başka, başarıyla taçlanması başka şeylerdir. Ortada kurallara zorunlu bir uyuş varsa bunun adı adalet olmaz, sadece itaat olur. Çoğulcu özgür demokratik ülkelerin beklentisi kayıtsız şartsız uymaktan değil, yapılanın yerindeliğine inanmaklan ve onu özümsemekten geçer. DEĞERLENDtRMEStNİ BİLMEK Sijrup giden sosyal yaşamda uyumsuzlukları zamanında görmek, çarelerini aramak politikacıların, genel anlamda yönetenlerin işidir. Demokrasinin basarısı, bir yandan toplumun nabzını sürekli ve sağüklı biçimde elde tutabilmeyi, öte yandan basın ve yayın yoluyla ya da toplantılardan her gün kamuya yansıyan nesnel görüşleri yeterince önemsemeyi gerektirir. Güncel bir konuyu örnek olarak verelim: Bir iktidar Gökova'da ter mık santral kurulacaktır demekte direnıyorsa, orada santral kurulur. Ama doğal ve bilimsel pek çok haklı nedenle bu girişime karşı olan kamuoyuna değer vermemiş olmanın izleri, kafalarda ve gönullerde yıllar yılı surer gider ve sonradan gelen pişmanlık para etmez. ORTAK KURALLAR Yine yasalarla ilgili görüşlerimize dönelim. Sürekli, geniş boyutlu olsun veya sınırlı ve kısa süreli gereksinmelere yanıt versin, hiçbir düzenleme insanlığa mal olmuş ortak hukuk kurallarına ters düşen bir görünümü benimseyemez. Tüm çabalarımız adalet, özgürlük, eşitlik gibi değerleri bütünüyle sosyal yaşantımıza mal etmeye yönelmelidir. Aslıhda devletin varlık nedeni budur. Adalete yeterli egemenlik alanı tanımıyorsanız, Robespierre'in dediği gibi, özgürlük boş bir söz olur. Modern anava EVET/HAYIR OKTAY BİR ÖMLR BOVl AKBAL Öneriler, Seslenişler... "Safranbolu'nun Kiremitleri" başlıklı yazımla ilgili bir kaç mektup aldım. Sayın Yavuz ince "Altı yıl önce bir izlenim sonucu yazdığınız makaleniz Safranbolu olayının ilk günlerinde, korumadan yana olan ve bu alanda uğraş veren bizleri üzmüştü" diye başlamış... Oysa ben bu 'koruma' olayının kişisel çabalarla, birtakım demeklerin yardımıyla, hele hele Safranbolu halkının sırtından sağlanamayacağını; bu işin devletçe ele alınması gereken önemli bir sorun olduğunu söylemiştim. Bu yazımla da, devlet yetkililerinin dikkatini konuya çekmeye, Safranbolu'nun ve onun gibi birtakım değerli çevrelerin korunmasında yararlı olmaya çalışmıştım. Oysa kimi kişiler çok yanlış yorumladılar. O günlerde de şimdi de sanki ben bu tür koruma çabalarına karşıymışım gibi! beni kınayan mektuplar aldım. Sayın İnce 'bazı meslek kuruluşlannın bu korumayı ideolojik tartışmaya çekip götürdüklerini' yazıyor. Ben bu konuda sanıldığı gibi 'ideolojık' btr yön görmüyorum. Konu açık ve yalındır: Safranbolu gibi 'korumaya alınacak' yerler, çevreler o yöre halkının sırtından yapıimamalıdır, devlet o yeri, o çevreyi, korur, olacak şey budur. Sayın İnce, beni altı yıl sonra Safranbolu'ya bir kez daha gelmeye çağırıyor. Teşekkür ederim. Olanaklar elverdiği bir gün gelirim elbet. Altı yılda ne oldu, ne olmadı görürüz bir daha... Ne var ki Safranbolu'nun korumaya alınmasının yandaşı olduğunu sandığım Sayın ince "... uzun uğraşlar, yoğun çalışmalarla, ev ev sokak sokak yapılan saptamalarla gerçekleştirilen bir koruma planını bakanlığın bir türlü onaylayıp geri göndermediğini, Safranbolu Belediyesi'nin 'koruma planımızı istiyoruz' diye başvurularının sonuçsuz kaldığını" da ekliyor. Bakanlık bu koruma planını niçin onaylamaz, sakıncalı yanı yarsa nıye bildirmez? Sayın İnce "Safranbolu'ya 200 bin kiremit" diye bir kampanya başlatan Sayın Nezihe Araz'ın bu iyi niyetli ve duyarlı yaklaşımını küçümsediğimi de yazıyor, ki yanlış!.. Ben o yazımla bu iyi niyetli, yararlı. ama bu tür kişisel çaba ve özlemierle sonuç alınması güç olan girişimı her şeye karşın desteklemek ıçin o yazıyı yazdım. • Safranbolu evlerine oluklu kiremit sağlanması konusunda aldığım ilginç bir mektubu da olduğu gibi hem okurlarıma, hem de ilgililere sunmak isterim. Erenköy'den emekli maden teknisyeni A.İ. Mest şöyle yazmış: "Ben 1972'de kurulan Aktur Turizm şirketinin ortaklanndanım. Bu şirket Bodrum ve Datça tatil sitelerinde de konutlar yaptı. Yüzde 80'ini sahiplerine verdi. Datça tatil sitesinde yanılmıyorsam 1800 konut var. Bu konutlann yarısının çatı düzeni oluklu kiremitle örtülüdür. Bu tür kiremitle çatısı örtülü ortakların yarısı, yani para sorunu pek olmayanlar, bu oluklu kiremitleri söktürüp yerine Marsilya kıremiti döşettirdiler. Bu işlem bir kaç yıldır sürüyor ve sürmekte. Çıkan oluklu kiremitleri alan olmadığı için konutlann önündeki bahçelerin çevresine diziliyor. Kalanlar bir köşeye atılıyor, hurdaya gidiyor sonunda... Acaba bu oluklu kiremitler Safranbolu evleri için kullanılamaz mı? Sayın Araz, adını bildirdiğim şirkete başvursa bu kiremitleri Safranbolu'ya kazandırabilir." Evet, yurttaşlarımız 'koruma olgu'su ile bu denli yakından ilgili... Gerçekten de ilginç bir öneridir bu, Safranbolu'yu sevenlerin dikkatine... İzmir'den M.E. yazıyor: "Anayasa bir yandan laiklik derken, öte yandan ilkokul ve ortaöğretimde Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerinin okutulacağını da yazmış. Ama bu ders nasıl okutuluyor? Bir yakınımın çocuğu izmir'in gözde ilkokullanndan biri olan Gazi İlkokulu'nda okuyor. Din derslerine gelen kişi, öğrencilere garip öyküler anlatmaktaymış... Daha önceleri bu derse öğrenciyi sokmamak olasıydı, ama şimdi zorunlu!.. Bakın bu din ve ahlâk dersi öğretmeni çocuklara neier anlatıyor: Peygamber yolda giderken iki çocuk arkasına takılıp 'domuz domuz' diye bağırmışlar. Peygamberimiz ses çıkarmamış, bakmış ki çocuğun biri hâlâ öyle bağırıyor, arkasına dönmüş, çocuğa bir bakmış o anda çocuk domuz oluvermiş!.. İki hırsız İzmir'in Hatay semtinde bir evi soymaya gelmişler. Kadın konuşmalarını duymuş hemen Kuran okumaya başlamış. Hırsızlar gelmiş bakmışlar, önlerinde kale gibi bir duvar, yanlış yere geldik diye geri dönmüşler!.. Daha ne ipe sapa gelmez saçmalar!.. Bu mu din, bu mu ahlak dersi!" İlgililerin dikkatine... de hUJep'te lenBOmetre otu/ jl itda mihUnır kaln Gu«»dc m ü^i t * j drf* dafun attma koHlluc Pıjima d» « j ı l m u ha' ÇtçHak ın» t u t n n r incecık cnun Bu da «yıp ohn»m dıvc1 Şehnn en ıjki caddnjndt I3OOI6OO a n u InHk dufu> ı O ımhle ıkı e* dettttvAfcıen ıon ra Anzıye Parkı kanutndj veı» vap». kucuk fafcjı smn btr 4p*n manda o(unj»o«!ufn. apanmı I M en u« kjmxU Zıyareıc «tteaunıyet «cnfuniB t»r «ebebı de. haHf bir frtc fK'rmıı olan btnada nu kaıa cıkm*y> g e n Aİ ırau ıdı Bıimı>otduıscb»ie. « v»<. herhakk W)yteau» oUcakt' Af haben dcjıldi «luhjkkak Onu ( u c K k r yıtatf akfa^mu » Ir v« Ğoa mektufilan todnmlı Cjıtıhunyei m oıtuncu vılında %at«u donmemı; bemen hcmen kararl^mı^ken hukunrn rmı bulurun ISIIKI Pa>anm tvuru " L o n r mujhecfevnın bir p ı « ^ kotudur Oevleilrre sormadan » hu( hjbeı vermeden Dot(u mu ı<lı btı habrr 1 Bıimı vorum Fakjı o a t m u > a s * l b r dan pH hu «moA|m(. «oıtra dan afrcndılıını^C gore brikı dc dofrudur n b*>ım.ı yııda mı af kanunu nm hukumcıı« DUŞU1NH Refik Halid Karayın Anıları • ARA GÜLER'in Objektıfınden, Hıç Yayınlanmamış Fotoğraflarıyla LOUIS ARAGON • Bir Sokak. Bir Adam ve Bir Dünya.../ARA GÜLER • Şiirler/CAN YÜCEL • OKTAY RİFAT'la Söyleşı/Enver Ercan • Yenilenen ve Şaşırtan Bir Şaır: Oktay Rıfat/ERAYCANBERK • SALÂH BIRSEL: Yaşhlık Günlüğü • TURGUT UYAR: Size Olmayan • 24 Ocak Beş Yaşında/ARSLAN BAŞER KAFAOĞLU > Şıırler/GÜLTEN AKIN > İstikrar Programının Beşınci Yılı Dolarken/NURİ KARACAN > Gençlik Yılına Girerken/OMER B. CANATAN > Tütünün Yeni Kurbanları/GENCAY GÜRSOY > AFŞAR TİMUÇİN: Gençlerımiz ve Sorunları ' ULUĞ NUTKU: Eğitim Idesı ' insan Kobay Diye Kullanılıyorsa/REFIK ZERENGİL » Sarı Yağmur mu, Sarı Gazetecılık mı?/Leonard A.]Cole > ONAT KUTLAR. One For The Road 1 Hindistan'da Kimyasal Felâket 1 "Çocuklar Kul Olup Uçmuşlardı" (Der Spıegel) 1 De Yayınevi Masal Yarışması Sonuçları • ÜLKÜ TAMER'le Masal Yarışması Uzerıne Söyleşi 1 Şikago'nun Açları, Manhattan'm Tokları (Intl HeraldTribune) ' GENCAY GURSOY: Korkuyu Yenmek ' Turgut Uyar'ın Uzun Öyküsü/SEYYİT NEZIR > Âlem Bildığinı Okurken/BÂKİ UĞUR • İLHAN BERK: Galata Günluğunden > Karar Gecesi/ÖZDEMİR İNCE > Şiırın Sıcak Demircisi/MEHMED KEMAL > CEVAT ÇAPAN: Şiirler > "Düşünceler, Sözler, Yazılar'VASIM BEZİRCİ • Truffaut İçin/TURGAY FİŞEKÇİ > Tanpınarla Bir Rastlaşmamız/HASAN İ. DİNAMO • NICOLAS GUILLEN'den Şiırler/Özdemir İnce • Kültür Herkesin İşı Olunca/Jeanne Brody • Aynı Ellerle/R.F. RETAMARTeöman Aktürel > 1950'lerde Televizyon Eğlencesi. Soğuk Savaş/F Macdonald > Bir Gün Ölürüm Ben/SAÜH BOLAT • Magazinle "Dumanaltı" Nasıl Olunur? • Eşref Üren'in Ardından/EMIN ÇETİN GİRGİN • "Gerçeklık ve Roman" Üzerıne TopluSöyleşi/MÜMTAZ İDIL VEYSELÖNGÖREN, ALI CENGIZKAN, AKIK KURTULUŞ. • Romanımızda İki Tarz/VEYSEL ÖNGÖREN • ERDOĞAN ALKAN. Eleştirel Gerçekçilik • Estetık Üzerine/MUZAFFER UYGUNER • SatrançBriç/SERDAR ÇELİK • KarıkatürDesen: ABİDİN DİNO, FERRUH DOĞAN, NECATİ ABACI, TAN ORAL • • ».;.». >,,,. « • Aylık Dergi/Ocak '85/250 Lira BirÖmürBoyunca Ocak sayımızda a>rıca; Eugenıe'nin ladeı Zıyaretı Osmanlı ve Cumhurıyeı Donemlerinde Pasaportlar Doğu'nun Temel Bilimlere Kalkıları "Sefiller'Mn Seruveni Yaşayan Turkologlar tarih toplum SAYIN ÜYE; Kooperatifimizın olağan Genel Kurul loplantısı 19 Ocak 1985 cumartesi gunu saat: 11 .OO'de Cağaloğlu Türkocağı Cad. 17/2 numarada, İstanbul Tabip Odası toplantı salonunda yapılacaktır. Bu toplantıda çoğunluk sağlanamadığı takdırde, ikinci toplantı yine aynı adreste 2 şubat 1985 cumartesi gunu saat 11.OO'de yapılacaktır. Üyelerin yukarıdaki tarih ve saatte, verilen adreste hazır bulunmaları, olanaklar elvermıyorsa, oy kullanma yetkilerini (yazılı olmak koşulu ile) bir başka uyeye verebilecekleri duyurulur. YAZKO YÖNETİM KURULU GÜNDEM ^ 1 Açılış ve Başkanlık Divanı seçimleri, 2 Yönetim ve Denetim Kurullan raporlannın okunması, incelenmesi ve karara bağlanması, 3 1984 bilançosunun incelenmesi ve karara bağlanması, 4 Yönetim Kurulu seçimleri, 5 Dilekler, 6 Kapanış. SINIRLI SORUMLU YAZARLAR VE ÇEVİRMENLER YAYIN ÜRETİM KOOPERATİFİ YAZKO 7. GENEL KURUL TOPLANTISINA ÇAĞRI TEŞEKKUR AHMET EREN'imizin cenaze törenine katılan, mektup ve telgrafla ve bizzat gelerek, acımızı paylaşan dost, akraba ve arkadaşlarımıza sonsuz teşekkürlerimizi bir borç biliriz. EŞt ve ÇOCUKLARI 22 Kasım 1984 günü acı bir trafik kazasında yitirdiğimiz aile büyüğümüz, eşim, babamız Biricik Varlığımız BUTÜN BAYİLERDE bir milyoner görebilirsiniz.' JSrNDE 1 kişiye İOO müyon 4 kisi^i"e 9 müyon 6 " 8 8 " 7 İO " 6 " 12 " 5 14 4 " â 2O 3 "1 3O ~ 2 1' 6O 1 • ' Belki de sua sizdew ATAKOY'DE Her yanı deniz manzaralı liiks daire, sahibinden satılıktır. Tel: 356 75 18 • Emekli Sandığı maaş cüzdanımı kaybettim. Hükümsuzdur. 51.461.182 ALİ ÖZÇÎMEN
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear