Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/8 HABERLERİN DEVAMI 26 KASIM 1984 Gırtlak 9 Boğumdur... da pek fazla umut verici olmadığı ortaya çıkıyor. Tutumunda söz konusu geleneğe ters duşen özellıklerin bulunduğunu öne sürmek olanaksız gibidir. Çorum ve Kastamonu yoilannda yapmtş otduğu konuşmalan ajanslardan, televizyon ve basından dikkatle izledik. Bir konuşmasına Anadolu Ajansı'nın telekslerinden saatler sonra geçen düzeltmeyi ilgiyte okuduk. Geziye katılan arkadaşlanmızın anlattıklarını dinledik. Ve özellikle. konuşmalannda geçerti olan mantığın ne tür bir mantık olduğunu çıkarmaya çalıştık. Ama bunu her seferinde başarabildiğimizi söyleyemeyiz... Suluova'da, çıkmış bir sandalyenin üstüne ve çevresine toplananlara şöyle seslenmiş: "Yunanlı, Limni adası falan pek önemli işler değil. Onlar 9 milyon nüfusa sahip, biz 50 milyon nüfusa sahibiz. Arada dağlar kadar fark var. Bugün o bizden korkuyor Ben onu bilıyorum. Korkmasına sebep yok. Biz onu ufak bir devlet olarak görüyoruz... GekH iki defa, dersinı alp gitti." Sungurlu'da bir başka konuya şöyie işaret etmiş: "İslam ülkelerinin gözünde Türkiye'nin itiban ne kadar yükselirse, Avrupa ve Amerika'nın gözünde de aynı oranda yükselir." Otobüste giderken Limni ile ilgili bir soruyu da şöyle yanıtlamış: "Türkiye, sorunun Ege sistemi kpinde çözülmesini istemiştir. \bksa, Limni imiş, şuymuş buymuş... gibiparçalı çözumunü düşunemeyiz... Hadise, uzlaşma meselesi değil... Ha(Baştarafı 1. Sayfada) ANKARA NOTLARI dise Yunanltiarın açıkgözlüluğüdür. Konsey meselesinde de onlann hafff bir parmağı var... Zaten o yüzden ortaya çıktı..." Avrupa Konseyi'ne ise şöyte değinmiş Sayın Özal: "Avrupa Konseyi de o kadar önem verilecek bir yer değil. Eski önemini de kaybetmiştir. Biz bunu çoktan beri biliyoruz... Türkiye1 de demokrasi var mıdır, yok mudur münakaşasını onlar yapamaz... Biz betki bağınp çağınrsak Avrupa basınında haber büyur. Şimdi tek sütur) girmiyor..." Bir başka yerde ise, "Limni imiş, Avrupa Konseyi imiş, bunlar önemli değil, önemli olan yol yapmaktır, hastane yapmakVr" buyurmuş... Ûrnekleri çoğaltmak mümkün, ama gereksizdir. Son gezısinden de edindığimiz izlenim odur ki, sayın Özal, sıyaset hayatımızın söz konusu geleneğini sürdürmekte şimdilik azimli gözükmekiedir. Yer yer duzeltilmeye murrtaç bir mantığın izleri de görülen konuşmalannda doğrularla yanlışlar iç içe girebilmektedir. Kimi zaman da uslubu beklenmedik biçimde seviye kaybına uğrayabilmektedir. Özellikle dış politika gibi ince ayrımların ağırlık taşıdığı konularda konuşurken de anlatımına bu açıdan pek öyle özen göstermediği dikkati çekmektedir... Kısacası, işine gelmeyen konulann önemsizliğı hakkında da kendi kendine fetvalar vererek uzun uzun konuşmaktadır sayın Özal... Yazımızi Schiller'in bir sözuyle bağlayalım; ünlü Alman ozanı sormuş: "Bu uzun sözlerinin kısa anlamı nedir?.." 3VIUSTAFA EKMEKÇI Turgut Özal, dün beraberindeannesiemekliöğretmen Hafize g ça oiduğu halde illerden gelen öğretmen temsilciUrini, emekli öğretmenler ve yılın öğretmeni seçilen Selma A ktan 'ı Başbakanlık binasında kabul etti. Özal, burada yaptığı konuşmada, öğretmenlerirt maddi imkânlannın önümuzdeki ay sonuna kadar arttınlacağmı söyledi. Başbakan, ögretmenlerin modern Türkiye'nin gelişmesindeen önemliyeri tutacağını bildirdi. Özal, üniversitelerde öğrencilerden alman harçlann yine üniversite öğrencilerine harcandığını ankuarak, birçok ileri ülkede öğrenimin paralı olduğunu, Türkiye'de alınan harçlann ise devlttin universiteye verdiği ödeneklerin yüzde 5 'iru bile karşılayamadığuu anlattı. Fotoğrafta Özal bir emekli oğretmenin elini öperken. (Fotoğraf: a.a.) Toplu sözleşme karmaşası (Baştarafı 1. Sayfada) rak bir kısım sarı sendikalar yetkili olmadıkları işyerlerinde işverenle anlaşarak"şike" sözleşmeler imzaladılar. Bir kısım sendikalarm yasal yetkileri ise, yasaJ olmayan üyelikler, sahtecilikler üzerine verilmiş bulunuyor. Jş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Türk Milli Komitesi'nce düzenlenen "Yargıtav'ın tş Hukuku Kararlannın Değerlendirilmesi" seminerinde iş hukukuna ilişkin Yargıtay kararlan ile bilim adamlannın "doktrin" görüşü tartışıhrken, çok önemli bir kısım işçi haklarında çelişen uygulamalar da sergilenmiş oldu. Bunlann ana hatları şöyle: Toplu sözleşme imzalanan işyerlerindeki işçilerin en güncel sonmu, önemli bir çoğunluk için sözlemelerin özellikle geriye yönelik haklarından yararlanamama. MTA'da 3500 civannda, üç büyük kentin belediyelerinde toplam on bine yakın işçi, bunlann örneği. 2822 sayılı yasanın 9. maddesi sendika üyesi olmayanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmelerinin dayanışma aidatı ödemelerine bağlı olduğu hükmünü getiriyor. Dayanışma aidatı ile yararlanmanm talep tarihinden geçerli olacağını öngörüyor. Prof. Kemal Oguzman'ın yasa hükmü yorumuna göre, toplu sözleşmeden yararlanmak isteyen ve sözleşmenin tarafı sendikanın üyesi olmayan bir işçinin, dayanışma aidatı ödeyerek yararlanmak istediğini bildiren dilekçesini sözleşmenin imzalanmasından hemen sonra işverene vermesi gerekiyor. Bununla da sözleşmenin geriye yönelik sağladığı haklar da dahil bütününden yararlanma hakkı doğuyor. Sözleşmenin geriye yönelik haklannın da imza tarihi ile hukuki geçerlilik kazandığına işaret eden Oğuzman, bu anlamda sendika Uyesi işçiler ile olmayan işçiler arasında hiçbir aynm yapılamayacağına işaret ediyor. Ancak sözleşme imzalandıktan sonraki tarihlerde gerek sendika üyesi olan, gerekse dayanışma ile yararlanmak isteyen işçilerin, üyeliklerinin bildirilmesi ya da dayanışma ile yararlanmak istedikîeri yönünde dilekçe vennelerinden sonraki tarihler için toplu sözleşmeden yararlanma haklan doğuyor. Yasanın bu yorumuna göre de, sözleşmelere hüküm konarak ya da yorumla, toplu sözleşmelerden onbinlerce işçinin yararlandırılmaması "yasadışı" bir uygulama oluyor. ÜYELtK KARGAŞASI 2821 sayılı yasanın 25. maddesi bir işçinin bir sendikadan noter aracılığı ile aynlmasından ancak 3 ay sonra çekilmesinin geçerli olacağını hükme bağlamış. Aynı yasanın 22. maddesi ise üyeliğin noter başvurusu ve yetkili sendika organının onayı ile kazanılacağım, birden çok sendikaya üye olunması halinde de tüm üyeliklerin geçersiz olacağını öngörüyor. Gerek Prof. Kemal Oğuzman, gerekse konuya ilişkin görüş bildiren diğer hukukçulara göre, iki yasa hükmtt arasında ancak bir yasa değişikliği ile düzeltilebilecek çelişki var. Ancak bu yasa hükümleri yurürlükte kaldıkça bir sendikadan istifa eden bir işçinin, bu sendika ile olan üyelik ilişkisi kesilene kadar (3 ay) beklemesi ve ancak ondan sonra bir başka sendikaya üye olması gerekiyor. Aksi bir uygulama, birinden istifa edip diğerine üye olma, çift üyelik durumunu getiriyor. Konuya ilişkin uygulama ise tam bir kargaşa içinde. Her şeyden önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, sendikalann üyelerine ilişkin istatistiklerde yasal denetim görevini yapmıyor. Yasaya aykın olarak bakanbk istatistiklerinde hem birçok sendikaya birden üyelikler, hem de birinden istifa edip bir başka sendikaya geçişler geçerli görünüyor. Işverenler de işçi aleyhine çelişkili yorumlar yapabiliyor. tŞLETME KARGAŞASI Yargıtay kararlan ile de ortaya çıkan bir diğer önemli kargaşa, işletme sözleşmelerinde, özellikle işletme tanımından pkıyor. Prof. Oğuzman'a göre 2822 sayılı yasanın 3. maddesi toplu sözleşmelere ilişkin geçerli işletme tanımını aslında tamşılmayacak kadar açık yapmış. Buna göre aym işverene ait, aynı işkoluna giren ve işçilerin birinden diğerine nakline erverişli olan işyerleri, ancak işletme sayüabilecek ve bunlar için işletme sözleşmesi yapılabüecek. Bu tanıma göre bugün işletme düzeyinde yapılan sözleşmelerin önemb" bir bölümü yasaya aykın oluyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da bu yasaya aykın uygulamanın yetkisini veren taraf olarak sorumlu durumda. Örneğin belediyeler için yapdan işletme sözleşmeleri açık olarak yasanın işletme tanımına aykın düşüyor. İşletme sözleşmeleri açısından bir diğer sorun ise, işletmeye bağlı işyerlerinden birinde süresi sona ermemiş bir sözleşmenin var olması. Hukukçulara göre süresi sona ermemiş bir işyeri sözleşmesi varsa, aym yasa maddesinin aynı dönem için birden fazla sözleşme yasağı nedeni ile işletme sözleşmesi yapüamaz. Ancak işletmenin işyeri sözleşmesi olmayan işyerleri için grup sözleşmeleri yapılabilir. NÂIÖ ile pazarlığı reddettik (Baştarafı 1. Sayfada) lerine karşı Başbakan özal'ın şunlan söylediği belirtiliyor: "N ATO tarafından askeri güciin kabul edilmesi başlıbaşına fiili bir durum yaratmaktadır. Aynca uluslararası amaçlara da aykırıdır. NATO'nun, Limnideki gucii kabul ederek bunun bukuki bir sonuç yaratmayacağını beklemesi Türkiye'yi asla (atmin etmez. Buna da bir tek çöziim vardır. O da Limni'nin askeri güçten anndırılması ve NATO emrine verdigi güçieri geri çekmesidir. Kaldı ki, NATO'nun bu konnda bizimle müzakere etmesini kabul etmryornz. Konu Yunanistan İle bizim aramızda ete ahnmabdır. NATO'ya düşen Llmni'deki askeri kuvvetleri kabul etmemek ve bu dnrumn Yunanistan'a bildirraektir." Genel Sekreter Başyardımcısı Da Rin, Ankara'daki görüşmelerden hiçbir sonuç elde edemeden bugün Brüksel'e dönüyor. Başbakanlık çevreleri, "Başyardımcı Ankara'dan Atina'ya gidecek mi?" sonısu üzerine, "Bizim bildiğimiz kadar gitmeyecek. Zaten biz bu konuda ne muzakereye otunır, ne de arabuluculuk kabul ederiz. Türkiye'nin tavn kesindir. Bu mesaj bir kere daha Genel Sekreter Başyardımcısı'na net bir dil ile anlatılmıştır" karşılığını verdiler. • Sahibinden 573 32 47 satılıktır. Tel: 161 07 28 • Beşiktaş'ta satılık 161 03 19 daire TİYATRO GÖSTERİ DOSTLAR TİYATROSU MODA SINEMASINDA BahanyeAdlıye Yam '.Tel 337 01 28 528 66 29 526 10 00 / 412 ORTAOYUIMCULAR SON 0YUNUR OTEL DORMEN TOPLULUĞU Georges Feydeau ole( Du Lıbre Echange) OVED' ı PEOOC HALDUN DORMEN 28 KASIM ÇARŞAMBA'DAN İTİBAREN 282930 KASIM'84 günlerinde yerimız kalmamıştır. İlginize teşekkür ederiz. 1256789 ARALIK '84 bıletlen satışa sunulmuştur Çars 15 30 Cuma 21 00 14 3018 00 •:Pat Salı hancCars 21 i5Pef 2i15Cuma 21 i5CTes 18 0021 ISPuaf 14 3 0 1 8 « Eski MR ShMMU I l ı l M l m tmi. «•. M Ttl: 141 27 37 PMfrfb HAYROLA KARYDLA MÜRHAN DAMCIOOLU FERHAN ŞENSOY KÛÇÛK S*HK Td: 143 M 17 144 43 27 SON 10 SENENİN EN BÜYÜK FİLMİ Yöneten: ŞERİF GÖREN HÜLYA KOÇYİĞİT TALAT BULUT Hikâye: Osman Şahin Senaryo: Erdoğan Tünaş Kamera: Orhan Oğuz Müzik: Yeni Türkü Gurubu HAFTAYA SİNEMALARDA İSTANMIL BaEOİYESİ Şaiİfl TİYATROLARI 26 KASIM 2 ARM.K 1964 TAKIHLERIhOE FIRAR ai poyrazoğlu tiyatrosu kenter tıyatrosu'nda TEL 36 3 1463589 DEVEKU$UK\BARE lunayB •. t m f ruı Yazjn:EduardoDeFilippo Yöneten: Engın Ceznı SIRASEIVİLERDEVEKUŞU SALONUNDA ' " u««(7s UJrsamba. 16.00 Persemhe: 20.30 Cuma: 18.00 20.30 C.tesi: 15.00 • 18.00 Pazaı: 15.00 18 00 (140 77 20) Hobert BOLT S KARAMÛR&L Yılın olaylar yaratan güldürüsü YALHKADAM Yöneten Engın ULUDAĞ W SHAKESPEARE Nurettm SEVIN Mustafa Kemal, öğretmenlere nasıl saygılıdır, tanımlanamaz. O'nun 22 Ekim 1922 günü, Bursa'da "Şark Tiyatrosu"ntia kendini görmeye gelen İstanbul ve Bursa öğretmenlerine yaptığı konuşmayı okudum. Bazı sözcüklerin Türkçelerini ayraç arasına alarak, konuşmanın girişini vermek istiyorum. Şöyle diyor Mustafa Kemal: "Hanımlar, Beyler İstanbul'dan geliyorsunuz. Safa geldiniz. İstanbul'un Nur Ocaklarını temsil eden heyeti âliyeniz (yüce topluluğunuz) karşısında duyduğum zevk bipayan (sonsuzdur). Kalpierimizdeki hissiyat (duygulan) dimağlannızdakı fikjrteri doğrudan doğruya gözlerinizde ve alınlarınızda okumak fevkalâde (olağanüstü) mucibi mazhariyettir (mutluluk nedenidır). Bu dakika muvacehenizde (karşınızda) duyduğum en samimi hissi (duyguyu) müsadenizle söyleyeyim: İsterdim ki çocuk olayım, genç olayım ve sizin nur saçan dairei tedrisinizde (derslerinizde) bulunayım. Sizden feyiz alayım (yararianayım), sız beni yetiştiresiniz. O zaman milletim (ulusum) için, daha nafi (yararlı), çok nafi oiurdum; fakat maalesef (yazık ki) gayrıkabili istihsal (olanaksız) bir arzu (istekdilek) karşısında bulunuyoruz. Bu arzumun yerine başka bir talepte (istekte) bulunacağım: Bugünün evlatiannı yetiştiriniz. Onlan memlekete, millete nafi uzuvlar (varlıklar) yapınız. Bunu sizden talep ve rica ediyorum... Muallim hanımlar, muallim beyler, ihtimal ki (olası ki) muallime demediğim için beni tahtie ediyorsunuz (yanlış söylediğimi sanıyorsunuz). Hem lisanımızda (dilimizde) "fa/ te'nis" ki (dişilik ekini) kullanmak zaruretinde (zorunda) olmadığımızı zannediyorum. Evet, muallim hanımlar ve muallim beyler..." Böyle sürüp gidiyor konuşma... Çizmesinin tozuyla Mustafa Kemal, bayan ve bay ögretmenlerin karşısında, çocuk olmak istiyor, genç olmak istiyor. Ne yazık ki, buna olanak yok. O zaman, öğretmenlerden, bu yurdun çocuklarını yetiştirmelerini istiyor. Bayan öğretmen anlamına kullanılan "muallime" sözcüğü yerine, "muallimhanım"diyor. Türkdilini özleştirmenin büyük ustası Mustafa Kemal, "bayan öğretmen" sözcüğüne doğru ilk adımı atıyor. Köytüyü eğitme, köy enstitüleri düşüncesi Mustafa Kemafde, taa 1920'li yıllarda başlar. Daha Cumhuriyetin ilanından önce, 1 Mart 1923'te, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açarken yaptığı konuşmada, yatılı ilkokutlar konusuna değinir. Şöyte der konuşmasının bir yerinde: "Efenditer, iptidai tahsilin (ilköğretimin) muhtaç olduğu müessesattan (kurumlardan) biri de, leyli iptidai mekteplerdir (yatılı ilkokullardır). Hükümetin son zamanlardakı tetkikat incelemeleri) ve müşahedatı (gözlemleri) her tarafta leyli iptidailere 'yatılı ilkokullara) karşı umumi (genel) bir temayül (eğilim) hasıl olduğunu göstermiştir. Birkaç vilayetin (ilin) küçuk yavrulannı bir yere toplamanın vahdeti terbiye (eğitim birliği), yurt sevgisi ve kardeşlik üzerinde ıcra edeceği (yaratacağı) tesir (etki) meydandadır..." Sonradan "bölge okulları" adıyla açılacak bu okullar, köy enstitülerinin de başlangıcı olmuştur kanımca. Yarım kalmıştır o başka... Bir önemli şeyi daha belirtmeliyim: Köy enstitüleri, kapatılmasaydı, özellikle doğuda, güneydoğuda da ayrılıkçılık, bolgecilik de kalmazdı. Bunu, giderek daha iyi anlıyorum... "Öğretmen günlen" kutlarız da, ona gereken önemi verir, gereken sevgiyi gösterir miyiz? Kuşkulu bu. Lafta kalır diyeceğim... Birkaç kez değindim, yine değineceğim, "rehber öğretmenler"\n başlanna gelenleri sergileyeceğım. Bu kryım, yalnız Ankara'da da değil, İstanbul, İzmir'de de var. Bu kıyımlar sezdiğim kadanyla, "siyasal" nitelikli görünüyor. Eski adları ile "eğitim uzman yardımcıları", yeni adlarıyla "rehber öğretmenler" bulunduklan okullardan çok daha uzak, çok daha hizmetin gerektırdiğı olanaklardan yoksun okullara verılerek, "burunları sürtülmek" isteniyor. Hem de hiçbir gerekçe göstermeden. Sezdiğim kadanyla bu ögretmenlerin yerterine, belki yeni yarv daşlar yerleştirılecek. Bu ögretmenlerin sürgünüyle, ögretmenlerin yıllardır okullarında kurduklan, öğretmen, öğrenci, veli ilişkisi kırılmış olmakta. Eğitim öğretim ytlı başlayalı üç ay oldu. Konunun gerektirdiği toplantılar, planlar, programlar yapıldı. öğretmen öğrencileriyle ilişkilere geçti, çalışmalar başladı. Hiç yoktan ve gereksiz, Ankara'daki sayıları seksene yakın, uzman yardımcısının görev yerteri değiştinlip, oturduklan yerlerden çok uzaklara verilirlerse, bu doğru mudur? Eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam döneminde hazırlanan, şimdi de yurürlükte bulunan "okul rehberiik hizmetleriyönergesi"ne de zıt bu sürgünler. Dördüncü madde şöyle: "Rehberiik hizmetlerinin yaygınlaştınlmasında aşağıdaki ilkeler göz önünde bulundurulur: aUygulama büyük okullardan küçük okullara doğru genişletilir, b Hizmetler ortaöğretim okullan ve ilköğretim okullarının ıkincı kademesinden ilkokullara ve yaygın eğitim okullarına doğru yaygınlaştınlır, c Uygulamaya her yönden hazır okullara öncelik verilir, d Hizmetler bu plan çerçevesinde ve yapılacak araştırma sonuçlanna uygun olarak genişletilir..." Şimdi, sürgünler büyük, kalabalık okullardan genellikle az öğrencili gecekondu bölgesi okullarına yapılmakta. Yönergeye tamı tamına zıt uygulama buna derler. Konunun üzerinde duracağım daha, arkasını bırakmayacağım. Öğretmen Gününde Kıyım... HIRÇIIIOZ Yöneter Engın ULUDAĞ (Ya/ntz Pazar güntenl Agca'nın anlattıkları (Baştarafı 12. Sayfada) Amerikalı yazarlar, Kadem'in adı çevTesinde Ağca'yı kıskandıracak ölçüde senaryolar yazmışlardı. Sedat Sun Kadem'i de bulup konuşmuştum. Kadem, Ağca'yı şöyle anlatmıştı: "Malatya'da öfrencUiği sırasında kimsenin ciddiye almadığı bir adamdı. Daha çok iilkücülerle gezer, ara sıra biri göriip 'Banka soyalım' derdi. Ciddiye almazdık.. tpekçi cinayetinden sonra İstiklal Caddesi'nde gördnm. 'îpekçi'yi öldüren kimse helal olsun, iyi yapmış' dedi. Biz kendisine yan manyak gözüyle bakardık.." Martella'ya "Hep yalan söyliiyor. Türkiye'de de bö\le yaptı. Amacı sizleri şaşırtmak" diyorum. Ağca gülüyor. "tzin verin, teke Jek konuşayım. Sizdinleyin.." Martella: Yasalar izin vermez.. Şuna emindim: Ağca birileri ile mektuplaşıvordu. Mektuplannı Edward adlı bir Ermeni genç çeviriyordu. Mektuplaştığı kişiler arasında Ağca' ya âşık genç kızlar da vardı. Italyan hemşireler de.. Dışan ile haberleşiyordu. Bu kesindi. Gazeteleri okuyordu. Bu da kesindi. BugUn olaylara başka türlü bakmak da olası: Oral Çelik, Abdullah Çatlı ve Mehmet Sener'in uyuşturucu madde kaçakçılığına kanştıklarına ilişkin yeni soruşturmalar açıldı. Şener, bu soruşturma nedeniyle tutuklandı. Şimdi tsviçre'nin Basel kenti cezaevinde. Oral Çelik ise yine ortalıklarda yok. tpekçi cinayetine kanşan ülkücülerin kaçakcı çeteleri ile çahşmalan, cinayetin İpekçi'nin kaçakçıhk konularındaki yayınlan ile ilgisi olabileceği kuşkusunu da artırıyordu. KENT OYUNCULARI Harbıye 146 35 89 FATİN (52C53KD Bılgesu ERENUS MİSAFtR Gunqor Oılmen Yöneten' Nurtıan KARAOAĞ BEN ANADOLU Cuma 11.00 C.tesi 17.00 Paz U G0 ÜSKODAR (333 03 97) Refik ERDURAN GÖNÜL SUCLARI Cuma 21.00C tesı 14.00 BÜYÛK JÜSTİIIYEN Yöneten Erol KESKIN ORHAN VELİ Yöneten Konuk oyuncu Müşfik Kenter Korhan Abay SalıPerş. 2130 Çarş 18 0021 30 C tesıPazar 19 3021 30 9 Aralık'a kadar Suadiye ATLANTİK Sineması'nda Her gece: 21.00 Pazar: Yalnız 18.30 Tel' 355 43 70 Hem Kürtçü hem ülkücii Şener'in daha önce Türkiye'ye geri verilmesi, İsviçre Federal Mahkemesi'nin akıl almaz bir kararı ile reddedilmişti. Akıl almaz karar dediğim şuydu: Isviçre Federal Mahketnesi, 22 Şubat 1983 gun ve P.455/82/kl sayılı kararında Mehmet Şener'in Kürt olmasını, Türkiye'ye geri verilmesini engelleyen hukuksal gerekçe olarak benimsemişti. Pötürgeli ülkücü, kendi ülkesinde yargılanması söz konusu olunca "ülkücü milliyetçiği" hemen buruşuk bir mendil gibi bir yana atıp, "Knrtçulük" gerekçesine sanlıvernuş ve mahkemeyi bu düzmece gerekçe ile aldatıyordu. Şener, Türkiye'de yargılanmadan tpekçi cinayeti, Oral Çelik.ttalya'da sorgulanmadan Papa suikasti aydmlanamaz.. Bu yüzden Ağca'nm şaşııtıcı ifadesi ile sonuca ulaşılamaz. Bu gelişmeler, "Bütün yollar Roma'ya çıkar" ozdeyişini, "Bütün yollar Roma'da dügümlenir" biçimine sokmuştur. Oral Çelik yakalandığı zaman Ağca cezaevindeki hücresinde yeni bir senaryo yazmak için kâğıt kaleme sanlacaktır. Bundan hiç, ama hiç şüphem yok. Peki.Papa suikastinden önce ttalya'da neler oluyordu? Bir de bu perdeyi aralayalım.. Oyun gunleıı: Salı Caı Per Cuma 20 30 C.lesi: 15.30 19 00 Pazar 15 3019.00 . Tl SANAT GOSTERILERI CEM ÖZER sunar Turkçesı Can Yucel Teten Ot>en Guney DeUor M e ' t n Denız Alıcem Koroçılıı M u n k Leonard Bernstein Du^enlerııe Nesel R^ı < • K.ırcocjr.if! S r k u k Bot..U Musık DırFktorlerı Erol Pelu...u Tar.k O. ,ıi KosTum. IVIudo A * :4lı, BATI YAHASI HIKAYESI ZORBA ÇarşambaPerşembeCuma 18.45 Cumartesi 15 00 Pazar 18.45 ŞEHZADEBAŞI DJREKLERARASI TÎYATROSUNDA Yılın Tiyatro Olayı Yazan: Nikos Kazancakis Uyarlayan ve Yöneten: Fikret Hakan Tel: 522 72 77 528 61 57 ^tuncay özinel tiyatrosu DEMİR PARMAKLIKLAR ARDINDAKİ KADINLAR Kara Komedi Pazartesi Hariç Her G«ce: 21.15 C.teti 15.30 Pszar: 15.30 ve 19.00 J.P. SARTRE TOM EYEN AKSARAY 522 41 12 bızım tiyatro uskudar sunar tiyatrosu halk cad 37 llf 333 06 18 ŞENER ŞEN MOMSttKMASI Hodn AAeydan Kültür AfterUezin'de 3Aralıktan baslavarak Salı Peısembe 19 0ü Cafsamba 18 00 f ' l f b l lJ'S Cufnd 11) "^ al güjüm ver gülüm miizikll çocuk oyunu yazanyAiMton: nuatafa Q#zar d«kor glysi: b*hç«t müzMc tanju dunı cunuwt*«ipazar: 11.00 NAMUSLU Yonetmen: Eroı Egiımez Senaryo: Başar Sabuncu Bu hafta İstanbul sinemalarında BİLTTLER SATISA SUNULMUSTUR Tel 167 04 96 Yön: Atıf YılmdZ Pzt.SalıPerş. 11 0013 1515 3018 4521.00 ÇrsCuma 11 0013 1518 4521 00 Pazar 21 00 3 Aralık'tan baslayarak KARDEŞİM BENİM Yön Neslı Colgecen BİR YUDUM SEVGİ •BMHiHnnnHH 6enel istek üzerine KULTUR MERKEZI KADIKÖY İKİNCİ ŞULH HUKUK HÂKİMLİĞtNDEN 984/595 Vesayet Çanakkale Aykacık Tamış Cüt 059/01, Sayfa 46 Kütük 120'de nüfusa kayıtlı ve Şenesenevler Yeni Yol Ferah Ap. B Blok D: 26 Katî'te mukim Lütfıye Uludağ'ın rahatsızlığı nedeniyle hacri ile kendisine Ayten Uludağ vasi tayin edilmıştır. Keyfıyet ilan olunur. SON DINLETI Biletler satışa sunulmuştur Sürecek