Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/8 HABERLERİN DEVAMI Gökova Körfezi Için Kavga. ele vermeleri, ortak bir mücadeleyi başlatmalarıdır. kuruimasına ilişkin karar, Ekonomik İşler Kemerköy Termik Santralına karşı çıkan Yüksek Kbordinasyon Kurulu'ndan geçen yıköylülerden Yüksel Yılmaz, Cumhuriyet mulın eyiül ayında çıkmış. Ne var ki Başbakanlık habirine şunları söylemiş: Çevre Müsteşarlığı, bu yılın mayıs ayında "Bugüne kadar başvurmadığımız yer kalsantralın Körfez'de kuruimasına karşı çıkamadı Çeşitli bakanlıklardan gelip ınceleme rak, Muğla Valiliği'ne şu yazıyı göndermiş: yaptılar. Burası ziraat bölgesi. Biz termik sant"Gökova Körfezi çevresindeki mevcut yöre rala karşı değiliz. Yapsınlar, ama dünyanm en sel ekonomik faaliyetler doğal çevre özellik leziz bahklannın çıkttğı, ziraat yapıldığı bu yölerine bağlı olarak tunzm, ormanctlık, arıcılık, reye yapmasınlar. Topraklarımız istimlak edisu ürünlen istihsali ve tanmdır. Termik sant lince biz ne yapanz..." ralm doğal çevre üzerinde meydana getireceği Bodrum Belediye Başkan Vekili Adnan tahribatlar sonucunda, bu ekonomik faaliyetlerin olumsuz yönde etkilenmesi beklenmeli Toker de şöyle konuşuyor: dir. TEK Genel Müdürlüğü'nce kurulması is"Dünyanm sayılı cennetlerinden Gökova, tenen termik santralın başta hava kiriiligi olsantralın faaliyete geçmesınden 5 yıl sonra, mak üzere, Gökova Körfezi çevresinde çok yok olacak. Buraya Bodrum'u, Marmaris'i, yönlu çevre sorunJanna neden olacağı tespit Gökova'yı seven herkesin sahip çıkması geedildiğinden, tesis için seçilmiş olan Kemer rekir. inşallah bu karar değişir, bu cennet kököy mevkiinin müsteşariığımızca olumlu bu şe kurtulur. Biz santrallara karşı değiliz elbetlunmadığı Sanayi Arsaları Tetkik Komisyonu^ te, ancak santrallan kurmak için Gökova Körna bildirilmiştir." fezi'nden daha uygun yerler vardırsanınm." Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanltğı da terDün İstanbul'da termik santral için Gökomik santral için Gökova'daki yer seçimine va Körfezi'ndeki yer seçiminden vazgeçmekarşı çıkmıştır. Sj niyeti olmadığını belli eden Başbakan Ne var ki Türkiye Elektrik Kurumu tercihizal, bu seslere kulak vermelidir. ni değiştirmemiş ve bir yabancı şirket ile yaGökova Körfezi gibi gerçekten cennet gipım anlaşmasını imzalayıp, yörede kamulaşbi bir doğa parçasını kirlenme ve bir bakıma tırma çalışmalarına yeşil ışık yakmıştır. yok olmatehlikesiyle karşı karşıya bırakmaİşte bu noktada termik santrala karşı kavya kimsenin hakkı yoktur. ga da yoğunlaşmış, bu arada kamulaştırma Termik sarrtral için yer seçiminin yeniden için gelen bazı görevlilerin çalışmaları köygözden geçirilmesinde herhalde sonsuz yalüterce engellenmiştir. rar vardır. İyi niyetle verilen çağdaş bir kavOlayın belki de en anlamlı bir başka boganın resmi makamlarca yine aynı iyi niyet yutu, değişik siyasal partilerden, mesleklerve özenle değerlendirilmesini dileriz. den ve toplum kesimlerinden insanlann el (Baştarafı 1. Sayfada) MUST4FA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI İlginç Şeyler... 15 EKİM 1984 Ozal ısrarlı: Santral Gökova ya (Baştarafı 1. Sayfada) rine "Duydun mu, köyümüz kurtulmuş", "Gökova kurtulmuş" bağınşlanyla sevinç gözyaşları döktüler. Kadmlardan Mahinur Gül, "Allah bize acıdı, yoksa nereye gidecektik, ne yapacakük" diyordu. Kadın erkek, çoluk çocuk tüm köylüler Köprübaşı'nda toplandılar. Erkekler çahnan tepsilerin eşliğinde halay çekerken, kadınlar oynayarak "haberi" kutluyorlardı. Köy muhtarı Abduliah Aytamur, gözleri dolu dolu "Kadınlanmız ve basınınunn sayesinde oldu" derken şöyle konuşuyordu: "Elimizden geleni yaptık. Biliyorsunuz aylardır işi gücii bıraktık. Bu santral işi ile uğraşıyoruz. Başvurmadığımız yer kalmadı. Yollarda sefil olduk, para döktük ama helal olsun. Topraklanmu kurtuldu ya.." Bu arada HP Genel Başkan Yardıması ve Muğla milletvekili ldris Gürpınar, Türkevleri köyüne giderek köylülerle görüştü. Gürpınar, "Köylüleri dinlemeye geldim. Mecliste bu konuda bir konuşma yapacağım. Buraya santral kurulur mu?" dedi. HP Muğla tl Başkanı Bahattin Uyar da, "Üst düzey yetkilUerine yanlış bilgi verildigini" söyledi. ÖZAL'İN AÇIKLAMASI Başbakan Turgut özal, dün Istanbul Kadıköy'de belediye çalışmalannı denetlerken, köylülerin sevinç haberlerinden habersiz bir şekilde bir gazetecinin ÖNCE SEVİNDİLER, AMA... Bir gazetedeki haber üzerine santral yapımından vazgeçildiğini sanan Türkevleri köylüleri, kadınlı erkekli halay çektiler. Ama Özal'in dünkü açıklaması santralın "her şeye rağmen" Gökova'ya yapüacağı yönündeydi... (Fotoğraf: CUMHURİYET) •• OKTAY AKBAL EVET/HAYIR (Baştarafı 2. Sayfada) kalkmasıdır. Nedense, yasalarımızca açıkça suç sayılan böyle davranışlaria sık sık karşılaşıyoruz. Geçen gün, bir gazete yazannın Ikinci Barış Davası iddianamesini kendi sütununda yayınlamasını kınamıştım. Öteden beri bu sütunda 'yasaların herkese eşit olarak' uygulanması gereği üzerinde dururum. Kimi yapınca suç oluyor, kimi yapınca olmuyort Böyle bir yasa uygulaması nerde görülmüştür? Yöneticiler yasaların etkisinin dışında insanlar mıdır? Anımsıyorum, DİSK Davası ve Barış Davası'nın ilk otururnlanndakı izlenımlerimi bu sütunda yayınladığım zaman ki hiçbirinde davanın özüne deginmiyor; sanıkları savunan, koruyan hiçbir söz yazmıyor; yalnızca duruşmanın genel havasını, bende uyanan izlenimleri belirtiyordum bu tür yazıların yayınlanmaması konusunda uyanlar gelmişti. 'Cumhuriyet' yazarlan yürürlükteki bütün yasalara saygıiıdıriar. Bilerek hiçbirine ters düşmek istemeyiz. Yasalar yanlış, kötü, çağdışı olabilir, ama o yasa yürürlükte olduğu sürece ona saygılı davranırız. Bazı yetkililer ve kendilerinde ayncalık gören kişiler niye böyle yapmaz? Bir Başbakan'ın, yıllardır süren, karara bağlanan, sonra Askeri Yargıtay'ca bozulan, bu günlerde yeniden başlayacak bir davanın sanıklan için, Türkiye'de komünizm yasaktır, bu dava bu çerçevede ele alınmalıdır diyerek bir önyargı belirtmesi, yıllardır tutuklu bulunan, kendilerini savunma durumundan yoksun kişileri bu tür ağır bir suçlama ile karşı karşıya bırakması, hem üzücü, hem de demokrasimiz açısından umut kıncıdır. Bir kez daha yinelemek gerek: Adaletin işleyişine kimse kanşamaz, adalet önünde yargılanan yurttaşları yazıyla, sozle kimse suçlayamaz, yürürlükteki yasalara kimse karşı gelemez; hiç kimse kendini yasaların üstünde göremez!.. Güneydoğu olaylan çarşamba günü Mecliste görüşülecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Turgut özal Meclis'in 17 ekim çarşamba günkü birleşiminde Doğu ve Güneydoğu'daki olaylar hakkında açıklamalarda bulunacak. Siyasi parti grupları da konuya iiişkin görüşlerini açıklayacaklar. MDP grubunun istemi üzerine Başbakan Turgut özal çarşamba günü Mecliste gündem dışı bir konuşma ile son olaylara iiişkin olarak milletvekillerine aynntılı açıklamalar yapacak. TBMM içtüzüğunün 60. maddesi uyarınca hükümetten sonra siyasi parti grupları da onar dakikalık süre içinde konuya iiişkin olarak konuşma yapacaklar. Birleşimin "gldi" yapüıp yapılmayacağı çarşamba günü gelecek isteme bağlı bulunuyor. "Peki, Gökova ne olacak?" sorusuyla karşılaştı. Özal, bu konuda şöyle konuştu: "Meseleyi Gökova'da incelettiriyonım. Bu konuda herkes bilir bilmez kendine göre f ikir ortaya koyuyor. Aslında bugiin birçok tedbirler alınabilecek durumlar vardır. Bacası ona göre yapılabilir. Gerekirse filtre takılır. Dagılma sahası hesaplanabilir. Çevreyi kirıetmemesi için tüm teknik imkânlan kullanacağız. Başka yere kunılmayacak. Yine o civara kurulacak. Bir kilometre içerde veya dışarda. Ama, o sahada yapılacak. Doğayı da kirletmez merak etmeyin. Orada kömür varken o kömürden bütün dünya yararlanacak." Federasyonu kabul edemezdik federasyon kurulması oldu. Sayın Ecevit'e bu önerisinin YuPeki Sampson darbesi kar nanlılar tarafından kabul görmeşısında, ABD yönetiminin ilk sinin olanaksız olduğunu anlattepkisi ne oldu? Örnegin Kissin tım. Amerikan yönetiminin de ger nasü karşıladı? bu öneriyi Yunanistan'a sunmaSİSCODarbeden sonraki sının Türk tezine yakınlık gösterilk altı saat, toplantılarla geçti. mesiyle suçlanması sonucunu Ben Pentagon'da, Kıbrıs'taki doğuracağını, ancak havanın datek yanlı statü değişikliğinin ga ha da sertleşmesi uğruna bu önerantör devietlere mudahale hak riyi Atina'ya götüreceğimi söykı tanıyacağını vurgulayarak ledim. Türkiye'nin Kıbns'a olası müdaEcevit'i tanıdıktan sonra halesini, bunun da TürkYunan Türkiye'nin Kıbns konusunda savaşına yol acabileceğine iiişkin yapabUeceklerinin boyutuna iiişendişelerimi ekleyerek aktardım. kin bir tahmin yürutebildiniz Kissinger o günlerde başka so mi? runlarla ilgili olduğundan darbeSİSCOHem de nasıl... Banin önemini kavrayamamıştı. na müthiş zeki, açıksözlü ve kaDaha doğrusu, Kıbns sorunu di rarh olduğu izlenimini verdi. Geye bir sorunun varlığından ha rekirse mudahale edebileceğini berdar değildi. Kıbns'ta girişilen bana hissettirirken, salt sosyal Yunan darbesinin bir "majör demokrat hükümetinin yani sicrisis" (anakriz) olduğunu, vil yönetimin kararlüığını değil, ABD'nin bu krizden paymı alma bizimle öteden beri yakın ilişkiolasılığının bulunduğunu kendi leri olan Türk Silahlı Kuvvetlesine anlatınca, bizim Küba kri ri'nin kararlıhğını da yansıtıyorzinde kullandığımız deyimle du ki, Türk Silahlı Kuvvetleri, "alarmdurumu loplantılan" mensupları benim ülkemde tahdevreye girdi. Bu toplantılar, 24 sil görmüş, NATOABD ilişkisaat devam etti. lerinin önemini kavramış, güçKissinger, habersiz olduğu ılüklerin üstesinden gelebilen bir bir soruna iiişkin yapılan toplan ordu olarak biliniyordu. Hatta tılan izliyor muydu? ben 1950'de genç bir diplomatSİSCOElbette... O'nun ken yaptığım ilk işlerden biri 16 başkanlığında toplanıyorduk. ülkenin Kore savaşına katkısım Kendisi belki bilgi sahibi değil koordine etmekti. Daha o gündi, ama Kıbns sorununu başın lerde Türk birliğinin o kadar üldan beri izlemiş olan yardımcı ke arasından sivrilişi dikkatimi ları krizin ciddiyeüni bakana an çekmişti. latmıştı. Her neyse... Ecevit'le görüşBeyaz Saray ne duşünüyor tükten sonra, Londra'dan aynldu? madan önce Bakanlığıma yollaStSCOBeyaz Saray'a sürek dığım, raporda iki şeyi vurgululi olarak bilgi verip, gelişmeleri yordum: DEcevit'in federasyon yorumlamalarına yardımcı oluönerisinin Yunanistan tarafınyorduk. Zaten toplantıların bir dan Türk göruşüne yakınlığı ileri bölümüne Başkan da katılmış, sürülerek kabul edilemeyeceği, bize sorular yöneltmişti. tki gün 2)Atina'dan somut öneri gitmezsüren toplantıların sonunda, bese, Türklerin garantörler anlaşnim arabuluculuk görevini üstmasına dayanarak askeri harelenmeme karar verildi. kâta girişebileceği. Raporuma Kim karar verdi? Hangi or ikinci olasılığa karşı kendimizi gan? hazırlamamız gerektiğini de ekSİSCOBaşkan ve Kissinger. ledim. Vakit Londra saatiyle geSonra, Londra'yagittim.. Londce yansıydı. ra'da ilk görüşmem James Callagban ile, yedi saat suren ikinci Ecevit askeri harekâta gigörüşmem ise, Bfilent Ecevit ve rişebileceği, vurabileceği konuyardımcılanyla oldu. sunda sizi ikna edebilmişti. SİSCO Kesinlikle... ÜsteBu toplanoda Ecevit'ten solik Silahlı Kuvvetlerin de destemut bir istekte bulundunuz mu? ğine sahipti. Beni kararlılığına SİSCOSayın Ecevit'ten o inandırmayı başardı. uzun toplantıda sadece mühlet istiyordum.. "Sayın Ecevit, bana iki gün mühlet verin, eğer geAtina temaslan tireceğim önerilerle sizi tatmin edemezsem, yine bildiğinizi ya Londra'dan Atina'ya geçparsınız, ama bana iki gün veti niz... rin" demiştim. Yunanistan'agiSİSCO Evet, 25 yılhk dipdip bu sorunu nasıl başlattılarlomatlık yaşamımın en eşsiz desa, öyle bitirmelerini ABD yöneneyımı Daşıamak uzereydı. Yutimi adına isteyecektim. Sayın nanistan'a gittim. Tasco (Atina1Ecevit, bana bu mühleti vermekdaki ABD Büylikelçisi) ile sefale kalmadı, ayrıca Atina'dan rette durumun ciddiyetini gözAnkara'ya geçerek izlenimlerimi den geçirip, 1 2 günde somut kendisine aktarmam konusunda gelişme sağlanamazsa Kıbns'ta mutabık kaldık. savaşın kaçınümaz olacağı görüşünde birleştik. Tasco'dan IoanEcevit kararlıydı nides ile hemen randevu temin etmesini i&teyince Ionnides ile Londra'da bir araya geJmehiç görüşmediklerini, beni de heden önce, Bülent Ecevit'le tanımen kabul etmesi olasılığı bulunşıyor muydunuz? madığını söyledi. Şaşırmıştım. SİSCO^Hayır, tanışmıyorIsrar ettim, randevu talebimiz duk... Ioannides ile de tanışmıYunanistan Dışişleri Bakanhğı'yorduk... Ama kim olduklannı, na iletildi. Gelen cevapta Ioannasıl davranabileceklerini kestinides ile değil de Başbakan ile rebilecek kadar bilgi sahibiydim. görüşebileceğim belirtiliyordu. "Mission impossible..." Bir Bu öneriyi hiç düşünmeden geri mission impossible (başarılması çevirdim. mümkün olmayan görev) ile karşı karşıya olduğumun başından Neden? beri farkındaydım... Iş çığnndan SİSCO Çünkü Yunanisçıkmıştı. tan'ı kukla sivil hükümet değil, Callaghan'la görüştükten son Silahlı Kuvvetleri yönetiyordu. Başbakan'la göruşmeyi reddetra, Ecevit'le karşı karşıya oturmekle kalmadım, gönderdiğîm duk. Genel durumu özetledikten mesajda kelimesi kelimesine şöysonra, Sayın Ecevit'in bana ilk le diyordum: "İoannides tarave tek somut önerisi Kıbns'ta bir (Baştarafı 1. Sayfada) fından kabul edilmediğim takdirde ülkenizden hemen aynlarak duzenleyecegim basın toplantısında diplomatik girişimlere sekte vurdugunuzu, dolayısıyla Kıbns'ta meydana gelebüecek olası gelişmelerden Yunanistan'ın sonımlu olacağını açıklayacağım." Yanıt çok çabuk geldi. Ioannides benimle görüşmekten memnunıyet duyacaktı. Belki de o günlerde genç ve heyecanlı bir diplomat olmam nedeniyle kendisini görür görmez, "Bir an İoannides diye birisinin varlığından kuşku duymuştum" dedim. Düşünebiliyor musunuz, ne büyük diplomatik gaf. Görüşmelere bu hava içinde başladık. Kendisine açık açık anlattım. 1) Kıbns'ta yaptırdıklan darbe uluslararası anlaşmalara aykırıdır. 2) Türk hükümetinin buna karşı tepkisiz kalması beklenemez. Siz Kıbns'taki darbeyi Yunan Cuntası'nın yaptırdığını vurgulayınca İoannides tepki gösterdi mi? SİSCO Tepki gösterdiğini söyleyemem. Üstelik ben başından beri Kıbns'taki darbenin bağımsız bir darbe olmadığını vurguluyordum. Hem unutmayın ki Londra'da Ecevit ile görüştükten sonra Lefkoşe'ye değil Atina'ya hareket ettim, yani olanlardan Atina'yı sorumlu tutuyordum. Bu arada Türk hükümetinin büyük bir olasılıkla askeri müdahalede bulunabileceğini karşı tarafa anlattım. Onlar da benim bu görüşümü dikkate alacaklannı söylediler. Toplantı bitti, ben de elçiliğe döndüm, raporumu verdim. Birkaç saat sonra tekrar toplandığımızda İoannides yoktu... Başka subaylar vardı... Bazı tavizler vermeye karar vermişlerdi. O dönemde Yunanlıların Kıbrıs'a deniz yoluyla silah yolladıklan iddiaları vardı. Bu konuda verdikleri taviz limana gelen Yunan gemilerinin yükünü kontrol etmesi için Birleşmiş Milletler Banş Gücü'ne izin vermekti. Birkaç ufak tefek taviz vermeye daha yanaşıyorlardı. Hayal kınkhğına uğramıştım. Toplantının sonuna doğnı sordum: "Savaşı durdurmak için vereceğiniz bütün taviz bu mu?" Yunanh general yanıt verdi: "Bu çok bile..." Biz bir savaşı durdurmaya cahşıyorduk, onlar fıili dunımdan alabildiğince yararlanmaya, gündelik kazançlar peşinde koşmaya bakıyorlardı. Nitekim sonuç olarak Kıbns'ın yansım kaybettiler. Bülent Ecevit'in federasyon önerisini nasıl karşıladılar? SİSCO "DeğU kabul etmek tartışılması bile mümkün değil" dediler. Böyle demekle birlikte taviz vermeye yatkm olmalarından, Türk müdahalesinden çekindiklerini ve esnek davranacaklarını anlamak mümkündü, ama yine de verdikleri tavizler yeni görüşmeler başlatmak için yeterli değildi. Kendilerine aynen şöyle söyledim: 1) Verdiğiniz tavizler yetersizdir, ancak yine de bunlan Ankara'ya "sunarak onları ikna etmeye çalışacağım, 2) Ankara bu tutumunuz karşısında büyük bir olasılıkla anlaşmadan doğan hakkını kullanarak harekete geçecektir. Bu toplantıda ioannides var mıydı? SİSCO Hayır, Başbakan vardı. Atina'dan hemen Ankara'ya uçtum. Halefoğlu (Baştarafı 1. Sayfada) Temiz doğum yeri olan Artvin'in Şavşat ilçesine bağlı Sayrıca Köyu'nde askeri törenle toprağa verildi. Cumhurbaşkam Kenan Evren'in çelenk gönderdiği törene Artvin Valisi AJpaslan Karacan, Sıkıyönetim Komutan Yardıması Kurmay AJbay Ali Taştekin, Jand. Albay Tunakan Özcivanoglu, Kaymakam, Belediye Başkanı, Osman Temiz'in ailesi ve akrabaları ile kalabalık yurttaş topluluğu katıldı. Törende bir konuşma yapan Artvin Valisi Alpaslan Karacan, kahpe bir kurşuna hedef olan Osman Temiz için üzüntülerini dile getirerek, "Vatan için her Türk vatandaşımn gerektiğinde seve seve şehit olabiteceğinin bir göstergesi olduğunu" kaydetti. Daha sonra Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Mehmet Buyrnk'un Osman Temiz'in ailesine gönderdiği başsağlığı mesajı okundu. Buradaki törenden sonra Osman Temiz'in cenazesi Saynca Köyü'ne götürülerek toprağa verüdi. POLİTİKADA SORUNLAR ERGUNBALQ (Baştarafı 3. Sayfada) daki Amerikan askerleri için yılda 30 milyar dolar harcadığını söylemiştir. Herald Tribune'a ğöre aynen şöyle demiştir Şimon Peres: "İsrail, diğer müttefikfer gibi görevin yapılması için Amerikan askerierinin yardımını istemiyor. Biz görevi kendimiz yerine getiriyoruz." Yerine getirilen "görev", kolayca anlaşılabileceği gibi bölgede ABD'nin çıkariarını korumak, Amerika'nın jandarmalığını yapmaktır. İşçi Başbakan, "Bu görev için yılda 4 miryar dolar fazla mı? Ûstelik diğerleri gibi sizin askerlerinizden yardım da istemiyoruz. Evelallah, kendi başımıza üstesinden geliyoruz bu işin" demektedir. Siyonizm, emperyalizmle işbirliği sonucu kurulmuştur. İlk Siyonistler, Ortadoğu'da kuruiucak bir Yahudi devletinin, Batının bölgedeki ve Süveyş Kanalı çevresindeki çıkariarını koruyabileceğini belirtmişlerdi. Ancak emperyalizmle Siyonizm arasındaki işbirliği uyumlu biçimde gelişmemiş, kimi zaman emperyalizm Siyonizmi, kimi zaman da Siyonizm emperyalizmi kendi amaçlan doğrultusunda kullanmıştır. Peres de, ABD'den yardımı koparttıktan ve büyük ekonomik bunalımı atlattıktan sonra Beyaz Saray'a ters düşen bir politika izJeyebilir ve İsrail, ABD'ye Lübnan kazığına benzeyen yeni bir kazık atabilir. Ancak örneğimizden çıkartılacak önemli ders, dış yardımların her zaman bir bedeli olduğu ve büyük devletlerin en yakın müttefiklerine bile kara gözleri için yardım etmedikleridir. Bu noktayı, hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekir. Ziya Gökalp Bulvan'nda, SSK'nın iş hanı olarak yaptırdığı binada, Şadık Şide'nin onayıyla açılan mescitte, son cuma, Diyanet İşleri'nden yeni bir görevii gelip konuştu. Bu kez konular arasında "Şen Sazın Bülbülleri" yoktu. "Arapça" vardı. Konuşan: Arapça öğrenmelisiniz, diyordu. Müslümanltkla ilgili sorvlara Arapça karşılık vermelisiniz. Arapça öğrenmek çok kolaydır. On beş günde öğrenilir! En gabi (kalın kafalı) insan, Arapçayı bir ayda öğrenebilir!.. Okullarda Arapça dersleri konusunda "Ankara Nof/an"nda birkaç kez durduğum için, yineleme niyetinde değilim. Mescitlerde, camilerde bu konu gündeme getirildiği için, kurcalamadan edemedim. Okullar açıldı. Dersler arasında Arapça dersi diye bir şey yok. Yoksa eleştirilerden yılıp, vaz mı geçtiler, diye düşündüm. Kurcalamayı sürdürdüm. Milli Eğitimdekilerin en üst düzeyindekine dek, bu konudan haberleri yoktu. Peki nereden çıktı bu? İlginç şeyler çıktı ortaya. Başlangıcıyla ilgili, eski Başbakan Bülend Ulusu'nun, buna iiişkin bir genekjesi mi vardı? Peki. Milli Eğitim eski bakanlarından Hasan Sağlam'ın genelgesi? Evet, evet. İkisinin de buna iiişkin genelgeleri vardı. Belki de, Batı ile aramızın şekerrenk olduğu sıralarda. Şimdi de öyle ya. Araplara iyice ısındığımızı belirtebilmek ıçin, böyle bir şeye girişilmek istenmişti. Belki de, konunun mescitlerde söz konusu olup, dallanıp budaklanacağı pek kimsenin usuna gelmemişti. Belki çok kimse, "Aman elimizin altında bulunsun!" diye Arap harflerini öğreten "eWba'1ar edinmeye başlamtştı. Çok kimse telaşlandı Arapça diye. "Elifi görse mertek sanacak" bazı "Tercüman" yazarlan ise pek keyifliydiler. Neden konmasındı efendim, Arapça dersleri? "Arapça dersleri konsun" diye genelgesi olduğu söylenen, Hasan Sağlam'ın, Bülend Ulusu'nun, "Ankara /Voöar/"nayollayacaklan bir açıklama, beni sevindirecek. Kamuoyu da, bu işin nasıl başladığını bilecek. Bugün asıl diyeceğim şuydu: Camilerde, mescitlerde, cuma günleri yapılan konuşmalann önemini biliyorum. Burada, Atatürk devrimleri, ilketeri, cumhuriyet anlatılmalıdır. Atatürk'ün yaptıkları ülkeye kazandırdıklan belirtilmelidir. Yetkililer, sorumlular, Diyanet işleri'nin, "/rutbe'ierini inceleyip, denetlemeli. Bunlarda Atatürk ile ilgili bölümler yoksa bunun nedenini, hesabını sormalıdırlar. Bir okur anlattı: 30 Ağustosu mescitte bir din görevlisi anlatıyor. Çok güzel. Sehitlerden söz ediyor. Düşmanm yurttan kovulup atıldığını anlatıyor. İyi. Ancak okur diyor ki: Konuşmacı, uzun uzun 30 Ağustosu anlattı da konuşmasında bir tek kez Atatürk'ün adı geçmedi. Böyle şey olur mu? İlginç şeyleri sürdürüyorum: "Pat/aço Adamlar Sergisinde..." başlıklı "Ankara A/oöan"nda, Tunca Toskay'ın, dostluğuna başvurduğu Mahir Kaynak, halen Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nün tek kadrolu doçenti. Tunca Toskay sık sık telefonla Mahir Kaynak'ı arayıp görüşünü alıyor... • • • Yalçın Küçük'ün "Aydın Üzerine 7ezter"ini okuyorum. Daha bitmedi, bir yerinde kitabının şöyle diyor Yalçın Küçük, "7anz/'maf"çılar1a ilgili olarak: "... Burada iki tez daha eklemek gerek. Tezlerden birisi şu: Doğru olabilmek için güçlü oimak gerek. Reşit'in yenilikçi partisi, ne sayıca ve ne de teorik açıdan güçlü idi. Bu tez aydın üzerine tezlerin tümünü takip edecek. İkincisi ise şu: Türk aydın tarihi, Türk yenilikçi hareketler tarihidir. Bu, daha önce yazıldı ve yeni değil. Yeni tez, bunun devarnı: Türk yenilikçi hareketler tarihi, aynı zamanda Türk gericilik tarihidir. İkisi aynı değildir. Yenilikçi hareketler tarihi ile gericılik tarihi, mühendislikteki model ile kalıp türünden bir ilişkide olduğu gibi iç içedir. Model, yenilikçi hareketler tarihi çtkınca kalıp kalır. Dökümde model alındıktan sonra kalıp işe yaramıyor. ... Şimdi, devam etmeden önce aydın üzerine tezlerin iki tezini tekrarlamak gerekiyor. Bir: Türk aydın tarihi, yeniliklere düşman halkı yenilikçi yapma mücadelesidır. İki: Her atılım, aynı zamanda, bir nesil içi kavgadır; her yenilik hareketi kendi kadrosunu yetiştirmek zorundadır. "Yalnız" Reşit, bir yandan modern okullar açılışını hızlandırarak; diğer yandan, Osmanlı elit sisteminin "intisap" yöntemini, bu yöntem üzerinde durulacak, uygulayarak kadro yetiştirmeye çalıştı. Ali'yi, Fuad'ı, Şinasi Efendi'yi korudu. Sonra bunlar ikiye ayrılarak, aynı nehrin iki kolu gibi, Reşit'i sürdürdüler, sürdürerek ileriye götürdüler. Halk mı? Gülhane Hattı Humayunu okunduğu zaman Türkiye'de bulunan ve gözlemler yapabilen bir yabancı, C. Hamlin, şunları kaydetti: 'Hatt'ın ilanı memlekette büyük bir hayret ve şaşkınlıkla karşılandı. Eski kafalı Müslümanlar Hatt'ı lanetle anıyoriardı.' Halk, Tanzimata, kesinkes muhalif oldu." Yalçın Küçük'ün kitabı ilgiyle okunuyor... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORLNLARI YILMAZ ŞIPAL "Eşim iş kazasmda öldü" SORU Şoför olan eşim iş kazasında öldü. Vefat ettiği tarihte sigortalı olduğu için bana ve Ud yavruma iş kazası ayhğı bağlandı. Ancak aynca ölüm ayhğı baglanabilmesi için 5 yıl sigortalı olmak gereldyormuş. Eşim, subat 1977 ile ekim 1981 tarihleri arasında BağKur üyesi olarak pirim ödemiş. Eşimin bu dönemJerde vergi kaydı olmadığı halde, Esnaf ve Sanatkftrlar Derneği ayeliğinden dolayı resen BağKur'a üye yapılmış. Bu nedenle de BağKur'a 4 yıl 8 ay arahksız prim ödemiş. Eşim. ekim 1981'den sonra çeşitli işyerlerinde sigortalı işçi olarak cahşmaya başladı ve iş kazasının olduğu 29 Aralık 1983'te de sigortalı işçi olarak calışmaktaydı. Sosyal Sigortalar Kurumu'nda geçen hizmet süreleri (462 gün) bana ve yetim iki yavnuna ölüm aylığı bağlanmasua yetmediği için BağKur'a bağh hizmet süreleri SSK tarafından istendi. BağKur Şube Müdüriüğü de, "verfi kaydı ounadığı" gerekçesiy le 4 yıl 8 ay prim ödenmesine rağmen, 1 yıl 8 gün hizmet süresi bildirmiştir. (Bu süre eşimin olan kamyonnn, Vergi Dairesi Karataşıtlan Servisi'nde ticari kayıt süresidir.) Boylece eşimin BağKur'a ödemiş olduğu primlerin çoğu degeriendirilmemiştir. BağKur'a yapüğım müracaat da sonuç vermedi. Öcrenmek istedigim: 1 BağKur'a ödenen 4 yıl 8 ay primler vergi kaydı olmadaa geçersiz mi sayüır? 2 Bu siirder isteğe bağh sigortalıhk olarak degeriendiriMr mi? 3 Mahkeme kanalıyla hizmet tespiti yapılabilir mi? K.D. MUĞLA YANIT 1 Eşinizin, BağKur sigortahsı olduğu şubat 1977'de uygulanan 1479 sayılı BağKur Yasasınm 25. maddesi Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamı dışında kalan ve herhangı bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızm kendi adına ve hesabına çahşan esnaf ve sanatkârların "meslek kuruluşuna yazılarak çahşmaya başladıklan tarihten itibaren kendiliğinden" BağKur sigortalısı ohnalannı öngörmüştür. O tarihte "Bunlar hakkında sigorta hak ve yükümleri meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladığı tarihten itibaren" uygulanmaktaydı. Yasa, sigortalı olmak için "meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya" başlamanın yanı sıra vergi yükümlüsü olmak koşulunu aramamıştır. Kaldı ki 20 Nisan 1982'de yürürlüğe giren 2654 sayılı yasa "gelir vergisinden muaf' olanlarm da "kanunla kurulu meslek kuruluşlarma kayıt olduklan tarihten itibaren kendiliğinden" ve zorunlu olarak sigortab olmalan gerektiğini vurgulamıştır. 1 BağKur'a eşinizce ödenen 3 yıllık primin geçersiz sayümasına biz bir neden bulamadık. 2 Bu sürelerin isteğe bağlı sigortalıhk olarak değerlendirilmesi ise söz konusu değildir. 3 BağKur Yasasınm 70. maddesi de, yasanın "uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevii mahkemelerde görülür" demektedir. 25 milyona (Baştarafı 1. Sayfada) santimetre karesinde 488 ilmik bulunuyor. Müteahhit Cevdet Aydın'a ait ipek seccadeyi açık arttırma sonucu satın alan Şardan A.Ş. sahibi Tuncay Şardan, seccadeyi dokuyan kızın daha sonradan kör olduğunu anlattı. Zürih'te oturan ve tekstil hammaddesi ticareti yapan Tuncay Şardan 25 milyon liraya aldıgı seccadeyi Amerika'da 50 milyon liraya satabileceğini söyledi. Bundan önce yapılan müzayedede 9 milyon 750 bin lira ile en pahalı halıyı Josef Türker satın almıştı. Yapılan üç müzayedede loplam 150 milyon lira civarında halı satışı yapıldığı belirtUiyor. 31 Fırmanın katıldığı Halı Fuan Komite Başkaru Halit Kamaşak, fuar süresi içide 2,5 3 milyon dolar civannda halı satışının ve ihracat bağlantısının yapıldığı nı söyledi. Fuar için seneye daha çok firmanın katılımını beklediklerini söyleyen Kamaşak, halılarımızın daha çok Avrupalı tüccarlar tarafından alındığını, Arap tüccarlarm ise ipek halılara rağbet ettiğini belirtti. 7 ekimde başlayan 1. Milletlerarası Türk Halı Kongresi ve Fuarı, dün akşam Yıldız Sarayı Silahhane bölümünde yapılan yemeklı toplantı ile sona erdi. Yaklaşık 600 davetlinin bulunduğu yemekte fuara katılan fırmalara birer plaket verildi. Üzerinde Yıldır Sarayı resminin işlendiği bir halı da Ozipek Halıcılık firması tarafından Yıldız Sarayı Vakfına hediye edildi. Doğuda "dikişli" kalkınma (Baştarafı 1. Sayfada) olduklannı söyledi. Bu işe belki başlangıçta 23 tekstil firmasının gönüllü olacağını, ancak önce fason üretimle başlayacak bu işbirliğinden verimli sonuç alınırsa, bu girişimi Doğu'da tekstil yatınmlannın da izleyebileceğini anlatan Kahveci, "Her konuyiı kununlarla, mevzuatla çözemezsiniz. Mikro bazda da bir şeyler yapmak gerekir" dedi. Güneydoğu ve doğuda evlerinde oturan ev kadınlannı konfeksiyonun yanı sıra bez oyuncak uretimi ve el işlerini değerlendirmek gibi alanlarda da özendirmeyi amaçladıklarını söyleyen Kahveci, "Şu sıralarda evlerde yapüan çok değerli el işleri var. Bunlan da saptamaya çaiışıyoruz. Bunlan bem iç pazara, hem de dış nuara çıkarabilirsek, bir yanda'sizuk sorununa katkı olur, diger yanda da ttretUen bir mal ekonomik açıdan değerlenmiş olur" dedi. • Nütıis hüvıyet cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ERKAN KURUFİK Konfeksiyona dayalı ev ekonomisi programının nasıl yürüyeceği konusunda da bügi veren Kahveci, devletin bu işe ilgi duyan konfeksiyonculan, parti farkı gözetmeksizin yerel belediyelerle karşı karşıya getirecegini ve böylelikle evlere fason sipariş verecek olan konfeksiyonculann gerek evlere ulaşmada, gerekse çok sayıdaki küçük küçük siparişlerin takibinde bazı güçlüklerle karşılaşmalarının önleneceğini dile getirdi. Kabveci, düşünülen modelin 'belediyelerin yol göstericiligi ve izieyiciliği" esasma dayandığına işaret etti. Evlerde fason üretim, elbise, etek, pantolon, palto vs. gibi giyeceklerin kol, yaka, ön arka gibi çeşitli parçalannın tekstil fabrikalannda ölçüsttne uygun olarak biçüdikten sonra evlerde dikiş makinesiyle makine dikişlerinin ya da düğme dikme, etek bastırma gibi el işlerinin yapılması anlamına geliyor. • Nutus Hüvıyet (Juzdanını kaybettim. Hükümsüzdür. KERİM SANCAKLI y y Enerji tasarrufunda yarın geç olabilir SÜRECEK