25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER karşı tarafm bir parçası olduğunu fark edememişlerdir. Gerek birinin, gerekse diğerinin tek bir bütünün iki ayrı bölumü olduklanru anlayamamışlardır. Bu nedenlerle Hıristiyanhk ve Islamlık arasındaki veya Batı ile Doğu arasındaki diyalog, iki hastanın söyleşmesinden başka bir şey olmamıştır. (Sf. 225)." İslamın gerçekleştirmek istediği hayat, ne kapitalizmin ruhsuz kaosu, ne de Sovyet dunyasının Coulag hapishanesi olmamalıdır. Batının getirdiği hal çareleri iflas etmiştir." (Sf.231). Islam dini konusundaki şu satırlar, kitabın savuncasını (tezini) özetleyecek niteliktedir: "Kilise, silahlann öldürucü fetişizmini takdis etmekten başka bir faaliyet gösterememiştir. İslamla diyalog, böylece bize, dinimizin dağları devirecek yaşatıcı iman mayasını yeniden diriltecek gucü sağlayabilecektir. Dinin, ruhlan serinleten zevkini, eğlence ve boş lakırdıların arasında kaybetme talihsizliğinden bizi kurtaracaktu". Şiddete karşı çıkarken sadece haklı söze dayanmayı öğretecek ve şiddeti şiddetle önlemeye kalkışanları durdurabilecektir. îslam, haksızın kolunu aşağı indirecek tek kudrettir." (Sf.251). Türklerin Islam külturüne hizmetinin yok sayılması, bilimsel da^ranışla bağdaştınlamaz. îslamın parlak dönemini on birinci yuzyılın ortalannda sona ermiş saymakla, Selçuklu ve Osmanlı donemlerini bir kalemde konu dışına ıtmiş oluyor. Bu ise büyuk bir yanılgıdır. Kitapta Türklerden bir iki yerde söz edilmektedir. O satırlarda da Turkler, Islam dunyasına yönelik baskı ve tehdit öğesi olarak değerlendirilmiştir. Buna, haksızlık dememek için çok sabırh olmak gerekir. "Sağayız, gelenekçiyiz, tutucuyuz" diyenlerin bu yazara sahip çıkmalarına, bu yönden de şaşırdım. 2 Islamı seçen yazar, benımsediği dinsel dünya göruşünün evrenselliğine kendisini o denli kaptırmıştır ki, ulus gerçeğini ve ulusçuluğu olumsuz ve zararb olgular arasında saymaktadır. Ulusun Tannlaşünlmasından faşizmin, sımfın Tannlaştınlmasından Sov7et sisteminin doğduğunu söylerken, büyuk ölçüde haklıdır. Ancak, toplumlardaki tarihsel aşamaların, doğal zorunlukların ürünü olduğu nasıl unutulabilir? Kitabın başka bir yerinde, ulusçuluk, "virüs" olarak nitelenmiştir. (Sf.2OO). Oysa, gelenekleri, dilleri, külturleri yönünden birtakım özellikler Garaudy, savuncasını açıklar taşımalan sonucunda toplumlaken Muhammed İkbal'den de nn "ulus" adı ile anılmaları ve bir almtı yapmıştır. Ikbal, Ru özel bayraklar altında toplanmamî'ye dayanarak şunları açıklı lan, insanlığın gelişiminde olumyor: "Doğu, bakışlannı Tann'ya lu bir aşamadır. Ulusal toplulukçevirdi, ancak dünyayı görmedi. lann, evrensel gelişmeye yardımBatı, maddi dünyaya daldı ve cı olacaklarında kuşku yoktur. Tann'dan kaçtı. Gözleri Tann' Birbirini izleyen klanlar, oymakya çevirmek ina/»çtır. Perdeleri lar, boylar sonunda oluşan kaldırarak onu görmek ise ha "ulus" olgusunu yadsımak, yoyattır." (Sf.211) kumsamak, elde değildir. Ulusal varlıkları, evrensel yaşam için engel olarak yorumlamak ise, YAZARIN YANILGILARI doğanın gerçeğine uymaz. Bu VE ELEŞTtRİMİZ durumda yazar yönünden çelişKitaptan aldığım ozetleri ki soz konusu olur. burada kesiyorum. Şündi, bir iki noktaya yönelik düşuncelerimi 3 Yazar, çağımızın Islam ülaçıklayacağım: kelerinde "Yeni lslamcılık" adı1 Araştıncı, Islam ve Arap na toplumsal duzenlemelere gikavramlannı eşanlamda tutmuş, rişen, devrimler yapmaya çahşan bu uygarlığın oluşumunda Arap devlet adamlan arasında, Ahmet lar dışındaki uluslann büyuk Bin Bella'dan, Bumedyen'den, katkısmı görmezlikten gelmiştir. Habib Burgiba'dan, Kaddafı'Bizce bu, önemli bir eksikliktir. den, Humeyni'den söz ediyor da yirminci yüzyıla damgasını basan Ataturk'ün adını bile anmıyor. Bu anmayış, çağdaş Turk Devrimi'nin amacını ve önemini kavramamasından mı ileri gelmiştir? Yoksa araştıncı, bu olguyu, inandığı Islam ulküsune ayîurı gordüğü için mi gozardı etmiştir? SONUÇ Bu sorulara değinirken, kitap uzerinde belirtilmesi gereken daha başka düşüncelerin, yapılabilecek çeşitlieleştirilerin ve açılabilecek çok yönlü tartışmalann gündeme getirilmesi olanağını da gozden uzak tutamıyorum. Bunlardan birisi şu olabilir: Arapça adı ve sam ile Recâ Cârudî Efendi, Islam ulküsune dayalı yeni bir ideolojinin bütun ülkelerde egemen olmasım isterken, özündeki inanç ve genel ahlak ilkelerı yönünden İslamın, dünya kültur ve uygarlığına olumlu katkılarda bulunmasını sağlamak amaayla bilim ve politika özgurlüğüne göturen kapının açık tutulmasını düşünuyorsa, biz de bu duşüncenın yanındayız. Özgür düşünceye dayalı eski Islam felsefesinin ve birtakım törenlerden, biçimselliklerden arınmış gizemciüğin (tasavvufun) geliştirmek özlemi içinde çırpındığı evrensel ve ölümsüz değerlerin yok sayılması, kimseye bir şey kazandırmaz. Ancak, kimi Islam ülkelerinde görüldüğü üzere, layikliği dinsizlik sayan bir saplantıya düşülerek insanlığın yeni çıkmazlara sürüklenmesine yol açılacaksa, sağduyu sahibi kişiler olarak buna "evet" dememiz olanaksızdır. Islamın getirdiği toplum kurallanmn değişmezliğine inarularak uygulanacak katı ve şekilci bir din yaşantısı, günümüzün ve geieceğin dünyasında söz sahibi olamayacaktır. Tanrı inancını hor görmeyen layik bir düzen yamnda, aklın özgürlüğünü yadırgamayan ölçülü bir dinsel gidış, yan yana ve iç içe yaşayabilecek ikiz kardeştirler. Çağımızın böyle bir uzlaşmaya yönelmesi, insanhk için kaçınılmaz bir yazgıdır. 15 EKİM 1984 Garaudy'nin Görmediği Gerçekler İslamın getirdiği toplum kurallanmn değişmezliğine inanılarak uygulanacak katı ve şekilci bir din yaşantısı, günümüzün ve geieceğin dünyasında söz sahibi olamayacaktır. Tanrı inancını hor görmeyen laik bir düzen yanında, aklın özgürlüğünü yadırgamayan ölçülü bir dinsel gidiş yan yana yaşayabilecek ıkız kardeştir. CUMHURÎYET OKURLARA. OKAY GÖNENStN ten VVaşhington, Nikaragua ve İletişim ALİ RIZA ÖNDER Emekli Yargıtay Üyesi Herkes bir yıl önce okumuş, ben ancak bu yaz okuduğum ilginç bir kitap Uzerinde duracağım: Çağdaş Fransız düşünürlerinden Roger Garaudy'nin (1913), "Promesses De Lİshun" adü yapıtt, Nezih Uzel'in kaleminden, "tslamın Va'dettikleri" adı altında dilimize çevrilmiş ve Pınar Yaymevi'nce bastınlmış. Sorbon'da felsefe öğrenimi gören, Marsilya doğumlu Garaudy, yıllarca politika içinde yoğrulduktan ve Fransız Komünist Partisi'nde çeşitli görevlerde bulunduktan sonra, 1981 yılında tslamı benimsemiş ve adını Recâ Cârudî'ye dönüştürerek Araplaşurmışur. O yıl içinde yayımladığı bu kitabı okuduktan sonra anlıyomz ki, yazar, Batı kültürü ile yetinmeyerek Doğu kültürü uzerinde de geniş ve derin araştırmalarda bulunmuş, özellikle tslam dunyasıru bütun ayrıntılarıyla değerlendirmeye çalışmıştır. KİTAPTAN ÖZETLER Eski Yunan kültürünün kökeninde Doğunun izleri buhınduğunu vurguladıktan sonra şöyle demektedir: "Uygarhk akımında Yunanlılann ön sırayı koruduklan inancı genel bilgisizlikten doğmuştur. Perikles Atina'sından öncesi kimsenin dikkatini çekmemiştir, kökler unutulmuştur." (Sf. 12). "Bugün Batı, ortak tanımayan iktisadi, siyasi ve askeri gücü ile kendi gejişme modelini herkese kabul ettiriyor. Bu model, uzerinde yaşadığımız gezegeni toplu intihara süriıklelarından birisi olan Araptslam uygarlığı olduğunun belirtildiği görülmektedir. (Sf. 122). Garaudy'ye göre "Kur'an, Tann'yı ve dünyayı görmenin yeni bir şeklini ve Yunan felsefesi ile kesinlikle bağdaşamayacak bir hareket kanununu getirmiştir." Yazar bu incelemesinde, Farabi, Ibni Sina, Gazali, lbnirrüşd, Elkindi, Razi, Muhiddini Arabi, lbni Haldun gibi Islam bilgin ve düşünürlerini Batıdakilerle karşüaştırmış ve lslam kültürünün dünya kültürüne katkısını örnekleriyle açıklaSekizinci yüzyüın ortalanndan mıştır. Şu sözler de kendisininon birinci yuzyılın ortalarına ka dir: "Köküne kadar Islami bir dar İslamın, üç yüz yü parlak bir felsefe olan peygamber felsefeçağ yaşadığını belirten yazar, sini, Aristo ve Yunanlı kirinden içinde bulunduğumuz çağ açısın temizlemek için, Elkindi'den Eldan da tslamın, ikinci kez röne farabi'ye, lbni Sina'dan Sühresans kaynağı olabileceğine inan verdi ve lbni Arabi'ye kadar mıştır. Bugünkü Batı dunyası dört yüz yıl çaba harcamak geiçin şu yargıya varmaktadır: rekmiştir." "öyle sanıyonım ki, "Batıdaki büyüme ve onun al bundan sonra, insanlığın tamatında uzanan kültür modelinde mı için olduğu gibi, Islam için de hayatımızı karakterize eden şey bütün yeniden doğuşlann haberler, insanın bu yüzyılda dağınık cisi, sadece İslamın tekrar dsslığa uğrayışı, toplumun parçala tanlaşması, insan destanının bir nışıdır. Batı insam, doğa, top kere daha zafer çağları yaşamalum ve yaratanla olan ilişkilerin sıdır." de bütün tutarlıhğını yitirmiştir. Egemeni ve sahibi olduğunu Batının biricik ülküsünün dazannettiği doğadan uzaklaşmış ha çok büytlme ve daha çok güç tır." (Sf.7O). Daha sonra şu so kazanma oiduğunu soyleyen nı ortaya atılmaktadır: "Batının araştmcı, evrensel insanhk degelişme modelinin bir hilkat ga ğerlerinin Islam felsefesi içinde ribesi ve tarihi bir hastaük oldu korunabileceği kanısına varmakğu, acaba ne zaman anlaşılacak tadır. tır?" (Sf. 98). Kitapta, Batınm Hıristiyanlıkla olan ilişkileri karanlık bir onaçağ olarak nitelendiği, yedinci ve on dördüncü konusundaki görüşünü şöyle yüzyıllar arasındaki dönemin, özetleyebilirim: "Bu iki uygaryeryüzünün en parlak uygarhk lık, ortak tarihlerinin bilincine varamamışlardır. Her ikisi de mektedir." Arap Imparatorluğu ve Marksizm konusunda da şunlan söylüyor: "Arap lmparatorluğu, kendisine ezici bir üstünlük sağlayan kuvvet dengesinden doğmamıştır. Tarihîn itici gücünü, ayaklanmalarda, toplumsal değişkenlikte, teknik üstünlükte, iktisadi hareketlerde ve özellikle sınıf çalışmasında arayan Marksizmin tek yönlü ve aceleci tezlerinden ne biri, ne öbürü, bu olayı anlatmaya yetmez" (Sf. 21). J oseph Sisco uzun yıllar ABD yönetiminin önemli noktalannda görev almış, Başkan Nixon'ın yakınında bulunmuş ve ülkemizin yakın tarihinde, görevleri dolayısıyla önemli tanıklıklarda bulunmuş bir siyasetçi. Şu anda VVaşhington'da USA Today gazetesinde önemli bir gazetecilik deneyi yaşamakta olan arkadaşımız Ufuk Güldemir kendisiyle, Nixon'ın temsilcisi ve arabulucu olarak önemli rol oynadığı 1974 Kıbrıs olayları üstüne konuşmak istediğini bildirdiğinde hiç tereddutsüz kabul etti ve ortaya yann üçüncü bölümünü okuyacağınız bu ilginç röportaj çıktı. Sisco'nun anlattıkları, yakın tarihimizin siste kalmış kimi bölümlerine önemli aydınlıklar getirirken, ' bir yandan da ABD yönetimlerinin TürkYunanKıbrıs ilişkilerine ve özellikle Türkiye'ye bakış açılanna iiişkin önemli ipuçları veriyor. azetemize katkılannı New York'tan sürdüren arkadaşımız Ziya Özkâhyaoğlu da Sandinista gerillalarının yönetimi ele geçirişinin 5. yıldönümünde Nikaragua 'daydı. ABD destekli "Contra' 'lann saldınları altında devrimlehni yaşatmaya çahşan Nikaragualılarla iki hafta geçiren Ziya Özkâhyaoğlu'nun bu röportajının, Batı basınından aktanlan birçok benzeri röportajdan nitelikli ve önemli olduğunu kuşkusuz söyleyebiliriz. Sandinista cephesinin diktatör Somoza 'yı devirdiği günleri anlatan "Ateş Altında" filminin çarpıcı biçimde aktardığı olaylar, tüm dünyanın dikkatini bu ülkeye toplarken, sempatiler de Sandinistalara yönelmişti. lkemizde gazetecilik ve genellikle iletişim bilimleri G Ü eğitiminden genellikle herkes yakınırken, önemli EVET/HAYIR OKTAY AKBAL OKURLARDAN Elektrik kısıntısı mı? Bahçelievler ve Hamedar'da bir haftadv her akşam değişik saatlerde 45 dakika ile bir saat arası elektriklerimiz kesiliyor. Birçok işimizi aksatan bu kesilmeler, acaba elektrik kısıntısmdan mı kaynaklanmakta? Eğer anza ise çok geniş bir alanı kapsayan bu elektrik kesilmeltri, artık sinir bozucu hale geldi. TV programı izlerken, yansını anlâmadan filmi bitiriyonızAynca bu bölgeye bakan idare yetkililerine diyeceğim bir şey daha var. Bakkalda mum kalmadı. Evet yanlış değil, elektrik kesilmelerinin her gün sürmesi üzerine bakkallann tümünde mumlar tükendi. Lütfen yetkilüer bu sorunumuza eğüsinler. MEHMET LIMBAT İSTANBUL hemen açılsm. Devlet binalarından az gelirli memur yararlansın. Bayan memurlar, özellikle BtR GRUP çocukları olan memurlar fazla İSTANBUL DEFTERDAR mesaiye sokulmasın. MEMURU bir çaba Eskişehir'de Anadolu Üniversitesi'nde sessîz sedasız yol alıp duruyor. Anadolu Üniversrtesi'nin İletişim Fakültesi, dört bölümüyle çağımızda önemli bir bilim dalı olan iletişim alanında önemine uygun bir eğitim ve öğretim düzeyine ulaşma uğraşısını sürdüruyor. Sinema ve Televizyont Basım ve Yayımcılık, Reklamcılık ve Halkla llişkiler, Eğitim İletişimi dallarında eğitim yapan fakülte, bu yıl önemli bir atılım daha yaparak bir de İngilizce hazırlık sınıfı koydu. Eskişehir'deki bu önemli çabanın sürmesinin genel olarak gazetecilik mesleğine yeni ve nitelikli katkılar getireceği kuşkusuzdur. Hiç Kimse Yasaların Ustünde Değildir Başbakan Turgut Özal, BBC Yabancı Yayınlar Müdürü David Perment'e uzun bir demeç vermiş. Bunu hem BBC yayınladı, hem de gazetelerde çıktı. 'Cumhurıyet'te gördüğüm kadarryie, Başbakan, İngilız gazetecısinin Banş Derneği tutuklu ve sanıkları konusundaki sorusuna şu yanrtı vermiş: "Banş Demeği konusunda buyük fark var. Türkiye'de komunizm ve komünizm propagandası yasaktır. Banş Demeği davaSJ bu çerçevede ele alınmalıdır." Başbakan daha sonra Türkiye'deki, siyasi tutuklular' konusunda da şu sözleri söytemiş: "Genellikle Türkiye dışındaki insanlar, son 4 yıl içinde ülkede ne olup bittiğini bilmiyorlar, ya da unutuyorlar. Siyasal tutuklu olarak tanrtılan kişiler, aslında siyasal tutuklu değildir. Onlar aynen italya'daki Kızıl Tugaylar ya da Almanya'daki Baader Meinhof örgütündekiler gibi suç işlemiş kişilerdir." Evet, Türkiye'de kendilerini sağda1 ya da 'solda' gösteren birtakım örgutler ağır suçlar işlemişlerdir. Bunlar elbette ki siyasal suçlu değil, cinayet suçlusudurlar. Ama hiçbır kanlı olaya karışmamış, insanlar da vardır, bunlar 'siyasal' suçlu değil midirier? Banş Derneği sanıkları gibi... Başbakan'ın Kızıl Tugaylar, Meinhof çetesi gibi benzetmeleri ile Banş Derneği sanıklarının ya da sendika yönetıcilerinin ki hiçbiri adam öldürmekle ya da böyle bir şeyı düzenlemekle suçlanmamaktadır ne ilgisi var? 'Konuda fark görülen' öteki dava ise, Aydınlar Dilekçesi adıyta anılan başka bir davadır. Başbakan bu dava için de şunlan söylemiş: "Bu kişiler Devlet Başkanı ve Meclis Başkanına bir dilekçe verebiliyoharsa, Türkiye'de demekrasinin olmadığını ileri süremezsiniz. Dilekçe vermek demokratık bir yöntem ise, belgede yasaya aykın yanlar olup olmadığını incelemek devebu konuda soruşturma yapabilmek de demokrasiye aykın değildir. Neden aykın olsun?" İngiliz gazeteci bu kez, "Sizin eiinizde olsa bu insanları mahkemeye sevketmezdiniz, değil mi7' diye sorunca, özal bunu da şöyle karşılamış: "Olay henüz soruşturma aşamasındadır. Bazı noktaların yasaya aykın olup olmadığı ıncelenmektedir. Çünkü sıkıyönetim yasalanna göre bazı eylemler yasaktır. Belki bu soruşturma sonucunda yargıç cezaya gerek olmadığını açıklayabilir. Ancak henüz bir şey bilmiyoruz." Görülen şudur: Başbakan 'dilekçe dava'sına önem vermemekte. Banş Davasına ise büsbütun başka gözle bakmaktadır. Banşçılann davasının, dilekçecilerin davasından daha başka bir 'çerçevede ele alınması'nı istemesi bunu gösteriyor. önce yanlış noktaları belirteyim: Dilekçe Davası Sıkıyönetim Mahkemesindedir, duruşma yakında başlayacaktır. Iddianame, basılmış, hatta yasalara aykın olarak bir gazetede de kısmen yayınlanmıştır .. Yani, Başbakan'ın 'Olay henüz soruşturma safhasındadır" sözü yanlıştır, soruşturma yapılmış sonuçlanmış, iddianame düzenlenmiş, konu Askeri Adalet'in önüne getirilmiştir. Bir Başbakan'ın böyle bir yanlışı bile bile yapması düşündürücüdür. Ama düşündürücü başka bir yani, hatta daha üzücü olanı, Başbakan'ın Askeri Adalet önünde görüşülmekte olan bir davada açıkça fikir ve görüş' bildirmesi, yani adaleti etkilemeye (Arkası 8. Sayfada) Defterdarhk memurlarının istekleri Bizler Istanbul Defterdarhğı'na bağh vergi dairelerinde çahşan memurlanz. Her devlet memuru gibi bizim de sorunlanmız vardır. Maliye Bakanlığı'na bağlı tatil yöreleri vardır. Bunlardan aşağı seviyedeki memurlar yararlandınbnıyor. Kreş sorunumuz devam etmekte. Diğer kuruluşlar bu sorunlanm çözümlemesine rağmen bizde hâlâ çözümlenemedi. htanbul Defterdarlığı nedense kreşi az gelişmiş yörede değil de Kadıköy yakasuıda açıyor ki dar gelirli memurlar yararlanmasın diye. Her gün cumartesi giinü mesai harici zorunlu çalışma getirildi. Çocuğu olan bir bayan memur acaba çocuğunu kime bıraksın? Yirmibeş ve otuz bin lira maaşla bakıcı kadın mı tutsun, âoyursun mu'.' Saytn büyüklerimiz Defterdarhk memurlan olarak aşapdaki istemlerimize çözüm getirsinler. Tatil yörelerinden herkes hakça yararlansın. Kreş az gelişmiş yörelerde LOVVENBRAU Tesisi hediye et. adını koy" kampanyasına siz de katılınl llkokullarda, ortaokullarda. liselerde, üniversitelerde gençlik salon bekliyorl BasKetbol voleybol. hentbol. futboı lenıs, yuzme toks. gureş atletızm gıta sportarın yılboyu yapılmasına jygun saglıklı oır ortami Isterıldıgı an oaşka bir yere taşınatnlme kolayltğı' AytJa 10 000 Urayı geçmeyen ışletme malıyetı' ON Şişme Kapalı Spor Salonları! 200 m? den 1000 nV'ye kadar ıstedıgınız buyuklükte1 Turkıye nın her yerinde, kuıtaniTia hazır durumda yerinde kurularak 20 gıtnde teslımi OPüANlZE A i Ağa Çırağı Sok Pamır Ap 7/9 D 5 Ayazpaşa. Taksım. ıstanbul Tel 149 60 89 145 34 42
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear