24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 4 KÜLTÜRYAŞAM 31 AĞUSTOS 1983 TELEVIZYON 20.00 Dünya Masallan Ormanlar Kızı Morvin adlı dizinin bu bölümünde, soylu prensin kaybolan karısı ve prensin ormanda rastladığı Morvin'in öyküsü Kültür Servisi Ünlü Frananlatılmaktadır. sız tiyatro adamı Eugene İonesco, yarın saat 15.30'da Kükür ve 20.30 Haberler Turizm Bakaniığı'nın çağrılısı olarak tstanbul'a gelecek. 21.00 Hava Durumıı Daha sonra Ankara'ya geçe21.05 Halk Ezgileri cek olan Ionesco, 2 eylill cuma günü Anadolu Medeniyetleri 21.10 San Fransisko Sokaklan (Renkli) Müzesi'ni gezdikten sonra Sanat San Fransisko 'da bir kahvede bir adam öldürülür. Ancak katil dı Kurumu ya da Milli Kütüphaşarı çıkınca başka bir kişi tarafından vurulur. Katil Johny Waco '• ne'de bir konferans verecek. Bu yu vuran, Başkomiser Stone'un yaktn arkadaşı ve eski yardımcısı arada Göreme, Ürgüp, Zelve, Avanos, Derin Kuyu, Konya, Barney Lujack 'dır. Perge, Side, Alanya gibi tarihi ve turistik yerleri gezecek olan 22.00 Türk Hafif Müziği: sanatçı, 9 eyliil günil istanbul Programda Ali Kocatepe şu parçalan sö'ylüyor: Biraz neşemi bul Atatürk Kültiir Merkezi'nde sam, Dertli gönül, Nasıl bilirdim, Hey gidi dünya hey, Bu bahar ikinci bir konferans daha verdikbaşka bahar. ten sonra 10 eylül günü ülkemizden ayrılacak. 22.20 tzmir Ftıarı Eugene Ionesco, bundan 70 52. Izmir Enternasyonal Fuarı'm tanıtıcı program. yıl önce Romanya'da doğdu. Ama bütün dünya onun Romen 22.55 Haberler asıllı olduğunu unuttu bile. Bu ünlü yazar, Türkiye'de ilk kez 23.00 Kapanış "Kel Şarkıcı", ardından da Devlet Tiyatrolan'nın başanyla sahnelediği "Gergedan" adlı oyunlarıyla tanındı. Sonra Yıldız ve TRT ve Çocuk Eğitimi... Müşfik Kenter'in başarılı "SanÇocukluk döneminde kişilik kazanmamn insan yaşamımn bütün dalyeler" ve "Ders" yorümları geldi. Bu ilginç bir kişiliğe sahip, dönemlerinde etkisini gösterdiği yadsınmaz bir gerçektir. Çocuğa genel kültürünü artıracak, yeteneklerini, sağduyusunu, usta oyun yazannı geçtiğimiz yılın eylül ayında "Lire" dergisinmanevi değerleriyle toplurnsal sorumluluklarını fırsal eşilliği içinde geliştirmesine elverecek, topluma yararlı bir kişi olmasinı de Pierre Boncenne'ın sorularına verdiği karşılıklarla biraz olsağlıyacak bir eğitim verilmelidir. Bu görevi TRT de üstlenmelidir. Çocuğun eğitiminde, yönlendirilmesinde sorumlu sun tanımaya çalışalım. kişiler için temel ilke ve atnaç çocuğun yüksek çıkarları Söyleşi, kötii anlamıyla teolmalıdır. atral bir durum değil mi? Günumüz iletişim araçlarınm varmış olduğu aşama ye hızlıhk Hepsinin değil ama bazı çocukları daha da öne çıkarmaktadır. Eğer bu gelişim ve hızlılık söyleşilerin reklama fazla yer veçocukları etkilemez, onlara birşeyler vermezse neye yarar? rir bir yanı olduğunu söylemeliBunun sonucu ne olur? Çocuklara birşeyler vermezsek, ilerde yim. Peynir satar gibi. Bazı söyonlardan ne bekleyebiliriz? Günümüz iletişim araçları çocukları leşiler de yararsızdır. Gerçekte, tek yönde etkilemektedir, bunun bir bölümünü de şöylece yazar okurlarına ya da seyircilesaymak mümkündür: Genelde konulan ve kahramanları yabancı rine açıklama yapa yapa, açıkolan çizgi romanlar, çizgi filmler, büyüklere yönelik yabancı lamanın açıklamasını, ardından diziler ve TV reklâmları... Bunları çoğaltmak da mümkün... onun da açıklamasını, daha sonSözün kısası bizleri ve çocukları yalnız güldürmek, ekrana ra da bunun açıklamasını yapbağlamak ne bize birşey verir, ne de sevgili çocuklarımıza. mak zorunda kalmakta ve bu böyle sUrüp gitmektedir. SELÇUK DERYA / htanbul Yazar btiyük olduğunu unutmalıdır de böyle gibi. Jack Lang gibi tiyatrodan anlayan bir Kültür Bakanı, Mitterrand gibi edebiyatı bilen, gerçek bir yazar olan kişiler var iktidarda. Oysa politikasını desteklediğim Giscard d'Estaing kültürden habersiz kötü bir yazardı. Palais Royal'e Françoise Dorin'in oyunlannı izlemeye gittiğini düşünüyorum da... Ara sıra Beckett'i izlemek yerine örneğin. Eugene Ionesco yarın Türkiye9de olacak TV izlememenin insana sağladiğı yararlar ÇETtN ÖNER TV'de yayınlanan bir yığın ilkel izlenceyi bir yana bırakıp kendimi bir süre dinlenceye attığımdan beri sağlığıma yeniden kavuştum. Ne mide ekşimesi, ne ekstrasistol, ne ağrılar... Oh be, dünya varmış! Hem de bu dünya dünyanın bir ucunda değil, Ege kıyılannda küçücük bir köymüş. Bu köyde kaldığım iki üç haftalık süre içinde bir tek izlenceyi bile izlememek gibi bir mutluluğu yaşadım. ÇUnkü inanılır gibi değil ama, kaldığım motelde TV denen o işkence kutusunun düğmesine bir iki kez dokunuldu. Sonra sessiz sedasız durdu bir köşede. Motelde kalan dinlenceciler kimi izlenceleri, örneğin "Dallas" denen din ve ahlak sohbetini (!) izleme eğilimi gösterdiklerinde, utana sıkıla, çevrelerine bakınarak sandalyelerini yaklaştırdılar TV'ye. Bir suç işliyormuş gibi, ayıp birşey yapıyormuş gibi kimseyi rahatsız etmeden "Dallas"larmdan feyzlerini alıp, homurdana eleştire yeniden masalarına döndüler. Morfinmanların ağlaya çırpına enjektörlerini damarlanna batırıp sözde rahatlamaları gibi, suçlu suçlu çekildiler ekranın başından. Ve bastırılmış arzuları, bilinçaltına itilmiş kimi eğilimleri ile düşlerinin ekrandaki yansısına bakıp, türlü çeşitli tepkiler göstererek rahatladılar. Yüzlerce kişinin kaldığı bu motelde üç beş kişiyi geçmiyordu o "Dallas" morfinmanlan. Ve üç beş kişi de yaptıklarından utanır gibiydiler, inanın. Derken bu utançları ahşkanlıklarına egemen oldu ve ikinci hafta içlerinden hiçbiri kalkıp da TV'nin düğmesine dokunma yürekliliğini gösteremedi "Dallas"ın yayın saatinde. Izlence'den vazgeçip, söylenceye daldılar. Ben sonu "ce" ile biten bu kavramlardan dinlenceyi yeğlediğim için bol bol dönenim ve sonu yine 'ce" ile biten başka bir kavramla oyalandım: Düşünce. Ve TV izlememenin birçok yaran yanında yeni bir yarannı daha bulguladım: Eğlence. "Bir Kayıp Denizci", "Erendira'nın Acıklı ÖyküsU"nU bir solukta okuyorum. Derken Arguedas'm "Derin Irmaklar"ında serinliyorum. Vasconcelos'un "Yaban Muzu" bana Steinbeck'in "Fareler ve insanlar'V nın tadını veriyor. Daha önce yediğim "Şeker Portakalı"nın tadı hâlâ damağımda. "Rosinha" adh bir "Kayık"la "Güneşi Doğuralım" demişti Vasconcelos bir gün; çok eğlenmiştik. Durbaş'ın son şiirleri yüreğimi buruyor. Vittorini'nin "Sicilya Konuşmalan," bugüne değin gerek TV'den, gerekse radyodan yayınlanan tüm konuşmalardan daha çok etkiliyor beni. Her gece olmasa bile kimi geceler Bodrum'a iniyorum. Mehmet Sönmez'i, Fethi Naci'yi, Turan Erol'u, Yılmaz Alten'i, Devlet Ana'yı, Turgut Boralı'yı ve yıllardır yurtdışında yaşayan iki dostumu görüyorum. Bir gün de "Sakallı Ressam" Cemil Eren bizim konuğumuz oluyor. Resimden, tiyatrodan, ortak tanışlardan konuşuyomz. Çok mutlu, çok rahat, çok sade iki hafta yaşıyorum. Yolda rastladığım Cahit Külebi nicedir yazılarımı okuyamadığını söyleyerek nicedir başladığım bir görevi anımsatıyor bana. Ve nicedir unuttuğum TRT'yi, izlenceleri, ilkellikleri anımsatıyor. Ve nicedir neden bu kadar mutlu olduğumun ayrımına varıyorum: TV izlememişim. Tüm TV tutsaklanna, Dallaskoliklere bir süre TV'den uzak yaşamalarını öneririm. TV'nin dışında da bir dünya vardır. Dostlarla, kitaplarla, yazarlarla paylaşılan bir dünya... Ve bu dünya kimi şeylere ve kimi keşlere karşın yaşanası bir dünyadır, inanın. Politikanın hedefi kültür olmalı Ya da lonesco'yu? Evet, neden olmasın? Ama onun döneminde kültür üzerinde baskı olmadığını da itiraf etmeliyim. Ne var ki, Giscard d'Estaing çağdaş kültürü hiç bilmiyordu. Pompidou biraz daha çağının farkındaydı ama, karman çorman biçimde.. Çağdaşlıktan yana olmak istiyordu da, bunu gerçekten anladığını sanmıyorum. De Gaulle, Paul Claudel gibi bazı büyük yazarlan seviyordu, ama Claudel gibiler çağdaşımız değiller ki... Benim için gerçek bir politika, bilginlere ve yazarlara kendilerini kanıtlamalarını sağlayacak biçimde yaşamı örgütleme sanatıdır. Dolayısıyla, politikanın hedefi kültür olmalıdır. Kabul etmeliyim ki, şimdilik bu konuda protesto edeceğim bir nokta yok. ... Çağdaş edebiyatın manevi degerlerden yoksun olduğunu hep vurguluyorsunuz. Gerçekten çağdaş edebiyatın sizce en büyük eksiği bu mu? Genel olarak edebiyat manevi bir değer sunmuyor bize. Daha önce de söyledim, edebiyat büyük ölçüde aldatmacadır. Pek seyrek olarak, ancak yazar, yazar olduğunu unuttuğunda diyelim ki manevi olanın kapılarına ulaşmaktadır. Demek ki, anti tiyatronuda bir parçasını oluşturduğunuz çağdaş edebiyat çıkmazda? İZLEYİCİ GÖZÜYLE ROMEN ASILLI Yaşayan en ünlü oyun yazarlanndan biri İonesco. Romanya doğumlu olan sanatçı, gençliğinde Fransa'ya yerleşmiş ve iinünü Fransızca yazdığı oyunlarla yapmış. Yazar postacı değüdir Victor Hugo'ya yönelttiğiniz bir başka eleştiri ki bunu size yöneltmek olanaksız kendini beğenmişlik ya da yazar züppeliği. Yazarın tek bağışlanabilecek yanı oynadığının, edebiyatın RADYO Şarkılar. 09.15 Türk Büyükleri. 09.30 Sabah konseri. 10.00 Şarkılar. 05.00 Açılış program ve kısa haber 10.20 THM Toplu programı. 10.40 ler 05.05 Ezgi Kervanı. 05.30 Solist Kadın ve çevresi. 11.00 Kadınlar toplerden birer şarkı. 06.00 Köye haber luluğu. 11.30 Hafif müzik. 11.45 ler. 06.10 Bölgesel yayın. 06.30 Gü TürkUler. 12.00 Dünya naydın. 07.30 Haberler. 07.40 Gü Folkloru.12.20 Şarkılar. 12.40 Türnün içinden. 10.00 Arkası yarın. kUler Geçidi. 13.00 Haberler. 10.20 Reklamlar. 11.00 Kısa haber 13.15 Saz eserleri. 13.30 Şarkılar. ler. 11.05 Hafif mü13.45 Bir roman/bir yazardan hikâzik.ll.20Türküler.ll.45 yeler. 14.00 Bir albüm. 14.30 YabanŞarkılar.12.00 Kısa haberler. cı dil öğrenelim. 15.30 Ankara Oda 12.05 Reklamlar.12.10 öğle üzeri. Orkestrası. 16.00 Şarkılar. 12.55 Reklamlar ve Radyo program 16.20 Arkası yann. 16.40 TUrküler ları. 13.00 Haberler. 13.15 Hafifmü geçidi. 17.00 Olaylann içinden. 17.30 zik. 13.30 Bölgesel yayın ve reklam Çeşitli sololar. 18.00 Erzurum Radlar. 14.45 öğleden sonra. 16.00 Kı yosu TUrk halk müziği topluluğu. sa haberler. 16.05 TürkUler. 16.20 18.30 Bilim Dergisi. 18.50 Çocuklar Şarkılar 16.40 Hafif müzik. 17.00 Şarkı Söylüyor. 19.0001.00 TRT I Olaylann içinden.17.30 Bölgesel ya ile ortak yayın. yın ve reklamlar. 18.00 Çocuk bahçesi.l8.15Haftanın çocuk şarkısı. TRT III 18.20 Fasıl. 18.50 Hafif müzik ve reklamlar. 19.0001.00 TRT2ileor 07.00 Açılış ve program. 07.02 Gütak yayın. 19.00 Haberler. 19.30 ne başlarken. 08.00 Sabah konseri. Yurttan sesler. 20.00 Köyümüz köy 09.00 Türkçe haberler. 09.03 Barok lümüz. 20.20 Şarkılar. 20.40 Türk müzik. 09.30Babe Ruth Topluluğu. çe sözlü hafif müzik. 21.00 Kısa ha10.00 Hafif müzik dünyasından. berler. 21.05 Radyo tiyatrosu. 22.00 11.00 öğleye doğru. 12.00 Haberler. Çeşitli halk müziği. 22.20 Küçük 12.12 Diskoteğimizden. 13.00 konser.22.40 Şarkılar. 23.00 Haber ser saati. 14.30 Caz müziği. Kon15.00 ler. 23.15 Gecenin içinden. 0035 Gü Müzikli dakikalar. 16.00 Günün nün haberlerinden özetler. 01.00 konseri. 17.00 Haberler. 17.12 SizProgram ve kapanış. 01.05 05.00 ler için. 18.00 Haftanın topluluğu. Gece yarısı. 19.00 Haberler. 19.12 Bir konser. 20.45 Saz eserleri. 21.00 Yeni TınıTRT II Yeni Müzik.21.45 Halk çalgılanmız07.00 Açılış ve program. 07.02 So dan ezgiler. 22.00 Haberler.22.12 Gecenin getirdikleri. 23.00 Çarşamlistlerden seçmeler. 07.30 Haberler 07.40 Türküler veoyun ha ba konseri. 24.00 Gece ve müzik. vaları. 08.00 Sabah için müzik. 09.00 01.00 Program ve kapanış. TRT I Bir yazar, mareşal olmak isteyen teğmen ya da kardinal olmak isteyen köy papazı gibidir Onda ünlü olma isteği vardır Ahşümamış soruyu yazar sorabilir BULMACA Ne var ki, benimle konuşmayı kabul ettiniz. Evet. Ben de sonunda herkese uydum. Aslında, benimle konuşan bazan üzerinde hiç düşünmediğim bir noktayı sorabildiği için, söyleşiden kaçmamaya çalışryorum. Aslında en alışılmamış sorulan ancak yazarın kendisi sorabilir. Peki, Victor Hugo'nun bir gazeteciyle konuştuğunu düşiiniin. Kimbilir ne gösterişçi ve burnu büyiik olurdu, degil mi? Hem de nasıl! Şişinmekten kendini alamaz, soruların karşılıklarını şiir biçiminde verttdi. Siz olsaydınız Victor Hugo'ya ne sorarduuz? Canım, ben Hugo'yu iyi bilmem ki. Yok canım. Unutacak kadar mı ondan nefret ediyorsunuz? Tam olarak şaka ettiğim söylenemez. Victor Hugo'nun gülünç ve trajik yaşamı üzerine olan kitabımı, 25 yaşındayken Romanya'da yazmıştım. Hem bilgiç, hem de güldürücü bir üslubu benimsemiştim. Buradan geliyor incelememin alaycı, ama aynı zamanda da ciddi havası. Diyelim ki bu kitapta Victor Hugo'yu yargıladım. Yd 1935.0 sıralar Fransızca olarak neler okuyordunuz? Kafka'nın ilk Fransızca çevirilerini keşfediyordum. Sonra Proust, Rimbaud, Mallarme ya da Vatery okuyordum. Okur olarak da özellikle Verlaine'in ünlü öğüdüyle etkilendim: "Beiflgati al ve boynunu kır." Bu rıcı özellik... Bey. 7/ Güvenlik. 8/ nedenle Victor Hugo o sıralar SOLDAN SAGA Nikelin simgesi... Kanatların bağlı 1/ Kabartı, döküntü ve kaşıntı bulunduğu kapı ya da pencere çer bana, tumturaklı sözler söylemeşeklinde beliren bir deri hastahğı. 2/ ye merakh kötü bir konuşmacı Endüstri... Boğaz. 3/ Hicrîtakvim çevesi. 9/ Eski yıpranmış. gibi geldi. de bir ay. 4/ Kars ilinde bir harabe yeri... Uranus gezegeninin ilk uydu Aslında, Victor Hugo'nun su. 5/ Cümudiye. 6/ Duman lekesi... ötesinde alaya aldığınız, oyunlaÇakmaktaşı. 7/ Inatçılık... Eskiden nnızda da göriilen şey büyiik Türklerin egemenlikleri altında yaadamın canavarlığı. şayan lran, Kürt veya Arap soyun Tabii. Büyük adam, büyük dan olan kimselere verdikleri ad. 8/ olduğunu biliyorsa, canavardır. Enerji... Asker. 9/ Sömürme. Ancak bunu unuttuğu zaman VUKARIDAN AŞAGIYA bağışlanabilir. Baudelaire ya da 1/ Şekerli küçük çörek. 2/ Bir gezegen... Eski bir Japon uzunluk ölRimbaud büyük adamlar oldukçüsü. 3/ Ünlü bir karikatürcümüz... larını bilmiyorlardı. Bu nedenle Dingil. 4/ Kalıtımın maddî temeli onları bin kere Hugo'ya yeğleolan nükleik asit grubunun yaygın rim. Ama her yazarda uyuklakısa adı... Zorluk. 5/ Kıyıcı. 6/ Ayıyan bir büyük adam vardır kuşkusuz. Yazar, mareşal olmak isteyen bir teğmen ya da kardinal olmak isteyen bir köy papazıdır. DUYURU Onda kendini beğenmişlik ve ünlü olma isteği vardır. Aksi halÇarşamba günleri, saat 10.0012.00 arası Beyoğlu, Ağacamii Nane de susardı. Sokak, No: 20 Çocuk Merkezi'nde Poliklinik açılmıştır. Ücretsizdir. Duyurulur. Bunlar sizde de var mı? Tabii. Bu en kızdığım yaÇOCUK AKIL SAĞLIĞI DERNEĞt nımdır. Başka bir yaşamım olNANE SOKAK NO:20 ı malı... Örneğin yoksul bir papaz AĞACAMII, BEYOĞLUtSTANBUL olmalıydım. bir oyun olduğunun bilincine varmasıdır. Bir yazar için en kötüsü, tersine, kendini ciddiye almak ve mesajlar veren biri olduğunu sanmaktır. Bu noktada en boş tavır, mesajı olup olmadığını soran birine Vladimir Nabokov'un verdiği karşılıktır: "Hayır, ben postacı değilim ki." Victor Hugo'nun can çekişmesini ve ölümünü anlatmayı tasarladınız. Daha sonra "Le Roi se Meurt Kral Ölüyor" adlı oyununuzu yazarken belki bunu düşündüniiz. Kuşkusuz etkileri olmuştur. Victor Hugo'nun yaşamımn en acı, ama aynı zamanda en gülünç yanı, sürgüne gidişiyle cenazesi arasında geçen zamandır. Cenazesi müthiş olmuş, söylendiğine göre orospular oralarına çiçek takmışlar! Victor Hugo, poz verme tutkusu ve ünüyle bendeki kralinsan kavramına uyuyor. Ama bugün, ulusal ve neredeyse resmi yazar kavramı ortadan kalkmadı mı sizce? Evet. Aşağı yukarı Aragon, Komünist Parti'nin resmi ozanı. 1965 yılında Nobel ödülü, Şolohov'la neredeyse resmi bir Sovyet yazannı ödüllendirdi. Ama bu tür ulusal yazar tipi yok olma yolunda. Kalıyor bizdeki gibi Fransız Akademisi türü kurumlar... Ben de bu kurumun üyesiyim. Ama Akademi üyesi olmak için de kişinin adaylığını koyması gerek. Demek oraya girmek istediniz? Hem evet, hem hayır. Koruyucu dostlarım vardı, Rene Clair, Vladimir d'Ormesson ve özellikle Paul Morand gibi. Onlar beni kabul etmeye zorladılar. tnsan her zaman kabul etmek için geçerli bir neden bulur. Gerçekte benim için daha derinde yatan bir neden vardı. Yazar bana hep toplum içinde önemli yer verilmesi gereken kenarda kalmış bir kişi gibi gelir. Yazarın çok korunması ve ona çok iyi davranılması gerektiğini hep düşünmüşümdür. Bakanların hazır olduğu davetlerde yazarın ev sahibesinin sağında oturması da çok doğaldır. Bunun için Fransız Akademisi gibi bir kuruluş hoşuma gidiyor. Orada, çağdaş fiziğin kurucusu Louis de Broglie, çağdaş antropolojinin babası LiviStrauss, çağdaş psikiatrinin babası Jean Delay, önemli bir dinler tarihi bilgini olan Georges Dumezil gibi bilginlerin bulunması fena mı? Üstelik akademi tüm partileri ve ideolojileri temsil ediyor. Solcu aydınların oranı pek yüksek değil ama Akademide. Canım, Chamson gibi, Dnıon gibi kişiler var ya... Druon mu? Bir zamanlar komünistti; Kessel de akademi üyesiydi. Yazann korunması gerektiğini söylüyorsunuz. Ama uzun bir makalenizde de kültürün devlet işi olmadığını savunuyorsunuz. Yazarlar ve sanatçılar korunsalar bile, kültür özgür olmalıdır. Fransa'da Mitterrand'dan önceki rejimde böyleydi, şimdi Edebiyat, yeni romanla birlikte edebiyatı yadsımaya kadar gitti. Bu çıkmazdan şimdilerGün batımına yakın, denizin de, biraz aşılmış olmakla birlikte, klasik biçimlere dönerek kur durgunlaşıp karıncalann su içtigi tulunuyor. Tiyatro için de böy saatlerde, bir dilim kavun, bir le. Evet, ben de antitiyatroyu parça peynir, bol sulandırılmış savunanlardanım. Artık sonuna bir bardak rakının eşliğinde karvardık ve yeniden nereden baş şı yakadaki Yunan Adası'nın ilk layacağımızı bilemiyoruz. Hem, ışıklannı izlerken, yıllar önce bilşimdi oyun yazarları değil, yö ge bir Türk köylüsünün rakı sofrasındaki bir tümcesini anımsanetmenler var. Sözleriniz, sosyalist ülkele dım: "Rakıyı günah edecektin, karin ve Güney Amerika'nın edevunu niye yarattın hey koca biyatı için de geçerli mi? Eşsiz bir roman olan Mar Tannm!" Komşu masada, erkek mi kaquez'in "Yüz Yıllık Yalnızlık" gibi birkaç istisna dışında, Gü dın mı olduğunun yıllardır tarney Amerika edebiyatını pek az tışıldığı bir Gılman'ın onarılmış tanıyorum. Sosyalist ülkeler ede bazı yerlerini yırtarcasına söylebiyatı hiç çağdaş olmayan bir bi dit*i ve sürekli yinelediği "İtiraçimde bocalıyor. Soljenitsin bü zım var! ttirazım vaaaar!.." ünyük edebiyat yapıyor. îsteme lemelerini dinleyen bir dinlenceden. Tanıklık etmeye çalışarak. cinin, "Yahu, kesin şunun sesini be! Görmüyor musunuz, halkı silahsız isyana leşvik edip kırBenim için dıracak" deyişine kahkahalarla güldüm. gerçek bir Bir başka arabeskçinin bir türlü bitmeyen böğürtüsüne yine politika, aynı kişinin: bilginlere ve "Uluyor namussuz, uluyoıs Kim bilir kimin başını yiyecek" yazarlara demesi tüm masalarda top gibi kahkahalann patlamasına neden kendilerini oldu. Derken arabesk egemenliği kanıtlamalarını de bitti çevrede. Oyun havaları dinlencecilerin ortak tutkusu. sağlayacak Mastikalar, kasap havaları, çiftetelliler başlayınca yediden yetbiçimde mişe ortalığa döküldü millet. yaşamı Yıllar önce Silifke'de müzik öğretmeni olan bir dostumun sözörgütleme lerini anımsattı pistte türlü becesanatıdır riler sergileyenler bana: "Bizim kadar oyuncu millet görülmemiştir. Kapı gıcırtısına bile göbek atanz biz. " Eğlence bitince başlıyor benim Zinoviev ve Kundera gibi yazar için asıl dinlence. Aylardır okular da çağdaş edebiyatın çıkma maya can attığım İcitaplarımla başbaşa kalıyorum: Marquez dezından kurtulur gibiler. Siz de kendinizi edebiyatın nen Colombialı bir deve tutsak bu çıkmazı içinde mi hissediyor oluyorum. "Yaprak Fırtınası," sunuz? tlk oyunlarımla evet. Ama bugün yazdıklanmla, sanırım hayır. Okay Temiz'in Stockholm konseri büyük ilgi gördü STOCKHOLM, (Cumhuriyet) Yıllardır Stockholm'de yaşamakta olan ve yaptığı müzikle kısa zamanda kendini kabul ettiren ünlü cazcımız Okay Temiz ve orkestrası Oriental Wind (Doğu Rüzgârı) 21 ağustos cumartesi günü Stockholm Kültür Evi'nde bir konser verdi. Okay Temiz Türk motifleriyle süslü parçalanyla cazseverlerin beğenisini kazandı. 20 ağustos cumartesi 28 ağustos pazar günleri arası düzenlenen sekiz günlük bir caz şenliğinde düzenlenen bu konser dışında, 50 ayrı caz orkestrası Stockholm'ün ünlü Kültür Merkezleri'nde ve caz kulüplerinde caz konserleri verdiler. Hojlytvood 9da çıkan yangın hasara yol açtı HOLLYWOOD, (THA) ABD'nin Hollywood film merkezinde, Paramount Film Şirketi Stüdyolan'nda çıkan yangında çok sayıda film seti yandı. Yangında, "Uzay Yolu 3" filminin seslendirme stüdyosu da hasar gördü. İki itfaiye görevlisinin hafif yaralanmasına yol açan yangın "Tiffany'de Kahvaltı" ve "Baba" gibi filmlerin çekildiği ünlü N c York Caddesi'ne de zarar verd Paramount Stüdyolan'nda başlayan yangın, daha sonra büyüdü ve Rudolph Valentino, Douglas Fairbanks, Tyrone Povver, Charlie Chaplin, Marion Davies gibi sinema Unlülerinin mezarlarının bulunduğu Hollywood Mezarlığı alevler ve duman bulutları altında kaldı. ttfaiye yetkilileri, yangının iki saat sonra denetim altına alındığını, çıkış nedeninin henüz saptanamadığını açıkladılar. Bodrum Ktiltür ve Sanat Haftası yann başlıyor 19.30'da İstanbul Hukuk Fakültesi Tiyatro Topluluğu Belediye Meydanı'nda oyunlarını sunarken, aynı saatte Bodrum Kalesinde Çocuk Tiyatrosu "Gisalya Şen Kuklalar" oyununu sunuyor. Saat 22.00'de Bodrum Kalesi'nde Devlet Halk Dansları Topluluğu'nun gösterileri var. D 5 Eylül pazartesi günü 14.00'de Gümbet Koyu'nda Windsurf yarışmaları. Saat 22.00'de Nisa SerezliTolga Aşkıner Topluluğu "Hayırdır tnşallah"ı oynuyor. Aynı saatte Gözen Sineması'nda belgesel bir film gösterilecek. D 6 Eylül salı günü 14.00'd' VVindsurf yarışmaları Gümb * Koyu'nda sürüyor. Saat 22.00'duTimur Selçuk Kale'de bir dinleti sunacak. D 7 Eylül çarşamba günü saat 14.00'deki VVindsurf yanşmalan kupa törenini, saaı 22.00'deki Çağdaş Bale gösteri leri izleyecek. Gözen Sineması nda yine belgesel filmler izlene bilir. Q 8 Eylül perşembe güni saat 19.00'da yerel ekipler halk dansları sunarken, Izmir Devle Senfoni Orkestrası'nın klasik Ba tı müziği konseri haftanın son et kinliğini oluşturacak. Profesvonel bir reklam ajansında en az üç yıl çalışmış Graphic Designer/Art Director, Reklam Yazarlan ve Yardımcı Grafiker anyoruz. Ilgilenenlerin 147 73 16'dan randevu almalannı rica ederiz. BlRLEŞİK REKIAMCILAR LTÖ. tZMİR, (Cumhuriyet Ege Bürosu) 4. Bodrum Sanat ve Kültür Haftasımn hazırhk çalışmaları tamamlandı ve programı belirlendi. Çeşitli sanat etkinliklerini içeren hafta boyunca deniz sporlan karşılaşmaları, sergi ve halk danslarının yanı sıra Zeki Müren ve Timur Selçuk konserleri de yer alıyor. Bu yıl tüm Bodrum'a yaygınlaştırılan Kültür ve Sanat Haftası'nın programı şöyle: Yann saat 17.30'da sanatçıların katılmasıyla 12 Eylül Meydanı'ndan Antik Tiyatro'ya yürüyüş. 18.30'da açılış töreni, halk oyunları gösterileri ve bando konseri. Saat 22.00'de Coşku Gecesi. 12 Eylül Meydanı, Yat Limanı ve Kumbahçe Mahallesinde çeşitli gösteriler. D 2 Eylül cuma günü saat 22.00'de Izmir Devlet opera ve Balesi Menotti'nin "Telefon" ve Sullivan'ın "İki Kişiye Bir Oda" adlı operalarını sunuyor. Aynı saatte Yeni Sinema'da "Özgürlük Kıyılan". D 3 Eylül cumartesi günü 22.00'de Zeki Müren Bodrum Kalesi'nde konser veriyor. Kendisine bestekâr Avni Anıl da eşlik edecek. D 4 Eylül pazar günü saat
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear