Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/6 HABERLER 22 AĞUSTOS 1983 Davalarsoruşturmalar Barış Derneği: lllerde siyasi durum ve partiler GAZIANTEP Hüseyin Baş: Barıştan yana olanlar, savaş yanlıları tarafnıdan karalanmışlardır" İstanbul Haber Servisi Barış Derneği davasının 18 ağustos tarihli oturumunda savunmasını tamamlayan gazeteci Hüseyin Baş, barıştan yana olanlann tarih boyunca tekelci, yayılmacı kişiler tarafından karalanıp, suçlandığını ileri sürerek "Barıştan yana olanlann yargı önüne çıkarılmaları ilk kez iilkemizde görülmektedir" dedi. Hüseyin Baş, 29 sayfahk savunmasında çağdaşlaşmaya, özgürlüğe, demokrasiye değinerek şunları söyledi: "Ülkemian muasır medeniyete ulaşma siirecinde diişiinenlerin, yazarların, aydınlann, bu yönde çaba gösteren herkesin zaman zaman azalıp zaman zaman artan ama mutlaka sürüp giden bir biçimde başlannın belaya girmesi değişmeyen bir yazgıdır." SAYISIZ ÖRNEKLER VAR Baş, Tanzimat'tan bu yana yaşamın tüm alanlarında bu konuda sayısız örnekler verilebileceğini, bu durumun salt ülkemize özgü olmadığını, ülkemiz gibi çoğu gelişmekte olan ülkelerde çağdaşlaşma sürecinin sancılı olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Bunu bir açıdan doğal karşılamak miimkttndiir. Çağdaşlaşma siirecinde yaşamın tüm alanlannda eskiyle yeninin çatışması doğaldır. Gelişme, bu çetin mücadelede toplumsal dinamiğin, insanların yerinde saymasını hatta daha da gcriye gitmesini isteyen tutucuları ne ölçüde ikna ettiği ile orantılıdır. Çağdaşlaşma kaçınılmaz, ne var ki zor ve sancılı bir doğumdur." Ülkemizde halkımızın düşünce özgürlüğü, demokrasi ve çağdaşlaşma için tüm güçlüklere göğüs gerdiğinin, bu yolda katlanılan acıların göz ardı edilemiyeceğinin yadsınamaz bir gerçek olduğunu savunan Baş, "Aydınlanma Çağı'nda düşünce özgürlüğü için mücadelelerinde eziyet çekenler, tümüyle karanlık bir dünyadan yaratıcı özgür düşüncenin, giderek bilimin aydınlatıcı ışığında yeşeren uygar bir dünyaya geçmenin faturasını ödemiş)erdir,"dedi. TARİHİN HER DÖNEMİNDE Baş, tarihin her döneminde barıştan yana olanlann, silahlanma yarışından, büyük ekonomik siyasal çıkarlar sağlayan tekellerden yana olanlarca suçlandığına değinerek, tüm engellemelere rağmen barış hareketinin günümüzde etkin evrensel boyutlara ulaştığını söyledi. Hüseyin Baş savunmasını şöyle sürdürdü: "Banştan yana olanlar diinyanın hemen her iilkesinde silahlanma yarışından, savaştan, sitarmakla görevli olduğuna değinerek, sözlerine şöyle devam etti: "Barıştan yana olmak insanlığın kesin sonu demek olan nükleer bir kıyametin engellenmesine katkıda bulunmak, bu yaşamsal önemdeki konuyla ilgili gerçekleri, gelişmeleri, daha mutlu bir yaşama ihtiyacı olan ve milyarlarca dolarla ölçülen harcamalan yutan silahlanma yanşınm olumsuzluklanm sergilemek, öncelikle aydınlara düşen bir görevdir. Bu ne ülkemizin ne de insanların yasalarına aykırı değildir. Bu yüzden ülkemiz insanlannın olduğu gibi tüm insanlığın yok olup gitmesinin önlenmesine mütevazi ölçüler içinde de olsa katkıda bulunmaktan başka hiç bir amaç ve kastımıyacağını, insanların çeşitli siyasal tercihleri, görüşleri olabileceğini ancak barış konusunda yan tutmanın olamayacağını bildirerek, tek yanın barış, yani yaşam yanı olduğunu söyledi. Barış Derneği'nin TCK'nm 141142. maddelerini eleştirmekle, bu maddelerin kaldırılmasını istemekle suçlandığını hatırlatan Baş, bu maddelerin eleştirilmesinin antidemokratik niteliklerinden ötürü kaldırılmasının istenmesinin yasalarımıza göre suç olmadığını belirtti. Baş, bu maddelerin kaldırılması isteminin son derece doğal sayılması gerektiğini savunarak şunları söyledi: "Çünkü bu maddeler yurt ve dünya banşının sağlanmasında ve korunmasında gerekli olan çabaları kösteklemektedir. Banşçılar, banşçılık görevlerini ancak demokratik bir ortamda yapabilirler. Aynca, bu maddeler ile cezalandırılmak üzere huzurunuza getirilmeleri de bu maddelere karşı çıkmalannın ne denli haklı olduğunu ortaya koymaktudır. Çünkü bu maddelerde suçun tanımındaki belirsizlikler barış için mücadele eden bizlerin bile huzurunuza çıkarılmamıza neden olmuştur." KEESİNG'S Baş, iddia makamının Dünya Barış Konseyi'ni ve Barış Derneği'ni Sovyet yanlılığı ile suçladığını bildirerek, bu suçlamaların Dışişleri Bakanlığı'nca mahkemeye gönderilen, "Tarafsızhğı ile tanınan" kaydının koyulduğu "Keesing's Contemporary Archives" adlı referans kitabına dayandığını ileri sürdü. Kendilerini suçlamak için her türlü ihtiyatı elden bırakan tutku sahiplerinin nasıl güç duruma düştüklerini açıklamak istediğini söyleyen Baş, Keesing's adlı referans kitabının, tarafsızlığı ile tanınıyorsa o zaman içindeki her türlü bilgiye de inanmak gerekeceğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Dışişleri gorevlisinin KeesingVi "tarafsızlığı ile tanınan" diye nitelemesinin Ermeni, Kürt ve Rum propagandacılarının eline geçmesi ayrı bir endişe kaynağıdır. Çünkü bu tarafsızlığı ile tanındığı ileri sürülen referans kitabında, Ermeni kıyımı sürgünü doğrulanmakta, Ermeni topraklannın Türkiye, İran ve Sovyetler Birliği arasında paylaşıldığı ileri sürülmekte, bir harita aracılığıyla Kürdistan toprakları Misakı Milli sınırlarımız içinde gösterilmekte, Kıbrıs Barış Harekatımız ise işgal ve istila olarak nitelendirilmektedir. Savcılık makamının Sovyetler Birliği güdümüne dayanarak yaptığı Keesing's adlı (tarafsızlığı ile tanınan) referans kitabından aktarılan bilgilerin, bu kitapta yer alan ülkemize, ülkemin bütünlüğüne karşı yanlış ve haksız suçlayıcı ve taraflı bilgileri şiddetle reddediyor, bu referans kitabına tarafsız olarak bakmayacağınız, dolayısıyla da itibar etmeyeceğiniz inancını taşıyorum." Baş, savunmasının son bölümünde Barış Derneği'nin yöneticisi olarak gözaltına ahndığını, ancak hakkında yasadışı örgüte üye olduğuna dair hiç bir delil elde edilemediğinden takipsizlik kararı verildiğini, buna karşın Barış Derneği davasında yargılandığını söyleyerek bu konunun dikkate alınmasını istedi. SODEP ll Başkam Arıca MDP tl Başkam Tahtacı DYP ll Başkam Arpacıoğlu ANA.P tl Başkam Aksu ll başkanları "hatırı sayılır" durumda SODEP'in şimdiye kadar hiç politika yapmamış il başkam Mehmet Arıca: "Halkın isteklerini sigara paketi arkasına yazan politikacı tiplerine çok kızıyordum. Buna duyduğum lepki beni politikaya itti." MEHMET YAPICI Gaziantep, hızla sanayileşmekte olan kentlerimiz arasında önemli bir konuma sahip. Bu kentimizde aile tipi küçük sanayi alabildiğine çoğalıyor. Büyük sanayi de hızla gelişiyor. Başpınar semtindeki Organize Sanayi Bölgesi'nde kurulu büyük fabrika sayısı 54'e ulaşmış. Nizip yolu üzerindeki Küçük Sanayi Geliştirme Merkezi'nde çeşitli dalda üretim yapan 1200 işletme var. Bunların sayısı her geçen gün yükselivor. Bu zengin ilimizde siyasi partiler, kendilerine zengin birer il başkam bulmuşlar. DYP ile HP il başkanlarının dışında gerek SODEP, gerek ANAVATAN gerekse MDP'nin il başkanları, ulkemiz ölçeğinde değerlendirildiklerinde zenginlikte hatırları sayılır durumdalar. POLtTtKADA DÜRÜSTLÜK ARAYAN BAŞKAN Gaziantep'te ilk görüşmem, SODEP ll Başkam Mehmet Anca ile gerçekleşti. Mehmet Arıca ile kendisine ait Arıca İşhanı'ndaki bürosunda buluştuk. Arıca, Ankara tTİA'dan 1968 yılında mezun olduktan sonra inşaat mi teahhitliği ile iş hayatına atılmış. Biri kimyevi ve deri işleme, diğeri un ve irmik olmak üzere iki fabrikası var. Cezayir'e irmik ihraç ediyor. Daha önce hiç politika yapmamış, sadece seçimlerde oy kullanmış Arıca. "Neden SODEP'te politika?" dediğimde, şu yanıtı veriyor: "Politikaya sempatim vardı. Ancak, halkın isteklerini sigara paketinin arkasına yazan politikacı tiplerine de çok kızıyordum. Sanıyorum bende bu bilinçaltına yerleşti. Buna duyduğum tepki beni politikaya itti. Halkın istekleri de eklenince kendimi politikanın içinde buldum. Politika sanatının dürüstlükle de yapılabileceğine inanıyorum. Arkadaşlarımla birlikte iyi bir politika yapmak arzusundayım. Neden SODEP'te politika. sorunuza gelince, bu bir dünya göriişü meselesidir. Sosyal demokrasiye inanmış bir kişi olarak SODEP'te ülkeye ve ulusa yararlı hizmetler vereceğime inandtğım için SODEP'teyim." MDP II Başkam Dr. Ali thsan Tahtacf ya görüşme isteğimi SODEP Başkam Arıca'nın bürosundan telefonla arayarak ilettim. Dr. Tahtacı, beni Istasyon Caddesi Üzerinde kendi adına kurulu özel hastanede bekleyeceğıni söyledi. Dr. Ali thsan Tahtacı, eski bir politikacı. 197377 yılları arasında sağ bir partinin il başkanlığını yapmıştı. Tahtacı şöyle dıyor: " 1973'te yeni il başkam olduğumda partimiz burada 1 milletvekili çıkarmıştı. Sıkı bir çalışmayla 1977 genel seçimlerinde partimizin miletvekili sayısını 3'e yükselttimX>aha sonra başka bir partiden bir milletvekili de transfer olunca, partimizin Gaziantep milletvekili sayısı 4'e çıkmış oldu." 12 Eylül öncesi anarşi ortamında hastanesinin kurşunlandığını, Gaziantep'ten göç etme durumuyla karşı karşıya kaldığını söyleyen Dr. Tahtacı, camı delerek duvara saplanan kurşun izini gösteriyor. Tahtacı, şöyle anlatıyor: "12 Eylül Harekâtı'mn ruhu titizlikle korunmalıdır. Partimiz, buna gönülden bağlıdır. Partimiz, yepyeni bir dUşüncenin ve hizmet aşkının davacısıdır. Vatandaşlanmızdan coşkun bir ataka görmekteyiz. Bununla da iftihar etmekteyiz." MDP'nin Gaziantep il düzeyinde 20 gün kadar önce kuruluşıınu tamamladığını, milletvekili aday adaylarının parti genel merkezine başvuruda bulunduklarını söyleyen Dr. Ali Ihsan Tahtacı, "Partimiz, Gaziantep'te 7 milletvekilliğinden 5'ini alacaktır." diyor. Gaziantep'te partilerarası yakın bir diyalog olup olmadığı yolundaki bir sorumu MDP ll Başkam, şöyle yamtladı: "Herkes örgüılenme telaşı içerisinde olduğu için bir araya gelemiyoruz. Ancak, burada hepimiz birbirimizi tamrız. Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi yöneticileri, bizim eski arkadaşlanmız. Hep aynı partideydik. İnşallah onlann partileri kapatılır da yeniden bir araya geliriz." Dr. Tahtacı'nın bu dileği kulaklarımda yankılana yankılana hastaneden ayrıldım. BİR YENİ POLtTtKACI DAHA Doğru Yol Partisi ll Başkam Ömer Arpacıoğlu'nu, Öğretmen Evleri'ndeki kayınpederi Mehmet Ali Çiftçi'nin evinde hasta yatağında ziyaret ettim. Ömer Arpacıoğlu'nun birkaç gün önce kalp spazmı geçirdiğini, MDP İl Başkam Dr. Ali thsan Tahtacı'dan öğrenmiştim. Ömer Arpacıoğlu, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Tarih ve Sosyoloji Bölümünden 1947 yılında mezun olduktan sonra önce öğretmenlik, sonra Trabzon ve Mersin Milli Eğitim Müdürlüğü ile uzun yıllar müfettişlik yapmış. 34 yıllık bir hizmetten sonra geçen yıl emekli olmuş. Arpacıoğlu, politikaya ilk kez girdiğjni söylüyor ve şöyle diyor: ' ' '"' "34 yıllık devlet hizmetimde, Atatürk ilke ve inkılâplarına hep bağlı kaldım. Milli birlik ve beraberlik ruhunun herşeyin üstünde olduğuna inanırım. 12 Eylülden sonra memleketimiz için yeni bir dönem başlamıştır. Bu dönem, memleketime hizmet etmeyi bir görev bildiğim için politikaya atıldım. Anıacımız, memleketimizi, Büyük Atatürk'ün dediği gibi muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak olacaktır. Bunun için de milletimizle el ele gönül gönüle vererek ülkemizi ekonomik, milli, manevi ve sosyal yönden kalkındırmaya büyük özen göstermeliyiz. BUtün fikirlere hürmetim var. Yeter ki milli birlik ve beraberliğimizin bozulmasına yönelik olmasın." Anavatan Partisi ll Başkam Ata Aksu ile, bir akşam önce kararlaştırdığımız gibi, güzel bir yapıda olan çok güzel döşenmiş parti merkezinde görüşüyorum. Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi'nden 1976'da mezun olan Ata Aksu, Gaziantep'te birçok fabrikanın sahibi ve ortağı. Gaziantepspor'un üç yıl genel kaptanlığını, as başkanlığını ve başkanlığını yaptı. Öğrencilik yıllarında bir partinin Çankaya Merkez llçe Sekreter üyeliği, Gençlik Kollan Genel tdare Kurulu üyeliği ve Genel Başkan Vekilliği görevlerini yürüttü. Ata Aksu, Gaziantep'te en çok seçilme şansına sahip partinin Anavatan olduğuna inanıyor. Merkez ilçenin yanısıra İslâhiye, Yavuzeli ve Araban'da ilçe örgütlerinin kurulusu tamamlanmış durumd? Gaziantep'te Halkçı Parti de il örgütünü oluşturmuş. Ancak, ll Başkam Avukat Cahit Aybey, Iskenderun'a bağlı Arsus bucağında deniz kıyısında bulunan yazlığında dinlenmekte olduğu için kendisi ile görüşme olanağı bulamadık. (Bu yazı son vetolardan önce yazılmıştır.) "Barışçılar, nükleer çatışma olasılığında ne bir ülkenin ne de diğerinin yanındadır. Sadece nükleer kıyamete karşıdır. Sadece yaşamın yanlısı, yaşamın taraflısıdır" lah ticaretinden ekonomik ve siyasal çıkarlar sağlayan tekeller, yayılmacı, militarist yönetimler ya da onlann etki alanındaki kişiler tarafından akla gelen her şeyle karalanıp suçlanmışlardır, ama barıştan yana olanlann yargı önüne çıkarılmaları ne yazık ki, belki de ilk kez Ülkemizde görülmektedir. Bu, ülkemiz aydınlarının hiç hak etmedikleri bir durumdur." AYDIN Aydının çağını anlamaya, çağının temel tercih ve eğilimlerini sağlıklı olarak saptamaya çalışan kişi olduğunu bildiren Baş, dünyayı tarihsel gelişimi içinde kavramanın aydının görevi olduğunu söyledi. Baş, aydının tüm tabulara, karşın, karşıhk beklemeden düşün ürünlerini geniş yığınlara akzın soz konusu olmadığı, barışçı çabalarımızın aklanarak ülkemizin, tarihin karanlık olayları arasında yer almasına izin verilmeyeceği umudu ve inancındayım." Tarihteki savaşlara, silahların gelişimine değinen Baş, iddia makamının kendilerini Sovyet yanlılığı ile suçlamasınm anlamsız olduğunu, nükleer bir çatışmayı gerçekleştirecek iki güçten birinin yanlısı olmanm anlamsız olduğunu vurgulayarak, "Bu yüzden barış konusunda şu ya da bu ülkenin yanını tutmak hiçbir şey ifade etmez. Banşçılar nükleer çatışma olasılığında ne birinin ne de öbürünün yanındadır. Sadece nükleer kıyamete karşıdır. Sadece yaşamın yanlısı, yaşamın taraflısıdır" dedi. Baş, Amerika ile Sovyetler BirliSi arasında taraf olunama DISK Davası: Işıklar: Dergiler incelendiğinde iddianameyi çürüten yazılann yer aldığı görülür etti. DİSK dergilerinin Basın Yasası kapsamında idari ve adli denetimden geçirilmiş olduklanna değindi. "Bunlar 12 Eylül'den sonra ele geçirilen belgeler değildir. Daha önce denetimden geçmiş yayınlardır. Aleyhimize suç delili olarak kabul edilmemeleri gerekir." dedi. Celal KüçUk, Şükrü Özbayrak, Niyazi Kuas, Kemal Yılmaz, Nüsret Aydın, Kenan Akman dergilerin basılması ve çıkan yazılar ile şahıslarının ilgileri bulunmadığını, aleyhte delil olarak değerlendirilmemesi gerektiği görUşlerini açıkladılar. Tuncer Kocamanoğlu ise dergilerin sahibinin DİSK olduğunu, dergilerin genel değerlendirilmesi için bütün olarak almması gerektiğini söyledi. Dergilerin dosyaya eksik olarak ahndığını belirterek, dosyada bulunmayan dergi numaralarını saydı, örneğin iddianamedeki Kıbns'la ilgili DİSK'e yönelik suçlamaları çürütecek, DİSK'in Kıbrıs Banş Harekâtını nasıl desteklediğini ortaya koyacak derginin dosyada bulunmadığına işaret etti. Tercüman gazetesindeki bir yazıdan sahibi ya da idare heyeti ne kadar sorumlu ise, DİSK dergisindeki bir yazıdan da DtSK ve yöneticilerinin yasal açıdan aynı derecede sorumlu olduklarını açıkladı. DtSK dergilerinin hiçbir yasal soruşturmaya konu olmadığını hatırlatarak, "Eğer yasal bir soruşturma yapılmış olsa, yöneticiler toplanır, yayın politikası hakkında yeniden değerlendirme yapma gereğini duyarlardı" dedi. Mustafa Aktulgalı, Özcan Keskeç de genel olarak aynı değerlendirmeye katıldılar. Dergide sorumlu yazı işleri müdürü olarak bir dönem görev yapan Erhan Gömüç, yargıcın yönelttiği sorulan yanıtlarken, DİSK dergilerindeki yazılann kuşkusuz sendikal konuları içerdiğini ancak bütünü ile DtSK'in görüşlerini yansıttığının söylenemeyeceğini biidirdi. Gündemdeki eğUim: Bağımsız adaylık (Baştarafı 1. Sayfada) bağımsız adaylıklarını korusunlar, MGK'nin onayından geçmek zorundalar. Partilerin otuz kurucu üyeyi MGK onayından geçirmeleri ve ancak ondan sonra seçimlere katılabilmeleri, nasıl bir önkoşul ise, Meclis'e girecek milletvekili adaylarının da seçimlerden önce benzer biçimde MGK onayından geçmeleri bir başka önemli önkoşul. Bu önkoşula rağmen, çeşitli seçim çevrelerinden bağımsız aday olarak parlamentoya girme şansını deneyeceklerin sayısı, en azından "şimdilik" yüksek görünüyor. En azından bugünkü siyasal havanın yansıttığı olgu bu yönde. Belki daha sonra bugünkü hava dağılır ve bağımsız adaylann sayısı yine de, daha önce olduğu gibi azalabilir. Ama bugünkü siyasal havanın bir resmini çekmek isterseniz, bağımsız adaylık konusunda isteklerin aniden arttığını gözleyebilirsiniz. Son düzenlemelerden sonra, Türkiye'de 82 seçim çevresi bulunuyor. lstanbul, Ankara, tzmir gibi büyük iller yeni Seçim Yasası'na göre, ikiüç ve daha fazla seçim çevresine bölündü. Örneğin, lstanbul eskiden tek seçim çevresi iken, şimdi altı ayrı seçim çevresine bölündü. Partiler her seçim çevresinden farklı adaylar gösterecekler. Dolayısıyla, bağımsız adaylık da yine her seçim çevresine göre artmış olabilecek. Gerçi her s>eçim çevresinden birden fazla bağımsız adaylık başvurusu elbette söz konusu olabilir. Ancak, bağımsızların farklı seçim çevresinden adaylıklarını koymalanna ilişkin, "özen ve dikkat" gösterebilecekleri de, şu anda resmi çekilen siyasal havanın bir başka yansıması olabilir. Bir yandan, bağımsız adaylık olanca ağırlığı ile gündeme gelirken, yeniden vurgulamakta yarar var, en azından bugün için ağırlık taşırken öte yandan, seçimlere girme şansını büyük ölçüde yitirmiş, ya da kalmamış olan SODEP ve Doğru Yol Partisi'nde yürütülen çalışmalarda hiçbir aksaklık yok. Her iki partinin yetkilileriyle konuştuğunuzda, aynı noktayı dile getirdiklerini görüyorsunuz: "Hiçbir partiyle birleşme yok. Yurt çapında böylesine örgütlenmiş olduktan sonra, seçime girmesek de olur. Seçime girmek şart değil. Seçime girip iktidara gelmek elbet her siyasal partinin doğası gereğidir. Ancak. Türkiye'deki bugünkü koşullar dikkate alınırsa, 6 kasım seçimlerine girilmese bile, bundan biz birşey kaybetmiş olmayız." Parti yetkililerinin kullandıkları sözcüklerde ufaktefek farkhlıklar olabilir. Ama, olaylara bakış biçimi ve değerlendirme her iki partide de hemen hemen aynı. Her iki parti de, herşeye rağmen 24 ağustos çarşamba gününü bekliyor. 24 ağustos sonrasını da yine hep birlikte yaşayacağız... tstanbul Haber Servisi DİSK davasının 3 Ağustos tarihli oturumunda, DtSK dergilerinin tümünü içeren 124 nolu dosyadan, delil olarak okunan 6 yazı üzerinde diyeceği sorulan DİSK Genel Sekreteri Fehmi Işıklar, DİSK dergilerinin en azından önemli bir bölümünün okunması halinde ancak doğru değerlendirme yapılabileceği görüşünde olduğunu belirtti. "DİSK dergileri tümü ile okunduğunda, sendikal konfederasyonun sendikal f aaliyetlerini kamuoyuna yansıttıkları ortaya çıkar. tddianame yönünden DİSK dergileri incelendiğinde, iddianameyi çürüten yazılann yer aldığı görtilecektir" dedi. Fehmi Işıklar, dosya kapsamında samklar tarafından okunması istenen belgelerle ilgili tartışmanın DİSK Genel Başkanı Abdullah Baştürk'ün 7 günlük hücre hapsi disiplin cezasına çarptırılmasına yol açacak kadar boyuthnan 123 nolu dosva üzerinde olduğu gibi, 124 nolu deliller dosyası üzerinde de, aynı nedenle okunan belgeler üzerinde birşey söyleyemeyeceğini bildirdi. Özetle şöyTe devam etti: "123 nolu delii dosyası için verdiğimiz karar gereği, dosyadaki okunmayan belgelerin yeniden delil olarak değerlendirilmesi için delillerin ikamesi aşamasında istemde bulunabileceğiz. DtSK dergilerinin okundugu kadarı ile bir değerlendirme yapılmasının mümkün olduğu kanaatinde değilim. Delil ikamesi aşamasında okunma talebimiz kabul edilirse o zaman değerlendirme yapabileceğimizi belirtmek isterim." Işıklar, dosyadaki belgeleri gereği gibi inceleme olanağına sahip olmadıklarına işaret etti. Mahkeme salonunda, duruşma aralarında yapabildikleri kısa bir incelemede ve de aleyhte delil olarak okunan yazılann bulunduğu aynı sayılı dergilerde dahi iddianameyi çürüten yazılara yer verilmiş olduğunu savundu. Bu yazılardan örnekler vererek, iddianamede devlete karşı kışkırtıcılıkla suçlanırken, dergilerinde anarşiye karşı önlem alınması için çareler arayan yazılara yer verildiğini anlattı. Iddianamenin aksine bu dergilerdekî fotoğraflardan 1 Mayıslarda ve bütün toplantılarda Türk bayrağının bulunduğunun ortaya çıktığını vurguladı. Eski DİSK Yürütme Kurulu üyesi ve bir dönem DtSK Basın Dairesi Başkanhğı yapan Kemal Nebioğlu, iddia makamının yüzlerce yayınlanan DİSK dergilerinden, birkaç yazıyı suç teşkil etsin diye iddianameye aldığını söyledi. Bir kısım paragraflan ile alınan bu metinlerin de geçirilişlerinde aksakhklar, eksiklikler, yanlışlıklar bulunduğuna işaret Türkmen Denktaş (Baştarafı 1. Sffyfada) yoklama belgesr olarak değerlendirilen "görüs raporu" üzerinde derinliğine durulan ve Girne'deki Villa Fırtınada gün boyu sürdüğü saptanan ilk görüsmede, Türk tarafunn.de Cuellar, Raporu'na bazı çekinceler belirtilerek, girişimlerin desteklenmesi eğiliminin ağır bastığı öğrenildi. Devlet Başkam Denktaş'la Dışişleri Bakanı Türkmen'in, bugün Atina'ya gidecek olan Kipriyanu'nun, Papandreu ve Karamanlis'le yarın yapacağı görüşme sonrasında ortaya çıkabilecek durumu^da ele aldıkları belirtildi. Türk tarafının, bu dönemde, görüşmelerin başlatılmasına ortam yaratıp selfdeterminasyon hakkını referandumla kullanmak için Rumlar'a bir fırsat daha vermek istediği anlaşıhyor. De Cuellar'ın raporuna karşı çıkılmaması, genelde var olan görüşbirliğine, ayrıntıIardaki görüş ayrılıklarının çekinceler (rezervler) olarak eklenip belirtilmesinde, kesin uzlaşmaya vanldı. Bu arada, Rum tutumunun. olumsuz olması ve de Cuellar'ın girişimleriyle birlikte toplumlararası görüşmelerin torpillertmesi halinde, başvurulacak önlemlerin de seçenekleriyle üzerinde duruldu. KTFD Devlet Başkam ile Türkiye Dışişleri Bakanı arasında belirlenen ve genel görüşbirliği bulunan noktalan vurgulanan Türk görüşlerinin, Türkmen'in Ankara'ya dönüşünün hemen ardından belgeleştirileceği ve Kıbrıs'taki temsilcisi aracılığıyla, Perez De Cuellar'a ağustos ayı sonunda veya eylül ayının ilk haftasında "yazılı" olarak verileceği öğrenildi. Türkmen'in ardından Amerikan Temsilciler Meclisi Dış Yardım Komitesi Başkam Long başkanhğındaki bir Amerikan heyetinin Kıbrıs'a gelerek, iki tarafla temaslarda bulunacağı öğrenildi. TÜRKMEN DÖNDÜ llter Türkmen dün Lefkoşe'den Türkiye'ye döndü. Türkmen'i Ercan Havaalanında KTFD Dışişleri ve Savunma Bakanı Kenan Atakol ile Türkiye'nin Lefkoşe Büyükelçisi tnal Batu uğurladı. Karşılamada olduğu gibi KTFD Başkam Denktaş uğurlamada da bulunmadı. RUM TARAFI Rum Yönetimi Başkam Kipriyanu, partilerle yaptığı toplantıda BM Genel Sekreterin "görüş raporu"nu ele alarak "partisel görüşleri" saptadı. Komünist AKAEL, BM Genel Sekreterinin son çabalarını olumlu karşıladı. Klerides'in Demokratik Birlik Partisi (DtSl) de "de Cuellar'ın girişiminin reddedilmesi veya herhangi bir şekilde saf dışı edilmesinin çıkmaza resmiyet kazandıracağı" belirtildi. Lissarides'in sosyalist EDEK partisi ise "de Cuellar'ın girişiminin, beklenilen çercevede olmadığını, siyasal sorunu yeniden belirsiz görüşmeler sürecine yönelttiğini" ileri sürdü. Kipriyanu'nun bugün Atina'ya giderek Papandreu ve Karamanlis'le görüşeceği açıklandı. İranlılar, Türkiye'nin kuzey harekâtını (Baştarafı 1. Sayfada) Kuzey Irak'taki harekâtla ilgili aktarılan bilgiler de birbirini pek tutmuyordu. Ancak, Türkiye'nin harekâtının amaçları ve hedeflerine ilişkin değerlendirme ve tahliller genellikle büyük bir uyum gösteriyordu. TEDtRGtNLtK Gerek lranlı yetkililer, gerek herhangi bir yönetici sıfatı bulunmayan ortalama tran vatandaşları ve gerekse tran'daki çok sayıda Iraklı muhalifin ortak özelliği, Türkiye'nin KuzeyIrak'taki harekâtından biı tedirginlik ve rahatsızlık duydukları. lranlı ve Iraklı muhalif yetkililer, bize verdikleri resmi demeçlerde, Sözlerine özenle seçip daha çok yanıtlarını Saddam rejimine dönük bir deştiri ve yüklenme vesilesi halinde sunuyorlardı, ama özel sohbetlerdeki tahlillerinde pek o kadar diplomatik sözcükler aramadan daha net ve açık görüş belirtiyorlardı. ORTAK DEĞERLENDtRME "Türkiye'nin Kuzey Irak harekâtının nasıl algılandığına" ilişkin sorularımıza Tahran'da verilen kim vermiş olursa olsunortak noktalan şöyle sıralamak mümkün: 1. Türkiye'nin bu harekâtı tran'a yönelik bir mesaj niteliğindedir. Yani, Türkiye, bu davranışıyla tran'a, Irak'taki durumu ve bölge dengelerini istediği gibi değiştiremeyeceğini hatırlatmak istemiş ve "burada biz de varız" demiştir. 2. Türkiye'nin bu harekâtı tarihten kalma bazı haklarını unutmadığını ve uzun vadede bunları gündeme getirebileceğini anlatmıştır. 3. Kuzey Irak'ta yürütülen askeri harekât geleceğe yönelik bir manevra niteliğindedir. Öte yandan, lranlılar ve Tahran'daki Iraklı muhalifler.Türkiye 'nin Kuzey Irak'ta giriştiğı harekâtm bir NATO kararı olabileceği üzerinde duruyorlar. Bölgede Bağdat'taki merkezi yönetimin denetiminin çok zayıf olduğu ve dolayısıyla Irak'tan Türkiye'ye yönelik etnik kökenli bazı faaliyetler için uygun bir zemin bulunduğuna kimse itiraz etmiyor. Ne var ki, Türk harekâtını salt bu tür faaliyetlerin durdurulması ve önlenmesi amacıyla sınırlı görmeyi de bir türlü istemiyorlar. Bölge politikası ve bölge dengeleriyle ve tarihi hedeflerle ilgili yönleri üzerinde durmakta nedense ısrar ediyorlar. HAREKÂTIN YAN ETKİLERt Irak kökenli, İran vatandaşı ünlü bir din adamıönemli siyasi liderlerden biridir Türkiye'nin Kuzey Irak'ta giriştiği harekâtın Bağdat rejimi hesabına bölgede sürmekte olan güvensizliği büyük ölçüde giderdiğini ve bölge halkı arasındaki siyasi çalkantılara çekidüzen getirdiğini açık yüreklilikle itiraf etti. Bununla birlikte, söz konusu harekâtın miyorsa da, özel söyleşilerde belirtmekten kaçınmıyor. tran'ın kolları arasında geliştirilmeye çahşan Iraklı Şiî tslamî muhalefetle de Irak Kürdistan Demokrat Partisi arasında pürüzler ve güİran yönetiminin Iraklı Kürt vensizlikler var. lerle arasının pek iyi olmadığına Aynca, lranlılar, kendileri de işaret eden aynı kişi şunları söy Kürt sorunu ile yüz yüze bulunledi: "Tahran, İranlı Kürt örgüt duklarından, dış güçlerce kendileriyle çekişme halindedir. İranlı lerine karşı her zaman tırmandıKürtlerle Iraklı Kürtler de birbir rılacağından kuşkulu olduklarınleriyle çekişiyorlardı. Buna rağ dan bu sorunu fazla kaşımak men, İran, Iraklı Kürtleri destek yanlısı değiller. İran Dışişleri Balemekten kaçındı. Taraflar ara kan Vekili Azizi'nin bize söylesında öteden beri bir güvensizlik diği "Savaştan ötürü Türkiye'hüküm sürüyordu. Türkiye'nin nin ulusal egemenliği ve toprak Kuzey Irak'taki harekâtından bütünlüğünün zarar görmemesisonra, bizzat Cumhurbaşkanı ni göz önünde tutuyoruz" sözHamenei devreye girdi ve Iraklı leri, İran'ın bu sorunu Türkiye'Kürtlere (Mesut Barzani'nin ye karşı kullanmak niyetinde olKürdistan Demokrat Partisi'nin madığının ima yollu bir peşmergeleri) gelişmiş silahlar ifadesiydi. verilmesini sağladı. Kürtler, bölAncak, IranIrak Savaşı'nın geyi çok iyi biliyorlar ama Irak karşısındaki silah zaafları nede önceden kestirilemeyen aşamalaniyle birşeyler yapamıyorlardı. ra girmesi savaşan tarafların elRoketatar, tanksavar ve uçaksa lerindeki bütün kozları birbirlevar elde ettikten sonra çetin ve rine karşı oynaması sonucunu, dağlık Hac Umran'a tran birlik ve bu kozların oynanmasının lerinin hâkim olmasını sağladı yan etkileri de çevre ülkelerinin lar. Bölgeyi avuçlannın içi gibi çıkarlarına yönelik sonuçları bebilen onlar olmasaydı Hac Um raberinde getiriyor. ran Harekâlı asla başarılı olaIran'da gözlediğimiz kadarıymazdı. Yani, Türkive'nin Kuzey la savaşın yakında biteceğine ilişIrak Harekâtı birbirlerine Kör kin hiçbir işaret bulunmadığı gifez Savaşı'nın başından beri gü bi, savaşın yöneliminden Irak'vensizlik duyan İran ile Iraklı ın ve bölgenin hayli çetin ve karKürtlerin bir bölümü arasında maşık gelişmelere gebe olduğuyakınlaşmaya yol açtı." nu söyleyebiliriz. GÜVENSİZLİK İran'ın Kuzey Irak'ın Hac Uraran bölgesinde dördüncü cephe'yi açmasında da dolaylı ama öncmü bir rol oynadığını öne sürdü. İran ile Iraklı Kürtler arasında güven ilişkileri yine de tam anlamıyla kurulabilmiş değil. Bunu kimse yüksek sesle söyle EvrenSayfada) (Baştarafı 1. YARIN: SAVAŞ VE BAZI OLASIUKLAR ve Başbakan Bülend Ulusu da katılacak. Bu arada, Cumhurbaşkanı Kenan Evren, dün saat 14.00'te Ankara'nın Ayaş ve Güdül ilçelerinde incelemelerde bulundu. Yol boyunca halkın sevgi gösterileri ile karşılanan Cumhurbaşkanı Evren, bu arada halkın çeşitli sorunlarını da dinledi ve kaymakamlardan, ilçelerinin sorunları hakkında bilgi aldı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in yaptığı inceleme gezisine, Ankara Valisi Mustafa Gönül ile, Ankara Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Sabri Yirmibeşoğlu ve diğer ilgililer katıldı. İL.