Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
UMHURİYET/8 HABERLER 4 TEMMUZ 1983 ;EMİH GÜNVER Büyükelçi vlOSKOVADA Uçyuzseksen gun 196263 i^ytJğ7nürT^rT ve otoritelerinin m I I k peynirlerin yüksek kalitelerini Batı Avrupa ülkelerinde bile bulmak kolay değildir. Büyükelçilik binası nisbeten dar bir yol olan Hertzen Caddesi'nin sağ tarafında küçük bir bahçenin çevirdiği eski ve yarı ahşap iki katlı bir yaptdır. Çift kanatlı demir kapının yanında Sovyet polisinin nöbetçi İculübesi bulunmaktadır. Günün yirmi dört saatinde kapının önünden ayrılmayan Sovyet polisi, sefaret mensuplan dışında her ziyaretçinin hüviyetini kontrol eder ve mahzurlu görülen kimseleri içeriye bırakmaz. Hele bir Sovyet vatandaşmın ilgili makamların bilgisi ve izni dışında yabancı bir Sefarete girebilmesi, bahis konusu değildir. BOLŞOY MAKİNE Necdet llci, standart tip Ford şısındaki yan kapıdan girdik. Bir iki basamaklı merdivenden sonra sol taraftan uzun ve dar bir koridor, binayı bir baştan bir başa katediyordu. Koridorun sol tarafında pencereleri arka bahçeye bakan buyukçe birkaç oda sıralanıyordu. Bunlardan üçüncüsü benim odam olacaktı. Müsteşar Berduk Olgaçay başka bir göreve atanmıştı, birkaç gün sonra Moskova'dan ayrılacak ve odayı bana bırakacaktı. Bu odayı hiç unutmayacağım. Büyük bir odaydı. Soldaki duvann önündeki yazı masasının önüne iki deri sandalye konmuştu. Karşıdaki duvarda yağlı boya bir peyzaj asıhydı: Koyu yeşil' ve karanhk bir orman, ağaçlarm içine dalıp kaybolan bir toprak yol. Tablonun altında bir deriicanape ve iki koltuk. O koltukları bir yaz ve bir kış boyu bir iki yabancı dip yr^nT/rvT7A)rvA T T • • 1 • IAAA • r*y Moskova'da Elçi Müsteşar dai Korutürk, Kara Ataşesi. Kurmay Albay Musa Öğün'dü. A k I yürütüyordu. Deniz, hava, mhinada kalmışım gibi hissettim. Sokak kapısından bahçeye girildiği zaman sağ tarafta iki katlı bir ek bina bulunmaktadır. Bu binanın zemin katındaki odalardan birisinde Ali Hikmet Alp (şimdi Yeni Delhi'de Türkiye Büyükelçisi)" konsolosluk şubesinin işlerini yürütüyordu. Ust katta askeri ataşeler çalışıyorlardı. O tarihte kıdemli Kara Ataşesi Kurmay Albay Musa Öğün'dü. Ayrıca deniz ve hava ataşeleri ile kara ataşe yardımcısı da aynı binada görev yapmaktaydılar Arkadaşlar, Büyükelçi Sayın Amiral Fahri Korutürk'ün beni iki gün sonra sabah saat ll'de, kabul edeceklerini bildirdiler. Askeri ataşelerle tanıştık, idari memurlarla görüştük. Sefarette yapacak iş kalmamıştı. Sovyet Dışişleri'nin bana oda ayırttığı, Pekin Oteli'ne gittik. Bu otelden yer ayrıltılmasını, Ankara'dan Moskova Büyükelçiliğimize gönderilen bir telgrafla ben istemişüm. Gerçi Moskova'yı tanımıyordum, otel hakkında hiçbir fıkrim yoktu. Bu oteli bana Metin Toker sahk vermişti. Pekin Oteli'nde 20 gün kadar kaldım ve sık sık Metin Toker'in bana bir muziplik yapıp yapmadığını kendi kendime sordum. KADIN CASUSLA TEMASIM OLMADl Pekin Oteli, daha ziyade Çinlilerin yerleştirildikleri büyük bir binadır. 1962 yıllarında Sovyetlerle, Çinliler arasında soğuk rüzgarlar esmeye başlamıştı. Çin Halk Cumhuriyeti Kruşçefe karşı güvensizliğini her fırsatta belirtmekteydi. Pekin Oteli, kapılarını başka uyruklu yabancılara da açmaya başlamış, fakat kuruluşundaki usullerden henüz sıynlmamıştı. Otel içinde servisle ilgili belgeler, özellikle lokântada yemek listeleri sadece Rusça ve Çince basılmış bulunmaktaydı. Personel tngilizce ve Fransızca bilmiyor veya biliyor da, konuşmuyordu. Her katta, asansörün karşısına bir büro konulmuş MUSTAFA EKMEKÇİ AJNKARA NOTLARI Konya'da • ••• Ruslar, disiplin gösterısını 4962 yıh nisan ayının son güneriydi. Paris'ten bindiğim Aiı France, uçağı Moskova'nın kuzey lavaalanına indi. Kırksekiz saat önce Esenboğa Havaalanı'nda eşim, çocuklanm ve meslekten olmayan iki arkadaş, beni yolcu etmişlerdi. İki yıla yaklaşan sıkıntıh bir mücadele devresinden sonra, nihayet Moskova Büyükelçiliği'ne "Elçi Müsteşar" ünvanı ile atanmıştım. Bu tayin biraz cezalandırma biraz da sürgün şeklinde gerçekleşmişti. Insanların talihsiz ve şanssız günlerinde dostları birden ortadan kaybolur, olayların iradeniz dışında, sizi, diplere ittiği şartlar değişip yeniden su sathma çıktığınız zaman unutmaya başladığınız dost yüzleri mütebessim ve rahatlamış tekrar karşınızda bulmak mutluluğuna ulaşırsınız. O anda artık hafızalar felce uğrar, muhayyelenin yolları sınırsız açılır. Hayat devam etmektedir. Bu oyunu, ister *on"pl' X¥inm *MM dezenfektan kokusunu genzime dolduruyorlardı. Odamda bıraktığım gazeteler ve kitaplan dönüşümde büyük bir intizamla topîanmış buluyordum. Sabahları kahvaltımı odaya getiren garsonun yüzünde en ufak bir tebessümü aramak boştu. Otel görevlileri sanki birer robottu. Moskova'ya giderken, bana çok dikkatli olmamı, otellerde insanın karşısına tesadüfmüş gibi çok güze1 kadınların çıkartılabileceği, bunların istihbarat ajam oldukları söylenmişti. Itiraf etmem gerekir ki, Ruslar Moskova'da buhınduğum süre içinde karşıma böyle genç ve güzel bir kadm casus çıkartmadılar. Buna karşılık, her yabancı diplomat gibi ben de çeşitli testlere tabi tutuldum. OTELLERDE YEMEK tSTEMENİN YOLU Otelde öğle ve akşam yemekleri benim için gerçek bir sorun olmuştu. Giriş kısmınm sağ tarafında, büyük bir yemek salonu vardı. Akşamları, yemek sırasında "teneke caz" tipinden küçük bir topluluk, Batı'da modası geçmiş parçaları çalarak, müşterileri dans ettirmekteydi. Çok büyük olan yemek salonunda beyaz örtülü dörder kişilik masaların büyük bir kısmı boş kalırdı. Acele yemek yiyip, işine dönmek veya odasına çıkıp istirahat etmek isteyen otel müşterisinin hali haraptı. Salonun kapısında bazen kuyruğa girip beklemek bir zorunluluktu. Sovyet otelerindeki usüle göre, masalar boş da olsa, müşteri, girip istediği yere oturmak hakkına sahip değildi. Ağır hareket etmeyi otoritesinin simgesı sanan Metrdotel'i beklemek şarttı. Metrdotel, sırası gelen müşteriyi peşine takıyor ve dört kişilik masaları dolduracak şekilde onu hiç tanımadığı kimselerle yanyana oturtuyordu. Bir masa dolmadan başka masaya geçilmesine müsaade olunmuyordu. Kaç defa, Ruslarla, Çinlilerle, lisanlarını anlayamadığım Asya veya Afri , « • den alındıgını seyretmek zorunda bırakıldım. Ruslar, disiplin ve otoritelerinin gösterisini yapmaktan adeta zevk alırlar ve dostlarına dahi gözdağı vermekte fayda görürler. METİN VE CAN BARTU Arkadaşların arabası ile şehrin yolunu tuttuk. Moskova'ya ilk gelişimdi. Havaalanından çıkınca Leningradsky Prospekt'e saptık. Bu ağaçlıklı geniş bir çift yol bulvardı. Bana sonu gelmeyecekmiş kadar uzun ve monoton göründü. Dinamo Stadyumu'nu solda, hayvanat bahçesini, sağda bıraktık. Necdet, birkaç hafta önce Moskova'ya gelmiş olan Galatasaray futbol takımınvn Dinamo Stadyumu'ndaki maçını, bir spor muhabirinin tatlı üslubu ile anlattı. Yenilmemize rağmen Metin'in güzel oyunu ile seyircileri hayran bıraktığını söyledi. Necdet de benim gi bi Galatasarayh idi. Değerlendr melerinde bu bakımdan biraz abartmaya hakkı vardı. Maçı ka yapmaktan zevk alırlar $r%fX"o\îa\d? Büyükelçilik memurlarından rahmetli Necdet tlci standart tip Ford arabasını Büyükelçiliğin bahçesine soktu. Bu otomobilin Moskova'daki süksesinin sebebini sonradan anladım. Ruslar büyük olan herşeye karşı zaaf duyarlar. însanın, binanın, tiyatronun olduğu gibi otomobilin de "Bolşoy olanı makbuldür. istemez aynı samimiyetsizlik ve bir hayli umursamazlıkla oynamak zorunda kalırsınız. Komünist ülkelerde, kentler, sokaklar, parklar, oteller, lokantalar, kahveler ve hatta gece kulüpleri, daimi resmi devlet dairesi havası içindedirler. Her yer temiz, bakımlı, fakat soluk ve ruhsuz; insanlar, lüksten uzak, yeknesak, zevksiz, buna karşı leke siz, yamasız giysiler içinde kaderlerine razı olmuş, bir ciddiyet havası içindedirler. Bu genel manzara, insanı, Moskova Havaalanı'ndan itibaren içine alır ve gerçek sebeplerirtrn tahlili ilk anda zor, sürekli bir huzursuzluk içine sokar. Alanda <>eni Büyükelçilik memurlarından sevdiğim meslek arkadaşlarım Berduk Olgaçay, Cengiz Sebükcebe ve rahmetli Necdet tlci karşıladılar. Gözlerinin içinde dostluk hislerini okudum. Başlangıçta çekimser ve tereddütlü davrandıklarım anladım. Belki, beni "tenzili rütbe" ile Moskova'ya maiyette bir göreve gönderilmiş olmamdan dolayı ciddi şekilde yaralı tahmin ediyorlar ve tebrik etmekten kaçınarak ihtiyath ve mesafeli konuşuyorlardı. Diplomatik pasaportuma ve Moskova'ya daimi görevle gönderilmiş olmama rağmen havaalanındaki giriş muameleleri ve gümrük kontrolü bİT hayli zaman aldı. Bu arada aynı uçakta seyahat ettiğim, bir Sovyet uyruklu kadının boynundaki kolye ve parmağındaki altın yüzük dolayısı ile gümrük memurları tarafından nasıl sert şekilde hırpalandığını, fazla değer taşımadıkları uzaktan bile farkedilen mücevherlerinin nasıl elinçırdıfcıma üzüldüm. Fakat bir süre sonra halya'nın Fioretina takımı ile Moskova'ya gelen ve Sovyetler Birliği Milli Takımına karşı parlak bir oyun oynayan Can Bartu'yu hayranlıkla seyrederken, Galatasarayhhğımı unutmuştum. O maçta Fiorentina, Sovyetler'i 31 yenmiş, gollerden birisini Can atmış, diğerlerini de Isveçli sağ açık Hamrin'e attırmıştı. Eski arkadaşlar buluşunca, gençlik günleri ve ortak hatıralar canlanıveriyor ve insan üzüntü ve sıkıntılarını bir an için unutuyor. Leningradsky Prospekt'in nihayet sonu geldi. Moskova'nın meşhur Gorky Caddesi'ne girdik. Mayakovski Meydanı'ndan sola döndük. Sol köşedeki büyük bina bana yer ayırtılan Pekin Oteli imiş. Karşısındaki gösterişli yapı ise Çaykovski Konser Salonu. Şimdi, Moskova'yı çeviren büyük ringin Sadovaya Rudrisnkaya Caddesi'ndeydik. Vosstaniye Meydanı'nda üç kuleli Sovyet usulü bir gökdelenin karşısındaki Hertzen sokağında Türkiye Büyükelçiliği binası bulunuyordu. Gökdelenin, alt katının yiyecek maddeleri satan bir halk pazan, üst katlarının ise kimler oturdukları bilinmeyen apartman dairelerinden oluştuğunu öğrendim. Sonraları sık sık uğradığım bu mağazadaki geniş buzlu dolapların boş raflarında dondurulmuş bahklan, kuyruk yapan halkla biılikte uzun süre bekledim. Buna mukabil, nefis beyaz undan yapılmış çeşitli ekmek ve francalaları, her türlü süt mamüllerini, özellikle tereyağ ve Mustafa Üstündağ'ı son, Hacıbayram'da, Selçuk Erverdi'nin oğlu Gökçe'nin cenaze töreninde gördüm. Birgün önce de, Suphi Karaman'ın kızı Akevrim'in cenaze töreninde yine Hacıbayram'daydı. O hatla, Ferda Güley'in kızı Arzu'nun nikah tanıklığını yaparken gördüm. Üstündağ, Öbür tanığa: Size uzun ömürler dilerim! derniş... Kendi yaşamı uzun olmadı, kullandığı özel arabasıyla geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirdi. Elli yaşındaymış. Am&rika'ya gidip, orada bir üniversitede dersler vererek, geçimini sağlamayı düşünüyormuş... Karşılaştığımızda: Hemşerim nasılsın? diye sorardı. O Seydişehir'liydi. Köy enstitülerinde okumuştu. Olümünü duyuncaiçıimburkuldu. Cenazesi, Ankara'dan kalkacak sanıyordum: Öyle olmadı. Ailesi, Konya'da kaldırmayı istemiş, hazırlıklar ona göre yapılmıştı. Konya belediyesi, her çeşit kolaylığı göstermiş, cenaze arabası da vermiş. Cuma sabahı erken kalkmıştım, Mehmet Sönmez telefon etti: Üstündağ'ın cenazesine gidiyorum, isterseniz sizi de alabilirim.. Nasıl sevindim; hemen hazırlandım. Arabada, Hasan Fehmi Güneş'le Suphi Gürsoytrak da vardı. Yola çıktık. Ancak yetişebilirdik.. Mehmet Sönmez, arabayı dikkatli kullanıyordu. Ama, herkes dikkatli değildi. Sönmez: Karşıdan gelen arabanın şöförünün de yanlış yapabileceğini düşüneceksin; bu nedenle şöförlük çokgüç iş diyordu. Konya kavşağına yaklaştığımızda, iki tır kamyonu yanyana geliyorlardı. Arabamız geçmedi, sağa yanaştı. Soldaki tır geçince, sağdakini sollayıp geçti. Az ileride trafik arabası bekliyordu. Durdurduiar: Orada, geçmemeniz gerekirdi önünüzdeki arabayı, geçtiniz. Ceza yazacağız! Ama orada çizgi yoktu! Çizgi silinmiş olabilir. "Geçmeyin" diye levha var.. Levhayı görmedim! Var... Bin beş yüz lira ceza yemiştik. İçişleri eski Bakanlarından Hasan Fehmi Güneş önde oturuyordu; içimden gülüyordum. Az sonra kalkıp, görevli trafik polislerinin yanına gittim. Arabanın içi para doluydu. Demek şöförler, aynı yerde aynı yanlışı yapıyorlardı... Ceza, sorunu çözmeye yeter mi? diye gecirdim içimden... Şöförlerin o yanlışı yapmalarını önleyici önlemler alma'^v gerekir; diye düşündüm... .^ Uçsuz bucaksız Konya ovasına girdik. Sıcak tepemizdey'* di.. Yolda, Vecdi ilhan'ın arabasını gördüm. İçinde Ahmet Şener, Necdet Uğur, Kemal Güven, llhami Çetin de var. Onlar da cenaze törenine gidiyoriar... Recai Kocaman'ın arabası arızalanmış, Ankara'ya geri dönmüş. Öğrencilik yıllarımı geçirdiğim Konya'da, Sultan Selim Camisi'nin önü kalabalık. Mehmet Yüceler, cami önünde bayrağa sarılı tabutun başında bekleşen kardeşleriyle tanıştırdı Üstündağ'ın. Abdullah Üstündağ, Mehmet Üstündağ, Sadullah Üstündağ, İskender Üstündağ. Sonra yeğenleri. Babası Hüseyin Üstündağ seksen yaşındaymış. Gözleri görmüyormuş. Bir ara, cenazenin bulunduğu yere getirlp, sonra yeniden eve götürdüler. Gençler, seccadeleri ellerinde camiye gldiyorlardı. Ramazan dolayısıyla, kebapçıların bazılan kapalı mıydı ne? Gazetecilik uğraşının en güç yanı belki de şudur: Gazeteciden başka kimse, yaşadığı, gözlediği olayları yazmak zorunda değil. Yaşadıklarını, gözlemlerini yazmak, gazetecinin görevi oysa. Konya güzelleşmiş, şirinieşmiş gibi... Cenaze namazı kılınacak; caminin içinden müezzin olduğunu öğrendiğim bir kişi, dışarıya seslendi: Namazı kıldıracak hocayı getirdiniz mi? Hocanız var mı? Sıraya girenlerden ilk sıradan sakallı bir kişi, başa geçti; namazı kıldırdı. Durada gelenek böyleymiş demek, diye düşündüm cenazesi olan, cenaze namazını kıldıracak hocayı da götürüyordu. İstanbul'da da bazen oluyormuş böyle... "Uçler" mezarlığı yakın: Türk bayrağına sarılı tabut omuzlarda. Kısa sürede mezarlığa vardık. Üçler mezarlığının girişinde, bir mezar taşı gözüme çarptı Çeşmenin hemen yanı başında. Mezar taşı, Konya isyanınds bağnaz klşilerce dövülerek öldürülen "Müdafaai Hukuk Ce miyeti Konya Hey'eti Merkeziyesi Reisi Ulemadan Sıvas'lı Al Kemal Efendi HazretlerTnin altta: " 4 teşrini evvel 1336" (' ekim 1920) tarihi var... Mezar taşında, bilgisizliğin ve bağnaz lığın gizli kini sonucunda öldürüldüğü yazılı Arap harfleriyle Sıvas'lı Ali Kemal Efendi'nin.. Ankara'ya dönüşte, o günlerle ilgili meclis gizli tutanaklar nı okudum... arabasını Büyükelçiliğin bahçesine soktu. Bu otomobilin Moskova'daki süksesinin sebebini sonradan anladım. Ruslar, büyük olan herşeye karşı zaaf duyarlar. "Bolşoy" büyük manasına gelir. İnsanın, binanın, tiyatronun olduğu gibi otomobilin de "Bolşoy" olanı makbuldür. Necdet, koca gövdeli bir hayli hantal Ford'unu bir parkın veya bir sinemanın civarına bıraktığı zaman arabanın etrafı bir anda çevirilir ve delikanhlar, onlardan da fazla genç kızlar "Bolşoy Makine" diye bağırarak hayranlıklarını ifade ederler ve şayet bir davet vaki olursa, otomobilin içine kendilerini atmakta tereddüd göstermezlerdi. Sefaret binasına, garajın kar lomat misafirden başka kimse ışgal etmedi. Yazı masasının üzerinde lambanın aydınlattığı yarı loş odada bir yıl uzun yalnız saatler yaşadım. Yaz günleri pencereden bahçedeki ağaçların yeşil perdesinden başka bir şey görünmüyordu. Etraf dolu mu, boş mu belli olmayan ahşap eski binalarla çevrilmişti. En az dokuz ay süren kış günleTİnde hava sabah geç saatlerde ağarıyor ve öğle üzeri karanlık bastınveriyordu. Kar bütün gün, gri bir tül gibi ısrarla pencerenin camını kapatıyordu. Bu yarı karanlık, sessiz ve kasvetli odada, tek başıma, saatlerce okudum, yazdım, düşündüm. Kendimi, zaman zaman Aida operasmın son perdesindeki mahzen dekoru içinde sıkışıp Otel görevlileri, sanki birer robottu. Moskovaya giderken, bana çok dikkatli olmamı, otellerde insanın karşısına tesadüfmüş gibi birçok güzel kadının çıkartılabileceği, bunların da istihbarat ajanı oldukları söylenmişti. Itiraf etmem gerekir ki, Ruslar Moskova'da bulunduğum süre içinde karşıma böyle genç ve güzel bir kadın casus çıkartmadılar. Buna karşılık her yabancı diplomat gibi ben de çeşitli testlere tabi tutuldum. ve bu masanın arkasmda, genellikle bir kadın görevli yer almış tı. Sabahları veya öğleden sonraları odadan çıkıldıktan sonra anahtar bu kadın görevliye teslim ediliyordu. Kadın bazen biriki kelime telaffuz ederek, sizi tngilizce "günaydın" sözü ile uğurluyordu. K.oridorlar, merdivenler, asansörün içi, alışık olmadığım bir kahlarla aynı masayı paylaşmak zorunda kaldım. Yemek listeleri Çince ve Rusça idi. Bazen gözlerimi kapar ve parmağımı rastgele bir yere basarak Rusçadan başka lisan bilmeyen garsona parmağımın üzerinde bulunduğu yemeğin ismini gösterirdim. Uzun zaman, masa arkadaşlarıma manasız tebessümlerle bakarak, sıkıntılar içinde bekledikten sonra önüme konulan yemeği, bir lokma tadar ve olduğu gibi bırakırdım. Bazen de, yan masalarda gördüğüm ve gözüme az çok tanıdık gelen yemekleri işaret ederek sipariş ederdim. Bu ilk günlerin acemiliğini, sonradan birkaç yemeğin Rusça isimlerini ezberleyerek bertaraf ettim. Ancak, garson, Rusça ısmarladığım yemek için "Nief'i çekince, işler yine karışıyor ve parmak usulüne dönmek zorunda kalıyordum. Moskova lokantalarındaki kadar servisin ağır yapıldığı hiçbir lokantayı hatırlamıyorum. Saat 13'de başlayan bir öğle yemeğinin iki buçuküç saat sürmesi geleneksel bir servis temposu haline gelmişti. Birinci yemeği verdikten sonra garsonların ortadan kaybolduklarına ve yarım saat sonra kendi yemeklerini yiyerek tekrar göreve döndüklerine, Ukrayna gibi en büyük otellerden birisinin lokantasında bile şahit oldum. Akşam yemeklerinde Rus masa arkadaşlarımın üstüste içtikleri votkalarla adam akıllı sarhoş olduklarını ve benimle ısrarla Rusça konuşmaya çahştıklannı, zehir gibi sigaraları tüttürdüklerini ve soğan, sarmısak ve alkol kokan nefeslerini yüzüme boşaltmakta sakınca görmediklerini unutamıyorum. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL HAFTANIN SACUK REHBERI &KHAKEAŞ1 ÖMÜR DİSPANSERİDİŞ KLINİĞİ • ajansmik 1440770 .. BEYZADE OZKAHRAMAN Modern aletler ve tecrübeli kadrosuyla, Kliniklerinde, özel hastanede, evlerde veya düğün salonlarında ACISIZ. KANSIZ. DİKİŞÜ. Bir avukat okurumuzun yanıtı Cumhuriyet Gazetesinin 9 ocak 1983 günlü nüshasında y alan "bildirilmeyen sigortah ve zamanaşımı" konulu soru ve y nıta ilişkin verilen yanıtın yanılgı olduğu kanısında olduğum bu konuda daha önce verilen bir yanıtın yinelendiğini görme üzerine bu konuda aşağıdaki yazımı yazma gereksinimi duydum. Hizmet akdine dayalı çahşanların, işverenleri tarafından lı zaman doğru olarak, çahşma sürelerinin Sosyal Sigortalar K rumuna büdirilmediği bir gerçektir. Sosyal Sigortalar Kurumu'na bildirimi yapılmamış çalışrr ların, sigortah olarak geçtiğinin saptanması hususunu, 506 yıh Yasanm 79/5. maddesi düzenlemektedir. Bu öngörülen ( zenleme şöyledir: "Usul ve esasları tüzükte tesbit olunacak belgeleri işveren rafmdan verilmeyen sigortalılar çahştıklannı, hizmetin geçtiği lın sonundan başlayarak beş yıl içinde mahkemeye başvura alacakları ilam ile ispat ederlerse bunların mahkeme kararıi belirtilen aylık kazanç toplamlan ile prim ödeme gün sayıları zara alınır." Bu durumda, çahşmaları sigortah olarak bildirimi yapıl: yan çahşanlar, işyerinden ayrıldıktan sonra beş yıl içinde söz nusu olan çalışmalarını iş mahkemelerinde dava konusu ed lirler. Ancak çalışmaların SSK'na bildirim işveren tarafındar pılmakta olduğundan, bildirimin yapılıp yapılmadığını çal hemen bilememektedir. Bunun için sükutu hak müddeti OIJ değerlendirilen yukanda anılan yasa düzenlemesi, bazı yaı larımızca iyi niyet araştırılarak geriye gitmesi hakkaniyet j ğidir. Nitekim bu şekilde verilmekte olan bazı yargı kararlan gıtayımızca da onandığı gibi bazı kararlarda ise son çalışmı itibaren beş yıhn geçip geçmediği araştırılmaktadır. Bu tip davalarda, davalı olarak işveren ve SSK'nun gös mesi, ayrıca çahşma süresinde alınan ücretin bildiril gerekmektedir. Esenlikler dileği ile. Av. E.K. İZ Sayın okurumuza biz de içtenlikle esenlikler diliyor ve s lar sunuyoruz. DERİ HASTALIKLARI KONTROL' VE TEDAVİ MERKEZİ Operatör Doktor Dr.ŞANALTORKÖZ Tom bnn$larda muayen» ve her turlO tıbbl tahlilaonnotyepıhr, elektro kanilyognflvanlır. Adra«:BaAI«rtMfı ımydanı KadıMy Dolmuf DurafıYanı T«I:3 3346S4 VİTİLİGO (ALA) SEDEFve Hastalıkları en yeni teknolojilerle tedavi edilmektedir. • Necatibey Cad. No 27/4 Tel: 299384 SıhhiyeANKARA • Cumhuriyet Cad. Kent Apt. No.229 Kat: 2 Dalre 3 TEL: 14137861474274 HarbiyeİSTANBUL PROFESOR DOKTOR ÜSTÜN ÜSÜ KORUGAN denetiminde DişHekkni • CHECKUP NEDRET SAĞLAM • TAKSİTLE hef türlü protezler. • SEKER • HORMON • Bir günde estetik protezler • 6ESLENME • ZAYIFLATMA • Yaşlı, yatalak hastalara evlerinde tedavi ve protez yapımına başlamış Hastalıkları bölümü açılmıştır. bulunmaktayız. GÜVEN DİŞ KLİNİĞİ'nden halkımıza hizmet Hidroklimatoloji (ROMATİZMAL HASTALIKLAR) ve Dahiliye Mütehassısı DOKTOR İNCİ GÜRAL Altıyol Kuşdili Cad. Şen Apt. No: 33 Kat: 1 (Sevimli işhanı karşısı) KADIKÖY Tel: İ337 07 21 575 00 61 '575 25 96 DOÇENT DOKTOR MERTER TEŞHİS KLİNİĞİ Ihlamurdere Cad. ilksoy Ap. No. 81/4 (İş Bankası Karşısı) BEŞİKTAŞ Tel: 1614023 Çalışmalarını sürdürmektedir. Pansuman gerekmediğinden sünnetden üç gün sonra çocuk denize girebilir, veya okula gidebilir. SÜNNET CİDDİ BİR OPERASYONDUR Cerrahi yöntemli çalışmamızda BİLİMTEKNIKTECRÜBE Üçü bir araya toplanmıştır. Ondört yıldan beri UYGUN FİYATLARLA halkımızın hizmetindeyiz. Yoksullara kolaylık gösterilir. Gruplara indirim yapılır. Önceden randevu alınız. Adres ve Telefonlarırnız: MODERN SÜNNET DR. RAHMİ MERTER TEŞHİS KLINIGI EdipU.Kürklü TEFEKLİ Büyükdere Caddesi Kral Ap. No: 75/2 muayenehane Tel: 167 36I89 MECİDİYEKÖY . PDAK ile Ağrısız Modern Doğum . Fötal Monitoring . Meme Hastalıkları ve Cerrahisi . Sterilite (Kısırlık) Fevzipaşa Cad. No. 124 AtikaliFATİH JİNEKOLOG OPERATÖR Sürecek İLÂN İST. 1. SULH HUKUK HAKİMLİĞtNDEN Sayı: 982/595 Kadiro|lu 1953 D.lu Kastamonu cezaevinde hükümlü Celal Semaş hacredilerek, Fatih, Haliç Cad. No:59 da ikamel eder ağabeysi Mustafa Serttaş'ın vesayeti altına konmasına 21.2.983 tarihinde karar verildi. \. 4.983 llan olunur. Basın 7608 KADIN HASTAL1KUARI ve DOĞUM UZMANl • Bütün Tıbbi ve Cerrahi Uzmanlık dalları • Uzman Doktorlar Kurulu tarafından Genel Sağlık Denetimi (CHECKUP) • Röntgen Laboratuar EKG • BaşaŞnsı Polikliniği • Diyabet Zayıflatma Hormon ve Beslenme Hastalıkları Polikliniği • Operatörler tarafından Çağdaş Sünnet UZMANLAR KLİNİĞİ KULELI POLİKLİNİĞİ Ğİ Yenibosna (Kuleli) Tel 5751976 Kliniklerimiz Uzman doktor kadrosuyla Labaratuvar, Diş vo diğer bölümleriyle İstanbul Cad. Pelin Han Kat:2 Bakırköy Tel^5719911 SATILIK Sultanhamamda değerli mülk. Bu cuma (8 Temmuz 1983) saat 16.da iza şuy\ı. tst. 10 lcra 983/13 tstanbul Sultanhamam Ticaret Bankası karşısı No Mağazalı uç katlı bina • Bademcik ameliyatı ve Cerrahi girişimler Tel:'575 25 96 575 00 61 (Bankalarla anlaşmalı) tki yaşında erkek çocuğa bakacak kadın aranıyor. Tel: 5235741 24 saat hizmetinizdedir. Tel: 5209703/19 CUMHURİYI SECIM 83 Her pazartesı Cumhuriyet'le birliktı