14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhurryoi 8 14 HAZİRAN 1983 ,•«:•• POLITIKA ve OTESI Gençlîk Anıları Bnver Naci Gökşen bizim yokuşu (Babıâli) çok iyi tanır. Enver Naci Gökşen, yaşammın 40 yılını eğitimciliğe adadığı gibi o kadannı da Bafcıâli'ye vejmiştir. 'Eski Bir Öfretmenin Okul Anıları' adlı kitabında, bildiklerinl, hem öğrenciler, hem de yetişkinler için sade ve içten blr anlatımla dile getirmektedir. Yazar, tstanbul Erkek öğretmen Okulu'nda okumuş. Okul, Cağaloğlu'nda şimdiki Kız Lisesi' nin bulunduğu yapı. Okul kitaplığının penceresi Servetifünun Uyanış basımevl'ne bakıyor. Bu pencereden dergiye girip çıkanları izliyor. Kimleri görmüyor ki! Bir gün birkaç yazısını koltuğu nun altına sıkıştırıp soluğu basımevlnde alıyor. Halit Fahri Ozansoy'la oğlu Gavsi Ozansoy, basımevinin alt katında tahta bölmelerle aynlmış yönetim yerinde oturuyorlar. Baba oğulun, onun girişini görmezlikten gelişleri tuhafına gidiyor ama, genç yazarın bunlara aldırdığı yok. Yazılan bırakıp çıkıyor. Ertesi hafta dergiyi açtığında, bir de bakıyor ki yazılarını yayınlamışlar. Dünyalar onun oluyor. O sırada dergide yazanları sıralıyor: Oktay Akbal, özdemir Asaf, Zahir Güvemli, Mumtaz Zeki, Cavit Yamaç, Vahdet Gttltekin, Baki Siiha, Ali Kemal Meram. Bir gün dergide (Uyanış'ta) bir eleştirisi çıkıyor. Gavsi Ozansoy, Enver Nacl'ye diyor ki: «Aman, ortalarda görünme... Geçen gün ayagı sakat bir genç geldi, seni sordu, 'Beni rezll etmiş eleştirisinde,' dedi. Kızgın kızgın kafasını salladı.» Gelen İzzettin Mete imiş, sonradan Enver Naci ile can ciğer, kuzu sarması oluyor. Ismail Hakkı Baltacıoğlu'nun ünlü dergisi •Yeni Adam'da da yazıyor. Dergi, okurlan arasında 'Aile' konulu bir soruşturma açıyor. Buna bir yanıt gönderiyor Derken mektup alıyor Baltacıoğlundan: «Yazınızı makale olarak yayınlayacagız, bir fotoğrafınuı gönderin!» Gönderiyor. yazı makale olarak yayımlanıyor. O yıllarda Yeni Adam'da yazanlar Bedri Rahml Eyuboğlu, Hüsamettin Bozok, Zahlr Güvemli, Yusuf Kazım Köni, Saim Nahlt Bilge (soy adını Bilga diye yazardı) ve Galatasaray'ı yeniden yeniye bitirmiş, günümüzün ünlu yazarı Çetin Altan'dır. Recai Eriş'in adı da yazarlar arasındadır. Üstat, Yarımay dergisinde yazarken yazı ücreti iki buçuk llrayı ilkin burdan alıyor. Bu dergide Mahmut Yesari ile tanışıyor. Mahmut Yesari ile ilgili bir anısı vardır. öğretmen Okulunda okurken hocası Faruk Nafiz bir ödev veriyor. Yaşayan yazarlardan biriyle konuşup, röporta] yapmak. Enver Naci de Mahmut Yesarl'yl seçlyor. Arıyor, tarıyor, bir türlü Mahmut Yesari'yi bulamıyor. Sordukları dlyorlar ki, «Onu ancak Balıkpazan meyhanelerlnde bulabilirsln!» Meyhane meyhane dolaşıyor, gene bulamıyor. Ödevi yapamıyor. Faruk Nafiz'e durumu anlatıyor. Ünlü şair, birden parlıyor: «Sen nasıl büyuk bir yazar hakkında meyhanelerde bulunur dersin?» Bunu Mahmut Yesari'ye anlat'vor. Yesari uzun bir kahkaha atıyor: «Bak sen, şu Faruk'un yaptıgına!.. Yalan mı söylemişsin, bunda kızacak ne var? Sana bir önerim Tar dostum, Allahaşkına bunlan yaz, güzel bir anı olur.» Yazarlıkta ilk öğretme.ni annesiymiş. Yazdıklarını götürür, «Nasıl ohnuş anne?» diye sorarmış. Annesi gramer bilmez, edebiyat bilglsi kıt bir kadınmış ama, sezglsi güçlüymüş. Okuduklarını dinler: «Burası olmamiş oğlum!» dermiş. «Neden olmamış?ı «Bdyle denmez de ondan.» Enver Naci Gökşen, içtenllkle «Bugiin btraz Tiirkçe biliyor, biraz yazar oldumsa anneme borçluyum» diyor. «Ufukta gün batıyor sulann süsü gibi / Sular öyle temiz ki annemin yüıü gibi» Annesinl anlatıyor: «Annem Istanbulluydu. Bir subay kızı oldu|:u için Anadolu'yn yakından görüp tanımıştı. Okur yazardı. Kitap külturü fac la defcildi. Ama hayat külturü vardı. Türk tstanbul'u ve Anadolu'yu iyi biliyor, İyi bagdaştuıyordu. Halkın dil ve düşttnce geleneklerini lçlne iyi ce sindirmiştij» Enver Naci Gökşen, içten ve duygulu anılarıyla bizl yazın yaşamımızın elli yıl öncelerlne doğru götürüyor. Bu amları bir yandan beğeni ile okunurken bir yandan da edebiyat tarlhimiz için doküman olabilir. tlkyazla birlikte çadırlar denklenir, kapkacak toplanır, eşek sırtına yüklenir. Koyunlar, keçiler öne katılıp dağ tepelerindeki yaylalara doğru yolculuk başlar. Ta ki zakkumların kırmızılı pembeli çiçekleri ile süslenmiş, suların kaynaklardan buz gibi kaynadığı yeri buluncaya kadar. Sonra çadırlar kurulur, yayıklar yayılır, hayvanlar çayırlara salınır. "Cizre dururken Allah cehennemi niye yarattı,, Cizre'de sıcak bir başkaydı. Insanın üzerine dalga dalga gelip adeta boğmaya çalışıyordu. «Hemşerim» dedim, «Ne bu sıcaklar böyle...» Adam şaşırdı, afalladı: «Ne» sıcağı» dedi, «Sen buna sıcak mı diyorsun, bak herkes burda. Sıcaklar bastırınca herkes yaylanın yolunu tutacak, Cizre'de insan kalmayacak.» Kadir CAN raya çevirmekte ve diğer ih tiyaçlarını karşılamaktaydilar. Yaptıkları sade ve otlu peynir ile tertyağının blr bö lümünü satmayıp ayırarak, kış aylarını geçlrdikleri ovalardaki yerleşim alanlan na götüren göçerler böylece kışı da garanti altına al maktaydılar. Göçerlerin bir bölümü son zamanlarda kendi sabunlarını da yapmaya başladılar. Her türlü arazide yetlşen ve aşılandı ğı zaman Antep fıstığı veren «Menengüç» ağaçlarının minik meyvelerinden yapılan bu sabun, saçlarda ki kepeği tamamen yokedi M ardin'in Kıaltepe llçesindeki sıcak kuru blr sıcaktı, in sanı yakıyor, adım atmasına blle engel oluyor.du. Fakat Cizre'deki sıcak başkaydı. Kendl kendlme «Eyvah yanlıs yere feldlm her halde» demekten kendi ml alamadım. Vurgun yemlş dalgıç gibi bir süre etra fıma anlamsız bakışlarla baktım. Cizre'nln sıcağı, hiç bir yerin sıcağına ben zemiyor. însanın üzerine dalga dalga gelerek adeta boğmaya çalışıyordu. Cizre sokakları kalabalıktı. Herkes aiışverişteydi. «Ver bir limonata... Bir daha... Bir daha..j» «Hemşerim» dedim «Ne bu sıcak böyle?». Adam şaşırdı, afalladı: «Ne sıcağı» dedi. devam etti: «Ne sıcagı, sen buna sıcak mı diyorsun? Bak herkes burda, yalnız göçerler yaylada. Sıcaklar bastırınca herkes yaylanın yolunu tutacak. Ciıre sokaklannda insan kalmaya cak». Koşaradım «taksi dolmusların» kalktığı dura ğa kendlmi zor attım. Şo för kaldırımın üzerinde blr GÖÇZ3I ÇOCCKLAM Oknl yttrf förmemis çofiı. Ta ovanın düzlüfünde, y» da dafm dorngundakl yayUda doğup, göç esnamnda bfiyflmfifler. Yttslerlnde bep giilficfik. SırtUnnda renjirenk elbiseler, boyunlannda boncnklardan kolyeler. Ssçlan öMnle Srülmft}, renkli ipliklerle bsgl&nmış. Park, oyun alanı so runıan yok. Daf, tepe bep onlsnn.. tabureye oturmuş bir yan dan: cŞımak, Şırnak» dlye bağınyor, bir yandan da e lindeki koskoca blr mendil le terini slliyordu. Taksi şoförUnun beşlnci yolcunun gelmeslni beklemeye hiç niyetl yoktu. Direksiyona geçer geçmez bir gazladı plr gazladı. Adam sanki canavardan kaçıyordu. Cizre'den aynlıp te pelere doğru çıkmaya baş ladık. Yüzümüze bir serin llk çarptı. Seli gitmiş, kumu kalmış dere yatağında, on binlerce zakkumun kırmızı lı pembeli çiçeklerini sey rederken şöför yavaş yavaş kendine geldi ve kolu nu camdan çıkarıp keyif le salladı: «Biz Şırnaklılar hep aynı şeyi düşUnüruz, Cizre dururken Allah niçin cehennemi yarattı deriz» dedi. Evet «Cizre dururken Allah niçin cehennemi ya rattı» sözünün bu bölgede dllden dile dolaştığını öğrendim. Cizre, Silopi, Kızü tepe ve bu gibi ilçelerle bun lara bağü köylerde hayvan cılıkla uğraşan bütun aile ler, bu ovalarda kışı geçiren yörükler, ilkbahar sonuyaz başında denklerini kurup, yataklannı yorganlarını a hp sürülerini önlerine kata rak yaylaların yollarını tutup yüzlerce kilometreyi ka tederek Muş'a Van'a kadar giderler. 1620 metre yiikseklikteki Birini yaylası ış aylarını ovalarda geçiren, ancak bir toprağa bağlan madan gezgin bir havat süren insan K nın oluşturduğu göçerlerin kahverengl çadırlarma Şırnak'a yaklaşırken raslama ya başladık. Su kenarlarında konaklayan göçerler, ça dırların önlerlnde yaktıkları ateşin üzerine yerleştirdikleri sinilerde ekmeklerini pişirlyorlardı. Kalabalık gö çer grupları ise Şırnak ile Eruh arasındakl «Birini» yaylasındaydılar. Rakımı 1620 metre olan Birini Te pesi'nden yaylaya ulaşmak için en az bir saat yürümek gerekiyordu. Yemyeşil yayla. hemen her tepenin yanından akan sular buralara göçerlerl mıknatıs gibi çekiyordu. Göçerler genelUkle koyun ve keçi besliyorlar. Geçimlerini bunlardan elde ettlkleri sütlerden, peynir ve terayağı yaparak sağlıyorlardı. Yaylada otlatüan koyun ve keçiler akşamları kadınlar tarafın dan sağılıyor, sütler kayna tılıp mayalandıktan sonra elde edilen peynlrler ve ya yıklarda yapılan mis gibi tereyağların bir kısmı at sır tında en yakın yerleşim a lanlarına götürülüp satılıyordu. Göçerler 3 4 kilo sütten elde ettikleri 1 kilo peyniri 200 Uraya, 25 kilo sütten elde ettikleri 1 kilo tereyağını ise 600 liraya satmaktaydılar. 83 yaşında olduğunu söyleyen ama 50'den fazla göstermeyen Emin Turan. «Bizim ciğerimize hep temiz hava, midemize katıksız, boyasız, hilesiz yemek girer. Senet, sepet, kira, borç derdimîz yok. Araba nedir bilmeyiz, hep yürürüz» diye uzun yaşamanın sırrını açıklıyordu. yormuş. Saçları yumuşatan, parlatan ve kepeklenmesini önleyen bu sabun için yöre de «Bıtun» adı verilen Me nengüç ağaçlarının minik meyveleri toplanıp, bir ka zanda «Sudkostik» ilave siyle uzun süre kaynatılıyor. Kaynatıldığı kazanda sabun haline gelen ve katılaşan «Bıtun sabunu» ka lıplar halinde kesilerek kul lanıhyor. Göçerler bütün bir yaz boyunca bütün bu işleri yaparken, konaklıya konaklıya dağları bayırla rı aşıp yüzlerce kilometre yolu kat ederek Doğu Ana dolu'nun en yüksek yayla larına kadar ulaşıyorlar ve yine aynı yolları takip ede rek kış aylarını geçirecekle ri ovalara dönüyorlar. Kışı da garantiye alıyorlar öçerler ayrıca besledikleri koyun ve keçilerden elde ettikleri yün ve kıldan çeşitli giyim eşyaları ile battaniyeler yapmakta, bunları yine en yakın yerle şim alanlarında satarak pa G çalışanlar, soruları sorunları SORU: Bir yıla yafeın süreden beri Isveç'te çalışan çocuklanmır> yanında bulunmaktayım. Turkiyede iken emekli idim ve aylıklannu bir Devlet bankasına gelen maaş çeklerimle ahyordum. Ama isveç'e geldiğimden bugüne kadar olan aylıklarımı almadım. Şimdi ise ihtiyacım olduğu için almak istiyorum. Bu çerçevede size sorum judur.a) Bankada biriken ayhklanmı İsveç'e getirtebilir miyitnf Cetirtebilirsem yapmam gerekenler nelerdir? Cetirtemez isem ne yapmam gerekir? b) SSK emeklilik ayUfelarmı İsveç'teki adresi me direkt olarak getirtebilir miyim? Böyle bir imkan varsa yapmam gereken nedir? Böyle bir imkan yoksa ne yapmam gerekir? H. Dal İsveç ' YANIT: Türkiye'deki çalışmalarınız sonucu hak kazandığınız emekli aylığımzı bir yabancı ulkede yaşamaruz nedeniyle, yaşadığınız übteye aktarabilmeniz (transfer) olanaksızdır. Ancak zorualu bir nedenle, ve Maliye BaJcanlığından izın almak koşulu ile döviz verilebilir. Sizin durumunuz ise buna uymamaktadır. Bu nedenle emekli ctylıgınızı da Turkiye'de alabüir ve harcayabilirsiniz. Bunun için de, güvendiğiniz bir kişiye, emekli aylıgmızı alabilmesi için noterden vekâlet vermeK durumundasınız. Size verilen «Sosyal Stgortalar Rurumundan Aylık Alanlara Mahsus Özel Belge» nin arka sayfasındaki açıklamada '2) Vekaletname ile alınacak paralarda vekilin; usulüne uygun olarak hazırlanmış vekâletname; parasmi' alacağı aylık sahibinin halen sağ olduğuna dair pulsuz muh tarlık belgesi ve müvekkilin bu belge ile birlikte Bankava müracaat etmesi icabeder^ denilmektedir. Bunun yanı sıra da aylığımzı aldığınız banka şubesinde bir hesap açtırarak, aylıklarınızın bu hesaba aktarıhnasını da isteyebilirsiniz. «Aylıklarımı İsveç'e getirtebilir miyim?»: Uzun yaşamın sırrı öçerlerin çocukları okuldan, büyükleri ise sinemadan, televizyondan, video' dan habersiz. «DurKalk» tan bunları öğrenmeye vakit bulamıyorlar. Tek eğlence leri akşam çadır önünde yakılan ateş etrafma topla nıp, saz çalıp, türkü söyle mek. 83 yaşında olduğunu söy leyen ama 50den fazla gös termeyen Emin Turan ya nıma yaklaşıyor. Beyaz bı yıkları sigaradan sarı sarı olmuş. «Var mısın bir güreşe?» diyor. Cesaret edemi yorum. Sırım gibi. llk elen sede yeri boylayacağımı biliyorum. Bu zindeliğinln sırrını soruyorum. Emin Tu ran gülüyor. «Sırrı falan yok. Bizim ciğerimize hep te miz hava, midemize hep ka tıksız boyasız, hilesiz yemek girer. Biz araba nedir bil meyiz, yürürüz. Senet, sepet, kira, borç derdimiz yok. Bunlara sır diyorsan öğren dln artık.» G KIIOAN YAPILMA ÇADIRLARIN KİRASI YOK Gftçerler bir su kaynafının yanına kurduklan kıldan çadırlara sadece yatmak içln jlrerler. Jvıra dert)eri yok, elektrik kısıntısı bllmesler, çeşme başında günlerce su aksın diye heklemezler. Bilmtzler çünkıi bunları. Su yaoıbaşUrında gürül gürtil kaynar, ya meydan ateşl İle ya da gaz Itunbası ile aydınlanurlar. Göçer insanı yediden yetmişe çalışır. Kadınlar iplik eğirir, erkekler hayvan güder, çocuklar da ya yayık ttlUr ys da peynir İçin kaynayan siitü kanşiınrlar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear