28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhurıyet 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23 OCAK 1983 tirlü zamanlarda gittiğlm Almanya' da, onarılmadan öylece bırakılmış iki görkemli yapı gördüm. Bunlardan birîsi Berün'in heraen hemen merkezinde bulunan Gedaechtniskirche, öbürü Heidelberg kentinin arka yamacmdaki büyük gatodur. Birincisi, İkinct Dünya Savaşı'nda Amerikan İngiliz uçaklannm bombalanyla kısmen lıarabolmuş bir kilise. îklncisl ise, Fransa Kralı 14. Louis döneminde Fransıziarın saldmsı ile baştanbaşa yakılıp yıkılmış olan güzel ve baymdır Palatina bolgesinin bir şatosudıır. Atmanlar bunları, savsama yüzünden değil, kendi istekleriyle onarmamışlar; Alman halkı o acılı dönemleri unutmasın diye. Buna karşılık bir Hansa kent) olan ^e yine İkinci Dünya Savaşı'nda fosfor bombalanyla yakılıp ye.rle bir edilen güzel Bremen'i bütün eski mimarhk özellikleriyle yeniden kurmuşlar. Bıınu, yeraltı korunaklannda saklanan eski platı ve resimlere göre yapmışlar. Yalnız Bremen kenti değil, Aimanya'mn İkinci Dünya Savaşı'nda lıava bombardımanlarıyla yakılıp yıkılan bütün kentlerini kısa sürede onarmışlar. Benirn sadece Bremen keııtinden söz edişim. orasmın hem eski (yanl orijinal). hem de restore edilmiş yeni durumunu görmüş olmamdandır. İlkinî Almanya'daki ögreneilîfiim sırasmda, 3932'de. ikincisini de. İstanbul'da öğretim üyesiyken 1%2'de. bilimsel bir kongre dolayısiyle. oraya gidince gördüm. Breroen 1044 yılında ardardr* yapılan büyük bombardımaniarla yok edilmişti. O tarihe göre oniki yıl önce 1032'de, ziyaret etmiş olduğum bıt Hanseatik merkeze çok acımıştım: çünkü kentin. özel ve kamusal her yapısı Hansa döneminin sanatını ve tarlhsel özelliklerint yansıtıyordu. Oraya ikinci gidişimde bütün kenü yok eden korkunç. bombardımanın üzerinden onsekiz yıl geçmiş bıılunuyordu ve Almanlar bıırasmı savaşm bitiminden sonrakl onbeş onaltı yıl icinde tıpkı tıpkısına ypniden yapmışlavdı. Herkesçe bilindifci gibi. Alman boınbardımanları.vla yakılıp yıkıkuı Londra kentini de îngilizler çabucak onarmıştı. T Bîr Kalmtmın Düşündürdükleri Hıfzı Veldet VEÜDEDEOĞLU Şimdi Uzerinde durmak Istediğim nokta şu: Sovyetler Biriiği'nde bizi Moskova'dan sonra Leningrad'a da götürdüler. Orada türlü merkezleri, sanat yapıtlarını. kiliseleri, kanallan, \ewski Caddesi başta olmak üzere, bütün bulvar ve caddelerini, müze, saray ve parklarını. Büyük Petro' dan başlayarak bütün Rus Çarlarınm Peter Kilisesi içindeki mezarlannı gezdirdikten sonra, kentin oldukça uzagmda bulunan Peterhof'dakl yazlık saray ve köşkleri ve görkemli parkları gö.sterdiler. Bu gezldeıı üç yıl sonra, 1939'da, başlayan İkinci Dünya Savaşı sırasmda Almanların yıllarca süren Lenlngrad kıışatmasındafci korkunç çatışmalarda Peterhof sarayı ve köşkleri de temelinden yıkılmış. Uzun yıllar sonra, 1981'ds Leningrad kentine yeniden yolum düştü. Bu kez bir Alman gezi topluluğunrı katılarak gittim. Birçok Baltık ülkesini kapsayan bu gezide tutmuş olduğum günceyi belki bir gün bu gazetede yaymlanm. Şimdilik şu iki noktaya dokunmak Istiyorum: Birincisi. Polonya'nm hepten yıkı)an Gdansk liman ketinin, îklnci Dünya Savaşı'ndan sonra. tıpkısı tıpkısma ve bütün detaylarıyla Polonyalılarca yeniden kuruîmuş olnıası; İkincisi de Leningrad'ın ve yerle bir edildiğini söylediöim yazlık sarayın 19,16'da görmüş olduğum biçimde yerlerinde durması. Oysa insanlık tarihinin en kanlı ve yıkıcı savaşlarından birine sahne olan Leningrad ve yöresinde taş taş üstünde kalmadığını, İkinci Dünya Savaşı sürerken bütün ajans ve gazeteler dünyaya duyurmuştu. Bu arada Rus Çarlarınm gerek 1936'da. gerek şimdi müze olarak kullanılan yazlık sarayı Peterhof da temelinden yıkılmıg bulunuyordu. Sovyet mlmar ve sanatçıları yeraltı arşivlerindo korunmuş olan resim ve planlara göre tam sekiz yıl çahşarak yalnız saray yapısını değil. en ince ayrmtılarma değin iç ve dış süslemelerini, tıpkı eskisi gibi yeniden yapmışlar. Benirrt 1936'da görmüş oiduğum saraydan farkı yok ştmdi. ••• Kapltallst ve sosyalist ülkelerden sunduğum şu birkaç örnekten sonra sözü bizim Çıragan Sarayı'na getireceğim. «Çırağ» sözcüğü «mum, kandil, ışık» anlaınlarına gelen Farsça bir sözctik olup bu dilin kurallarına göre yapılan çoğuiu «çırağan». «mumlar, kandiller. ışıklar» dnmektir. Şu lıalde Çırağan Sarayı, <?I§ıklar Sarayı» demek oluyor. Bu ad, yaziarı bol ışıklı gece eğlcncelerl yapılan cLâle Devrionden gelmektedir: çünkü o dönemin ünlü sadrazamı Nevşehirli Damat îbrahim Paşa'nın eşi Fatma Saltan irin Boşiktaş ile Ortaköy arasırıdaki deniz kıyısında yaptırmış olduiiu bu saray.n geniş bahçesinde de görkemli «çıraftan âlemleri» yapılırdı. Dönemin ünlü ozanı Nedim, yine ünlü olan dizesinde «Mü.ideler gülşene kim vakti çıra£an spldi» diyorek. bu donanma âlemlcrini İstanbu! halkma müjdeler. 1839'da tahta çıkan Osman!? Padiçahı Abdülmecit. bir süre sonra. Lâle Devri'nin yadigârı olan bu ahşap sarayı ne yazık ki yıktırdı ve yerlns kargir bir saray yaptırmak girişimine gecti. «Yazık» dememin nedeni, eskiden birkaç kez onarım görmüş olan ahşap saray yıktırılacağına. eski havası ve biçimi bozulmadan. yeni bir onarımdan geçirilip günümüze değin korunsaydı, sivil mlmarhğırnı^rn bu görkemli örneği yitip gitmez. belki de «Lâle Devri Müzesi» olarak kullanılıvdı. Eski saray yıktırıldıktan sonra Ermeni kalfalarınca planı çizfıip yapımma başlanan yenisi ancak Abdülrnecit'in ardından tahta çıkan Abdülaziz dönemindo, 1866'd"a. bitîrilebilidi. Batı ülkeJeri snnayi devrimlnin doruk noktasma ulaşmak "\bası lçindeyken bizim padişahlarımız milyonlarca altın lîra harcayarak saraylar yantırıyordu ve Avrupa'ya borçlamyorlardı. Konuyu dağıtmamak için bu noktadan vc. Ali Suavi' nin düzenlediği tarihimize Çıraâran Vakası olarak geçen baskından söz etmiyeceğim. 1866'da yapımı biten Çu'agan Sarayı ancak 44 yıl yaşayabildi. Çünkü Meşrutiyet'in ilânından sonra Osmanlı Mebuslar Meclisi'ne özgülenen bu saray tam 73 yıl ve 4 gün önce II) ocalc 1910'da yandı, (Bir söylentiye göre Meşrutiyet düşmanlannca yaktırıldı). Sarayın kalmtısı olan duvarlar o zamandan beri öylece duruyor. Oradan her geçişimde, sanki bu yıkıntmm 73 yıldan beri öylece kaimasinda sııçlu benmişim gibi, utanıyorum. Yalnız kendi adıma de.Jil Türk TJlusu adına utanıyorum ve o kalmtıları, toplumsal duraganlıgımızı yüzümüze hay];;ran bir utanç simge.sl olarak görüyorum. Bu konudaki duysularımı «Emek Fıızarı ve Dura&an Sarayı» baslıklı yazımd.u. yaklaşık sekiz yıi öııcp dile getirmiş1un. Yazmın altını ü.störte getirip aynı düşüncelcrl yinelpmektcnse. onun bir bölümtinü buraya olduftu gibi aktarmayı daha doiiru buldıun. O zaman şöyle yazmışını. Bun;ı başka bir şey eklemeyeceftlm. • Istanhul'dn bcnim gözüm Hilton'lara, Sheratorilara takılmaz da hep yamk Çırapan Sarayı'mn Boğaz kıyısındaki kahntısır\a takıhr. Bu kalıntı bizim kafaıanmtzı simgeUyor da ondan (...) Yetkili kişilerin gozleri bu hazin pörünüme nasıl IzaÜamy>r bilmem! Bir yandan İkir.ci Boçjaz Köpnısü'nü yapacaöız. Bogaz'm altmdan tüneller geçireceğiz diyoruz; ata yandan Çırağan Sarayı kahntısının öiünden veycı arkasından ona, nasırlaşnnş bir umursamozhkla. baka baka pecio gidiyoruz. Sanki Çırağan Sarayı değil «Durağan Sarayı»dır bu. Gözlerimiz nl'.şmıştır bu sefalete (...) Öyle bir toplum olduk ki, elimize biraz para peçince takr.itle Renault mu, Murat mı, Anaa'ol mu alsak diye düşünüyoruz (...) Ben olurup yas tutalım damiyorıım. Buyüh bir ulus olc'uğumıızım biîincinde olahni; ülkede sosyul adaleti kunnak için de bir parça clüşüneUni; bunları yazıp çizenlerin bileklerine kelepçe takmayahm, ülkerie karışıkhk çıkarmak için eyleme geçme pirişimi olmadıkça, fikir sııçu diye hir suç kabul etmiyelim, düşünce duraganhktan tzurtulsun. tnpyekun kalkınma yoluna, özgürlüklerimiz yok nlmadan girelim (...). Toplumu aydınlık bir yöne çevirelim; bunun için her vaîandaş, düşünen her kafa. kannca karannca, kendi yapabileceği her şeyl yap sııı. Eger böylc olursa Izuskoca bir ülke. lioskcca bir «Durağan Sarayı» olmaktan kurtulup, yeniden bir 'Çırağan Sarayı* püzeiliğine bürünür. diye tiüşünuyorum. Karamsar degilim. Düzelecek, hery.ey düzelecek. Çağın akışına karşı konulmai, çünkü. Ben duraganhktan kurtulmak için çolı geç kalmaktan korkuyorum. Tasam bu.» (Cumhııriyet 28 Ekim 1975). Dalkavuk ve Soytarı Dalkavuk Doğu'nun tirünüdür, soytarı Batı' nm... Her ikisl de eski çağlardan beri kurumsallaşmıştır. • Kralın soytarısı sarayda özel yeri olan bir kişiiiktir. tahtın yamacma konmuştur, protokolun hem içindedir. hem dışında... Bir baknrsm ki soylu törenlerin en görkemli dakikasında bile soytarı yerde yatıp yuvaıianmaya başiamış, prenslerin, düklerin, baronların, kontlann, nazırların. rektörlerin, kardinallerin kırmızı bayram balonu gibi şişirilmiş ciddiyetlerini sivri yergileriyle delerek ortahğı birbirine katmış. öfkeleri, kahkahaiarı, fısıltıları. kaygılan soytarıiığın. ?arm.ılına dolayıp aaray halısı gibl saiona yayıvermiş. • * • îzin verirseniz başka ülkelerden de birkaç örnek veı'eyim: 1936 yılında bir öğretmenler topiuluğu 51e ve hükümetin görevlendirmesi üzerine Sovyetler Birliği' ne gittim. Bunun aynntılı öyküsünü Anıların tzinde ad!ı kitabımda anlatmıştım. •••*• OKTAY AKBAL Acı Bu* Seslenis. GUNAYDIN CURCUNA83 Necatl Zinclrkıran, 21 ocalc günlü yazısmda «Curcuna83» ad• lı televizyon programına ve neden olduğu tepkilere değlnlyor. Programın büyük bölümüyle ahlak kurallarına aykırı olduğunu belirten Zincirkıran TRT yöneticilerinin ölçülerinln ne oldufunu anlamanın güç olduğuna da değiniyor. Zincirkıran şöyle diyor: «Öztiirk Sereng'll, Turk televizyon seyircisinln hayranlıkla beklediğl bir sanatçı nn sanki? .4rgo ve kalitesiz alaydan başka toplumun edep ve ahlakı ile bağdaşabilecek ne getirebilirdi? (...) «TRT Yasası ve yönetmelikler! tek taraflı uygulanamaz. Bazen bir TV ilanının tek kelimesine ya da görüntüsüne takılan bu yöneticiler, toplumun ahlak kurallarını hiçe sayan böylesine uzun bir programı onaylayıp ekrana getirebiliyorlar. Ölçüleri nedir, bunun an latnak güçtür. Yılbaşı gecesi dansöze kapalı elbise giydlrenler de iyte «Curcuna 83» programını ekrana getirenlerdir.» Varsa Devlet, Ses Versin» diye bir başlık. Devlet vardır, bugün her zamankinden daJıa da güçlü oiarak varlıgını ciuyurmaktadır. Pekî, bana bu mektubu gönderen yurttaş niye böyle bir kuşku beshyor?.. «Bir hakkın almmasında son yöntemdir bu» diyerek, kendine tam güven duyarak sesleniyor. llgililerir. dJkkatini çekmek, buna benzer ba*ka olaylarda da yararh olur düşüncesiyle Acıpayam Lisesi eski Müdürü Niyazi Batur'un çok ilginç bulduğum serüvenini aıılatmak istiyorum. Niyazi Batur, 12 Eylül öncesındtı Müdürlükten ahnıp Erzurum'a öğretmen olaıak atanmış. Hep biliriz, o güalurdo Erzurum'a, Yozgafa vb yerlere atanmak ne demekti?.. Hangi güçlerin kontrolunda ve elindeydi bu «fet.hedilmiş» yerler!.. Gerçek Atatürkçü görevliler dayak, ölüm, türlü acılarla karşılaşıyorlardı oralarda.. Rapor almış, gitmemiş ve Daıiıştay'a başvurmuş, Yürütmeyi Durdurma kararı çıkmış. 12 Eylül 1980'dcu sonra da eski Müdürlük görevine dönnıüş. Bu arada o günlerin Denizli Valisi Niyazi Batur'un emekliliğe ayrılmasını Bakanlıktan istemiş, onaylanmış ve Müdür'e bildirilmis. Batur, yine Danıştay'a başvnnnuş, emeklilik iülemi iptal edilmiş. Batur 15 Temmuz 1982 de. görevine ıade edilmesi için Bakanlığa dilekçe vermiş. O gün bugün bir ses yok! «Ağustos ayında Personel ve Ataraa Genel Müdürlüğüne gittim, konuşturmadılar, bir genel müdür yardımcısıyla telefonda konu^abildim «Dilekçen işlemde, yalnız Danıştay'dan yazın gelmedi» dedi. Hemen Danıştay'a gittim, ilgill yazının kararm haftası içinde yazıldığını söylediler. BakanIık Hııkuk Bürosuna çıkmayı başardım. Yetkililerden biri «13545 sayılı yazıyla gönderdik. Git Genel Müdürlükten sor» dcdı. Gittim, konuşturmadılar?.. Şimdi 473 No telefonlu genel müdür yardımcısmdan soruyorum: Tarih ve Numarasmı verdlğım hukuk bürosunun yazısı aradan altı ay geçmesine rağmen elinize daha gelmedi mi?» Öğretmen okurlarımdan hemen her gün buna benzer acılı mektuplar gehyor. Bunlann ancak bir bölümündpn söz edebiliyorum. Doğruluk derecesini bilemediğim olayları ise hiç yazmıyorum. Adını saklamnk zorunda kaldığım kişilordense hem konunun gcrçekligmdeu kuşku duyduğum, hem de o kişıyi zor durumda bırakmamak için söt etmekten kaçımyorum. Zaman zaman BakanhK ileri gelenlerine. bu arada Milli Eğitim sorunları uzerinde yazılan yazılara karşı büyük bir duyarlık gösteren Sayın Hasan Sağlam a bu acı durumları bildirıyorum. Bakanlık çoğu zaman açıklama1ar yollayarak beni aydmlatıyor, bunları da bu sütunda yaymlıyorum. Evet. çok haksızlıklar olmaktadır, pek çok öğtotmen yıllardır acılar içinde ç ı r P ı n maktadır. En «cı.sı, bir ögretmenin kendi Bakaniığında d^röini sorununu goreği gibi anlatabüecek bir makam, bir kişi bulamaması. hatta kimi kez Bakanlık kapısmdan içeri biie sokulmamasıdır. Binlerce öğretmsn ıçınden uzaklaştırılmıştır, bunu resnü açık lamalardan biliyoruz. Bu işlemler belki haklı gösterilebilir. ama şu ya da bu nedenJerle yanılgüara sürüklenmiş de olsalar eğitim ordumuzun erlerini meslekten atmak. onları yaşam savaşmın orta yerinde tek başlarına bırakmak yararh bir çözüm mü dür?.. Binlerce öğretmen bugün içsizdir. Gazeteye kadar gelerek. geçinecek bir iş bulmamızı isteyen ögretmenlerimiz pek çoktur. Bunlar acı gerçeklerlmiz.. Toplumumuz yeniden barışc; bir demokrasi flüzcnine giriyor. Geçmışin yaralannı sarmak, anlayışlı, hoşgörülü bir yaklaşımla işlerinden uzakiaştırılanları yeniden kazanmak zamam gelmoktedir. Bunu özcllikle anımsatmakta yarar görüyorum, Son olarak, Acıpayam lisesi eski müdürü, daha doğrusu Danıştay'dan «iptal kararı aldığma göre şu andaki «gerçek» müdürü Niyazi Batur'un mektubundan şu satırları alarak yazımı bitirmek istiyorum: •Şu anda 23 aydır açıktayım. Ekmek paramı kazanmak için her işi yapanm. Soruyorumj Bakanlık dilekçeme ne zaman cevap verecek?.. Yoksa sekiz, on ve on iki yaşındaki üç çocuğumdan öç mü alınıyoı*?.. On beş yıla yaklaşan meslek geçmlşimîn hesabını saat saat verecek kadar da kendlme güveniyorum. Bekliyorum..» ! j j | ; j ! «Anayasa, Siyasi partiler kanunu, seçim kanunu hepsi iyi hoş ama, önce ortanıı da biraz gevşetmek ve demokrasiye uygun bir yumuşaklığa getirmek gerekme/, mi? Siyasi partileıin kurulmasına çeyrek kala, üniversite kıyafet yönetmeüğinin bazı hükümlerinin tartışılması dahi boij karşılannıazsa, hangi tenıel üzerine demokrasiyi inşa edebiliriz? Tartışma demokrasinin baş şartıdır. Sınırlayıcı tedbirler kaldırılarak bu yol açılmalıdır. Sadece tedhirlerin kalkması da yelersizdir. Zannedersek, uygulamaya da daha esnek bir üslup getirmek gerekecektir... Evet... Partilerin kurulmasına çeyrek var ama henüz ortam kıvamını bulmadı... Dönüp aydmlarımıza, sevgili ho calarımıza bakıyoruz. Onlar demokrasi yolunda ne gibi bir miicadele veriyor diye anlamaya çalı şıyoruz. Göriiyoruz ki, çok meşgııller. Bazı vilayet temsilcilerimizin fahri hemşehrilik vermesi gibi, onlar da fahri profesörlük verme kararı alnuşlar. Bu davranışlarıyla acaba sayın Cumhurbaşkanını da güç durumda bırakmıyorlar mı? Ne yapalım. bizim üniversite erkânının boyu posu bu kadarmış. Hepsinin değil tabii. Ama kurunun yanında maalesef yaş da yanıyor.» ! ] j I ; j TERCÜMAN ÜNİVERSİTE ERKÂNI Nazlı Ilıcak, 15 ocak günlü yazısmda «Demokrasiye çeyrek kala» Türklye'nin içinde bulunduğu duruma değiniyor ve örnekler veriyor. «Avrupalılar Türkiye demok" rasisini tartışadursunlar, kendisinin de bu konuda söyleyecekleri olduğunu» belirten Naziı Ilıcak şöyle diyor: HÜRRİYET TANRI GECİNDEN VERSİN... Oktay Ekşi, 21 Ocak günlü yazısmda, son uçak kazasma değiniyor ve kendisinl konuyla ilgill olarak neyin rahatsız ettiğini şu Rözleriyle açıklıyor: «Kazadır olur. Ama iıısanı bazen, kazanın kendisinden çok ne rabatsız ediyor biliyor musunuz? İlgili ve bilgilî zevatm lafları..» Ekşl, «Ama bizim ülkemiz Tür kiye'dir..» diyor ve Uiaştırma Ba kanmı eleştirerek şöyle diyor: «Burada I'laştırma Bakanı, 16 Ocak 1983 akşamı Esenboğa'da meydana gelen kazanm sorıısturması bitince, ahnan sonuçların kamuoyıına açıklanacağını bildirince, kimse ortaya çıkıp, ondan önce şu sonuçlarım bilemediğimiz ötekî kazaların, örneğin 21 Ocak 1972'de Adana yakmlarına düşen Marmara isimli uçağın, 26 Ocak 1974'te tzmir Havaalanına düşen Van isimli uçağm, 29 Ocak 1975' te Ambarlı açıklarında denize gömülen Bıtrsa lsimli uça^m, 20 Eylül 1976'da Antalya Havaalanına iniyorum diye Isparta civarında dağa çarpan Antalya islmll uçagın ve 23 Arahk 1979'da Esenboğa civarında bir tepeye düşen F28 tipi uçağm uğradıgı kazalara ait raporları açıklasanız demez. Sayîn Uiaştırma Bakanı da böyle bir ihtiyacı kendlsi duysa blle açıklayacak kadar yurekll olmayı bilmez. Taa ki, yeni bir uçak düşsün ve kamuoyunun gösterdiğl tepki karşısmda, bir takım oyalayıcı laflaı edip toplumun duyduğu kızgınlıgı teskin etme ihfiyacı dnyulsun. Tanrı gecînden versin, ama höyle hir kaza daha vuku bulursa, biliniz ki, yine 'alt yapı uoksanı' ve 'alet bnzuklugu' giüi mazeretler arasında herşey eskisi gibi sürecektir.» Soytan «evet efendinıci» değildir. Kimi zaman efendisini bile mizahın gergefinde iğneleme yetkilerini benliğinde duyabilir, Batı dünypsınm hoşgörü kuyusımdan çıkrıkla çekebildiği kadannca ycrgilerini bağh bulunduğu egemenin yüzüne karşı söyliycbiiir. Böyle durumlarda kralın yüzü suratlaşabilir bir an, ama aldırmaz görünür. Canım bir soytarının söylediğinin soytarılıktan gayrı ne anlamt olabilir ki?.. Soytnn. zenaatmın koşullannda, kişilere ve olaylara yönelik yergileri gülmeceye dönüştürüp taşı gediğine koymasını bilen kişidir. Egemenlik gücü halktan degil Tanrı'dan kaynaklanan kralların saraylarında cins av köpekleri gibi cins soytarıların bulundugumı tarıhler yazarlar. Öylc bir av köpeğldir ki soytan. kralın çevresindekl soyluları kokularından tanıyıp ortaya çıkarır, alayla kanşık şakayla Danşık biçimde vurgular. • Dalkavuk doğuya özgıidüi". Ne iğnesi vardır dalkavugun. ne ycrgisi. ne de eleşürisi... Dalkavuğun görevi ya «evet efendim» ya da «sepct et'endimnic bağlanır. Osmanlı tarihinde bol bol dalkavukluk vardır cla. Kovtarıhtra iliskin kurumsallık oluşamamıştır. Çünkü soytarıhk Batı tarihinin hoşgörü geleneğiyle bafidaşır, dalkavukluk do^u tarihinin küt kafalı egemenlerine yaraşır. • Soyları balonları i^nelcr. Dalkavuk balonları şişirir. Ne olursa olsun, i.;ter bir yüksek makamda otur sun, ister bir yargı kunımunda bulunsun, ister bilim adamı kılıgına bürünsün. ister kalem erbabından sayılsın dalkavuğun soytarıdan besbeter olduğunu tarihler yazarlar. Çünkü soytarının zaman zaman efendisini uyardıgı görülmüştür de dalkavuğun şişirdiği balonlara tutunarak yükselmok kimseye nasip olmamıştır. Hey gldi dalkavuk... Sana soytarı bile denemez. çünkü soytanlık senln için rütbe sayılır. Son dalkavukluk için belir i kırıp ikiye katlanırken, senln görüntüne bile katlanınak ne büyük acı... ei Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına NADİR NADİ ConelYayın Müdürü MüesseSPMİiclürii Y.ı/ı ijleri Müdürü HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAVGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇİN BAYER A l ! ACAR YALÇIN DOĞAN HİKMETÇETİNKAYA MEHMET MERCAN • 9 Y<i/[ jşleri Müdür NardımtiM Habor Morko/i Müdürü Mizanpaj Yönetıneni • TEMSİLCJLER • ANKARA ; • İZMİR • . • ADANA : SCRVİS ŞEFLERİ İstjnbul ll,)bf>rl<n .Sel.ihattin GUİ.ER Dış U.iberlpt: Ergun BALCI Ckonomı. Osman ULACAY Yurt ilaberlen : Barbaros GENÇAK Külîüı : Aydın EMEÇ Maii.ızın : Valçın PlKStN D ı ü c l u ı ı r : Konur ERTOP Aıastırına. Şahin ALPAY BÜROLAR • Konur Sokak No. 24M Yenişehir ANKARA Tel: 17 58 2517 58 66idare: 1833 35 dışbasın... FRANKFURTER ALLGEMEİNE DAİLY TELEGRAPH Halit Ziya Bulvarı No: 65/3 . İZMİR Tel: 25 47 09131230 Matürk Caddesi, T H.K işhanı Kat 2/13 ADANA Tel: 14 55019 731 SS20 FÜZELERİ VE JAPONYA Federal Aîmanya'nın muhafa?akar gazetesi •Frankfurter A'lgemeine», Sovyetler'in Batı Avrupa'ya yönelik orta nıenzilli füzeleri Avrupa'dan çekme önerilerinin Japonya' yı kaygılandırdığına değiniyor. Gazetenin 20 ocak perşembe günü yayınladığı yorum şöyle: «SS 20 füzeleri sorununun doğuya kaydırılmasımn, Japonları telaşlandırması doğal. Japonlar henüz iki yıl önce İrkutsk bölgesinde 70 tane SS 20 bulunmasmdan fenygıhydılar. Bu. şimdiden Japonya'yı 300 atom bombasımn tehdiı etmesi demek. (SS 20 füzeleri 3 4 nükleer başlık taşıyabiliyor). Avrupa' da sıfır çözüme yakUışılırken, doğudaki füzelerin çoğalmasma Japonya seyirci kalmak istemiyor. İki yıl önceden söylediğimiz gibi SS 20'nin dünya çapında etkili bir silah olduğu gittikçe daha fazla ortaya çıkıyor. Bu yüzden SS 207er ancak dünya çapmdaki bir dengeyi esas alan bir anlaşmayla kontrol altına ahnabilir. Belki de bu, şu anda orta menzilli füzeler ve strateiik silahlar (Start) olarah ikiye ayrılmış olan görüşmelerin birleştirilrne sine yol açacaktır.» GROMİKO VE ALMAN SEÇlMLERl Londra'da yayınlanan «Daily Trlegraph» gazftesi lö ocak sa!ı gü nü yayınlanan bir yorumunda Sovyet Dışişleri Bakanı Gromiko'nun Federal Almanya ziyaretini «Federa! Aimanya'nın içislcrine müdahale olarak nitelendiriyor. Yorum şöyle: »Gromiko'nun Pederal Almanya'yı ziyaretinin başhca amacı, Sos yal Demokratlann 6 marttaki seçimlerde kazanmasına yardımcı olmak. Açıkça görünen füzeler konusundan başka Gromiko Batı Avrupa'nm ve özellikle Batı Almanya' mn savunma güçleriyle Amerika Birleşik Devletleri'nin askeri gücünün birbirinden ayrı görülmesini Bağlamaya çahşıyor. Bu amaca en çok Federal Aimanya'nın NATO' nun Cruise ve Pershing 2 füzelerinin yerleştirilmesi karanna desteğini çekmesi hizınet eder. Bu de Amenka'da, Batı Avrupa'daki Ame rikan kuvvetlerinin geri çekilmesini 'eğer Avrupa kendisini savunmaU is temiyorsa biz de Amerika'nın kendi savunmamnı güçlendirelinı' diyerilerin etkinliğinin artmasına yol açar. Böyle bir durumda doğacak durum, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlan öncesinde varolan duruma benzeyecektir.» INTERNATIONAL HERALD TRİBUNE Besan vo Yayan: CUMHURİYET Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş Türfcocağı Cad. 39/41, CağaloğiuİSTANBUL P.K.; 246 Istanbul, Tel: 20 97 03 (5hat) TAKVTM İMSAK 6.37 GÜNEŞ 8.18 ÖĞLE 13.26 İKİNDİ 1.3.09 ^ ( ) C A K l g 8 3 JARUZELSKİ'NİN BAS1N P0LİTİKAS1 Paris'te yayınlanan İnternational Herald Tribuns» gazetesi, Poionya'daki yönetimin basına karşı giriştigi sındinne operasyonundan sonra •sıranm yabancı muhabirlere gelmesi kaçınılmazdı» diyor. Yo rum şöyle devam ediyor: 'Darbeden sonra yönetimin ilk hedefi, tüm haberleşme uzerinde mutlak denetim sağlamaktı. Bu nedenle yasaklanan ilk huruluş Gazeteciler Birliği oldu Yüzlerce gazeteci görevden ahndı, düzinelerle ya yın organı kapandı. Yine polisin en etkili operasyonlan Dayanışma'ya değil. gizli matbaalara ve gizli radyo vericilerine yönelikti. Askeri rejimin yabancı gazetecilere karşı yeni bir sindirme kampanyası bu ay BBC muhabirinin sınırdışı edilmesiyle başladı. Daha sonra UP1 Ajan sı'nın muhabiri gözaltma ahnıp sınırdışı edildi ve Avusturyalı bir televizyon ekibine giriş izni verilmedi. Yabancı muhabirlerin hedef alınması kaçınılmazdı. Polonya hak kında dışanda edinilen izlenim sorun değildi. Önemli olan yabancı mulıabirlerin ülke dışına geçtiği ve yabancı radyolar aracılığıyla yeniden ülkeye dönen haberlerin gördüğu ilgiydi. Bu haberlerin çoğu yeraltı basını aracılığıyla elde ediliyordu.' AKŞAM 18.14 YATSI 10.49 KAHAMUHSEL İCBA MEMUHl.cOÜNDAN ÖDEME EMRİNİN İLANEN TEBÜGİ Dosya No: 902/950 Alacnklısı: Münevver Sarı Vek Av. Ismail Işyapan. Borçlu : Remzi Kuru Camıatib Mah. Cum. Cad. No: 23 Kaıaaıiır&eı Borç miktan : 195.500 TL. ve ıcra nıasrafları. Takibin Nevi: Borcıın tahsili ve tahliye. Alacaklı vekilinin hakkınızda yapi'Pi ıcra takibi sırasmda adınıza çıkiinlan 51 nolu ftHsı'at k i r a l a n n a ait ıhtarlı ödeme emri adresine leolijî erhlememiş ve zobıtaca yaptınlan ' lahkikatta da aaresıniz tosbit edılemerniş olduğundan adı geçan ödcme emrinin ilanen tebliftinG k;\rar verilmiştir, İş bu ihtarlı ödeme emrinin gazeude ilan edildiği tarihten itibaren normal 30 güniuk ödeme süresine ilaveten 15 dahil 15 gün 'Çinde iş bu b c c u ödemeniz. borcun bir kısmına vaya tarnamına ve alacaklmm takibine karşı itiraz;;ıız varsa 12 f ü n içinde açıkça ve sebepleri ile bir'ıkte 62'nc! maride gereğinco dilekçe veya sözlü olarak irra dairesin© bildirmeniz, kira aktıni ve sözı;şnıcc!eki imzanızı açık olarak reddetmediginiz takdirde .:kdi kabul etmiş sayılacağınız. yukarıdakj süreler içinde borcu ödemeniz veya itiraz etmezseniz dla^akimm Tetkik Mercii'nde n tahliyoııizi istcycbilectgi ve kesinltşen kira alarağmdan dolayı haciz talep edılebileceği ihtar olunur. 8.1.1983. lc. I.K.'nun ^69 Mad.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear