22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 8 18 TEMMÜZ 1982 YUKARI VOLTA HıfzıTOPUZ AFRİKA RÖPORTAJLARI Kara Afrika köylerinde icten bir konukseverlik var dini hergün bu ruhların arasmda sayıyor. Onlar herşeyi görüyor, izhyorlar. Kişi sıkı bir ruh denetimi altında yaşıyor. Bir yanda tannlar var, bir yanda atalann ruhlan. Bu, öyle bir baskı ki! Zavalh Kara Afrikah köylü ezildikçe eziliyor. Bir zamanlar sömürgeciler ezmiş Kara Afrikalıyı, sonra Devlet ezmiş, bir yandan da Tannlar ezmiş kendisini. Ka ra Afrikah insan sınırsız bir korku içinde yetişmiş. Doğal güçlerden kork, tannlardan kork, atalann ruhlanndan kork. însan dediğin de öyle güçsüz ki Hele Kara Afrika'nın ezici koşullan altında ve kimsesizliğı içinde. Işte Kara Afrikalılann dinsel Inancı «animizm» bu koşullann altında ortaya çıkıp gelişmiş. Kara Afrikalılann her halde yüzde sekseni ani mist. Afrikah katolik de olsa animist kalmış; müslüman da olsa eski geleneklerini, inançlannı sınırlı bir ölçüde sürdürüp durmuş. Animizm Afrika'da kıt'a çapında bir inanç •ukan Volta'nın baş kenti Ouagadougou.ya 360 Km. uzaklıkta eski bir kent var: Bobo Dioülasso. Burada Bobo etnik topluluğu çoğunlukta. Bobo Dioülasso az daha Yukan Volta'nın başkenti olacakmış. Ama, Mossi etnik topluluğu ağır bastığı için Ouagadougou başkent olmuş. Zaten ülkede Mossi'ler çoğunluktalar Ou agadougou başkent olduktan sonra Bobo çok yoksul kalmış, sönmüş ve ezilmiş. Bobo'dan Ouaga yoluna çı karken solda çardakh bir açık hava ban görüyorsunuz. Bann adı Gua Bugu. Akşam saat yedi Bar tıklım tıklım dolu Barın iki ya nına birer hoparlor yerleştirilmış. Afrika disko müziği çalıyor. Herkes birbirini tanıyor bu barlarda. Herkesle el sıkıştıktan sonra bir köşeye yerleşiyoruz. Hemen iç kiler geliyor. Karşı masadan göndermişler. Eski bir bak a n oturuyor o masada. 35 yaşında ya var, ya yok. Bir kaç yıl önce tanımıştım ken disini O zamanlar Kırsal Gelişme Bakam'ydı. Sanlıp öpüşüyoruz. Yann, diyor, sizi mutlaka Yegeseresso köyüne gö türeceğim Geleneksel bere 1ukarı Volta'da yağmtıriar başladı başlayacak. Hava ağır mı ağır, sıcak mı sıcak. Gökyüzu öğleye kadar kurşuni bulutlarla kaplı. Ama, öğleye doğru hava açılıyor. Öyle bır guneş çıkıyor kı. ısı kırkın altında değil. Bu sıcakların arkasından yağmurlar gelecek. Mayısta buyük yağışlar bekleniyor. Seller göturecek her yeri. Köylü yağmur mevsiminin hazırlığı içinde. Yağmur de mek bereket demek. Yağmur gelsin, elbette gelsin ama, bereketli olsun. Çatısı otla kaplı kerpiç kulübeleri seller götürmesin. Keçiler de relerde boğulmasın. Tohumlar yok olup gitmesin.. Yağ mur ölçüyü kaçırmamalı. Ne yapmalı öyleyse? Köy lerin birer tanrısı var. Yukan Volta'nın batısında ya şayan Bobo'lar bu tannya «Do» diyorlar. Köylüleri Do tanrısı koruyor. Demek ki Do'nun gönlunü hoş etmek gerek. Kurbanlar kesmeli Do tanrısına. Ama, Iş yalnız Do ile bitmıyor ki. Yağ Y murun tanrısı var, gökyüzünün tanrısı var, toprağm tanrısı var. Doğada ne kadar güç varsa o kadar tanrı var. Yoksuı Afrika köylü sunün korunması tçin bütün bu tanrılarm izni gerek. Ama güçsüz fukara Bobo köylüsü ne yapsm da sesinl tanrılara duyurabilsin? Kolay mı? Tanrılann da bın turlü işi var En iyisi araya aracı koymak. Aracılık da güç iş Tanrılar öyle herkesin aracılığını kabul etmez kı. Aracı olmak için ermiş olmak gerek. Yani. bir çeşit evliya olmak gerek. Afrikalılarm da kendi evliyaları olacak elbette. Köylünün say gısını kazanmış ve dlnsel tö renlere başkanhk etmiş bazı kutsal kişiler öldükleri zaman bir çeşit evliya oluyorlar. Onlarm ruhu köyün üstünde dolaşıyor. Onlar köylünün dileklerini tannla ra duyurabiliyorlar. Ataların ruhu köye ve köylüye kanat geriyor Bu yüce ruhlar köyü felaketlerden, afet lerden, salgmlardan, susuzluktan, yangmdan, savaşlar dan koruyorlar. Ölen yüce kişilerin ruhlan yok olmuyor. Kara Afrikah insan ken Köylünün saygısını kazanmış ve dinsel törenlere baskanlık etmis bazı kutsal kişiler öldükleri zaman bir cesit evliya oluyorlar ket töreni var. Görmeden bırakmam. Nasıl blr tören bu? Görürsün. Köyun bütün geleneksel maskeleri ortaya çıkacak. Oynayacaklar. Yılda bır kez olur bu tören. Köylü bu maskeleri yıl da bir kez görur. Bu fırsatı kaçırma. Tamam!. Ertesi gün pazar. Sabah dokuzda eski bakan dostumuz Saliayı evmden alıp kö yun yolunu tutuyoruz. Köyün kavşağına gelince Salia arabadan inip köylülerle ko nuşuyor Geç kalmışız, tören bitmiş Salia hiç olmazsa maskeleri görelim diye dayatıyor. Gidip köyün yaşhlanyla konuşmak gerek, diyorlar. Maskelere ancak onlaı karar verebilirler! Köy, kavşaktan bir kilometre içeride. Köyde kutsal bir sessizliğin ağırlığı seziliyor. On beş yirmi yaşlı kadm koyün alanınin orta yerinde toplanmış dönüyorlar. Başlannda toprak çömlekler, ellerinde sepetler, kutsal bir iş yapmanın ağırbaşhlığı içindeler Birşeyler mınldanıyorlar. Dua mı .şarkı mı, ağıt mı, anlaşıhnıyor. Zaten biz alanın öteki başın dayız. Salia töreni uzaktan izlememizi öneriyor. Oracıkta duruyoruz. Orta yere eli darbukalı bir erkek çıkıyor. O da birşeyler mınldanıyor. Sonra yaşlı bir kadın daha katılıyor bunlann arasına. Onun da elinde demir bir çomağa geçirihniş bir çift kelepçe gorülüyor. Yaşlı kadın kelepçeleri salladıkça tok sesler çıkıyor demirlerden. Yerde üç keçı yatıyor. Ayaklanndan bağlamışlar. Bunlar kurbanlık keçiler. Başlanna geleceği bildiklerinden nasıl bağınp inliyorlar... Sepetlerde tohumlar var. Yaşlı kadınlar tohumlan avuçlayıp birbirine kanştmyorlar. Yaşlı adam darbu kasma vuruyor Yaşlı kadın kelepçeleri sallıyor. Keçiler inliyor bir yandan. Gözleri faltaşı gibi açılmış üç beş yaşlarında çocuklar korku ile izliyorlar bütün bu olup biteni. Hiçbiri ağlamıyor. Köyün bütün fcadınlan köyün alanımla toplanmış bereket bayranu törenlne hazırlanıyorlar. ka bh* yaşlı kişiye bırakılacak. Köydeki maske sayısı hiç artınhnıyor. Bu maskelerin alınması, satıhnası da elbette hiç söz konusu değil. Bazı sanatçılar bunlardan esinlenerek taklit maskeler yapıyorlar Gerçek kutsal maskeler ise sonsuz bir saygı içinde saklanıyor. Maske taşıyıcılar bir süre sonra köyün arkasındaki otluklann arasmda kayboluyorlar. Biz de köyün alanma dönüyoruz. Yaşhlar yo ğun bir tartışmanın içindeler Hiçbiri başını çevirip bi ze bakmıyor. Kendilerini se lamladığımızı bıle görmüyorlar. Birkaç ay önce yaşlı lardan birı ölmüş. Yaşlılar şimdi onun yerine kımin ge çeceğini tartışıyorlarmış galiba Yaşlı kadınlar yine orta yerdeler. Sepetlerini yere koymuşlar. tanrı Do'ya dualar edip ürünlerin bereketli olihasını istiyorlar. Kurbanlık hayvanlann bö ğürmeleri duyulur uzaktan. Yaşlı kadınlardan biri yine kelepçeleri şıngırdatıyor. Gökyüzü karardıkça kararıyor. Yağmur boşandı, boşanacak. Bereketli yağmurlar Eelecek Yegeseresso topraklarına... Bayram geceleri um Afrika kentle< rınde. kasabalarında olduğu gibi Bobo' da da akşam oldu mu herkes sokaklara dökulüyor. Evlenn içi sıcak ve havasız olduğu için halk kapıların önünde sıralara tah T jta koltuklara oturup bütte gece birbirleriyle ahbaplık ediyor. Önlerinde birer alçak masa. Masalarm üzerin de birer gaz feneri. Bütün dükkânlar, terziler. sigara satıcıları, bisiklet tamircileri gece yansına kadar açık. Masalar dışanda Yemek dı şanda yeniyor. Bütun aş ev leri de açık. Yemeklpr açık ta kaynatılıyor. Gece Bobo'dan Ouaga'ya dönüyoruz Yollar bısikleüi insan dolu. Gece yarısı tek basşma köyüne, kasabasına donen kadınlara, kızlara rasthvoruz Korku dıye birşey yok Hiç kımse kimseden korkmuyor. Bir koyden geçıyoruz. Sonlık var Tamtamh. gitarlı bır orkestra Kara Afrika dans mu7ip:i cahyor Gençler yaşlılar orkestranın çev resinde oynuvorlar Bir yan da da bevaz maskeli insanlar goruluyor Yapraklardan oluşnn piysilere burünınu^lc» On'nr da ortada dö ni'ıvot'lar Bunlara «Beyaz maslvPİiler» denıyor Kövlüler BerrkPt bavrammı gecelevin de bu cesit t^tenlerle surdvıruvorlar ^rabayı vohın kenarına cekiyorjz Çocnklar ku"şatıvor çevremizi. Sonra köyluler de geliyor. El sıkışıyoruz Herkes güler yüzlü, neşeli, keyifli. Bir süre sonra beyaz maskeliler de gelip karşımızda gösterller yamvorlar El sıkışıyoruz Kimse bizi yadırgamıvor Kara Afrika köylerinde övlp icten bır Uonukseverlik var ki. Tamtamlar çalınıvor bir yandan. însanlar orta yerde dönüyorlar Beyaz maskeli, yaprak giysili kutsal kişiler de bayrama canlı bir renk katıyor. Işte Kara Afrika köylerinde geleneksel bayram geceleri. YARTN: TSCÎ GÖÇÜ KÖTÜ ETKİLER YARATIYOR... 1NEGÜZELDİR 7I eyzemlere yaptığımız küçük ge zi. babamın izin günlerinin sonuna konulmuş blr nokta olurdu her yıl. Ardından evimizin önündeki sokağa, arkadaşlarımın arası na dönerdim. Akşamları yeniden ellerim çenemde kapı eşiğine otur mak, yeniden o hüzünlü yalnızlık! EU çantalı bir adam sokağın köşesinde bellrlnce yeniden umutlanmak! Tıpatıp aynı değildl yine de. Her İzin ertesinde değişen bir şeyler bulunurdu. Daha önce yaşamadığım bir şeyleri yaşardım o günlerde çün kü. örneğin yeni yenl öğ rendiklerim olurdu babam hakkında. Etkislnde kalırdım bunlann. ölümle sonuçlanan kazaları öğrendlkten sonra da öyle olmuştu. Onu yenl kazalardan koruma nın yollarını aramıştim. llk akla gelen dua etmekti kuşkusuz. Ama ne dense yetinemedim bununla. Aradım taradım, küçük bir uğur buldum sonunda. O pırıl pırıl lokomotifte olmak kimbilir .ne güzeldi? yordu dişlerinin arasından. Hızlanıyordu sonra. Alnımı rüzgâra uzatırken gözlerimı kapıyordum. Evler, direkler, bah çeler birbiri ardınca gelip geçecektl kimbilir ne güzel! Vagon penceresinden görünenler kimbilir nasıl canlı, ele avuca sığmaz olurdu lokomotiften bakmca! Bir de buna, sürücülerden başka kimsenin ulaşamayacağı bir yere ulaşmanın o başdöndürücü keyfinl ekleyin! ÎR süre babama açmaktan çekln dim bu düşü. Na sıl olsa kabul et mez diyordum. Ama blr türlü önüne geçemiyordum, her gün biraz daha dallanıp budaklanıyordu. lçlmde. Zaman zaman babama ondan söz açmayı da sürdürdüm. Kimbilir belki bir gün.. ONUNDA o gün de geldi. Nasıl oldu, neden karar değiştirdi, anlayamadım. Beni lokomotife bindlrmeyi kabul etti. Böylece düşüra gerçekleşti. Bir düşün gerçekleşmesi İçln onu çok istemek gerektiğini ilk kez o vaklt anladım. Bir akşamüstü, uzaklardan getlrdiği trenl bekleyecektim Yenikapı durağında. Durak yanın dan değil, öteki yandan, kimsenin göremeyeceğl blçimde alacaktı beni lo komotife. Sirkeci'ye kadar birlikte gidecektik, yine kimse görmeden inecektim orda. Birlikte eve dönecektik sonra. Düşümdeki gibi olmadı hiçbir şey. Gerçekten daracıktı lokomotifin fçi. Konuşulanlar duyulmuyordu gürültüden. öylesine sarsıntılıydı ki ayak ta durmak basbayağı güçtü. Hele kömür atmak üzere ocağın kapağı nı açtıklannda. alevlerl yüzüme doöru uzanan atesln sıcakiıgmdan kaça cak yer bulamamış. men fliliml çıkanp vüzümün önüne eermistim. Düdüfeü öttürürken de iyice zorlanmıştım, çünkü kolu çekmek sanıldığı kadar kolay değildi. Yüzümü rüzsâra tutmak da Öyle. Kırbaçlanmış gibl yanaklanm acımıştı. Bütün bunlara karşm dflsümü savunmaktan pe rf kaimadım o günden sonra da. SHzülüp giden bir tren o sündpn sonra da güzel göründü gözüme. Hevecanlarıma yenl heyecanlar eklemeyl sür dürdü. Üstelik her döşün altında blr gerçek yattığı o günden sonra yerleştl kafama. Trenler yalnız Insanları taçımiyor. onîan düşlerle renginlestirlyordu aynı zarnfnda. Ve bu düsleri va ratan valnız lokomotlfler değfl, derlleri yaz kış o dayanılma? sıcakla kavrulan. yanaklan rflzgârla kırbaçlanan sürücülerle ateşçtlerdi. Maskeleri yaşlılar değil, gençlet taşıyor. Bunlar aneak yılda bir kez kullanılıyor. T POLITIKA VE ÖTESİ Mehmed KEMAL Bu kez, 18. Türk Dil Kurultayı'na telgraflarla, telefonlarla, balmumu yapıştırılmış mektuplarla çağrıldığımız için görev duygusu ile glttim. Sabahın köründe dedikleri erken saatlerde evden çıktım. Beni Akatlar'dan alana götüren taksl 1200 liramı aldı. Alanda rasladığım Doğan Hızlan, benim glbi telefonlar, telgraflarla çağrıldığı İçin, «Herhalde önemli bir toplantı olacak» dedi. «Çogunluğun sağlanması tçin oyumu kullanacağıtn, öğleden sonra he men döneceğim.» Yurttaşlık görevlne bağlıydık. Uçağımız 15 dakika geclkme İle kalktı ama, neyse Esenboğa'ya vaktlnde lndi. Nasrettin Hoca'nın boyadan kazandığı gibl. kaptan pllot da geçikmeyi havadan kazandı. Recep Bilglner, UNFRCO toplantısına gidiyormuş. yolda. eski seçim günlerinl anarak söyleştik Dil Kurultayı. elbette, çok önemli bir toplantısını yapıyordu. Düşmanları "son donemde kıyasıya saldırmışlardı. dostları içerde bir oranda bir birlerine girmişlerdi. çok lnce eleyen sık dokuyan bir denetim görmüştü* Bu toplantı da olgunluğunu, yeteneğlni, yeri doldurulmaz olduğunu kanıtlamak zorundaydı. Herkes böyle ml an lıyordu. bilmiyorum ama. ben böyle ba kıyordum. Böyle ml oldu? Durun anlatacağım. Daha toplantıya katıldığım an, görüştügüm birkaç klşinin anlatmaları, kendi gözlemlerimle saptadım kl, hastalıklar olduğu gibl duruyor, yenilmemiştir. Onlar genel yönetim kurulu diyorlar. ben 'merkezl umumt* dlyeceğim, 35 kişilik kurul, birkaç gün önce. torba listeslnl yapmış. Üsküdar*! seçmişti. Hanl böyle olmayacaktı? Havır, hastalik birkaç şıringa ile geçmez 1 kl .. Bpnim de. eokiarinın da tadt kaç mıştı. Kurum, üstünde estirilen kara bulutlarla da, tarihsel işlevlyle de yaralıydı, klmse dokunmak lstemlyordu. Kakat yönetlciler. herkes saldirsın dlye ellerinden ne geliyorsa esirgememişlerdl. Ne aymazlık!.. Kurum'un başından bugüne dek ne amaçlarla kurulduğunu, nasıl işledlglni. kimlerin elinden kîm'erln eline geçtiğinl, düşmanlannm nlyetlnl hep1mlz biliyoruz. Ylnelemeye gerek yoktur. Üstünde Atatürk'ün kolu kanadı vardır, oradan başlayahm. Atatürk, kuşkusuz büyük bir akslyon adamıdır, blr Yenilenmek ilkesl değll, blr çok llkelerl vardır; bir devriml değil, blr çok devrimleri vardır. Bundan ötürü aksiyon adamı diyoruz. Atatürk'ün devrimleri arasından bir tane devrimini, ilkelerl arasından bir tane llkeslni alıp yola çıktığımız zaman tartışmalar, çekişmeler, kavgalar da başlıyor. Kurum'un yakm dünkü ve bugünkü yönetiçllerl, kendilerlne göre Atatürk'ün bazı llkelerlni benimsemlşler, ona sıkı sıkıya sanhnışlar, hiç bir ödün vermedikleri İçin de bağnazlaşımşlardır. Kurumun karşısmda olan tu tucu dedikleri de, gene Atatürk'ün bazı llkelerine sarılarak. bugtinkü yöneticllerln üstüne vardıkları, ödün istedlkleri zaman, bir anlamda ilerlçl olmuşlar, yönetiçllerl değiştirecek yerde, kurumu yıkar görünmüşlerdir. Şurasında haklılar. ylrmi yıla yakın bilirim, yönetlciler demokratlk olarak değiştirilemiyor, hastahk burada... Öyle bir hastalık ki, bazı yönetlciler değlşmiş gibi olsa da, yeni gelenler eski hastalığa bulaşmış geliyorlar. Hatta bu hastalığı Antep çıbanı gigl görenler var. Bilim, politika, yönetim. karşıhkh 6dün almalar ödün vermeler, uzlaşmalar, değişmeler değlştirmeler sanatıdır, bu işlemlyor. Şunu da söyleyeylm, para günümüzde çok şiştiği içln, Atatürk'ün bu kuruma koyduğu para. devletln de, özel sektörün de böylesl kültür kurumlanna koyduklarından çok fazla olduğundan herkesln gözü orda! Bu parayla kültür alanında çok daha 1yi. verimli. geliştirici lşler yapılabilir. Sosyalist ülkelerde gör düm, beledlye bütçelerinln sağladığı çok daha az paralarla çok daha verlm11 lşler yapılıyor. Atatürk, Samsun'dan Ankara'ya doğru gelirken, Kurumun ellndeki paradan çok daha azıyla bir devrlm yaptı, düzenl değlştlrdl: bir aksiyon adamıydı. llkelerl ve devrimleri tartışması bırakılarak aksiyonu almsa ve yola çıkılsa çok daha büyük lşler yapılabilir. Bence bu yapılmıyor. yapılamıyor. Çün kü donukluk var. Bu parayla, her alanda çağdaş blr atılıma geçllebllse Kurumun üstündekl kara bulutlar kalkar. Yapılmazsa, kara bulutlar artar, getlr dlğl iş ve kurumun ardında her şey yiteblllr. Görmüyor musunuz, partller yitlyor, şöhretler siliniyor, «eskiyenln yerinl yenller alıyor? bizim evde blr araya gel dikçe, iki katı birbirine bağlayan tahta iç merdiveni tren yapardık. Ben sürücü olmayı yeğlerdim elbet. En üst basamakta, kolumun birini korkuluğa yaslayıp sü rücüler gibi dururdum. Yanımda da bir ateşçi olurdu. Duraklara yaklaş tıkça kolumu yukardan aşağı şöyle bir indirip düdük sesiyle öterdim. Ateşçi merdiven altmdaki kapının aralığından kürek kürek kömür atar dı ocağa. Gerl kalanlan ise öteki basamaklara, yani vagonlara yerleştirirdim. Yolcu olarak. Bütün bunları yaparken büyük blr tad ahrdım ya, bir gün sahid lokomotife binmeyi iste mek hiç aklımdan geçmemlşti. Teyzemin oğ s B • yi ama, maskeler nerede? Köyün Yaş lılar Kurulu maskeleri görmemize izin verecek mı? Bekliyoruz. Böy le bir törende eski bakanın hiç sözu geçmiyor. O da sıradan bir vatandaş Kimse gelip bizim eski bakan dostumuzu ağırlamıyor. Kutsal bir sessizlik içindeyiz. Bir süre sonra Yaşhlar Kurulu'ndan haber geliyor: Bekleyecekmişiz. Daha bir kara ra varamamışlar. Bekliyoruz. Yanm saat sonra habercl yine yanımıza geliyor. Salia'nin kulağına birşeyler söylüyor. Maskeleri görebilecekmişiz. Ama, köyün ar» kasında bir yerde. Çünkü maskeler bir yılda ikind bir kez köyün alanına çıkartılamazmış! Kalkıp haberclnin gösterdiği yere gidiyoruz. Blr süre sonra maskeli kişiler sıçraya oynaya oraya geliyorlar Maske taşıyıcılann bütün gövdeleri maskelerin yanlanndan sarkan renkli sazlarla örtülü. Bu sazlar yerlere kadar uzanıyor. Mas keli kişiler karşımızda sıra oluyorlar. Biz de saygı ile kendilerini selamhyoruz. Her maske atalardan birinin ruhunu simgeliyor. Her maskenin Yaşhlar Kurulu'n da bir bakıcısı var. Ama, maskeyi yaşhlar değil, genç ler taşıyor. Kuruldaki yaşhlardan biri ölecek oldu mu, maskenin koruyuculugu bşs Maskeleri görebiliyoruz * * I Babam işe gltmek üze re evden aynlırken yalnızca boynuna sarılmıyordum artık. Kapının önünde duruyor, boyum erişmedlğinden blr iskemleye çıkıp şapkasının alınlığındaki sarı ma denden küçük lokomotife yumruğumla üç kez üst üste dokunuyordum. Bu uğurun onu koruyacağına yürekten lnanıyordum. Nlteklm babam da lnanıyor olmalıydı kl lu isteylnce blrden içimher keresinde benim lsde yepyenl bir özlem be kemleye çıkmamı sabırla lirdi. Konuşmalarda söbekllyor, hatta şapkası pti. edilen ya da duraklar na ulaşayım dlye biraz, ' da önümüzden hızla ada eğiliyordu. kıp giden o pırıl pınl lo komotlfte olmak kimbi• ZÎN erteslnde de lir ne güzel, ne heyecan ğişlkliğe yol averici blr şeydi! üstellk çanlardan biri babamla blrllkte, onun de teyzemin oğ sürdüğü bir lokomotifte! lu olmuştu. Daha doğruDalıp dalıp gidiyorsu onun blr isteği. Loko dum artık. Daracık demotifin nasıl işledlğlni u mir basamaklardan tırzun uzadıya sormakla mandığımı düşlüyordum. kalmamış, blr keresinde Kapıdaki san ay yıldıza kendisini lokomotife binellmle dokunuyordum udirmesinl lstemişti basulca. Düdüğü öttürüyor bamdan. dum. Yol veren kolu çeO güne kadar hiç dflkiyordum yavaş yavaş. sünmemlştim bunu. OyTekerler dönmeye başla sa kimi oyunlarımıza loyınca sarsılıyordu lokokomotif de girerdl. özelmotlf. «Cuh.. cuh..» seslikle komşu çocuklarıyla leri ve ak dumanlar salı i Umduğum glbi de oldu, kabul etmedl babara. Görevll olmayan birlni lokomotife blndirmek ya , saktı. Suçlu düşerdi sonra. Hem Şyle güzel yer de değlldi lokomotifin 1çl. Sıkmtıdan ve sıcaktan ne yapacağımı bilemezdim. Elim yüzüm yağlanır. kapkara keslllrdi. Gözlerlme kömür tozu kaçardı Söyledlklerlnden yasağa ve suça illşkin, olanlara iklım yatıyordu. Ama ötekllerl, vazgeçeyim diye îöylemlşti herhalde. Yoksa o kadar erisll YARTN: SKVMEKLE mez, pırıl pırıl, heyecan ÜZÜT.MKK lı bir ver, dediği gibl ola ARASÎNDA mazdı. Düşümden vazgeçme BOCALAYIP dlm. Uzun süre yaşattım DURDUM...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear