22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 czacı, geçmişte ilaçlann büyük bir bölümünü kendisi üretirken, günumüzün teknolojik ve ekonomik gelişmesine bağh olarak, üretilmiş spesialiteleri hastaya ulaştıran bir dağıtıcı işlevini üstlenmiştir. Oysa .eczacüık eğitlmi ve öğrettmi ve, ren kurumlarda (buna pek çok Batı ülkesi de dahildir) bu yeni duruma uygun veya 1 bu durumu değiştirebilecek yenilikler yapılamamaktadır. Ama hiç bir zaman engellemeler uzun süremez. Nitekim, eczacılık eğitim ve öğretiminin değiştirilmesi ge rektiği, bu yapılmazsa bu mesleğin tüm saygınhgını yitireceği konusunda güçlü bir kamuoyu oluşmaktadır. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 22 HAZİRAN 1982 E Eczacılik ve Eğitim Bilgi ezberleyerek enerjisini tüketen eğitim yerine; mesleğini gerçekten seven, mesleğe yeniden saygınhk kazandıracak ve hi7İa gelişen teknolojiye katkıda buiunacak genç eczacılar yetiştirebücu bir eğitim gerekli. Doç. Dr. Osman ÖZDEMİR Î.O. Eczacıhk Fakültesi öğretim Üyesi radikal değişiklikler öneriUrken Türkiyemizde durum nedir? Bugün Türkiye'de büyük masraflarla ve emekle yetiştirmeye çahştıgımız eczacıların büyük çoğunluğu eczane açmaktadır. Endüstride çahşmak isteyenlerin ne derece hazır olduklan da şüphelidir. Eczacının. bir türlü sağhk hizmeti içinde gereken işlevi üstlenememesinde eğitimin rolü büyüktür. Eğitimde değişiklikleri planlamaya, günümüzde var olan uygulamayı ve gelecekte eczacıhk uygulamasmın kazanacağı boyutları doğru saptayarak başlamahyız. Çagımız. uzmanlıklann daha dar alanlara yöneldiği ve mesleki uygulamaların daha çok interdisipliner ekiplerle yapıldığı bir çagdır. Eczacıhk uygulaması ve eğitimi de bu genel yönelişin içindedir ve olmak zorundadır. Buna uygun olarak eğitimde farklılaşma ve uzmanlaşma gereklidir. Eczacılik eğitiminde köklü bir değişiklik yapıhnası, elbette geniş çaph bir araştırma ve pek çok öğretim üyesinin katkısını gerektiren bir çahşmadır. Bu nedenle aşağıda yapılan saptamalar ve öneriler yalmzca kişisel kanaatimi belirtmektedir. Yeniden düzenlenmekte olan Yüksek Oğrenim Kurumları'nın ve eğitimlerinin 1yileştirilmesi sürecinde. eczacıhk eğitimi gözden geçirilirken yararh olur umuduyla, mesleğimle ve eğitimle ilgili sorunlan sunmaktayım. öğrencilerimizin kendi tercihlerine yeteneklerine ve ülke ihtiyaçlarına göre yapılabilecek bir aynmla, farkh mesleki uygulamalar için farklı eğitim vermeliyiz. Bunlann birincisi, şündi varolan uygulamanın bir uzantısı olarak, dağıtıcı işlevini sürdürecek eczacıların eğitimidir. Bu eczacılar üaçlar hakkında yeterh bilgilere sahip olmalı ve hastayı eğitici ve izleyici bir işlev kazanmalıdırlar. Bugünkü uygulamada eczane eczacısı arkadaşlar. ilaçlann kullanımını etkileyen faktörler hakkmdaki bilgilerini yetersiz hissetmekte, bu yetersizliklerini giderip, hastalannın soruiannı yanıtlayabilmck için daha çok ilaç bilgisine iht.iyaç duymaktadırlar. Ikinci olarak. sağhk hizmetlerinın, dünyadaki gelişmeye paralel olarak sosyal güvenlik kapsamı içinde kurumlaşması ve yaygınlaşması, ülkemizde de eczacıhk uygulamasma yeni boyutlar kazandıracaktır. Bunlardan birisi, büyük hastanelerde, hastanenin kendi tüketimini karşılamak iizere bir çok temel preparatm üretilmesidır. Dünyada pek çok uygulaması olan bu hastane üretimi, eczacıyı basit bir aracı durumundan çıkanp, etkin üretici durumuna getirecektir. Bu boyuttaki işlevi karşılayabilmek için gerekli donatım, sağlam teknik bilgiler ve kontaminasyon, sterilizasyon, ilaçlann dayanıklıhklannin devamı ve geçiksizlikleri gibi konularda daha fazla bilgi ve beceri kazandırarak sağlanabihr. •*• Bir başka boyut da, hastanelerde sağhk hizmeti veren ekibin temel bir ögesi olan eczacınm, gerekli farmakodinamik ve farmakokinetik bilgilere ve klinik farmakoloji tekniklerine hakim olarak, optimum tedavi için uygun doz tablosunu kararlaştıran eleman olmasıdır. Her hasta için ayn tedavi dozu olduğu gerçeği, bu uygulamayı zorunlu kılmaktadır ve sağhk hizmetlerinin modernleşmesi sürecinin erte 1980 yılında lspanya'da yapılan 40. Uluslararası Farmasötik Bilimler Kongresi'nde, Buffalo'daki New York Devlet Üniversitesi Ecz. Okulu Farmasötik Profesörü olan Gerhard Levy, «Eczacıhğın ya büyük ve heyecanlandırıcı bir gelecek veya bayağıük ve unutulmanin eşiğinde olduğuna içtenlikle inamyorum» demekte ve bu eşiğin aşılabilmesi için gelecekteki eczacıların eğitimi konusunda öneriler sunmaktadır. Bildirisinin sonunda, «Eczacıhk eğitimi büyük degişimleri gerektirmektedir ve şimdi eyleme geçmenin tam zamarudır» demektedir. Öneriler bölümünde eczacıhk eğitiminln gerçekçi olması gerektiğini vurgulamakta, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki eczacıhk eğitiminin organik künya. fizik, ilaç analizi, farmakognozi ve reçete hazırlanmasına ağırlık verdiğini, oysa mesleki uygulama için çok gereken fizyoloji, patoloji, bi, yokimya, farmakoloji ve toksikoloji, tedavi, bifarmasötik ve klinik farmakokinettğe yeterli süre aynlmadığını söylemektedir. Eczacıların işlevini tanımlarken de diğer sağbk elemanları için tedavi konusunda danışman, ilaç tedavisinin düzenleyicisi ve hasta için de eğiüci görev yapmalıdırlar. Klinik eczacılar, her hasta için ilaç dozajıru optimize etmek için doktora yardım etmelidirler. Bu uygulamayı sürdürebilecek beceriyi kazanabihnek için, şimdi pek çok okulun programmda dikkate alınmayan biolojik ve klinik bilimlerin, aynca basit İnformatik, ekonomi politik ve davranış bilimlerinln ögretilmesi gereklidir» demektedir. C). Amerika Birleşik Devletleri gibi saglık bizmetleri ve farmasötik endüstrinin üst düzeyde olduğu bir ülkede bile böylesine Ienemeyecek bir aşamasıdır. Öğrencilerin çok küçuk bir kesimini ügilendirecek olan yönlendirme ve eğitim de, bilimsei bilgi ve araştırma üretecek eczacılarla ilgili olan, yani araştırmacı ve bilim adamı yetiştirmeye yönelik olandır. Bu alanda da standartlar saptanmah, çağdaş bir eğitim programı yapılmalı, geleneksel usta çırak eğitiminden kurtarümalıdır. Bu müfredat programı saptanırken ekonomik gerçekler ve dünyadaki uygulamalar gözönune alınmalıdır. *•* Doktora eğitim programı hazırlanması, pek çok açıdan eczacılik eğitimine katkıda bulunacaktır. tyi bir doktora programı, lisans eğitiminin de kalitesini yükseltecektir. lki aşamada eğitim verme zorunluluğu, öğretim üyelerini de daha yenilikçi, araştırıcı ve mesleğin ufkunu genişletici bir çahşmamn içine sokacaktır. Eğitim, güncelliğini ve geçerliliğini yitirmiş bilgiler yı?ını olmaktan çıkıp. mesleğimize yön veren bir niteliğe bürünecektir. Aynca, doktora almıs eczacılara endüstride uygun çalışma alanlan yaratılmalıdır. Sağlık Bakanlığı, ilaç kontrol işlerinde. klinik eczacıhk alanında çok sayıda eczacıya doktora yaptırmalı ve bu elemanları rasyonel bir şekilde istihdam etmeüdir. Bugün doktora diploması ile eczane açmak zorunda kalan eczacıların meslek sevgileri ve emekleri boşa harcanmamalıdır. *•* Gelecekte gerçekleşeceğini öngördüğüm bu dört farklı mesleki uygulamada ve bu uygulamaların perektirdiği eğitimlerde ortak olan en önemli bileşen. problem çözme yeteneğinın kazanılması ve yaratıcıhktır. Zeki ve bilgiye aç gençlerin tüm beceri enerjilerini defalarca tekrarlanarak ezberlenmiş sınav sorulanna harcayarak tüketen eğitim yerine, mesleğini gerçekten seven, mesleğıne yeniden saygınlık kazandırmak isteyen ve hızla değişen teknoloiik ve bilimsei dünyaya katkıda bulunabllecek genç eczacılar yetiştirebilen bir eğitim seliştirilmelidir Bu, mesleğimize ve ülkemize duyduğumuz saygının gerektirdiği bir sorumluluktur ve he r türlü kişisel çıkarın ötesınde düşünülmelidir (*) Levy G. Pharmaceutlcal education in the future. Drug intelligence clinical pharmacv 1981, 15:590. Parasal... Dolmuşta şoför verdiğim yüzlüğü aldı; bir ellilik iki beşlik verdL Madenden iki beşlik; kuş gibi hafif; düğme gibi küçük. Aldım ellme, evirdim çevirdlm; beş 11rahk, eskl günlerin beş parahğı gibi bir izlenim bırakıyordu. Kâğıt elli lırahk öylesine, yıpranmış, kirlenmiş, tirfillenmiş, bozulrnustu ki «ne yapayım» diye düşündüm. Yanımdaki yolcu parayı evirip çevirdiğimi görünce, duygularımı anlamış gibi konuştu: Kâğıt para hiç dayanmıyor. Madenden 5 lirayı gösterdim: Bu ne işe yarar? Hiiiç, at gitsin. Bir başkası lâfa karıştr. En iyisi savaştan sonra Fransızların yaptığmı yapmak, sıfırları atmak.. Nasıl olacak o iş? Vallahi ben olsam 10 lirayı 1 lira sayarak işe başlarım: 10 liradan aşağı birşey satılıyor mu piyasada? Satılıyor. Şimdi satılsa bile bu gidişle altı ay sonra satılmaz olacak, sağdan birer sıfır atmalu • IMF (Uluslararası Para Fonu) Ankara'da Incelemesini yaparken dolmuşta para politikası böyle konuşuluyordu. Para düzeninde bozukluk vardı. Kâğıt paralar arasmda hemen göze çarpan orantısızhğı kaldırmak' gerekmez miydi? Yeni çıkan beşbin llralıklar, 50 liralıktan küçüktü. İnsan çelişkili duygular arasında kalıyor: 15 bin lira aylığı olan, aybaşında Üç tane küçücük kâğıt parçası alınca aşağıhk duygusuna kapılıyordu. Hem beşbin liralığın dalgınlıkla 5 liralık kâğıt para gibi kullanüması lehlikesi de vardı. Aşağıhk duygusuyla korku güdüsü birleşip kişide ruhsal bir baskı yaratıyordu. Bin liralık beşbin liralıktan büyüktü. Oysa daha küçük olması gerekmez miydi? Madenden 5 liralık, boyuyla posuyla öylesine ufalmıştı ki «ben hiç bir İşe yaramam» diye bağırıyordu. Orantısız bir paraydı yeni 10 liralık; ötekl yarısını arıyor gibiydi. Cebine 30 bin lirayı binlik olarak koyamn cebi şişiyordu; otuzbinl 5 binlik o'arak koyanın cebinde sanki hiçblr şey yoktu. Paranm değeri öylesine hızla değişmiştl ki bir öğle yemeğini 10 bin liraya yemek dogal: en az ücretin 10 bin brüt düzeyini aşnıası tehlike sayılıyordu. • Kinılsl «aybaşjnı nasıl getlreceğim?» diye tasalanırken, kimisi de düşünüyordu: Paramı ne yapayım? Ne blleyim ben!.. Parasal politika cok lyi jçidiyor; bu yolda yörtimell: çok yakında «Türk Mucizesi» gerçekleşecek. c/cıplasmo pkurlartian HBurhan I 1920'li ^ıllarda Direklerarası: 1 ndokuzuncu yüzyıl sonlanyla yirmlnci yuzyılın ilk dörtte biri arasında en parlak dönemini yaşamış olan Direklerarası, otuz yıldır yok. Türk sahne sanatçılanıun çeşitli türlerini hiç değil bir yarım yüzyıl banndırmış Direklerarası'nın en son tiyatro yapısı olan Millet tiyatrosu (son adtyla Tu» ran Sineması), önce naylon deposu olarak kullanıldu Sonra, İstanbul Belediyesi'nin ve Anıtlar Yüksek Kurulu'nun gözleri önünde büsbütün yok edlldl. Yapıldığı yıllann Batı dünyası tiyatro örneklerine uy gun olarak atnalı biçiliminde dört katlı yapılmış Millet Tiyatrosu, kaşlagöz arasmda seksen odaiı bir iş hanı oluverdi. Direklerarası sadece bir semt, bh" eğlence mer kezi değildi. Osmanlı imparatorluğunun tiyatro ha reketleıi oradan kaynaklanırdı. Ünlü Fransız tiyat ro adamı Andre Antoine'nın Türk tiyatrosunu kurma çalışmalan da Direklerarası'nda Letafet apartmanında başlatılmıştı. Sonralan îstanbul konservatuvarı için bir yer olarak yine Direklerarası'nın seçilmesi bir rastlantı değildir. Direklerarası, Osmanlı toplumunun beğeni ve kültür düzeyine karşılık veren bir çevreydi. Birinct dünya savaşı yıllannın kapkaranlık îstanbul'unda Direklerarası, hiç değil yılda bir ay ramazanda aydmlık. neşeli ve gözahcıydı. Dükkanlann önünde sütunlar yoktu amma, canulıgı, renkliliği vardı. Batı Anadolu Cimento Fabrikası yöre sakinlerinin yasamını etkiliyor sil, köyün çevresl nar aftaç lan, ayva ağaçları, şsfta'.ı eğaçları, erik ağaçları, r.nn r.slin ağaçlan, kayısı aj?açlsn, dut ağaçlan, zevtln a^açl'an ve benzeri meyva ağeçlanyla doluydu. , Domates, pathcan, fasulye. kabak, bakla, ve benzeri seb zeler de köyümüzde yetişirdı. Bu, meyve ve sebzeleri, o zamanlar Izmir ve Bornova hallerine satılması için gönderildiği gibi yolu köyümüz üzerînden geçen yolcu lara da satasata bitiremez dık.. Bizim burada yaîâyan halkuı deyhniyl« .kurttar kuşlar da yesin, kalanı insan lara yeter» dedikleri zaman artık unutuldu. Çünkü mey ve ve sebzeleri toplarken bu deyimi söylüyorduk, söyleye mez olduk. Neden mi uautuldu, mi söyleyemez olduk?.. Köyümüzün bir kilometre kuzeydoğusuna. bundan on yıl önce Batı Anadolu Çi mento Fabrikası kurulunca, meyve ağaçlan günden gü ne kunımaya başladı ve yal nızca şimdi zeytin ağaçlan kaldı. diğer ağaçlann hep si kurudu. Zeytin ağaçlan kurumadıysa da, eski gibi zeytin vermiyor ki. Sebzeler de artık yetişmiyor. Bir zamanlar çevresi yemyeşil ağaçlarla dolu olan köy şim di çevresi kurumuş, sanki bir cehennem olmuş. Beyaz ölümden ağaçlanmı zı. sebzelerlmizi daha doğru su köyümüzü koruyamadik (daha doğrusu koruyamazdık, çünkü zamamnda bazı köylü vatandaşlanmız duru mu devlet yetkililerine yan sıtmış, yetkililer de ilgl gös termemişler). Ağaçlanmızm hepsi kurudu, sebzeler de ye tişmiyon köyümüz şimdi be yaz ölümün etkisi altmda.. Sağlık yetkililerine göre, çl mento tozunun insan sağhğı na da etkisi varmış (sağhk yetkililerinin söylemesine ge rek yok. bu gözle görülüyor İnsan sağhğına zararh olduğu) ağaçlann meyvelerlnden yetişen sebzelerden vazgeçtik hiç olmasa kendlmizi koruyabllsekl... Çimento tozunun. sağhk yetkililerince zararh olduğu belgeleniyor, Doğanlar Köyü. Naldöken Köyü ve çevre sinde yaşayan insanlarra sağ hk durumu sözkonusu oldu gu için, Batı Anadolu Çimen to Fabrikası'nin bacalanna fi litre takılmasının sağlanma sını sayın Devlet yetkililerin den dilerim. Ali Ihsan tŞLEK Doğanlar Köy Halkından Bornova = ÎZM1R + O Batı Anadolu Çimento Fab rikası'run tozu, Doğa.ıar Kö >TJ. Naldöken Köyü ve çevre si üzerinde beyaz ölüm gibi oolaşmaktadır. . 1966 yıhnda Doğanlar kö yüne geldiğimde, «cennet de dikleri yer herhalde burası» demiştim. Her taraf yemye Emeklinin aylık alırken cektiği cile Emekliler birikmiş bankada. Bekllyorlar... Ellisinden altmışına, altmışından yetmişine, yetmişinden seksenine dayah kişilert görursunüz orada. Saçları, sakallan kırlaşmış insanlar Içlerinde dinç olanlar pek az. Kimınin beU bükülmüş, kiminin eUeri titriyor, kimileri güçlükle ayakta durabiliyor. Üç ayiiKlarını almak için gelmişler. Ama nasıl alacaklar? İçerisi o kadar dolu ki... Üstelik yoğunlaşan sigara dumanlarıyla havasız. Bir yerden bir yere sürtünerek, itişerek geçmek zorundasımz. Saatler geçer, kalabalık azalmaz. Gunler geçer gene azalmaz. öğlen olur, akşam olur, aylıgımzı alamadan evinize dönmek zorunda Kalırsınıı. En azmdan dört beş gün bu böyle sürer. Oylesine karışıklık, öylesine düzensizlik... Ustelik, orada görevli birkaç memur da boğul&cak du. rumdadır. Emekli kadm ve erkekler yorgun, bitkin ve şaşkındırlar. İçlerinde ayın biri olunca borçlarım ödeyecek olanlar, ev kirasım vermek zorunda olanlar bulunmaktadır. Adam ne yapsın? En az dört beş gün bankada mı bekleSin? Bankada çaresizlik içinde bekleyen yaslı emeklileri kim görürse görsün yüregine büyük bir acı çökecektir. Devletine, milletine en az otuz sene hizmet vermiş olan bu kişilerin böyle bir duruma düşmeleri mi gereklrdi? tnsana saygı başta gelen görevlerden biridir. Hele bu insan yaslı olursa işin anlamı bUsbütün değişir. öyieysa bu aylık alma işini kolaylaştırmak mümkün değil midir? Yoksa bu acınm böylesıne sürmesi mi gerekecek? Her işin bir kolay yolu vardır, yeter ki, içtenlikle çarelerinı aıayalım. Yaşlanmamak insanın elinde olmadığına göre, her görevli bir gün emekli olacaktır. Acaba bunları başımıza geldiği zaman mı bllecegiz? Görülen manzara bu kısa yazıda açıklanmayacak kadar acıklı. Bankada akşamlara kadar ayak Ustünde bekleyen o yaşlı emeklilerin oradan nasıl sağlam çıktıklanna insan hayret edlyor. Bu böyle sürüp gitmemeli. tljjililer büyük bir önemle bu işe eğümeliler. Böyle bir karışıkhğa bir çözUm volu bulmakla emekli insanlanmızı kurtardığımız gibi, bir yandan millet, öbür yandan insanlık görevimlzi de yerine ge tirmiş olacağız. Bunun için en olumıu, en iyl yol ne ise, onun dUşünUlmesi gerekmektedir. Kahramanmaraş Ziraat Bankası'ndaki durum budur. İlgililerin bu konuya egllmelerini, yurduna o kadar hizmet yapmış emeklUerimlzi oöylesine sıkıntı ve acılardan kurtarmalannı bekliyoŞevket YÜCEL Emekli öfretmen KAHRAMANMARAŞ (Cumhuriyet 10321082 ; 22 HAZİRAN 1932 YENÎ HALKEVLERÎ AÇILIYOR ANKARA 21 (aa.) Yeniden 20 vilayet merke zinde Halkevlen açılacaktır. Bu evlerln açılma me rasimi önümüzdeki 24 ha ziran cuma günli yapüacaktır. O gUn saat 15'de Parti umumi kâtibi Re cep Bey Ankara Halkevinde yeni evleri açacak ma hlyette kısa bir nutuk irat edecektir. Bu münase betle evvelce açılmış olan 14 Halkevinde de aynı saatte toplanılarak tezahü rat yapılacaktır. (5O VlOflCE | Direklerarası'yla on yıl gündüzleri, geceleri, kısları ve baharlan, yazlan ve güzleriyle içli dışlı yaşadım. Tiyatro ve sinema antreleri, perde arkası ku lisleriyle, eskilerin «Fevziye Kıraathanesi«nin yerinde yükselen tek katlı «Felek Sineması • ginşinde müşteri kızıştıran ziller, Şark ve Millet tiyatrolannın kapı ağızlannda «Temâşaperveren>ı çagLran boru ve davul sesleri hâlâ kulaklarımda Daracık caddeyi bir bayram yerine çeviren allı morlu kartelalar, Ferah Tiyatro'da Dârülbedaüii Osmânl sanatkârlan, Ertuğrul Muhsin ve arkadaşları, Cemal Sahir Opereti heyeti afişleri bugün gibi ftözümün önünde. Yarım yüzyıl önceleri sahur davulcusunun deyimiyle, «on bir ayın bir sultanı Ramazan»! karşılamak için, Direklerarası'nda hazırhklar başlardı. Direklerarası kendisine bir çeki düzen verirdi. Şule. Yıldız, Şark, Darüttalimi Musiki salonu gibi adlar taşıyan ünlü kıraathanelerde gerekli onarım, temizlik ve boya yenilemesi yapıhrdı. Kiml kıraathanelerde 'Ramazan ayı" süresince 'Saz heyeti' 'tcrayı ahenk' eder. ya da meddah bulundurulurdu. Büyük yangınlardan boş kalmış arsalarda Ramazan sıcak aylara rastlamışsa, sirk çadırlari kurulurdu. Direklerarası'nın ünlü lokallerinden Mersin Çayhanesi'nin ve Ferah muhallebicisi Fazıl'ın titizlik. açısından günümüz İstanbul'unda yazık ki. bir ben zeri yoktur. Fazıl birkaç yıl önce ve uzun bir hastalıktan sonra ölünce dükkânda kalmış en son eşya satıldı O günlerde gazetelerde çıkmış bir fotografı hüzünle hatırlıyorum. Fazıl'ın Ferrah muhallebldsi ünlü artistlerin de sıkça uğradığı bir yerdl. Direklerarası'nın hüzün verici sonu. değişen ts tanbul toplumu topografyasımn da bir aynasıdır. Imparatorluk başşehrt TJersaâdet'te, Bakanhklar (Nezaretler) şehrin İstanbul yakasındaydı. Nazırlar (Bakanlar). bakanhklann yüksek düzeyde görevlileri îstanbul yakasmda büyük konaklarda oturuyordu. Sayılan az da olsa Türk aydınlar İstanbul yakasındaydı. Direklerarası bütün bu çevreler okuryazarlannm biraz eğlence, biraz kültür gereksinmelerini kar şıhyordu. Başşehir niteliğini yitirmiş İstanbuTda birer ikişer boşalmağa başlayan konaklara taşradan ilk göçlerin kişilerl oda oda yerleşmeğe baslayınca. Direklerarası İşlevini yitirdi. Sayılan artmağa başhyan genç Türk aydınlan. $ehzadebası'nın Şule, Yıldız, Şark Kıraathanelert'ne uğramaz oldular. Beyoğlu yakasında Parisienne Turkuvaz, Petrograd ve başka lokaller daha çekl ci geliyordu. özellikle 1830'dan sonra oluşan Türk iş adamlan da konutlannı şehrin Beyoğl • yakasına taşımafta başladı. Sesli film makineleri, Direklerarası tlyatrolann ve Osmanlı 'Temâşa Hayatı'nın sonu oldu. ZAYÎ Kadıköy MalmUdUrlUğUnden 3720 lira no. almakta olduğum tekaüt maaşımın tatbik mührunü zayi ettim. Bu mühürle hiç kimseye borcum yoktur. Yenisini hakkettireceğimden eskisinin hükmü olmadığı ilan olunur. Abdullah Settar. Ankara'da ağaç düsmanlığı Gösterişll tüm propagan dalara karşın Ankara'ya hiç bir olumlu yapıt getirilmiyor. Aksine Ankara bakımsızhk rekoruna gidiyor. 1 ı Sakarya Caddesi, Zi yagökalp, Mithatpaşa, Ana farralar, hatta Atatürk Bul varuıin kuzey yönleri kaldı tımlar, asfaltlar tüm Ankara nın en kalabalık bölümle ri gibi delik deşik; tüm şehir asfaltlan bozuk. 2 Ağaç düsmanlığı, An kara'yı erozyona götürüyor. Bilinçsiz budama, gölgeye muhtaç yerlerde dallann ke silmesi, ağaçlarm kesilmes' anlamsızdır. Emniyet Genel Müdürlüğü yanı, Iller Bankası yanı, Güven parkındaki asırlık ağaçlann kesilmesi. Zafer çarşısı üstü gibi gölge siz Sıhhıye'deki Abdl Ipekçi parkı uygulaması Ankaraya ters düzenlemedir. 3 Atatürk Orman Çiftli ği lojman çiftliği haline gel di. İdare binalan. lojmanlar la ağaçlar yer değişiyor. Rahmetli Büyük Atatürk ve Nevzat Tandoğan at kestanesi ağacının, çabuk ye tişmesi, yeşillik ve gölgeliği için Ankara'ya en elverişli olan ağaç dlye terclhlni yap mışlardı. Kavak da öyledlr. Illâ da bir çam gösterişi ile ısrarla reklam yapıhyor. Bı rakın efendim, tutmadı işte. Ankara'da en elverişli olanı ne ise ona yönelmeli de ğil midir?.. Alan yapacağız. yol geniş leteceğiz ve illâ da birşey yapmış görüneceğiz dıye ağaç kesmek lazımdır. Çün kü, Ankara gerçekten erozyo na ve hava kirliliğt uçurumu na gidiyor, götürütüyor, Buna en somut örnek Sa manpazan meydanı, Sakar ya Caddesinin eğri büğriı çöplük kokan yol düzenleme sidir.. Yazık, çok yazık. Mustafa SAĞLAM Dedeefendl, Altay Sok. Gfiniz Apt. 17 ANKARA Cumhuriye! Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılıkve GazetecilikT.A.Ş. «dına „ • , .. ... .. NADİR NADİ Cenel Yaym MUdürö: Müessese Müdürü: I Ijleri Müdürü: HASAN CEMAL EMİNE UŞAKUGİL OKAY GÖNENSİN •uan v« Yay»n :Cutnhurly«t Matbaacılık v» Gazatacillk T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 İstanbul Tal: 20 97 03 (5 H«l) BÜSOLAJR. • ANKARA:KonurSokakno.24/4Yenlş»hir Tel: 17 58 2517 58 66 İdare: 183335 • İZMİR: Hallt Ziya Bulvarı No: 6S/3 Tel: 2547 09131230 • ADANA: Atatürk Caddesi, TürkH«nKUfumuIahım Katİ/3 Ttl: 14 55019 731 22 Raziran 198L' GONEŞ Iş gücünü kaybeden emekli olamaz mı? 17.6.1971 tarihinde 7229107 sigorta sicil numarası ile E. S. F. mezunu olarak %65 derece ila Aluminyum Tesislerinde sa kat işçi olarak işe başladım. 10.7.1981 tarihinde hastalığımın artması işgücumü tamamen kaybettiğimi; Konya SSK a^ğlık Kurulu heyet raporu ile du rumumu doğruladılar. Dosyam SSK Genel Müdürlüğüne hava le oldu. Cevap 17.6.1986 yılına kadar emekli olamazsın denil di. 3700 iş gunum ve 11 sane lik sigortam var. 3U.1982 tarih 1174 sayıh & nergem Danışma Meclisi kanunlar MUdürlüğünde lcayıtlı hâla bir cevap yok. 2422 sayıh yasanın 60. maddesi gereği 15 seneyi dolduramamışsam iş gü cümü tamamen kaybettiğime göre emekli de olamıyorum 3 çocuğumla 4 sene geçlmiml ne reden ve nasıl temin edebilırim; yüksek biigilerıne ars ederim. Çahşsam da çalışmasam da 4 sene emekli olabileceğım günü beklemem gerekiyor böy le bir yasayı da akıl, mantık ve takdirlerine sunuyorum. Biz sakatlar devlete yük oı mamaya çahşıyoruz, elimizde ki bastonlara, yakınlanrmz» dayanarak değil devletin gücıi dahilinde kesin ve kahcı ço züm lstiyoruz. Bizim için yapı lan calışmalara teşekkür edeı uygulamada aksaklık görulen kanunlan anında değiştirüme sini özellikle arz ederiz. AMullab PARPAK Etibank Aluminyum Testsleri ölçB Kontrol Aletlerl 8EYDİŞEHİB Beş aydır emekli işlemlerim tamamlanamari! 1956 ylında 1021005 Bİgorta sicil numarası alarak bilfiil İşe başladım. Emeklt olmak için S.S.K.'ya 27.1.1982 tarüündc dilekçe vererek 24372 kayıt numarası aldım. Aradan 4.5 ay geçmesine rağmen hâla emelc li işlemleri tamamlanmamısbr. Vakl televizyon beyanatmız da bakanlığuuzın görüsü olarak 60'ıncı günde emekli evra/ lan kimin elindeyse onun e vanar denllmişken, bu beyana tın gereği yerine getirilmedtğ' Orulmektedir. Durumu bakar lığınıza saygı tle arz ederim. Ahmet USLt MTA Sondaj Kampı KAMAN TAKVİM MHCAK ÖÛLE 13.15 İKlNDf 17.16 AKŞAM 20.44 YATSI. 22.48 3.0» 5.27 NURİYE AYD1N (tSPtR) HÜSEYIN AYDIN Zl Haziran 1982 günü Ankara'da evlendiler. Cumhuriyet çalışanları genç çifte mutluluklar dilerler. ile
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear