Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 MAYIS 1982 Oruç ARUOBA Pslklatrmin Iklll blr temeli vordır: ilkln önem verilen, tek In8anın topluma 'yenldenkazandırılması'dır 'deli' (pekâlâ, «bllimseUlnl 6övleyelım: 'ruh' ya da 'akılhastası'). temelde, topluma uyumunu yıtirmiş kişl dlr. Böylece 'tedavl' fterapi') nln amacı. onu 'rehabillte' etmektlr; 'yenidenkonutsahlbl' olmasını; toplum lclnde, toplumun varsaydığı, gerektirdlgl 'konaklama', yaşama blçlmlnl kazanmasını sağlamaktır. ikincileyln, bu amaç lcln. 'terapı'nın yürüdüğu yol, sözel 'toplutedavl'dlr. Şu demek (Büyük Hemşlre: «Burada, her birinlzln, ötekllerle blrllkto geçlreceğl zamanın tedavledlcl blr etkisi olacağına Inanıyoruz.»): 'hasta', blr 'hastalar* topluluğu lclnde. hasta oldugunun bllinclyle, hastaolma blçlmlnl. neden hasta olduğunu dllegetlreblllrse Evet. bu cok önemll: kendlne ve 'grub'una söyleyeblllrse neden 'ha9ta' olduğunu, 'lylle8lr". tedavl amacına ulaşır. 'Söz'dür önemll olan. Söz: Toplulugu glderek. toplumu kuran; ve, tek klşllerl topluluga topluma bağlavarak, onların 'sağlıklı' blr yaşam yaşamalarını sağlayan arac... özetle şu: Akıi hastası, kendtnl hasta eden nedeni söyler•e kl ancak o söyleyeblllr bunu; ancak onun söylemesl, ve, ancak onun söylemesldlr önemll 'terapeuetlk' lan, lylleşlr... Büyük Hemşlre, bu mantığın KÜLTÜRYAŞAM Cumhuriyet 5 insanlar ve.sanat murat belge "Maestrosu Italyan, Kreasyonu Türk,, Ünsal OSKAY Uyük aşklarda, aslında, aşüun «mücessem» bu sevgilisi hiç yoktur. A şıkın bu amansız aşkı onu erişllebllır blr sevgiliden yoksun kılan dünyadan ve ken dıslnden kaçışıdır... Ankara'do yaşayıp «Doğa ve lnsan» dlye adlandınlmış bir defileye gıt memek de bunun gıbi bir şey olacakü... Geçen yuzjılm baş kenU sayılan Paris'tekı 1851 Grandville SerBİsi'nde orta sı nıflara açılmış yenı bir özgürleşim (emancipation) olanağı llân edilen meta tüketimıne «alışnuk» içln, yüzyılın blr baş ka yoniliğl olan tren yolculuJfuna çıkan Alman zenglnlertnin heyecaru ile, seçkin başkentlilerin arasında defilenın vapılacağı salona glrdim. Bu ı9i başanncaya kadar blnbir üahmetle geçtigimiz bllyük otelln uzun koridorunda devlrdiğimLs saksılan; kudığunız, ezdiğlmlz devetabanlannı unutmaya; çöyle, toayifle defile İ2lemeye karar verdlm... B ÜmiVin kabahati, 'onlarla, ve 'orada, olmaması mıdır? Attila İLHAN lrkaç kelîme de ben söyieyebilir mlyim? «Sekiz Siituna Manşct» üzerlne. «insanlar ve Sanat» sayfasında çıkan Ikl yazı, gazeteci Ümid Ersoy'un kimligi ve ktşiligl üzerlnde anlaşamıyorsa da, aksiyonıınun geçersizliğl Üzerlnde mutabık kalıyordu. «Blreysel», «ahlâk düzeyinde» blr aksiyonmuş, «tek klşilik bir haçlı scferi», yâni «donkişotça»! Düzenin bozuk yanlarının üzerine gidlyormuş ama, suçlularm bulunup çıkanlmasıyla toplum düzelmiyormuş kl! Kısaeası, gazeted olarak. eylemlnl yetersiz buluyorlar. Ümid, gazeteci Mahmud Ersoy'la rastlaşmasaydı, îstanbul'da nasıl bir toyata .oiacaktı, duşündünüz mli? Düşünmeye ne gerek var. önceki hayatı «Kurtlar Sofrası»nda anlatılmıştır. Hanl Murat Belge. «Türk hoheml»nt anlatmıştı ya, o hayatın lçinden geliyor Ümid! Başka türlüsü mUmkün mtl? Keleşoglu servetlnln tek varlsldlr, Dame de Sion'da okumuştur, Parls'te yıllarca kalmıştır. Blrlik gazeteslnde, kendinl mafya'yla. tlaç karaborsarılarıyla, çokuhıslu şirketlerin rüşvet fırıldaklarıyla upraşmaya adamasaydı; Kecelerini ya Papiriis'te gcçirecekti, ya da ya da Bodrıım yolculuklarında! Bir Kazetecinln, televizyon dtzllerlnden blrinde. toplumsal âfet hallne gelmlş belâlarla savaşmasını, «tek klşilik bir haçlı seferi» sayıp, dalga geçmpsi de olasıydı hanl! MUırat Belge'nin pek güzel dedlgl glbl, «... Işte oradayim demenin ralıatlıfrı ve ic giiveniifciyle orada oturaoaklı. 'Amsı onlar da burada' diyecek, büshütün rahatlayacaktı. 'tyi srelmişim, boşa Rİttnedi tfelmem, işte herkes hurada, hepimiz huradayız, mııtluyuz'» di\e düşünecektl Besbelll o zaman etral'ındaki «toplumcu» aydınlar, onu «tek klşlllk haçlı seferleriyle» vaklt kaybetmedigl lçln kutlayacaklardı. Gel Rör kl, Ümid Ersoy böyle d(l5ünm(lyor. Daha «yüksek», daha «kallteli». daha «entellektüel» toplumculuklar adına: ne lçklye sıgınıyor, ne de Beyoğlu ya da Bodrum bohemlne! Toplumsal uyumsuzluftunu, Içtnde yaşadigı toplumun sorunlarına nofta/ına kadar batarak gtdermeye çabalıyor. Kabahati, «onlarla> ve «orada» olmaması mıdır? Bu. blr. îklnclsl, sanırım daha önemli' Gazeteci toplumsal lşlevlni nasıl yerine getirlr? Krlterl nedir bunun' Bürokrat degil de. .gerçek bir gazeteclyse, toplumsal sorunları bir blr yakalayıp. siyasal bir btlinç ışığıyla defterlendlrerek, gazeteslnde açıklamaz mı? Ümid Ersoy'un yapmaya savaştıgı budur. Çalıştıgı Birlik Razetesi, bu düzeyde bir görev yapıyor. Eger Ümid Ersoy ve gazetesl, toplumsal (glderek siyasal) lşlevini yerine gpttrmiyor; «ahlâk düzeyinde, tek kişlllk haçlı seferlne çıkıyor»sa, o zaman Cumhuriyet gazetesi içln de aynı yargıya varmamız gerekmeyecek mi? Lütfen blr düşflnün1 Aynı koşullar altında. Birlik ve Cumhuriyet t'arklı şeyler vapmıvorlar ki! Cumhuriyet'in Birlik'e. llfcur Mumcn'nun Ümld'e modellik ettifel bile rahatça ileri sUrtllebillr. llgur Mumcu, Cumhııriypt'te. kaçakçılann, mafta babalarının fırıldaklarını açıklar. rüşvet dalaveralarını ortaya sererken; «ahlâk düzeyinde, tek kişilik haçlı seferlerine» ml çıkıyordu: yoksa gazetecl olarak. toplumsal (giderek siyasal) işlevinl mi yerine getiriyordu? Eğer sorunun karşıhğı olumluysa, Ümid Ersoy'un Birlik'te yaptıgını geçerslz saymaya lmkân yoktur. Peki. nasıl lmkân buldular? Burada aydınlarımızın çirkin blr egilimine parmak b. smış ohıyoruz. Daima aynı nesnel açıdan. aynı krlterl degil; sırasına göre öznel, sırasına göre nesnel. ayn ayrı kriterleri kullanmak' Cumhuriyet ve Ufcur Mumcu içln kullanılan krlter. lş Attilâ tlhan'ın yazdıgı senaryodaki Ümid Ersoy'a ve Birlik gazeteslne gelince, hemen terkediliyor: Ümld'in yaptıgı «tek kişilik bir haçlı seferldtr» yânl donklşotçadır, şu halde geçersizdir. tyi ama, Ümid Ersoy dönüp onlara dese kl, «toplumcu aydının, gazeteslnde yapacagı geçerll eylem nedir, baba?>. ne cevap verecekler? Hem nlye, Ümid'e uygulamaya yeltendikleri krlterl, yaptıklarına uygulamıyorlar? Gazetecinln toplumsal (glderek siyasal) işlevl dlye. blr gazetede. Ttlrk boheml ya da dansözlerln soyunması üzerlne ahkâm kesmek, «geçerli» eylem mldlr? Merak ettlglm de şu: «Onlarla» ve «orada» olunca, bu türden gazetecillkler. Ümld'in çabalarının akslne, toplumun bozuk dUzenlnl sipşak düzeltiyor mu? Blraz clddl olalun lOtfenl Podyumun en «nuuııanüı» ye rlndeylm. Birden, arkamdan, Psikiatri, hastayı topluma yeniden kazandı yukarüardan blr yerden podyuma ve podyumun gerlslnderır. Hasta, hasta arkadaşlanyla birlikte, hasta ki sahneye kuvvetll blr ışık dü lığım kabul etmeli, hasta gibi davranmayı öğ şüyor. Modem hayatın ritmlnl yansıtan bir dlako mtMğl ve renmelidir ki, doktor onu iyileştirebilsin. Gu uşıkla birlikte, blr ses. deOleguk Kuşu'nda hastahğı reddeden Mc Murphy nin «yazı, denizl, Doğsyı ve doğallıği özledlğimlz şu gttnlebu yüzden sebzeleştirilmek istenir. re» denk düşsUn diye «Doğa ve lnsan» adını taşıdığını söytemsllclsl, bekclsldlr: 'Toplu lemin. O anda, blrl Istiyor dl lüyor. Sonra, «maestronun ltal tedavl' seanslarında mantık ye, başka blr konuya geclle yan; kreasyonlaruı ise ünltt blr Türk modacısına ait olduğunu» Iplni ellnde tutan. odur: Bellr mez. Topluluğu llgilendiren, blr ekliyor. Ses kayboluyor, bu loII blr konuda konuşuluyorsa. durumda, bir şeyse, o durumı lerden anlayanların diliyle «fey o konuda sürmesi gereklr söy da, o şeydlr... (Yalın bir man dinglenlyor.» Podyumun gerisindeki utuk çizglsi boyunca tık: zorlayıcı.) Birl, sigaralart kendl siga konumlandınlmış sahnede altlı üstlü ikl sıra dizilmiş renk raları kendlslne verllmlyor renk şemsiyeler görüyoruz. MU dlye slnlrleniyorsa; blr, o an züc gerilerken, ses yeniden duda konu bu değıldlr; Iki. o blrl yuluyor ve bu kez, sunulacak nln da sakinleşmesl gereklr, 1982 Yaz Modası giysilerle aksesuardaki renklerin, «bereket konuşmak lcln. 'Sakin' olması gerekir "ko ll yamaçlann kabverenglai... agaçların yeşill... denlzin mavinuşma'nm mantıklı, düzenll, sl...» şeklinde, hep Doğa'dan aaklıbaşında... lındığını söylüyor. Kim uçtu Guguk Kusunun yuvasının üstünden? B Birl, Baseball Flnallerlnl sey retmek Istiyor olabllir 'oy'a konulur konu: 'Sayı' (matematlğln temeli) mantıklıdır; 'süre' de öyle. Toplontının 'süresl' lclnde gerekll oy 'sayı'sını elde eden, söz sahlbl olur. Toplantı 'kapandıktan" sonra verilen blr oy, 'sayı'lmaz. McMurphy, 'ceriçöpü' söz olan blr yuvaya duşmüştür. Daha once, aynı llkelerle kurulu 'toplum'un dışına, hapısrıaneye duşmüştür: Hukuk kuralı. mantıklıdır, 'sayı'lıdır; 18 yasından kücüklerl» kurulan cinsel ılişkiler, yetişkinler acısından, suctur, 'ırza gecme'dir. Oysa, McMurphy 'sayı'ları başka türlü 'sayar': 'Ir1 zına geçtığl' (aslında, kendlsl McMurphy'nln ırzına gecen) kız, «Ondördünü doldurmuş. otuzbeşinden gün almaktadır», McMurphy'ye göre. Hukuğun sayısal mantığı dinlemez bunu tabiî kl. Büyük Hemşire'nin työnteml» ha8talıkları' konusunda hastaların kendllerlnl konuşturmaktır ya, pekl, kendl dertlerl konusunda söz sahlbl oldukları, olablleceklerl düşünülüyorsa, nasıl olur da aynı zamanda 'hasta' sayılablllrler? Koğuştakl 'sebzeler* lcln sorun yoktur. Onlar zaten konuşamıyorlardır. «Görurüz bakaltm. klm delly mlş» der McMurphy, ve 'dellleri' kacınp balık avına çıkarır. Birden, salonda heyecanlı kı pırtılar başlıyor. Şemsiyelerin ön sırası haftfçe ayağa kalkıyor. Gümlişl mavi, incecik ma yoları ile manken kızlar ellerindekl şemsiyeleri döndürerek podyuma doğru ilerliyor. «Yumuşak kasları» ve Ustlerin deki tek bir mayo bile olsa, «elbise taşunasını bllen» vücut larıyla, parmaklannm uçlarında dtinyamıza şöylece dokunarak yürüyorlar. Yukarüardan enUmtlze geldlklerinde, lkişer ikişer, kısa bir an duruyorlar. «Serin bir rüya glhl» seyrettirı yorlar «kendllerlyle bütünleşen mayolarını.» Gözleri çok uzaklara bakıyor. Oluşturdukları «düş» ile bizlm aramızdaki iliş kide kendileri hiç yok gibi... Ve sonra yeniden yürüyorlar podyumun başka bir yerinda aynı duruşu yinelemek ıçin. Ikincl, UçUncü çiltten sonra, ilk «parıltılar» artık geçiyor. Yorgun olduklarını; çok kırmızı ve çok muntazam boyanmış ağızlannın hemen bitlşiğlnden 1tibaren ciltlerinin fazla sıhhat h olmadığını; bazılarımn, agır malcyaja rağmen, bu gerçegi örtemediklerini; kimisinin bacaklarındaki kasların kısa ve küt olduğunu, bütün düşsel gd rüntimlerinin ardında bizim dunyamızdan kalma izlerin var lığını sürdürdUğünU hissediyorum. Ama, salondaki esintılerden, her şeye ragmen, Inkârı mUmkUnsüz guzellikteler, bel 11... îklnci sıra şemsiyeler ayağa kalkıyor, sonra... Hepsi de yakışıklı, sırım gibi erkek mankenler geliyor podvuma. îçlerinden biri, «bembeyaı» dişleriyle durmadan gulen «giyahi» blr genç. Kızlarla birlikte, elele, bir deniz botunu hazırlıyorlar. Deniz havluları, şapkalar, kilrekler, deniz toplan ve «genç İlk» cıvıltıları bir anda ortalıftı ses ve renk cümbüşüne döndürüyor. Deniz sahnesinden sonra, defilenin hızlı ritmi içinde, sayfiye akşamı, sabahı, öğle, öğle sonrası için gıysller, şallar, çantalar, sandaletler, iskar pinler, kemerler, boncuklar, büezlkler, küpeler, bluzlar, tlşörtler seyrediyoruz. Hayatın kenüerde yitirilmiş gibi görunen «ılık» ve «genç» akışını izliyoruz. Erkekler kadmlara kur yapıyor; kadın mankenler önce «1İKİ ııyundırıp.» sonra «hafifçe telülkeli alanlara» doğru çBkiliyor. Sayfiye ya da tatil kasabalan akşamlarının az onceslnde bu ilgilenmelerln ve ihşkilerin bazısının geliştiginı; kız ve erkek mankenlerin, gene modaya uygun özel glysiler içinde, sayflyelerdekı lüks otellerin arkasındaki kırlık yerlerde hep öyle bekler gibi yaşayan «falcı» kadınlara gidip baK la falı baktırdıklarını görtlyoruz. Sonra, yeniden çantalar, kemerler, glysiler, giysiler, gıy siler... Glysilerin yüzlerossl sonsuz blr «reran, özgtirlük ve kişilik düşii» olarak önümüzden akarken, «Doğa'yı gördiik bu Doğa kadar renkli giysilerde, lıcrhalde şlradl sıra doğallıkta» di yorum. O an, sahneden podyuma doğru mankenlerin en guzellerinden biri elinde kocaman bir kurşun kalemle ilerliyor. Lastikten yapılma gıbl, her yöne eğilebilen, ıklye katlandığında küçülebilen, uzerındekl baskı kalktığında birden büyüyebilen bir oyuncak kalem bu... Yerlere blr şeyler ya zar gibi yapıyor manken, bedeninin ağırlığını vererek elindekt oyuncağına. Güllimsuyor, de fıle boyunca ilk kez blzlere ba karken... AJTU numarayı podyumun birkaç yermde daha yi neliyor. Seyirci «fazla Ankaralı» ve «müeddeb» olduğu İçin, guzel manken, Italyan maestrunun hâlâ yitlrılmemış Akdenizlillğinin UrtinU bu tatlı «şakayı» izleyicilere iletemeden podyumdan ayrılıyor. Sonra, en uzun boylu, korkunç guzel güzlü olanı çıkıyor podyuma; elinda ekmek şeklinde bir oyuncakla... Ekmeği, bütun doğallıgı ile, «ısırıyor» podyumda ilerlerken. Sonra birden, elindekl oyuncağı yere atıyor. Blr mlnder, ya da yastık oluyor oyuncak. Manken, çeşltll durumlarda, üzerlne oturuyor bu oyuncağuı; bedenlnın agırlıgınl boztuı oas, bazun arkaya vererek. «Bu ne acaba?» diye duşunUrken, başka bir manken gulıyur podyuınii. Deniz kenaıındaki sayiıyelerde, tatıl kasabalarmda, koylerinde neden icabedıyorsa, elinde kocaman bir ançüvez tüpül... Bu ançtlvezın bir anlamı var, ama ben anlayamıyorum... Belki de, bu yaz balık fiyatlan hepten fu> lamış olacuk pazarlıkia balık yemeyi düşledıguniz tatil lokuntalannda... Tam defilenin bu «dofallik» kısmmdaykon, birden, yenl bir «şokla» karşüaşıyoruz. Erkek mankenler, hiç de doğal olmayan bir biçimde, baştan aşağı «yaaslık» bir clddiyet içinde, takım elbisell; ellerinde «iiıale dosyalan, aatış ya da kredl ev. rakları, vb.» taşımaya yarayan «kişilikli» çantalarla podyumun bir o kösesine koşturuyorlar. bir bu kösesine. Hareketll, disiplinll, telaşlı, aceleci, ritmik bir sahne bu. Sık sık, ikışer Uçer karşılaşıp, toplanıp selamlaşıyorlar. Sonra, birden, içlerinden «sırası gelen» birl hışım gibi saatine bakıp, fırlıyor «(tünyatnızın» yenl bir tarafında, yeni bir şeyler bulmaya, elkoymaya, satmaya, satın almaya. Sonra, podjaunun başka bir yerindeki İkiUç kişüik «şık, genç ve başanlı» işadamları topluluğundan bir başka manken saatine bakıyor ve o da fıruyor «mutluluğa glden yolda kimselerden geri kulmamak için!» Sonra, bütun mankenler takım elbiseleri, boyun bağları, çantaları ile podyumda her yönde atılıma geçiyor... Podyumun her noktası New York, Tokyo, Amsterdam, Lond ra, Moskova, Porıs / ya da, Kuveyt, Libya, İran, Irak / yahut da, buralardan önce dolaşüması gereken Merkez Bankası, Maliye Bakanlığı, Dıştıcaret Dairesi, Üdalar Birliğindeki «masalarmıj» frlbi koşturuyorlar... Dünyanın lethlne çıkan erkek mnnkenlenn bu telaşlı ve doğallıkla hiç bağdaşmayan sahnesi biterken, bu kez, podyuma, «tatil yaşamuıı» da kendi «değer ve normiarına» göre bıçimlcndlrmek tutkusundakl iş ve çalışma dünyasının Doğa'ya ve doğalhğımıza ters etik'ine karşı «lnsan doğallıgını» korumaya kesinlikle kararlı, guzel mankenler akm ediyor. Onlar podyuma çıkarken, arkalarından, iş ve çalışma dünyasının etik'inden hâlâ habersiz, ama 1932'nin King Kong filmindeki Kong'a hiç benzemeyen Dir «gorll» çıkıveriyor ortaya. Fon'da, tamtamlı bir müzık duyuluyor. Podyumdaki Kinj Kong'un «kralhğı» hiç kalmamış gibi! 1932'deki filmin yonetmeninın ancak bir «nıadonna» olarak yaklaşabıldigi, ama Kumideki «Kenv» adam Driscoll'den de, gemlnin demir attıjîı uzak ıklimlerdeki «adndan. gelen yabanıllıgın seslennden de kıskandıgı «heyaz kadını» aramaya, kaçırmaya hiç niyeti yok! «Beyaz lcudın» yıı da pudyunıdakı «beyaz kudınlar» ise, «serüvenc» çıkarken yaşlı yönetnıcnın «nıadunnaya» vaadettıgl «çok korkacagı, çığhklar atacağı, ama blr kez tattıktan sonra, hazdan karşı koyamayacağı» o gUzel «olaylıı» karşılaşmayı; kentlerin «beyaz» uygarlığı yüzünden «heyaz adamlarca» kurtarılamadıkları «madonnalıklarından» podyumdaki «King Kong» tarafından kurtarılmayı beklıyorlar, sanki... Fakat, ekonomik bunalımı izleyen 1932 yapımı Klng Kong filminde, «beyaz insanın» bastırılmış doğallığım simgeleyen «Kral Kong» aradan geçen elll yıllık sürede hepten evcilleşmiş gibi, çevresindeki genç kadınların «bekleyişlerlnden» tümUyle habersiz; «Ben esklden bir şeyler yapardım, ama ne yapardım?» dercesine, mankenlerin arasında, «arabesk. bir yürüyüşle dolanıp duruyor. Ve... bırden saldırıyor mankenler Kral Kong'a; onu, unuttuğu «ormana» çekivorlar zorla... Hatırlasın diye, bir zamanlar kral olduğunu!.. Ormandan gelen tamtamlı müzik, bıranda, acı blr feryat gibi kesilıverıyor. Kapı kolları sürgülere geçmiyor artık, Kral Kong'un kalesine kaçırılan «beyaz kadının» ardından.. Burası da, maestronun doruktaki Italyanlığı... Rütiin bunlar. yalnızca, «maestrosıı Italyan» bir yaz defi lesinin «tüyler ürpertici» tantazyaları olduğu için, ertpsi KÜn kendimi toparlayıp bir dilekçe yazdım Tunzm Bankasına, tatil kredisi alıp, Kral Kong'u aramak için Bodrumda, Marmaris'te, bir yerlerde... Stockholm'da "A!,, ve 'Kurbağacık,, Dr. Tahke MERDOL •Alkansı samanlık, vira ması için lsrar ettiklerinl. çöker. gözlerinin çevresinde nelik, ıssız yerlerde, su kıyı odada kalan diğer kadınlar mor halkalar oluşur. Nedelannda, çeşme kenarlannda la hemşirelerin buna kar ni, «Göz»dür. Bunun böyle sveçte yaşayan Türk ve kaya diplerinde ikamet şı çıktıklannı, kadınlann olduğu, suya dökülen kurlerin çogunlugu, Kon eder. Lohusa kadmlara. ye alkansına karşı kocalannın şundan anlaşılır. Eğer kur ya'nın Kulu kazası ni doğmuş çocuklara ve at pantalon ya da yeleklerıni şun suyun içindeyken göz ve çevresındeki koy lara musallat olur. Alkansı yastıklanmn altına koymak göz» donarsa. çocuğa nalerden gelmiş. Isveç toplu kendini daha Çok kadın kıh istediklerini, Isveçlilerin bu zar değdiği kesinleşır. muyla karşılaşmalan, bir ğında gösterir ama kedi. nu yadırgadıklannı anlatDoktorlar bıngıldağm ve çok alanda olduğu gibi, sag köpek, oğlak, tilki. örümcek. tı. .Geceyi karanlıkta geçır gözlerin içe çekilmesini vü lık hizmetlorinden yararlan kuş, gelin, kefenli ölü, kıl mek zorunda kalan kiml ka cuttan su kaybıyla tdehidramada da sorunlar yaratıyor. olarak da görülebilir. Cadı dın, al korkusundan uyuya tasyon) açıklar ve serum Sağlıklı olmayı, •güçlü, kuv kadın olarak göründüğünde mıyor, dinlenemıyor, ki takarak. sıvı içirerek gider vetll» görünmek (ki, pratik uzun parmak ve tırnakh, da miyse alkarısını pencereden meye gayret eder. Kulu'lu te, şişman olmayı gerektiri ğınık saçlı, dişler, çok çirkln, içeri bakarken, hatta oda annelere göre vücuttan su yor) olarak tanımlayan, has al gömlek giyen ve küpüne nin içinde görebiliyordu. Da kaybı inandırıcı bir teşhis talık nedenlerini nazar değ binerek blr gecede Kınm'a ha sonra kendi soruşturmala değildir Kurbağacık'm nemesi ya da sıcak ve so&u&un gidip gelebilen blr yaratık nmda da bu gözlemler «e deni göz» olduğundan, ge etkileriyle açıklayan, hasta tır. Lohusa kadının ve çocu nellikle doğrulandı. Alka rektiğince tedavisi de bu Ilıktan kurtulmak için doktor ftunun ciğerlerini söker. gft nsı Stokholmde dolaşmakta, şin uzmanlannca yapılmalı lardan kendilerine iğne ya^ türüp suya atar. ya da su kı hastanelerin doğum servis dır. pılmasını ya da «kuvvetli» ilaç verilmesini talep eden Kımi anne, çocuğu bu has yurttaşlanmızın anlayışıytalığa yakalamnca, kaptığı la, İleri düzeyde teknik yönİsveç gibi ileri teknolojik bir ülkede, gelcnek gibi Türkiye'ye, Şereflikoçtemlerle çahşan Isveç sağ hisar'daki bir «Kurbağacık sel ideolojileriyle Türkler, özcllikle tıp alanın Ocağı»na lık personelinin yaklaşımı gelmektedir. Ocak çatışma yaratıyor. Türkler, da tam bir uyumsuzluk içinde Bin yıhn tarihi lı, çökük bıngıldağın çevresi kendllerinden sağlıklı olani kişilerin bireysel hayatlan süresinde üst ne filetle küçük çizikler abilmek için zayıflamalanru. üstüne de çiğ tavuk cl J üste yaşamanın ilginç sonuçları gözlemleniyor. tar, jimnastik yapmalarını, az İ ğeri bağlar. Bu arada dua 'Kllnlk'l 'dell eder* bu: Kur laç kullanmalannı, çocukla lar okur. Bir süre sonra, çi dugu 8Ö2cltlnl blr zıplayışta rını fazla sarıp sarmalamaziklerden ve ıslak ciğerin aşan bu «tehlikell deli», söz malannı ve daha birçok «bl etkisinden, bıngıldak şiyısmda yer. Lohusa kadın lerinin pencerelerinden ıçekuzusu kıldığı ötekl «dell»lerl limsol» yöntemleri uygulaşer. Böylece çocuk «lyileşelinden almış, onlara bir lş yap malarıru isteyen İsveç sağ ve çocuğunu bu kadından rıyi gözetlemekte ı^ıklar son mlş» sayılır. îsveç koşullann tırmış, eyleme götürmüştür. lık sistemine belirli bir gü korumali için kırk gün kırk dükten sonra sinsice korı da kurbağacık'ın tedavisi Söz'e başkaldırmadır bu: O' vensizllk duyuyor. Olanak gece yalnız ve karanlıkta bı dorlara girerek kadınlarımı Türkiye'ye gitmeyi gerektir rakmamak, al gömlek, ye zı ve çocuklannı tehdit etnun yetkesıne, Iktldarma. bulanlar. tedavl için Türki menı gıydırmek, bullundukla mekte ve durum Isveçlılere diğinden, bir aileye 8090 McMurphy Söz'e boyuneğme ye'ye gelmeyi yeğliyor. A n odaya süpürge, elek. ay an latılamamaktadır. bin liraya malolmaktadır. yecektir: Büyük Hemşire'nin şağıda özet olarak sunmaya na, nazarlık, koymak, yastık Kurbağacık diye bir Altyapı ve Bilinç kendl kurallarıyla oynamayı gayret edeceğim olgular, bu altına erkek pantalon ve ye Hastaük Çoğunluğu laik eğitimden da becerir üstellk «Pekâlâ» konuda' çahşan İsveçli Ant leği koymak, iğne v çuvalYurttaşlarınuza göre bas olduğu kadar, ortodokfi din der, «sözse, söz». Alır ellne ropolog Lisbeth Sach ta dız bulundurmak, e lohusa talıklar iki türlü olabiiiyon 8el öğrenimden de nasibini sazı, 'toplu tedavl' seansları rafından gözlemlenmlştlr. nın odasmda gece ve gün «doktorluk» olan ve olma alamayan Türklye kadınlanı sözle de ele geclrir ama, düz ışık yakmak gerekir. yan. Kurbağacık hastahğı, nnm bilincinde hurafelerin Alkansı Stokholm bir fazlasıyla: Eylem de ondan Burada tanımlanan «Al ikincl kategoriye glrmekte bunca canlı blr şekilde ya Kıyılannda yanadır; yerl gelince, eylemde Lohusa kadınlara «albas basması», doğum sonrası en dir. Sadece Kulu yöreslnde şaması, bize şaşırtıcı gelme de bulunan odur. ması» diye bir hal geldiğinl feksiyonun folklorlk yonı bilinen kurbağacık hastalığı meli. Ama yukandakl gözPes ettlrir sonunda Klınlk'l: ilk kez Isveç'te öğrendim. mu olsa gerek. nın tedavisinde doktorların lemler aynı zamanda, altya McMurphy'yl sözle 'yola getl Merakımdan açıp bunun ne Konuyu incelejen arkada yapabileceği birşey yoktur. pı değişikliğinin bilince ore'meyince, kendl kendisiyle olduğunu araştırdım. Albas şım birgün bana, Stokholm' Bu hastalık, bıngıldağı da tomatik olarak yansımadığı cellşmeye düşer Kllnik o ması», «Alkansı» lsimll bir da doğum yapan Türk ka ha henüz kapanmamış be nı, özellikle güvensizliğin ha da, eyleme başvurur. Önce cadının marifeti olarak yo dınlann, geceleri hastane o beklerde olmaktadır. Çocu kim olduğu ortamlarda güç 'elektrlk şoku", sonra 'amerumlanıyordu: dasmda ış.ıkların yanık dur ğun bıngıldağı içe doğru lendiglnl göstermektedlr.. llyaf... (McMurphy'ye uygulanan flobotoml», 'kronlk saldırgan' 'hasta'lara uygulanan; , beylnde "Inlslyatlf ve 'İ8tem' (yanl karar) merkezl olan 'frontal loblar'ın. ötekl 'loblar'la, özel1 likle 'motor (yani eylem) merNE WVC SUNOu DÜSL/KJ EIALLÛSI kezlerlyle baâlantılarını kesSEVİNECET YAUU PEKIKLI GOSTEEECEKLEB me, böylellkle hastayı tama5ENJİN mlyle 'paslfize' etme, sebzeTELEVIZyONUN leştlrme 'amellyeel'dlr.) I Ama, Ouguk Kusu, yumurtasını bırakmıştır blr kez Büyük Hemşire'nin yuvasına: EylemIn Mantığını: Büyük Rels, «haydl yürü, gidlyoruz» der, kendlslnl Isltemeyen McMurphy'ye; beynı sfindOrulmuş dostunun clflerlerlnl de söndurür, onu orada bırakır v» onu alır gldsr onun oösterdlğl yolla, eylemle.