Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet 2 aba önce bu sayfada yayımlanmış üç güzel denemeye gecikmiş blr yankı olacak, bu yazım. Yurt dışında yaşayan kişi günü geçmiş gazetelerdeki olaylara, görüşlere daha mı duyarlı oluyor, yoksa yalın bir yurt özlemi mi? Bilemiyorum. îsmet KARADAYI'nın «AYDINLIKLAR / DOSTLUKLAR> yazısını ,(Cumhuriyet, 12 Mart 1981) kesip saklamıştım. Necdet UĞUR'un «ÇAĞDAŞLIĞA İLK ADIM» (22 Mart 1981), ve Türker ALKAN'ın «YARATICILIK» (11 Nisan 1981) konusundaki yazıları oluşan düşünceler kervanıma çok geçmeden katıldılar. Üç başlık altındaki ortak topıumsal gerçeği birden kavrar gibi oldum. Bu sezgımi Cumhuriyet okuyucusuyla paylaşmak istedim. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER •anca davranışlanmızdan öğrenlyoruz. Bütün elverişsiz koşullara karşılık, cevremlzde yine de Karadayı'nın «aydınlık saçan dostlan», Alkan'ın «yürekli yaratıcılan», Uğur'un «seçkin çağdaşlan» var Hem de, görmek istersek, ne çok! îşte onlardan öğreniyoruz. Öyle güçlü kişiler ki, öz benliğimizde tıpkı kendileri gibi «özgür» olmak özlemini yaratabiliyorlar. Açıkça beğendiğimiz, derinden belki kıskandığımız, arasıra varlıklarıyla övündüğümüz o kişiler gibi olmaya özlem duyuyoruz. Bğer bu duygu davranışa da dönüşebiliyorsa, giderek, o kişilere benzediğimiz söylenebilir! Öyleyse insanlığı kendisine tutsak etmeğe çalışan «malmülk, şöhret ve kudret» üçlüsünü (tutkusunu) şimdilik, bir yana bırakalım da, soralım kendimize: Hangi «ilk adımlarla» işe başlayacağımızı! İşte bu noktada... 13 MART 1982 D Insanlık, Cağdaşlık, Yaratıcılık Bozkurt GÜVENÇ yor ya da olamıyor? Asıl sorun bu olmah ya da böyle konmalı, diyen Alkan, «Yaratıcı insana varolmak hakkını tanıyan toplum düzenini, ulaşılabılecek en yüce insanlık ülküsü> olarak değerlendiriyordu. Yaratıcı kişilerin oranı her toplum da «normal> (biribirine yakm) dağılımlar gösterdiğine göre, yaratıcılığın yeterlik koşullarını toplumda aranıak yerinde olurdu. Söz gelişi bizler, «çağdaş uygarlık>tan söz açıldığında, yaratıcılığın ön koşullarını değil de sonuçlarını anhyoruz. Oysa görünenler, yaratıcı sürecin özü, tümü değil, yalnızca ürünleridir. Bu ürün lerl ise, geleneksel koşullara başkaloırıp genel gidlşe «hayır> diyebilen yürekli klSiler yaratıyor. Öyleyse, aydın klşl gönül dillyor ki herkes düşüncelerinl özüçü de insan seven, insana saygılı, aydın gürce koysun ortaya. Ama bu da yetmez. çağdaşlarımızdı, kuşkusuz. Ancak, çağdaş Tüm ötekilerln blreyler üstü varlığı delığa yönelik <ilk adımlar» sevgi ve say mek olan toplum da yaratıcı insanlarına gıyla mı atıldı? llk adımlar sevgi / saygı saygıyla, hoşgörüyle sahip çıkmaiı. Onlaolduysa, gerçekten, «ilkellik» dönemi na rın değerinl bilmell. Sonuç olarak, Alkan sıl kapandı? <Geleneksellik> çağları na da çagdaşlıgın temelinde, eleştiricl akla, sıl aşıldı? Diyeceğim, Uğur'un önerdiği yaratıcı lnsana gösterilen saygıya yer vellk adımlar, çağdaşlıktan çok önce, insan riyor; saygıyla hoşgörünün, çağdaş uycalık ya da toplumcalık evresinde atılmış garlık yönünde atılacak «ilk adımlar» oltı. Sevgi / saygı, uygar lnsanın «llkel»e ya duğu görüşünde Uğur ile birleşiyordu. da geleneksel insana öğreteceğl duygular olmadığı glbl belki de onlardan alıp öğreYorumlayarak özetledlğim üç deneneceğl İnsanca değerler! Sevgi saygı ol medeki önemll düşüncelerden hangistnl madan toplum varolamazdı kl uygarlık «llk adımlar> olarak seçlp atalım: Dostolsun, uygarlık olmadansa çağdaşlık nasıl luğu mu, sevgi/saygıyı mı yoksa yaratıdüşünülebilir? cıya gösterilecek hoşgörüyü mü? Başka blr deyişle, hangi süreçlere ya da amaçlara insana vergi olduğu sanılan, savunu bel bağlayalım: Insancalığa mı, çağdaşlan türlü yetenekler arasından Alkan, ln lığa mı, yoksa yaratıcılığa mı? Blrlnl seçsanm yaratıcı yönünü vurguluyordu: <ln mek hiç kolay değil! Ama hepsinin ortak san, ancak yarattığı zaman, yarattığı öl paydasında toplum ya da toplumcalık olçüde, glzilgücünü yaşam gerçekliğlne dö gusu yatıyor sanırım. însanlığı da, çağnüştürebildiğl oranda yücelir, güzelleşir.> daşlığı da, yaratıcılığı da toplumdan însan olduğunun bilinclne varmağa, ev kendi toplumumuzdan öğreniyoruz. rensel insanm (Uomo Universale) tanımı Okulda, derste, kitaptan, nutuktan falan na yaklaşmağa başlar. Ne var kl insan, değil de, doğrudan doğruya birblrimizden, hangi koşullar altında, neden yaratıcı olu dostça, sevimli, hoşgörülü kısacası innoktadan çıkıyor yola, toplumumuzdaki yaygın sevgısizliğe yoneliyordu: <Gormeden birbirimize bakıyor, duymadan birbirimizle konuşuyor gibiyiz. Sevgisizlik, yoğun bir sis gibi, her yanı kaplamış. Birbirimizi görür, duyar, anlar olabilsek içimiz ısınacak... Uzaktan yakından tanıdığımız (ya da hiç tanımadan yargıladığımız) insanlara bir kez de bu gözle bakabilsek.. Çevresine sevgi ve aydınlık saçan kişilerin belirlenmeye başladığını göreceğiz..» Ondokuzuncu yüzyılın hastalığı! «Sabahattin Eyüboğlu, Şadi Çalık, Beha Meray üçlüsünü, bu hastalığa yakalanmamış çağdaşlarımız olarak tanıtıyor, Uğur. Her birini sevgi / dostluk dolu, aydınlık saçan sözleri, düşünceleriyle! Kemal Ilıcak'a Soruyoruz!.. ercüman gazetesi; dolaysız ya da dolaylı blçimde Çumhuriyet'e, Cumhuriyet başyazanna ve yazarlarına saldırılarını sürdürüyor. Oysa Tercüman'cı Kemal Ilıcak, henüz §u sorulann yanıtlarını vermemiştir: Ilıcak'a soru: 1 Yakm tarihımizln kara kişlllğl Rıza Nur'un, kopkoyu bir Atatürk düşmanı olduğu herkesin blldiği bir gerçektir. Atatürk'ü düşürmek, yaptığı bütün işleri yok etmek, Atatürk'ü cezalandırmak içüı Dr. Rıza Nur'un parti programı hazırladığı 1964'te açıklanmış, belgelenmiştir. Bu Rıza Nur'a karşı Cumhuriyet gazetesi gerekli yayını yaptığı için 25 temmuz 1964 günlü Tercüman gazetesi, Çumhuriyet'e saldırmış ve demiştir ki: « Büyük Türkçü Rıza Nur, ışıklar içinde yatsın!..» Atatürk düşmanı Tercüman gazetesi 25 tem< muz 1964 günü bu yaymı yapmamış mıdır? • Hıcak'a soru: 2 1 nisan 1970 günlü Tercüman'da Atatürk'ün babasının bilindiği gibi Ali Rıza Efendi olmayıp Arnavut Bekir Ağa adında bir Mtil olduğu yazılmıştır. Tarihsel gerçeklerl çarpıtarak Mustafa Kemal Atatürk'ün babasının bir katil olduğu yalanını Tercüman neden pyasaya sürmüştür? • Ilıcak'a soru: 3 10 kasım 1970 günü Tercüman gazeteslnde şu yazı yayınlanmıştır: «Büyük Allah İle yetinmiyerek, daha dogrusu onu asla anlayıp hissetmiyerek en yüce Kur'an'm ulu peygamberin rehberliği kıymetini bilmeyerek, Gazi Mustafa Kemal'den kâh bir Tanrı, kâh bir peygamber çıkarmaya kalkanlar, onu hiç bir dine sığdıramayarak tabutu, sandukası ve heykellerl etrafında, yeni acaip âyinler icadına kalkanlar, bu mübarek ay ile 10 Kasım'ın lçiçe gelişine dlkkat etsinler. Ruhlarını yıkasın, lhtiras ve kötülükten arınsın ve hatadan döumenin fazllet olduğunu ögrensinler. O'nda uzun süre uğraşarak meydana getirmeye çalıştıkları klbiri okşamak için Atatürk sıfatım verdiler parmak zoru ile. Niçin AtatUrk? Mustafa Kemal'den önce Türklük yok mu idi? Veya TUrklük ondan mı doğmuştu? Yanlıs bir sıfattı bu.» Atatürk'e en büyük saldırı ve hakaret olan bu sözleri Kemal Ilıcak gazetesinde neden yayınlamıştır? • Ilıcak'a soru: 4 27 ağustos 1976'da Tercüman gazetesinde su yazı yayınlanmıştır: «Lozan deyince siz meşhur Deniz KulübünUn dansh, şanslı, mehtaplı, maytaplı, pokerll, joker11 gecelerini hatırlarsınız. Bizse bundan elli küsur sene önce Tiirk'ün birçok haklarının heba edildlği tsviçre şehrini. (...) Roma deyince siz Aşk Çeşmeslnl, Sophia Loren, Gina Lollobrigida, Claudia Cardinale, başka bilcümle Romalı dilberleri düşünürsünüz Biz Fatih'in ve Yavuz'un yarım kalmış, hedefi açıklanmamış iki seferinl ve Roma Kızılelmasını. (...) Biz «Atam» deyince kastımız «Adem peygamberdlr», siz «Atamız» dersiniz, kastınız maymundur.» Atatürk'e en büyük saygısızlık ve en aşağılık saldırı olan bu yazı, 27 ağustos 1976'da Tercüman gazetesinde neden yayınlanmıştır? • Tercümancı Bay Kemal Ilıcak daha "Snce kendisine yönelttiğimiz bu sorulara yanıt srermemiştir, verememiştir. Bu yurdu düşman lstilasından kurtaran, Cumhuriyet'l kuran, Türklye'ye onur ve hayat veren büyük Atatürk'e tükenmez bir düşmanlıkla hakarete yeltenmek, bu ülkede yaşayan bir insanın yapabileceği en büyük alçakhk değil midir? Î «Âydınhklar Dostluklar» Hatırladınız mı Karadayı'nın kbşe yaasını? «Insancalık, insam sevmekle başlar> diye giriyordu, konuya. «Sevgi» adını verdiğlmiz «oşey» yalnız lnsana mı özgü / vergi? Belki, ama daha önemllsl, sevgiyl paylaşarak çoğaltmak, aydınlıklara doğru yüceltmek tam insanca bif olgu! Yazar'ın andığı Cicero'ya, Montaigne'e, dostluk üzerine kurulmuş Quacker'lere öylesine yakınlık duyuyorum kl: «Dost mu anyorsun? Dost ol, öyleyse!» demek geçiyor içimden. Bunlar yeniden Sabahattin Eyüboğlu'nu, Aşık Veysel'i giderek Yunus'u anımsatıyor. Aydınlık ve dostluk lhtiyacı, toplumca yaşamak zorunluğumuzdan aoğuyor. Insan denen toplumsal varlık, yagama sevincini, gücünü, ülküsünün desteğinde, dostluklann aydmhğmda buluyor da ondan! Uygarlık, dostların sayısını belki azaltıyor ama onlara duyduğumuz ftağımlılığı arttırmıyor mu? Çoğumuz, dostluğa değer veriyor, dost arıyoruz ama dost luğun nefretle değil de sevglyle yaratıldığmı, saygıyla yaşatıldığım unutmuş görünüyoruz. Esenliğin doğasını, mutluluğun neliğinl iyl bilemiyoruz ama insanoğlunu yüceliklere götüren her yolun insanca iltşkilerden geçtiğinl, sevgiyle döşenip saygıyla aşıldığını da görmezlikten gelemiyoruz. Necdet Uğur, Karadayı'nın bıraktığı Sonuç Sanıyorum kl, çevremizdeki herkese her değere, her varlığa insanca (hoşgörülü, açık, anlayışlı) davranarak birbirimizi yeniden insancalığa özendirebiliriz. Zorla, baskıyla değil! Dostlukla, sevgi/ saygıyla, hoşgörüyle. Kişilerin yalnız eksiklerini, yanlışlarmı görerek değil. cabalarmı, başarılarmı da överek! Sevgi/ saygı konusunda öyleyse her üç yazarla da birleşiyorum: Çağdaşlıktan önce insancalık içln! llk adımlar kimimlze, besbelli, zor gelecek, tökezleyenlerimiz, düşenlerimiz olacak. Ama çevremizden destek, dostlarımızdan karşılık gördükçe öğrenlp doğrulacağız. Toplum olacağız. Çağdaş ulus olacağız. «îlkel>, geleneksel, ya da çağdaş olsun. insanlığa glden daha kestirme bir yol büinmiyor. însanoğlu'nun evrimi, kendi türünün yarattığı değerlerl yadsıyıp yoketmekle değil eleştirip geliştirmekle, benimseyip yüceltmekle gerçekleşti. Geçmişi beğenmeylp eleştirmek hatta kınamak nekadar hakkımızsa, geleceğln daha iyisini, güzelini bulup yaratmak da o kadar boynumuzun borcu. Bu insanca borcu ödeyeblldlğimiz ölçüde, bir süredir yitirir göründüğümüz öz saygımızı yeniden kazanacağımızı, sorunlanmızı çözme, çözümleme gücünü İse özsaygıda bulacağımızı düşünüyorum. İHİT HflVİR OKTAY AKBAL Elestiri Ustüne... Yenl bir dsrgl çıktı. Dlyeceksiniz, her gün yenl blr dergi çıkıyor. Say sayabildiğine. Bir buçuk yıldır güncel sıyasa tartışmalanndan uzaktayız, çaresizlikla sanat, yazın, eğlence. vakit geçirme yollanndan yurünüyor. En ciddl yazüarla en sudan yazılar yanyana yer alıyor böylesl dergilerde. Amaç, geniş okur yığınına eeslenmek, onların ilgisini çekmek olunca, kaçınılmaz bir durumdur bu... Benim sözünü edecegim dergi. başka tur bir dergi. Gerçek bir düşünce dergisi. yazınsal düauncenln araştınldığı. uretildiği, yogun elestiri denemelerinin yapıldığı ya da yapılacagı bir aJan... Bu dergi «Çağdaş Eleştirl»dir. «Edebiyat, sanat, sorımlar ve kuramlar dergisi» diye tammhyor kendini. «Sondan Başa Gelen Yazı»da derglnin yönetmeni Adnan Benk şöyle diyon «Sözü şuraya getirmek istiyorum, sanat yapıtma ruhbilimci gözuyle, iktisatcı gözüyle, toplumbilimci gözüyle baküabilir elbet. Ama bakan kendi kendini görur ancak, ken dl götürdüğünden başka birşey de alamaz sanat yapıtından. «Çağdaş Eleştiri» dergisi sanat yapıtma kendi açısından kendi içinden bakmanın yollannı araştırmak içln çıkıyor. Ama, bu araştumanın ken di içine kapanık biçimsel bir etklnUk olmadıguu, olamayacağını da belirtmek lsterim. Bakan, okuyan, işiten biziz. Sanat yapıtı herseyini bizden ahr, her aldıgını da, blzi de, aldığınuı çok üstünde, gene bize, insana verir. İnsanın olduğu yerde de herşey var, herşey açık. herşey sonsuz demekttr.» «Elestiri» üstüne çok yazılar çlziktlrilmiç, çok tartışmalar yapılmıştır. Eleştirmeci kimdir; eleştirme Türkiye'de var mı yok mu; eleştirme gerekli ml, kimin için gerekli, yazara mı, yoksa okura mı gerekli, daha nice soru, nice yanıtf... Bitmez tükenmez bir konu bu.. Ben, eleştiricinin, yazardan çok okur için gerekli olduguna inananlardanım. Bir eleştirici kalkacak «şöyle yaz, böyle yazma» dlyecek, yazar da onu dinleyecek, böyle şey ohnaz elbet. Elestiri yazüan okurlan etkiler, okurlan aydualatır, onlara doğruyanlış yol göstermeye kalkışır. Ama yazarlar da kendi vapıtlan ya da başka yazarlann yapıtları konusunda yazılan eleştlrilerden yararlanmazlar mı?.. Yararlanmasını bilen yazar yararlanır. Çoğu kez farkmda bile ohnadan... Derginin ilk sayısında en önemll yerl ^tam yir mi bir sayfa «Yaşar Kemalie Kapah Oturum» alıyor. Adnan Benk'le Tahsin Yücel ve Yaşar Kemal oturmuş konuşmuşlar. Konu: Yaşar Kemal ve romanları.. Okur, romanlannı yıllardır okuduğu, değerli bir yazar saydığı, ünü dünyaya yayılmış bir kişinin ağzmdan duymaktan hoşlanıyor onun sanatı konusundaki acıklamalannı. Benk'le Yücel de üs tüne üstüne gitmişler Yaşar'ı daha iyl konuşturmak için... Bir yerde Benk soruyor: «Sen romanlanndan çıkamazsın. Hiç degilse insan olarak, vatandaş Yaşar olarak pek çıkamazsın. Seni aradığımız da yok zaten» Yaşar'm buna yanıtı şöyle: «Ben herşeyden önce anlaşılmayı isterim. Ne kadar karmaşık olursam olayun ben derdlmi anlatmak isterim insanlara. Insanlan büyük bir şiir havasına sokmak yerine, daha az dünyam olsun, daha az belirli bir dünyam olsun, ama insanlar beni anlasm lar isterim» diyor. Yaşar Kemal romanlannda neyl vurgulamak is tediğini de şu anlamh sözleriyle açıklamaktadın «Cütün bilincimize karşın, tüm bagımsızlıgınuza karşm bizim mutluluğumuz ya da insanlığımız doğanın bir parçası oluşumuzdandır. Ben biraz dövu şen bir adamım, hem politik dövüşen bir adamım, hem de düşünce olarak, yani politikanın dışında bir düşünce olarak. İnsanlarm mutluluğu nedir diye aramaya çalışan blr insanım. Benim mücadelem şuı biz elbette sonuna kadar insan olarak doğadan ba ğımsızlığımız için dövüşeceğiz.» Yaşar Kemal'in Benk ve Yucel'ie yaptığı konuşma ünlü yazarm dün yasını yapısım anlamak bakunmdan çok yararlı bir belge... «Çağdaş Eleştiri'de Nuri Iyem'in «Resündekl Ger çek», «Melih Cevdet»in «Message» Tahsin Yücel'in Yazmın Sınırları», Emin özderoir»in «Sözcüklerin Hdkkı» yazılan da ilgi çekici... Aynca, Sami Karaören'in. Adnan Benk'in Erdim Öztokat'm. Osman Senemoğlu'nun, Fatih Erguven'in yazılan da eleştıri konusunda aydınlatıcı çalışmalar... «Çağdaş Eleştiriyi okurlaruna öğütlerim. enl Anayasanın temel llkolertnln saptanmaya çalışüdığı şu sıralarda arka arkaya önemli yasalar yayunlanıyor. Bu yasalann yeniden düzenlenecek Anayasanın ilkelerini daha bugunden vurgulayan nitelikte olup olmadıklarını anlamakta kuşkular doğmaktadır. Eğer bu yasalar, Anayasamn halkoyuna sunulup yayımlanmasından sonra onun içeriği olacak ilkeler doğrultu sunda değiştirilecekse bugünden bunların yürürlüğe konmalannın nedenl anlaşılamamaktadır. öyla değil de bu yasalar yenı Anayasadan sonra d& yürürlüktâ kalac&ksa o zaman yenl Anayasanın bu yasalardaki ilkelere göre hazırlanması zorunluğu ortaya çıkmak tadır. Konuyu bu düşün açısm dan irdeleyebUiriz. 30 hazlran 1981 gunlU Besml Gazetede 2485 sayüı Kurucu Meclis Hakkında Yasa yayımlandı. Bu yasanın başlangıcında Kurucu Medisin hazırlayacağı Anayasanın temel ükeleri vurgulandı. Bu ilkeler şöyle sıralanmıştır: Anayasa İle Türkiye Cumhuriyeti Devletinin var lığı ve bağımsızlığı, ülkenin ve Türk Ulusunun bütunlügU ve bölünroszliği ve toplumun gönenci (huzuru) korunacaktır. Ulusal dayanışma vo sosyal & dalet anlayışı lçinde herkes in |n san hftklftr fi^n VÖ temeı özgürlüklerden eşiüilc llkesice göre yararlanacaktır. TUzenin (hukukun) UstUnluğUnU saglayacak demokratik laik tüzo devletinin kurulması için goreken tuzel düzenlemeler yapı Y Bu ilkeler yenl Anayasa İle gerçekleşirse, çağdaş demokra tlk Tüze Devleü TUrkiyede be lirll kosuuanna göre yeniden kurulacaktır. Bu yasanın başlangıcındaki bu temel ilkeler, Ttirkiyeyi çağdaş demoltrası duzenindeki üstun yerine yerleştiımesi ^n^iTn^y^ftn sevindiricidir. Bu gönendlrid bilgiyi gölg«leyen yasalanmızın da yururlüğe konduğunu üzülerek doğrulamakta bugün yarar vardır. 37/10/1980 günlU ve 2324 sayıiı Anayasa Düzeni Wn)rinnH^ Yasaf 1961 Anay&sasını dcğiştlrdi, Millı Güvenlilt Konseyinln yayımladıgı ve bundan sonra yayımlayacagı blldiriler, kararlar ve yasalaraaki Imrauar 334 sayüı Anayasayı ve yürurlükteki öteld yasalan kendi lçerikleri doğrultusunda degiştırmiştlr. Bu değişikliğin gereğı askeri yöneümin içüıde bulunduğu ve geçid dönemin zorunlu kıldığı ftynir ltoşullardan doğnuıktadır. Ve bunu da belki doğal saymak yerinde olur. Şu var ki bu yasa bağımsız yargıyı kısıtlayıcı kurallar getirmiştir. Örneğin, Milu Güvenlik Konseyintn bildiri ve kararlanyla yayımladığı ve yayımlayacağı yasalann Anayasa Mankemasinde yargısal denetimi yapılamaz, bunlara karşı ve Bakanlar Kurulu kararnamelerinin ve üçlü kararnamelerin yürütülmesinin durdurulması ve ip tali istemleri de Danıştayda 1leri sürülemez. Bu kurallar, yü rütme gUcünü yargı denetimtn den kurtaran ve yargıyı yürütme gücünün kıskacına sokan nitelıktedirler. Çağdaş demokrasideki yasama, yürütme ve yargı güçleri aynlığına bu yasa kurallan uygun düşmemektedir. 2461 sayıiı Haktmler ve Savcılar YUksek Kurulu Yasası da yargı yerlerlni yürUtme gücünün buyuruğu altına almış bir yapıdadır. Hakimler ve Savcılar Y. Kurulu, yürUtme gücünün blr Uyesi »olan Adalet Bakaranın başkanlığmda toplanır. Kurulda bakanın buyuruğu altındaki Musteşar ve Özlük tşleri Genel Müdürü üyedirler. Kurulun öteki üyelerıni de yürütme gücünün başı olan Devlet Başkanı atar. Yürütme gücünün kurduğu bu kurul, Yargıtay, Danıştay üyelerini atar ve üyeler dışında kalan adli ve yönetsel yargı kısı altına koyacaksa, o zaman demokrasiden demokratUc tuze devletinden, tüzenin UstünlUğUnden yargı gUcünUn bağımsızlığından ve hele yargıç güven cesinden söz etme olanağı yoktur. Bu yasalarda demokrasi düzenine uymadığını aykırı düştüğünü vurguladığımız bu ilkeler yeni Anayasa için kaynak sayılacaksa o zaman bu ye ni Anayasa'yı benimseyip saYENİ ANAYASANIN AMAÇ EDİvunamayız. NİLEN DEMOKRATİK TÜZE DEVBu arada Yüksek öğretim LETİNE VE TÜZENİN ÜSTÜNLÜYasası da Unlversite kurullarının oluşumunda yürütme gücü ĞÜNE DAYALI BİR DÜZEN GEne ağırlık vermiştir. Ömeğin TİRMESİ VE AKSAKLIKLARI TÜYtiksek öğretim Kurulu (YÖK) MÜYLE GİDERMESİ DİLEĞİMİZDİR. Devlet Başkanı, Bakanlar Kuru lu, Genelkurmay Başkanlığı, MU1İ Eğitim Bakanlığı'nca seçilen kişilerden oluşmaktadır. Ahmet ERDOĞDU Görüldüğü gibi seçmenler yüAnayasa Mahkemesi Emekll Üyesl rütme gücünü özümseyen klşl yargıg ve »avcüannın özlük İs sayın Devlet Başkanı Danıştay ve kuruluşlardır. Üniversitelerlerini yUrütUr. Böyle olunca Başkanlannı ve Uyelerinl bir arası Kurul da sekiz kişi seçedurum bütün yalınlığıyla açık kez olmak Uzere ataçiı. Demok cektir. Ama çoğunluk yürUtme tır: TUm adll ve yönetsel yar ratik: tüze düzenlnde yönetüen gücünün seçtiklerindedir. Bu gıç ve savcüann atamalan ve çağdaş devletlerde Danıştay, yü durumda üniversita özerkliğl özlük Isleriyle üyelerin atama rütmenin, yönetimin bütün de kaldınlmış olmuyor mu? lan bu kurulun eline verilml? yönetsel eylem ve işlevlerlnin Tartışılacak bir durum. Yeni tlr. Bu da yürUtme gücünün yargı denetimini yapmak için Anayasanın amaç edinllen deyargıyı nasıl avucunun içine al kurulmuş yüksek bir mahkeme mokratik tüze Devletine ve tüdığını gösterir. Burada tüze dir. Oysa, yenî Danıştay yasa zenin Ustünlüğüne dayalı bir nin (hukukun) üstünlüğünden sıyla Danıştay yürütmenin göl düzen getirmesl ve bu aksakyargı bağımsızlığından hele gesine sığınmış onun gözeti lıkları tümüyle gidermesi hepi Yargıç Güvenceslnden (HaMm mindeki sandalyeye oturtulmuş mizin düeğidir. Bu yasalardaki Teminatı) söz edüemez. tur. Bu bir açık çelişkidir, bü temel kavramlar geçlci, zorun6/1/1982 günlü ve 2575 sayüı yük bir kısır döngüdür. Bu du lu bir dönem için gerekli göDanıştay Yasası'nda da benzer rum geçlci askeri yönetim dö rülmüşse yerindedir, savunulaaksaklıkJar vardır. Bu yasaya neminin zorunlu gördüğü uygu bilir. Ama yeni Anayasa'mn tegbre de Danıştay üyeleri ve yö lamaysa sorun yok. Pakat. E mel kavramlanysa, çağdaş denetsel yargıç ve savcılan, yürüt ğer yeni Anayasa bu yasalarda mokratik laik tüze devleti ome gücünün buyruğundaki Ha ki yargı kuruluşlannuı durumu luşumunun ve Anayasa ilkelerikimler ve Savcılar Y. Kurulu' nu böylesine benimseyecekse nin öncüleri olmaktan çok unca atanacaktır. Bir süre önce yargı gücünü yürütmenin bas zaktırlar. Anayasa Ilkelerînin Oncüleri Üniversite Adaylann» (Cumhuriyet 13321302 Bozöyükte bir magne•dt fabrikası yapümıştır. Bu fabrika İle üretim ve iş aleminds yeni bir adım daha atmış oluyoruz. Fab rlkanın üretiminin büyük bir kısmı Almanya' ya gönderilecektir. Mag [50 VlOnCE 13 MART 1932 MAGNEZÎT FABRİKASI SON HÂZIRLIK KİTABI FIYATI: 500 TL Tüm konu özetleri, testler.çözümleri ve deneme sınavları. * Ki Kitapçüardan araymız veya Dersanemizden ödemeli isteyiniz. nezit tahta talaş vesaire ile karıştırılarak bir nevi hafif çimento gibi kullanıldığından memlekeümlzde geniş kullanım alanı bulacağı tahmin edümektedir. C İGünun ilanlarıCZZ) TEMSİLt MUHTEŞEM! Alemdar Sinemasuıda bugunden itibaren Mar lene Dietrich'in temsill muhteşem! 27 No. Casus. Tamamen Fransızca sözlü film. tlaveten var yete numaralan. Gündüz. 20.30 gece 9.30 BUYUK DERSANE İnkikıp Sok. No: 17 Kızılay . ANKARA Cumhuriyet Sahîbî: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T. A.Ş. adına \ ;..„ NADİR NADİ CenelYayınMüdürö:», ..... HASAN CEMAL Müessese Müdürü: .EMİNEUŞAKLIGİL Yazı Ijleri Müdürü: ......OKAYCÖNENSİN Basan ve Yayan Cumhuriyet Matbaaeılık ve Gazetecllik T.A.Ş. Posla Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) DUYURU Telefon Numaraları Değişikliği Bankamız Idare Merkezl, Ankara Şubesl ve Ankara Kamblyo Şubelerinln telefon santral numaraları 15 Mart 1982 tarihlnden itlbaren; BÜROLAR • ANKARA:KonurSokakno. 24/4 Yenlşehlr Tel: 17 5£ 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 • İZMİR: • ADANA: Halit Zlya Bulvarı No 65/3 Tel:2547 0 9 1 3 1 2 3 0 Atatürk Caddesi, Türk Hava Kurumu Işrıam Kal İI9 Tel;1455019731 12 61 20 (5Ohat) olarak değiştlrllmlştlr, Duyurulur, TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI ÎDARE MERKEZİ (Basm: A. 6286) 1865) TAKVtVT İMSAK GONEŞ ÖĞLE İKİNDİ 16.41 13 Mart 1982 AKŞAM YATSf, 5.40 7.16 13.24 19.12 20.43