25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 2 26 ARALIK 1982 ler bir tüze (hukuk) devrimi niteliğlnde degildi. Çünkü bütün hukuk alanmın gövdesi ve belkemiği olan yurttaşlar tuzesi (medeni bukuk) alanına el sürülmemiş, bu alanm düzenlenmesi eskisi gibi dinsel kurallara bırakılmıştı. Bunu 12 aralık tarihli yazıda anlattım. Şimdi «Medeni Hukuk» terimi üzerinde durup eski yıllarda birkaç kez yapmış olduğum açıklamayı yinelemek ve bundaki «medeni» sözcüğünün «uygarlık» dediğim'z kavramla bir ilgisi olmadığını belirtmek istiyorum; ilgisi olsaydı buna «Yurttaşlar Tüzesi» değil, «Uygarlık Tüzesi» dememiz gerekirdı. Oysa «medeni. sozcüğu, kent, şehir anlamma gelen «Medine»den türemiş olup, «Medeni Hukuk»un harfi harfine karşılığı «Kentsel Tüze» veya «Hemşeriler Tüzesi»dir ve bu da Fransızca «Droit civil»in karşıhğıdır. Latince «Jus cıvile»den gelen Droit Civil'deki «Civil» sözcüğünün kökeni de tıpkı Arapça «Medeni»nin «Medine»ye dayandığı gibi«Cite» (Yani kent) sözcüğune dayanmaktadm Bilindiği gibi, Roma Imparatorluğunun başlangıcmdaki ve Yunanistan'daki, daha doftrusu, eski uygarhkların hemen hepsindeki devletler Cite Devlet, yani kent sımrları içinde oluşan kentsel devlet nitellği taşıyordu ve kentlilerin bütün işlerini düzenleyen tüze kurallanna «Kentliler Tüzesi» deniliyordu. Ne var ki zamanla kent devletleri genişleyip ülke devletleri ve imparatorluklar doğunca «Kentli» kavramı yerine «Yurttaş» kavramı geçti ve kentlller tüzesi, genişleyen devletin özgür yurttaşlarmm tüzesi oldu. «Droit civil» bu kez «Yurttaşlar» kavrammı da kapsayarak, «Yurttaşlar Tüzesi» anlamında kullanıldı. Ancak Osmanlı döneminde bu sözcük dilimize «Medeni Hukuk» olarak çevrildığinden ve hukukçu olmayanlar da buradaki «Medeni» sözcüğünün «Medine»den geldiğini bilmediğinden «Medeni Kanun»u, «Uygarhk Yasası» sandılar. Eğer o zaman «Droit civil» dilimize «Vatandaşlar Kanunu» (•) biçiminde çevrilmlş olsaydı bu kanşıklık olmayacaktı. Nitekim Almanlar 1900 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanunlarını «Bürgerliches Gesetzsbuch» (Yurt taşlar Yasası) demişlerdir. C) «Vatandaşlık» değn, «Vatandaşlar» Kanunu. Çünkü bunlardan birincisi, en başta uyrukluk (Tabiiyet) iüşkisi olmak üzere yurttaşın devlete olan bağıntılannı düzenlediği halde, ikincisi, yurttaşlann kişilik. aile, miras, eşya, borç alanlannda birbiriyle olan bütün ilişkilerini düzenler. eğerli yazar ve ozan sayın dostum Molih Cevdet Anday, üç hafta önceki pazartesı yazısında, Türk Devrimi'nin ilk yıllannda çok hızlı gelişen birçok olayı anlatırken. «Çünkü (acele) miz vardı» diyordu. Doğrudur. Bin yılı aşkın bir ümmet, dahası, bir aşiret topluluğundan çağdaş miilet toplumuna ve bunun içinde de dinsel hukuktan usaa! (akılcı) hukuka çabuk geçrnek zorundaydık; ancak böyle yaşayıp ilerleyebilecektik. Işte bunu gerçekleştirmedeki «Acelenin gerçek aniamı ve adı Dovrimdir. Melıh Cevdet, o yazısındaki • Acele» işler arasma, ]925'te Ankara'da bir hukuk mektebınin açılmasını da katıyor. Bu da bir açıdan doğrudur. Arlca arkaya gelen Balkan, Birinci Dünya ve Ulusal Kurtuluş Spvaşlannda bütün ulus bireyleriyle birlikte aydın Türk gençüği de o denli çok kayıp vermlşti ki. Ankara Hukuk Mektebi acıldığı zaman birinci smıfına alınması öngonilen sayıda lise mezunu bulunamavmca, 1925 ve 1026 yıllannda bu kontenian. ortaokulu bitirip lise sınıflanna geçtniş olanlardan smavla alınan öğrencilerle tamamlandı. Ancak bu uygulama 1927'de çıkarılan bir Bakanlar Kurulu karan ile «Ankara Hukuk Mektebi» adının Ankara Hukuk FakültesU olarak değiştırilmesine değin iki yJl sürdü ve 1927'den sonra bu fakülteye yalnız lise mezunlan alındı. Yukanda «Bir açıdan doğrudur» sözünü kuüandım, çünkü Sayın Anday, Ankara'da bu okulun açıhşını. devletin o tarihteki Memur gereksemesi">ne bağlıyor vo «Söylentiye göre o okula ilkokul raezunları da alınmış» diyor. Işte bu noktalarda yanılgı var. Atatürk'ün önceki hafta yaymladığım 5 kasım 1925 günlü konuşmasından açık seçik anlaşıldığı gibi, Ankara'da bi r Hukuk Mektebi'nin açılmasını «Memur, yargıç ve savcı kadrolarındakl boşluğu doldurmak» gibi yalmç (basit) bir amaca indirgemek bir yanılgıdır. Hele bu okulun ilk öğrencilerinin ilkokul mezunlarından derlendiği yolundaki söylenti düpedüz uydurmadır. O laylaruı içinde bulunduğum için kesinlikla soylüyorutn ki. ilk öğrencilerin çoğunluğunu o tarihte Sultanı Mektebi denilen on iki sınıflı lise mezunlan ve Harp Okulu. eski «Medrese . tül Kuzat» gibi okullardan mezun olanlar oluşturuyordu. Henüz lise sınıflannda olup da sadece ilk iki yılsmavla alınanların sayısı yandan azdı. Belirtmeliyim ki. bu sonuncuların arasmdan da ileriki yıllarda çok değerli. bilgili yargiçlar, savcılar. Yargıtay üyesi ve Daire Başkanlan yetişmiştir. e Devrim, Uygarlık, Medeni Kanıııı Htfzı Veldet VELİDEDEOĞLU Ankara Hukuk Mektebinin Atatürk tarafından önemli bir konuşma ile öğretime acıldığı 1925 yılında Melih Cevdet, henuz çocukluk çağında oldugu için gerçek durumu bilmemes! doğaldır. Bu okulu küçük düşürmek için yayılan bu gibi söylentilerin kaynağı, o zaman Atatürk'ün, bir yönüyle «Hukuk devrimi» ama öbür yönüyle «Din reformu» niteliğini taşıyan köktenci devrim girişimini sezen ve bu nedenlo An kara Hukuk Mektebinin acılmasını engel lemek isteven gericilerdi. Şunu da not edeyira ki, Türkiye Büyük Miilet Meclisi'nde bu okulla ilgüi yasayı kabul edenlerin sayısı, etmeyenîerden sadece «Dört» fazla olmuştur: yani yasa dort oyluk fark gibi küçük bir çoğunlukla çıkmıştır. Ama hiç bir devrim girişitninden geri dönmeyen Gazi Mustafa Kemal yılmamış, hukuk okulunun açış konuşmasmda şöyle demiştir: «Cumhuriyet Türkiye'sinde eski yaşam kurallarımn ve eski hukukun yerîni yeni yaşam kuraUannın ve yeni hukukun almış bulunması bugün hiç kuşku götürmayen bir olup bittidir. Bu olup bitti, uygulanacak yasalarımızda bclirtilip açıklanacaktır. (...) Büsbülün yeni yasalar oluşturarak eski hukuk kurallarmı temeünden söküp atmak girişimindeyiz ve yeni hukuk kurallarmı ABECE'sinden öğrenmeye başlayacak yeni bir hukuk kuşağinı yetiştirmek için bu kurumu açıyoruz...» Görülüyor ki Atatürk, 12 aralık 1982 tarihli yazımda «Can noktası»na parmak bastığım köktenci tüze devrimini Türk halkına ve dünyaya ilan etmek İçin Ankara Hukuk Mektebinin açılmasını fırsat bilmiş, daha doğrusu bunu bir araç olarak kullanmıstır. 5 kasım 1925'teki açış konuşmasında bunu özellikle şöyle açıklıyor: «Bugün tanık oldugumuz olay (yani Ankara Hukuk Mektebinin açılmasıl yüksek memur ve uzman bilginler yetiştirmek girişiminden daha büyük bfr önem taşımaktadır. Yıllardan beri süregelen Türk devrimi varlığım ve temel düşüncesini toplumsal yaşamm dayanağı olan yeni hukuk kurallan ile perçinlemek yoluna koyulmuştur.» Oysa Ankara'da bir hukuk mektebi açüması için hükümetçe TBMM'ye sunulan jasa tasansmın gerekçesinde, yalmz adalet kesimindeki memur eksikliğinden söz edilmekteydi. Yukanda belirttiğim gibl, bu tasarı sadece dört oy farkla kabul edildikten sonra Atatürk, Hukuk Mektebini açış konuşmasmda temel amacınm köktenci bukuk devrimini gerçekleştirmek olduğunu açıkça belirtmiştir. •*• Bu vesileyle tstanbul Hukuk Fakültesi'n deki kırk yılı aşkm öğretim üyeliğim süresınde ve daha sonraki emeklilik yaşanımda birçok kez tanık olduğum bir yamlgıya daha değinmek istiyorum: Hukukçu olmayan yurttaşlarımızdan bir bölümü «Türk Medeni Kanunu»nu «Türk Uygarlık Yasası» anlamında alıyorlar. Bir kez daha r.nlatmıştım: Çok yıllar önce sokakta rastladığım bir ortaokul arkadaşım. üniversitcde «Medeni Hukuk» dersi okuttuğumu clayuaca: «Ydıu kardeşim, biz (vahşi) bir ır.illet ır.iydik ki bu kanunun admt Atatürk, Medeni Kanun koymuş? Biz bununla mı medeni olduk?» demişti. Onu kısaca aydmlattıktan sonra, bu konu üzerinde sayısı oldukça çok yazı yazdım, yıllardan beri. Bu arkadaşımı ve onun gibi düşünen nicelerini yanıltan nokta bu yasadakl «Medeni» sözcüğüdür. Kuşaklar kuşaklan Izllyor, nüfusumuz artıyor, okur yazar oranı çoğalıyor ama sözünü ettiğim yanılgı toplumun kimi çevre ve blreylerinde h&lâ sürüp geliyor. Ben de bu konuyu ve daha başka nicesini üzüierek yineleyip duruyorum, tam 41 yıldan beri. Her ikisi de öğretmen olan dost bir kankocaya bundan yakmdığımda: «Aman, tekrar tekrar yazınız hocam, yazıtuz; nesiller değişiyor, eskiyi bilmeyen yeni kuşaktan okuyucular devreye giriyor; müzmin ülke sorunlan üzerinde onları da aydınlatmak lazım» yanıtını alarak görüşlerini doğru bulmuştum. Çünkü birçok bilgi, yeterince yayılmtyor ve birçok sorun çözümlenmiyor, değlşmesi düzeltilmesi gerekli oek çok sorun da bir türlü değişmiyor ülkemizde. Mücahit Yazar? ücahit, savasan kişiye denlr; militan anlamına gelir. Yeni kuşaklar bu Osmanlıca sözcüğü tanıyorlar; çünkü gazetelerde sık sık geçiyor; Afganlı, İranlı, Filistinli mücahitlerden söz açılıyor. Ne var kl mücahitlik yalnız elde silahla savaşmak kapsamında kalmıyor; kalem savaşını bütün yaşamında yeğliyen yazarlar da vardır. Bu tıpin en çarpıcı örneği Hüseyin Cahit'tir. Geçenlerde Hilmi Yücebaş'ın bir kitabı elîme geçti; kapağına göz attım; ne yazıyor: «Büyük Mücahit Hüseyin Cahit!..» Gerçekten Hüseyin Cahit savaşkan (daha doğrusu kavgacı) bir yazardı; ama neyin kavgasını yapardı? Sanırım bu somyu kendisi de yanıtlayamadı. Özgürlük için savaştığını söylerdi de özgürlüğü bir türlü çağdaş anlamıyla toplumsal tabamna oturtamadı: soyutta kaldı; kaldıkça da hırçınlaştı; hırçmlaştıkça kavgalaştı; taa 82 yaşında ölünceye dek... Halil Nihat, Hüseyin Cahit için şu dizeleri yazmış: «Degilsin başmuharrir, pehlivansın Amandan anlamazsın b! amansın» M ^îüseyin Cahit, 1918'de Ingilizlerin Malta'ya sürdüğü bir yazardır. îki kez Istiklâl Mahkemesine verilmiş, birîncisinde kurtulmuş, lkincisinde Çorum'a sürgün edilmiştir. 1954'te zamanm lktldanmn şimşeklerini üzerine çektiğinden 80 yaşmda mahpushaneye girmiş ve gık dememiştlr. önemli bir ölçüdür bu. Yazarlık yaşamında mücahitliğe özenen kijl kabadayı olmalıdır! külbanbeyi değil. Kabadayı ile külhanbeyi arasındaki ayrım ne •+• Osmanlı döneminde Tanzimattan (1839) sonra Avrupa yasalan modeline göre hazırlanıp yürürlüğe konan Kara ve Deniz Ticareti Yasalan, Ticaret Yargılama Yöntemi Yasası, Ceza ve Ceza Yargılama Yönteml Yasalan gibi yasalar hazırlanıp yürürlüğe konmuş oldugu halde, bu değişim Külhanbeyi çığırtkan, şirret, gevezc, şantajcı, ona buna çatan, bulaşık bir adamdır. Sırtını güçlüye dayayıp gözünü kestlrdiği kişinin üstüne yürür; ama kavgada ilk tokadı yedi mi nereden geldiğini şaşırıp yalvarmaya başlar; üstüne vardılar mı, isterl nöbetleri geçirip yerlerde debelenir. Polls, kabadayı ile külhanbeyi arasındaki ayrımı İyi billr; ikisine değlşik biçimde davranır. «Mücahit yazar» tipi artık geçmlşte kalmıştır: ne var ki kimllerlnin mücahit yazarlığa özendikleri görülüyor. Adam kalemi eline aldı mı «namus, din, demokrasi, özgürlük, vatan, miilet» üstüne baba hindi gibi kabara kabara öyle bir döşeniyor ki satırlar tavus kuşunun kuyruğu gibi açılıyor. Içeriğl boş yazının içinde böbürlenmeden geçilmiyor: Biz başımızı bn yola koyduk. Namus erbabınm kılıcı gîbidir kalemimiz; ve başları secdeye varmamış vatan hainlerinin başına azrail kesilmek için yemin ettik... Breh, breh, breh... Bu tür yazarlar, sırtlarını zamanm lktidarma dayadıkları zaman büsbütün azgmlaşırlar; paraya pula garkoldukları için de lşleri iştir. Ama bunca saçıp savuran ve ona buna bulasan klsi mahkemeye de düşebilir; çarkı felek plyangosundan kendlslne bir hapis cezası da çıkabllir: degil ml? Işte o zaman blzlm aslan mücahit kendlslni bagışlatmak için çalmadık kapı bırakmaz, ayaklanna yüz sürmediği «büyük» kalmaz; tıpkı bir külhanbeyi gibi yerlerde debelenip isteri nöbetleri geçirir. Taa kl blrisl kendlsini kurtarıncaya kadar... «Mücahit Tazar» tipi çoktan aşıldı; Türkiye' de artık fikir alamnda kimln neyin nesi, klmin fesi oldugu açıklığa kavuştu. Buna karçın mücahitliğe sıvanan külhanbeyi ruhlulara Babıâli'nin köşelerinde bugün de raslamak olasıdır. «Büyük Mücahit Hüseyin Cahit» kabadayı idi; bugünkülere bakıyorum da hepsi külhanbeyi... dir? OKTAY AKBAL Uzaklarda Bir Dost... MtLLİYET AĞCA PAVAS1... Mehmet Barlas, 24 aralık y»aaında Abdi îpekçi'nin öldürülmesi olayına deginiyor ve «Umanz, iadei mnhakemeye dayanacak adımlar ta> m«ml»nır ve tpekçl cinayetl, aradan dört yıl joçse bUe sydınhğ» kanışar. diyor.. Ipekçi cinayetl dosyasuun tnrataldıfı yerde kaldığını da belirten Berlaı jöyle diyor: «Sanınz bu noktada, Türk Adalet organlsrının tpekçl dosyasuu yeniden elo almast gercken durumlar srtık sçık lıkla belirmiştlr. Hatta bu konuda geç bile fcalmmıştır... Ağca'nın savcı Martella'ya Ikinci aşa nu ltlraflarda bulonmaya başlaöıgı sırada, tpekçi dosyasuu hanrlayan Türk savcılsıının da orada bulunması herhalde konuya yarar sağlardı... Ama yine de bırakılan coktadan, duruma nüdahale imkanı vardır. Nitekim, Adalet Bakanı Cevdet Menteş, MJ1liyet'e yaptığı açıklamad» bu konuda gerekli çahşmalann yapıldığını ve görevli savcüarın yeni değerlendirmelere başlacUğını belirtmiştir... Umanz, iadei muhakemeye dayanacak adımlar taınamlamr vc İpckçi Canayetl, aradan dört yıl geçse bile aydınlığa kavuşur. Bu sade Mffllyetin defU, lıcplmisln beklentisldirj. «Ben hızh yaşamıtnı rardttrmeye çalıgıyornmYılların ağırlıgını duymaya başladım. Eskisi kadar içemiyorum, yiyemiyorum. Haftada bir gün lokantaya gidip yarmi slşe sarap içebillyorum, ¥üda bin yiiz dolara kapah bir tenis kortuna abone olduk. Her gün bir saat tenis oynuyorum. Bn üç yıldan beri sürüyor, faydasmı görüyorum. Seksen kiloyu aşmamaya çausıyorum. Bu bolluk ülkesinde bunu yapmak çok güç. Gençtim, 'yok para yok para yok yemek yok yemek*; yaslandım 'var para var para yok yemek yok yemek' oldu. Ocakta altmış jaşıma basıyorum. Ne garip, bir türlü inanamıyorum buna. Yıllar ne çabuk geçiyor!» Kanada'nın Montreal kentinden, eski dostum Dr. Edlp Köknel'den gelen son mektubu okurken, yıllar yıllar gerisine gittim. Yaş, yirmüerdeydi, yüksek öğrenim sıraları... Kdip Köknel yazın dünyasının içindeydi. Akşam meyhaneleri, slnemalar, kahveler, takılmalar, şakalar, gezmeler, aramalar, özlemeler... Alfred de Vlgny'den 'Chatterton'u çevirmişti. «Çatırtı> diye okurduk takılırdık. Yine Vigny'nin 'Askerliğin Görkeml ve Yoksulluğu'nu çeviriyordu; ne oldu bilmem. Dergilerde, özellikle •Çocuk Haftası1 ve 'Yavrutürk1 gibi dergilerde çevirileri, öyküleri çıkıyordu. Ben de aynı dergilere yazıyordum. Cumartesi günleri gider üç ya da bes liradan paralarımızı alırdık. O güzel 1940 yılları!.. Kırk yaşın, elli yaşm, hele altmış yasın cok çok uzaklarda, erişilmez sayıldıgı gençlik günleri... Tıp Fakültesinl bitirdl Edip. Uzmanlık süreslnl oldurdu, Haydarpasa Hastanesl'nde lç Hastalık ları Uzmanı olarak görev yaptı. Sonra askerlik, daha sonra Belediye hekimliği... Uyanık bir kislydi; Fransız liseslnl bitlrmiş biri; okumayı çok seven, düşünen, araştıran, konuşan, bu toplumun ilerlemesini, yüceltilmeslni isteyen... Ne var ki, o günlerde de iyi karşılanmıyordu üericl aydın nltelikleri... Kuşku, korku yaratıyordu: dolayısı ile böyle nitelikli kişlleri kırıyor, itiyordu. Baktı ki dostum, olacak gibi değil, bir gün atladı gitti Kanada'ya. 1960 önceleri... Yıllar geçtl. 1970'de eşlyle geldi. Montreal'de büyük bir hastanenin radyoloji ve iç hastalıkları uzmanıydı. Durumu çok iylydi. Özel arabası, deniz motoru, villası, yazlığı vardı. Ama yurt özleml içinde kaynıyordu hep. Bir süre kaldı, sonra döndü. Bir daha geldi, blr kaç yü sonra, sanırun 1975'te de son kez geldi yine Istanbul'a... Bir akşam Kireçburnu'ndan Yenlköy'e kadar yürüdük. Dertleşerek, eski günleri anarak... Sankl bunca zaman geçlp gitmemişti. O 194O'lı yıllardaydık, ona 'yok para yok para' diye takıldığımız günlerde!.. Salâh Birsel'le arasıra 'haydl rakı içir, blr yerlere götür' derdik; o da hep 'yok para yok para' diye yamtlardı... Bir slogan glbiydi bu söz. Kırk yıl geçti unutmadık. Ne Salâh, ne Edip ne de ben. Yok para'dan çok para'ya geçmiş şimdl... Ama bu kez 'yok yemek yok yemek' daha ağır basıyor, 'yok içki yok içki" de öyle... Ne güzel kısa öyküler yazardı! Hele Ankara' nın Hergele meydanında geçen 'Paşa Pantalonu' öyküsünü ammsıyorum. Bu öyküyü yazıp yaymladı mı, yoksa bize mt anlattı, unuttum; ama belleğimde o kadar canlı ki! Bir yaşlı kişi, babasından kalmış bir pa§a pantalonunu satıyormus sağa sola seslenerek... Bir ailenin son anısı, Osmanlı döneminden kalma bir Paşa pantalonu... Daha bagka öyküler de yazmıştı. Bilmem şimdi yazıyor mu? Kanada'da geçirdiği bunca yılın anıları, i2lenimleri. savaşımlı dönemleri yazılmadan kalablllr mt? Edlp Köknel'in kardeşl, gazetemlzde sık sık yazılan yayınlanan Melih Köknel'di. O da, vakitsiz bir ölümle aramızdan ayrıldı. Bilmem Edlp bir daha gelir ml yurduna? O son gelişlnde Tarabya' dan Yeniköy'e kadar bizl izleyen, korkutmaya çalışan bir takım kişiler, belki de komando dedıklerimlzdi onu üzmüştü. Türkiye'nin içinde çır(Arkası 11. Sayfada) Mr sınat flr&nfl flrdnugn miyor. TUrktye'de Mhk hUmetlertni d«h» 1leri Kötürememenln bajhca ncd«nl kuşknsuz mali kaynak yoklnğndor. Ama çok yetenekli ve iyi yetişmls, dl> BİpllnU yöneücUerin ellerindeki baa sağlık kBrnlu«larmtn «*»»' lmkanlan rağmen pınl pınl oldngu TB lyl himet verdiğini de biliyoruz. Soran sadece kaynakla ilgill değil, Mrac da aşMa, severek, çah?makla, sıkı blr denetimle de HÜRRtYETT BÜYÜK TEHLİKE... " GÜNAYDIN NİÇİN?.. Necati Zincirkıran, 20 aralık günlü yazısmda ulkemizdeki saghlc hizmetlerinin yetersizllğine değtoiyor ve «NL çin Türklye'deld bunca milyarder lşadamı ticari amaçlarla bir hastahane ftçmıyor» diye soruyor. Dört dörtlük bir sağlık hizmeU kurmanın, dünyamn en zor işlerinden biri olduğunu belirten Zincirkıran şöyle diyor: «Nicln Türkiye'deld bunca milyarder işadanu ticari amaçlarla bir nastane açmıyor? İsteseler en iyisini yapamazlar mı? Elbette yaparıar. Ama kunse yanaşmıyor. Hastane lşletnıelc Oktay Ekçl, 22 «rauk günltt yanBioda uyuşturucu madde kullanımının ulaştığı boyutlara isaret ediyor re yet kilileri uyanyor. Türk halkının uyuşturucu maddey* karşı olan tepkisinin, bu tehlikeyl utnn süre kapımızdan uzak tuttuğunu da belirten Ekşi soyle diyor: «Ama TtirHye'yi yıkmak, çtikertmek lüteyenlertn kullanabileceii gtlahlann en tchlikelisl olan uynştarucn madde ahşkanlığı ysrattna Ihtimall üıerinde hiçblr zaman ciddi bir blçimde dnrnl» mamiftır... ..TnrMye'de nyn^turncn madde ahf banlığını yaymamn, bunu perçekleşiirenlere sayısız yarar saglayacağı da açıktır. Çünkü böylece hem diişmanlanıu zayıflafıp çökertmek hem de o d0«manın (yani bizlerin) parasını kascanmak imkanı dnğmaktadır. (...) Sdzfln bnrasında bellrtellm ki, «adece devletin polisi ile, efcitim programlarında bn koncnan işlenmesl ve ö|retim kadrolannuı meseleve eğUmesl ile bn tehlfkenin bertaraf edilmesi müm kün değildir. Aileler de gözlerini açmalı, devlete yardımcı olmalıdır.» Ktnerin bir yeniden düzenlem»ye yönlendirilmesi, bunun zaman içind» v» pllot uygulamalarla gsrçeklesmesin'tp, KİT'lerin ekonomiye katkısım büyük ölçüde artırabüeceğini belirten Cem, daha sonra şöyle diyor: «B6yle bir yapı değişimine en elveri?ll bir yahut birkaç KtT'in zaman İçinde yaratacagı örnek, glderek bütün KtTlere, hatta, anlayı olarak, hizmet üreten KtTlere bile yayılabiUr. Türkiye, ekonomisinde büyük yeri olan bn kuruluşlan, en verbnli iletmelere " dSnüştünnenin yaranna kavuşabtür... ' KİT konusn hemen her zaman gflndemde olmuştur. Reorganizasyon planlan, bizhn önrrdiğimlz yaklaşınun benzerlerini de kapsayan örnekleriyle hanrlannuştır. Ne var ki, bir türlü barekete geçUmemlştlr... Oysa, KİTİeri çaftdaş yBnethn ve Uy letmecillk SzelUklerine ve haıeket imkftnma kavnşturmaksızm Türk ekonomisinin clddî blr atılımı gerçeldeştirmesl r^inamüzde mumkfin değUdlr... Toplumun ortak varhğma toplum adına sahip çıkmak için geç bile kalınmıçtır.» TERCÜMAN YANDIM, ÖLDÜM... GÜNEŞ KİT'LER îsmail Cem, 22 aralık gunlü yajflsında KİT'lerin çözümü konusuna değiıüyor ve «KİT'lerin yapısı ile içinde yer aldıklan ortam arasındaki tcrslik, sürekli olarak KİT'ierin aleyhine sonuçlar yaratmaktadırı diyor. Ahmet Kabaklı, 22 aralık günlU yaeısrnda arabesk konusuna deginiyor ve «bence, arabeske tamah edilmesinin ilk ve başta gelen seDebi, onun sözleri...» dedikten sonra «Ve aceba bu sözler, pek mi mükemmel?» diye soruyor. Bu soruya «Ya, kat'iyen değil.» diye yanıt veren Kabaklı şöyle ekliyor: «Nerede Türk hafif müziğimn veya klasik Türk müziğinin sözleri?.. Ama, besbelli ki, o enfes güftelerin tetnsil ve takdim ettiği edebiyat, gözden düşmüş.. Yaşayan Türkçe'nin tahribi sonucu (..) gençler. uyduruk Türk ce'ye mahkum kıhnmak suretiyle, yaşayan Türkçe*yl kaybettlklert için Türk sanat mfiziğt'nin batta haflf müziğlmizin bile sözlerini anlamaz olmuşlar. (.) Arabesk'in sözleri, Türk halk müsdğinde, yfizde yüz Türk nağtneleri ve sazlanyl» da ifade olunamaz. (..) O halde tutkunun ba« sebebi, o «yandım, öldüm, mezar, cenazc.» temalan üzerine dayandırümış fevkâlade basit «sulanmalar». Cumhuriyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılıkve Garetecillk T.A.Ş. adına NADİR NADİ Gene! Yayın Mödürtl Müessese Müdürü Yazı Ijleri Müdürii HASAN CEMAL EMİNE UŞAKL1GİL OKAYGÖNENSİN AHMET KORULSAN YALÇIN BAYER „„. ALİ ACAR YALÇIN DOĞAN HİKMET ÇETİNKAYA MEHMET MERCAN * • Yazı lşleri MOdör Yarcfımcısı HaberMerkezi Müdürü Mizan paj Yönetmeni TEMSİLCR.ER • dış basın... WASHİNGTON POST • ANKARA : • İZMİR : • ADANA : SERVİS ŞEPLERİ KURTARMA OPERASYONU «The Washington Post» gazetesi dünya ekonomik bunaljmmın, şimdiye kadar kendi çıkarlarını ön planda tutan ve bu nedenle hiçbir konuda anlaşamayan sanayileşmiş ülkeleri birle; meye zorladığını belirtıyor. Gazete son günlerde görülen tehlıke sinyallerini şöyle sıralıyor: «ABD'de 82'nin son çey reğinde ticaret açığuun ortaya çıkması doların aşm değer kazanması sonucu Amerikan ürünleri dış piyasada rekabet edemez duruma geldi. Dolann defer kazanması ise, faizlerin yüksek olmasuıdan kaynaklanıyor. İkinci Dünya Savasından bu yana dünya ticaretinln en ciddi gcrileme ile karşı karşıya kal man. Sanayileşmiş ülkelerin yaşadığl bunalımın bir sonucu olan bu durum, üçüncü dünyanın sanayileşmiş ülkeler pazarına bağladığı umutlan bosa çıkarıyor. Dünya Bankasınm gelişme!;te olan ülkelere yardını etme görevini yerine getirememesî. Gelişraekte olan ülkelerin yaşadığı çıkmaz, ise etkilerinî sanayileşmiş ülkeler üzerinde de gösteriyor. Üçüncü dünyannı bunahmı pe limekte olan ülkelerdeki işsizliği körüklüyor. tlçüncü dünyanın borç yükti nün criderek tehlikeü boyutlara var maw. Gelişmlf ülkelerin lthalat İçin harcayabilecekleri para, dört . beş ülkere borç olarak akıyor. Bîrçok ülke bütçe açığını kapatmak amacıyla sosyal lıarcamalarını kıstı. ABD ve İngiltere'den sonra F. Almanya ve Japonya da böyle bir eğilim içmdeler Tüm bunlardan çıkan sonuç, gellşmiş ülkelerin bunalımı tek başlanna atlatamayacaklannı ve birbirlerlne gerekslnim duyacaklandır. Kurtarma operas yonu ABD'nin faiz oranlannı düşürmesiyle başlamalıdır.» NEUERUHRNEUE RHEİN ZEİTÜNG ALMANYA SEÇİMLERİ Federal Almanya'nın Essen kentin de yayınlanan «Neue Ruhr Neue RheIn Zeitnng», Federal Almanya'da 6 martta yapılacak olan encen seçimlerden sonra parlamentoda yalnızca iki büyük parti kalacağı görüşünae. Gazetenin yorujnu şöyle devam ediyor: «Hür Denıokratlann çöküşünü durdurmak hemen hemen tmkânsız. Bu parti bir zamanlar olaylan belirleyen üçüncü gtiçtü. Şlmdi beşlncl sıraya düştü. «Yeşil» ya da «Alternatif» adıyla ortaya çıkan Hm varsa Hür Demokratlardan daha güçlü. Partiler arasında «üçüncü çüç»ten söz edilecekse, bu ancak Hırlstiyan Demokrat Partiyle or tak bir örgüte sahip olan Hıristiyan Sosyal Partisi olabiUr. İki partiU bir slstemin anlamlı ya da istenir blr sey olup olmadığı tanışması cıana yeni başladı. «YeşUler»in ve «AlternatiRer» in de parlamentoya glrmesinin garantl ohnadığı varsayılırsa, parlamentoda ik] part! kafnıası olası. O zaman oylana yüzde 47'sini alan part» çoğunla& sağlar. Hamburg seçfmlerinden çıu kan sonuç, 6 marttaki erken seçimlerde iki büyük parti için hedefin yüzde ' 41 oldueııdur.» Istanbu! HaberlerirSelahattin CÜLERDtş Haberler > Ergun BALCI Ekonomi: Osman ULACAY~Yurt Haberleri. Barbaros CENÇAK Kiiltür: Aydın EMEÇ Magazin : Yalçın PEKŞEN Düzeltme: Konur ERTOP Araştırma; ŞahinALPAY '»«OLAR KonurSokak No. 24/4Yenlşeh!r ANKARA Tel: 17 58 25 17 58 66 Idare: 18 33 35 Hallt Ziya Bulvarı No: 6 5 / 3 İZMİR Tel: 2547 09131230 Atatürk Caddesi, T.H.K işhanı Kat2/İ3 ADANA Tel:1455019731 Basan ve Yayan: DAİL TELEGRAPH OPEC'İN SONU MU? OPEC'in sorunlan üyelerinin çıkftr ları arasmda herhangi bir rekabet olamamasmdan kaynaklanıyor. Sorunu ge niş anlamında ele alırsak, Irak ve tranm djşındaki Körfez üreticileri, altın yumurtlayan tavuğu kesmemelerl gerektiğinin farkmdalar. Ancak, Nijerya gibi nüfusu fazla Ülkelerin petrol rezervlerlni düsüncesizce harcamaları OPEC ıcln bir talihsizliktir. Bu ülkeler soruna uzun vadeli bir sorun olarak bakamadılar. OPEC'in geleceğini şimdiden kestirmek güç. Uzmanlar bile, petrol piyasasmın istikrara kavuşması için fiyatlann ne kadar düsmesi gerektiğinı bilemiyorlar.» CUMHURİYET Matbaacılıkve ,Ga?etecI!ik T.A.Ş. Türkocaâı Cad. 39/41, CağaloflluİSTANBUL P.K.: 246 Istanbul, Tel: 2097 03 (5hal) TAlKvİM İMSAK OÜNEŞ ÖÖLE İKİNDİ AKŞAM YATS1 6.38 8.22 13.14 15.34 17.46 19.25 SATILIK VASITA 3 adet 1978 model RenaultTL acele satılıktu. Isteklîlerin 26 30 40 no'lu telefona müracaatlan
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear