25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 EKİM 1982 ames Dean ilk işaretlerden biriydl. Ellllerin sonlarından bu ya na Batı dünyasında «gençlil» kendine özgü bir kimlik edinmeye başladı. İlkin görünüşünde blr fark lılık aradı. Saç blçiml, kıyafet... Amerika'da bir lşçl kıJığı olan «bhıejean» aşağı yukarı o sıralarda her sınıfın giyebileceğl bir evrensel ve aşınmayan moda olmaya başladL KÜLTÜR YAŞAM Curnhuriyet 5 J insanlar ve sanat. murat belge Duygusallığın doruklarında Yanfa YAZGAN «İlk sayfalarda başlayan duygusallık»a gömülüp, «hep sana, hep seni, hep bizi» yazan, «senede bir gttn» de olsa buluşmaya ra7,\ olan duygulu insanlara yönelik yayınların sayısı yıllardır hiç azalmaz. artar. Demek ki duygulular da giderek çoğalıyorlar. Bu arada öyle yayınların nltelikleri de giderek daha Avrupaileşiyor, sunumlarına, konumlarına. konuya yaklaşunlarına blr «alafrangalık» geliyor. Meğerse TRTüI'de pazartesi ve perşembeleri rasladığım Müzikli Dakikalar, bu ekolün «radyolarımız» dakl seçkin temsilcisi imiş. Programı hazırlayıp, «evet sevgili dtnleyicilerae sunan Sezen Cumhur önal'ın duy gusallığm doruklarında yap tırdığı bu gezintinin ayırıcı özelliklerine birazdan değlneceğim. Program «les fenflles mor tes»un içbayıltıcı bir yorumu ile «sinyal» veriyor. Ardından, örneğin, «giınler ge çip gidiyor sevgili dinleyieiler, haftalar bitiyor, haftalar başlıyor. Başlayan da bi zim için, biten de», şeklinde bir girizgâh ve hepimize «sevgiler». (Bu girizgâh daha ilginç olabiliyor. Örneğin kumlarm üstünde güneşe karşı yan gelip yatmaktan r,t5z edildiği bir gün, Izmir'de temmuz ortasmda yağ alısverisi gusallığm doruklarında gea dirirken sırtımıza entellektüel paltolar giydirmesi. Bu paltolar her ne kadar eskici işi ise de gdz dolduruyor. Programda yer alan seçma «inci»ler çok önemli yer tun tuyorlar müzik parçaları a, rasmda yumuşak geçiş sağı larlarken. kültürümüze kültür katıyorlar. «Bakın, And re Maurois ne deraiş aşk îçin sevgili dinleyiciîer», ya da Honore de Balzac. Bakıyoruz. Lord Byron «aşk er, keğin hayatmda bir mısra^ kadının hayatmda blr şiirdir,» demiş. Bir başkası da «aşk zehirli mantarın yeme ğine benzer. Olayın farkına vardığmızda iş işten geçmiş tir» demiş. Çok güzel. Külj ttir zenginleşmemiz ivme1 lendikçe ivmeleniyor. Bu arada, seyrek olarak oraya, nasıl düştüğü soru&unu u, yandıranlara raslayarak,' pek çok duygusal parça din liyoruz. Arada sözlerini «hazırlayıpsunan»ın yazdığı parçalara da gömülüyoruz. Müzik parçaları arasındaki «promenade»ımıza S. C. ö nal'm özgün «inciîeri» ile devam ediyoruz. «... şarkılann çoğu aşfe için, öyleyse aşk ve sanat ikiz kardeştir dpsok yalan olmaz. Sanatla süslenmeyen bir aşk, renksiz ve vahşi bir kır çiçegl gibidir». Vahşi olmayan kır çiçekleri bulabilmesini dillyoruz. Aslında her program da böyle derin çözümlemelerle karşılaşmıyoruz. Her programm entellektüel d ü J zeyi farklı oluyor, böylece daha geniş kitleyi kültürlei miş oluyor herhalde... Doği İncilerin seçimi öyle ras~; gele olmuyor. örneğin hava' koşullarından başlayıp gü> neşli günlere geçiliyor ve Sunny Days vs. diye bir şey çalmıyor. Konu zaten ori tak: Aşk; onun alt grupları üzerinde duruluyor, örneğin ayrılık, özlem, birleşme gibı konularda derinleşiliyorj «İnci»yi döktüren büyük a^ damın ulusundan bir şarkn cıya yer veriliyor bu arada. Nihayet, «miizikli dakikalar» biterken, («evet»^ hepimize «alasmaladık»), kalbimizdeki sızıltı gözlerimizdekl kızarıklıkla kendini dışarıya vuruyor. Parçaların hepsini, defalarca dinle mek üzere kasetimize kaydettik, Sezen Cumhur'un incilerl ise «duygn kiıltürü» dağarcığımıza kayıtlı. Bu programı (lütfen) din lemeli: çünkü cinsellik vs. ile yozlaştırılmamış aşk ÜSJ tüne dünyanm en seçkin entellektüellerî ile kültür alışverişi yapmak, «bir parça duygu»yu bulmak mümkün orada. Yüreği bu kadar duyguyu kaldıramayanlar, programm hemen ardmdan Günün Konseri'nde Bach. Hindemith, ya da Akses din leyip, rahatlayabilirler. Batıda çıkan modalarla onlann Türkiye'de izlenişi üstüne bir şeyler yazmak istiyordum. «BJueJean» bu konuya uygun. Çok zaman 9 Türkiye'de kentleşmenin hızı kent kültürügeçmedl, Türkiye'de de her burjuva veya küçük burjunün oluşum hızını aşıyor. Bugün hâlâ yeılî va genci «büluğ» çagma girkökenli bir kent müziğimiz otduğu söylenemez. diğinde kendine bir «bulnein» edindi. Amerikan genç% Hafif Batı Müziğinin çeşitli kollan Batı topliği bu kilığa gtrerken işçiler. ırgatlar gibi glyindtğllumlannm çeşitli koşullannın ürünüdür. Aynin bilincindeydi. Biz ise nı değerleri paylaşmadan sırf «Batı müziğidir» Amerikalılar gibl giyindlgidiye dinlediğimiz sürece sığ bir taklitçiliğin mizin bilincindeydik sadece. Amerika'da işçi filan olötesinde kentleşmenin müziğini yapamadık. duğunu zaten ya duymamış tık, ya düşünmemiştik. Ame da sürdü. Bilinen kurumrika bu, zengini fakiri mi laşmış toplumun belirîi ge ınüzigi keşfettl. Uyduğu mo olur? (Eh, henüz televizyo lir dilimlerl içinde yaşayan dalar değiştiği halde, değişnumuz da yoktu ve «Zen insanlarınm yanında bir meyen bir şey vardı: Gençginler ve Yoksulla» dizisi de «gençlik» diye ayrı bir lik akımları aşağıdan yukaçevrilmemişti.) O sıralar grup türedi. O günden bu rıya gelişiyordu. Yeni akıAnkara'da seçkinlerimiz yur güne çok değişti bu yeni mı yaratanlar yoksullardı. duna dönen Amerikah as grup. Ama hep varoldu, o Ve her akım, gençliğin başkerlerin satışa çıkardığı her kılıkta, bu kılıkta, o müzlk kaldırmasmın bir başka for türlü maldan ne kadarını le, bu müzikle. Müzik de mülüyle ortaya çıkıyordu. alabilirse o kadar mutlu sa dim, çünkü kısa sürede deBiz burada modalan lzleyıyordu kendini. dlk. En şık olanlarımız, yeğişik giyimin yanında giden simgesinl, ni bir eğilimi en önce haBu gençlik modalarr Batı ikinci gençlik ber alanlanmızdı. Ama bu en uyanık olanlanmız bile sözkonusu akımın orada ne yi temsil ettiginl bilmiyordu. tlgilenmlyordu da bununla. Her türlü yeniliği du yurarak para kıran yayınlar kuruldu, ama onlar da hiçbir zaman Batılı gençliğin hangi koşullarda yenl yenl akımları başlattığım anlatmadı. kendi' de merak etmedi. Kent Müziği mur yağıyordu. Şans işte!) Ardmdan, programm tek teması diyebileceğimiz yılların unutturamadığı aşk ve âşıklar ele almıyor, hiç usanmadan. Aslında bu konuda söylenenler çok özgün değil, genel havanm blr tek rarı «... Zaman bizim için, en güzeli yaşamak, sevmek bizim için. Bilmem hiç dikkat ettiniz mi sevgili dinleylciler, şarkılann çoğu aşk için...» Sezen Cumhur'un ayırdedld özelliği, bizi duy Türk Lobisini de devlet kurar azartesi sabahı Milliyefte bir haber vardı. Başhğı şöyle: Almanya'daki Seçim Sonucu 1.5 milyon Turk'ü Huzursuz Etti: «Hükümetimiz Hemen Güçlü Bir Türk Lobisî Kurmah.» Türkiye'de her şeyin devlet eüyle yapılmas\ gerektiği inancına bir çok değişik bağlamlarda, değişik örnekler dolayısıyla değinmişimdir. Ama hiç şüphe yok ki sözkonusu alış kanlık benden de, benim gibi düşünen üç beş kişiden de çok daha güçlü. îşte şimdi de «hükümet Almanya'da lobi kursun» deniyor. Hükümet acaba nasıl Almanya'da lobi kurar. Benim bildiğim lobi kendiliğinden oluşan bir şeydir. Bir ülkede bir azmlık yaşamaktadır. O ülkenin hayatmda kendine belli bir yer edinmiş. toplumsal bir ağırlık ka P zanmıştır. Bunun için, sözkonusu top lumun resmî kabuğunun üstüne çılcmayı da başarrnası gerekir. Her toplumun kendi ölçülerine göre «soyfirıdeger» bulduğu insanlar, aydmlar vb. olur. Bir lobi oluşturacak azınhk gru bu böyle çevrelerde etkili olabilmeIidir. Ama herhalde durum böyle değil. Belki de hükümet bir kanunla kurmalı Almanya'daki Türk lobisini. Şu günlerde Damşma Meclisi'nin de işi hafıfledi, oturup bir «Almanya'da Türk Lobisi Yasa Tasansı» hazırlayabilir. Zaten biliyoruz, bir şey şöyle guzel ve «stfeı» yasa ile kurulmazsa sonra cıvıyabiliyor. Onun için Türk lobisine bölücülerin filan sıznıası da söz konusu yasada almacak tedbirlerle önlenmeli. Gazete haüerindelci taiebi İleri sürenler lobinin «güçlü» bir lobi olmasım da istemişJer. Bu da yasa tasansma konmah: «Almaaya'da güçlü bir Türk lobisi kurulacaktır» denmeli. Hattâ, işe başlamışken İleri görüşlü davranıp sorunumuz olan va da olmayan başka ülkelerde de lobilerin kurulmasını yasada sağlam bir temele bağlamalı. Bugünlerde sorunumuz olan ülkelerin sayısı arttığina göre, lobi olayı gittikçe önem kazanıyor. Sonra bir de merkezl lobi ler kurumu kurup başma dirayetli Dirinı atamali: Yüksek Lobiler Kuruma Yüksek Lobiler Kanununda öngSruimell. Böylece Almanya'daki ve öbâr ülkelerdeki vatandaşlanmız da ferah 1ar, güçlü lobilere kavuşurlar. Hep birlikte mutlu mutlu yaşanz. Kadri bilinmemis klasikler Eski yıldızlardan kırpılan Türk Medleyî Zeynep TÜMER üzikte yeni biçimler bulmanın güçleştiği günümüzde geçmişin tanınmış, sevilmiş, hattâ «dünyayı yerinden oynatmış» şarkılarınm derlenmesiyle yapılan medleyler («potburi» ya da «müzUc demeti» diyenler de var) çıkmaya başladı pıyasaya. Ortak bir ritm ve yakm tem polarla birleştirilen parçalar tadımlık bir biçimde sunuluyor, böylece de bir şarkılar resmi geçidi izliyoruü. Yalnız bu geçlt resmi olsa olsa bir süvari alayının geçidi olabilir. Zaten nıedleylerin ilk «kınklı&ı» da burada; Kızlarımla Mahrem Konuşma Bayram nedeniyle son klasiğimizle aramıza epey ayrılık girdi. Ancak bu klasikler, tanım geregi. zamanın kısıtlamalarına karşı kanatlanıp uçmayı başarmış eserlerdir. Ne zaman, nerede okusanız, aynı yüce zevki size vermeyi bilirler. Hatırhyorsanız. son klasiğimizde bilge bir baba, adı saklı kızları V ile B'ye evlilik üstüne mektuplar yazmaktaydı. Diyor ki: «Genç kızlar ve hanımlar, bulunduklan muhite neş'e ve şetaretlerinin sihirli çiçeklerini serperek hayat yaratan zarif ve lâtif mahluklardır.» Bu söylenen güç işi yerine getirmekle yükümlü bîr genç hanım nelere dikkat etmeli? önemli bir so run, yatak odası düzenlemesiyle ilgili: «I. Mütekâmil cemiyetlerde, kan kocanın ayn karyolalarda yattıklan malum bir keyfîyettir. Hatta ileri ve asil ailelerin ayn odalarda yattıklan da söylenmektedir.. (Bu mantığa göre, en ileri ve asil olan lar ayn şehirlerde de kalabilir.) Kadının uyku halinde de güzel olabileceginl kabul eden yazanmız, gene de çok ihtiyath. Karşıt ihtimalleri de hesaphyor. «Binaenaleyh, uyku halinde de güzel olan kadın çirkin hale pekalâ düşebilir. Meselâ: •Çene yastıktan kaymış boşlukta olabilir. Boşlukta olduğu için de a&ız çarpık bir şekilde açılmış olabilir. Ağız açıldığı için de sular akmakta olabilir. Şayet bu esnada bir de rüya görülmekte ıse. soldan sağa ve sağdan sola fıldır fıldır dönmekte olan yan açık gözlerin akı da görülmekte olabilir. «îşte böylesine çirkin bir manzaranın, güzelliğin yegâne ifade'i cismanisi olan kadında görülmesi. aslâ arzuya şayan değildir.» Evet, hanımlann «sihirli çiçekler» serpmek yerine salya akıtması gerçekten insanın en ince duygulannı rencide edecek bir durum. Yazann anlattığı korkunç ihtimaller (çenenin boşlukta kalmasıyla başlayan) karşısmda yataklan değil. odalan da ayırmalı. Avrupa aristokrasisi boşuna yapmamış Du işi. Yazar. ayıp veya kusur olmadığı halde kocalardan saklanması gereken şeylerin aynntılı bir listesini çıkarmış: «Boynumuzdan yukan uzuvlann» temizliği gerekli, ama kocaya gösterilmeden yapılmalı («aşağı»dakiler herhalde zinhar gösterilmemell). Banyo ve lavaboda «sevgiliden kalma izler» bırakmamah. Doğal olduğu kadar kaçınıimaz bir «hapşınk» zaptedilemezse, hemen kocadan özür dilemeli. «Çamaşır ve bulaşık yıkama halinde. aslâ kocanıza yakalanmayınız.» Aynca: «Ar ve hicap duygusu yerinde olan hanımlar, ipe serdikleri çamaşırlar arasında, sütyen ve kilot gibi şeyleri aslâ ve aslâ bulundurmaz ve onlan başkalannın nazanna arzetme den ne yapar ne eder gizlice kuruturlar.» Kocanın verdiği para az geliree bunu söylememek gerekiyor. Kendisi sorarsa, «üzüntü ve keder iz har etmeden söyleyiniz.» Derojn şaka yollu. ayn şehirlerde oturmah demiştim. Bu öğütleri görünce, sahiden de aile saadetinln tek çatı altında süreceginden kuşkuya düştüm. Ama yazar. bu kuşkumu sezmiş gibi. kızlanna karşı ince bir çıkışmada bulunuyon • (Ama her kadın bunu yapamaz kl ) demeyln. Eğer siz de. o her kadından biri olacak ve bu nasihatlerimi hiçe sayacak iseniz, bu yazılan aslâ okumaya devam etmeyiniz. fırlatıp atınız.» Nasihati dinlenmemiş babanm infiali karşısında derhal yola geliyoruz. Ve hanımlan bütün bu ku rallara uymaya çağmyoruz. Yoksa, güzelim «yuva>yı yıkmış'olmanın vebali omuzlarındadır. Eldridge Cleaver «rock and roll»un Harlem'de dogduğunu anlatır. Beyaz takım elbiseleri, papyonian ve yumuşacık sesiyle Pat Boone'un «rock» karşısında yenilgisinden, beyazların gelip Harlem'de bu dansı denemesinden söz eder. Türkiye'de «rock» Amerika'nın en yeni icadı oldu sadece. Ne oradaki toplumsal çevresi billndi. ne de burada ona benzer bir anlam kazandı. Gece kulübünde önce Pat Boone'un diye bilinen şarkıyla «slow» yapıldı, sonra «orkestra» hızlanıp «rock» Her şaıkı gerek melodi, çaldı, sonra da, yeni «ar gerekse söz açısından bır tist» sahneye çıkıp nunıa bütün ohışturur. Tabii ay rasım yapmadan önce. nı sözlerin parça boyunc» «Aman Adanalı» İle dans defalarca tekrarlandığı, üçedildi. Karma kültüre öte beş notadan oluşan melodiden berl merakh bir toplu nin ard arda dizildiği «şarmuz. kılara» sözümüz olamaz. On lara her şey mübah. OraToplumu karıştırmayaüm. sı burası kırpılmış. bütünBunlan yapanlar belirli çev lüğü bozulmuş, yamalı boh relerdi. Onlar Batıya hay ça yaparcasına yan yana Böylece. «kendileri öyle randı. Rokfor peynirini de. getirilmiş şarkılardan oluş olağranüstü nostaljik olmaAmerikan yardımı teneke muş yeni bir şarkı insana yan Beatles» hiç de nostalkutu içlndeki peyniri de nasıl bir zevk verir diye dü jlk olmayan blr yapılanma aynı zevkle yiyorlardı ya şünüyorum. Madem sark/ içinde, en tutulan medley da aynı «zevksizlikle». Işin tuhafı. sonralan Batıya kar şı eleştirel tavır alanlar da aynı şekilde ayrım yapmadan yadsıdılar orada olan herşeyi. O zaman Pir Sultan Abdal devrimci oldu (oysa mistik bir şairdi), Rol ling Stones da karşıdevrim SANA A 8IKTIM ci. «Batı'dan ne gelirse iyiIN ÛİBİ PASAKL1 cöpçuve dir, buradan ne çıkarsa köLID&N. BEM S E . 6AMA jyiVDİ V4LLAUÎ 1İN SÜSLENiR tüdiir» diyen eğilimin karşıŞJUNİA 8 A K Î WALA PLJSL£NE.V/M, 5ENİM tıydı bu. Aynca, köylülüğün AeZ/MI SAPUROATA. SU MALiNE 6AK hâlâ afır bastığı bir toplum RAK TlKINİiyOR da anlaşıhr bir tepkiydl. Ama bu da «disko» ile «çayda çırasnın sağlıksız bir biçimde birbirini dıştalamasma yol açtı. Çünkü aslında kentll genç lik bir varlık olamadı Türkiye'de. Amerika'da bir grup çıkar, sözgelişi liseli gençliğe kendi hayatma ve değerlerine uygun önceki kusaklannkinden farklı bir varoluş tarzı sunar. öncelikle de müzikte dile gelir bu. O grup, sunduğu şeyin o kitleye bir şeyler söyledlği oranda tutulur. Dolayısıyla, genç insanlara yaşadıklarına ilişkin bir söz sun mak zorunludur. Türkiye'de bu da böyle olmadı. Burada gençler, başka kültürler, baş ka hayat tarzları için yapıl Sevgilım.gözlerin ne feodor mış müziği, anlar anlamaz, kendilerine mal etmeye çalıştılar (ya da kendilerini ona mal ettiler. böylesi daha kolay olduğu için). tlk <aranjmanlar»dan bu güne yerli hafif müzik de, rock'dan Punk'a Batmın asil dinamik pop müzikleriyle karşılaştırıldığında hep «kart» bir duyarlık İçin yazılmıştır. Böylece bizde «popüler müzik» bile tepeden aşağı gelişti. Gençliğin diniediğini, gençlikle llgisi olmayanlar yazıp söyledi. Tür kiye'deki genç nüfusun toplam nüfus içindekl muazzam oranına rağmen. Kentli insanlar bütün dün yada kentllleşmiş blr müztğe ihtiyaç duyuyorlar. Kır kökenli folklor hiçbir toplumda çağdaş müzik lhtiyacına tam olarak cevap ve remiyor. Biz Türkiye'de ken di kent müziğlmizi oluşturmayı başaramadık daha. O zaman «kentsel kırsal» arabest rakipsiz «popUIer müzik» olarak çıkfcı ortaya, Demek kl cnu haketmlgli N olabilirlik açısından pek bır şey ifade etmlyor bu medleyler, o zaman ya şarkı tanıtımı için ya da nostaljik bır amaçla seyirciye sunulabilir. tşte medley yapıcılarının çevresinde yoğunlaştıkları nokta da bu olsa gerek. Toplumsal nostaljinin yer leşmeye başladığı günümüz de «geçmiş»in içinden gelen. «geçmişteki»ne benzeyen, «geçıniş»! hatırlatan her şey insanlan kendine daha çok bağlıyor. Bu açıdan bir medley nesnesi olabilmek için öncelikle bir nos taljinin nesnesi olmak gerekiyor. Böylece geçmişte sevilip dinlenmiş olan ve bugün dinlendiğinde anıiarı tazeleyen şarkılar birer nos talji nesnesi olarak medleye katılıyorlar. Yalnız. amaç landığının tersine bir medleyin yapısı ve biçimi gereği tam anlamıyla nostaljik olabileceğine inanmıyorum. Çok kısa süren, ritmi ve tem posu bu denli değişmiş bir şarkı kişiyi «geçmişin yitlrilmiş anılan»na ne ölçüde götürebilir ki! nesnesi haline geliyorlar. Bunun yanında hergün radyolarda çalınan bir sürü medley daha var, daha da çalmayı sürdürecek. Bir şey dünyada yaygınlaşır da bize gelmez olur rau? Nitekım bu yıl içinde bır Türk hafif Batı müzigi medleyi çıktı. Kaset malum bizde ayn bir yayın ku rumu nıteliğmde radyo derken son olarak televızyonda da boy göstererek, Türkiye'de medley ufuklarını açtı. Bu Türk hafif Batı müziği medleyi, «5 yıl önce, 10 yıl önce bu şarkılar listelerde» diyerek içeriğini belirttıkten sonra bizi 15 dakika süren 10 yıllık bir geziye çıkartıyor. Nilüferin şarkılaruıdan Ajda Pekkan'ınkine kadar uzanan bu medleyi n en önemli özelliği, Türk hafif Batı müziğini geçmişinden bugününe dek şöyle *)lr gözden geçirmeyi olanaklı kıünası. Böylece gerek nlcel, gerekse nitel değişiklikierin azlığma bakarak bu müzik türünün «tutarlılıgına» elimlzde olmadan hayran kahyoruz. Böylesi hızlı değişen bir dünyada böylesine değişmeden kalabilmek... Zaten. «zaman geçse, dünya dönse, hepsi aynı güzel likte» diyerek kendileri de bu değigmezliği mutlaklaştırıyorlar. Bu da daha baştan Türk medleyinin nostaljik bir anlam bile taşıyamayacağını gösteriyor. Bir şeyin bugün de benzerl var sa. yarm da olacaksa neden özlensin. Bu Türk medleyi biçim açısmdan «asıllarına» pek benzemiyor. Yabancı medleylerl yapanlar hiç değilse yeni bir düzenlenıe getirmeye çalışıyorlar, parçalann bağlantılarına daha bir özen gösteriyorlar. Piyasaya her çıkanın yutulduğu bir yerde inceliğe pek gerek olmadığından doğal olarak Türk medleyinde de pek incelik aramamak gerek. Par çalar nasıl birleşirse birleşsin. nasıl düzenlenirse düzenlensin, nasıl söylenirse söylensin gidiyor ya! Yapan memnun, dinleyen memnun!. Türk medleyinin en önem I) özelliği de «aslma uygnnluğu». Şarkılann ashnı söy leyenlerin sesleri taklit edilmeye çalışılıyor. böylece hiç yabancılık çekmiyorsunuz. Birki, Birkl ritmiyle 15 dk. kafamız oyulduktan son ra söyleyecek tek söz kalıyor: ŞAHDI ŞAHBAZ OLDU!. TAN TAN/RlM. ŞU ERKEK A3, ŞU E. E$ VA lĞIM (CIN KUR SANJA. DUMDUMA KİMKÎME ^^ Behic AK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear