25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyet 10 21 EYLÜL 1981 FİLİSTİNLİ OLMANIN ANLAML. ALİ S1KMEN Said aileniz kaç kişi? SAİD HABİB 10. A. S. Birarada mı yaşıyorsunuz? S.H. Tabü ki, hayır. İki kızkardeşim ve bir erkek kardeşim Kuveyt'te çabşıyorlar. Bir kızkardeşim Ürdün'de. Bir kızkardeşim, Venezüella'da. Geri kalanlar ise Filistin'de, Batı Şeria toprakları üzerinde yaşıyorlar. Batı Şeria'da oturanlar kendilerini Filistinli olarak kabul ediyorlar. Venezüella'da oturan ise öy le düşünmüyor. A.S. Peki ailenizle sık sık biraraya Kc'ebiliyor ınusunuz? S. H. Çalışıyoruz. Her yü biraraya gelebilmek için bir tarih saptıyoruz. Zaman zaman hepimiz bıraraya gelebiliyoruz. Bazen de, bazılanmız bıı randevuya gelemiyorlar, birimiz ikimiz eksik oluyoruz. Bu randevular hep aynı ülkede de olmuyor. A. S Anne ve babanızı sık sık görehiliyor musunuz? S. H. Kuşitusuz hayır. Bir kardeşim annemi babamı altı yıldır görmüyor. Ben ki, annemle çok yakm ilişkiler içindeyim, anamı üç yıldır göremiyorum. İstiyorum ama göremiyorum. Yine de sanslı sayılrım, çünkü arkadaşlarım arasında ailesini 12 yüdır görmeyenier de var. Hatta hiç görmeyenler, on, oniki, onbeş yaşmdaki kardeşierini hiç görüp tammamış olanlar da var. A. S. Şırndi cğitim dıırumıınuza Kelelim: Ne okuyorsunuz? S. H. t ı p . A. S. Hangi üniversitedesiniz? S. H. Yabancı bir ülkede okuyordum. Sonra orada beni istemediler. Zorunlu oiarak yarıda bırakıp geldim. A. S. Neden? S. H. Çünkü orada, Filistin davasıyla ilgili propaganda faaliyetinde bulundum. Onlar da bunu istemediler. A. S. Bir Arap ülkesi miydi? S. H. Hayır bir Avrupa ülkesiydi. Kardeşim de, benzer bir durumla karşılaştı. Mühendislik okuyordu. Onu da bir Arap ülkesinden smır dışı ettiler. Şimdi herşeye yeni baştan başlamak zorunda. Şu arada, Kuveyt'te çalışıyor, aileme ve eğitimimi sürdürebümem için bana para yolluyor. A. S. Peki şimdi ne yapacaksınız? S. H. Bir başka ülkede bir başka üniversiteye gideceğim ya da çalışacağım. A. S. Kardeşiniz eğitimini bitirdikten sonra Filistin'e dönmeyi düşünüyor mu? Siz de düşünüyor musunuz? S. H. Evet, hepimiz dönmeyi düşünüyoruz. Orada çok güç koşullarla karşılaşacağız. Belki bir iki yıl süreyle hapise gireceğiz. Bizler geri dönmeyelim diye ellerinden geleni yapıyortar. Sürekli baskı uyguluyorlar. Ama biz yine de döneceğiz. Her türlü baskıya karşın yine de döneceğiz. Onlar bize baSkı yapıyorlar, çünkü o toprağı istiyorlar, ama üzerindeki insanlan istemiyorlar. Onun için de yaşam koşullarını her geçen gün daha güç Cumhuriyet SORDUI Filistinli iki g n eç YANITLADII l'ili.stııı'cle mi doğdunuz. Kaç karcteşsiniz? İMAN SALEH Hayır, annem babam Filistin'de doğmuşlar. 194?'de ülkey: terketmek zorunda kalmışlar. Bizler buradaki kamplarda doğduk. Dört de erkek kardeşim var. Burada bir Filistin mülteci kampında yaşıyoruz. A. S. Bütün kardeşieriniz kendilerini Filistinli hissediyor lar mı? İ. S. Tabü. A. S. Yaşam koşulları ııasıl? Evde yedi kişisiııiz herhalde tleğil mi? İ. S. Evet, evimiz, bir oturma odası, bir yatak odası ve mutfak bir de banyo gibi bir yer. A. S. Filistin'de yaşam koşulları daha da kötü olsa dönmek istiyor musunuz? Ya da Filistinliler için başka Arap ülkelerine yerleşip yaşamak bir çözüm olamaz mı? 1. S. Hayır olamaz. Bir çok Arap ülkesi geçıcı olarak bizi barındırıyor.. Onlar bizim kardeşlerimiz, dostlanmız. Ama biz kendi ülkemizde yaşamak isteriz. Yani İngilizlere «Eh orada da İngilizce konuşuyorlar. Siz gidip Amerika'da yaşasanız ne olur yani?» deseniz İngilizler bunu kabul ederler mi? Onlara böyle bir soru sormak bile kimsenin aklına geimez. Bize neden soruluyor ki? Biz de herkes gibi kendi yurdumuzda yaşamak isteriz doğallıkla. Bu bizim en doğal hakkımız değil mi? A. S. Yine Filistinlilerin günlük yaşamına donelim: Buraya gelen yabancıların hemen hepsi, kızlarla erkekler arasmda kaç göç olmamasını, kadııılarla erkeklerin birlikle çahşıp, oturup, konuşup, şakalaştığını, birlilıte yerel danslarını yaptıklarını görüp şaşınyorlar. Gerçekten de başka Arap filkelerine benzemeyen bir durum bu. Nereden kaynaklanıyor acaba? İ. S. Filistin Kurtuluş Hareketinde kadınla erkek arasında fark yok. Çünkü bizim içinde bulunduğumuz koşullar öbür Arap ülkelerininkinden farklı. Çünkü bizim davamız savaşımız, tüm gücümüzü seferber etmemizi gerektiriyor. Başka, bazı ülkelerde, örneğin Suudi Arabistan'da, biz kadınlan toplumun diğer kesimlerinden ayırmaya çalışıyorlar. Oradaki rejimler baskı rejimleri gerçekte. FKÇ'de böyle bir ayırım yoktur. Birlikte konuşuruz, birlikte şakalaşırız, birlikte dans ederiz. birlikte tartışır, birlikte savaşır. birlikte ölürüz. Belki büyüklerimiz, geçmiş yaşamları dolayısıyla bu davranışlarımıza alışmakta güçlük çekebilirler. Ama biz bu bilince varmışızdır. Bir davayı birlikte savunuyoruz. A. S. Peki tman, 1977den beri FKÖ'de çahştığınızı söylediniz. Neden çalışıyorsunuz? Gerçekte politika yapmak ve savaşmak erkeklerin işi değil mi? İ. S. Kesinlikle değil. Herşeyden önce ben de Filistinliyim ve bir insamm. Ben insanlar arasında kadın ve erkek diye ayırıma inanmam. Ben de bir insan olarak, öbür erkek arkadaşlarımın yaptığını yapabilirim. Bu benim nem hakkım hem de ödevim değil mi? A. S. Peki tman, Amerikan «VVomen Lib» Kadın Özgürlüeü Harekeli hakkında ne düşünüyorsunuz? I. S. Benim bu konudaki düşüncelerim biraz değişik galiba. Yani, kadın özgürlüğü, dans etmek özgürlüğü, arabada öne oturmak özgürlüğü, ya da şu ya da bu şekilde ayncalık elde etmek değil. Ben kadın özgürlüğünü, kadınm özgürce işini, eşini seçmesi, erkeklerle aynı koşullar altmda çahşabilmesi olarak anlıyorum. Benim görüşüm daha çok politik içerikli. A. S. Peki Filistin kadınlan şimdi tümüyle nzgür mü? t. S. Tümüyle değil doğallıkla. Arap dünyası ortasında yaşıyoruz. Öbür Arap kadınlarımn daha özgür olması bizi de daha özgür kılacak ve Filistinli kadının özgürlüğü Filistin'in özgürlüğüyle tamamlanacak. Yoksa şimdi orada demokratik bir rejim kurulunca Arap dünyssı içinde bazen ana babalarımızın bizim davranışlarımızı yadırgadıkları olmuyor değil. Belki benim annem babam değil, ama çevrede vadırgayanlar var. Din faktörü de rol oynuyor doğallıkla. S. H. Ben burada arkadaşımla aynı düşüncede değilim. Filistinli olarak Batı Şeria'da yaşadım. Suriye, Ürdün ve burada Lübnan'daki Filistin mülteci kamplarım gördüm. Bizim Filistinli kadınların durumları öbür Arap kadınlarma benzemiyor. Bizimkiler özgür. öbürlerinden çok daha özgür. Said Habib (Gercek adı sakıncalı olduğundan yazılmamışt.r.) 1956'da Nablus'ta doğdu. Liseyı Batı Şeria'da okudu. Tıp öğrencisi FKÖ militanı. Iman Saleh 17.11.1960'da Beyrut'ta doğdu. Annebabası, 1948' de Filistin'den Beyrut'a göçmüşler. Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde okuyor. 1977 yılından beri FKÖ içinde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi mHitanı. Filistinli iki öğrenci militan AN Sirmen'le.. Haklı bir dava icin, ama kîn beslemeden savasıyoruz,, leştiriyor, daha katlanılmaz hale getiriyorlar. Ama biz herşeye karşm vatanımıza döneceğiz. Onlar, Kuveyt'te Suudi Arabistan'da, burada kalmamızı ya da başka yere gitmernizi istiyorlar. Biz döneceğiz. A. S. Bir soru sornıak istiyorum: Özellikle tıp okuyanlar için yeryüzünün hemen her yanında çalışmak, yaşamım kazanmak olanağı var. Bu olanaklar hazırken, örneğin Amerika'da rahat yaşamak olasıyken, neden Filistin'e dönüp güç koşullar. baskı ve hapis tehlikesi altında bir yaşaım seçiyorsunuz? S. H. Belki yeryüzünde ABD'ne gidıp yaşamak isteyen pek çok kişi vardır. Bizim için durum değişik. Biz paraya, rahatlığa bakmıyoruz, güzel arabalar istemiyoruz. Biz Filistin'de yaşamm ne denli güç olduğunu biliyoruz. Halkımızm bize ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Ben tıp öğrenimimi tamamlarsam bir şansa, oradaki kardeşlerime yardım etmek olanağına kavuşacağım. Onlarm yaşam düzeylerini yükseltebileceSim, kendi yurdum, kendi insanlarım için çalışacağım. Bu büyük bir şanstır. A. S. Anlıyorum. Şimdi size bazı sorularım var İman. Mustafa EKMEKCİ Ifergi Kayba ve Denetimi Süleyman GENÇ Akman YARGIÇ (Maliye Bakanlığı Gelirleı Kontrolörleri) Ünye'de Gezi... Anadolu'da ne güzel Dır söz vardır. Ite binerız, göçten geri kalmayız! derler.. Gbçmek, biraz da gezmektir. Toroslar'da, tek tavuğuyla, yaylaya çıkanlar bilirim: Tek tavukla, yaylaya mı çıküır? Kadıncağız, çıkmasın da ne yapsın? Yayla zamanı geldi mi, köyde kimse kaimaz ki.. Yayla göçü, köyde kasabada bunalan insanlan doğaya daha bir yaklaştırır. Yayladan köye dönen delikanlılar şapkalarına yeni açmış çiğdem, koyun çiçekleri iliştirirler. Ayaklannaa kocaman Kunduralarla, gelinler tozu dumana kafearab yürürler. Onları gören yaşlı kadınlar takılırlar: Hest, kundura mest! derler. (Yani, çalımından geçümiyor) demek.. Evlenecek delikanlılar, sevdikleri alamadıkları kızları, yayla yolunda kaçırırlar. Herkesin sesi güzeldir yayla yolunda. Türküler söylerler bağıra çağıra. Seyit Dayım, azıcık sal mı neydi? Bekârdı. Önüne gelen: Yahu Seylt. seni Hlan kızla evlendirelim. Kaçıralım kızı! derler. Dayım da buna kanardı. Bir gün yaylada, bir erkek arkadaşlarma kadın giysileri giydirmişler. Süsleyip püslemişler, dayıma da gelmişler: Kız, hazır seni bekliyor. Bohçası da elinde! demişler. Dayım, heyeoandan tirtir titriyormuş. Kız kıhğındaki adamın yanına götürmüşler: Haydi, demişler. Kaçır bunu. Ama, köye dek sırtından indirmeyeceksin'. Olur, demiş Seyit Dayım.. Aldığı gibi sırtma, saatlerce köye dek sırtında taşımış.. Yayla yolunda götürürken de, bacaklarını sıkıştırmış: Sonra, işi anlamış, çok bozulmuş ama, is Işten geçmiş.. Soğuk şakayı yapanlarsa, gülmekten kınurlarmış.. Arkadaşım Vedat Banoğlu: Ekmekçi, Çarşamba'ya gelir misin? Orada, fabrikanın açüışım yapacağız. Çarşamba'dan tînye'ye geçeceğiz. Orada Çamlık'ta piknik yapacağız! deyince, sordum: Kimler var? Teoman Erel geliyor. özden Alpdağ, Rafet Gen«., Esen Ünür, Yılmaz Gümüşbaş, Varlık özmenek... Büttin arkadaşlar. Fabrika, kurbağa bacağı, salyangoz ışleyıp konserve olarak yurt dışma satacakmış.. Kurbağa bacağı da yiyecek mlyiz? Tabü! Çetln Altan'ı da çağırsakî İyi olur.. . Aradık Çetin Altan'ı, Paris'teymiş. Bulamad*.. Her kurbağanın bacağı yenmezmiş. Hele, yeşil kurbağalarm hiç. Gri kurbagalar çok lezzetliymiş. Kurbağayı suda yaşar bilirdim. Suya, bizler gibi girer çıkarrruş. Sürekli suda kalsa, kendi sidiğinden zehirlemr olurmuş.. Bir KÜnlüğüne de olsa, Ankara'dan kopmuş olursun! dedi arkadaşım. En güçlü gerekçe belki de buydu. Arada bir de olsa. bir iki günlüğüne çıkmak gerek Ankara navasmdan.. .ı«n H Prof. Türkkaya Ataöv, Güneydoğu Asya'da Srılanka'ya gidip döndü. Diyor kl, Srilanka'da. yere sopayı çaksan yeşerır. BuyuK ağaç olur. Her yanda yeşiUik. Fakat, Srüanka'da, her vatandaşın beş ağaç dikme zorunluluğu var. Beş agaç dlKtiğini saptayamayan, cezalandırılıyoıı.. Bizde zaman zaman bir ağaçlandırma seferberlıği usa gelir, sonra unutulur gider. Oysa ne güzel bir şeydir ağaç. Kemal Kurdaş önemsemeseydı. ODTU korulugU Ögretmen, coğrafya dersinde ögrenciye sormuş: Yurdumuzun bitki örtüsünü söyle? pgrenci fcarşılık vermiş. Çalı çırpı elendim! Mustafa Kemal, yorgunluğunu gidermek için Ankarada Balgat yakmmdaki «SöğütözÜ»ne dinlenmeye gıdermiş Hasan Rıza Soyak, anılarmda Atatürk'ün ağaç sevgisine, uzun uzun değinir. Bir yerde şöyle der: «Ağaçları çok severdi, değerli yazarımız FalU» fUtkı Atav'ın bir eserinde dediği gibî: (Tabiat aşıkı ıdi... YurA n k a r a a k i dunun çöl boşluğundan ızdırap duyardı « Orman Çiftliğini yoz topraktan ormanlık halıne soktu Ağaclann dikilişini, tutuşunu, büyüyuşunu adım adım kolladı, Akköprü tarafında çiftliğe giden yolun etrahnb enu daki boş topraklar yemişlik oldu... Bir gun " / ?likteıı geçerken birden bire şöförüne «dur» dedi. tobasından inerek orada bulunanlara «burada 1bir ıgde ağacı vardı. Ne oldu?» diye sordu. Kimse ıgde afcacını bilmivordu. Atatürk'ün biraz önceki neşesi kalmamıştı: Çünkü çiftligin ilk çorak günlerinin yeşillik hatırası sökülüp atılmıştı...) Çankaya'daki yaverlik dairesi dar gelmeye başlamıştı, keyfiyetl kendisine arzettim, binanın ihtiyaca yetecek kadar genişletihnesini muvafık (uygun) gordu Yazın biz îstanbul'da iken tevsi (genişletme) işine başlandı ve bir iki ay içinde tamamlandı. Bu arada yapılan ilaveye yer açmak için büyücek bir agaç da kesılm l ? tstanbul'dan dönüşümüıde binanın yeni halini görmek istedi. Köşkten beraberce oraya doğru ynruyordük, bina görünür görünmez durdu ve buyuk bir neyecanla sordu: Şu yanda bir ağaç vardı, ne oldu? Ben ve yanımızdaki arkadaşlar önümüze baktık, cevap veremedik... Çok kederlenmişti, bırkaç saniye oldueu verde kaldı: Yazık çok yazık... Yahu, bu iş agaca dokunulmadan yapüamaz mıydı sanki? Bana söyleseydinlı Çaresini bulurdum, dedi ve geri döndü, binaya Rİrmeye tahammülü kalmamıştır...» 1 Verginin Devlet hayatında vazgeçilmez önem taşıdığı açıktır. Ancak verginin bu önemi onun sadece zorla almabileceği anlamına gelmemelidir. Toplumlar vergi vermenin kendi çıkarlan için hayati özellikler taşıdığını kabul etmeli ve pozitif hukukun yaptırım gücü bu gayeyi güçlendirecek yönde olmalıdır. Kaldı ki yasal zorlama olmadan verginin verilmesi gerektiği inancmdan hareketle toplumu buna yönlendirmek de olanaksızdır. Vergi gelirleri Ülkemizde vasıtasız vergi gelirlerinin vergi gelirleri içindeki yeri son yülarda süratle artmış ve 1972'de »/o38,6 olan oranı 1980 yıiında o/o62,2'ye tırmanmıştır. Bu gelişmeye uygun olarak vasıtasız vergilerin ana unsurunu oluşturan gelir vergisi sisteminin varmış oldugu noktaya ve sonuçlarına değinmek gerekecektir. Son beş yılda geiir vergisinin ortalama O .o65'i ücreüilerden o/o35'i ise diğer ödevlilerden tahsil edilir hale gelmiştir. Oysaki ücretlilerin mılli gelirden aıdığı pay diiıkate almdığında diğer bdevlilcriıı ödemekle yükümlü bulundukları verginin büyük bölümünü beyan dışı bırakarak gelir vergisi sistemini işlemez hale getirdikleri anlaşılır. Akademik çevreler ve uygulamacüar Gelir Vergisi sisteminin neden bir ücret vergisine dönüştüğü sorusunu yanıtlarken en önemll iki konu üzerinde durmuşlardır. Bir tanesi son yıllarda artan enllasyon, diğeri vergi idaresinin vergiyi doğuran olayı kavramadaki yetersizliğidir. Enf lasyonun bir takun muallık ve istisna sınırlarını aşındırarak vergi kaçakçılığmı yaygınlaştırdığı, artan oranda vergileme ile küçiik ve orta gelir gruplarının gerçek olmayan gelir artışlarını beyan etmeleri halinde geçimlerini sağlarnakta güçlük çekecek duruma düşürdüğü yad sınamayacak bir gerçektir. Vergi yasalarının, enflasyon nedeniyle içine düştükleri çarpıklıklar ve vergi adaletini bozan unsurlar 1980 yılı sonu ile 1981 yılı içinde ayıklanmış ve halen ayıklanmaya devam etmektedir. Ancak vergi yasalarının enllasyona karşı yeniden güçlendirilmesi ve kayıpları azaltabilecek önlemlerin getirilmesi sorunu tek başına çözemiyecektir. Vergi yasalan ne kadar ciddi önlemleri içerirse içersin bunu uygulayacak idare ile vergiyi verecek ödevünin durumu gözden uzak tutulamaz. Gerçekten en iyi yasalann uygulamada kötü yasa özelliğine büründüğü çok görülmüştür. inceleme neticelerine göre bulunan fark oranları 0o80.3'tür. Gelirler Kontrolörleri Kurulunun 1976 1980 yılları arasındaki Gelir ve Kurumlar Vergisi ödevlilerinde yaptığı inceleme neticeleri sonucu bulunan fark oranları °o76.9 olup bu oranlann ortalaması O'o78.6, vasıtasız vergi gelirlerine (ücretlere ilişkin kısmı hariç) uygulandığmda ortaya çıkacak vergi kayıplanna ilişkin tahmini rakamlar Tablo I'deki gibidir. Tablo CD'de hesaplanan tahmini Gelir ve Kurumlar Vergileri kayıplarına ilişkin rakamlar gerçek kayıpların çok altmdadır. Çünkü, hesaplamada vergilendirilmeyen (İşverenlerce) ücret gelirleriyle hiç beyanname vermeyen ödevlilerin kayba uğrattıkları vergiler dahil edildiğinde tablodaki rakamları ikiye kaîlamak ve sadece 1980 yıiında vasıtasız vergi gelirlerindeki kaçağın 140 milyarı aştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede bu derece yüksek miktarda vergi kayıplarmın ekonomide yaratacağı çöküntü ranışlar belirgin olarak sınıtlandırılmamış ve bu konuda çağdaş bir vergi cezası sistemi oluşturulmamıştır. Bilindiği gibi, suçluya ceza uygulanması ona sadece eziyet etmek amacını taşımaz. Cezanm eğitici bir unsur içermesi çağdaş ceza hu kukunun ana amaçlanndandır. Bu nedenle vergi cezalarını kap sayan düzenleınelerin eğiticiliğini gözden uzak tutmamak ve özgürlüğü kısıtlayıcı cezalarla çahşmaktan ahkoyma cezalannı ceza kanunu içinde düşünmek gerekirken yapılamamıştır. Örneğin, bugün ülkemizde gerçek dışı piyasa tabiriyle naylon fatura düzenleyen kişilerin fazlalığına rağmen bu yasadışı eylemlerden dolayı hapsen cezalandırılanlar yok denecek kadar azdır. Kaldı ki bu şekilde davrananlara kamuoyunda akıllı ve işbilir kimse olarak bakılmaktadır. Böyle bir yaklaşım doğal olarak eğitim noksanlığınm sonucudur. b) Yasal nedenler Vergi kayıplarmın nedenlerinden biri de vergi yasalarındaki güvenlik önlemlerinin ye Yalnızca vasıtasız vergilerde kayıp miktarı 140 milyar lirayı aşıyor GÜNÜMÜZDE NAYLON FATURA DÜZENLEYEN KİŞİLERİN FAZLALIĞINA RAĞMEN BU YASA DIŞI EyLEMLERİNDEN DOLAYI HAPSEN CEZALANDIRILANLAR YOK DENECEK KADAR AZ. ihmal edilemeyecek derecede büyüktür. Hesaplanan vergi kayıplarmın alt yapı yatırımlarına yöneltilmesi (enerji, maden, tarım alanlarma) gerçekleştirilebilseydi son, yıllarda meydana gelen darboğazlarm bir kısmı aşılabilirdi. Oysa Türkiye'de Vergi kaybma neden olanlar ellerinde tuttukları paraları talebe yönelterek enf lasyonu körüklemişlerdir. tersızliğidir. Bununla beraber sözkonusu önlemler yeterli düzeye getirilse bile vergi kaçaklarını en aza indiremiyeceklerdir. 1) Vergi ffüvenlik önlemlerinin kayıpları önlemedeki başarısı : Vergi güvenlik önlemleri beyana bağlı vergilere ait yasaların içinde düzenlenen kurumlar olup ödevlilerin gerçek gelirlerini kavramaya yönelik amaç taşırlar. Ancak gelir, emlâk ve gider vergilerinde mevcut vergi güvenlik kurumları aşağıdaki bölümlerde açıklancîığı gibi yetersiz kalmış durumdadır. Gelir ve Kurumlar Vergisi Yasalarında: Gelir ve Kurumlar Vergisi yasalarında var olan vergi güvenlik önlemlerinin esasları ve uygulamada karşılaştıkları güçlükleri tek tek belirtmekte yarar vardır. a Gider Esasının Uygulanınaması: Ödevlüerce yıllık beyanna mede gösterilen veya vergi incelemeleri sırasında saptanan gelir, yükümlülerce bildirilen veya vergi incelemeleri sırasın da saptanan beyanı zorunlu giderlerin toplammdan düşük bulunduğu ve düşüklük miktarı 10.000, lirayı aştığı takdirde 10.000, lirayı aşan kısım için vergi tarhedilmesi güvenlik önlemi olarak düşündtrruş tür. (Gelir Vergisi cianunu içinde) Ancak idarenin gider nsasmdan hareketle vergi alması az görülen işlemlerdendir. Cünkü ödevlinüı beyan etmediği giderlerinin saptanması için idarenin araştırma yapması, haberalme örgütlerinden yararlan ması bugünkü durumda sözkonusu değildir. Oysa beyannamesinde zarar gösterdiği ve serveti bulunmadığı halde çok lüks bir yaşam sürdüren ödevlilerin harcamalarını nerden karşıladıklarını araştırmak ve Maliye'den gizledikleri vergiyi istemek Devletin en doğal hakkı olmalıdır. Gerçek şudur; Ülkemizde vergi ödevlilerinin harcamalarını izliyecek bir örgüt bulunmadığmdan sadece beyannamede gösterilen gider rakamlarına bağlı kalınmaktadır. Bu durumda ödevli, giderlerinin beyanını gelirine göre dengelemektedir. b Ortalama kâr oranlannın yetersizliği: Perakende ticaret yapanların, imalâtçıların, hizmet işletmelerinin (otel, lokanta, nakliye v.b.) sattıkları maluı maliyetine veya sağladıkları hasılata idarece saptanan kâr oranlarını uygulamak suretiyle bulunan gayri safi kazanç, yükümlülerin beyannamelerinde gösterdikleri gayri safi kazançtan yüksek ise aradaki farktan ek bir vergi istenmektedir. Ancak bu önlem, yükümlünün faturalı olarak satm aldığı veya hizmet gördürdüğü işlemlere uygulanmaktadır. Oysa, ülkemizde yoğun bir belgesiz işlem görme alışkanlığı mevcuttur. örneğin; köylüden belgesiz aldığı pamuğu işleyip dokuma ha line getiren imalâtçının, belgesiz aldığı buğdayı un yapan un fabrikatörünün satışları da belgesiz olacağından hiç bir güvenlik önlemi bu şekilde doğan vergi kaybını kavrayamıyaca'ktır. c En az zlraî kazanç ve en az ziraî verginin yetersizliği: Bu müesseselerin uygulanabilmesi için çiftçüerin ne kadar alanda hangi ürünü ektiklerinin bilinm'esi gerekir. Oysa ülkemizde henüz tüm araziler kadastroya tabi tutulmadığı için, fiilen kimin ne miktar araziyi ektiği bilinmemekte, bilinse bile bu bügilerin Maliyeye intikali için bir sistem kurulamamaktadır. Ülkemizi işgal edenler Yahudiler değil siyonistlerdir. Avrupa'da, Arap ülkelerinde, hatta Filistin'de siyonistler gibi düşünmeyen bir sürü Yahudi var. Bütün Yahudiler siyonist ya da emperyalist değiller. A. S. Evet ama Yahudiler sizin yurdunuzu işgal etmişler... 1. S. Hayır bizim yurdumuzu Yahudiler değil, Siyonistler işgal ettiler. Arap ülkelerinde, Avrupa'da, hatta Filistinde yaşayan bir çok Yahudi var ki, onlar siyonistlerle aynı görüşte değiller. Bütün Yahudiler Siyonist ve emperyalist değiller ki... A. S. Evlenince çocuk sahibi olmayı düşünüyor musunuz? I. S. Doğallıkla. A. S. Onlara da Filistin davasım öğretip, onları da dövüşe sürecek misiniz? İ. S. Doğallıkla bu benim görevım. A. S. Ama o zaman o çocukların ölme tehlikesi var. î. S. Ölebilirler. Bizim davamız haklıdır. A. S. Anneniz sizin Filistin davasının aktif militanı olmamz hakkında ne düşünüyor? İ. S. Eenimle iftihar ediyor. Bana bu savaşımda destek oluyor. O da aktiftir. Bütün gününü evde oturarak geçirmez. O tüm Filistinlilerin ve Arapların böyle davranması gerektiğini düşünüyor A. S. Peki Said sizin annenîz ne düşünüyor? S. H. O da benimle iftihar ediyor. Bir kez, Batı Şeria'da bir gösteri sırasında saldırıya uğrayıp yaralandım. Koşarak hastaneye geldi. Benim yüzüm gözüm kan içindeydi, kolum kırılmıştı. Beni yüreklendirdi. «Korkma, dedi, sen onlardan daha güçlüsün.» Ama bir yandan da ağlıyordu. Bir anne olarak oğlunu o durumda görmek kolay değildi. Ne var ki, hiç bir zaman niye böyle yaptm demedi, tam tersine hep yüreklendirdi, hep beni savaşıma itti. A. S. Burada bulunduğum süre içinde, Filistiulileri aynı zamanda, gülerken, şakalasırken, halk danslarını yaparken gör • düm. Savaşırken böyle şeylere zaman ve yer var mı? Bu doğru bir davramş mı? S. H. Biz Filistinlilerin bütün yaşamı, savaş, çatışma, uçaklarla bombalanmayla geçiyor. Biz bu yaşama alıştık. Biz saldırı geçtikten yanm saat sonra olağan yaşamımıza dönüyoruz. Şarkı söylüyoruz, şakalaşıyoruz. Herkes şarkı söyler. Herkes mutlu olur. Çünkü sonunda kazanacağımıza inanıyoruz. Biz hep gergin yaşamıyoruz, insan gibi yaşamaya çalışıyoruz, A. S. Siz ne diyorsunuzu tman? I. S. Samyorum ki, dans etmem, gülmem, şakalaşmam, mutlu olmam davamı unutmam anlamına gelmiyor. Ama biz zaman zaman şehidlerimizîn cenazesi ardmda yürürken de guleriz, şakalaşırız. Bu savaşı biz seçtik, biz gayemize yürüdüğümüz sürece mutluyuz. Buna ihtiyacımız da var. Eiz savasıyoruz diye her zaman, ağlamak her zaman somurtmak zorunda değiliz. Görevimizi yapıyoruz, haklı bir dava için savaşıyoruz. A. S. Yani yanlış anlamıyoısarn, tüm bu savaşa karşın, kinle dolu değilsiniz? 1. S. Kuşkusuz ki, değiliz. Biz birinfe kin duyduğumuz için savaşmıyoruz. Ülkemize dönmek için savasıyoruz ve kimseuen nefret etmiyoruz. Yok yok kinle dolu değiliz. Ülkemize dönmek lstiyoruz hepsi bu. A. S. Peki tman dört yıldan beri FKÖ içinde militan olarak çalışıyor.sunu2 bu süre içinde dünya kamuoyunun davanua olan ilffi ve anlayışının arttığma inanıyor musunuz? I. S. Evet, sanırım bunu sizler de görüyorsunuz. Şu konferans da bunıın kanıtı. Israü'in sürekli saldırgan politikası her kesin gözünü açmakta yavaş yavaş. A. S. Siz Said? S. H. Evet ben de katılıyorum bu görüşe. A. S. Peki Türkiye hakkında ne biliyorsunuz Said? S. H. Türk halkı bize çok yakm bir halk, onu kendimize çok yakın hissediyoruz. Onlar da bizim gibi yaşıyorlar. Benzer gelenekleri var. Samyorum ki, Türk halkı bizi bir çok halktan daha fazla anlar. A. S. Hiç bir Türk yazarı okudunuz mu? S. H. Hayır, hiç bir Türk yazarı okumadım. Arapçaya ya da İngilizçe'ye çevrilmlş herhangi bir Türk yazarı olduğunu sanmıyorura A. S. Peki beş tane ünlü Türkiin adım sayabilir misiniz Türkiye Cumhuriyeti tarihinden? S. H. Atatürk, Ecevit... A. S. Atatürk ne yapmış? S. H. Buna İman yanıt versin. İ. S. Atatürk'ün Türkiye'yi daha çağdaş daha uygar bir Türkiye haline getirdiğini biliyoruz. A. S. Peki Atatürk'ün Türk Kurtuluş Savaşınm, Türk Ulusal Hareketinin önderi olduğunu biliyor musunuz? İ. S. Evet, ama bu konuda daha fazla ayrmtılı bilgimiz yok. A. S. tman siz herhangi bir Türk yazarının yapıtını okud'unuz mu, ya ria adım dııydıınuz mu? İ. S. Hayır. A. S. tman size son bir sorum daha var: Ne demek FiHstinli ohııak? İ. S. Filistinîi oımak, herşeyden önce insan olmak, başkaları gibi haklarına sahip olarak yaşayabilmek, onlar gibi kendi yurdunda yaşamak. devletine sahip olabilmek, gülebilmek, cğlenebilmek, dans edebilmek, şarkı söyleyebilmek, üretici olabilmek, evienebilmek, çocuk sahibi olmak, özgür olmak, mutlu olabilmek. Yani kısacası herkes gibi insan olmaktır. Türkiye'de gerek yasal, gerek idari boşluklar nedeniyle, beyana bağlı vergilerde meydana gelen kayıplar o kadar büyük (özellikle son 5 yılda) boyutiara ulaşmıştır ki bu olgu enflasyonun hızlanmasına katkıda bulunmuştur. Son 5 yülık bütçe gelirlerine ilişkin rakamlardan hareketle, sadece Gelir ve Kurumlar Vergilerinde meydana gelen «vergi kayıplan» Tablo: I'deki gibi hesaplanmış olup hesaplamada merkez inceleme elemanlarmın saptadığı farkların ortalaması esas alınmıştır. Buna göre, gelirdsn alınan vergilerin vergi gelirleri içindeki oranı 1976'da %46,1, 1977'de %51,4, 1978'de %56, 1979'da '/«56S, 1980'de %59 olup, bu oranlar bütçedeki vergi selirlerine uygulanarak «geur vergilerinne ilişkin miktarlar bulunmuştur. Hesap Uzmanlan Kurulunun 195080 yıllan arasmda Gelir ve Kurumlar Vergisi ödevlilerinin kazançlan üzerinde yaptığı Vergi kayıplanna ilişkin tahmin Vergi kaybmın nedenleri a) Eğitsel nedenler: Vergi Yasalarının fertler yönünden ethique (dayanışma) kazanması eğitim ve propaganda ile olasıdır. Eğitimin her kademesinde fertlere çağdaş anlamda vergi vermenin hukuki ve toplumsal önemi bugüne dek benimsetilmemiştir. Ayrıca vergi yasalarına aykın dav YARIN: Servet Beyanının Yetersizliği TABLO 1: Tahmini Vergi Kayıpları: Gelir, Kurumlar ve Mali Denge Vergisinin Miktarı (Milyon) 27.820, 45.986, 79.327, 133.261, 252.461, Ücretlilerin dışındaki ödevlilerin vergîlerinin bütçe gelirleri içindeki payı (milyon) X •« / X ci X % X 35 = 35 = 35 = 35 = % 35 = YILI 1976 1977 1978 1979 1980 Vergi Kaybı (Milyon)I X X X X X % »b "n »o % 78,6= 7.653 78,6 = 12.650 78,6 = 21.822 78,6 = 36.659 78,6 = 69.451 9.737, 16.095, 27.764, 46.641 88.361, ' ! : •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear