23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURlrEI 8 OCAK 1977 T l D I SANAT EDEBIYAT Romanımız yabancılığın çekilmesıyle sağlıklı bir yaşama kavuşacaktır «TDRK ROMANININ VARDIGI NOKTA VE GELECEGI KONUıU SORÜJTURMAMıZı BU HAFTA ZEYYAT SELIMOGLÜ YANıTLADı... Dünyada kadın yazarîarın devrimi: Cinselliğe ve yaşama yöneliş Der Spiegel dergisinin incelemesinden çeviren Ahmet CEMAL çekter çekici biçimde sergilemektedir. Romanın kahr? .nları, 16 yaşmdaki Antonia ve 17 yaşındaiü Rocco'dur. Her ikisi de aşk oyunlarında birer ustadır; romanın kendisı de genç bir çiJt tarafından kaleme alınraıştır: 25 yaşmdaki Lidia Ravera, gazetecidır. 27 yaşmdaki psikolog Marco LombardoRadice. İtalyan Komünist Partisi Mer 1c z Komitesi üyelerinden birinin oğludur. Parti e organı olan «LXTnita. gazefesi. her ne kadar roınanı «solun pomograîisi» olmakla suçlamışsa da, şu noktaları da belirtmek zorunlulugunu duymuştur: «Bu roman, insanın yaradüıçmda varolan mutluluk arayışını, dünyanın devrim yoluyla degriştirilmesi uğruna verilen savaşla bağdaştırabilmiştir.» Bu yarçı, Roma savcılığınm kitabı kısa bir süre önce «aşırı açık saçık. olmasından ötttıü toplatmasını dogal olarak engellememiştir. Daha önce birer tabu sayılan alanlara ilişkin deneyler, açıktan açığa cinsel doyguniuğa ve boşalmağa erişmeyi arayış ve aşkın kanşmadığı bir cinsel yaşam ki bu sonuncusu, yakın zamanlara değm salt erkeklere yöneitilen bir suçlarnaydı kadın yazarlann romaniarında yer alan yeni öğelerdir. Ve bu romanlar, 1960'ların kadın yazarlannın yapıtlanndan çok farklıdır. ArtıJc varılmak istecen doruk noktası, papazm ya da evlendirme memurunun önündeki «evet» sozcüğündo değil, ama cinsel doygunlutun doruğunda aranmaktadır. Bu tür romanlardan biı* olan «O'nun öyküsü» üzerinde duralım bir an. Yapıt, gerçekte bir özgürlüğe kavuşma eyleminin öyküsü müdür? Rosalind Mıles, bu konuda şöyle demektedir: «Ka dm yazarlann cinsel yanlarını yeniden tanımlama yolundakl çabalan, toplumdaki ve edebiyattaki durumlannı yeniden saptama çabalanyla çok yakmdan ilgilidir.» Hırıstiyan Avrupa, sürekli bir kadın edebiyatını ancak 200 yıldan bu yana tanımaktadır. Daha önce kadına dUsen, aynı küisede ve politikada olduğu gibi, susmaktı. Kadın yazarîarın başlangıçtaki yapıtları, bu durumun doğal bir sonucu olarak bebek evinden, vesayetten ve bağımlı olmaktan kurtulmağa ilişkin zahmetli çabalan yansıtır. Bunun yam sıra kEpalı ve yalnız kslmak zorunda olanlann yabancüaşmasını, aşırı duyarlılıktan ötü rü kendini öldürme eğilimlerini de yansıtır. Virginia Woolf, paltosunun cebine iri bir taş yerleştırerek kendini suya atmış, Amerikalı kadın yazar Syl.ia Plath ta havagazıyla intihar etmiştir. 1812 yıllarmda şöyle denirdi: «Avrupa'da uç büyük güç vardır: îngütere, Rusya ve Madame de Stael.» Madame de Stael'e göre «Erkeklerla kadınlara tarklı ölçüler uygulamak> yanlıştı. Bir kuşak sonra Madame de Stael'in yerini Aurore Dupin, ya da büinen adıyla George Sand aldı. Pantalon ve ceket giyen, zaman zaman «komünist* düsünceler besleyen, puro ve nargile içen bu kadın, önemli kişilerle arkadaşlık kurdu, Chopin'in hem ilham perisi, hem de hastabakıcısı oldu. Yılda ortalama iki roman çıkarabüecek kadar yazma hastasıydı; sevişmelerini izleyen kestirmeden sonra uyandığında onu yazı masasının basında gören Alfred de Musset, çoğu kez bu yüzden kızardı. George Sand, hiç bir zaman Baudelaire'in hak siz saldınlannda söylediği gibi bir «skandal meraklısı» değildi. Ressam Delacrouc'nın deyişiyle bu «gece gözlü kadın», bir ülkücü ve toplumcuydu. En büyük ülküsü, kadın haklannın gerçeklesmesini sağlamaktı. «Kadmlar aşkta orospu, evlilikte ise hizmetçi muamelesi göriiyor» diyen Sand, romanlannın kahramanlanm işçilerden ve köylülerden seçmiş, çoğunluğun okumayazma bilmemesini bir sorun olarak ele almıştır. Sonralan dunyayı sarsan bu iki kadına, Mada me de Stael'e ve George Sand'a, Amerika Birleşik Devletlerinin Ohio eyaletinden bir ev kadını katıldı. Anlatıldığına göre Başkan Lancoln, zencilerin köle sayümasma eşi görülmedik bir şiddetle başkaldıran ve böylece iç savaşın en önemli nedenierinden birini oluşturan kadın yazar Harriet Beecher Stowe"u Beyaz Saray'da şu sözlerle selamlamıştı: «Bu büyük savası başlatan küçük kadın bu mu?» Stowe, «Tora Amca'nın Kulübesi» adlı romanın yazarıydı. 1852 yılında yayımlanan kitap, bir anda dünya çapında bir olay oldu ve çagının kazanç rekorlarıru kırdı. 32 dile çevrilerek «Zencilerin İliada'sı» diye nitelendirildi; George Sand ise coşku dolu bir eleştiri yazısıyla bu «uzaktaki yazara», «tüm ezilenler adına» teşekkürlerini yolladı. Gerçekten de kadın yazarlann bir çoğu bu kitabı kendi durumlannın bir simgesi olarak almışlardı. ömeğin Charlotte Bronte. şöyle yazıyordu: «Mrs. Stowe'un, köleügin zincirlerini çocukluğundan başlayarak kendi yüreğinde hissettiğinden hiç kuşkum yok.» Kitabm kazandığı başan, seçim hakkına, güce ve nüfuza sahip olamayan kadnlarm kalemle olaylan harekete geçireceklerinin yüreklendirici bir kanıtı olmuştu. Gelgelelim Kraliçe Viktor>a, hiç memnun değildi bu durumdan. 1860 yılında şöyle dedi: «Konuşmasını ve yazı yazmasını bilen her kadın, kadın haklan denen bu saçmalığa bir son vermeli...» M Zeyyat SELiMOĞLTJ I 3 ürk romanının bugün vardığı noktayı görıneye çalışnıadan önce, bizdeki roman çeşitlemesine genel bir bakış atmak yerinde olacaktır. Genel bir sınıflandırma gözönünde tutulacak olursa, (bu sınıflandırmanın Edebiyac Bilgisi kitaplannda yer almadığını, kendime bir çeşitleme olduğunıı söylemeliyim) bizde dört tür romanın yayın alanınd* yer almış oldugu görülüyor. 1. FOTOROMAN 2. TERANEROMAN 3. «ELFAZI SÜZGÜN» BOMAN 4. «ELÎ YÜZÜ DÜZGÜN. ROMAN Temelde, seyretmeyi çok seven bir toplum olduğumuz için, (bkz,: Jkl araba çarpışınca sejrine doyamayanlar, balık rutaniarı seyredenler, lokanta, gazino gibi yerlerde birbirlerini seyredenler > bizde en çok aranan, en fazla istek çeken roman, fotoroman'dır. Çürikü fotoroman'lar seyredilir. Gözîe izlendikleri için kafa çalıştırmayı ya da düşünmeyi gerektirmezler. Roman okumak bir bakıma (yazarınki gibi) sözcüklerle didişmek olduğundan, fotoroman, okuyucuyu, daha doğrusu seyirciyi fifantıya sokmaz, yokuşa sürmez. Teraneroman türünü «saplantı romanı> ya da «köy romaru» diye de adlandırabiliriz. Aslında, bu türde sar.at degeri olan, değeri yadsınamaz romanlar çıkmıştır ama, genellikle şu son yıllarcia teraneroman bir çıkmaza saplanmış görülmek tedir. Bu romErüarda, bir köy ortamı içinde hep aynı konu işlenir. hep ayru sahneier gidsr çrclir, hep ayru kahplaşmış tipler Cnümüze çıkar. 'Elîazı süzgün» roman, Türkiye'deki en eski roman anlayışının bir temsilcisidir. Bu türdeki romanlara <baygın roman» ya da «eskimiş roman' adı da verilebilir. Artık pek yazanı olmadıgı gibi okuyanı da yoktur. Bu türden romanların kahramanlan, doğumlarından ölümlerine dek, abartılmış bir hayat yaşarlar. Sessiz sedasız ağlayacaklan yerde hıçkıra hıçkıra ağlarlar, konuşacaklan yerde haykınrlar, grip olacakian yerde verem olurlar, miyop olacaklan yerde kör olurlar, felâketten felâkete' sürüklenirler .EH yüzü düzgüfı» roman, en az rastlanılan roman turüdür. Bu türdeki romanlar basma kalıp olmaktan kurtulabilmiş, bize yeni bir okuma tadı getirebilen, okuyanlann, sayfalar arasmda kendüe rini, ya da çevrelerinde yaşayarüan bulabil dikleri, sorunlara ustaca ışık tutabilen, okunduktan sonra da bizi izleyen romanlar dır. Bu roaıanların sanat değerinden kusfcu duyuiamaz. Roman çeşitlemesıne böylece değindikten sonra, şirndi Türk romanırun bugün vardığı noktayı noktalamaya çalışalım: Türk romanı çeşitli sosyal kanallardan ge len sanatçılar tarafmdan yazıldığı için, türlü türlü, çeşitli çiçeklerden oluşmuş kanşık bir buketi andırmaktadır. Bugün böyle bir görünum söz konusu. (Deramı 9. sayfada) T Z 4 anhattan'da havs karardığında tanl saçh, çenç öğretmen Theresa Dunn'un bir tedirginiik kaplardı içini; o saatlerde şöyle «adaleli bir tip» çekerdi canı, istedigince aşk yapabileceği bir erkek. Ve bu tedırginliğin önünü almasını da bilinii. Hemen en yakın bara segirtir, bir «aşk uşagı» yakalar, doyduktan sonra da adamı kapının önüne bırakırdı. New Yorkiu bir psikanaliz uzmanı ile evll olan, henüz yirmilerindeki îsadora Wing'in aşk yapmağa ilişkin düşünceleıi de aynıydı hemen hemen. Genç kadının Ukesi, kişilerin «anonim», iliş kilerin çok kısa sUreli kalmasıydı. Böylesi «düşünülebilecek en temiz Uişkiydi, ama gelgelelim bulmak, tek boynuzhı eergedana raslamaktan daha zordu.» Yukardaki kadın yasamları, kadın yazarlarca kaleme alınmış romanlarda yansıtılmıştır. Kadın denen varlığin en gizli cinsel tutkularırun üzerindekl perdeyi kaldırmak için artık kendilerini, daha doğrusu «kalemlerinin mürekkebini» tutamayanlar da Henry Miller, ya da Norman Mailer degil, ama edebiyat yaşamına çoktandır girmiş üç kültürlü Amerikalı kaduıdır. Tedirgin öğretmen, Judith Rossner'in. •îsterik» (Looking for Mr. Gooubar) adlı romanının kahramanKür. Gael Greene, «Blue Skies, No Candy. adlı romanında, 30 yaşlarında evli bir kadın olan Kate Alexander'ın. kendisini gerçek anlamda cinsel doygunluga eriştiren bir erkek bulduktan sonra nasıl gerçek ve o zamana degin bilmediti kişiligine eriştiğini anlatır. Yine yukarda adı geçen îsadora ise, Erica Jong'un «Uçuş Korkusu» (Pear of Flying) adlı bestseller'ının kahramanıdır. Adı geçen bu üç kadın, kadın yazarlardan oluşan ve hiç bir, şekilde •sözünü sakınmayan» büyük bir top!ulu£un yalnızca başını çeken sanatçılardır. €Newsweek«, bu yazarları «yeni kadın bilincinın remsilcileri> olarak nitelendirmiştir. Acaba gerçekte söz konusu olan durum nedir? Üstü cennetten farksız bir Atlantis mi yükselmektedir dalgalann arasından, yoksa LochNess'inkini anımsatan bir seks canavarmın korkunç başı mı? Sigmund Freud. «kadın ruhunu otuz yıl araş tırmış» olmasına karşın, asıi «büyük sorunun» karşılıgını bulamamıştı: «Kadın ne ister?» Erica Jong'a göre kadın yazarlar şimdi «yüzyıllar boyunca hasıraltı edilmiş» konulan ortaya atabilme açısından eşsiz bir fırsata sahiptirler.» «Uçuş Korkusu» adlı romanı, kendi yazdıgı «Yengeç Dönencesi» adlı romanla karşılaştırdıgın da «madalyonun öteki \oizü» sayan yaşlı şakacı Henry Miller, Erica Jong'un kitabınm «edebiyat tarihinde başlı başına bir yeri olacagı» kehanetinde bulunmuştur. Miller'e göre kadınlar «artık ken di sesleriyle konuşabilecekler ve bizlere cinsiyete, yaşarna, mutluluğa ve serüvene ilişldn yepyenl destanlar armagan edebileceklerdir.» A\rupa edebiyatında ilk psikolojik roman XV. Louis'nin saraymda yaşatruş olan Madame de La Fayette'in «Cleves Prensesi» adlı yapıtıdır. Endüstri işçilerinin yaşamım konu alan ilk roman da yine bir kadın yazarın kaleminden, 1848 yılmda Elizabeth Cleghorn'un kaleminden çıkmışdır. «Manchesterti işçilerin can çekişmesini» anla tan «Mary Barton» adlı romanında yazar, yer yer şive kullanır. Kadın edebiyaünm en büyük sanatçısı, Joyc« ve Proust ile birlikte yeni romanın yaratıcısı v« bilinç akımının öncüsü olan Virginia Woolf'rur. Woolf ile birlikte kadın yazarlann kullandıklan yazx dili de o gtine değin eşine raslanılmamış bir kalite düzeyine varır. Gerek Baü, gerekse Dogu Almanya'da yaşayan kadin yazarlar, lşte bu tür «ince» araçlarla ça lışmaktadırlar. Bunlar, ister Gabriele Wohmann gibl kılı tark yararcasnıa insanoglunun günlük ya şamındaSi korkulannı irdelesinler, ister Ingeborg Bacnmann'm «Malina» adlı romanında yaptı ğı gibi kişiligln parçalanmasını ele alsınlar, amaç ları aynıdır. Kadın yazarlann insan bilincinin en derin nok talarına değin inmeyisleri de kimi zaman yararlı olmakta, oldukça genis olan kadın okuyucular kitlesi bu tür kit&plan birer best seller'e dönüştürebilmektedir. Margaret Mitchell'in «Rüzgâr Gibi Geçti» si (15 milyon kitap), CourthsMahler'in kitapları (40 milyonun üzerinde) ve Anne KADIN YAZARLAR İÇİN SEKS ARTIK YASAK BİR KONU DEĞİL Romanlarında kadın dünyasının dujarbğmı yansıtan Virsijıia Woolf Golon'un «Angellque. dizisl buna flrnek olarak gösterilebilir. Buhsal çözümlemelere girişen kadın yazariar İse, edebiyat tarihinde ilk kez olarak «beden» öğesini kullanmaktadırlar. İngiliz edebiyat bilimcisi Bayan Rosalind Miles, «The Fiction of Sex» adlı kitabında şu saptamayı yapmaktadır: Düz yazının tarihinde ilk kez olarak kadmlar, cinsel yanlan da olan bir varlık sıîatıyla bu alandaki deney lerinı sergılemektediııer. Ve bu tür yaşantıiarı kendi rbakış açıîanndan tanımlamış oian erkek r.''"':: '.!anna meydan okumaktadırlar.» «ÜÇ MARiA'UR> Fransa'da Monique Wittig, seviciiigin donıkla nnı ve uçurumlarını yazmaktan çekinmemektedir. Portektz ve ttalyan kadınlan da kendilerini artık katolikligin zincirleriyle baglı hissetmemektedir ler Kendilerini «Üç Marialar> dıye adlandıran üç kadının kaleme aldıŞı «Yeni Portekiz Mektupiarı»nda bedensel aşk. göklere çıkanlarak ve en ufak ayrıntılarına varana degin tanımlanmaktadır. 1972 yılında, yani Portekiz'deki devrimden önce çıkan kıtap. \azarlanna karşı «ahlâk ve adaba aykın davrandıklan» gerekçesiyle dava açılmasına neden oldu. Oysa «Üç Maria'lar»ın gerçekte yaptıkları, kadının cinsel yapının ahlâka aykın ve kadını aşağılayıcı biçimde örtbas edilmesine karşı çıkmaktı. Şu ar.da «Porci con le ali» (Kanatiı Domuzlar) adlı kitap. Portekiz'de bestseller durumundadır ve üç ayda 230.000 satmıştır. Arada Carlo Ponti ve Dino de Laurentis'in de bulundugu 32 film yapımcısı ise k:\ibm [ilrn hakîarını alrcaga ufraşmaktadır. «tki gencin cinselpolitik günlügü» adlj kiîap. ttalya'nın aşırı sol gençliğinin özel yaşammı ger edebiyat katında anlatan eski ve yeni knşaktan lki yazar.. Erica Jong ve Henry Miller. 5ANATÇILAR VE GALERİCİLER RESİM TÎCARETİNİ TARTIŞTILAR T ürkiye'de resim sanatçısı, resiın alıcısı ve galeri sahipleri arasındaki ilişki üzerine eğilinrcesi gereken bir konudur. Gerek bu üçlünün durumuflu gerek resim alımsatım ortamının sorunlarını bir oturumla okurıarırmza üetmek istedik. Gazetemizdeki oturuma çağnlı olarak ressam Nuri lyem, ressam ve akademi ögretim üyesi Gun düz Gölönü, eleştirmen GülteMn Elibal, Ertem ga lerisi sahibi Irfan Ertem, Baraz Galerisi sahibi seramikçi Yahşi Baraz gelerek konuyu enine boyuna tartıştılar. GÜNDÜZ GÖLÖNt) ilk sözü slze Terellm, ressam ve galerl ilişfcjil konusnnda söyleyeoekleri nlzl dinleyelim: GtmDÜZ GÖLÖNÜ Bir ögretim görertisl değü de sanatçı olarak sonınu ortaya koymaya çalısacagun. Sanatçı yapıtını bitirdikten sonra pazarhyamıyor, oysa para kazanıp yeni malzeme alması gerek, elindekini satması şart bir heves gelsin sanatçıya. Bu pazarlamayı da galerfler tistleniyor. Sanatçı şu ortamda yaşam kavgası verlrken bir de yapıünın pazarlaması ile uğrasamaz. Galeriye ve galericilere büyük ihüyaç var. Siz ne dersiniz lahşl Baraz? YAHŞİ BARAZ Gölönü'ne hak veriyorum. Galericı resmi pazarlar, ticaretini yapar. Sanatçı yapıtını tamamlayınca galerici aracıUğıyla koleksiyoncuya ulaşıyor. Yapıt bittikten sonra onun işi bitiyor. Resmi bir mal, bir meta gibi görüp degerlendirmek gerek. Bizdeki resim satışı büyük cirolara ulaşıyor. SIz ne dersiniz Sayın Nnrl İyem... Evet. Istanbul'da sayısı 8'e varan galerfler var. Tümünün başanya ulaşmasını dilerim. Hepsinde küçümsenmeyecek yatınrn başladı. Her galeri açılışında bir karamsarlık yaşıyorum. Sözgelımi Adalet Cimcoz'un Maya Galerisini tutturamadık. Melda Kaptana direniyor, Tiglat, Aydın Cumalı, Oj'a da öyle. Bsnce galeriler henüz kazanca dönüşmüş işler değü. Bugün Turkiyede resml alan kişiler yalnız resmi sevdikleri için almaktadır. lar. Vatırım ya da kazanç için değil. Gönül lsidir bu. Gönül işi olan resimle, yatınm işı olan galeri1er nasıl ayakta duracaklar, sorun bu. GÜLTEKİN ELÎBAL Ben bu kanıya bütünüyle katılamıyorum. Sözgelimi bir Nuri îyera resmi bugün resim borsasında deyim yerindeyse eshamtahvil işlemi göriiyor. Sokağa atsan bu resim para eder anlayışı da bizde yerleşti. Belki resim alışı bir sevgi işi olarak başladı ama para ye tlcaret anlayışma dönüştü şimdi. Şimdi konurn biraz daha aynntüanna Indirelim. İyem henüz bir yatınm alanınm reshn içln do^madıçından söı edlyor. Peki caleri sahibi o larak sayın Baraz siz de aym düşüncede misinlz? Çünkü vukarda bunnn pazarlamasını, ticaretini yaptıçınızrian söz etmiştinlz. YAHŞt BARAZ Bugün benden resim alanlann çogu resmi sevdikleri için almıştır ama kimi yapıtlar da yatınm amacıyla alınır. Sözgelimi bir Fikret Mualla resmini alan hiç kuşkusuz yataım için alır. Bugün galerilerden resimleri birkaç zensin aile almaktadır, evlerinin dekorunun vazgeçil mea bir parcası sayarlar resmi de ondan. Gene de satış fiyatını çok görmemeli. Bebek'te 2 milyo na bir katın satıldığı ortamda 60.000 lirayı bir res me çok görmemeli. Bu işi aslında daha büyük yatınmlara çevirmek gerekir. Sayın trfan Ertem galeri sahibi olarak sorunumuza tçık tutacak açıklamalannızı bekllyoruz. IRPAN ERTEM Geçen yıl kültür programlan içinde müzeyi iki kez konuşma konusu yaptık. Sadun Ersin, Hüseyin Gezer, Nunıllah Berk tartıştılar, bazı gerçekleri dile getirdiler. Sezer Tansuğ ilgi çekici bir yana değindi. Esasen, dedl, bina muze binası değil. 1937'de açüan müzeyi 1977'de bu hale getirdik. Galerileri biz kendi olanaklanmızla yaşatmaya çalışıyoruz. YAHŞt BARAZ Resmin tam yatınm metaı olabümesi için şöyle bir durumun gerçekleşmesi şart. Ben Nuri lyem'in tablolannı Paris resim borsasında da satıyorsam onun resmi yatınm metaıdır. Meksikalı sanatçüar Paris'te ilgi gördüler önce... NTJBt İYEM Ben bu görüşe karşıyım. Meksikalı sanatçüar, ressamlar Paris'te gördükleri öğrenimi Meksüıaya döndükten sonra unuttular ondan sonra ülkelerinin ressamı oldular. GÜNDÜZ GÖLÖNÜ Dogru. Ama unuttuklan içerik... Yoksa resmin tekniğini Paris'te öğrendiler. Yerel özü Ulkelerine dönünce kattılar. Bu açıdan sayın lyem haklı. Evet o zaman jöjle bir sorun çıkıyor orta ya Sayın Baraz. Türk reshn satıs piyasasıyla ulnslararası satıs piyasasmın Ilişldleri... YAHŞİ BARAZ Evet. Uluslararası tanınmış bir Türk ressanu yok, bu açıdan uluslararası piyasadan söz etmek çok zor. Peki dediğimiz baflantı nasıl kurulacak? NURİ ÎYEM Olayı yanlış koyuyoruz. Avrupa'mr. moda akımlannı tanıtmak ve galerilerimizde bunlan sunmak halka saygısızlıktır. Giderek bu tür davranışlar Türkiyeli seyircinin ilgisini dc söndürür. En yalın anlamıyla gerçekçi olmajB zorunluyuz. Türkiye insamnın duyarbğını hiçe sayarak Türkiyeliye seslenebilmemizin olanağı yoktur. Önümüzde D Grupu'nun serüveni var. Paris ekolünün Türkiye temsilcisi olmayı amaçlayan bu grup devletin yardımıru da sağiadığı halde Türkiye insanına varabilmiş değildir. Devletin konımasını gcael planda düşünmeliyiz o halde... YAHŞİ BARAZ Hiç kuşkusuz. Meksikadan söz açmışken bir durumu belirleyelim. Hiç bir yabancı bir Orozco yapıtını Meksika sımrlan dışansına çıkaramaz. Galerilerln duuşmanlan var sanınz, nere göre kim« göre bu serğiler dözenlenlyor? GüLTEKİN ELİBAL Evet bu önemli bir sorun. Galericinin kendi bu işten anlamıyorsa, bir danışman bulundurmalıdır. Nasıl bir insanın avukat olması için hukuku bitirmesi gerekiyorsa, zorunluysa galerici için de birtakım geçerli kurallar konulmalıdır. Biz hâlâ amatör dönemin kalıntıla n ile yaşıyorur. YAHŞÎ BARAZ Evet Elibal. Galericilik seçimde baslıyor. Beğenirüzi de yanına katıyorsunuz. 1520 çok iyi ressam var biz onları sergiliyoruz. Tabii ticari amacı gözönünde bulunduruyorum. Rtsimleri 1520 tanınmış aile alır, dediniz. bn gerek sizin seçiminizi gerek ressamın tavnns etklliyor mn? Onlann befenileri ne oradan etkln oluyor? YAHŞÎ BARAZ Büyük ölçüde olduğunu söyleyemem. Galericiler de bekliyor. Bir resmi satın alıyorsunuz, ne zaman satacagınız belli değil. Peld dar çevrenin ticaretl olan tablo ahm sstımını daha geniş bir topluluğa götürebilir miyiz? Olanak dısı galiba... İRFAN ERTEM Baraz'm dışmda bir tablo ticareti, resim piyasası oluşmuş değil. Ancak maddî durumu çok iyi olan kişiler biraz olsun alıyor. Tablolann taban ve tavan fiyatlan ne kadar? YAHŞt BARAZ 2.000 ile 60.000 lira arasında. Bunun üzerinde pek satılmıyor. Ama bir Nazmi Ziya, bir Çallı daha büyük fiyatlara müşteri buluyor. Bunlar da yatınmı düşünen kolleksiyoncular. Oturuma katüıp bu konuda okarlarımızj avdınlattığınız için hepinizez teşekkür ederiz. Oturumdan şu sonuca varıyoruz: Bıifrün resim alanlar çok az bir topluiuğun içinde dönpuip durmaktadır ve bu ticaret dar bir çevrenin boyutlannı asmamiftır. KADINLIGIN BOYUNDURUGÜ George Eliot'un bir romanında bir kadın söyie der: «Bir erkegin yaratıcı gücü taşımasına karşın köleliğe katlanmak, bir kız olarak VniT^nif n> randa olmak ne demektir bilemezsin.» Amerikalı edebiyat bilimcisi Bayan Ellen Moerse göre, tutucu bir görünümde olan Viktorıa devrirün romaniarında da cinsel öğeler vardır. Freud'un bügileriyle donanmış olan Moers, Freud' ıın düşlere ilişkin öğretisinden hareket etmiçtir. Freud'a göre kadınlarda baston, şemsiye, sivri silâhlara ilişkin düşler, erkeklik organım simgeler.» Ellen Moers, psikolojikedebî araştarmalan sırasında, cinsel öğelerin kullanıldığıiu kanıtlayan pek çok yere raslamıştır. George Eliot'ın «Kıyıdaki Degirmen» (Millon the Floss) (1860) adlı yapıtı. bu tür bir romandır. Victoria döneminden sonra îngiltere'de kadınlar arasında özgürlük kıpırtüan iyiden iyiye başlamıştı. ' Woolfa göre kadın yazann «paraya ve kendi başına kullanabileceği bir odaya sahip olması» gereklidir. «Professions for Women» adlı denemesinde ise yazar, kadın yazarlann «neden hâlâ hayaletlerle çarpışmak zorunda olduklarını» açıklar. Woolî'un ilk hayaletinîn adı. kendi alter ego' sudur. Bir melek kadar temlz olan bu alter ego, sanatçı ne zaman yazı masasının başına geçse kulağına eğüir ve: «Kendine özgü düşüncelerin olduğunu kimse anlamasın. Ve her şeyden önemlisı, her zaman temiz bir insan olarak kal», der. Woolf, bu hayaleti mürekkep hokkasıyla öldürmüştür. Çünkü aksi takdirde «insanlar arasındaki ilişkiler ve ahlâk» üzerine yazabilmek olanağı yoktur. İkinci bir hayalet ise varlığını, yazarın düşleri «o en büyük baüklann uyukladığı karanlık bölgelere değin uzandığında» belli etmiştir. Woolf, bedersel tutkular üzerinde düşündüğü anda, erkeklerin «şoke oiacaklannı» anlamıştı. O zamandan bu yana erkekler giderek daha az şaşınr oldular. Kadın yazarlar ise her türlü çe kingenliklerinden sıyrıldılar. Colette, kahramanlarının ağzından kadınm ve erkeğin cinsel boşalması arasındaki farkı anlattı. Bir erkek kahramanı şöyle der: «Hem kadınlarm duj'duğu zevke egemen olmak, hem de hiç bir zaman onlann zevk düzeyine erişenıemek, ışte affedemediğim bu:» Coiette'ten bu yana ise kadın yazarları smırla yan öğeler daha da siündi. İngiliz kadın yazarı Doris Lessing, 1962'de yazdıgı «Golden Notebook» adlı yapıtında «cinsel boşalmanın çeşitli türleri» hakkmda neredeyse bilimsel denebilecek açıklamalar yaptı. Jacqueline Susann «Bebekler Vadisi» (Valley of the Doüsînde, Grace Metallious ta «Her Zaman Bskleyeceğim» (Peyton Place) de ayru özgürlük içersinde yazdılar. Edebiyat yaşamına son dsrece romantik yapıtlarla başlayan Sagan. sonraki romanlannda bedensel öğeye giderek yak iaşır oldu. «L'Express» ise 1960'Iann ortasmda Vioîette Leduc için şöyle diyordu: «O, kendi cinsel tutkularını açıkça yazan belki de tek kadın yazardır.» TABLO ALIM SATIM PİYASASI DAR BİR ÇEVREDE OLUSUYOR Açık oturuma katüanlar: (Soidan sağa;; Yahşi Baraz, Nuri İyem, Gündüz Gölönü, trfan Ertem vu üiiltekia Elibal.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear