25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÜÖRT 29 TEMMUZ 1976 7.APKA APTlK KıM4E " B A M N D A K I i 1 I TURHARI SELÇUK ^B^B> /' = B VEPİ SAMİBcVFENPı... HflLÂ &i DfyEtfĞİNİZ VARMı 8ıZt ? Kara Yazgı Çeviren : NiHAL YEĞiNOBAU Yazan : EVELYN WAUGH tf . Oner*] Connon? fcthrmı dehledi. Kale kapısında nöfcetçl yoktu. Botnbos uzanan avluda General yalnırca Alinin eesedini gördü. Bofaztndaki «ımsıkı fple tozların lçlnds yurtlstü yatan ceseöi çizmesinin uouyla sırtüstü çevird! a n ı ou $işmis. morarmış viizü tamyamadı. «Majesteîerl gerçekten ttivmUs olsalar ırerak.» dly« eeçirttt içinden. Kalenin alt katmdaki bombos odalan dolastı. sonra SethTn odasına çılcan burguîu tas merdiveni tınnandı. Buradâ. portattt kamp yatağinın üzerinde. bir öncekf gecenin korku ve kuskulanndan bitkin düstnüş nlan Azania Imparatoru Blrinci Seth, mv ?ıl mısıl uvumaktaydı. Sırtmda, daha eeçenlcrde Paris'in en lüks mağaza.sından ısmarlanmış olan benekli inek piiaması vardı. Seth. yarıuykuda, kazandıgı zaferin müidesini ancak ysn anlayabildi. Sonra Bas Komutanını dısan yolladı ve olagan' üsrtt bir lrade harcaysrak tertemiz yıkandı, traş oluo giyindi. Ancak ondan sonra aklını olayın aynntılanna verdi. Biraz sonra pınl pınl bir silvari Uniforrnasj (rivmis olarak aşağıya indifl zaman •evinci yüztinden ofcunuyordu. Generalinin elini heyecanla sımsıki sîkarak. cGtfriiyoTsun va. Cormolly, dedifim çıktı!» diye coskunlukla konuştıı. «Ben sana dememis miydim. tas çatlasa ymtlrneyereğiz, diye'» «Bir iki keresinde yenileiden kıl payı kiırtuldufc". sma.» «Saçmalama dostum. Bizler Uygarhkla Yeni Caftın Öncülertylz. Bizi kfmse durduramar. Anlamıynr musun? Dünya daha simdiden avucumuzıın icinde. Bu ditnva hizim dfinvnTnır simdi, çünJriJ bizler bupünün adamlanyız. Seyid'e o haramilerden kunılma, dftrme • çatma ordustı biîe karşı koy?m«z!ardı. çünkll Geemi$ten pelivorlardı. Karanhk. Barbarhk. îzbe köşplertieki Prümrelt •flan. Cansız kiittik parçaları. GUne'şiz bir magarada belli beüre't yınkılanan bir fısılrı... Oysa biz Isıfız. Nızız. GUcllz, Çelfk ve Buhart», OençliSiz, Bueün'üz. Yarın'ız... Anlamıyor musun? Bleim bu Mvaşımız be$yüz yıl öncenin sara; alanında yapılıp k*canıHi.» Genç zenrl coşkunhıktan bllsbütün deSiîmişti; kara fözlerl panl panl. başını hafifçe arkaya atmış, kendf sözleriyle sarhoç olmu«tu sanki... Beyaz adam piposımu çizmesinin tdpugun* vurdu, ceket c«bini vokla>arak tJtün kesesini aradı. «Peki. Seth. senin dediğin gibt olsun. Ama benim büdifcirn kadsrıyla savaşımır öncesi ?*in. hprn de tarih kadar eski sllâhlarla kazanıldı: Uzun mızrakla kuyruMu yalan.» «Ya benim Tank? Bize zaferimizi kazandıran Tank olmadı mı?» «Şu Manc'tn teneke kutusu mu? Zafer kazandırmak nertto, o nerde? Ben sana dedimdi. yaptırtırken, pararu havaya atıyorBundiye. ama s«n kulak asmadın ki! En iyisi bu tankı Debr» Dowa'ya bir Savaş AbidPsi olarak arma*an eîmek. Yalnız orar» degin nasıl Rötüreceksin? Sçvjrili oğlum. öyle bir makinayı, bö^'le bir ül!:ede, bu gJneşin altında hiç bir yere götüremezsin. Yedi sekiz kilometre frider gitmez meret knr pibi kıpkırmızı k»eildi. tçmdeki iki zavallı Rum sıcaktan nerdeyse çıldırıyorlardj.» Herneyse sonunda işlmize yaradı.» • Nasıl?» «Ceza hücresi olarak Irallanmagtı başladık. Başı bozTiklan Urküten tek ce?a bu o!du. samyorum... «Evladım, çimdi herşey yohına girdi ya, uyıçariık muygarlık konusunda kocaman lâflar etmekte bir zarar yok. Ama işin dofrusunu istersen geçen haftanın sonuna do*ru işimiz bitmije benriyordu. Seyid denen o kurnaz şeytan ns yapmış, biliyor musun?» «Ne?» «Senin Orford'dan mezun olurken o cübbeli. püsküllü fakk«ll kılıgında çekilmiş bir resmini bulmuş. Binlerce kopyasını çıkartıp bizım askerlere dagıtmış. Ser.in îngiltere'de okurken Kiliseden ayrılıp MüslUman oldugunu söylemi?. Senin Hıristiyan yaptığın büîün askerier yuttular bunu. Laf anlatmanın yolu yoktu. Her gece yüzlercesi sana kızıp Se\idi ordusuna katüıyorlardı. Benim durum evlere şenlik. Ne yapacajımı şa^ırmı^ ken birden aklıma parlak bir buluş geldi.» «Ne buluşu?» «Deden Yüce Amurath'm hâlâ nasıl sevilip sayıldıfctnı bîltyOrsun. Ben de Sakuyu'larla Wanda'ların reislerıni bir araya toplayıp bir masal anlattım kafadan. Aıtıurath'ın gerçekte öimediğini söj'ledim. Buna hemen hepsi ?ıp diye inandılar. Sonra d» O'nun dedelerinin nıhlanyla görüşmek üzere deniz aşın yerler» gittiğini, senin de gerçekte Amurath'ın ta kendısi oldugunu, yalnızca kalıp değiştirdiğini söyledım...» «tnandılar demek?» «İnanmak ne söz? Hazırlöp yumurta gibi yuttular. Orda oleaydın da yüzlerlni görseydin. isterdim. O saat Seyide öfkelerinden kudurdular. Tutmasam hcmen saldırıya geçıyorlardı! Seyid'i isiediğim yere sıkıştırmcayadek bızimkilen ^or zaptettim. Bu yetmiyormuş gibi. anlattıg:m masal d u ^ d u k ç a Seyid'in adamlarından b;r kaç bin tanesı bize katıldılar. Hem de gerçek savaşçıydı, bunJar; senin Müs'ümanlık söylentileı ıne inanjp da Seyid'e katılan Misyoner devşirmeleri gibi sünepe degil... Her neyse, Uç gün fırsat koiladık. Seyid radide durmadan bizimkılerin koyierını ateşe veriyor, bizi a^ağıya çekip kıstırmağa çahşıyordu. Sonunda b:r avüc askerle bandoyu Ukaka Gedıdine indirdim. İyic* yayılıp kendilerine büyük bir ordu süsü verm»lerini söyl»dim. lyi becerdıler bunu. Seyid de yuttu. Onları bizıra ordıınun tümti çaniD \iirü^işe geç.rce ben de onu dört bir yandan kıskıvrak kıstırdım... Anam avradım oisun... böylesüıa İtan döküidüğünü h:ç gormedimdı. B:zımkiler bir bayram ettiler kı, deme gitsin. Yarısı daha dönmedi. Hâiâ düşraan peşind» koşup duruyorlar.» «Ya benim tahtuna göz koyan hain Seyid? O ne oldu? Te» lim oldu mu?» «Tesiim oldu da olmasına... Bana bak, Seth, kızmayacagınl umanm ama ışin gerçeği şu... Sey:d teshm oldu da sonra, şey... ondan sonra ..» «NTe oldu sonra? Elinizden mi kaçırdınız yoksa?» «Yok, canım: öyle birşey degil ya... N'asıl diyeytm, Seyid ırittl Wanda'!ılara tesiim oldu... İşt«... sey... \Vanda'lılann bujrunu da bilırsin ya...» (OEVAMI VAR) KAYA ÇUKURU Aynlı* Byküsünü anlahrken sayın ÜnaJ Türkeş'in scKurtulu» Savaşuıda Mugla» adlı kitabından yararlanaeagun. Gerçekt* eia aldıgım bu bölge için ba? vurulacak kitap sayısı çok azdır. Sayın Kâzım Yılmaz'ın «Pethiya» adiı kitabından daha. önce söz ev miştün. Arkeolojik ve tarihsel bilgile.r için sayın Akurgal'ın kitabı ile sayın Akşit'in kitaplanndan yararlandım, ama konunun o yanını, yazım bir gezi yazısı olmaktan çıkıp bilimselliğe dalmasın diye fazla kurcalamadırn. Yabaccı kaynaiların da dediğinl tutan gerçek. Türklerle Rumlann Anadolu'da çok iyi geçindikleridir; bunu Türklerla Ermenıler ıçın de soyliyebilırız. Rumlann işı giicu aynydı. Kaya Rumiannın çeşitli zenaatlarla ugrastıkiarını yazmıştım, bu durum Muila'da ve Fethiye'de de elbette boy leydi. Öyle ki, daha çok kentlerde oturan Runılar, bu kentlerın yönetimini de ellerine geçirlrler. Sözgelişi 1878 yılından başlayarak Fethiye'nin yönetiml Rumların elindedir. Hacı Nikola LÖTİzıdi, Kromadi Manol, Hacı Yannı Lövizidi ve Yahudl Mırday Mırdayı Fethiye Beledlyeaind* başkaniık yaparlar. 1856 Osmanlı Arari Kanunna * mesi ile topragın devlet tekelinde olan müikiyeti, büındigi gibi, halka devredümıye başlanmıjtır. Ellerindeki ticaret anamalı :'e zenginleşen Rumlar, bu fırsattnn yararlanarak toprek alırlar. Oı«<lliide Kaya'da topragın yüzde y?V miş beşi onların olur. Fethiye'd» birbiri arkasma Rum okullan açıhr. (Ttirk orta okulu 1943 yılında açılmışür). Türk çocuklan Rum okullarına giderler. Mugla da degirmencilik, yapıcılık, dulgerlık, kireççüik, fırıncılık, hamamcılık, terzilik büyük ölçiide Rumlann elindedir. Onların Saburhane'de işlettikleri mey haneler de unlü idi. Bu meylıanelerde incir, üzüm, hurma rakısı satüırdı. Türk kesiminde ise bu tür eğlence yerleri yoktur. Türk delikanlıları sık sık Saburhane meyhanelerine pderlerdi. Kırk kadehi bir elde dolduran usta Apostol'un tatlı dili, Türk delikanlılannın çok hoşuna gıder dı. «Tıtrek cavurn da onlara kerv ciinden rakı ikram ederdi. Rıimlar kendi yaptıklan rakıyı satarlar. fakat tezgâhtarlıgı da baskalarına bırakmazlardı. Adalardan kaçak getirilen meze çejitl»nyle tezgâhlarıyla donatırlardı. MelihCevdetANDAY kalır. TTzunoluk deglrmenl gusat. Pırınların ateşı hırden aoner. Dulger ve yapıcı sıkıntısı başlar. Andonun yıllarca yaktıgı Saburhane hamamı sogur. Anlaşılır kl Mugla sınai ve tıcari hayatının agırllgı Rumlarla beraber ptmi? tir.» Şımdi Türk halkı nalbantlıktan bakkallıga dek bütün zanaat v« meslekleri ögrenıp kendı ıçmi sen dı görmek zorundaydı. Konumuzun barhteli buradadır. Kayadaki durum da buna beazemektedir. Evlerinı, mallanıu Türklere emanet ederek gözjaslan arasuıda, Türk komşulan ila öpüşerek ayrüan Rumlar, yollar boyunca kardeşçe uguriarurlar. Sonra birden o neşeli, varlıklı, kalabalık köy sessizlife gömüliir. Bir dönem kapanmıştır. Günes batarken Ercan ögretmenin evini (okulun bir bölu» nıü idi).ve ktiçük camiyi ziyaret ettik. Yolunun yapılmasını, kıyıya bağlanmayı, turistık değer kazanmayı bekleyen Kaya ÇJKUrunu arkada bırakarak ornıanın lo$lu£u içine daldık sonra, araba ile. Artık hava karanyordu; belki de büyük melengeç ağacırun oralarda bir yerde, tütün düskünü bir deve .bekliyordu, ama o ancak atlı ya da yaya gidildiji günierde ortaya çıkıp yolculardan cıgara isterdi. Oysa makıne idi şlmıii yoldan gtdsn. DUVER VE ÖR'EN . Dcniz, rünes ve ç*m ornuuuaruıın kucaklastifı dOnya cennetl MarmariS İTAIYAN İ$GAU Mugla Rumları, kaçakçılığı <v nellikie ış edinmişlerdi. Bund* özellikle Hacı Petro başta gelir ve Bodrum, Datça kıyılannı ku.'la la'daki Unlü Kocahan mltingina nırdı kaçakçılık için. Muğlanan Muğla'nın bütün kazalarmdan vs Türk toplumu, yüzyılın başlarına değin tıp ve eczacılık öğrenimı bu arada Fethiye'den heyetler icatılır. M. Kâzıtn Yılmaz, kitabınr.e ilgi duymamıştır. Buna karsın Mugla topluluğu öteden beri PC da. İstanbul'da kurulmuş olan giz zacı ve doktor yetiştirir. Merkez lı Muaveneti Bahriye GuruDU' ilçenin bütün köylerine Rum dok nun değirmen taj?ı diye kaçırdığı torlar gıder. Kaya köyünde iki bir 57 milimetreiik, bir tane le doktor ve iki eczanehane btı:uıı 37 milimetrelik topun Fethiye lidugunu daha önce yazmıştım. raanmda uygun yerlere yerleştiKöylere gıden Rum doktorlar^an rildijini ve Yavuz z;rhlısının top «şişman doktor» adı ile anılan çu subaylanndan yüzbaşı İhsan Rum doktor özellikle ün yapmif koınutasmda bu toplarm. lımana giren Elh Yunaa kruvazorüne Jo tır. Mugla'mn Italyan işgaıi altına kuz gülle attığım yazıyor. Ayngınş tanhi II Mayıs 1919dur. ca Kayalılardan dinlediğime göttalyanlar. Türkîere karşı, bilin re. 1820 de YunanUlann topla dodigi gibi dostça ve uygar davra nnttıklan bir şilebi Fethiye lıma karşıkoynıa nırlar. Bu taıihte Fethiye de işssal nına soktuklarım. görur. Cysa bu bölge Osmanlı yö görıneden çıkarma yapacaklann: netimi boyunca, demek yedi sanırlarken. Kayab Hacı Yusuf yüz yıl kadar savaş görmemi:<tir. komutasuıdaki bir müfrezenin Mor.dros anlaşması gerrgiı.ce, İ Iimandan sandalla Fethiye bogatalyan Cigorya kru\azörü 50 sılâh zına giderek oradaki toplarla "'u U asker çıkarır Fethıyeye. Ko gemiyi püskürttüklerini dınlsmutanları oxr takım insancıl ılke dim. Bu söylentilerir. jerç^gini ler ılert sürer. Kordondaki rusu araştırmalı. Fethiye. Muğla ve yömat aa.iresinden Türk bayrağ: resı, İtalyanlara bırakılmıs değil uıdirılir, yerine Itaîyan bayragı miydi Mondros'ta? Yunan mçin çekılir. Aynca Kalimnos adas:nın geidı? Geldi mi acaba? kuzeyindeki Leryos adasır.da ner KOMiTELER IURUIUYOR ar. karaya çıkmaya hazır üç bin İtalyan askeri vardır. Bu sırada Fethiye klllsesinin, Yunanlıların îzmir'e çılçışı nu gızli Mavri • Mira ve E*iiki • Etarihten dört gün sonraya düşü terya eylemleri icıırdu& s ylonti yor. lzmir Reddi tlbak Cemiyet.' si vardır. Mugla Rumlannın da Milliyesinin çagnsı Ürerine MuJ Aydın Rumları gibi, ezildiklerin "BÎZDE ZENAAT ONLAR GİTTİKTEN SONRA BAŞLADI VE ONUNLA BİRLÎKTE ULUSLAŞMA SÜRECÎ,; d«n yakıntrak ysrdım i*t*meve kalkmalarını önlemek amac: le Muğlada, Fethiye'de ve Kaya'da «Kuvayı MlUiye» örgiltleri kurulur. Fethiye Jandarma Komutanı Yüzbaşı Cavit Aker bu örgütün başına geçer. Yüzde yetmış beşi Rum olan Kaya'da da bu etkir. Türklüğe küfreden bütün haçlılar ve bu arada Muğlalı silâh imparatoru Zaharof, dönüp 1922 lerin Egesinde yaşayanların duygularına bir baksalardı; ayakta tutmaya çalıştıkları emperyalizmin çatırtısını muhakkak duyarlardı.. lifln uzintısı göriilür. Almân ıfa çetesınin destekledigi Süleym*n Harmandar ve Hacı Yusuf gıbı Kayalılardan bir komıte kurulur. Gerçi ellerinde büyük bir güç yoktur, fakat her olasılıga karşı hazır durumda olmayı düsünmüşlerdır. Adana tktisadi ve Ticari İJımler Akademisi liaşkanljğından 14lA ?a>nlı Kanun uyarınca öğr»tim üysîi yardirtsciM vetiştirmeic amacıyia Mıllı Egitlm Bakaniıgi aaına. Akadenı.mız kontenjanmdan 197S1977 ö$ratim yıunda dış Ulkelere doktora ynpmak amacıyla Makina Mühendisliği ve Inşaat MUhendisligı dailarında 2 ögrenei gönderıiectktır. Bu dallard» mesleğine ait öğrenimın: taraamlaınış adayların 2C'8/1976 cuma günü aaat 17.00'ye kadar, Adana I.T.t. Akadsmisi Muhendislik Yüksek Okulu Müdürlügüne bir dllekçe iie baş\urmaları duyurulur. N'OT: Yabancı Dil »navı 3/9/197S Cuma günU aaat 10.00 da Bilim smavı saat 15.00'de yapılacaktır^ (Basın: 21311/7507) oMuğla Rumları 1932 ilkyazmda Mugla'dan ayrılırlar. Ayniık zor ve acı oîur. Birblrlerine hiç kötülüjü dokunmamış komşuiarın, Türk dilinı konuşan cemaatlann, ösgür ve mutlu geçmışin sahioi yaşlıların gönüllerinde duy dukları elem, savaşla sağlanmak istenen nice görkemli zaferlerin hülyalanndan daha büyük bir an lam ifade eder. Birbirlerine ka\tışan yaslı yüzlerde sevgınin ve kardeşligin hrık heyecanı dola' şır. Osmanhya kasdeden, Türkııige küfreden bütün haçlılar v« bu arada Muğlalı silâh imparatoru Basil Zaharof dönüp bu ~urunüye baksalardı, ayakta tutm* ya çalıştıklan emperjalızmin ça tırtısını muhakkak duyarlardı. Meyhaneci «titrek Cavur»un hasta yatağından bin bir itina ile kaldırılıp ata bindirildiginı jörse. bu ihtımamı soylulugunda ya tan Mugla yı zedelememek, Muğlalıyı ezmemek nezaketini acana anlarlar mıydı? Başlarında Ramamcı Hristo'nun bulund'iğu son aile bir daha dönmemek üzere Saburhane deresinden uzaklasırken arkada ağlayaıılar, onları atları ve merkepleri üe Marmarıs e kadar yolcu edenler, insanlığın bitmek tükenmez soyluluguna en büyük oranda sahip oluşun ı«patını gerçekleştirmışlerdir. Muğla Rumlardan arındığı gün bomboş Ertesi gün Vunus NadJ llko kulu Müdürü Sayın .Ahmet Erçetin ile eşi öğretmen Ayse Er» çetinin düzenledikleri başka bir geziye katıldım. Önce Döker'e ya da Düver'e, (eski Tlos) sonra da ören'e (eski Araksa) gıttık. Tlos Lıkya'nm beş büyük kentinden biriydi. Şimdi bile yıkık tiyatrosu, hastanesi (ya da hamamı). agorası, sandal mezarları, saray mezarları ile bir nw•raklı gezg^ni günlerce tutacak çekidliktedir. O tiyatro onarılsa, tepeye çıkan yol yapılsa bu ilginç böige dunyayı ayagına getirir. Isin baska bir ilginç yanı da Menteşe'ye bagiı Döker (Düver) beylerinin, kalelerini, eski Tlos' un bulundnğu Akdag (eski Massikytos) tepesine turmalandır. Bu beylerln köylüye ettigi zulüm, buRün bile konuşujur. Nitekim bir kahve içimi oturdugumuz (ama kahve değil de soğuk bira içtik) köy kahvesindeki yaşlılar bu konu üstüne konuştular, Düver beylerinin cezalandırdıklan kışileri, ellerini kollarını baglayarak kaleden aşagı aMıklanru anlattılar. Ama scfnra ne olâu, Dtlver halkı topraga sahip çıktı, bUtüh sömürücü beyleri başından attı. Düver'in Bakkal köyundeydik, muhfar, «On dört mahalîeyiz, beş camiıniz, iki nlıulumuz var. Kimi zaman okullarda öğretmen bulunmuyor» dedı. Kütlerin, daha doğrusu mahallelerin, evlerin dağınıklığı bir çok sıkıntının başıdır. Köyün yaşliîi da, <Biz eskiden beri maldan kazanınz. ta derebeyleri zamanından beri.» dedi. «Bir de ekin. Biy de zenaat yoktur. Bizım ayakkabılarımızı bile Kaya Rumları yapardı. Bizde zenaat onlar gittiKten sonra başladı.» Ve onunla birlücte •.ıluslaşma süreci. Ören'e gelince; bu yazı dizlsine onunla bajladını bari sözîerimi onunla bıtireyim: Burası eski çağda bir Karya kenti iken sonradan Likya'ya geçmişti. Eşen. ' Xantos 1 çajjınm yukarı vadisındedir. Tanrıça Leto, çocukları Artemis ile Apollon'u burad.a doğurmuştu. Bu yüzden, Xantos çayı Likyalılar için kufcsaldı. Eski Yunanlılar Apolloa Tanrıyı Likya'dan alıp benimsadüer. • Oturdugumuz yerdc. Esen çayına dagdan bir çaglayan dökülüyordu. öyle ki gürültüsünden konusamıyorduk. Ayaklanmızı ^uya soktuk fakat tutamadık. Sonra Ayşe öğretmenin eliyle hazırladıjjı srüKel yemekleri yedik, Apolîon'un yurdu olduğıı için kâ hinler yetiştiren bu yerde, sırt üstü uzanıp düşlere bıraktık kendimizi. İ9 I T T.i * TiFFANY tins ' ' ' GARTH C&VPf TÜM BATIN1N EN UIZLI OÖVÜSCÜSÛDOE
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear