22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
M CUHHUKİYET 2 0 TEHHÜZ 1976 M ontrö Foğarfsr Sözleşmesi'nin An. yıldömimündeyiz: Kırk vıl önce. 20 temmuz 1936'da imzalandı Montrö Sözleşmesi. Sözieşme, yirmi yıllık bir ilk süre için yapılmıştı. Son vermek isteyen çıkmazsa, yürürlüğü sürup gidecekti; kimse son vermek ıstenıediği için, bugün ce yüriirlükte. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Kaıadeniz'in bir Türk ıç denizi olduğu dönemde, bir Boğazlar sorunu yoktu: Boğazlar'ı açıp kapama yetkisi Türklerin tekelindeydi. Rusya'nın Karadeniz'e inmesinden sonra değişir dururn. Çeşitli sözleşmelerie, Boğazlar'ın ticaret gemilerine açık, savaş gernilerıne kapalı olduğu ilkesi kabul edılir. Birinci Dünya Savaşına kadar gelir bu ilkeler. Birinci Dünya Savaşından sonra, Sevr hv zırlıkları içinde, Boğazlar. ticaret gemilerine olduğu gibi, savaş gemilerine, uçaklara da ardına kadar açılsm ister Osmanlı Devletini yenerüer: Boğazlar, tarafsız bölge durumuna sokulsur: Türkiye'nin başlangıçta üye bile olamayacağı uluslararası bir komisyon sağlasm, denetlesin, özgür geçişi; bayrağı, bütçesi. gentş yetfcileriyle, bir «Boğazlar Devleti. niteliğine bürünsün, Türk ülkesinde bu komisyon!. Çok şeyi hesaba katan yenen devletler, bir seyi unuturlar: Türk ulusunun bağımsızlık tutkusunu. Kurtuluş Savsşı ardından, Lozan Konferansı gelir, Sevr'den bambaşka koşullar altında. Boğazlar'a ilişkin olarak, Ingiltere ile Sovyetler Birliği arasında su yiizüne çıkar eskl Rus İngiliz çekişmeleri: Günün en güçlü denizci devleti Ingütere, neredeyse kısıtlamasız geçişten yana; Sovyetler. Karadeniz'e yabancı savaş gemüerinin girrnesine karşı. Türkiye, çok yönlü çeşitli çıkarlannı sağlama derdiyle, ödün verme zorunluğunu duyar. Lozan Banş Andlaşmasında, geçiş özgürlüğü ilkesi kabul ediür; geçişin aynntılannı saptamak üzere. Lozan Poğazlar Sözleşmesi yapılır aynca. Buna göre, Boğazlar bolgesi askersızleştirilır; Tlirkıye'nın da üye hem de Başkan olacagı uluslararası bir komisyon kurulur geçişe göz kulak olmak için. Karadeniz'deki en güçlü donanma tonajını aşamayacak tonajda yabancı savaş gemisımn girmesi kabul edilir bu denize. BiitUn sistem, Milleüer Cemiyetinin (özellikle tngiltere'nin. Pransa'nın. ttalya'nın, Japonya'nın) güvencesi altına konulur. Almanya'da Naztzm, îtalya'da Fasizm, Japonya'da emperyaUst rnöltarlzm saldırgan dişlerini daha da göstermeye başiar 1935'lerde. Uluslararası güvenceler bir işe yaramaz bu saldınlara karşı; Milletler Cemiyeti bir şeycikler yapamaz saldırganlara, «vah vah, yazık oldu» demekten öteye Atatürk Türkiye'si. bu oldubitüler dünyasında, ulusal güvenliğini sağlamak İçin, kendi Nereden Nereye... ^Türkiye'nin Yüreği Seha L. MERAY güctinden başka güvence göremez; bunun için de, hukuk yolunu, uygarlık yolunu seçer. Sözleşmeye taraf devletiere, 11 nisan 1936'da bir nota yollar, anlatır durumu: Artık 1936 yıh. 1923 dünyasından çok başka bir dünya görmektedir; AKdeniz güvensizlik ıçindedir; bu ortam, askersizleştirilmiş Boğazlar'da, Türkiye için yaşamsal tehlikeler yaratmakta; tistelitc, 1923 güvence sistemı de çökmüştür. cGelin oturalım, Türkiye' nin güvenliğini de sağlayacak, yeni bir sözieşme yapalım» der Türkiye. Herkes bilir ki, o sırada, Türkiye istese, Boğazlar'ı askerleştirebilecek güçler; kimsenin bir şey söylemeye gücü de, dili de olmayacak. Oysa, Atatürk Türkiye"si, Lozan Sözleşmesinin, yeni bir konferansta, yeni koşullara uydurulmasıru önermekte, böyle şeyleri çoktan unufmuş devletiere. Cok olumlu karşüanır Türkiye'nin önerisi. îsviçre'nin Montreux kentinde, 22 haziran 1936'da toplanır konferans. Montrö Boğazlar Sözleşmesi 20 temmuz 1936'da imzalanır; onay belgelerinin tamamlanmasıyle, 9 kasım 1936' da yürürlüğe pirer. Türkiye, en güçlü sesidir konîeransm; Türk tasansı tartışılır. Önerileriraizin özü şöyle: Askersizleştirilmiş bölge son bulmalı, Türkiye Boğazlar'ı tahkım edebilmeü; uluslararası komisyon kalkmalı, yetkllerl Türkiye'ye geçmeli. Banş zamanında, sınırlı bir geçiş özgürlügü tanınsın savaş gemilerine. Geçiş sırasında belirli tonajda ve sayıda gemıden çogu bulunmamalı Boğazlar'da. Karadeniz'e de belirli tonajda gemi girebllrneU; iki haftadan çok kalmamau bu gemiler Karadeniz'de. Kimsenin askerlesürmeye bir diyeceği olamaz. Sonunda, Sovyet kaygılanm da gözönünde tutan. bir bağdaştırma nit«liğinde belirir Montrö Sözleşmesi: Boğazlar'dan geçiş özgürlüğü ilkesini, «Türkiye'nin ve Karadeniz'de, kıyıdaş devletlerin güvenligi çerçevesi içinde > gerçekleştirmeyi öngörür yeni sözieşme. Ticaıet gemilcri özgürce geçerken, savaş gemileri için kısıtlamalar konulur. Benşta, Bofazlar'da «geçişte» bulunacak gemi tonajı, bir seferde, 1 . 0 tonu ve 5U Ü dokuz gemiyi aşamayacak; Karaderize kıyıdaş olmayan devletlerin bu denize en çok 45.000 ton tutaruıda savaş gemileri girebileoek; yirmi bir gün kalabilecek bu gemiler Karadeniz'de; denizaltüar geçemeyecek. Karadeniz devletleri. 15.000 tondan büyıfc gemilerini de tek tek geçirebilecekier Boğaılar' dan; satın aldıMan ya da onanma gönderdikleri denizaltılarını da. Savaşta, Türkiye tarafsızsa, hiçbir yabancı savas gemisi geçemeyecek Boğazlar'dan; savaşansa Türkiye, ya da yakın bir savaş tehdidi altında görürse kendini, dilediği gibi davranabilecek Boğazlar'da. öte yandan, barış zamanında da, Türk donanması diledigi gibı geçebüecek Boğazlar'dan; hiçbir kısıtlama yok Türkiye için. Istanbul'u ziyaret edecek dost deviet donanmaları da kısıtlanıasu gelebüecekler. Türklye'nin baışçı, hukuka saygılı, örnek tııturnuna. tstedlgımiz «anlayışı» gösterirler ellerın den geldiğince. Romen temsilcisi Titulesco, «Boğazlar Türki}e'mn yüregidir» der, ekler ardından: «Ama Romanya'nm da cigerleri.» Sovyet temsilcisi Litvınoff katılır bu sözlere öte yandan Sovyetler için Boğazlar'ın «can damarı» olduğıınu da belirtir. İlk toplantıda her soz alan. TürkiyR' ye gönül borcunu açıklar. Fransa ttmsilcısi PaulBoncour. açılış oturumunun ana konusunun «Türvkiye'ye sunulan saygı» olduğunu söyler. Konîeransm kapanış konuşmalan da övgüler dizisidir Türkiye'ye. Yunanistan temsilcisi Poiıtis. Konferans sonunda mutluluğunun nedenlerıni acıklarken şıınları söyler: «Bu başandan • o >n ra. Türkiye, buradan. dünyanın gözünde moral açıdan daha da yüceimiş olarak, uluslararası hakhlığın sancakdan, uluslar arssında uzlaşmanm koruyucusu ve banşın düzenlenmesinin savunucusu olarak çıkmaktadır. Türkiye'yi dünyanın gözünde jücelten şey. dostları için bir kazançtır; işte bana burada elimden geldiğince çalışma gücü veren, açıkça söylemek isterim ki, bu duygu olmuştur: çunkü, Türkiye'nin kazancı, dolaylı olaral: benım ülkemin de kazancıdır.» Konferans Başkanı, «Türk temsilcileri dünyaya yol gösterdiler» der; herkes katılır bu sözlere. Japon temsilcisi de saklamaz hayranlığını: «1923'den bu yana ne çok değişiklikler oldu! Yaşlı bir İmparatorluğun kalıtı olan temeller üzerinde, Türkiye. çağdaş bir deviet kurmayı becermiş bulunmaktadır; Türkiye, Asya kıtasının batı ucunda bir büyük deviet ounuştur. Ancak, bir şey defismeden kalmıştır: (Lozan'da) Ekselâns îsmet İnönü'nün yönetimindeki remsilci hej'etinde görüp hayran olduğumuz bu enerji ve esneicliğı, tuttuğunu koparan, ama uzlaşmayı da bilen davranışı, bugün B. Aras'da yeniden bulduk.a Kapanış konuşmasında, Sovyet temsilcisi Litvinoff, başarısızlığa uğramamak için, konferansın şunu anlamış olması gerektiğini söyler: «Emperyalist hükümetler için satranç tahtasında bir taştan başka bir şey olmayan. yıkılmağa yüz tutmuş Osmanlı Imparatorluğunun yerini, yaratıcısı ve büyük reformcusu Atatürk'ün yönetiminde ilerleme yolunu büyük adımlarla geçmekte bulunan ve Avnıpa'da barışın kurultnasmda gittikçe büyüyen ve bağımsızlaşan bir rol oynayan, umut ve güc dolu genç Türk Cumhuriyeti almıştır.» Pransa temsilcisi PaulBoncour, «Basanyı kime borçluyuz?» sorusunu, kendl sorar. kendi yanıtlar: «Sizlere; haklı isteklerinizi elde etmek için yasa yolunu seçmış olan Türk halkının değerli temsilcilerine!» Yugoslav temsilcisi övgülerini şöyle bitirir: «Düerim ki. «Ex Oriente LuxIşık, Doğudan gelir» atasözU. bir kez daha doğruiuğunu kanıtlamış olsunj Atatürk Türkiyesinin dış politikası böyleydi işte! «Zaman olur hayali cihan değer» demisler. Jmamlar ve Polisler M asamui üstünde bir süreden beri PolDer adında bit derji duruyor. Polis Demeği'nin yayın organı. Sar» 8. İlk sayfasında bir belgenln fotokopisi. Avnen şöyle: İmam Hatıp OK'jlJarı Mezıuıları Fedftnısyonu Başkanlığına îzmir Caddesi Sümer Sokak A N K A RA Emniyet Teşkilâtının Uıtiyacı olan polis mernunı adayljğına durumlan ilışik kâgıttaki yazılı şartlan haız olan istekliler sınavla almmaktadır. Bu itlbarla, son baş^urma tarihi olan 31 Mart 1975 tarihuıe kadar mahalli vaiilige djlekçe ile müracaat edenlerin talepleri tetkik edilmektedir. Bımdsn sonra ihtiyaç halinds yapılacak ilann istinadsn isteklilerin mahalli valiliğe bir dilrkçe ile müracaat etmeleri gerekmektedir Bilgi edinilmesini rica ederim. Emriyet Gçnel Müdür VeKiU Yine aynı derginin aynı ssyfasında bir baska mektubun fotokopi.si de yayınlanmıs. O da şöyle: Emniyet Genel Müdürlüğüne A NK AR A 1972 yılmda Polis Enstitüsü Yüksek kiEmından re Ifl74 yılıncia da Ankara Üniversitesi Hukuk Faküîtesinden mezun oldum. Dosyamın tetkıkınden de anıaşılacsğl Ü7.;re; polislik mesleği ile ilk temasım henüz alü yaşında bulunduğum çağ» raslar. Polis Koleji ve Ensutüsü'nde geçirdiğim b&şarılı altı yıl içeriinde, meslek sevgıs;yle dolu olar3k bu mesleğin nizam ve usullenns göre yetiştim Tsşkilâtuna daha fazla yararlı olabilmek için kaydolduğ\ım Hukuk Fakültesıni üstün gayret göstererek sene kaybetmeden bitirdim. Ancak bu teşkilâttan istikbal bekliverek umut içinde geçirdiğmı yıllar boyunca vs özellikl» son «amanlar'Ja; beni ve benim durumumd» buljnan arkadaşlarımı yok saysrak, meslek dışından getirijen. meslek! bilgi ve yetemkten yoksun oldukları herkesçe malura bazı şahıslann bsnden kıdemsiz ve daha az tahsiliı olmalarına rağmen yıldırım hızayla terfi ettirildiklerini müşahede ettim. Bu kabil üstün vasıflı elenıanlarm çoğalmaya bp.şlad:çı bir teşkilâtta »eleceğe ümit ve güvenle bakmanın mümlcün olmadığı kanantine vararak; çok sevdigim ve yararlı olabilmek için her fedakârlığı seve seve yapabüeceğim mesle|iraden aynlm&ya karar verdim. Istifamm kabulünü sa\gılarım!a arzederim. AbduUah Tezer Emniyet Genel Müdürlüğü GUvenlik Dairesi Başkaniıgında Komiser Övgüler. Övgüler Montrö Konferansının açılışında, Türk heyeti başkanı Dışişleri Bakarunuz Dr. Terfık Rüştü Aras. anlatır görüsümüzü. Bu arala, şöyle der: «Türkiye'nin yaralanmaya en açık noktası Boğazlar'dadır. Bunu korumaK, onun hakkıdır nasıl ki, berkesin de öderi, ortaklaşa güvenlık alanında ancak bu hakka saygı gösterer^k, üstelik bu hakkı destekleyerek, onun işbirligini beklemekttr.» Şu sozler de Dr. Aras'ın: «taanıyorum ki, Kemaüst Türkiye'nin poUtikası, feıçekçi düzeyde bir bans ve iyi peçim politikası için kanıtlannı yeterince ortaya koymuştur... Bu jeni sözieşme için, sizden anlayıslı olmanızı istiyoruz. Tasanmızı kabul etmekle. neredeyse iki yüzyüdır, hea savaş ve bunun sonuçlan açısmdan göz önürıde tutulan Boğazlar'ı, uygar balklar arasında bir işbirliği ve barış köprüsü yapacaksınız. üyçar halklar, kuşkusuz, size bu yuzden gönül borcu duyacaklardır.» Bütün temsllcı heyetlerl övgüler yağdırır Montrö Zaferi Faşistleşnıe Süreci Uzerine Tekin SÖNMEZ aşizmln Türkft* kofuHanndakt errflerine bakalun: Batıcı tek partili bürokrat faşizmin süreci; İslamcıhk akımı ile biirokrat dfigmanlığı zırhma bürünerek DP faşizmi siirecinc dönüşnyor. DP fasizmi süreci, 27 msyıs aralığından sonra AP fssinnl siirecine dönüşüyor. AP faşizml, 1940larda başlayan bir uzantının derinleşmesi olarak, geiip 12 Mart kanlı faşizm sürecine alasıyor. 12 Mart asker + sivü kimllklerin. ilk kez faşist kadroUn olustnrduklan ve ilk SrgötIenme aşaması ile: APMSP+MHPlCGP ve Bağımsırlar gibi, biçimsel simgeler altında, fakat öı olarak, parlamentcr fasinn surecine geçtlkleri (ösleniyor. Biitüo faşistleşme aöreçleti Içindr, blçimsel kıbuklann, başka bir deyişle: Siyasal parti simgelerinin ya da partiler üstü gibi aldatıcı çörünüşlerin sürekll gündemde tutulduğunu da görüyoruz. Bu simgesel dcğişmeler, çenis emekçi kütleyi, yanıitan en etkin bir öge oluyor. Faşist ideoiojinin de kendi yapısı içinde yeni birlcşimlere vardığı, yararlanacağı kavnakUrı aradıfı ve 197S'e selindiğinde, 1940'lara oranla çok daha haıka alanlan sömördüğü gözleni.vor. Bu ncdenle, layikliği sınıfsal görflsle temellendireme^en lyl nlyetll llberal kanadın: Cmnhariyet kurumlanndan afır bir yenllpiyle ıraklaştınOmaları; 1915 1976 parlamenter faşizm sürecinde gerçekleşiyor. İyi niyetli liberal bfirokraUann ilk yenil^isi: Tonguç Tficel girisimlerine set çekilmeai ve taaflye ediüncsiyle başlıyor. Ta ISiO'Iarda. tek pariili bürokrat faşizmin kadrolan içinde, iyi mVetli liberal bir kanat olarak, bir denge nnsuru olarak hayat bulan kesim: DP faşizmi surecine sıçrama, DP fasizmi siirecine yaUk hazırlama asamasında daha çok fire vennete başhyor. Bunlann ilki: Tonguç Yücel girisiml olarak simgeleşlrken, sonuncnlar da 12 Mart fasistleşme sfirecinde «Onbirler» olarak tarih sahneslnde yerlertai alıyorlar. 27 Ma.vıs ara dönemmde, iyi nlyetll liberal kanadın: Cumhuriyet kurumlanndaki egemen görünümlerine karşın AP faşistleşme siirecine giden yol; demokratik burjuva özgfirlüklerl adına açık tutnluyor. DP fasizminin siyasal ekonomik eğit sel pratiğinden de derinliğlne ve genisligine yararlanan AP kadrolan. giderek. 12 Mart fasistleşme sfirecütin kanlı ve kıyımlı toplamını hazırlıyorlar. Zaten amaç da bu. Türkiye solunu en etkili bir biçimde yok etmek. Demokratik burjuva özpiirlükleri de, bu amaç için knllanıhynr. Faşist kimliklerln, bajka başka parti simgeleri altında, demokratik burjuva özgürlüklerinden sonuna kadar yararlanmalan aynı özgürlüklerin, emekçi kütle yaranna revrilemeyişiyle ters oranlı oluyor. Caroi ı şovcn milliyetçlllk sloganlan, faşist tırmanmada, lokomotlf olarak kullanılıyor. Tonfuç • Yücel girişlmtertne karsı, tek partili bürokrat faşizmi sürecfnde hayat bulan (yine deng) unsuru olarak) faşist düşünce yapısı; DP kadrolarım oluşturmakla kalmıyor: AP faşizmi süreciyle ve AP slmgesi altında 13 Mart asamasua ve ardından bagünkü örgfitlu aşamaya ulaşıyor. Faşist düşünce yapumtn. bir çok parti siımresi altuıda toplanması, oy kullanma sırasında genis halk yığinlarını yanılUrken, 19751976'da, bu faşist örgütlenmenin siyasal biresiıni de açıkseçik pün yfizüne çıkıyor. 12 Mart raşistleşme süreci, yine iyi niyetli liberal kanadın Cumlıuriyet kurumlanndan tasfiyesinin yeni bir aşaması olarak beliriyor. Bu dönemde de iyi niyetli llberal kanat, layikIlk ilkesini, yine sınıfsal yaklaştmla ele alamıyor. Faşist kadrolar, layikllk İlkesini parçalayıp atmakla, sermaye suııfıns hiımet ettlklerinl çok iyi biUyorlar. Ve 12 Mart faşistleşmesi ilk ket AP+Ordu ittifakını gerçekleştiriyor. Bu gerçekleşlm, faşist kadrolaruı genlşlemeslne ve derinlipine (pizüaçık) örpütlenmesine; giderek, 19751976 Türkiyesinde parlamenter faşizm aşamasma ulasarak, deviet erkini ele geçirmeyi sağhyor. Bufun, OrduMC arasında süren karşıtlık, bütün kilit noktalanıı teslim edilmesi; ordu iclndeki iyi niyetü asker bürokratlaruı, liberal kanadın topyekün kazınması olarak förünüyor. Hava Kuvvetlerl komutasındaki çatışkı bu örgütsel yajılmanm temel nlteltğlni belirtiyor. Layikllk ilkesini, halâ daİıa sınıfsal bir yere yaklaştıramayan iyi niyetli askersİTil Uberal bürokratlann karşısmda; faşlst kadrolann bu ilkeyi sermaye sınıfı açısmdan yorumlamaları gözden kaçmıyor. 19751976 faşist süreci içindeki siyasal iktidar, faşist tırmanma içinde, liberal klmliklere pivenmedi^ini açıfa çıkanyor. Bu güvensizlik du.vgusu, ta 1940'larda yerli yerine oturtulmayan layikllk ilkesinden kaynaklanıyor. Türkiye faşizminin evrelerine yaklaştığımızda. tek partili bürokrat faşlzmine karşın; biçimsel tepkiler olarak beliren: Islâmcılık Şoven nulliyetçilik sloganlan. faşizmin özünü gizleme işlevinde kullanılıyor. Türklye faşizml, feodal kültürle emi^erek.; geleneksel yerU tortularia beslenerek, fellşip: 1975 • 1976 siirednde en ftrgütlü asamasına ulasıyor. Bütün bunlardan şu ionuçlan çıkarabillrir: 1 tlstyapı detisikllkleri, feodal kafalaruı değismesi ve feodal tortularuı yok edilmesi için yeterli defildir. 8 Devrüncl nlteUftol çoktan tüketen çağdaş burjuva sınıfı, sömürflten ülkelere yaydıgı çok uluslu sermaye örgütlenmesinl sürekll egemen kılabilmek için: faşizmi de sürekli gündemde tutmaktadır. Bunun sonııcu olarak, [aşizm. o ülkenin feodal kültür tortulanyla da beslenmekte; öz'deki e»rensel kişüige yararb olan, yerU bir kimli|e bürünmekledir. TÖBDER ve BİR ÖNERÎ O gretmen örgütümüz TÖB DER, aynca, başlıbaşına büyuk önem taşır. Bu Örgütün sağlıfının, Cumhuriyetimizın, Dem^ .rasimizin, Toplumumuzun sağüfında yeri vardır. TÖBDER, kuşkusuz son derece saygıdeğer bir savaş vermektedir. Ama bu savaşını daha iyi veremez mi? TÖS gibi yeniden Sendika olursa daha güçlü olur, olmalıdır da. Bugün Demek olarak, acaba eldeki gücü tumüyle doğru, sağlıklı kullanabilmekte midir? B;z cevabımızı hemen söjieyelim: Hayır, kullanamamaktad'.r. Buna, iyi bir iç yaşantısı olmaMna, sağlıklı, kıvrak olmasma, baş ta tüzüğü engel olmaktadır. TÖS de ajTii durumdaydı. O da gücünü gereğince, yeterince kullanamıyordu. Onun da pelc çok iç sorunu Tüzüğündeki yanlışlıklardan geliyordu. Genel Baş kan Fakir Baykurt, Fevzipaşa':.^ Bürülmüştü de, ne yapılacağı :;asırümıştl. ÇUnkü Tüzük, Genel Başkan ille de Ankara'da otunır diyordu! Ama, Jünkü ve bugünkü iki örgütün daha önemli sayrıhğı daha başka yerde. Bu saynhğı biz ilk olarak 1969 yılında dılimizin döndüfü, kalemimizin yazdığı ölçüde anlatma ya çalıştık. Konu dün de bugün de «tl şubeieri» kurulması üzerine. Her dinleyen, okuyan. «doğru!» diyor, ama uygulamada bir değişıklik göremiyoruz. Fakir Baykurt. Fevzipaşa'dan gönderdiği 24J.1969 tarihini taşıyan cevabmda şöyle diyordu: «... Mektubunu bir on gün önce alabilseydiın raporu yazarken yararlamrdım. Ben de düşüncfen ama, ancak yakın şeyler onlar... Biz «Bölgeleşme» üzerinde durujorduk. Sen «İl» diyorsun: daha pratik belki. Kongrede tartışılır.. » TÖBDER Genel Merkezinin ÇJkardığı Yeni Toplum rlergisrne bir yazı göndermiştim bu kanuda. «... Yoğun bir emek Urünü olduğu, ancak hacmi itibariyls bir dergi yazısını aştığı» ne:!erıiyle basılmadı. İmza TÖBDEÎl Genel Sekreter Yardımcısınmdı. Bir eleştirinin, bir önerinin basılmaması başka, kabul ediüp edilmemesi başka. Hiç bir yerden bir ses çıkmadığına göre nasıl yorumlarsınız? Fakir «Dostça» diye yazmıştı. Doğru buluyoruz, biz de dostça yazıyoruz. Konu dün için değil, bugün içindir. Kimsenin TÖB DER gibi koskoca bir örgiitü güçsüz bırakmaya, öyle tutmaya hakkı yoktur. Tüm TÖBDER Kurultayınuı önerimize büyük bir sorumluluk ve görev bilınciyle eğileceğini, pratiğin verdiği derslerie degerlendireoîğini, tartışacağmı ve doğru bulduğunda gerekli tüzük değişimi için oybirliği ile karar alacağını umanz. Sorun TUzügün Temsilciier kt>nusunda 45. Şubeler konusunda 46. maddeleri ve dolayısile T;msilciler Yönetmeliği ile ılgiiicür. 45. maddeye göre TÖBDER'de tek tıp şube vardır. Bülün subeler eş değeriidir. Bu ne d? mektir? 67 ilin adını taşıyan 67 şubenin öbür yüzlerce şubeclen hiç bir ayrımı yoktur! Ever, voktur! Bir İstanbr.l Şubesi, iik bakışta akla gelebilecegi gifti, lstan!#ulu temsil stmemektedir gerçekte. Eminönü, Fatih. vb. "jirkaç ilçeyi temsil etnıektedir. Peki, bu şubelerin aynl il lçin de ya da ayni bölgede birbiriyle iliskisi nasıl sağlanıyor? Bu kadar ağır yükü Genel Merkez hanga siairli aygıtla taşıyabilir yor diyeceksiniz. İşte o daha yürekler acısı. Biz demokratik mücadelemizi. iç yapısı böyle rasyonel olma BAŞUBAŞINA BOYOK ÖNEM TAJIYAN BU DERNEĞİMİZİM DAHA İVİ İJLEYEBİLMESİ İÇİN İL JUBElEüi GEREKIİĞiNi SANIYORUM. KURULTAY ÖNCESİNDE BU GORÜJÜLÜP TARIIJJLABILIR. r Sadık GÖKSU yan kuruluşlarla verlyoruz. Sonra, ölüyoruz da gılt demiyoruz. 500*lerce şubeyi «Temsilciier» le yönetiyoruz. O da birşey. Ama Temsilciler Yönetmeliği'nin ilişküerin, ortak davranışm sağlanması, vb. hükümlerini görürseniz daha çok şaşarsınız. Temsilciler karar alamazlar. Yol gösterebilirler, öğüt verirler ancak. O kadar. Temsilcilerin bu görevlerini yaparken büyük bir de korkuları vardır: «Huzursıızluk yaratmamak!» Bu da o kadar olasılı ki. Temsilci olarak seçilmemışler. Merkez Yönetim Kurulu üyesi de olsalar, bu, temsilci olarak onlara pek arrı bir yetki vermiyor. Özellikle Temsilciler Yönetmeliği «Huzursuzluk çıkarmayuı!» diye buyurunca, herhangi bir yetkiniz, otoriteniz var sa o da elinizden gidiyor. Her türlü söz dinlemezliğe kapı açılıyor. İşte böyledir sayıçıdeğer TÖBDER'imizin durumu. Bunu tüm TÖBDER ü;»ileri, Kurultay delegelerı, ve tüm demokrat, ilerici yazar çizerlerimiz, aydınlarımız, işçimiz, köylümüz, halkımız, kardeş öreütlerimlz böyle bileler. Çaresl de o denll kolay M! Tiimüyle olmayabilir. Kaç hasta lığın kökten lyileşUrici ilâcı var? Çaresi, Kademeli örpütlenme. Şimdiki şubeier üçe sj4*leıi olabiörter. Bu şubelerle T*srkez ara Eintf» gîl *ubeleri» gerek şanıyorum. O kadar. Bu sânımız görüşülüp tartışılabilir. Ilçe şube kongrelerinde ;1 şube kongreleri için delege seçtır, li kongrelerinde da hem il yönetim kurulu üyeleri bem de Kurultay delegeleri seçilir. Oranlanm, ilçe ve il kongrelerinde kaç Uyeye kaç detege seçileceğini Kurııîtay bir yarkurulun (komısyonun) yardımıyle kararlaştınr. Partüerde, kimi derneklerds ve başka örgütlerde ötedeu beri uygulanan yöntem. Temsilciler de yine görBvlendirUebUir*. Onlar örgütü Genel Mer kez adına denetlerler, bölge ölçüsünde işbirliğini sağlamaya çalışırlar. Merkeze raporlar, illera, ilçelsre de salıklar verirler. Orgit de, Merkez, tl ve İlçe Uırarları ile çok daha sağlıklı jalışır, derim. Bu örgütlenme, TÖBDER çevrplerinde çokça söylenir olan Demokratik Merkeziyet .lk'Jine de faziasıyle uyar. Buna gSre, *\ı günkti örgütlenmenin, bir yandan mutlakıyetçi, öte yandan Federal niteliği daha koıay anlaşılır. Gerçekten bugünkü örgüt vnpısı Ortaçağa uygundur, çağ dışıdır. Bu geri kalmış yapı bize yaramaz, başkalarının ekmpğina ya* sürer Önce örgüt aracının sağlaınloşbnlması gerekir. Önerinıiz Oarnekler Yasasına göredir. onun içindedir. Hem biz, Dernekler Yasasınm bizden vana clanakiannı kullanamazsak, sonra b'ze, onun için de, «Lüks» derler. Ondan yararlanmayı bilm'zse'1:. çok hakü olan Sendika isteğimnti vadırgarlar. elimieden alnuya kalkarlar. Güç oUnadan hak alamayız. Kurultay'ın artık bu yi yapmada geçikmeveceğlni uma nm. Tüm Kamuoyunun da bu düseltmeyi istediğine, isteyeceğın* inanıyorum. öneri, dllek blzdan, sorumluluk, görev, delegenin, Kurultay'ın. Aiatürk'ün öfrttfm BlrUgi (Terhidi Tedrlsat) Kannna mı ülkede sözde pecerlidlr. Anaya<ıamızın 153*üncü madd«si «Devrun Kanıınlannın Korunması» başlıjnnı tafir. Bunlann sayısı sekizdir. P.irlnci sırada 3 Mart 1340 tarlhli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrlsat Kanunu razılıdır. İmam Hatip Okuilannın ise öğrencilcre şeriata dayanan deviet ilkesini afilayan nıedrese efittaninin yavalan oldufnnu ulkemlzde dnymayan kalmadı. Olanaklan kıt köylü çocuklannı toplayan bu okulIarda berin nkaaw iyteminln yürütüldüğünti Mısır'daki S*tve Sultan biliyor. Tfirkivt'nln kuşkusuz ünama gerekslnmesl var. Ama ne aayıda? bnrmadan İmam okulu açmak. bu okullarrta şeriat eğitimlni uyjrulanuık, sonra bu okullardan yeti^enlert devletln çüvcnlik kadrolarma ve biirokraslnin ü«t noktalarma yerleştirmeye çalışmak laylk Cıımhurlyet devletinin çlvisinl yerlnden çıkartnaya çalışmak değü midir? Tıllardan beri uyrulanan strateji budnr; ve poHı örgfitfinü perişan etmek bir yana, d.ıha kapsamlı bir polltikanm uygulânmMi sözkonuüudur. Polis KoleJI kurarsın, yetiMitl meslekten uzaklaştınrsm; tmatn okulu kurarsın, yetişenl İmam değU polis yaparnn. Ne planlama!tmam okullan bunca faciavsa, İmam okullannı polis kolejine polia kole^nl de imam okuluna çevirmek dah» doğru Ur tf değil midir? Böylece herkes rahat eder. GÖZLEMCİ BİR YAZAR: NECMi ONUR «ni vefatı dolayısıyle cenaze torenine katılan, hayır cemlyetlerin» bağışta bulunmak veya çelenk göndermek lütfunda bulunan, biızat evimlze gelerek bassağlıgı dileyen, telefon, telgraf ve mektupla acımızı paylaşan dost ve akrabalarunıza teşekkurlerimizi arzederic 0 ROSP u ÇIKTI. GEMEL DAGITIM: HEBIOGIU GÜÇIÜ BİR ROMAN AILESt (llâncılık: 7338) 7156 • • •• • • •• • • • • • »• » » • • • • » • • • » • • • • • •» >•• • < w >»•••••••»» MÜFETTİ5 YARDIMCISI ALINACAKTIR Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş. Teftiş Kurulu'na aşağıda belirtilen kosullan taşryanlar arasından, sınav sonuçlarına göre yeterli sayıda rnüiettiş yardımcısı aunacaktır. l; Sınavlara katılabilmek için : a) Türk vatandaşı ve erkek olmak, b; Hukuk, Iktisat, Siyasal Bilgiier ile diğer üniversitelerin ben2eri fakültelerinden, lküsadi ve Ticari İlimler Akademilerinden veya Milli Eğitim Bakanlığı'nca bunlara denfc lıği tanınmış yabancı eşdeğerlerinden oirini bitirmiş oimak, c) Sınav tarihinde 30 yaşını doldurmamış olmak, ç) Askerlik göreviıu yapnuş veya sınav tatihincie asicerliğinin bitlmine en çok 3 ay ka> mış olmak, gerekir. ı 2) Sınavlar yazılı ve sözlü olmak üzere iki bolümdür. lngilia»den yapılacak yabana dil «• navı, eleme sınavı nitelıgindedir. Sözlü sınavlara girebilmek için Yabancı Dil sınannı ve mesleki derslerden yapılacak yazılı sınavlan kazanmak gerekir. 3) Yazılı sınavlar 14 Ağustos 1976 Cumartesi günü Istanbul, Ankara ve tzmir Şubelerimizde yapılacaktır. Yazılı sınavlarda başarı gösterenler Istanbul'da G«nel Müdürlükte yapılacak sözlü sınava çağırılacaklardır. Sözlü smavlara çagınlacak olanlann yol gıderleri Bankaca ödenecektir. 4) Sınavlara katılmak ısteyenler, özgeçmişlerini anlatan, yazılı sınavlara bangl ilde girebilecekleruıi belirten 2 adet fotoğraı ekleyecekleri ve açık adreslerini bellrleyecekien dilekçelerini en geç 2 Ağustos 1976 tarihinde, Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş. Teftiş Kurulu Başkanlığı Cumhuriyet Caddesi No: 199201 Harbiye Istanbul adresinde bulunacak şekilde göndereceklerdır. 5) Sınav konulan ile Teftiş Kurulu Üyelerine sağîanan mall olanaklan ve gerekli diğer bll gileri kapsayan broşür, mektupla Teftiş Kurulu Başkanlığjndarj istenebileceği gibi, asağı da gösterilen şubelerimizden de sağlanabilir. Istanbul Şubesi: Cumhuriyet Caddesi No: 199201 Harbıye/lstanbul Beyoğlu/îstanöul Beyoğlu Şubesi İstiklâl Caddesi No: 15415S Şubesi: Halaskargazi Caddesi No: 352 Şişli / tstanbu) . Şişli Ankara Şubesi: lzmir Ş Caddesi No: 19 Yenışehir / Ankara ş İzcür Şubesi: Cumhuriyet Bulvarı No: 63 t tzmir Ziraat Yüksek Mühendisleri Alınacaktır Şeker Fabrikalan Tarım Bölgelerinde çalıştırümaJs Uzere Ziraat Yüksek Mühendisleri (Erkek) alınacakur. Aranan şartlar. 1 Deviet Memurlan Kanununda aranan şartlan haiz olmak, 2 AskerliğlnJ yapmamış olaniar tçin 27, yapmıs olanlar için 30 yaşuıdan büyük olmarnak, 3 Türkiye'nin her ftangi bir bölgesınde calışmasına sağlık bakımından manı bir özürii bulunmamak. Görev alacaklara maaşiarına ılâveten kanunen öngörülen tüm yan ödemeler, fazla çalitnıa ücreti ve her yıl için iki maaş ıkrarnıye verileceği gibı, mümkün olan yerlerde kon'jt tahsısı de yapılabilecektir. İsteklüerın iş saatlen dahüir;c!e Türkiye Şeker Fabrikalan A.Ş. Genel Müdürlüğü Mitharpaşa Cadciesi No. 14 Yenışehir/ANKARA adresindeki Personel ve Sosyal Işler Dairesı Başkanlığuıa engeç 20 temmuz 1976 tarihıne kadar biazat müracaat etmeleri rica olunur. • • Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Basm: 20195/7158) İSLÂM CENAZE İŞLERİ 47 20 06 (Cumhuriyet: 7149) J TÜRK DIŞ TİCARET BANKASI Ü K IŞ (Radar Rekiâm: 815) 7157 î • • • • • • • • • » • • » • • • • »»»»•• • • • • • • • • » • • • • • • • • • •• • •• • • > •»»»» » • • • • • • • • •• »
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear