23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
PÛRI T2 jovn PiN  Dc&ilKı  M D Π \   6EÇÎMt>E OfLE \ ABDULCANBAZ VATAN DEDİ LER Taiip  APAYDIN O  günün  kojullarınds,  çok  büyük  servetler  toplamak  belki zor  degildi;  ama,  bunu  korumak oldukça  uüçtü.  Oerçekten,  servetin,  çevrede  iştahların  kabarrnasına  yol  açmadan  tasarruf  edilmesi  ve  korunması  için  gerek11  Küvenlik  sisteminin  olu»turulması  önemli  bir  sorundu.  Bu konuda  alınabilecek  önlemlerın  ıl ki,  varlıklının  varlıgı  oranında özel  koruma  birlifti  (hassa kıtası) besleyip  donatınaBiydı.  Ancak  bu yetmezdi.  Varhklı  kişi,  resml  ya da  özel  gliç  odaklannı  gözetmeli, kendi  sınıfından  olanlarla  uyumlu  ilişkiler  ve  tam  bir  dayamşma sUtdürmeliydı.  Çevresindeki  kenı Rözlülere  gözdaıiı  vermek,  kıskançlan  azaltmBk  ve  kişisel  bir saygınlık  ve  etkinlik  kazanmak için.  Renc  varhfii  uranında  hareamalı,  yemeli,  yedinnelı,  göslcriş  yapmalıydı.  Ne  var  kl,  bu kadarla  da  gerekli  jjüveni  elde etmış  sayılamazdı.  Varlıklının, halkı  sönıürmek  ve  devleti  ya({nıalamnkltı  topladıgı  bu  malı, sos yal  ve  dinsel  gerekleri  yerine getıren  bir  insan  oldugu  kanısını uyandırarak,  hem  törel  hem  yasal  onay  kazannıayı  sağlayacak biçiınde  kullanması  zorunluydu. Bunun  için,  bir  yandan,  toplumun  çeşıtlı kesimlerinde  meslek icra  eden  ve  halk  üıerinde  büyük  bir  tinsel  etkinlige  sahip olan  60fileri,  din  ve  chı& ün actamlannı  kollamak,  öte  yandan,  dinsel  ve  sosyal  nitelikli  vakıflar kurarak  servetin  kısmen  de  ulsa lıalka  yansınıasına olanak  vermek gerekirdi. Bılindigi  gibi,  tslftmda  vakıf  ku ruımı,  dinsel  bir  buyruk  olarak, dokunulmaz  ve  değişmez  bir  niteliğe  sahiptir.  Bu  durum,  vakıf yapana,  temelinde  öteki  dünyada ödüllenme  amacı  bulunan  bir  sos ynl  yardım  düşüncesıni  gerçekleştirmek  için  oldugu  kadar,  maJının,  kendi  adını  taşıyan  yapıtlan  sonsuza  dek  yaşatmayı  ve soyıı  devaııı  ettiği  sürece  torunlurını  geçindtrmeyi  öngören  kesiıı  bir  Rarantiye  baftlanması  olanaftını  verdiği  için,  özellikle  olaganüstü  ve  olagandışı  yollarla büyük  servetler  yapmış  olan  kişiler,  bu  kuruma  cankurtaran  simidi  gibi  sarılagelmişlerdir. Hatta  daha  küçük  servet  sahipleri bile, çoğu kez  hiçbir  dlnsel  ya da sosyal  kurum  oluşturmadan, sosyal  (ztirri)  vakıflar  yapmak  suretiyle,  mal  kaçırmı$lar,  btiylece vakiın  dokunulmazlık  niteligini kotüye  kullanmışlardır. Bu  dönemin  Selçuklu  yoneticileri,  saydıftımız  Önlemleri  almaga  ve  gerekleri  yerine  getirmege  dikkat  eaıyorlardı.  Ancak, bu  gene  de,  herbirinin  olanagı ve  kişisel  yetenegi  oranında  oluyor  ve  yöntemde  nüanslar  gösteriyordu.  örneğin,  birisi  zümresel  ve  sınıl'sal  dayanışmaya,  toplumsal  destege  daha  fazla  ünem vererek  din,  tarikat  ve  düşün  adamlarını,  soylulan  ve  burjuvaları  kollamağa  çalışırken,  öleki, özel  silâhlı  birliğinin  sayısını  yük sek  tutmafta  özen  gösteriyor,  bir başkası,  dinsel  ve  sosyo    ekonomik  hayır  kurumları  meydana getirip,  vakıl  güvencesi  altına girınfi  yolunu  seçiyordu. Gerçekten  de. güvencesi  en  sağlam  olan seçenek  vakıf  kurmaktı.  tlhanlı devleti  bürokrasinin  ve  Anadolu' drı  tlhanlı  ekononıik  çıkarlarını koruyan  görevlilenn  ba»ında  da   Şcmsüddin  Mehmet  Cüveynl, Alaüddin  A tâ  Melik  CUveyni, Tacüddin  Mu'tez  vb.  gibi   Müslüman  Iranlılar  bulundugu  için, vakıfların  dinsel  bakımdan  dokunulmazlıgını  putperest Mogollara bile  anlatmak  mümkün olmuş  ve onlaıın  diledikleri  bir  yere  el  uzatmaları  bu  yolla  bir  Ölçüde önlenebilmiştir.  Bunun  için,  bu  dönemde,  ıktnların  mtllk  durumuna  getirilmesi,  bunların  da  yapılan  hayır  kurumlanna  vakfedilmesi  süreci  uygulamada  yaygmlık  kazanmıştır. Dereye  asağı  koşmaya  basltdılar.  H«r  yer  ssfcer  oluverdi.   Allah.  Allah,  AUahl... unan  askerleri  şaşırdı.  Kimisi Ortakhk  gürültüye  boguldu.  Y ateş  ediyordu,  ama  patlamalar  gittikçe  azaldı.  Biraz  sonra bir  şakırtı  başladı.  Arada  bağırmalar  oluyordu.  Derenin  içinde yamaçlarda  hızlı  bir  döğüş  sürüyordu.  Tam  o  sırada  «üvariler yıldınm  gibi  daldılar.   Allah,  Allah,  Allah!... Y unan  birliği  fena  sıkışmıştı.  Geriye  kaçma  olanakları  da yoktu.  Sllngüler  dipçikler  kalkıp  iniyordu.  Bazılan  dereyc  aşağı kaçmak  istedi.  Arkalarından  koşup  süngülediler.  Erler  ateş  gibi oraya  buraya  saldırıyorlardı.  Yamaca  yöneldiler.  Oradaki  ağır makineli  tüfeği  sökmUş götürUyorlardı.  Arkalanndan  ateş ettiler. İ ki  tanesi  yıkıldı.  Öbürlerini  de  süngülediler.  Birkaçını  esir  ettiler.  Ellerini  arkadan  bağladılar.  Tabur  komutanı  elinde  tabanca,  sağa  sola  at  sürüyor,  bağırarak  emirler  veriyordu.   Üçüncü  bölük  burada  kalsm.  Silâhlan  cepanelert  toplayın.  Esirleri  geri  KÖtürün.  Sonra at binlp  arkımızdan  yetişin. Birinci  iklnci  bölükler  benl  koğuşturunl Dereye  aşağı  dörtnala  gittüer. Molla  Mahmut  ter  içinde  kalmıştı.  Bir  an  durup  yaram  var mı  diye  üstüne  başına  baktı.  Pantolonun  dizi  parçalanmıştı.   Durmayın!  Çabuk  toplayın! Kaşla  göz  arasında  olup  bitmisti  herşey.  «Ulen  iyiymiş  bu, dedi  kendi  kendine.  Çabuk  bitti.»   Haceli  nerdesin?  Al  şunu. Yaralılardan  ölülerden  tülekleri  mermilerl  çsbukça  toplayıp  aldılar.  Derenin  aşağılarından  gUrülttller  geliyordu.  Ama kimsenin  bakacak  hali  yoktu.  Heıkes  çahşıyordu. Birkaç  kişl  ağır  makineliyi  yüklenlp  indirdiler.   Bırakmaym,  götUrün.   a   Nerey  götürelim  teğmenim?  ""  '" ''" * "   ÖlünUn körüne!  Nereye  olur,  atların  oldüğu  îfttft,  çabtılri"   Ağır  bu  tomenim. •   Memet,  bırak  onları,  yardım  et.  Çabuk  olun. Yaralı  Y unan  askerlerinden  birisi  kendi  diliyle  birseyler söylüyor,  kesik  kesik  inliyordu.  Ne dedlği  belli  değildi.   Ne diyon  ulen  gâvur  oğlu?   Bırak  şimdi,  işine  bak! Molla  Mahmut acıdı,  ellerini  açıp  kapadı.   Ne yapayım,  dedl.  GötUremem simdi  sent. Omuzuna  be?  altı  tane  tüfek  almıştı.  Kolunda  repane  kayışlan  asılıydı.  Y Urüdü  gitti.  ölüler  yan  yana,  Ust ü»t«  uzanmışlardı. Tepnyi  çıktılar  ama  ter  içinde  kaldılar.  Y aralı  er  geride  hâlâ ulur  gibi  sesler  çıkanyor,  boğuk  boğuk  ağhyordu.   Vay  vay  vay...dedi  kendi  kendine.  Ne kötü  şey savas? Yanında  Aşır'ı  gördü.  Topallıyordu.   Ne oldu  ulen?  Y aralı  mısın?   Bacağımdan  y&ralıyım  Mamvt  kardas.  Emme  önemli  değıl.  Kazandık  ya, sen  ona  bak. Omuzuna  iki  tane  tüfek  almıştı.   Ver  onları  bana.  Koluma  gir.   Y ok  yok,  yürUriim  ben.  lyiyim.  Aha  bak  su  tüfek  beni yaralıyan  gâvurun.  Hatıra  olarak  sakhyacağım.   V nr  bana,  rahat  yürü.   Y ok.  Kimseye  vermem  bu  tüfeği.   öbllrünü  ver.  Koluma  gir  çabuk! Bacağının  arkası  kan  içindeydi.  Y üzü  de  sararrnıştı.  O haliyle  gülüyordu.   İ yi  cttik  değil  mi  Mamıt kardas?  Işini  bitirdik  gâvurun.   İ yi  oldu  lıe. Ova  tarafından  hâla  uğultular,  gUrültüler  geliyordu.   Vay  bee. .  Zorlu  savaş  oluyor  kardaş. Molla  Mahmut  başını  salladı.  Ağır  yükünün  altından  güçlükle  yürüyor,  peşinden  Aşır'ı  da  stlrUklUyordu. ükleTepeyi  aşmca  karşıdan  gelen  arkadaşlara  rastladılar.  Y rini  bırakmış,  yaıdıma  geliyorlardı.   Alm  şunları,  dedi  Mahmut.  Aşır  yaralı,  ben  onu  sırtmıa bindıreyim.   Y ok  binmem,  ben  yUrürüm.   Bırak  şimdi,  uğraştırma  da  bin. önüne  eğildi.   Uf  uf,  bacağımdan  tutma.   Pekl  tutmam.  Bin  hadi! Bindirip  koştu.  Yaralı  bacağını  arkaya  doğru  uzttıyordu. îkisi  de  ter  içindeydi. Varınca  saydılar,  beş  yaralı  iki  şehit  vermişlerdl.  Yaralıları bir  tarafa,  şehitleri  bir  tarafa  uzattılar.  Esirler  bağlanmış,  daha  uzakça  bir  yere  oturtulmuştu.  Hiç  birisi  Türkçe  bilmıyordu. Korkulu  gözlerle  bakıyorlardı  lnsana.   Tamam,  dedi  teğmen.  Siz  burada  bekleyin.  Şimdi  gelir alıriar.  Esirlere  dikkat  edin.  Kaçmağa  kalkarlavsa  vurun. Yaralılardan  birisi  ağırdı.  Matarayla ağzına  su  verdiler.  Obürleri  silâh  kullanabilecek  durumdaydı.  Tegmen  gene  rahat  edemedi.  Düdüğünü  çıkarıp  uzun  uzun  öttürdü.  Şapkasını  köye doğru  salladı.   Heey!  Buraya  gelin  buraya!  Çabuuk! Asker  bırakmak  istemiyordu.  Ne  kadar  çok  olurlarsa  o  kadar  iyiydi. Aşır  topallıyarak  geldi,   Korkma  sen  tegmenim,  dedi.  KımıW ayac»k  olurlarsa  hepsini  temizleriz.  Elimizde  tüfek  var.   Peki!  Uzakta  durun.  Yanlarına  yaııaşmayın.   Olur. Herkes  atını  hazırlamıştı.  Bağırdı,   A t  blin! (DEVAMI  V A R) PERVANE  SÜLEYMAN Doç. Dr. Nejat KAY MAZ Karikatürler: Turhan SELÇUK bu  dönemden  öncekl  ekonomlle sıkmtı  yıllarında  bile  fazla  etkllenmedigl.  içinde,  Kony»'daW tnce  Minare  denllen  sanat  şaheseri  medresentn  de  bulundugu ötekl  hayratınm  çogunun  yapımı nın  1249 fil  arasında  gerçekle»miç  nlmasından  anlasılmaktadır. Pahrüddin  All  • Ebul hayrât : Hayır  kunımları  bahası»  Unvanı nın  crreRinı,  1276'dan  sonra  da, oliincpve  degln  (1288)  yerine  getirmiştir. Kaynaklardan,  büellikle  vakflye lerden  edlnilen  bilgiler,  bu  gibi kişilerin  yaptırmış  oldugu  yapıtların,  gerçekte, bize  kalvıdan çok  daha  fazla  olduğunu  göstermektedir.  örneğin,  söz  konusu  dönemde  aynı  kadro  İ çinde buhınmuş  olan  Kırşehir  SUbaşısı  Caca oğlu  Nurüddln'in  Kırsshir,  Kayseri,  Isiklip,  Esklıehlr gibi  çeşitli  yerlerde  medrese, mescit,  zftviye,  türbe,  han  türünden  pek  çok  yapıtı  ntdugu  eldski  vakfiyelerinde  belirtilmeslno karşın.  bugün  bunlardan  ayakta  kalanlar.  başlıcası  Kırşehirdaki  1272 tarlhlt  medrese  olmak Uzere,  birkaçı  geçnıez.  Söz  konusu  vakflyeler,  adı  geçen  klşinin  ne  büyllk  bir  servete  sahip buhındugunu  çok  açık  bir  blçim de  tanıtlamaktadır.  Bunlarda  va başka  vakfiyelerde  dikkat  çeken  ilginc  bir  nokta  da,  tamklamı  genellikle  biribirlyla  dayanışma  içinde  bulunan  yöneticilerden,  yakın  çevrerîeki  lkincil kiyilerden.  •   yeni  Rbçmenlerdnn ve  kttlelerden  olusmus  bulunmasıdır.  Caca oğlu" nun  bir  de Moğolca  vakfiyesl  vardır  ki,  bun da.  Anadolu'daki  Moftol  tümeninln  tüm  subaylarının  adları tanıklar  listesindedir.  Bu  Brnek, Moğollarla  ortak  sömürtiyü  yürüten  Selçuklu  yöneticllerlnin ne  denli  becerikli  olduklannı ve  işlerinl  nasıl  sağlam  tuttuklannı  gösterir. Fahrüddin  All  ölçüsünde  olmasa  bile,  öteki  yöneticiler  de (örneğin,  Naib  Emlnüddin,  Beylerbeyi  Serefüddîn,  Kmlr  Seyfüddin  Torumtay)  servetlerini, az  ya  da  çok,  hayrat  vaptırma yoluyla  kullanmış  ve  korumuşlardır.  Pervâne  de  aynı  şeyi  yap mıştır.  Bugün,  onun  yapıtı  olarak  ayakta  bir  medrese,  bir  ca. ml  (Sinop'ta  fetihten  hemen  son ra  yaptırdığı  medrese  V P onırttı ğı  caml  ki,  Uzerlerinde,  Olayı kutlayan  ve  yalnız  kendi  adı  bulunan  yıaıtlar  vardır)  ve  bir  lcervansaray  (Sinop'ıın  fethi  ve  Slvaa'tan  buraya  gelen  kerv»n  yolunun  tlcarete açılmaRi  sırasında, Gökırmağın  Kızılırmafia  karı$tığı yerde  yaptırdığı  büyük  ç»pta  bir yapı  kl,  Dıırak  han  =   Durajtan adını  taşıridan  başka  bir  şey  kal mamış  ve  elimtze ona  ait  bir  vak fiye  bile  geçmemiştfr.  Bununla birlikte,  kaynaklardan.  nnun  başka  yerlerde  de  («rneftin  Tokat, Amasya,  Kayseri)  medrpse,  zaviye,  dârüşşifâ  cibi  yapıtları  nlduğunıı  ögrpnlyoruz.  A ma,  olanakları  Fahdüddîn  Ali'den  nek farklı  olmadıftı  halde.  bu  işin Uzerine  onun  kadar  rtttşmediji  va Ebu'l hayrât  ur.vanını  ondan  alma  yarışına  girmodiğl  de  bir gerçektir. PERVANE SÜLEYMAN'IN HAZiNElERi... Soygun duzenı içinde servet yapmak kolay,  korumak  ise  çok  zordu. ZENGİ N   KiŞiN iN ,  H ALKI  SÖMÜREREk  DEVLETİ   YAĞMALIYARAK TOPLAD IÖI  MALI,  SOÖYAL  VE D İ N SEL  G EREKLERİ   YERİ N E  G ETiREN   Bİ R  İ NSAN   OLDUÖU  KAN ISIN I  UYANDIRARAK.  H EM  TÖREL,  H EM YASAL  ONAY  KAZANMAYI  SAG LIYACAK  BiÇiMD E  KULLANMASI  ZORUN LUYDU... BUyük  Selçuklulardan  berl mujtur.  Pe vlrıe,  daha  Hüligü devrinden  beri  bir  çok  kereler tran'da  kurulan  imparatorlukgittiği  ve  bazan  uzun  uzun  kalların  sivil  örgUtunü  elinde  tutdığı  tlhanlı  baskentinde,  zaman muş  ünlti  CUveyni  ailesinden  ozaman  Şemsüddin'in  katına  da lup,  HUlegti  ve  Abaka  zamanınçıkınıs,  söylest  toplantılarına  kada  biri  vezir.  öteki  münşi  (nitılmış,  lltiıatını  görmüş,  buyrukşancı*  ve  Bagdat  Vftlisi  olarak larını  dinlemiş  ve  kuşkUBUZ, onllhanlı  devletine  hizmet  etmiş da,  kendisi  için  yeterli  bir  güven ve  hem  yönetimdeki  başarılan, duygusu  uyandırmıştrr.  Bugün hem  yüksek  kültürleri  ve  sınırsız  servetleri  sayesinde  büyük elimizde  sözü  geçen  vezire  yazılbir  saygınlık  kazanmış  bulunan mış  bir  mektubunun  bulunması gösteriyor  ki,  Pervftne gerektiğiniki  kardeş,  Şemsüddin  Mehmet de  ona  dileklerini  bu  yolla  da ve  Alâüddln  A tft  Melik,  o  yıllariletmiştir.  1277 tarihine  defin  A da  Hıristiyanlara  ve  Yahudilere sempati  gttsterip  Müslümanları nanolu'ya  geldiğine  ilişkin  hi; btr  bilgl  olmamasına  karşın, ezen  efendilerine  karsı,  başka Vezir  Şemsüddin  Mehmet  Cü yerlerde  olduğu  gibi,  Anadolu'da veyni'nin  adı,  daha  1271'de  yada  dindaşlarını  daha  çok soydaş pılmıs  ve  o  tarihten  beri  Sivas lannı  gözeterek   her  bakımdan kentini  süslemiş  olan  Uç anıtsal korıımnğa  çalışmışlardır.  özellıkvapıtın t...  görkemlisi  (Çifte  Mı le  Alftüddin'in  Anadolu'lara  1 1 nare  Medresesiı  Uzerinde  yer  algisini  hiç  eksik  etmedifiini,  p eK mış  bulunmaktadır.  Acaba  llhançok  iyilik  ve  bağışlarda  bulunlı  veziri,  Inşasını  ueaktan  b uduğunu  çağdaş  yazar  Aksarayi vuruo  uzBktnn  izledijti  bu  büvük açıkça  belirtir.  Zaten,  bu  dönem yapıtın  lşletme  ve  bakım  giderle  ilgili  çağdaş  yerli  tarihçilerin lerini,  Anadolu  dışında  varlığıen  öneınlis!  clan  lbni  Blbl'nin ııı  bildiglmtz  sayısız  mallarından yapıtmı  ona  sunmuş  olması,  ömı  karşılamıstır?  Olabilir:  ama, teki  yazarlann  hepsinin  onu  olaŞemsüddin  CUveynl'nin  örneğin, ğanüstü  bir  saygıyla  anması, sonradan  Vezir  Reşlduddin'ın kendisinin  Pervâne'ye  yazdıgı yaptığı  gibi   bu  Ulkcde,  bizim günümüze  kadar  gelmiş  olan  bir şimdi  saptayamadıgımız,  kıçisel mektupta  çok  içten  ve  dostça  ı ya  da  ailesel  bazı  gellr  kaynakfadeler  kullanması,  kuşkusuz  bu lan  (emlâk)  edinmiş  ve  söz  konusu  yapıta  bunlardan  vakıflar hususu  destekleyen  kanıtlardır. bağlamış  bulunması  her  halde en Vezir  Şemsüddin  Mehmet in akla  yakın  olasılıktır.  Her  nasılAnadolu  ile  ilişkisi,  daha  çok sa,  btldifiimiz,  bu  dönemde  CUîyni'leri n  Anadolu  ile  gerçekkardeşi  ve  oğlu  kanalı  ile,  bir • " ten  ilgilenmıj  ve  kendi  anlayısde,  llhanlı  başkentine  giden Selçuklu  yöneticileri  aracılığıyla  ollarına  göre  htyır  işleri  yaptnıs olduklarıdır.  Ancak,  bu  hayır faaliyetinin,  TUrkiye  tnplumunda,  yOnetici  ve  soylu  sınıf  dışındakllere  bir  yarar  stgladıfı  kuşkuludur. Sivas'ta,  1271  yılında,  büyük hayır  kurumu  ya  da  anıtsal  mimarl  yapıt  kurmak  için  girisllen görkem  yarışında,  CUveyni  ile boy  ölçüşmege  çalışan  ikt  kişi göze  çarpar  kl,  bunların  ikisi  de Selçuklu  yöneticİ Bİ dir.  Birisi, Grik  Medrese'ye  adını  kazdıran  Sahip  (Vezir)  Fahrüddln Ali;  öteki, BUruciye  Medresesinin sahibi  Hibetullah    oğlu  Muzaffer  BUrueerdi.  Sonuncu  kişinin adı  tarlhsel  kaynaklarda  geçmemektedir.  Ama  birincisl,  görüldüğü  Uzere  hiç  de  yabancımız dngildlr.  Burada  sUz konusu olan yapıtın  yazıtında,  başka  tarihsel kaynaklarda  da  sık  sık  rastlandığı  gibi,  kendisine  «Ebu'1 hayrat.  unvanı  verllen  Sahip  A tft Fahrüddin  All,  otuz  yılı  aşan ve  çoğu  veılrlikte  geçen  ybneticilik  yaşamı  boyunca  topladıgı  o tükenmez  malın  bir  bölümüyle camı,  medrese,  zâvlye,  tmâret, türbe,  han,  hamam,  köprü  çeşme  kaplıca  buzhane  gibi  çeşlt11  yapılar  yaptırmak  ve  kalanını bunlara  vakfetmek  suretiyle hem  sevap  kazanmayı,  hem  serveti  güven  altına  almayı  amaçlayan  uygulamanın  en  ilginç  örııeğini  vermiş  bir  kişidir.  1266 76 tarihleri  arasında,  bildiğimize Köre.  Sivas'taki  Gök  Medrese  ve çeşmesinden  başka,  Kayseri'de, Rene  çok  güzel  bir  yapıt  olan SaMbiye  (y«  da  Sâhlbtye) Medreseslni  (1287)  ve  çeşmesinl (1266),  Ilgın'da  kaplıcasım  (1266) yaptırmıstır.  Pmhrüddin  Aliiıln Y  A  R  I  N : PERVANE  DUZENI Sahusınâı tek eser.. (Cumhurlyet:  109») GARTH DiŞi  BOND âu  PARaz  M E  CAL L&RA  M ASİ M AT ı  • £. " UM JC AOAM   . ŞIMD»  SAUA •   XA  Bİ Zİ   810. J2I9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear