02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ÎKÎ liyük oğlumun çocukluğunda öğretmenl on» «Saat» başlıklı bir koşukçanın ımanzumenin> ezberlenmesi görevini vermişti. Onun sevinerek ezberlediği bu koşukçayı dinleye dinJeye ben de ezberlemiştim. Yoksul bir çocuğa, annesinin çalışarak kazandığı parayla alıp armağan ettiği bir saat nedeniyle çocuğun sevinç ve kaygısını yansıtıyordu. Tevt'ik Fikret'in mi, Ali Ulvi'nin mi, yoksa bir başka ozanın mı kaleminden çıktığını şimdi anımsamadığım (Bana bildiren olursa sevinirim'ı koşuğun şu dizeleri belleğimde kalmış: «Tık tık tık saatim vuruyor Her vnrdukça yürefim duruyor / Bunu annem iiç yılda kazandı ' Alamazsa ölürüm sandı». Yoksul ya da varlıklı, her küçük çocuk ilk saatini koluna taktığı ve onu kulağına dayayıp nk tıklanm dinlediği zaman ayru sevinci duyar yüreğinde. Babam bana güderi kıkf içinde bir cep saati armağan ettiği gün içimde kopan sonsuz sevinç fırtmasını hiç umıtamam. yorduk. «Hocam, Gedikpaşa Fınnınm «ahibi akrabamdır. Yenge Hanımla birlikte (Hayat aricadaşıma hep «Yenge Hanıma derdi) oraya gidip fırında bir yağlı ekmek ve kehap yaptıralım. Üzürrüe yiyelim. Bakın görün, başka yerde bu kadar lezzetli oir et yemeği vediniz mi hiç?» dedi. Refîkamm o gün başka bir işi oiduğundan. ikimiz gittik. O, fırıneı akrabasıyla konuşurken bir çalar saatin «Dan din din dan...» sesı oeni birden 17 yıl öncenin özlem ve hüzün doiu uvkusuz gecelerine uçurup götürdü. Baktım. fırının duvarındaki saat. İsviçre'deki saatin tıpkısıydı. Yemegimizi yerken dunımu Alâeddin'e anla"im ve bu saati bana satıp satmayaraŞını fınncıva sormasmı rica ettim. «Onun vııruşunu çok seviyorum, satmam» demiş. Avnldık. CUMHTTRÎYET 30 Mart 1975 B OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Oluınsuziu£un başarısı Zaman ve Bir Çalar Saat Hıfzı Veldet VELiDEDEOĞLU da biri», atom reaksiyonlarının zaman ölçüsü olarak kullanılmağa başlandı. Tıpkı mikrokozmosta (yani küçüklükler âleminde) «mikroplann mık robu» denilen «virüs»lerin boyunu ölçmek ıçın «bir milimetrenin milyonda biri» ölçüsünün kullanıldığı gibi. İnsan dışındaki soyut zaman îçın, bir de. bugünkü bilgilerimize göre. makrokozmosta (yan: büyuklükler âleminde) en yüksek hızla yol alan ışık ve elektrik dalgalanna bağîanarak «ışık yılı» birimi düşünülmüş. Bu birim uzayda yıldızlar ve galaksüer arasındaki uzakhğı ölçmek için kııllanılıyor. Isığın saniyede üç yüz bin kilometre hızla bir yılda ulaştığı uzaklık demektir bu. İş*e «ışık yılı» biriminde «zaman» ve «mekân» kavramlarının birleştiğini. birbirinin içine geçtiğini görüyoruz. Demek ki, salt zaman. ya da salt mekân diye bir şey yok evrende. Hepsi de göreceli. lisan çahşırken, geceleri uykumun kaçtığı ramanlarda vatammı ve benim için çok sevgili olan varlıtları düşünürken, bu saatin melodısı özlemime eşlik ederdi: «Dan din dan din. Dan dan din din...». Ev sahibirn Westminister tipi diye öğünürdü, bu saatiyle. Yalnız saat başlarını değil. her çeyrek. yarım ve üç çeyrek saati de haber veren bu duvar saati, her saat başmda, önce sık arahklarla ve hafif müzikal bir tonla: «Dan din din dan / Dan dan din. dinnn.. ' Din dan din din / Dan din dan dinn» biçiminde melodik ince h.aberi verir. ondan sonra da saat kaç ise, kalm tokmakia ve seyrek aralıfclarla o kadar sayıda vunırdu«Dannn ... Dannn .. Dannn. ». Dedim ya sanki benim dert ortağım oimuştu bu saat. Eşım İsviçre'ye geünce bir süre aynı evde kaldık. O da çok sevdi bunun melodisini. K Yine Yıllar Sonra 1953'te bir akşam yorşun argın eve geldim: cantamı kitap odama bıraktığım sırada vine b*rden 25 yıl önceki saatin melodisi kulaklanmı okşadı. Esim, çok mutlu bir »ü'.ürükle beni süzüyordu. Etrafıma bakındım. a\"nı cala' saat bu k?z çalışma odamın duvannda asılı dunıyordu. Ne kertede bir şa.skmlığa düsHigümü diisiinehilirsir.iz. Bsbamın bana ilk opn saatim armağan ettiği günkü çocuk sevincimi duydum içimde. Meser fınncı birkaç vıl önce öîmiis, saat bozulmıış. Br gün fırma uğravmca duvarda un ve toza bulanmış saati goren Alâeddin onu akrabasınm çocuklarından isteyip almış: sonra temizletmiş. onartmış, cilâlatmış. bize getivip çaltsma odamın duvannda eşımin gösterdigi uvpın bir yere asmış gitmiş. Böylece bana ta*lı bir siirpriz hazırlamışlar. Bu sürorizin üzerinden simdı 22 yıl geçn. O zamandan beri birkaç ev deâiştirdik. Ama her zaman çahşma odamda melodilenni sürdüren çalar saat bana ypbancı bir iilkprip 4fi vıl önrenin hüzün ve «zlemie do!u geçen yalnız geoelerini, 22 yıl öncenin şefkat ve sevine dnlu mutlu bakışlarım hftr çeyrek saat başında anımsatıvor. Evet, «Tık tık tık saatim vuruyor ' Her vnrdukça yüreğim duruyor» Hele hiç bitmek bilmeyen o en uzun kış gecelerinde! Osmanlıcada yılm en uzun gecesine «şebi yeldâ» derlerdi. ve eski bir ozan şu dizeleri yazmıştı: «Şebi yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir. Müptelâvı jama sor kim triceler kaç sâat» Zamanın salt değil göreceli olduğımu ne kadar canlı (ve sanki somut» olarak gözönüne koyuyor, bu dizeler! Tıpkı benim çalar saatin bir zamanlar özlem. sonra mutluluk ve şimdi hüzün dağıtan melodisi eibi! Zaman Ölçüsü Herkes bilir, adına «saat» denüen aygıt. zamanı ölçmeye yarar. Tıpkı küo, litre. metre. gıbi tür'ü nesneîeri ölçmeye yarayan araçlardan bıridir o. Ne var ki. bu sonuncularla ölçülen şeyler bir takım somut nesneler olduklan halde, «zaman» bir nesne değil. soyut bir kavramdır. lıısan kafası yaratmışîır onu: «Şu anda» demişiz, «Benden önre» demişiz, «Benden sonra» demişiz. Böylece kendimize bağlamış ve semutlaştırmağa çahşmışız zanıan kavramını. Konunun öznel (subjektif) yönüdür bu. Bu kavramın bir de nesnel fobjektifı yönü var: Nedir zaman? Tıpkı «mekân» gibi öncesi ve sonrası olmayan bir boşluk. İnsan kafası geliştikçe. onu, kendi dışmda nesnel ölçülere bağlayarak bir takım birimler meydana koymuş. Henüz yer yuvariağır.m glineş çevresinde dolandığınırı biiinmediği çağlarda. mevsimlerden yararlanarak «yıl» birimini ve dünyanın kendi ekseninde d<indüğünün biiinmediği çağlarda da gündüz ve geceden yararlanarak «gün» birimini bulmuş insan. Bir Almanm Güney Amerika gezi amlarında okumuştum: Brezilyanın tropikal orrnanlannda insanîar günü «yağmurdan önre», «yağmurdan sonra» olmak üzere ikiye ayırırlarmış. Çünkü günün belirli saatinde ber gün mutlaka yağmur yağarmış orada. İlerleyen insan, daha bilimsel yöntemler uygulayarak, takvimi yaratmış. Günü 24 parçaya bölüp adına «saat» demiş. Her saatin altrnışta birine «dakika» her dakikanın alrmışta birine de «saniye» denilmiş. Şimdi «bir saniyenin milyon Çalar Saat Yahn felsefeyi bırakalım da. benlm çalar saate gelelim. Becerebilsem ben de «Dan dan dan, saatim çalıyor» dizesiyle başlayan bir koşuk yazmak isterdim, bu saat ü^erine ve degerdi doğrusu. Nedenini anlatayım: Hukuk öğrencisi olarak İsviçre'ye ilk kez gittiğim zaman Neuchâtel'de üç kişilik bir ailenin yanmda klraladığım odada kahyordum. Evde benden başka ransiyoner yoktu. O tarihte iki yıllık evli ve bir yaşmda oğul sahibiydim. Onlar İstanbul'da kayın babamın evinde kalmışlardı, (Dolnız ay sonra eşimi de getirttim İsviçre'ye.) Yabancı bir ülkede memleket ve aile özlemi daha çok yakıyor insanm yüreğini. Kimseye açıklayamadığun bu özlemin, acısına koridorda asılı bir calar saat ortak olurdu. Gündüzleri masamda Ve Bir Gün Aradan uzun yıllar geçti. DoçentlH: maaşıyle geçinemediğim için İstanbul'da bir özel iiserie hepsi dokuz av süren Almanca öğretmenliği yaptığım sırada çalışkan öğrenci olarak tanıdığım Alâeddin Deiırioğlu'nu bir gün hukuk öğrencisi olarak karşımda gördüm. Fakülteyi de iyi derece ile bitirdi ve yıırdun türlü köşelerinde savcıhk. yargıçlık görevlerinde bulundu; yine hukuktan arkadaşı olan bir öğrencimle evlendi. Artık meslektaş ve ailece dost olmuştuk. Hatta 1947'de Rize'ye gittigimde orada savcı idi. Kısa, fakat gn zel günler gecirdik. O tarihten bir yıl önce, 1946' da, izinli olarak îstanbul'a geldiği sırada bir gün bizi zij'Brete srelmişti. O tarihte Bebekte oturu Koltuk Yerine Kanape OKTAY AKBAL Evet Hayır ^j MarksistLeninist bir yaklaşımla Gerçekteve Eylemde GÜNÜN KÎTAPLAKI KONUKYAYINLARI alanca parti şu kadar koltuk istiyor, bilmem hangl partt bu kadar. Yirmi altı koltuk var topu topu paylaştınlacak. MSP sekiz koltuk özleminde, MHP üç. CGP ne ister? AP'ye ne kalır? bilemem. Bir de bağımsızlar var. Onlara da hiç değilse bir koltuk düşmeli. Bakalım bu bü>ük paylastırmadan nasıl çıkacak AP Genel Başkanı? AP'ye renksiz diyenler şimdiden konuşuyorlar «Hükümeti kurmak görevi MC'ye verildi» diye... Öyle mi? Ben bu görev Meclis'te ikinci çoğunluk partisinin lideri Demirel'e verildı sanıyordum. Ecevit bağışianmasını istediği için, sıra Drmirel'e gelmişti. MC diye yasal bir kurulus yok ki! Bay Demirel öteki üç sagcı partiyle ortaklık kurar, ya da kurmaz. bunu kendisi bilir. Evet, konu önemlidir. Sekiz koltuk MSP'ye, üç dört koltuk MHP'ye, Geriye 14 koltuk kalır. 4 tane CGP'ye verdi mi, bir de bağımsızlara, AP'ye düsen dokuz Koltuktur. Bunda bir haksızlık yok nıu? Koskoca renksiz AP bu paylaşmadan MSP kadar mı yararlanacak? Demirel bir türlü açıkiayamıyor çaresini. Herkesi hoşnut kılabilmek için büyük çaba ister. Ah, Bakanlar Kurulundaki üye sayısını arttırabilse! O da olmaz olmaz değil, ama ne kadar? Bilemedin iki uç, dört bakanhk daha kurar sın. O da olnıadı mı bir de bakan yardımcılığı yaratırsrn, otuz bakan otuz da yardtmcı, eder altmış! Meclis'te salt çoğunluğıı sağlamak içir. en az 224 kişi gerek, 224 kişiyi mutlu kılmak gerek. Meclisln de iş bitmez, Senato ne olacak? Senatörler guven oyu vertnezler diye onlan bir köşede unutmak da olmaz. Gel de çık işin içinden!... Bugünlerde Sayın Demirel'in kafasmı yoran düşünceler bunlar... Yirmi altı koltuğa yirmi altı politikacı, geriye kalanlar ne olacak peki? Her koltuğa otursa otursa bir kişi oturur. Bunun bir yolunu bulmak gerekir. Acaba bakanlar için koltuk yerine kanape kullanılamaz mı? Bakanlar Kuruluna da koltuklar değil kanapeıer dizibr iki yanlı. Beş on kişıyı alacak bü>rüklükte kanapeler! Her bakanlığın başına da beş altı politikacı getirirsin, gün aşın yönetsinler Bakanlığı!... Dört parti var madem ki, ortaklığa katılan. AP'den iki öteki partilerden birer bakan, eder beş kisı... Ne gülüycrsunuz, ben çare arıyorum, Bay Demirel'e yardım etmeye çalışıyorum. Her bakanlığı beş ayn dala ayırmak da olmayacak iş midir? Her genel müdürlüğü birer bakanla yönetmek de olası! Ne olası değildir ki. bizde? Böylece MC'ci partilore, bu partilerin Meclis'teki üyelerine iş gcrmek, kendilerini göstermek fırsatı tanınmış olur. MC iktidan da her mületvekilini, hiç oeğilse Meclis'tekı MC'ci miUetvekillerinin yarısını «Bakan»lık yapmış birer politikacı haline getirir. Batı'da bir pclitikacı için «bakan olabilir» bir kişi sayılmak önemli bir başan kazanmaktır. Adam «bakan olabilir» bir kişidir. ama ömrünce bakanlık kolruğuna oturamaz. Bir şeyi eksilmez bununla. Bizde de bunun tam tersi niye yapılmasın, ne kadar «bakan olamaz» sanılan politikacı varsa tümünü birden bakan yapanz, olur biter! Bakanhk etmemiş kimse bırakmayız Parlamentoda!.. Böylelikle güvenoyunu yüzde yüz sağlama almış oluruz. Bunalımda, bilmem noydı hiç bir şey kaimaz, hepımiz rahat ederiz. Değişik partilerden beş altı kişilik bir politikacı ekibinin Bakan olarak çalışması da tek kişinin çalışmasından daha yararlı olur. Hani «Avrupa görmüş» daha aoğmsu «Amerika görmüş», Anglo Sakson eğitiminden geçmiş kışiler, «takım çalışması» derler ya o da gerçekleşir işte... Şaka sanıyorsunuz. Oj'sa şaka yapacak hal mi kaldı? Hem şakayla ciddi, gerçekle düş, olurla olmaz, yapılırla yapılmaz nerde başlıytır. nerde bitiyor, anlarnak, öylesine güçleşti ki! Benim o bakanlara «koltuk» yerine «kanape» aynlması önerimi ister bir oyun, bir fantezi, eflenceli zaman geçirme çaresi sayın, ister ciddiye alın, orasına kanşmam. Adı üstünde oır «bakan» gerek bize, «bakanlar» olsa daha iyi değü mi? El elden, göz gözden üstündür. Beş kişinin gözleri daha iyi görür. elbet. Politikacılara bu konu üzerinde durmalarını öneririm. Zararlı çıkmazlar! .. r Monique Rokınd Weyl P K 749 İSTANBUL vasıl bıkof PAYI SAVAŞ ANILARI Türkçesi: Seçkin C1UZOÖLU Çii.eımız» damgasını vuran bir devrimcinin anıları Yeni Çıktı. 2 Lıra U PAYEL yAYLNEVt P. K. 889 İSTANBUL Uzun suredir beklenen kitap Ç1KTL» ERNESTO CHE GUEVARA GERCEK • > YAYINE1H O I yeni çıkan 3. baskıdi yeni konu ortak pazar Iveluı prof.df.gimenkngm pk 655 ıstanbul dîzisHtde sunar im ne der=e desin, bugün Türkiye'de sermaye «nıflan önemli bir başarı sağtamışlardır. B^lki geçici bir başandır bu: ama sağcı partileri bir araya şetiıip ceplıe kurrauşlardır. Büyük sermayenin kilit noktalarıncia görevli eski Demokratlaıı bu Cephe'ye katmışlardır. Cephe'ye katılmamakta direnen Demokratik Partiyi parçslamışlardır Partiler arasınca bir seçim ittifakını oluşturmuîlardır. TRT'yi ele geçhme yolunda ilk açamayı gerçekleştirmi.şlerdir. Güvenoyu sağlayacak sa.vısal çoğuniuğu elde etmişlerdir. Ve adım adıra yüıümekterîirler amsçlarına doğru... Ülkc ve demokrasi acına nedir bu gidişin anlamı? Kuçkusuz Müliyetçi Cephe'nin amaçlan, hem ülkenin çtkaılarma. hem demokrasiye ters düşnıektedir. Batılı iükelerde geverli burjuva demokrasilerine aykırıdır Milliyetçi Cephe'r.in pıogramı... Çünkü Cet>heciler fikir özgürlüğüne karşıdnlaı. sosyalistlere söz hakkı tanımıyorlar. Türkiye açısınd?n bunu da, doğal saymak gerekir. Eğer Türkiye'de endüstri sşaır.asına geçilebilseydi. Batıda ohışan buriuva demokrasilerinin koşulları da yürürlüğe girebilirdi. Oysa ülkemiz saiıayiieşememİEtir ve komprador • mütegallibe ortakhğının oluııısuzluğu toplumu bastıımaktadır. Böyle bir aşamada Batı uygarlığının ürünü sayılan siyasal özgürlükleri benimsenıek ve bfınimsetmek çok zordur. Müliyetçi Cephe. i.şlevini yüklendiği sınıflann özlem ve istemlsrh'.i siyasal hayatımıza yansıtacsktır. Istanbul, İzmir, Adana büjaik sermayesinin aşın. kesimiy!e Anadolu'nun tutucu ve geıici çevreleri bir Cephe'dr buluşabilmiş, ırkçı ve faşist ö?!em!eıin vıınıcu koınandolan da işe karışmıştır. Sermaye gücü. 27 Mayıs sahahı askerî darbeyi radyolardan duyuran Aibay'la bu darbonin Yasîiada'ya gönderdiği e?ki D«ınokratlan bir araya getirebilmiştir. Ne var ki bu oluşum bir bakıma doğal ve yararlı da =ayılabilir. Çünkü Cephe'de bulusan politikacılar arasında tenıelrie bir ayvılık yoktur. Tümu semıaye sınıfı politikacılarıdır. Sou ohışumlar Demirel'den Türkeş'e. Erbakan'dan Feyziofluna dek tiimünün gerçek kiçiliklenni ortaya çıkarm£ktadır. Türkiye'de sermayenin hizmetindeki politikacılar bütünle.=mektedirler. Hükümeti kurup. siyasal iktidarı dolaysıî biçimde el* geçirmek biitünleşmenin sonucu olacaktır. Sol kesim bjna karşılık ne durumdadır ve ne yapıyor" 1975 yılının Tür.<ıve İçin zorluklar yı!ı olacağmı u?maplar söylüyorlar Pivasada bir d!7İ grev ve lokavt olayı vartfır Zarnan /anıan hükümetler. umsn îaman «ıkıyönetimler. emekçı ?vlemlcrifi! kıs'tlamava çalişıyoılar. Cepbe partilertmn vakin öreütlen «avılan ısveren kurulusları ile işçi «endikalan atasınrta S'>^ riüelloMj «üreci"lmektedir Ama basta Tiirk İ; olmak ü/ere büyük emeKçi kurulusJarı, siyasal ıkudara doâru adım ıdım vürüven sermaye sınıfı öraüflerine «dur» riivecek bir k»fln tıırum alamamışlardır. Busün partilerüstü politika genis sendikalar kesiır.inde hâls geçerlidir. Ama Cephe eylemi, Süleyman D?rr,irel !n Basbakar.lığında kabinesini kurdugu zaman emekçilenr» vastmını kısıtlayacak bir politika yürütecektir Eğer Cephe Hükümeti kurulabılir?e. k:«a «ürede işcj fendikaian ve demokratik so! partiyle çaıısmaı sertieşecektir. Siyasal vasamın iler'.ci ke?imınd'e verlerını alan aydınlar. küçük partüsr. dern^Her. vavtn orsanlan: r>u büyük çatışmanın kurallann! gözden kaçirmadan, yogun bir demokratü! mücmieleııın S'i^ullar^na <ımrlırten hazırlanmalıdırlar. Sermaye Cephesi, i«t*r ıstemez bir emek cephes) oiusturur. üreıir Devrlmci aücü ıçer:9ınde saKlayan ve üreten bir şeli.smedır bu.. Devrımciler. bu kııralı iyi bilirler: ve ister iktidarda ol«utı i^ter rmıhalefette, önüne şeçilmez bir gücün güçlerine S'üç kattığırnn bilincindedirler Bujün Türkiye'de sermaye sın.ıfları önemli bir başan sağlamışlardır ama: gelmiş geçmis «ermaye politikscılannın en yaralısı Süleyman Demirel Başbakanllgında Türkes'lî. Erbakaniı, Feyziogutlu bir şivasal tktidann olurjsuzluğunu da gelecek günlerinin sırtma nırmuşlardır. Bei ve ageftşmjş HketerJ dağların türküsü Fakir Baykurt i İ2 yılmaz güney Tırpan v rjtr öauu Köygöçüren Kaplumbağalar SALPA (F filnıcilik s.mayi \r ticarc't a * X71 T l I £1 1*1 (Cumhuriyet: 24001 Can Parası Satt Falk ÖtfKM w »»•••••••••••••»••• Ef kâr Tepesi Yılanların Öcü T w u u Mmdi OdUUI Onuncu Çilli Karıhağrısı Uç HHap MP «rodo F AT Merhum Karafer>eli Kolağası Afımet ve Zetıra Hanım'ın oğlu, Neyylre Akbulut*un eşı. .Utan, Tarcan ve Ates Akbulut'un babalan, RUknettin Akbuiufun agabej1. Zehra Peker'm damadı, Vedat Pekel'iD enıştesi. Faıfc AkbuJut, Türkân Kızılcan. Nurhan Güldalı, Çiğdem Aynacı ve Erden Akbuiuî'un aracalan, Kurtulu^ Savaşı gazilerinden ŞEKER • HASTALIGI : : üoç. ür. Nıhat Bostancı ^ ButÜJi doktorlara ve şekeı nastalanna yararlı olan kıtap. Fıatı 6ü lıra. Ödemel] 70 lıra J Ödemeli isteme: P.K. 57 • Fatih Istanbul « » • • • » »• » » • • • • ••» ••• Bütün Kıtapçılarda Dulunur J • • CEMALEDDlN AKBÜLUT (EMEKLÎ TÜMGENERAL) dün vefat etmlştir. Cenazesi, bugün (30 Mart 1975) Şişlî Camıınoe kılınacak öğle namanndan sonra Zincirllkuyu mezarlığında toprağa verilecektir. A t L ES 1 Cumhuriyet 2404 On Binlerce Kağnı Irazcanın Dirliği OKTAY AKBAL Romatizma ve Kireçlenmeden KURTULUN!.. AGHLAR1MZN NEEDENİ, TECWİSİ,MASAJLARI, LAÇLARMC Dr.S.Adter DrB.Henntnger KEKLIK Yeni Çthtı iack london ANKARA ÜNiVERSiTESi D i Ş H E K i M L i Ğ i FAKÜLTESi DEKANLIĞINDAN: Fakültemizin aşaglda gösterilen kürsülerine Konumuz Edebiyat (denemeler) İkinci baskısı VARLIK YAYINLARI'nda çıktı. Fiatı 10 lira • • • • • • • • . • . • *•* • • • • • • • • • • • • • • » • *• •* * . . • • • • • • • • , DEMOKRATİK SOLU TARTIŞAN KİTAP urun • • SOSYALİST ••1 Öğretım Görevlısı Almacaktır îsteklilerin Uin tarthîndeo itibaren (İU) on gün içinde Fakülte Oekanlığına başvurmalan. 1 Fioklray» 2 Histoloji ve Embriyoloji 3 Konservatif Tedavi 4 Protez 5 Ortorfontı 6 Ağız, Di? Hastalıkları ve Çene Cerrahisl 7 Tıp Tarihi ve Deontolojı. (Basın 13142) 2390 10. SAYI ÇIKTI DERGİ i İ LA N • NOTLAR çeviren şemsa ilkin 3 BASIM 10 LİRA Şarköy Asliye Hukuk Hâkimliğinden DOSYA NO: 1974/29 Dsvacılar Şarkoy'den Hasan Alver, Kadriye Akalın, Ünal Olgun velisı ve babası Mustafa Olgun tarafından Sadık Karagöz, Neriim Tekin ve arkadaşlan aleyhlerine açılan tapu ıptalı davasının yapılan açık duruşmasında: Davalilar Türkân Yasar Kaiıpçı, Atillâ Mayda, Tanju Tunç, SeJnıa Uyanıker. Ah Kaiıpçı, Nurben. Mızrak, Hüsamettin Hepmeyda ve Arif Güven Şahtn adreslerine duruşrr.a gününü biidirir davetıye ve dava dilekçesi tebljğ yaptırılamadığından başkaea adresleri de bilinmediğinden teblişatırı ilânen yapıîdıgı ve yapıîan te'oligata rağmen duruşnr.aja gelmediklerınden gıyap kararının da ilânen vapılmasına karpr verilmiştir. Karar gereğinc^ durusrr.a günü olan 3 '4/1975 günü saat 9.00da bizzat şelmeniz veya bir vekıl ile kendinizi temsil etîirmeniz. aksi halde Riyabınızda karar verileceği, gıyap kararı yerine kaım olmak üzere ilânen tebliğ olunur. AYLIK yücel yayınları ^ • J 4 • J 4 yayır. : CHP GENÇLİK KOLLARI d a ğ ı t ı m : BATEŞ satış merkezi: Ankara Caddesi Güncer Han i No: 45/12 Cağaloglu İstanbul "Siier Satranç Dergısi,, Sayı: 55 P.K. Nr. 496 Beyoğlu İSTANBUL 9 Türkiye İşçi Smıtı Tarihi ve DİSK in Sekiz Yılı.. Ural ATEŞER • YTJN'ANİSTAN Üçüncü Yunan «üygarlığı»ndan îç Savaşa II Mehmet CU.IŞKAN 0 Sosyalizm ve Karim Elmas TATAROVA #Yazışma Adresı: P.K. 41 Sirkeei ISTANBLL 9 Genel Dağıtım: DERDA, Cağaloğîu Yokuşu Kemaliye Han. No: 4/14 İSTANBUL 0 Ankara Da§ıtım: ANKARA DAfilTlM Baytndır Sohak 38 3 Kızılay ANKARA TEŞEKKÜR 21.3.1975 günü aramı/dan ebedlj'en ayrılan kıymetlı variığımız Edime Erkek İlköğretmen Okulu MUdürü ÖLÜM Merbum Aiimzade Hacı Ömer Efendı ve mernume Şemsa Hanımin oglu Bandırma tüccarianndan MobilOıl ve GoodYesr satıcısı Necati Erinç' in cenaze törenıne ve aoimıza katılan. çelenk. telgraf gönderen akraba ve dostlanmızs, arkariaş ve öfrencilerine teşekkiirü borç biliri2. AVNE8İ. EŞİ. Ç<K:UKLARI ve İBRAHİIM BILGİN 29 mart iy<o cumartesı günü olmüsfür. EŞt: Hacer BİMİİN EVLÂTt4RI : Gülgiin Vural (KJRKNtR. Giilsen AJtan DE.NtZSEL. GüJfem Murat SOYKÖK. Cumhunyet 2397 KARDEŞLERt • • • • • • • • • • • • • • • • •» » » « * • • • • • • • • • • • • • • » • v»»• (Easm 2654 > 1291 Cumhuriyet 2403
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear