23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHTJRÎYET 21 Haziran 1974 ABDULCANBAZ TURHAN SELCUK >A , HAlKTAfcıM) ARASiNöa Sozü .'ŞKcNCEPtNJ G c Ç ı Î ^ P İL'RSİMİ2... HAÎ); NELER YAPMADIK! POLİTlKANIN EMRlNDEKÎ FUTBOL ŞAKİR BALKI • Buyrun Beyefendi.. Hay h ı y efendim... Hepsi burada.. Demek öyle ha? Haaa, vay.. Demek onlar öyle mi beyefendi. Emredersiniz, Biz icabına bakanz... Tabii, tabii. Şimdi başlayacaİ» efendim. emredersiniz!.. Yoo, siz merak etmeyin. Hadlerini bildirmek mi, ooo.. Biz, tamam. Siz orasını hiç merak etmeyin, beyefendi. Oldu... 01du.. Ba}imızın üzerinde sanki on tonluk bir ka» ran kaynıyordu Bu telefon konuşmasından sonra komiser bey birden ayağa kalkıp yukan kata çıktı. BekIe babam bekle komiser bey aşağı inmez... Yahu bu adam bizi böyle ayak üstü bırakıp rereve git ti de bir türlü gelmez? Karakolun içins bir sessizlik oturunca biz pirelendik bu sefer Baktık olacak gibi değil, komiser beyi karakoiun içinde aramaya başladık. Oraya baktık, buraya bak»ık, yukarı kata çıktık baktık, yoktu. Bu komiser beyi biz karakolun içinde bulamayınca, polisleri a radık durduk.. Yahu onlar da yoktu!. Dedık bekçibaşını arayalrm bari, ne Bekçibasj vır, ne de bekçisonu... Karakolda bizden gayrı kimse yoktu. Bizim Hüsnü bey: Yüzde yüz bu adamlar yemeğe gitmijlerdir.. dedi. Karakolun içinde tıs çıkmıyordu. Bekir Usta Kalem'deki iskemleye oturdu otur tnadı: Eh, dedi, adımız bir kere deliye çıktı ya, inmez gayrı Veli"ye! Ah biz eşekler, aah... Batıyoruz Kâmil bey Bana bak, diye seslendi, karakoldakı bu »essizlik hiç iyiye alâmet değildir. sen hâlâ okuyorsun! Onlar araba aramaya gittiler. Hangi 30före gitseniz, «şurada beş altı deli var, gel şunları tımarhaneye »t»lım deseler, polis değil îçijleri Bakanı olsalar hiç bir soför «he» demez, onlara. Onlar şimdi şoför ayarhyorlardır... Hacı Yakup karakolun kapısına çıktı. Yaşlı bir adam: Beyefendi, dedi Hacı Yakup Efendiye, :c« ride kim var?.. . 1 Ne yapacaksm baba?.. ' "" Kiracım gelecekti de... Ne kiracısı baba, burası karakol, b«k levhada ne yazıyor. Karakol mu dertiniz? Hangl tıakla benlm evimi karakol vaparlarn.ış ' Yahu amca. ne bağırıp duruyorsun böyle? Devlet ne isterse onu japar, karakol fena jey mi? Karakolun önü birden' kalabahkla|iverdi. Kasketli bir adam: Biz millet olarak şaşırdık canım, dedi, hükümet mahallesine adamın karakol kurmuş da, hilâ bağırıp çağınyor babalık!.. Yahu biz aşağı yukarı haftada bir soyuluyoruz da, ihtiyar dırdır edip duruyor. Yahu dünyamn sonu geldi!.. Baktık olacak gibi değil, karakolun kapisını kapattık. Ben Dıırsun bey olarak bu yaşa geldim, başıma böyle bir olay gelmedi. Karakolu böyle bsşı boş bırakıp gideceğiz ama, ha geldiler, ha ge lecekler diye polisleri bekliyorduk. Karakolun karşısında bir kahve vardı. Belki polisler oradadırlar diye kahveye girdik. Ocakçıya: Oğlum buraya polisler geldiler mi? diy* sorduk sormadık, kahvenin içi birden kanştı. Dibten bir ses yükseldi: Basıldık!.. Adamlara yalvarmaya başladık. biz polu filan değüiz, polisleri, komiser beyi arıyorduk. Val lahi bir kötti niyetimiz yöktu.. Kim dinler bizi, bir iki saniye içinde kahvede hiç kimse kalmadı! Toz oldular... Buradan karakola döndük. Hacı efendi gelen giden yok mu dahı yahu... Öbür odadan seslendi: Biz varız ya, daha ne istiyorsun... Karakolun kapısı güm güm vurulmaya ba?lıdı. cEh, dedik. geldilerS Kapadığımız kapıyı ar» ladık hafifçe, ba*ı gözü sarıb bir adam içeri d«llverdi. Ağlamakh bir sesle: Komiser beyi görmek istiyorum... dedi. Şaşırdık... Batıyoruz Kâmil bey oturduğu yer den: Sakln ol biraz kardeşim, ne bagınp duruyorsıaı? Biraz sonra gelecekler hepsi... Saburlu ola, sakin ol! Bu haline yine şükret.. Benim başıma neler gelmedi. Yine senin çansın varrnış arkadaş!. Başı gözü sanlı adam «Bir polis memuru da mı yok?» diye sorunca hepten afalladık. Bu adam «Kardeşirn, bu karakolu polisler yüjsüstü bırakıp kaçmışlar» desek. ayıp mı ayıp. Ifadesini almaya kalkışsak. daha büyük ayıp olacaktı. Habire adama «Sakin ol. biraı 55 Derleyen: YALÇIN DOĞAN sonra gelecekler» diyorduk. Yalan Ustüne yalan konuşuyorduk. Bu adam da ne pürüs adammış böyle? Durmadan sızlanıyordu: Amanum!.. Oooof!.. Burası ne biçira karakol? Iııh... Ne rıızmız adam canım, tevekkell değil orun önünü ardını şişirmişlerdi? Ooof.. Aman.. Ihhıh!.. Bağırıp çağırmasm diye adama yalvarmaya başladık. Biz ona ne yapabilirdik karakolda? Baktık adam bir türlü susmak bilmiyordu, Bizim Fernandel Fahri'nin eline tutuşturduk bir kalın sopa, diktik bu adamın karşısına. Yaralı adam elinde kalın bir sopayla Fernandel'i görünce, az buçuk toparlandı, sustu dayak korkusundan. Bu adam sustu ya, canım bir kez bizim şans pmanmız kurumuş gayrı. Tam biz kafalarımızı biraz dinlendirecektik ki, içeri apar topar biri girdi. Selâm sabahsız: Beni soydular, beni soydular!... diye bağırdı. Yahu nerede kaldı bu polisler, nerede kal dı bu karakolun sahıpleri? Bu kadar da boşvermışlık olmaz canım! Herifler karakolu yüzüstü, karmakarışık bırakıp gittiler. Karakol demek devlet kapısı demekür.. Hak kapısı demektir.. Beni soydular abiler, soydular!.. Haydi komiser bey yoktu, bir polis memuru da çekip gitmişti. Yahu bir bekçi de mi yoktu? Soyıılmuş olan kimse: Kısa boylu bir adam yanımda bitti... Bana nasılsın, iyı mısin? diye sordu. «Iyiyim abi, helâlmdan da iyıyim.» dedım. Baktım abi adam pırrrr... Pırrrr!.. Baktım soyulmuşum, abiler!.. Ulan beni de soysunlar ha, öldüm be, öldüm... Hacı Yakup Efen'li kulagıma eğildi «Dur hele, dedi, şu adamlara bır bakayım, nerede kaldılar.» Hacı Yakup dışarı çıktı çıkmadı, karakola bir başka adam damladı Tiemen. Adamuı gözleri dönmüştu. Elı ayagı titriyordu: Komiser beyi görmek istiyorum! dedi. Al başına belayı şimdi. Komiser bey nerede?... Ben yanm ağızla: Sen. dedim, komiser beyi bırak da, şikâyetini söyle!.. Kem küm etti: Beyefendi benim kanm kaçtı, kanm!.. Adam böyle konuşunca hemen aklıma geldi. «Ah ne mutlu sana, demek karın kaçtı ha?.. Ah benim kan bir kaçsa da kurtulsam...» diyecektim ama sonra vazgeçtim. Bu sefer öbürkü bağınp çağırmaya başladı: Beni soydular, soydular!.. Soyuldum git ti... Fernandel Fahri kızdı: Yahu kardeşim. beni kac defa soydular da sesim çıkmadı... Birbırinı soyan soyana! Böyle soyulduguna sükret.. Beni bir gün donsuz bırakmışlardı. Esas soyulma ona derler, seninki basıt soygun ışi.. Zınltı edip durma!. Kanm kaçtı... Beni soydular!.. Ksnıım... Bu sırada içeri Hacı Yakup Efendi girdi. Hac içeri girince adam: «Kanm!..» diye bağınyordu. Hacı Yakup Efendi zaten kızmıştı, adamın dibinde bitti: «Ulan beni karına mı benzettin. dürzü...» diye bagınnca, adam işi azıttı: Kannım... Karıım!.. Durumumuz on para etmiyordu Burt yaka paça edip buraya soktular. Sonra da yüz üstü bırakıp gittiler. Karakoldan kaçmak da işimize gelmiyordu. Karakoldan kaçmak demek suçu kabul etmek demektir! Bl» içcride karısmı kaçıranla, dayak ytyen adamla uğraşırken, bir de ne görelim? Yaşlı bir kadın içeri girdi: Ay amamn!.. Ay... Başıma gelenler?.. Ah evladırr kumser bey, ben bu yaştan sonra dayak mı yiyecektim gelin takımmdan. Ay amanın.. Pana fenalıklar geliyor kumser bey; ay!.. Gözü körolası gelin. aay.. Şırtmtı şey, sen bana tokat atacak adam mısın? Ah evlâdım kumser bey, benim eşek oğlumda iş yok.. Alimallah ben böyle erkek adamlan cebimden çıkarınm! Ay. amamn.. Bizim nışırr.izi aabrı ye hanım yaktı. Benim hiç tutmamıştı bu gelini göztim ya, ah o Sabriye hanım yok mu, oğlumun ocağını evini barkını yıktı! Kumser evlâdım, davacıyım ben gelinimden!.. trar) Allende devrildi Şili tur atladı HERŞEYİN politik niteliğinin sğır bastığı dunyada yaşıyoruz. Po lıtıkanın burnunu sokmadığı yer yok. Bu nedenle de, futbolu politıkasız düşünmek mümkün değiL Kazananlar ve kaybedenler var »olitıkada. Sporda da öyle. Ki""banlan da var bu i;in. Tek tck takımlar futbolun kurbaaı olurken zaman zaman üluslar da aynl tehlikeyle karşılaşıyor. Bunlardan biri de Sovyetler Birliği. 74 Dünya Kupası elemele rinde Sovyetler ile Şili karşı kar(îya geldiler. Henuz hiç bir maç yapılmamıştı. Şili takımı kamptay dı. Takvimler 11 Eylülü gösteriyordu. Şili takımı kamptaydı. O gun Allende öldürülüyor ve askeri bir cunta yönetime el koyuyordu. Faşist cunta bir dönemin yöncticilerinin tamamını politik suç lu olarak görüyor ve bunların bü yiık bir kısmını Santîago'daki Ulu sal Stadyum'a hapsediyordu. Fuıbol sahası politik bir hapisbme olmuştu. Aradan on gün geçmis.ti. Sovyet Futbol Federasyonu Başkam ve FİFA Başkan Yardımcısı Valentin Granatkin. Şili Futbol Fe derasyonu Başkam Francisco Fluxa ve FİFA Genel Sekreterl Helmut Kaeser aralarında bir top lantı düzenlemişlerdi. Konu elemelerdi. Eğer Sili'deki son darbeden sonra Şili'de maç yapmak ola nağı voksa ya da Sovyetler politik suçluların bulunduğu bir sahada maç yapmak istemezlerse sorun nası] bir çözüme bağlanacaktı? Hayır. tkili bir soruyu kapsayaft konu üzerinde kimse durmak istemedi. Elemelerin genel çizgıl».inden söz edildi. FİFA dokümîn larma göre. Sovyetlerin böyîe bir talepte bulunmadıklan açıklrndı Maçın bitiminde Şili takımı antre nöru Alamos bir demeç vererek". • Ruslar aya kendiliklerinden gide mediler, onları aya biz gonderece gız> dedi. Bu konuşması derın yan kılar uyandırdı. Ruslar hırslıydılar. Hele de böyle bir konus.manın arkasından Şili'ye iyice di; bilediler. Ne var ki, Moskova'da seyrettıkleri ve berabere kaidlk•an takım da pek öyle koıay yenir, yutulur lokma değildi. Sovyetler 1958'den beri katıldık ları Dünya Kupasında yeni bir viz» almanın peşindeydiler. Bir çözüm yolu da bulmuslardı. 12 ekıro günü, Allende'nin devrilmesinden bir ay sonra, Granatkin Şili'dt maç yapmayacaklannı açıklıyor ve dünya kamuoyu yeni bir poll tik sportif sorunla karşı karşıva geliyordu. «Toplama kampı, işkencenin ve ölüm cezasmın verildiSi bir toplama kampı haline getirilen sahada futbol oynamak daha büyük bir iskencedir. Ve böyle bir işkenceye futbolcularımız asla ra zı değildir» diyordu Granatkin. Bunun üzerine Şili başka bir öneri sundu. Maçm mutlaka Santiago Stadmda oynanması ge^ekmezdi. Fakat Sovyetler diretiyordu. «Rus futbolcuları kan kokan. faşist topraklara adım atamazlardı.. Konu futboldan uzaklaşıyor, oo litika yoğunluk kazanıyordu. Birleşmiş Milletler'in 134 üyesi ile çö züme ulaştıramadığı sorunu FİFA 142 üyesiyle yüzde 80 ekseriyetle sonuca bağladı. Sovyetler maç yapmayı kabul etmedikleri için 1 1974 kupasından diskalifiye edmişlerdi. Santiago Ulusal Stadı Allende'nin öldürülmesinden sonra politik bir hapishane olmujtu. Şili Rusya maçj bu nedenden ötürü oynanmamıştı, Rusya elemelerde diskalifiye edümişti. ğildi. llk kez katıhyordu Dünya Kupasma. Katılacağım sağlamlaştıncı açıklama da Politbüro tarafmdan yapıldı iki gün içinde, Futbol Federasyonu tarafmdan değil. Hatta kupaya katılma sevınci o kadar ileri gıtti ki, 15 yıldır sürdtirdügü Berün Boykotuna son verdı. Bu arada kura garip bir kader çizmişti iki Alman takımma. Batı Almanya ve Doğu Almanya, iki düşman kardeş aynı gruba düşmüştü. Daha da öte, Şili de aynı grupta bulunuyordu ve sözü edilen gru bun maçları Berlin'de oynanacaktı. Konu göründüğü kadar basit değildir ve anlatüanlar futbolun «politıkasu» yurütülmeditinın kanıtıdır. Uluslararası prestij ka zanma amacıyla devletler futbolu polıtıkanın âleti olaraK gor muşler ve bu yönde davrannuş lardır. Ulusal bılincin başlıbaşına varlığı ve gelişımi, iç politika sorunlanmn kaydırüması, sosyal huzursuzluklar ve ha^n de ulusal birlik sporla, özellikje futbolla denetlenmek, yaratılmak ve yönlendırilmek istenmış tir. Sözü edilen polıtikaya sık sık başvunılduğu gozlenmıştir. Dık tatörlüklerde ve otonter rejimlerde kitle sporu olan futbolun bu açıdan ayn bir anlarru vardır. Futbol, politıkanın emrinde dir. Politika kendi çıkarına hizmet ederken bilinçlidir. Ama fut bolcu da, seyirci de duramun farkında değildir. Futbolcu ün ve para peşinde koşar. Seyirci ise, en fazla sömürülendir. Körü körüne bir takımı tutarken bilet için para öder. Stadlan doldurmak için saatlerini harcar. Üstelik bu kadar sıkıntıya sırf takımını desteklediği, sevdigi için katlandığını sanır. Bunu açıklarken gururludur da. Kimbilir, kendi dertlerini, Ulkesınin sorunlannı bir an olsa da unut tugundan dolayı belki de mutludur... Uruguay örneği ÖRNEĞÎN Uruguay kendini dünyaya futbol ile tanıttı ılk kez. Olimpiyatlarda aldığı ıkı altın madalyayı, iki Dünya Kupası izledı. Kazandığı ılk altın madalya Paris 1924 damgasım tasıyordu. Başandan oyle hale gelmişti ki. Uruguayülar bağımsızlıklannın 100. yılına rastlayan 1928 yılında bütün tören lerı ıptal etmişler. oayramlan nı 1930 yılına kaydırmışlardı. 1930 yeni bir Dünya Kupası yılıydı. Belki bir kupa daha getirebilirlerdi ülkelerine ve «iki bayramı bir arada» kutlarlardı. 1928'in henüz sekiz ayı geçmiştı ki, başkent Montevideo'aa en büyük yapıtlannı sergiliyorlardı dünyaya: Centenario Stadyomu.. Örneklerı çogaltmak mümkündur. Konu ateşli Guney Amerıka halkına özgü degilc'ir cünkü Çabuk parlayan, çabuk sevınen, ama ezılen halkların bır dramıdır futbol. Işte Afrika sıradadır şimdi. Afrika'nin genç devletlerı de futbolu bir alet olarak kul lanmak amacındadırlar. DUzenlenen turnuvalara bir göz atınız, hemen hepsmde aynı adı bulacaksuuz: «Bağımsızlık Turnuvası». Peki, bir de stadyom adlanna bakalım. Yine hemen her yerde mutlaka bir «Ulusal (natıonal* Stadyom» vardır. Alman larm Afrika uzmanı Ernst Naumann durumu şöyle değerlendıriyor: «Afıikadakı insanlar bü tün şanslarını sporda denemek istıyorlar. Diğer kıtalardaki insanlarla ancak bu alanda boy ölçüşebileceklerıne inamyorlar çünkü. Geri kaldıklan alanlarda ezilmişlığin duygusugu futbolda kazanabilecekleri başan ıle dengelemek amacını güdüyorlar.» değişik planlardan, değişik kükenden gelen msanlan aynı çatı altında, aynı amaca yönelik bir biçımde toplamaktı. Bu çok güç bir ıştı. Yapılan araştırmalar birleştıricı etkenın dın, dil ve gelenek olmadığım ortaya koymuştur. Devlet' •'kurma bilinci de değildir, onları öınlesüren. Futbol kullanılmıştır birlestiri» cı etken olarak. Başka bır deyimle, Afrika'da daha devletierin kuruluşunda bir «saptırma» dan söz etmek mümkündür. Bu iddıalar aslında yeni değildir ve artık sosyologların da konuyla cıddi ciddi ilgilendıklerı bilinmektedir. Futbolun yeni bır ulus ögesi olarak sosyolojıye tthall ne ölçüde düşündurücU ıse, Afrika'da ve Güney Amerika'daki yaşanmış örnekler de o ölçüde düşundürücüdür. Ama şu bır gerçektir ki, futbol ulus ögesl nıtehğıni kolay kolay kazanamıyacaktır. Çünkü o zaman yöneticilere başka etkenler gereke« cektır, halkın huzursuzluğunu unutturmak ve olaylan saptırmak için. Futbol sevgısinin sevgililerl gölgede bıraktığı ülkelerin başın da kuşkusuz Brezilva gelir. Brezılyadakı iktidar şımdıye değin muhalefetin bütün ısrarlanna rağmen verdiğı karardan dönma mi'tir. Sefaletle mücadele yerine yatınmlarım futbola yapmak daha rasyonel gelmiştir. Bunun da açıkiaması bizzat hükümet sözcüsü tarafından yapılmışür. «Artık şu muhalefet de şunu çok tan anlamalıdır, aslında anlama dığından değil, sırf muhalefet arzusu ile böyle davranmaktadır. Bizim hiç bir politik yaşantımıs yoktur, hiç bir kültürümüz yok tur övünebilecejjımiz. Ama bunun yerine futbolumuz vardır. Futbol bizim politikamızdır, kül türümüzdür, ulusal üretimimizdir. tlahımızsa Pele...» Korku başlıyor FAKAT Alman organizatör!»ı ıçısmdan asıl korku şimdi baslı yordu. Doğu Bloku üyelerinden Bulgaristan, Polonya ve Doğu Al manya boykot kararı slabilirler ve kendileri de kupadan çekilebilir lerdi. Ne var ki. organizatÖrieı korktuklanna uğramadılar. Doğu Almanya eline geçirdiğı fırsatı kaçırmak niyetinde de tlk maç ŞtLfDEKt darbeden daha onbeş gün geçmişti ki, iki takım Moskova'da karjı karsıya geldi'•r. Maç 00 berabere sonuclandı. Kabileden ulusa AFRÎKA'DA kabileler ulus clma çabasına giroikıerindc veni devletler kurma peşine düştüklerinde en önemli sonınlan T A KV İM 21 Haziran C. Ahır 1 Rumt 1390 H&zlnn 8 GUneı 5.27 13.15 17.16 20.44 22 48 309 Y A R I N: Futbolle eriyen buzlar 8 4 8.32 43 32 00 DİSİ BOND 8EN SANMiyORUM HEJ2 0|to tktndl Akçam 12 204 6.25 Y»tsl Imsak BBBBBBBBBBBBBBBBBflBBBBBflBBBBBBB^ Hava Astsubay Sınıf Okullarına Öğrenci Almacaktır 1. 1974 • 1975 eğitlm dönemlnde yetiştirilmek üzere Hava Astsubay sınıf okullarına öğrenci alınacaktır. 2. Giriş şartlarını havı brosür ve müracaat belgelerl; Hava Birlik ve müesseselerinden, Askerlik daire ve şubelerinden, Lise, Ticaret Llsesl, KolleJ. Sanat Enstitülerı ve tagUk koleilerinden temin edilebilir. 3. îstekll ögrencüer temin edecekleri müracaat bel{eterini doldurarak asagıda bellrtilen adrese gönderecekler •eya elden vereceklerdlr. HAVA TEKNİR OKULLAR KOMUTANLlGl KABUL KOMtSYON BAŞKANUfil. KAYD1 Türk Hava Yolları A.O.'dan Ortakhğımız ihtiyacı olarsk 500.000 Adet Kolonyalı Mendil kapalı zarfla teklif alma usulü ile GARTH E yOBtTA JÇAJ.PUÇUA» OTELIM A0PE3LE2I Satın Almacaktır <*• TALUON CELLATlDlE B GAZtEMtR tZMtR 3 4. Okula girişe esas otmak Uzere mtilâkat ve Deden igitiml sejmelen 789 agustos 1974 etinlerı tZMtRKAY <»!Rt ve nîYASBAKIR'da vapılacaktır Kendılenne mülâkata Hatılmalan bıldınlen adaylaı bu üç ilden herhangı bırındeki komısyona müracaat edebilirler. (Basıiı: I. "2.4V i v Muhammen bedel 175.000, TL 'dır. Geçıci teminat 5 250, TL.'dır. Kapalı zarfla teklif mektupları 11 Temmuz 1974 Persembe günC saat 1000'a kadar ürtaklıgımı/ İn.tnu Caddefi Dersan Han No: 9O'tfa buiunan Malıeme Mu durluğune verileccktir. Şartrameler a\rvı adrp^ten temm olunur. Ortaklığımu 249U sayılı Ksnuna >abi değildir. 4 i 43'UN p aACTM'IKJ OTHL BULOU OMUKI seoiNi B a s ı n : 17144 5ÜM
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear