25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 28 Mayıs 1974 undan elli yıl öncesinl yasamıs olaruar bilirler. «Yattım sağıma, döndüm soiuma, me lekler şahıt olsun dinime »msmma» deme den başını yastığa koyup uykuya daifiıak pek olacak şey değildi. Müslüman ailelerin çocuklan ve de büyükleri için. Daha Körpecik yaşımda öğretmışti bu uyku öncesi teserlemesını bara anneannem. Yalnız bunu mu ciğretmişı..? Daha nice nice şeyler. Örneğin, bütün teıniz, saygıdeğer işler sağ elle yapılırdı. Sol el. klrli islerin hizmetinde kullanıhrdı. Büyük aptes sonrası temizliği sol elin gördüğü, göreceğı bıı '4>ti Sabahlan sağdan kalkmak, gtinün kâzasız bcİ33'7 geçmesinin, yolumuz üstünde Dusuaa oek.even uğursuzluklan atlatmanm biricık güvencesiydi adeta. Müslumanlıkta sol «mekruhtu». îyilik melekleri sağımızda, kötülük mele&ieriyse solumuzda ver ahrdı. Namaz bitiminde Daşımızı önce sağa, sonra sola döndürürdük. Sağ, sünnilik, »olsc sünniliğin karşıtıydı. Sünniler sağda diyeiim, Aleviler (Ali'den yana olan : ar) ve başka mezhepler soldaydı. Eskj yazı, sağdan başlardı. Her şey sağdan yanaydı. B Olaylar ve göra|ler SOL'UN KUYUSU... Vedat GÜNYOL niteliğe kadar süren büyük blr çesitlemeler seridinden geçerek (B. Savcı), ideolojik bir kapsama ulaştı. Sol sözü, Türkiye'de, 27 Mayıs Devrimine kadar ürkünç, «tü kaka» bir söz. bir hınıırca art niyet, yıkıcı, her çeşit kurulu dii?en ahlak ve töresine cephe alan bir tutum anlamına gelmekteydi. Birtakım çıkarcı, itötü nivetlı pclitika çevrelerinde hâlâ da aynı amama eelmekte, daha doğrusu, getirilmektedir de. 1948'lerin Ankara'smdayız. Bir ilkoinıl ö*retmeni hanım var, öğrencilerinin sonsuz sevgısini kazanmış. Körpecik yaşlarında, anababt fc'icagmdan ayrılıp ilkokul sıralarınıia eğıtım ısığına emanet edilmiş bu insancıklaı öıesiye ba5lanıycrlar, o güzelim öğretmen,erıne Anababa ocağında görmediklerl bir sıcak, oir içten ilgi sarmıştır dört bir yanlannı. ögretmenlerine adeta tapıyorlar, haklı olarak. Amfc oir nmzırci propaganda, mahallenin küçüğünaen büyüğüra işlemeye başlamıştır, namussuz çiKarcııar aracılıgıyle. Anababaya kadar uıasnuştır ou propaganda. Evde konuşulur olmuştur öğretmenlerin tutumlan, doğru yanlış. Nusret riızır tanık olmuş bir aile ziyaretinde bir anababanın, o güzel ögretmenin kalasının ıçindekı aüşüncenin yerilmesine. öğretmenine tapan, ailenln fcüçücük kızı ne demiş biiiyor musunuz? Öğretmenimia çok iyi bir insan ama. ne yazık ki <solcu!» Körpecik kafalarda, solcu sözü çevresinde yaratılan bu iğrenç ürküntüyü, dün olduğu gibi bugün de sürdünr.e çabasında nice nice iğrenç politikacı var. Ne demek, çok iyi bir insan ama, solcu>? Bir insan çok iyi olursa, iyiliğini solcu olmakla yitirir mi? Tam tersine, kazanır. Gelin dc bunu, o, anababasının etkisinde kalan körpecik çocuklara anlatın. Yalnız o körpecik çocuklara mı? O çocuklann seviyesinde olan milyonlarca okumamı;. okuma olanağından yoksun bırakılmı?, bırakılmasına çalışılmıs yurttaşlara anlatın; anlatabilirseniz eğer. Sol, 1961 Anayasasıyle girdi politika ve günlük hayatımıza, 27 mayıs öncesinin heybeci yönetimine bir tepki olarak. Türk Devletinin sosyal bir devlet niteliğini benimsemesiyle birlikte, Türkiye Sosyalist Partisinin kurulabilmesi, sol'a yasal bir varlık sağladı. •Sosyalistim» diyebiliyordu artık, ezilen sömürülen halkın, emeği çalınan işçinin hakkını hukukunu savunmayı kendilttin» dert edinenler, sinip yılmadan, açıktan açığa. Ama, uzun sürmedi bu. Demırel yönetiminin, müliyetçi nitelemesi altında, iç ve dif lermaye çevreleri Cumhuriyet'fen hemen sonra, Lâtin harflertnin kabulü ile. yani yazının soldan başlamasiyle sol girdi hiç değilse düşünsel yasantımıza gessiz sedasız. Sol elle yazan solak sınıf arkadaslarımıza o eski kuşkulanmız, ürkuntüıerimiz tavsar oluvermişti. Uygar dünya. yaz.ya yani düşünceye soldan başlıyordu çünkü. Bu de, uygar Avrupa toplumlanna özendiğimize göre, artık sol o kadar iirkünç sayılmıyabilirdı. Sol sözcüğünün politika hayatına girişi. Avrupa'da Fransız Devrimiyle başlar. Önce, UH:sal Fransız Konvansiyonunda, devrimie elde edilen hakları her çeşit yoldan korurimsıva çalışan Montagrıard'larm, o yarımay bıçıtnındeki oturma sıralarırun sol kesiminde bütün görkemieriyle görünmeleri sol sözünü (istersenlz kavramım) kralcılara, tutuculara, kurulu düzencılere inat, dünya kamuoyunun bilincine armağan etti Sonradan, eşitlik ve özgürlük ilkelerinden vola v'ikarak, utopyacı bir görüşten (daha hakçası duyuştan) tarihsel maddecilige. oradan da aemokratik nin »ebil gibi akıtttklan paralarla beslenip silâhlanan bir takım örgüüere dayanarak, a]tta:ı alta hazırladığı tuzak, sol'u nefis savunmasına k« dar sürükleyerek, aslında Atatürkçü kafa ve yürekle kaleme alınıp, sonradan Atatürk düşmanı, sol düşmanı ellere düşen 12 Mart Muhtırasıyle meyvesini verdi. Sol. bunca i;kencelere, sürgünlere, hapisliklere mal olan bir demir pençeyle susturuldu. Ama, bu durum, o güne kadar adı açıkça söylenmeyen. söylense de, türlü yaygaralarla ört bas edilen bir tutumu su yüzüne çıkardı. Sol'un karşısma çıkanlar, milliyetçisi. mukaddesaıçısı, Nurcusu, Kurtçusu, Turancısı murancısı, kafa tasçısıyle, toptan ortak bir ad altında içyüzlerini çıkarıveıdiler ortaya. Bunlara sağcı denildi, denilebildi. Politika hayatımızda, yıl lardan berı, faşist suçlamasına ifrit kesilen, gerçek kisiliklerinin (daha doğrusu Kiş:iiksizliklerini) yüzlerine vurulmasından tedirgin olan laşıstler, bu kez, sağcı sözünün bulanıklığına sıgınıp, kendilerine bu sıfatı yakıştırmakta sakmca sörmediler, görmüyorlar da. 14 ekim seçimıerinden sonra bir sağcı cephe çıktı ortaya, faşıstlikleriıii perde lemeye gerek görmeden. 12 Mart Muhtırasının şu iyiliği oldu bir çok kötülüğü yanmda: Türkiye'de sağ ve sol diye, birbirine karşıt, uzlaşmaz iki ayrı görüş ve tutumun kesin olarak su yüzüne çıkması. Artık herşey apaçık: Sol, bir inanç, bir a'.kü, bir gönül işi; sağ ise, bir çıkar, kör olası bir çıkar sorunudur. Bunun su götürür yani kalmamıştır artık. Ne var ki, sağ, halkın esenliğini düşünme konusunda sol ile kendini yarışta sanmaktadır. Sadece sanmaktadır. Çünkü, halkm esenliği onun için, her şeyden önce kendi esenliğidir. Sağ, her tutumu, her davranışı ile bunu ispatlamıştır. Bugün sağ'ın bütün çabası, halkın gerçekten esenliğini düşünen sol'un kuyusunu kazmaktır, her çeşit yalana dolana, oyuna, dolaba düzene baj vurarak. Ama. farkmda değil ki (ya da farkında), solun kuyusunu kazarken, asıl halkın kuyusunu kazıyor. Görünen köye kılavuz ister mi? Bizim Sokak izim sokak, bizim gazetenin bulunduğu sokakttr. Cağaloğluna açılan ağzında bir trafik polisi bjlunur. Girişinde Iran Konsolosluğu ile Gazfcteciler Suayı vardır. Bu iki önemli yapıyı geçtiğirüz zaman sagınızda Istanoul Lisesinin bahçe duvarını görürsünüz, soiunuzda Tabibler Odası inşaatını. Biraz daha vürüdücünü7 zaman, işhanı ve dükkânları aşarak bizim gazetenin öa>ıçe ıcapısına ulaşırsımz. Iran Konsolosluğunun önünde toplum poiısleri bekler. Tabibler Odası insaatı yolun yarısını kaplar. Istanbul Lisesinin bahçesini yoldan ayıran demir parmaklıklar önünde kışın turşu. yazın hıyar ve lâhmacun satan seyyar satıcılar bulunur. Hanlann, dükkânların, konfeksiyoncuların otomobilleri sokağa dizılir. Bu da yetmez, ba^an birisi gelip yolun ortasma bırakır arabasmı. Yol tıkanır, otomobil kuyruğu uzayarak Cağaloğluna çıkar. Trafik Polisi kafa«ını sallayarak gelir: Kimin araba? Kâhya: Vallaha bilmem ki. der, birisi bırakıp eitmis. Tabibler Odası inşaatında çimento yol ortasında karılır. Çevıedekı matbaa, dükkân ve tezgâhlara mal getiren kamyonlar tıkarlar trafiği... Ama giaerek daha yüKsek işhanları sokağın iki yanmda yükselmekte. ışhanlarındaki is sahiplerinin arabalan üstüste mğılraaktadır. B Köşedeki GazetecUer Saraymda, Gazeteciler Cemıyetı, Gazeteciler Sendikası, Milliyet Kitap Servisı basın îlân Kurumu vardır. Belki on kez söyienmiştir gerekli yerlere... Ama kâr etmez. Sokağın üstündekı va da bir :shanındaki küçük bir tezgâha mal getiren »raoa. ya da kamyonet gene tıkayıverir yolu. Işigucü olanlar ustUsta yıgılırlar: Yahu yürüsene! Görmüyor musun abl, mal indiriyoruz! Vaktiyle böyle şeyler yoktu bizim sokakta... Istanbul Lisesinin önünde arabalar birikmezdi küçük öğrencnlerl almak için... Kaldınmlann Iki yanmda işhamarı <Jeğü, ahşap evler bulunurdu. On yıl içinde gelişti bizım sokak. Artık Istanbul Lisesinin Alman öğretrrenıeri arabalanyla derse geliyorıar ögTenci velileri Mercedes'lerle okuıa getıriyorlar çocuklannı... Turşucular, hıyarcılar. lâhmacun satanlar, demir parmaklıklara abanmış tüm seyy&r saucılar, işhanlanm kat kat dolduran küçük matbaac:lar. konfeksiyon atelyeleri, avukat ve komisyoncular, sokağa yıgılmış otomobiller ülkemizin geüşmesini simgeiiyorlar. Vaktiyle bizim sokakta benim odanun penceresinia tam karşısında bir eski ahşap ev vardı. Ahşap ev yıkıldı yerine bir beton özel otul açıldı: Cağaloğlu özel Mimarlık ve Mühendislik Okutu!. Çok geçmedi aradan. okulu kapatıp işhanı yaptılar. Günde en aşağı birkaç saat tıkalı kalan daracık bir sokağa baştan sona işhanı oturtan bir ekonomik gelişmenin bu garip sürecinl on yılda yaşadık. Ama bütün bu mekanizma; baştan aşağı gecekondu ekonomisini yansıtan bu gürültünün birıcik ve daracık atardamarı, her gün iki beygirli bir arabanm Kaldınma yük indirmesi için paydos edebilir. Trafik Polisi dalgın dalgın manzarayı seyrederken, siz de Tabibler Odasının yüz bllmem kaç odalı yeni işhanı insaatının, sokağı ortadan bölüp nasıl kullandığını saşkınlıkla izleyebilirsiniz. Biz Cumhunyet gazetesl sakinleri Istanoul Usesl yftneticileri, Gazeteciler Cemiyetleri ve Sendikalan, Basıa flân Kurumu üyeleri bu manzarayı alm yazımızı okuyan insanlar gibi sakin süzeriz. Her tıkanıştnda biraz daha nefeslenerek, biraz dah» yüreği sıkışarak yaşamaya çabalar bizim sokak... Merak edlyorum: Bakalım daha ne kadar dayanacak, ve neredfc bir kalb kriztyle büsbütün duracak diye... Bizim sokak, bizim sokak degildir aslmda... Adım degistirmeli. ve köşesindeki tabelâya bir kelime yazılmalı: Turkiye!... SAYGI AHMET ÇOŞAR Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Üyesi •jlkemizin ivedilikle çözüm bekleyen sorunlan arasında bir I I d e yargı sorunu bulunduğu, bugılne d3^ir. yetkiilerce, "ozellikle siyasal xktWaı larca gereken ılginın gösterilmenıiç olması sonucu Türk adalet kuruluşunun, bugün ndeta bir bunalım içine düştügü gerçeğinin; Istanbul, Aakara, İzmır ve Bursa illerimizin sayın Baro Başkanlarmca düzen.enen sempozyumlarla su yüzüne çıkarılacak kamuoyuna ve yasama meclislerimizin sayın üyelerine dujurulmaya çalışud'gını sevınçle görmekteyiz. Biz de, 12 Mart günü bu sütunlarda Yayiinlanan «YARGI ve SORUNLARI» başlıklı yazımızda soruna genel çizgileriyle özet olarak değinmiş, çözüm için dusünebildiğimız kadarıyla önerüerde bulunmuş idik. Bu kez hakım ve hakımlik mesleğini ele alarak, konuyu bir başka yönden aile getırmek istiyoruz. Hak ve adalet duygusu, en ilkelinden en uygar toplumıarda bile; Tüm tarih boyunca insanoğlunun yasanunda ner an gereksinmesini duyduğu. her zaman özlemini çektiği bir istek, bir erek olmuştur. İnsanoglu, tüm yaşammda hak ve adaleti fıziki varlıgını sağlıyan ve sürdüren hava. ekmek ve su gıbı bir gereksinme olarak duymuş ve bunun kavgasını vern^ştır. Şayet bir Ulkede adalet kurulusu yara ^lmış, çöküntü ıçine düşmüş ve toplumu oluşturan bireyler hak ve adale' duy^ulannı yitirmişler ise o ülkede ve toplumda her şe^ vıkı.mıs ve birey için yasam, dayanılmaz bir karanlığa sürüKlenmıŞ demek. tir. Bunda kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Her, ülkede adalet dağıtımı, herke»e hakkını \erite)c. yet , klsi hakimlere verilmiş bir görevdir. Bu görtvın t'opıum ve tıirey yönünden önemi ve deferi nedeniyledir ki, uy?arhk tarihi, gerek yönetimde, gerekse toplumda hakime büyük çcpta •aygı gösterildiğini, hakimin kamu hizmeti gören tüm görevlilerin üstünde seçkin bir kişi olarak kabul edıldiğini gösteren say:sız örnekler:e doludur. Belki, demokratik bir ülkede hakimlere tüm vatardaslardan eyn bir işlem yapılmasmm, ayrıçalık sayılacak oıçımde sayeı gösterilnıesinin dogru olup olmayacağı düşünülecek ve sorulacaktır. Bizim hakim için önemine ve gereğine degindığimız ve anlatmak istediğimiz saygı, hakimlere birtakım uydiırma, fcös termelik davranışlarla ululama (tazim) duygulan^un ıfadesi degildir. Bizim düşündüğümüz saygı, hakimin göımekte olduğu görevin yüceliçıni algılayarak böyle bir görevl gören kim«eye her yönden gerekli değer ve üstünlüğün yeterince gösterilmesinden oluşan bir saygıdır. Hakimin, kürsüde adalet dağıtırken aşıladığı bir heybet vardır ki; bunu hiç bir görevin yapılmasmda görmek olanagı yokrur. Bu heybet. hakimin o anda «hakakın yaratıcısı oımasından doğmaktadır. Bir mahkeme salonuna giren aer kişi ister sydın, ister cahil olsun, adalet kuruluşu hakkınaa uir bilgisı olsun veya olmasın bu heybeti vicdanının derinliklerinde duymakta, ister isternez hakime karşı diğer kamu nıznvetı gören kisilere duyduğundan farklı bir saygı hatta bir huşu duymaktadır. Hakime saygı derken düşüncemizde oluşan ijte bu anlamda bir saygıdır. Mahkeme salonunda duyulan bu saygının mahkeme dışında toplumun her kesitınde de duyulmasının. uygar ve özgür bir toplum olmanın temel öğesi olduğuna içtenlikle inanmış bulunmaktayız. Elbette hakime saysı gösteren bir yönetim ve toplum onu her yönüyle değerlendıren, üstün tutan bir yönetim ve toplumdur. Kuşkusuz madalyonun bir de öbür yani vardır. Hakimin saygı görebilmesi için, her şeyden önce kendisinin dfc saygı aşılayacak nitelikte olması sarttır. Hakim. hüküm voren kinısedir. Hüküm Arapça bir sözcuk olup, sözlük anlamı bir şeyi men etmek demektir. Haksızın, haksızlık yapmasına engel cldugu için hüküm veren kimseye hakim denümist^r. Hakimliğin bilinen şekilsel koşulları dişında, öyle tinsel koşulları vardır ki; hakim bunlara uymadıkça ağzı ile kua tutmuş olsa dahi toplum nazarında saygıdeğer bir kişi sayılmasıra olanak yoktur. Hakim her şeyden önce yansız ve yan tutmaz olacaktır. Yansızlık ve yan tutmazlık hakimlik mesleğinin ttmPİ koşuludur. Yansızhk ile yan tutmaz olmayı biribirindsn ayırmak gerekir. Yan tutmaz olmak. davanın yanlanndan, bu yanlara yakın kimselerden birisini tutmamak veya bu kuşkuyu uyandırmamak demektîr. Oysa ki, yansızlık başk» bir anlam taşır. Yansızlık. kışisel çıkardan uzak kalmak, doğruyu, ;yiyi, hak veya haksızlığı bulmak gibi tümüyle içimizde gelışen bir olusumdur. Vicdan denilen, el ile tutulup gözle görülmeyen, içte herhangi bir hüküm ve değerin doğruluguna inanmaic ve inanılanı hiç bir etkiye kapılmadan dışarıya yansıtmak yetenefine sahip olmak demektir. Hakimin yan tutmazlık göstermesi, «neutre» olması dıştan görülebilen bir yön olduğu için uidukça kolaydır. Lâkin yansız kalabilmek içe ait olup, dıştan görülmeBine imkân olmadığı için çok güç. belki de hakimlik mtsleğinin en karışık ve içinden çıkılması zor bir yönüdür. Hakim iç dünyası ile bu ugrasıyı yapabildigi oranda iyi veya kötü bir hakim oiacaktır. Hakim mahkemenin görkemini kendi nezaketı lıe birıeştlrerek göstermek zorundadır. Çünkü, adalet kadife eıdivetı ge • çirilmiş demirden bir eldir. Hem vurur, hem oksar. Vuracak olan güç ve kuvvet Yasanın kendisi; okşayacak olan ise, hakimin sevecenh'k ve insancıl dolu duygusudur. ORTA SOL EKONOMiK TUTUM u yazunız yayınlandığı sırada ne gibi bir siyasal orUm içinde bulunulacağuıı, Ecevit Erbakan koalisyonunun durumunun ne olacağını bilmiyoruz. Ama, ortasol bir ekonomi politikasının ülkemizde neler yapabileceğini bu sütunlarda belirt mekte yarar var. Bu nedenle yine de, siyasal durum ne olursa olsun bu yazıyı yararh bulmaktayız. B ORTASOL BİR EKONOMİNÎN UZUN SÜREDE tLK YAPACAĞI ŞEY BİZCE, HİZMETLER SEKTÖRÜNÜN, EKONOMÎDEKİ MALİYETİNİ DÜŞÜRMEKTÎR. Arslan Başer KAFAOĞLU özetle bankacüığımız kaynak yaratma itlerinde çok cılız kalmıj, ama bunu da topluma çok pahalıya ödetmiştir. Ortasol bir ekonominin uzun lürede ilk yapacağı jey bizce, hizmetler sektörünün, ekonomideki maliyetini düjürmektir. Bunu biraz açıklayalım. Ekonomid* madde üretmeyi, ve malın ba;ka bir mala değisimini düzenleyen ekonomi kesimleri vardır Mal üretenler, tarım, endüstri ve insaat kesiınleridir. Toplumda gayri safi milll hasılı artışında önemli olan da bu kesimlerdir. Bir de, bu mallarm imaline fiilen katılmayan, ama malın üretilmesine finansman suretiyle giren, ya da mallan tüketicinin ayağına götüren. tüketilmesine var dımcı olan ekonomi kesimleri var dır. Örneğin. bankalar mal üretimine girmezler ama malın üretilişinde finansman yoluyla aracı olurlar. Reklâmcılar, ulaştirmac'ı ve taşıyıcılar, Hdı*ijyonc\jlar, perakende ticaret erbabı birer aracıdır. Kapitalist ekonomi istekle şunu (taleple arz> arasında bir kararlı denge kuramadığından, her üretilen mal kolay satılmaz, mal satma ayrı külfetleri gerektirir. Bu külfetler çoğu kere, yersiz de olsa, gerek lidir. Kapitalist ekonomi, zaten bir israflar ekonomisidir. Herkesin geliri biraz da israftan doğar. Ama her israf, üretilen mala biner. Bu hizmetler ve külfetlere, ekonomik hesaplar karışır, kalkmılmazken kalkınmı; gibi görünülür. Ortasol ekonomi de bir kapitalist gidiştir, son tahlilde o politika içinde de aracı kesimler, hizmet kesimleri yer alacaktır. Ama ortasol bu hizmet kesimlerinin büyümesini, maliyetlerinin artmasını önlemelidir. Hizmet kesimlerinden elde ettiği tasarrufu gerçek üretim demek olan endüstri, tarım ve infaat kesimlerindeki büyümeye doğru yöneltmelidir. Bugün için ekonomiye yük olan iki hizmet kesimini hemen söyleyebilirb:: Bankacılık ve taSima. Bankacılık hizmetlerindeki aşırı şişme, özellikle büyük önem taşımaktadır. Çünkü toplumun yarattığı tasarrufları (kaynaklan) en iyi şekilde kullanma'k ve bu kaynaklardan yararlanarak ek kaynak yaratmak durumunda olan bu kesimdeki bir bünye bozukluğu ekonominin tamamını etkileyecek bir olumsuz durum yaratacaktır. Bizde bankalar, aldıkları faizle, kaynak bulmak üzere başkalarına ödedikleri faizler arasında çok büyük farklar olmasına karşın, yeni kaynak yaratmayıp, aksine bunları israf et mektedirler. Şöyle ki, 1973 yılı sonunda bankaların elinde bankalar arası mevduat dışında 70 milyar liralık mevduat vardır. Bankaların dağıtüğı kredi ise bunun biraz altında ve 65 milyar lira civarındadır. Kullanılan 65 milyar liralık kaynaktan kâ: olarak <7c 10 kazanılsa bankaiarın 6,5 milyar lira kâr etmeleri gerekir. Oysa durum böyle degildir. Banka kârlarının toplamı 1 milyar lirayı bile bulmaz; kalan 5^ milyar lira çarçur olup gider. Bu husus bir kez Divan Otelindeki bir seminerde, neolıberal bir ekonomici tarafından, gayet açık şekilde dile getirilmiş ve buna karşüık bankacılar belli bir savunma yapmamışlardı. Ban kalar bir furya şeklinde durmadan şubeler açmakta. lüks binalar inşa edip dösemektedirler. Bu yolu seçiş nedeni olarak da «böy le yapılmazsa mevduat toplanamadığı» savunmasıdır. Oysa, söz konusu seminerde çok iyi anlatıl dığı gibi, mevduat para basıldığı döneralerde artmış, banka fube leıinin açılışı ile hiç iigısi olmayan bir seyir izlemijtir. Yani Merkez Bankası piyasays para sürdük^e artmıştır mevduat Para basılnayınca da durmujtur bu artış. Bankalar kaynak yaratmayıp tüketir oldukça, toplumun kaynaklarını da iyi kullanacak durumdan çıkarlar. Çünkü, hangî kesim fonksiyonunu göremezse, o kesimde önemli derecede parazitlejme ve bozulma bajlar. Bankaeılıkta da böyle olmuştur. Bankaların ne hizmet gördükleri ve ne gibi olanakları kullandıklarını görünce bu çok açık şekilde ortaya çıkar. Bankalar kre di verebilmek ve işletebilmek için, mevduat toplarlar. 1973 ağus tos aymdaki bankalar arası mev duat dıjındaki mevduat dağıhmı (milyon olarak) jöyle: Resml mevduat Ticari mevduat Tasarruf mevduat TOPLAM 8999 12.856 45.896 67.751 Pahalı Hizmet Bankaların sermayenin çok kıt olduğu ülkemizde yaptıkları hizmetler son derece pahalıdır. Aldıkları gider karşılıiüan gerçek gider karşılıklarının çok üstündedir. Kredıleri, en önemlisi, en lâyık ve gerekli olana verdikleri de kuşkuya değer. Kredilerin dağıhmı yine 1973 haziran ayında şöyledir: Kamu kesimine 6^93 milyon lira. tarım kesimine 10.075, sanayi kesımme 3.415, konı*»İfe3?rrtırte«."81. köçuk esnafa l . a o ^ m ^ c A n s t keaunine ;38.293 milyon lira. " ~* Görüldüğü gibi, yatırım için sanayi kesimine açılmış kredi hemen yok gibidir. Gerçi özel bir statüye sahip iki banka orta vadeli kredi açarlar, işletmelerin orta ve uzun süreli gereksinimlerini yerine getirirler ama, bunlann da ipotek ve teminat hükümleri. faiz maliyetlerini arttırır. Si gortayı özel tarifeleriyle yapıp, kredi maliyetini arttınrlar. Aslında biz de krediler, yaşama gücü olmayan ve tüketim malı üreten fabrikalara ve özel kesime açılmış kredilerdir. Yeni ve sağlıklı kapasiteler yaratmak yerine, eski sağlıksız kapasiteleri yasatmaya yönelmiştir. Çoğu ya senet ya da akreditif kredisi şeklinde işler. Orta • sol bir iktidar, görerini yapmayan ara kesim olarak gitgide büyüyen ve öteki ara kesimlerin de büyümesi sonucunu veren çalışmalarla toplumda Bu cetvel<J>»ü/ere bankaların aslmda , duat toplamı 46 milySrTırâ eivarındadır. Kalan 21 milyar lira bugün gelip, yarın çekilen resmi ve ticari mevduattır. Bankaların bütün yaptıkları hizmet bu 46 milyar liralık mevduatı alıp. kredi şeklinde dağıanasıdır. Gayri safi milli hasıla'nın Türkiye'de 300 milyar liraya vardığı ve bunun çok âdil olarak dağıtılmadığı herkesin bildiği bir şeydir. 1971 yılında yapılmış bir incelemeye göre (1) 1968'de gelirlerin r c 6O'ı nüfusun • 20'sinin elin» ' dedir. Yani 180 miiyarlık bir gelir tasarrufu olanağı çok yüksek bir grubun elinde toplanmışken bundan sadece 4546 milyar lirası banka veznelerine akıtılabilmiş olmaktadır. (Ticarî mevduatın 13 milyar düzeyinde kalması da bizde özel sektörün kaynak yaratma fonksiyonunda ne derece yaya kaldığını gösteriyor. Bunu ayrı bir yazıda ele alacağız). kaynak dagılımını çığınndan çıkaran bu gidişe bir son vermelidir. Tasarrufları daha kolay top layan ve daha iyi dagıtan bir düzeye girmelidir. Hizmet kesimleri İçinde hem gereksiz büyüyen ve hem de büyüdüğü halde ucuz ve elverişli şekilde çalışmayan ikinci hizmet kesimi, tasınıa kesimidir. «Objektif doğru»lar yerine «Piyasa doğrulan» yönünde yüruyen bir ekonomi politikası, taşıma ve ulastırma kesimini çığınndan çıkarmıştır. Üç tarafı denizle çevrili bulunan Türkiyemizin, hâlâ yeterli bir ticaret filosuna sahip olma çabasına girmemesi üzülecek bir şeydir. 12 Mart'tan sonra gelen ve reform yapmayı amaç olarak ilân eden, bünyesinde de reformlara yürekten inanan Bakanlar bulunan ilk Nihat Erim hükümeti zamanından başlanarak bir deniz ticaret filosu kurulmuş bulunsaydı bugün karayolu taşımasında büyük kaynak tasamıîları yapılma olanağı bulunurdu. Döviz rezervlerimizin, para olarak değıl. mal olarak biriktirilmesi ve saklanması düşünülseydi, durum hiç de bugünkü onarılmaz düzeyde olmazdı. 1945'ten bu yana ve. kamu zararına olarak demir ve deniz yolları ile koordine bir karayolu ve genel olarak Uşıma politikası uygulanamayışı, bugün maliyetleri yuksek, hizmet leri kusurlu bir taşıma düzeni ile bizi başbasa bırakmıştır. Bu kesimdeki anarşi mutlaka düz«ltilmelidir. Ikisi de deniz kıyısında bulunan örneğin Istanbul ile Rize arasında hele eşya ve yük tasımasının kamyonla yapılmasını «piyasa doğrulan» belki uygun bulur ama, «Objektif dogrularsa zıt bu çözum bizi israfa götürür. Orta sol'un uzun sürede yapacağı işleri (fiziksel plan düzeyinde) özetlemeyi gelecek yazıda sürdüreceğiz. (1) «Türkiye'de Gelir Dagılımı 1968» Yazanlar: Doçent Dr. Tuncer Bulutay, Dr. Serim Timur ve Dr. Hasan Ersel. Sevinç Matbaası, Ankara 1971. Bakımz Sahife 16 rOkuyucu Mektupları Bir Trafik Bakanlığı Kurulmah Dört körpeclk bahar yaprağı daha söndü açılmadan 23 Nlsan günü tznik yolunda... Arkalarında mateme bürünmüa ana. baba ve kardeşlerini ve bütün bir okul camiasını bırakarak. Suçları ne idi bu yavrucakların? Sadece bir bayram geziıine katılmış olmak. kesinin kurulması ile mümkün Bu feci olay, ne Ukidir olabilir. ve ne de sonuncu. Daha kim însanlar ve vasıtalar çoğalbılir nicelerimiz, dikkatsız bir dıkça, muhakkak ki trafik kaşoförün yanlış bir direksiyon zaları da sürüp gıdecektir. kırması ile hayatımıza son Ama ne var ki, bu kazaları vereceğl anı bilmeden beklemümkün mertebe (ucuza) atmekteyiz. Şehiriçi yollarımızlatmanın çarelerini sağlıyacak daki kazalarda, sürat azlığı tedbirleri almakta daha fazla d"olayısiyle can kaybı oimagecikmemeli, bir Trafik Bamakta ise de, şehir civarındakanlığı kurmalıyız. ki karayollarımız, sanki birer azgın canavar. Ve hele geçim Haldun Çslıkogla derdinin dalgın ettiği insanlaIst, Bostancı rımız, nizam ve işaretlere de uymaz oldular. Örneğin, Ankara yolu üzerindeki Trafik Kontrol Merkezi karşısındaki Göztepe sapağına sinyal lambaları konulduğu halde bu mevkide kazaların eksik oldu ğu yok. Demek ki, bu sinyaller de kendilerinden bekleBizler bir mahalle, bir ıorten faydayl sağlıyamıyorlar bizde. Çare olarak ilk önce, kak veya bir semt oiaraK değil de genış bir saha olarak bir sürat sıklet talimatnameve bir vatandaş olarak kabul sine ihtiyaç vardır. înşaat ö*eedilirsek bizlerin her an bir miri yüklü bir kamyon, boş tehlike içinde olmamızı mutgiden bir kamyon kadar sürat laka ıstemezsiniz. yapmağa kalkarsa fren gücü, Bizler tstanbul Şişli ilçesi, emsali yük ağırllğına ters oEskişehir Mahallesi, Feylezof rantılı olarak zayıflar. Binasokak sakinlerı olarak hayatıenaleyh her ağır vasıtaya, yük mızın her an tehlıkede olduağırlığı oranında hız yapmasığunu büdırmek isteriz. na müsaade edilmelidir ve bu Tehlikeyı yaratan, evlerimida şüphesiz çok geniş ve ?üzin üzerinden geçen Altıntemullü, helikopterden bile ispe • Yıldıztabya arasındakı tifade eden bir kontrol şebeyüksek venmlı akımlı hav^i elektrik hattıdır. Evlerimiz genellikle eski ahşap evlerdir. Herhangi bir kaza neticesi diri diri yanabiliriz, Bu husus KİTAP YARDIMI ta itirazımız ve mahkememiz devam etmekte, yalnız yapılan BEKLİYORUZ... keşif sırasında bizi üzen elektrik idaresı avukatının şu sözBiz Karamürsel'in Kaytazleridir. Bu asırda havai hat dere köyü gençleriyiz. Köyü çok tehlikeli. diye belirtilince müzde küçük ve büyüklerimiavukatın cevabl: «havai hat zi eğitmek ve kültürîerini ardaha ucuza mal oluyor, toptırmak için bir «Kültür Derrak hattı pahalı olduğundan.» neği> kurduk. bizım memîeketımizde insan hayatından ucuz hiçbir &ey İlk faaliyetimiz bir köy küyok!., tüphanesi kurmak oldu. EliBizleri üzen nedenlerden bimizdeki bütün imkânları biri de ayırım yapılıp, zengin nanm yapımına harcadık. Küve büyük apartjıanları kavıı tüphanemizi kitap yönünden çizerek geçmeleridir. Küçük zenginleştirmek için uğrajıve tehlikeli yüzde yüz oian yoruz. Bu çabamıza katkıda yerlerden geçen havaı hattın bulunmak için kitap yardıdurumu. Sanki Bolu dağında mında bulunmak isteyen yarkara yolunun virajla çıktığı dımsever vatandajlar arıyoruz. gibi bir havai hat da aynenOkunmuî kitaplarını gönderdir. mek isteyen vatandaşların aşa. Bu durumumuzu eözönüne ğıdaki adrese göndermesini alarak ilgılenilmesınj TEK G« saygı il» rica ediyoruz. nel Müdürlüğünden ve ilgili. AdresrHaşim Tan Kaytazdelerden bekliyoruz. re Köyü Kültür Derneği BaşEskişehir Mah. Feylezof Sok. kanı. sakinleri adına. KARAMÜRSEL . tZMtT ISMAtL SARAÇ Elektrik Hattı Tehlikesi llhan Selcuk Yeni Krallar Yeni Soytarılar CAGDAS YAYINLARININ BEKLENEN 5. KİTABI İst. Dz. Tek. Sat. Al. Kom. Başkanlığından 1 Kapalı zarl usuIO gereğince şartnamey» uygun. koyu beı açık veşıl açık erı venyi asbestlı yer Karosu Uo yapıstırıcı satın alınacaktır lamamının muhammen bedell İ 37.1725U lira olup eeçicı tetnınat) 2.78'.OO liradu $artnamesi Komisyonumuzdn ANKARA ve tZMİR Levazun Amirliklerinde görülebilir 2 thalesi 1U.61974 günü saat U.30'da K»îimpa$a'd«ık! Komisyonumuzda yapılscaBinrtan ısteklil«rin 2490 s«yılı kanunun 31'incı maddesı aeıcâınce hazırlayaehkları teklif mektuplarım en ceç ihale günü saat 111.30'a kadaı Komtsyonumuza vermelerini. ÇIKTI flYATI: 15 IİRA Her kitapçtda bulunur İsteme Adresi: CA6DAŞ YAYINLARI: Caaabğlu Halkevi Sok. No: 3941 İSTAN6DL : 15040/4313)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear