01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 21 Mayıs 1974 Unyaca tamnmış Pıinceton Ünlversiteslnin «Campus»unu dolduran binalardan biri vardır ki dış mimarisinin özeüiği ve vitraylannın güzelliğiyle ziyaretçilerin ilgisini çeker. Kapıdan içeri girildlkte loş bir ışığın ışınları arasında bazı ünlü kişilerin resim ve heykelleri göze çarpar. Bunlardan biri, giysileri ve duruşu ile öbürlerinden farklı olarak ziyaretçiyi kendine çeker. Yanına yaklaşıldıkta, kapağı «ElHavi» yazıh kitabm açık sayfalarına eğilmiş mağrur bir baş görülür. Bu, Arap diliyle yazılmış en büyiik Tıp Ansiklopedisinin yazan ve onuncu yüzyıl İslâm dünyasının en büyük biiim adamı ve düşünürü Ebu Bakr Muhammed B. Zekariya AlRazı'dır. Batı ona çok şeyler borçludur. Eski Yunan bilimini ve tıbbını, bilginlerim (başta Ga!en ve Demokritis olmak üzere) Batı'ya ilk tanıtanlardandır. Orıun sayesinde Batı htir düşünce kaynaklarına kavuşabümiş ve onun biliminden yararlanabilmiştir. Öte yandan alRazı, din kahpları ve baskısı dışına çıkabilen ve bilimsel niteliğini hür düşünce ve deneyler sisteminde bulan bir kişi olarak da Batı'nm daha o çağlarda hayranlığını kazanmıştır. Ortaçağda Batı Üniversiteleri ve büginleri, onu özellikle bu cesareti ve güçlü kişiliği nedeniyle kendilerıne örnek ideal seçmişlerdi. Princeton Üniversıtesinin alRazı'ya böyle şerelli bir yer ayırmasmın nedeni de budur. D Olaylar ve görüşler Affedemeyen Yoksullar! Prof. Ilhan ARSEL dünyasının ve sonra Batı ülkelerinin bilim ve kültür gelişmesinin malzemesi olmuşlardır. Bir zamanlar İslâm ülkelerinde var olduğu kabul edilen uygarlık, başta ElRazı, Farabi, İbni Sina. tbni Rüşt gibi hep eski Yunan bilim kaynaklanndan beslenen insanların ürünüdür. Ancak ne var ki bütün bu düşünürler ve bilim adamları, kendi zamanlarında, ya da az sonra, fikir yoksulu çevreler tarafından sadece ZINDIK degil ve fakat avni zamanda, toplum için tehlikeli ve bugünkü deyimleri kullanacak olursak «anarşist», ve üstelik de BİLGISIZ olarak damgalanmışlardı. Bugün nasıl ülkemizin en aydın görüşlü, en kültürlü ve bilgili, en yurtsever, en insanlık örneği kişilerine yine o bilinen çevreler «Kâfir», «Dinaiz», «vatan haini» gibi suçlamaları rahatlıkla vurabiliyor ve onlan zindanıara layık görebiliyor veya hiç olmazsa «Bir inek bir üniversiteliden değerlidir» şeklinde gosterebiliyor ve nihayet, cani ve eşkiyayl affederken onlan afedemiyor ise, o geçmiş yüzyıllarda da synen bu usuller işletiliyor ve bu zihniyet esemen olabilij'ordu. Fikir yoksullannın en büyük düşmanlık duyduklan insanlar fikir efendileriydi ElRazılara, Farabi'lere veya İbni Sina'lara ve daha başkalarına dinsizlik ve bilgisizlik veya «materyalist» suçlaması ile saldıranlar kendi dar dünyalarının kölesi olan insanlardı. Onlara göre bu büyük düşünürler bilimi yalnız Kuran'da ve Şeriatta değil, fakat hür aklm ve düşüncenin eski kaynaklarında arama suçunu işlemişlerdi. Nasıl ki, bugün Batı'dan kltap çerlrdi. ya da farklı bir yaşam düzeninin açıklamasını yaptı aive kendi insanlanmıza dünyayı yaşanmaz hale getirebüiyorsak, o zamanlar da onlan ayru çirkin saldınlarla dünyalarından bıktıranlar vardı ve bugünün saldırganları ile o günün saldırganlan aynı köhne ve sakmcalı zihniyetin temsilcileriydt. Bunların başında İmam Gazali ve İbni Teymiyye diye bilinen ve İslâm ülkelerini fikir ve aüşünce karanlıklarına sokmada oüyük sorumluluğu olanlar vardı. Gazali, bugünkü şeriatçı çevrelerin kendilerıne baştacı ettikierı ve Türk. halkını onun ilim ve ahlâk anlayışiyle yetiştirmek istedikleri kişidir. ibni Teymıyye de onun kadar defilse bile ona az çok denk bir kertededir. Başlıca meşgalesi bir bardak suya düşen bir sineğin su dışında kalan kanadınm suya batırılması şartiyle suyun içilebileceğinı ve çünktt bu yapıld.ğı zaman «günah» taşıyan kar.adın «sevap» taşıyan kanat ile birlikte suya gömülmüs olacağı ve böylece suyun temizlenmiş bıuunacagl gibi konulara el atmaktı. Gazali'nm en Düyük meziyeti hür akıl ve düşünceye değer vermeyip gökten inmiş hükümler ve ernirler dısınd» bilim, ah lâk ve gerçek tanımamasıdır. Bundan dolayıdır ki, îslâm'da içtihat kapılannın kapanmasına ve sosyal yaşamlann donraasına yol açmıstır Hür düşüncenin ve akıl rehberliğinin karsısına çıkmıs ve halkın müspet efitim görmesine engel olmuştur. Vahiy yolu ile eırie ed?'en bilaUerin akıl yolu ile elde edilenlere üstünlük sağlrdıpını ilert sürerek bu tür bügilerin, ve örneğin matematiği îbni Sina, Ortaçağlarda Batı'nın hayranlık taşıdığı bir İslâm bilginidir. Paris Tıp Fakültesi binalarından birinin giriş kapısında onun adını kemer taşa işlentniş olarak görmek mümkündür. Farabi ve îbni Rüşt bu dizinin en önemli başka iki ömeğidir. Bu saydıgımız kişiler ve onlann nicc benzerleri çeşitli bilim ve dallannda eski Yunan düşünürlerinden ve özellikle Aristo, Eflatun, Galen, v.s. gibi bilim ve uygarlığın kurucularından yararlanmışlardır. Farabi bir çok yapıtlarında Aristo'nun görüşlerinin yorumcusu olmuştur, tıpkı İbni Sina ve daha sonra İbni Rüşt gibi. Aristo'yu iki yüz kez okuduğunu kitaplarından birinde açıkça belirtir ve bundan gurur duyar. tbni Sina ise, Aristo'yu kırk kez okuduğunu ve zorlukla anladığmı anlatır. Batt uygarlığının oluşumunda en büyük etkiyi yaratan Aristo ve öbür büyük düşünürler, adlarını yukarıya geçirdiğimiz kişiler eliyle önce İslâm derinlemesine öğrenmenln toplumu vefcisileridin den uzaklaştıracağını ve iman gücünden yoksun bırakacağmı söylemiştir. Ona göre kim ki gerçek leri ve ilmi akıl yolu, deney usulleriyle, yani din kitaplan dışında arar, o dinsizdır. Bunden dolayıdır ki, yine onun ölçülerine göre. baştn Aristo olmak üzere onun yetiştirmesi sayılan Farabiler. İbni Sinalar, v.s. hep, dinsiz kimselerdi. Sadece dinsiz değil, aynı zamanda bilgisizdiler («Hata'daa sakınma» adlı kitapda bu görüşleri işıer). Aristolara, Farabilere, İbni Sinaıara zındık ve bilgisiz diyeb?len Gazali'nin bütün yapıtlannı değil ve fakat son yıllar ıçinde Türkçeye çevrilen ve halkımızın eğitimine sunulan bır iki kitabını örnek vermek bile fikir ınsanlannı ai edemeyen bugünkü Gazalilere yerinde bir cevap olur. Açınız «tlâhi Nizam» adı altında Türkçeye çevrili ve aslında «Mükâşefetül Kulub» adlı kitabı. okuyunuz şu satırları: «Karı kulu yüzüstü sürünsün», (Sh. 654), «Üç kişi vardır ki, eğer sen onlare ikram edersen onlar sana ıhanet ederler, eğer sen onlara ihanet edersen, orüar sana ikram ederler: 1 Kadm, 2 Hizmetçi, 3 Yıldızlara tapan putperest ahlâksız.» (Sh. 655). Okumaya devam ediniz. nelere rastlayacaksınız!.. Onun hemen her konuya el atan görüşıeıim v» örneğin evlilik, cinsi ilişkiler, kadının aşağılık durumu, kıyamet, tevekkül, şeytanm düşmanlığı. bid'at ve daha nice hususlarda görüşlerıru nakletmiş olsak gözlerinize inanamaz, yalan söylediğimizi sanırsımz. Önemli olan şey onun DU incir çekirdeğini doldurmayan lâfları ve yazılan değü de. bu fikir yoksulluğu içerisinde fikir sahlplerine donkişotvari saldınsidır. Bu niteliktelti insanlann bu tür saldınlannı HİKMET bilen bir toplum halinde kalageldiğimiz içindir ki, bugün hâlâ, gerçek din sorunlariyle. sevgisiyle değil. safsata ile uğraşıyoruz. Düşünce suçunu afietmiyo Yemeği Kaybettik Bir okurumdan gelen mektubun zarfını açtım. îçinden 13 Nisan 1974 tarihinde bu köşede yayımlanan yazı çıktı. İnsan belleği unutkanlıkla yaralı olduğundan o yazının bir parçasını bugün yine yayınlıyorum: «İki hafta önce bir dost evinde yemek jiyorduk. Aramızda iş çevrelerini iyi bilenler vardı. Söz döniip dolaşıp politikay». oradan da koalisyonun ömrüne geldi, İş çevrelcrini yakından bilen kişi: O i j bitti.. dedi Nasıl bitti? MSP'den sekiz kişi satın alındı. Deme!... Vallahi alındı. Ben Müslümanın parayla satın alınamıy»cağinı söyledlm, böyle bir günshı işliyenin yarın Mahkemei Kühra'da ter dökecefini, Cehennemde cayır cayır yanacağını ileri *ürdüm. Kâr etmedi. En sonunda hir yemeffine bahse girdik. Şlmdl MSP'den bazı kisilerl sermaye çtvrelerj satın alabilirse ben yemfji kaybedecejim. Ve beklivonım. Sermaye çevrelerınin bir sürcdcn beri tasarladığı plan budur. Koalisyonu çökertmck için MSP'deıı birkaç mobusu satm almak. böylece genel af tasarısının yasalaşmasına engel olmak. Af çıkmadı mı. tabii koalisyon çökecek... Bu yiizden MSP'nin satılmaya Istidatlı politikacıları bir değçrlendi ki soımavın. Sermaye kesimi bastırıyor: Bir nıil.von İki milvon.. Bes milyon Saaat... Sekiz kişi beserden kırk milyon eder. Kırk milronun d« lâfı mı olur! Şimdi İstanbul Kulislerinde. salonlarında. vapurlarında, otobüsierinde konuşulan budur, Herkes merak içinde: Kim ıtntılarak yahu? Hani açıkçası listeyi bekllyoruz. Ben slmdiden hıı yazıyı yazıyonım. Çünkü adaoılar satıldrktan sonra yazarsak, salılmıs olanlar: Vay, nen hana jatılık dedin! diye tazminat l«temesinler. Sermaye çevrelerinden aldıkları şibi bir de bizden para koparmasınlar. Bu gibi durumlarda önceden davranıp işi açıklamak gerekir. Vaktivle bn türden olayları yaşadık. (...) Fikir ve inanç suçlarının affı ve öiRÜrlüklerinin v»salarla saflanması koalisyon protokolünde vardır. (...) Ben bn yatıyı yazıvorum ama MSP'den kimsenin sermaye çevrelerine «atılacatına olasılık tanımıyonım. Islâmın şartı beştir, altıncısı da verdifci sözü tutmaktır. Sözünü tutmavıp parayı tulan Cenennemliktir. Bunu böyle bildigimiıden bir de biralı balıklı yemek bahsine tutuştuk.» ruz. Böyle bir toplumda yöneticilerin bir büyük kısmının en azgın katilleri. ırz düşmanlannı. ahlâksızlan rahatlıkla af ederken fikir insaniannı hapislerde çürütmege çaljşmaları elbettek) ktfklü bir tepki yaratmaz. Yaratmadıgı sürece de yer yüzünün fikir yoksulları arasında yuvarlanıp gitmeğe mahkumuz. SAHİPSİZ GENÇLİK Orhan ÇAPLI Gazi Eğitim Ens. öğr. Cyesl ıllardır yaptığım incelemelerle, gözlemlerle gençlerimM tanımaya, sorunlannı öğrenmeye çalışıyorum. Virdıgım sonuç şudur: özellikle son yıllarda büyük tentlenmizdeki öğrenim gören ya da okul dışındaki gençierınıızin çogur.luğu (eğer hepsi değilse) dertleriyle, sorunlariyle, buialim'cTiyle başbaşadırlar. Yalnızdırlar, sahipsizdirler. Ana rmbalar, öğretmenler, gençlerle ilgisi olanlar eğer biraz derinliğine düşünürlerse, sanırım bu yargımda bana hak vereceklerdir. Fvde, okulda, sokakta. kısacası her yerde gençlerle hep birarar"3yız, onlarla birlikte yaşıyoruz ama açıkça itiraf edelim ki, birbirimizdenn çok uzagız. Bir kopukiuk, bir anlaşmazlılc ^ar aramızda. Sakat ve Eski Hükümlü Çalıştırma angi işverenlerin, hangl şart ların gerçekleşmesi halinde sakat ve eski hükümlü işçi çalıştırma yükümü altına girdığini 13 mayısta bu sütunlardaki yazimda açıklamıştım. Bu yazımda ise, sakat ve eski hükümlil çalıştırma yükümünün uygulanması olayının özellikleri üzerinde durmak istiyorum. Ülkemizde işverenin sakat ve eski hükümlü çalıştırma yükümünün yetersiz ve eksik biçimde düzenlendiği söylenebilır. Çünkü bu yüküme aykınlık halinde uygulanacak tek özel müeyyide, işverenin her sakat ve eski hükümlü için 500 1000 TL. arasında bir para cezası ödemeye mahkum edilmesidir. Gerçi bu yüküme aykınlık halinde genel müeyj'idelerden yararlanma yolunun da açık olduğu, örneğin mahkemeye başvurup tazmınat lstenebileceği veya mahkemenin o yolda karar vermesi sonucu hizmet ilişkisinin kurulmuş sayilabileceği de söylenebjliTw Ancak bunun da büyük bir önemi yoktur. Çünkü bu gibi hallerde sakat ve eski hükümlünün taşıyamayacağı bazı giderlerı yüklen mesinin gerekmesi bir yana, davanın bir sonuca ulaşabilmesi de uzun zaman alır. Şu halde, bugün için sakat ve eski hükümlü isçi çalıştırma yükümünün tek müeyyidesi, para cezasına mahkum edilme nedeniyle işverenin duyacağı manevi üzüntüdür. Bunun ise etkili bir müeyyide olduğunu söyleyebilmek güçtür. Hal böyle olunca, sakat ve eski hükümlü çalıştırma yükümünün, işverenin devlet karşısındaki tam bir kamu hukuku yukümü biçiminde düzenlenmesi düşünülebilir. Alman Hukukunda sakatlar için yürürlukte olan bu sisteme göre, iş mevzuatına tâbi bir ijveren kanunda belirtildiği oranda sakat ve eski hükümlü çalıştırmadığı takdirde, İş ve İşçi Bulma Kurumu, işverene bu yükümunU yerine getirmesi için önce bir süre tanıyacak ve işveren bu süre içinde sakat ve eski hükümlü çalıştırmaya yanaşmazsa, işverenin yanında çalışacak sakat işçileri ve onlann ışe başladıkları tarihi bizzat tesbit edebilecektir. Yetkili organın bu kararı ile taraflann anlaşması sonucu değil, fakat yasal (zorunlu) bir hizmet ilişkisi meydana gelir; ancak bu ilişki, dogurdugu hükümler açısından, hizmet ilişkisinin tamamen aynıdîr. Eğer işveren bu karara rağmen sakatı işe almamakta direnirse, ışveren temerrüdüne düşer ve işçinin ücretini ödemekle yükiimlü tutulur. Ayrıca sakatı işyerine almayan işveren için bir para cezası da tesbit olunabilir. Kamu kuruluşlan ve kamu ıdareleri söz konusu ise, o zaman yetküi organın işe alma kararı vermesine gerek yoktur; zira bunlar sakat işçi çahştırma yükümünü yerine getirmezlerse, üst kuruluşlar işe kanşabilirler. Hi I Y ÜLKEMİZDE, ÎŞVEREN'ÎN SAKAT VE ESKÎ HÜKÜMLÜ ÇALIŞTIRMA YÜKÜMÜNÜN YETERSİZ VE EKSİK BÎÇİMDE DÜZENLENDÎĞİNÎ SÖYLEYEBÎLİRİZ Prof. Dr. Kenan TUNÇOMAĞ yandan, bu hüküm tamamen isabetli de sayılamaz. Çünkü bir işyerinde çalışan sakatlara, sağlanüarla aynı uzunlukta yıllık izin süresi tanınması doğru değildir. Dinlenmeye olan daha bü yük ihtiyaçlan nedeniyle, sakatlara yıllık izinde Dir ek sürenin tanınması daha doğru olurdu. Yönetmeliğe göre, Kurum, işyerlerinin kanun ve bu yönetmelik gereklerine uygun biçimde sakat çalıştırıp çalıştırmadıklarını ve bunlara ilişkin kayıtlan turup tutmadıkiarını iüreklı olarak denetler. Eksik sayıda sakat çahştırdığı saptanan işyerlerini, haklarında yasal işlem yapılmak üzere Bölge Çalışma Müdürlüklerine bildirir. Ancak askerî işyerleriyle yurt güvenliği için gerekli maddeler imal olunan isyerlerinin denetimi özel tuzüğüne göre yürütülmek gerekir. Ancak, Kurum işyerlerini denet. leme ve tesbit ettıgi eksikliklerl Bölge Çalışma Müdürlüfeüne bildirme ile önemli bir sonuç alınamaz. Cünkü Bölge Çalışma Müdürlüğünün bu konuda sahip bulundugu tek olanak, İş K. 98/ VHI'deki para cezasını harekete geçirmek üzere Savcılığa başvurmaktan ibarettir. Genellikle bir olay çıktığı zaman, kötü, hoşa gitmeyen davranışlarla karşimıza çıktığında gençlerle ilgilenmeye baslıyoruz. Bunu da bir alışkardık durumuna getirmişiz. Böyle durumlarda gençleri suçlamak, kötülemek için birbinmı/le adeta yarış ediyoruz. Aslında gerçek suçlular, onlan bu duruma getırenier biz olduğumuz halde, rahatlıkla, sanki tüm görevlerimizi yapmışçasına kalkıp gençleri suçluyoruz. Uyum borukluğu gösteren gençlerle ilgilenmemişiz, aldığımız tedbirler ise eğitici, tedavi edici olmaktan çok; onlan susturucu, kıırsutucu ve sindirici niteliktedır. Bu tutum ise gençlerle aranuzdaki mesafeyi daha da çok açmaktan Jjaşkj» bir ise yaramıyor. Genel nüfusumuzun yaklaşık olarak be$t« biri GENÇ d«diğimiz kişilerden oluşuyor. Az değildir bu sayı. ÜlkemLzin geleceşi ise bu insan grubuna her yönden yapacağımız yatırımların niteliğine bağlıdır. Toplumumuzun yapısı belüdir. Maddi olanaklan yetersiz, çocuk eğitimi yönünden bilgisiz aileler çoğunluktadır ülkamisde. Bu tip aileltr bu konudaki yetersizükleri ya da bilgisizliklerl yüzünden; 3te yandan öğrenim görmüş, maddi olanaklan yerînde olan aüelerde anababalığı yalnızca «çocuğun maddi gereksinmelerini karşılamak, okuyup adam olmasını sağlamak» şeklinde düşündükleri için çocuklarıyle gereğince ilgilenememektedirler. Sabır, hoşgörü, anlayışları gün geçtikçe azalan, hırçuı, yorgun, daha çok kendi dertlerine düşmüş anababalar da hızla çocuklanndan uzaklaşmaktadırlar. Genç, bunun sonucu kendini sokağa atıyor. Her geçen gün evinden uzaklaşıyor. Gençlerimiz okullarda da yalnızdırlar. öğretmen ve yöneticiler türlü nedenler yüzündsn ve en önemlisi bu konuda gerekli hazırlıkları olmadığı için, gençlerin ciddî nitelikteki sorunlarıyla yeterince ilgilene;niyorlar. Oysa ailelerin çocuğunun eğitim konusunda yetersiz ve kendilerinden bekleneni veremeyecek durumda olan ülkemizde öğrenim kurumiarına, öğretmenlere bu konuda daha da çok görev ve sorumluluklar düşmektedir. Kendisiyle, ailesiyle, çevresindeki insanlarla ilgili bazı sorunları, sıkıntılan, deTtleri olan bir gence tarafsız, güvenilir ve en doğru yardımın öğretmenler tarafından yapılabileeceğine içtenlikle inanmaktayım. Çünkü bu o.ıullardaki öğretmenlerin, gencin yaşammda çok başka bir yeri vardır. Gence yaklaşabilmesini. onunla dostluk kum>as!nı becerebilen bir öğretmenin, gencin hayat felsefesinı deği^tlrebilecek kadar. çok büyük etkileri olabileceğlni tııg ur.cımama'ıyız. Yüksek okullarımızda, üniversitelerimizde, gençlerin sonınlannın, bunalımlannm belirli bir biçimde ortaya çıktığı bu kurumlarda, durum daha da kötüdür. Okul dışındaki gençler ise tamamen sahıps^dirler. Onlan n durumu çok daha kötüdür. Bu gençler ne yapanar nereye giderler, ne gibi istek ve gereksinmeleri vardır? Bu soruların cevabını kım verir, bu gençlerin ellerinden kir.îin nıtması gerekir? $u anda bu sorulan cevaplayabilmek pek de kolay olmasa gerek. Öte yandan: «Üniversite dahil, okul içi ve okul dışındak* gençlere daha yakından sahio çıkmak, gençlerle ilgili konu ve faaliyetlerle bizzat ilgüenmek, bu alandaki neı türlü çalışmaları koordine etmek amacıyla 3 Kasım 1969'QT bir bakanlık kurulmuştu, GENÇLİK ve SPOR BAKANLIöl. Ne yazık ki, kunılduğundan bu yana gençlerle ilgili Konuıara karşı tutumu, sporla ilgili faaliyetlere daha çok ağırlık veran uygulamaları gidereK bu bakanlığın SPOR BAKANLIĞI olarak adlandırılmasma neden olmuştur. Çalışmalarmda süregelen bu tutum değiştirilemezse, korkanm bu bakanlığın adı çok jakın bir gelecekte FUTBOL BAKANLIĞI'na dönüşe.:ektir. Doğrusu bu bakanlığın gençliğe nasıl bir hizmet götürnıai istediğini ben bugüne değin pek anlamış değüim. Şimdi geriye ne kalıyor? Bu durumda, ülkemizdeki gençlere kim yardım ediyor, gençlerin yalnızlıklanm, sorunlannı kimler paylaşıyor? Hiç kuşkusuz gençlerin öuceiikle arkadaşlan. yaşdaşları. Peki ama kendi gibi ve en az l:er.di kadar sahipsiz ve vs ortada kalmış, kendi sorunlarının çozümünde çaresizlikler, boşluklar ve olanaksızlıklar içindeki bir genç, arkadaşına ne verebilir, ona nasıl bir yardımda bulunabılir? Bu hepimızi ciddî olarak düşündürmelidir. Nereden bakarsak bakalım, bugün gençlenmızin çoğariuğu sahipsizdır. Böyle bir boşluk içindeki bir eenç ise her yünde yanlış adım atmaya hazır bir durumdadır. Hğl; İşe almdığı tarih. çalıştırdığı iş, verilen ücret ve diğer gerekli bilgileri ihtiva eden kayıtlannı düzenli bir şekilde tutmak zorundadır (Yönetmelik, 20.) İşverenin Alacağı Tedbirler Sakat ve eski hükümlü işçinin çalışma şartları, iş mevzuatının çizdiği sınırlar içinde, toplu İş sözleşmeleri ve hizmet sözleşmeleri ile serbestçe tayin olunabilir. Ancak Yönetmetüc birkaç noktaya ilişkin olmak Uzere özel bazı hükümler koymuştur. Birinci özel hükum şudur. Yönetmelik madde 32'ye göre, bir işyerinde çalışan sakat ve eski hükümlülere, aynı nitelikteki işlerde yani verimle çalışan diğer işçilerden daha düşük ücret verilemez. Hiç kuşkusuz, düşük verimle çalışan sakat işçilerin ücretleri azaltılabilir. Fakat düşük verimli sakat işçiye verilecek ücret, aynı işlerde çalışan işçilere ödenen ücretin °b 75'inden az olamaz; hatta sakat işçiye ödenecek bu indirimli ücret de asgari ücretin altında olamaz. öte yandan, sakat işçilerin sosyal yardımlardan yararlanması sorununa gelince, sakat işçiye ister tam, ister düşük verimi nedeniyle indirimli ücret ödensin, her iki halde de sosyal yardımlardan tam olarak yararlanabilmek hakkı vardır. (Yönetmelik 32/111.) İkinci özel hüküm, Yönetmeligın 33. maddesinde yer almıştır. £una göre, sakat ve eski hüküm lü işçilerin izin ve tatiheri hakkında İş Kanununun ilgili hükümleri uygulanır. Ancak bu hükmün ifadesi iyi değildir Bu hükmün anlatmak istediğı, sakat ve eski hükümlülerin de. yılhk izin, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatilden ve ara dinlennıelerine ilişkin tş Kanunu hükümlerinden, tıpkı diğer işçiler gibi, fa'dalanabT'erek'errtir Ötp Yükümün sona ermesi Sakat ve eski hükümlU çalıştır ma yükümü çeşitli nedenlerle sona erer. Bunlardan oırincisi, sakatlık derecesinin bellı bir oranın üstune çıkmasıdır. Gerçek ten sakat işçilerin çalışma güçlerini kaybetme oranlannın 0 o 70'in üstune çıktığı ve çalışma gücünü yitirdiği sağlık kurulu kararı ile saptamrsa, bunların çalıştırılmaları hakkındaki kanun hükümlerinden vararlandırılmalarına son verilir. Öte yandan, sakat işçilerin çalışma güçlerini kaybetme oranlanmn 0 o 40'ın altma düştüğü saptananların da ya derhal veya belli bir süre geçtikten sonıa, İş K. 25 ve Yönetmelik hükümlerinden yarsrlardınlmalarının snna ermesi İşverenin Sakat Çahştınrken Alacağı Tedbirler İşveren sakat (ve eski hükümlü), çalıştırma yükümünü, bugün yürürlükteki sisteme göre, kurumun gönderdigi listeden seçtiği kişiler ile bir hizmet sözleşmesi yapmakla yerine getirmiş olur. İşveren işletmesinin o anki durumunun sakat (ve eski hükümlü) çalıştırmaya elverişsiz olduğunu; zira o kişilerin çalışabilmeleri için özel bazı tesisata gerek bulunduğunu one süremez. Bu yüzden, işveren, gıderler kendisine ait olmak üzere, işyerlerini, işletme tesisatını, makina ve aletleri öyle kurmak ve işyerinde çalışmayı öyle düzenlemek zorundadır ki, bu suretle sakatların çalışma yerleri gerekli teknik vardımla donatılmı§ olsun, (Yönetmenlik 17.) Ancak Yönetmelik 17. maddesinde, bunlar dışında işverenin sakatlan bilgi ve yeteneklerini geliştirecek şekilde çalıştırmasını; özellikle ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırmamasını da emretmiştir. İşveren işyerinde çalıştırdığı sakat işçilerin sağlık durumlarına da dikkat etmek ve gerekli tedbirleri almak zorundadır. Ayrıca, sakat çalıştıran her işveren çalıştırdığı sakatların açık kim Koalisyon Catladı! buhaftaki MEYDAN Dergiânde izleyiniz. Meydan Dergisi'nin bu sayısında ayrıca: r.ormal bir sonuçtu. Oysa Yönetmeliğin 25/11. maddesi çalışma güçlerinin ",»40'ın altına düşen Okurum, keslp gönderdigi yazının kenanna bir de not sakatların o isyerinde çalıstığı sü düşmüş: rece. ortaya yeni bir sakat işçi «Bahtl kaybettiniz.» gönderilemeyeceginı belirtmlştir. Evet, kaybettik. Bu hükmün, Yönetmelik anlaO bir şey değil, ben bu içi yapan MSP'lilere şaşıyomında sakat oıanuınn » r a n n * rum. Eski deylmle hepsini satılmışlıktan «tenzih» ederiz; lşleyeceği açıktır. •ma ortada bazı sorular var ki, kamuoyunu ilgilendiriyor: Sakat ve eski hükümlü çalış Protokolde. Hükümet Prneramında, ve Meclisteki tırma yükümünü sona erdiren çefitli oylamalarda Hükümetin istemlerl yönünde oy kulikinci neden şudur. Haklı bir lanan bu MSP'liler, koalisyonu çökertmek pahasına (ıkırnedene dayanmadan yerleştirilerıni nasıl değistirdiler? leceği işyerini istemeyen veya Şu işin mantığını bir açıklasalar, parlamenter görenekyerleştirildiği işi bırakan, eğilere aykırı davranışlarının gerekçesini ortaya koyabilsetime, işgücünü ve verimini »rtler, kafalara takılmış soru içaretlerini cevaplandırsaltr, tırma tedbirlerine uymayan sakişilikleri açısından iyi olacak. Şimdilik benim bildijim katlar (ve eski hükümlüler) bu fudur: yönetmelik hükümlerinden ya Koalisyon güvencesini kaybetti; ben de yemeği rarlanma hakkını kaybederler. kaybettim. (Yönetmelik 23, 30). Bu konuCezaevlerlndeki fikir suçlulanna gelince... daki anlaşmazhklan Ç»lışm» Onlar özgürlüklerine kavuşma umutlarını kaybettiler; Bakanlığı karara bağlar. Kaama hiçbir zaman kaybetmedikleri şereflerini koruyorltr. nımca, bu hüküm isabetli değildir. Çünkü talimatlara uymayan sakat ve eski hükümlüler. yönetmeliğin 23. maddeıi uyarınca özel hükümlerden yararlanma haklannı tamamen • „*„„ A,,.,^^» ve sürekli olarak kaybetmektedirler. Burada sakat veya eski hükümlünün kusurlu bir davranışı vardır; ancak buna rağmen onlann bu gibi hallerde özel hükümlerden yararlanma haklarından sürekli değil de, belli bir süre için yoksun bırakılmaları çok daha doğru olur1 du. 1 Nihayet ijveren genel hükümlere göre de sakatlarır» işine son verebilir ve durumu, kurumun o yerdeki şube ve bürosuna bildirir, (Yönetmelik, 24). Şu halde, işveren sakat ve eski hükümlü işçisini genel hükümlere, özellikle 1? K.'nun 17. maddesine davanarak sona erdirebileceği gibi, feshl ihbar da edebilir. Bu hüküm de gakıncalı sayılabilir. Çilnkü »akat ve eski hükümlülerin hizmet sözI leşmelerinin feshi ihbar edilıs bilmesine de izin vermiştir. (Cumhuriyet 4064) işveren, işten ayrılan sakat ve eski hükümlü işçiyi, en geç pmMinıııuııııııııııııııııııiıııınıımııınıııııııııııııııııııınııııııınıııııııııııııııııımııııııııııııııııııııııııııııııiL' 15 gün içinde işyerinin bölgesintfe görevli kurumun şube ve | Etibank Genel Müdürlüğünden ya bürosuna taahhütlü mektupla bildirmek zorundadır, (Yönetmelik 22). Hükmün amacı, o işyerine yeni sakat ve eski hükümlü gönderilmesini sağla1 Kırka tşletmemiz stok sahasından Bandırma Borsks mak olduğuna göre, sadece is = ve Asitborik Fabrikasına ve Bandırma Limanındaki = ten aynlma değil, aynı zaman 1 stok sahalanna kamyonla 55.000 Ton Ttnkal cevheri B da işten çıkarma halinde de iş Ş naklettirilecektir. § verenin durumu kuruma bildirme yükümünün bulunduğu ka i 3 Bu nakliye İle ilgili şartname Ankara'da Genel MU Ü dürlügümüz Satınalma Şubesinden, Istanbul'da Banka Ş bul edilmelidir mız Alım Satım Şubesi Müdürlüğünden, Bandırma % Boraks ve Asitborik Işletmemizden ve îşyen Kırka § ^ Boraks Tesis Müdürlüğünden temin edilecektir. 1 ; S Ihaleye lştirak edecekler, şartnamede mevcut lstenl = len belgeleri ile beraber yeterlik belgesi almak üzere 5 (28.5.1974) tarihine kadar Etibank Genel MUdUrlügü| ne müraeaat edecekler, (3.6.1974) tarihinden itibaren § yeterlifc belgesini Satınalma Şubesinden alacaklardır. = 4 îsteklilerin (8.6.1974) günü saat 10'a kadar teklif mek 3 tuplannı Genel Müdürlüğümüzde bulunacak sekilde 1 postalamalan veya bu saate kadar Muhaberat Servlsine S vermiş olmalan lfizımdır. Teklif zarflan aynı gün saat ü 11.00'de açılacaktır. 3 | marx engels ! kari friedrich 1 i FEUEFE ! İNCELEMELERİ DOGAN VAVINEVİ İ | Nakliye Yaptırılacaktır I S Bankamız 2490 sayılı Kanuna tabi olmayıp lhaleyl yapıp yapmamakta; kısmen veya tamamen diledlgine yapmakta serbesttir. g § = ğ « Postada vakl gecikmeler nazan itibare alınmaz. § ^limillllllimillllllllHllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllıllılllllılııılıııı liltlinilllllllltlll? (Basın 15235) 4060 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı dan Seyir Hidrografi ve Oşinografi Bildirilmiştir: Dairesı Başkfca'ijın KİRALIK BÜROLAR îşletmemize ait Karaköy Mumhane Caddesı Err,ek îşhanındaki 207. 206 ve 301 No.'lu üç adet bürc ihile ile kıraya verilecektir. thale açık arttırma suretiyle 5.6.1974 tarirunde Isıetmemiz Komisyonunca yapılacaktır Taliplerin en t?fÇ 4.6.1974 günü saat 16 OO'ya kadar îşletmeye müraeaat ecMre» ş»t. nameyi okumalan ve geçici teminatı yatırmalan gerekmektedır. T E L : 27 65 52 Fikir Suçunda Batı ölçüsü: Fısıltı Gazetesi... •Türkiye'de Komünist vc Faşist Parti Kurulabilir •Türkiye'de Şeriatçı Parti Kurulamaz •Toplumcu Bakanın Ailesinin Makam Arabası •Ankara Hastanesi Başhekimi Neden İstifa Etti? •Milletvekilinin Oğlu Adam Süruyor •Sophia Loren Hayranı Parlamenterler DENİZCİLERE VE HAVACILARA 48 SAYILI BİLDİRİ 21 ile 22 Mayıs 1974 tarihlerinde U7.uo ile 19.J00 saatlen arasında aşagıdaki noktalan birleştiren sana içirue seyTetme, demirleme, avlanma ve bu sahanın 5 U .Tietre Kadar O olan yüksekligi can ve mal emniyeti bakımındatı vjılıke.ıdir. MARMAKA OENtZt TEKİRDAÛ BARBAKOS S A H İ L t BİRİNCÎ NOKTA: Enlemı 4U derece. d3 dakika Kuzev; BOTîamı 27 derece, 28 dakika doğu; tKlNCl NOKTA: Enlemı 40 derece. 50 aajaKa Kbzev; Boylamı 27 uerece, 2» dakika dogu; ÜCÜNCÜ NOK'l'A: Enlemı 4U derece. 49 daklı» cuzev; Boylamı 27 derece. 25 dakika doğu; DÖKDCNCfl NOKTA: Enlemı 40 derece, o2 aakıka Kuzey; Boylamı 27 derece, 24 dakika dogu Denizcilere ve Havacılara önemle duvuruiur. (Basın 15084) 4054 Dış Politikada Amaç, Devletin Bekası Katılışımızın 50. Yılında Olimpiyat Şöleni, va EMEK İNŞAAT ve tŞLETME A. Ş. İstanbul Bölgesi İşletme Müdürlüğü (Basın 152961) 4063 Bugün ve her sah M E Y D A N Dergisi alınız. 52 sayfa, 5 lira (Manajans 1176) 4049
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear