Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET 19 Nisan 1974 lain, «Dua dine aykm tfavranışlann en yücesidir» diyor. Anladığımca, o Ünlü Fran sız denemecisi, Tanrının önceden biçtiği yazgı ile, kulun isteği arasındaki karşıthğın üze rinde durmak istemiş bu sözü ile. Madem dua ediyorsun, demek ki Tannya inanıyorsun, Tanrıya inandığına göre, onun yüzde yüz doğru olacak yargısını etkileyebileceğini nasıl düşünür, j'a da o yargının sen dua etmeden önce verilmış olffuğunu nasıl unutabiiirsin? Ama böyle yapmakla, demek istiyor Alain, «en dine aykırı davranmanın yücelerine çıkıyorsun, çünkü böylece Tanrıyı buyruğuna almak istediğini belli ediyorsun. Oysa biz kimiz ki, dua ederek Tannnın ışine karışalım! Gerçekten de, kişiyi belirleyen bütün örnek davranışlarda, inançla istek çatışması böylesine usdışı bir bileşim icinde bulunur. Eğer o sadece, inanmakla. ya da sadece istemekle kal saydı, ilkinde bir ulu, ikincisinde güçsüz bir yaratık olurdu. Güçsüz olmasına güçsüzdür elbet, buna karşı olcfuğum yok, ama bunu bilmekle yine de tam olarak anlayamayız kişiyi, çünkü ululukla güçsüzlük içiçedir onda. hem kendi zavallılığını bilir, hem de her şeye egemen olmak ister o; zavallılığmda egemenliğini, egemen olduğunda da zavallılığını hazırlar. A Olaylar m: goiraşler İLERLEME ve DUA Melih Cevdet ANDAY ğismez bir yas», duygusuz bir düzen değildir; iyı ki değildir, çunkü daha insanlık yeryüzüne gelmeden önce saptanmış bir yolu, en ufak bir değişiklik umudu olmadan sürüp gitmek, kişinin yaşamını, taşın. varhğmdan ayırt edilemeyecek denll sıkıcı kılardı. rak ortaya çıkıyor. Acsba 8yle mi? Konuyu bir »z daha açalım ve bağclaşmazlar arasında gene bir takım benzerükler bulunduğunu görmeye çalışalım. Dinsel tarih anlayışını, tarihçiler, şu örnekle özetlerler: «Roma tmparatorluğu neden battı? Tann öyle istedi dj ondan.» Oysa bilimsel tarih anlayışı, Roma tmparatorluğunun çöküşüne, bir takım maddesel gelişimleri neden olarak gösterir. Bilindiği gibi, bu maddesel nedenler. üretim araçlarınm değişimi ile, yerinde sayan üretim ilişkilerinin çatışma«,ından dogarlar ve böylece tarihin akışına yolaçarlar. Burada o güçlü anlayışın. giderek tarihin akışını saptayan temel yasaların anlatımına gireceğim sanılmasın, yetmez ona gücüm. Ben sadece, tarihin bir «akış» değil de, bir «ilerleme» olduğu inanışma şöyle ucundan değinmek ve benim gibi Mlişiz lerin ikide bir saplantfıklan bir çıkma7 >HZImın başında ele aldığım konu yönünden <urca lamak istiyorum. «Tarihte ilerleme inancı» ile «Tann inancı» arasında bir karşılaştırma Belki bundan, bakarsınız, koalisyon felsefesi de yararlı çjkar. Su genel inanıştan yola çıkalım; tarihsel dö nemler içinde, «ortaçağ» diye adlandırılan dönemin en geri, giderek «karanlık» bir çağ olarak görülmesi üzerinde duralım. Gerçekten de, çok tanrılı ilkçajŞın sanat ve felsefe alanındaki şaşırtıcı zenginliği yanında, tek tanrılı ortaçağın yasaklar ve darlıklar içind'e bunalmış olan görünümü, böylesine ağır bir suçlamayı hak eder Ilk bakışta. Gerçi ben tam bu kanıda degilimdir, okudukça o çağın nice hayran olunacak yanlarını buluyorum, ama bu ayrıntl simdıkk konumuzun dışmdı kalım. Biz gelellm, ilkçag ile yeni çağlar arasındaki bu dönemin tarihse) ilerleme lçindeki yerine. Bizim gerek ilerlemeden, gerek ortaçağ örneğinde olduğu gibi gertlemeden IÖZ edebilmemİ2 İçin, tarihe bir amaç, bir erek biçmemlz gerekir; çünkü böyle bir amaç olmadan «ilerlemoyi anlamamız olanak dışıdır. Kim koyo*u bu amacı? Turizm Ahlâk Götürür lember sakallı Ticaret Bakanımız Fehlm Adak: .« Turizm ahlâk götürür..» demiş. T Dofru söylemiş. Az buçuk mürekkep yaîamış Mşi, turizmin ahlâk götüreceğini ve ahlâk getireceğini bilir. Turizmin ahlâk alışverişı doguracağını sezmek için mürekkep yalamava da hacet yok. Turistik yerlerdeki yaşamın son yıllardald değişimi meydanda! Çeşitli inançtan, renkten, töreden, Ulkeden nice insan; kızçın ya« ırUnesinde dizdize. burunburuna. kolkola kucak kucağa yaşar; sıcakta pişer, denizde yüzer, gündüz ve Bece naşırneşir olursa, bu kaynaşmadan yepyenl değer yargilan doğar. Gimlülî gazetelerde okuyoruz, frBSstimüz kabanyor. GUney kıyılanmızda neler yetişmiyor ki! Kuşadası donjuanı. Köycefiz kazanovası. Marmaris mavi safcalı... Vaktiyle yalnız kara carsaflann dolaştığı dar kasaba sokaklann'la. mini etekli, bikinili, şortlu, sarışın, esmer, kumral, kızıl; her renkten kızlar delikanhlar. volta atıyorlar kolkola yanak yanaga... Hele biri yan gözle baksm! Kasabalı: Yoooo diyor. ruriste ilişmiyelim! Bu ihtann bir ahlâk anlayışını ve bir çıkar kaygısmı birlilne dile getirdigini unutmıvalım. Eslciden Anadolu'da otelcilik, pansiyonculuk gfbi işlere lyl eözle bakılmazdı; şimdi ulusal eörev sayılıyor otelcilik, pansivonculuk... Rskiden câvura hizmet zfll savılırken, şimdi kalkınma geregi oldu. Bunlar yeni deger yarjnlan, yeni ahl&k anlayışlandır. Temelinde cıkar yasalan yatar. yanl ekonomik neclenler bulunur ahlâk degişiminin... Zaten ahlâk «zamana zemine» eöre biçim alır. Bir vakitler dört kadmla evlenmek şeriatm eroriyken şimdi Ceaa Kanunu yasağıdır. Bir vakitler vüzü açık gezmek namussuzhiK iken şimdi bikiniyle eüneşe serilmek vadırganmıyor. Çeşitli toplumlann, çesitli sınıflann. çeşitli ahlftk kurallan vardır. Bir jrüney kasabasında çeşitli ahlâk kurallannın bulusrnası, ekose bir kumaşta renklerin birbirine geçmesi eibidir. Bukalemtintl ekose kumaşm üstüne koymuşlar. şaşırmış. 1974 yazında Akdeniz'in turistik kasabasında ahlftk anlayışını tncelemeye (ririşen kişi, ekose kumaş üstüne bıratalms bukalemuna d«necektir. Ne var ki bu çeşitli anlayışlar ve kurallar püneş altındaki asfalt gibi yumuşayacak zamarüa, eski değer yarsnlan insan bedeninden ter gibi sızacak, ve ıhk denizlerde yeni ufuklara kulaç aUcak yeni kuşaklar... Binlerce yıldan beri Anadolu'dan ayn bir oluşumda biçimlenen kıyı siteleri, Yirminci Yüzyü turizm endüstrisirün potasında eriyecek... Sanayi toplumunun zengin insam, kuzey yanm ktlresinde kursuni bir gök altında yaştyor. Bu yaratık san RÜnesin ültraviyolesine, mavi denizin iyotuna hasrettir. Yok«ul toplumun fakir insanı da Güneyin san sıcaftında kavruluyor. Zengin kuzey. fakir güneyi hizmetine koşturmaktadır turizm denen hikftyede... îşTimizi Avrupa endüstrisinin ikinci sınıf hizmetinde çahştıran Batılı. Akdeniz'e inecek, kasabalıvı da hizmetine koşacsk... Işçimiz eurbette döviz saglamara çabalayacak, kasabph burada... Bu düzenin bir ekonomik kuralı olduğu gibi. bir ahlâk anlayışı da elbet vardır. tyi midir. kötü müdür bu ahlâk anlayışı? Bilimde iyikötü yok, olgu vardır. Türkiye'nin bugtlnkü oltrusu turizm tse, turizm hem ahlâk getirecek, hem ahlâk götürecektir. Yeryüzünde hangi ticaret aJısverisi, ahlftk alısverişırıe yol açmamış ki!... Çember sakallı Ticaret Bakanımız Fehim Adak'ın: « Turizm ahlâk götürür..» sOzü bu bakımdan doftrudur. F«him Adak. ilk sakallı Bakanımızdır. îlericiligi berber dükkânınd traş sayanlar için önemlidir sakallı Ticaret Bakanmın... Biz ise merakla bekliyoruz; sakalını çıkarcüann eline verecek mi, vermiyecek; mi? diye. İki Dua Tarihin bSyleslne genel ve uzak bir stnacl olduğu (Doğa'nın insan için bir amaç taşıdığı) şimdiye değin söylenmediğine göre, ilerleme ya da gerileme kavramlarınm gününe gör* değerlendirilmesi serekir Gerçekten de, eski çajlar üstüne bilgilerimiz arttıkça ve yenilendikçe, o kavramlarda riüzeltmeler vapmak zorunu ortaya çıkıyor. Ama biz bunu bir yana bırakarak, (tarihte olmasa bile) konumuzda Uerlemeye ba kalım. Saltık (mutlak) bir istemin (iradenin) buyrugu olduğunu söylemesek de, tarihe böyle bir amaç kondurmuş oldujîumuz su götürmez. Kesin mi, yoksa belirsiz bir amaç mı? Bu »oru karşısınd'akl durumumuzu, «dua» eden inanınn durumuna henzetmek elbette yaniıj olacak. Çünkü bilimsel bir düsün ile dinsel bir inanç prasında hiçbir benzerlik olamaz. Ama Alain'in dediğine göre, «dua» da dine aykırıdır Tanrının saltık istemi yerine, tarihin saltık amacını koyduiumuzda. kisi dışındaki bu inancın, nesnel gerçeğin anlatımı olan tarih görüşüne aykı rı düşmesi olasılığı belirmiyor mu? Ama nesnel gerçeğin yapımcısı insandır denirse, buna karşı «dua»nın da sanıldljh katfar edilgen bir iş olma dığı ileri «ürülebiHr. Çünkü o da bir niyettir ve bütün niyetler gihi kişiyi etken kılar. Bu ikl karsıtı söyie birlestirsek, daha iyi olmaz mı? Belli bir geleceği birlikte gerçekleştir mek isteyen iki yandan biri dua eder, öteki ülkülerken «ralarında İlericilik eericilik bakımından ayrırn olmadıgı (öylendiğin* göre bize değişik tutumlar gibi telen bu görünüm, Tannnın ve tarihin saltık istemlerindeki benzer liğir» birbirine yansımasından başka bir sey değildir Nasıl olsa olacak olana inanmak. Tarih anlayışımızı sıkı bir elejtiriden geçirmezsek, «kendiliğinden» olusacak bir geleceği beklemek yanında, onu «dua» ile olusturmak inancı daha ağır baıar. Çünkü beklemektense dua etmek yejdlr. Bağdaşmazlar Arasında Büyük dinlerde, bağnaz inanç yanında, sev gi Tanrısını öne çıkaran anlayışın nedeni burada aransa gerektir. Kurduğu düzen kesenkes olmayan, dinleyen ve acıyan bir Tanrı. Yagmur duasına çıkılması, zorunluluğa az da olsa boş verildiğini göstermez mt? Alain şunu da ekliyor: «Ben kendi hesabıma din duygusunun, var olan şeyi sevmekten ibaret olduğuna inanıyorum. Ama \rar olan şey sevilmeye lâyık mıdır? Elbette değildir.» Bizim yeni koalisyon hükümetimizin ku rulmasından beri daha sık ortaya atılar» bir anlayışa göre, ilericilik ve gericilik kavramları arasındaki çatışma, yıllardan beri yanlış belletüciiği üzere, dinlilikle lâyiklik arasında değildir, anamal düzeni ile, emek düzeni arasmdadır. Ben de bu kanldayım. Gerçekleri her zaman bir takım ideolojilerle gözden ırak tutmaya çalıştıkları için, burada rfa. dinl bir ideoloji niteliği ile öne sürüp gerçek çatışmamn biçimini değiştirmek niyetini güdenler olmuştur. Öyle ki, bu yüzden din. var olanı korumakla görevli kılınmıştır. Oysa onda bir de «dua» olduğu, demek ki var olanın değiştirilmesi lsteğinin bulunduğu atlanmıştır. Gel gör ki, bu kez de, «dua» bilimsel gerçekler ve inanışlarla bağdaşmaz ola Bence Tannya gerçekten inananlar, dünya lşlerinden ellerini eteklerini çekmiş olanlar, bütün vakitlerini dua ile geçirenlerdir. Mevlâna, dua etmekten, aylarca yemek yemeği unuturmuş. Eyleme geçip, demek ki yaşam savaşımına girip arada bir dua etmek, Tanrıyı yardımeı rîurumuna sokmak olur ki, bu da onun yüceliği ile bağrfaşır bir anlayiş değildir. Sonra düşünmeli ki, milyarlarca kulun çeşitli ve karşıt yönlerden yüze çıkan, göklere yükselen dilekleri, ister istemez bir ölçü içinde gözönüne alınacak ve doğru ya da yanlış olduklarına jcöre bir yargıya bağlanacaktır. Bu da, bizim dileklerimiz dışında bir doğru yanlış ölçüsü, demek Tannsal bir adalet bulunduğunu gösterir ki, yeryüzü mahkemesinde blle pek geçerli olmayan «acıma»nın orada bir yeri bulunduğunu düşünmek, saltık (mutlak) gerçeği küçümsemek anlamına gelir. Buna karşın, kişi, böylesine saltık bir gerçeğin bile yumuşayacağına inanmakla, evrenin değişmez yasalarla değil de, biraz isteğe, biraz da Tastlantıya bağlı, esnek bir düzenle yönetildiğine güvenini göstermiş olmaktadır. Başka bir deyişle, Tanrı de BİR RESME BAKARKEN.. OKTAY AKBAL Evet Hayır ABD ve HALKÇI HÜKÜMETLER ile Türkiye arasmdaki ilışkiler nedeniyle, müttefikimiz yetkililerinin ve hatta başhas ekimini denetleme adı altında ülkemıze kadar gelen «yetkisizlerinin» soz ve davramşlarını, izlemede yarar umuyoruz. Işte bu yazımızla bir yetkilinin, Türkiye ile ilgili bir demecine, basında yer alan fakat gerekli ilgiyi görmeyen bir demecine eğilmek istiyoruz. «ABD Türkiyeye karşı sorumluluğunu yerine getirmeğe devam edecek» böyle diyor ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Joseph J. Sisco. Bu demece kadar dostumu zun son günlerde bizim için ne düşündüğü bilinmiyordu. Gerçekten merak içindeydik. Bu demeç merakımızı giderdi ama, doğrusu kuşkumuzu çoğalttı. Çünkü ABD ne zaman, hangi ülkeye karşı sorumluluğunu hatırlasa, sonuç o ülke aleyhine olmuştur. * Kuşkulanmakta da haksız sapyümayız. Bu demecin. ardından, haşhaş ekimini bahane ederek, iki Amerikan Temsilcüer Meclisi Üyesi geldi Türkiyeye. Onların iyi kabul görmeden dönüşlerini ise, Barzani'nin veni ataklan, Türk Yunan ilişkilerinin yeni bir döneme girişi, Ege denizindekl oyunlar izledi. Ve bir kez daha gördük böylece, ABD'nin bize karşı sorumluluğunn ne denli yerine getirdiğini. Ama demecin anlatmak istediklerinin hepsi bu kadar mı acaba? Onu btlmiyoruz ve bu neden le de «Joseph Sisco ne demek istiyor» diye kendi kendimize soruyor ve endişelerimizi gizleyemi yoruz. Demeç, Milliyet gazetesinin Amerika muhabiri. tarafından yazılı olarak alınmıştır. Demeçten öğrendiğimize göre, «ABD Türkiye'ye olan savunma taahhüdünü yerine getirmektedir ve bunda da devam edecektir. Birleşik Amerika Hükümeti gibi, Türk Hükümetinin de Amerikan asker lerinin Türkiyede mevcut olmasının gerektiğine inandığını ümit etmekteyiz» demektedir, J. Sisco. Burada küçük gibi görünen, ama aslında büyük bir noktaya ABOİ 8 ir resim: karyolaya kelepçelenmiş bir genç adam... tnsanlar kınıksarlar, ahşırlar herşeye. Bir zamanlar böyle bir olay üzüntüler yaratırdı, yankjlar uyandınrdı. Şimdi bakıp geçiyoruz. Neler neler yazılıyor, insanlan bir nesne yerine koyan işkence öyküleri, anılar, itiraflar... Sahnelerde bile işkence gösterileri yapılıyor. Kımse saşmıyor, karşı koymuyor, «böyle şey olamaz» demiyor! Bir nastayı karyolasuıa «incirle, kelepçeyle, elinden, kolundan, öacağından bağlamak ne demektir! Uygar bir toplumda raşadığımızın kanıtıdır, o kadar. İstediğimız kadar fikir, düşünce özgürlügü övücüsü olalım. Böyle b'r grfrç?k varsa içinde yaşadıgımız toplumda, bütün bu sözler uçup gider havaya! Gazetelerde, dergilerde basılan o resim onun gibi resimler kalakalır, genç bir adam yatagına bağlanmıştır, hem de hasta bir insan... 18. y.y. düşünürlerinden Baron D'Holbach «Sağduyu» adlı kitabında şöyle der: «Bir kitaba ancak başka bir kitapla yanıt verilir, hapislerle, işkencelerle değil. Bunlarla siz ancak o insanı yok edebjlirsiniz, dayandığı doğrulan yo)c edemezsiniz.s'Geriç" bir msarıı alıp tutıhöülar evtne koymak, işkeneelerle bir takım itiraflar yapmaya zorlamak onun kafasındaki inancı, düşünceyi yok edemez, çogunlukla büsbütün guçlendirir. Sakat kalan, hastalanan, yaşamı süresince o sakatlıfın. o hastalıgın etkisini, izlerini taşıyacak olan gençlerle, insanlarla karsılaşırsmız, bir deniz daigası gibi geçmiştir biltün bu olaylar üzerlerinden, sabun köpükleri gibi sönüp gidecektir çirkin anılar... Kafamıza şunu koyalım; gençlere anlayışlı davranmak gerek, baskıyla, işkenceyle, dayakla. h*pisle «kafa» degiştirllemez, sorunlar ortadan kaldırılamaz, gcıçenier yok oımaz. Resimdeki. yatağa bağlı genç ne yapmış, suçu nedir Dilmıyorum. Kapatılan bir sosyalist partinin üyesiymış. Matıkum olmu?. hastalanmış, hastaneye getirilmiş. Kaçmasın diye de karyolasuıa kelepçelenmiş. Hasta hasta kalkıp kaçacak, nereye kaçacak, nasıl kaçacak, kaçacak da ne olacak? Hangi uygar ülkede hasta bir mahkumun karyolasına kelepçelenCiği göriilmüştür? AMERİKAN DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI JOSEPH J. SİSCO'NUN DEMECt. ÇOK DtKKATE DEĞERDÎR VE GEÇMİŞİN BÎR TAKIM ACI OLAYLARINI HATIRLATMAKTADIR. M. Emin DEĞER EM. HAK. ALB. MSB. ESKİ HUKUK MÜŞAVİEİ dikkatleri çekelim: «ABD Türkiye'ye karşı sorumluluğunu yerine getirecektir» ama «Türk Hüküme tinin ABD askerlerinin Türkiye'de bulunmasınm gerekliğine inandığından kuşkuludur» Joseph J. Sisco; «Ümjt etmekteyiz» sözleriyle bu kuşkusunu açıkhyor. «Hukümett«n. ümidinda kuşkuludur» ama Türkiye'ye karşı sorumlulugu devam ediyor!... Hatırlananlar Bu sözler ister istemez on yü öncesine çağrışım yaptı. Johnson'un mektubunu ansıdık, bu sözleri okuduktan sonra. însan ister istemez 1964 yılını, ve ocalt 1966 tarihinde açıklanan Johnson'un ünlü mektubunu hatırlıyor! İnsan ister istemez «Yeni bir dünya kurulur, Türkiye bu dünyada yerini bulur» diyen Inönü'nün, bu sözleri söyledikten sonra iki kez Başbakanlıktan düşürülüşünü anımsıyor. Ve hemen arkasından, Johnson'la birlikte çekilmiş fotoğraflan ile Türk kamuoyuna tanrtılan bir politikacının Başbakanlıgını, 1965'lerden 1971'lere giden yolda ClA'nm oyunlannı düşünüyor. 1965lerden 12 mart 1971'e giden yolda, ABD emperyalizminin oyunlanna gelen Türk devriminin karşısma, 12 martla birlikte dikılen karşı devrimci görüşün, CIA taraiından planlandığı gerçeği gün ışıgına çıkmıştır artık. Bunalımh dönemlerde olur böyle işler. Ama şimdi sosytl demokrat efilimde, insan haklanna saygılı bir iıctiaar var isbasında. Yine de böyle yanlıs işlemler oluyor. Bir mahkumu tutuklare^'inden hastaneye getiren her jandarmanın, her ııgili memurun davranışından iktidardaki politikacılan sorumlu tutmak ne denli doğrudur, bilemem. Alışmışlar bir kez, mahkümlara kelepçe takılır. hasta olsalar da bu teabır ıhmai edilmez: Büyükleri sorumlu tutar sonra onlan. Bir lıaftayı yatağma kelepçelemenin çirkinliğini bilemez, düşünemezl<îr onlar. Hükümete düsen, böyle insanlıkdışı davranışîarın yanlış. çağdışı şeyler olduğunu duyurmaktır. Nitekim o resmin bir gazetede yayımlanmasındaa bir gün sonra ilsiliıeı ou duruma son verdirmişleıdir. Demek ki oluyormuş, demek ki yatağına kelepçelenmeyen bir mahkum kaçmıyorrnuş' Çağdışı işlemler bu ülkede yürilrlükten kaltanalı artiK Ama bu. iyiniyetli bir Başbakanın, böyle davranış'îın çirkin bulari bir iktidarın işbaşına gelmeslyle olmuyor. hemencec,k gerçekleşmiyor. Hem niye saklamalı iktidar olmak başke şev, hükUmet kurmak büsbütün başka! Bir insaıı Bavba<an olabilir de iktidarda olamaz yine de. İktidar bir kadro işidir. A'dan Zye dek devlet mekanizmasına, devlet örgütlerine, vasalanna. alışkanlıklanna egemen olmak, kendi çizgisine getirmektır hepsini... Bakan başka düşüncededir, ama o Bakanlığın ılerı noktaları, kavşaKları o Bakana ters düşen kişilerin ehnde! O zaman işler yürümez yukardan gelen istekler. bcyruklar yanlış anlaşılır, ters uygulanır. Hele aylar geçip de bu tutum, bu gidiş bir türlü değişmezse herşey yeıinde sayaı, giderek eskisinden beter olur. Yatagına kelepçelenen hasta mahkum olayı bir Kez daha bu gerçekleri hatırlattı bana. O kadar işte... Bu ışıkta göreceğimiz belge ünlü Dickson raporudur. Açıklandığında ihanet belgesi olarak nitelenen bu raporu, bugün; Türk Devrim aşamasında çok önemli bir duraklama hatta geriye dönüş noktası olan.^2;ı Mart'ın tüm uygulamalannı gördükten sonra, rîe yazıft Ifl göröükten sonra, daha iyi değerlendirebiliyorui. Joseph Sisco'hun demeci.lster istemez Johnson'un mektubunu anımsatıyor. Mektupla demeç arasında üslup farkı dışında bir hayli ortak noktalar var. Mektubun kendi deyimi ile «pek fazla sert» sözleri arasında dostumuz bu ülkenin Millî Kahrtunanı olan Başbakanına, her türlü politik nezaketi çiğneyerek. «sizin güvenlik ve refahınız Amerika halkı için ciddi bir alâka mevzuu olagelmiç ve bu alâkamız en pratik şekilde ifadesini bulmuştur» diyordu. Mekrubunda aynca; ulusal çıkarlanmızı, ancak Amerika Hükümetinin iznini alarak, kovalıyabileceğimizi belirten Bay Johnson. «aksi halde» vanl izin almadan hareketiniz sonucu, «Bir Sovyet müdahalesine karşı Türkiye'yi savunma yükümlülüğıimüz olup olmadığını düşünmek fırsatmı bulmamış olduğunu» hatırlatıyordu Sayın Inönü'ye. Bu mektubun ağır Uslübu üzerine, Inönü'nün; «Yeni bir dünya kurulur, Türkiye bu dünyada yerini bulur» söslerinin altında; Atatürk'ün «Tam Bağımsızlık» ilkesinin uygulanmasını, kendisi için tehlike sayan ABD emperyalizmi, hemen tedbirlerinl almayı başardı. ABD Halkçı Girişimlere Karşıdır Bu taktik eksiksiz uygulanmıştır. Biz 12 Mart müdahalesine kadar, bu çok önemli belgeyi değerlendiremedik. Eğer zamanm da değerlervdirmiş ve gerekli tedbirleri almış olsaychk, karşı devrimin baskınına uğramazdık. Bize göre bu baskın hâlâ kalkmış değildir. Onun için 12 Mart ı Türk Devrimine ters ve Kemalist eylemin tasfiyesl amactna yönelik dönem olarak niteliyoruz ve hâlâ süren 12 Mart ortamının. halkçı, halkın yanında ve halkın özlemlerine cevap vereceğini söyleyen yeni iktidara da etkili olmasından kuşku duyuyoruz. lzmit Darıca Bayramoğlu sahil mahallesi yanında Genel Müdürlüğümüzce inşı ettirilen Tatil K8yü lşletilmek üzere kiraya venlecektir. Bu işe ait ihale dosyası Ankara'da T.C. Emekli S«ndığı Genel Müdürlüğünden (Genel Muhasebe Müdürlüğü ödeme Servisi) Istanbul'da Emekli Sandığı tstanbul Irttbat Müdürlüğünden (Sirkeci Mimar Kemalettin Caddesi Nurhan) iş saatleri dahilinde 5, Ti» mukabilinde temin edilebilir. Teklif verme müddeti 27.4.1974 Cumarteıi günfl laat 12.00'ye kadardır. Sandık lhaleyl yapıp yaptnamıkta ve dıledlğin» yapmakta serbesttir. (Basm 13449) 3101 T. C. EMEKLİ SANDIĞ1NA AİT KİRALIK TATİL KÖYÜ Dickson Raporu ve 12 Mart Sonraki gelişmeler biliniyor. Mektuba gösterilen bu haklı ve sert tepki, iktidarın Amerikaya yatkın bir gruba. geçmesıne yol açtı. İktidar değişikliğiyle birlikte yeni iktidara, taktik bil giler de verilmeye başlandı. İşte Temmuz 1966'da Türk kamuoyuna, Tabii Senatör Sayın TUNÇKANAT tarafından açıklanan Dickson Raporu, yeni iktidarın, dostumuz ABD ile birlikte uygulayacağı taktiğin ana çizgilerini göstermekteydi. Çünkü ABD emperyalizmine göre, Detnokratik akımlar ve reform hareketi biçiroJerınde de olsa soaucu, halkın bilinçlenmesine yönelik her hareket ABD'ye karşıdır ve O'nun için tehdittir. «Tehditler içerden yapılmak istenen değiştirme ve dönüjünüerdir. V* bunlar maskeli saldırılardır» Bazı çevrelerin yeterli bulma dığı, fakat özünde, halkın özlem lerine cevap arayan, özgürlükçü demokrasinin kurallannı uygulamayı vaad eden hükümetin programındaki HALKÇI GtRtŞlMLER, toplumu çağdaşlaşma özlemı yönünde ve Anayasa doâ rultusunda, Atatürk'ün gösterdiği hedefe ulaştıracak atılımlardır. Türk devriminin reform cu atılımlarla yürütülmesidir. Bunları Rockefeller grubunun raporundaki ilkelerle değerlendirdiğimizde, program amaçladığı sonuçlar bakımından ABD emperyalizmi için «MASKELİ SALDIRIDIR ve TEHDÎTTİR> 19601965 Türkiyesinin reform cu ortamını kendisi için tehdit sayan ve bize karşı sorumluluğunu JOHNSON'un mektubuyle hatırlatan ABD'nin, bugün, halkın umudu olan hükümetimizin (örüslerini de değerlendirirken kendisi için tehdit saydığı noktalar görüp görmediğini merak ediyoruz. Bunun için Joseph Sisco'nun, «ABD. Türkiye ye karşı sorumluluğunu yerine getirmeye devam erfecek» şeklindeki sözlerinin altındaki ger çek, gecmişin çok acı deneylerinin ısığı altında yorumlanmah diyoruz. Hele demecin hemen ardından gelişen olaylar dizisi; Barzaninin oyunları, Kıbns'taki ve Yu nanistan'daki gelismelerle ortaya çıkan durum Ege Dentzinm statüsü gibi sorunların ortaya çıtaşı, demece karşı duyduğu muz kuşkunun boş olmadığını gösteriyor. «ABD, sorumluluğunu gösteriyor» diyoruz. Onun için, yeniden oyuna gelmemek, halkın bu yeni umudunu tekrar emperyalizmle birlik olan KAR ŞI DEVRÎMCİLER elinde boğdurmamak için cfikkatli olmalıyız. ABD Türkiye'y» karşı corum luluğunu daha nasıl yerine getirecek diyelim ve lzleyellm ola caklan. Ama uyanık, dikkatli ve tedbirU. ^IIUIIIIIIIIUIIIIIIIİİIIIIIİİİIIIIIUIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIHIUIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIUUIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIU I | RIFAT ILGAZ Ç I ' K T I 1 İ i § = Karartma Geceleri ( Dağıtım: Toplumcn Yayın Birlifi Nuruosmaniye Cad. No: 9 Yavuz Apt. Cağaloğlu ş = (Cumhuriyet: 3108) iiHilııııınııııııııııııııııııııııııııııııııııınıııııınııııııııııııııııııııınııııııııııııııııııııııııııınııııııııııımıiHiıııiıl Î.Î.T.f. Akademisi Şişli İktisadî ve Ticarî İlimler Yüksek Okulu Müdürlüğünden Okulumuzda açık bulunan Iktisat, Matematik ve Muhasebe dersleri asistanlıklarına 1472 Sayılı Kanun hükümleri uyarınca asistan alınacaktır. tsteklüerin şartları öğrenmek üzere 1 Mayıs 1974 tarihine kadar okul müdürlüğüne müracaatları duyurulur. (Basın 13904) 3107 KÎRALIK Sahil yolunda Lokal Bakırköy Sakızağacı Mahallesi Taşhan Caddesi No: 82/84 Deniz manzaralı sahibi cliyle devren kiralıktır. Telefon: 71 15 96 Saat: 13 14 arası (Cumhuriyet 3116 Istanbul Sanayi Odasından 29. Kota Tahsisli tthal Malları Listesinde kayıtlı Serbest Sanayici Kotalanndan talepte bulunacak 17 ılâ 102572 sicil numarah üyelerimizin 15 • 22 Nisan 1974; 102572 ve daha yukarı sicil numarah üyelerimiziu ise 24 • 30 Nisan 1974 tarihlerj arasıncîa Odamıza mürcaat edebilecekleri 10/4/1974 tarih ve 7392/73 sayılı Geneigemizle duyurulmuştu. Bakanlık taümatına göre 30/4/1974 tarihinden sonra müracaat kabul edilmiyeceğinden (konunun önemine binaen ve üyelerimizin mağduriyetini önlemek üzere) keyfiyet bir kez daha duyurulur. (Basın 13951) 3117 Etibank Genel Müdürlüğünden Civa Fabrikası Kondenser l Grubu yaptırılacaktır u • g B • 2 • • Halıköy Civa Jşletmeleri için A1SI316 paslanmaz çelikten argon kaynağı ile yaptırılacak kondenser grubu imalat ve montajı ışi teklif alma suretiyle ihaleye çıkarılmıştır. 1) İhale 315.1974 günü laat 15.00'de Etibank Genel Müdürlüğünde yapılacaktır. 2) Bu işin geçici teminatl 150.000 TL. (Yüzellibin) dir. 3) Isteklilerde aranan şartlar şunlardır. 1. fhaleye girmek için yeterlik belgesi almış olmalan 2. a) îstekli bir şahıs ise, Ticaret Odasına kayıtlı buluıy dujuna dair senesi içinde alınmış bir vesika vermesı. b) Îstekli şirket ise, Idare Merkezlnin bulunduğu mahallir» mahkemesinden veya sicilin kayıtlı bulunduğu Tiearet Odasından veya sair resmi makamdan şirketin »icile kayıtlı ve halen faalîyette olduguna dair bir vesika vexmesi. 3. Atelyeti bulunması, 4. En az bir yıldır argon kaynajh İle paslanmaz çelik işlerı yaptığını belgelerle tevsik etmesi, 5. Bu veya benzeri işleri yapmıs ve eksiksiz teslim ttmiş bulunduğuna dair belge vermesı, 4) Yeterlik belgesi İçin son müracaat tarihi 30.4.1974 Sah günü mesai saati sonuna kadardır. Bu belgeler 205.1974 gününden itlbaren Bankamız ProjeTesis Dairesi Başkanlıjından verilecektir. 5) îhaleye iştirak için tekür slmt sartnamesi ve eklerinln satın alınması şart olup dosyalar istekliye 500, TL. mukabilinde verilecektir. 6) Bankamız 2490 sayılı kanun» »abı defiüdir (Basın: 13785) 3103 25 NısanSmav gunu (300 4 Mayıs Sınav gunü(265 6 Mayıs Sınav gunu( 150 10 MayısSınav günü ( 2 4 0 SON DEVRELER saat saat saat saat KAYITLAR DEVAM ETMEKTEDIR j ÜNİVERSİTEYE GİRİŞTE dersanesı •••••• •••••• •••••••••••••••••••••••••••«••••••••••••••ü Istanbul Selimiye Hay van Sağlığı Memurları s Okulu MüdürlüSttnden Onsi Ekmek Kuru erzak Miktan 25.000 adet 17 kalem Mnhammen Bedeli Llrm Kr. 25000. 00 44425. 00 Geçici Temtnatı Lira Kr. 1875. 00 3332. 00 thalenln Günö 25.4J974 25.4.1974 Saati 11.00 11.30 Kapaiı earf Kapalı zart J • • • • J • • I Okulumuzun 1974 mall yılı thtiyacı bulunan yukarda vazılı gıda maddeleri hlzalannda gösterilen gün ve saatlerde kapaü rart usuiü İle eksiltmeye Konulmuştur. 3 Buna ait eksütme şartnameleri, ber alin mesai gün ve saatlerinde Okul MUdUrlüğünde, Ankara ve tzmlr Vetertner îşleri MUdUrltlRlerinde eörUJebllir. 3 îsteklilerin 1974 yılı Tiearet Odası belgesi. ner grup içtn ayn geçici temirmt ve teklif mektuplannı, İhale saatinden bir saat evveilne kadar komisyona vermeleri gerektir. 4 İhale Osküdar Halk Caddes) No: 13 de Istanbul 2. sayılı Okullar Saymanlıgı Dlnasında S&tuıalma Komlsyonunc* yapılacaktır. Postada vâki geclkmeler dikkate alınmaz. SABAH ) OĞLE ) AKSAM) SABAH beyazıt ist tel 2740 92 (Sonuc 4S1) 3095 » • • • • • • • • « ••• •««• •• • • • • • • • • • • •• » « • ««« • « • • i •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••ı ••••••«•! (Bıtm 12945) 3100