01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHUKÎYET 31 Arc>Mç 1974 ABDULCANBAZ 'ÛBfLtyiM. 0u tyDE ÎOPLAtfıYOi*. BfniM AŞK DA GEZER 14 Birden diklestl: , . . Sen kim oluyorsun benl ldare edecekî İdare etmiyonım. Ediyorsun, billjcnmı, Kaya gelmeyecrtl Inan ki .. Bitt; artık, bitîi, gelmeyeceki Sacide geldı. Koîuyla sırtından doladı Belkıs'ı Yanağından öptü: Beîkom. hayatun, sultanım... Belkıs sılkindi: Bırak benı... Bırak beni... Ben Sacide Ablan. Bir tanem, tarryor musun abla.ni'> Kimseyı lormıyorum. öyleyse? TJzatma da söyle? Hadı gır koluma. Yukanda odanda konuOktay Irmak yanlanndan geçerken Belkı«'a bakarak hafifçe mınldandı: Çocuklar burada oyalanmaym artık... Ekrem üzgündu. Belkıs'a eğildi: * Duydun mu? Sacide karşıhk verdı: Duydu. Sen bana bırak onu ., Direnmesı tarıldı Belkıs'ın Oh çok sarhosum. kusuruma bakmayın..; Zarar yok guzelım... Çok lyısınii ikınız de... Ekrem koluna g:rdı: Sen de oylesin... Sacide ıle Ekrem'ın kollannrîa otelın girişine doğru yurudu. SaCıde, boş eliyle saçlarıru gerıye atıp, yanağır.dan optu onun: Fir saat ııyursan bır şe\ ın kalmaz. Pekı sen yatır benı . Oktay otele gırmeden once Bulent ile Ergun'un onünde durdu. EUerıni sıktı: özur dılerim ağabey! Gorüyorsunu» durumumuzu... Tabıi, dedi Bulent. Hep başımıza gelen «eyler. Oktay derin bir soluk aldı. Ellerıcl yana açtı: ^ ' "":,.„ " ^s*i. <f "*"H: "Eh, Myte 4steJ Ergun'a dondu: Eız nasılsıruz Ergun Bey? Tesekkür ederim. Alnı ter ıçındeyrh llk gördükleri andan berı kendısine ayak uyduran, o yurüvunce yuruyen o durunca duran biri vardı yanmda. Tiyatroculann her gittikleri yerde buldukları cmsten bir dost. Ortaya yakın kısa boylu, yuzunu bırkaç gün gönnesenız kolaylıkla an=ıvamıyacağınıı bıri. Adam, Oktay'ın bır sağına bır soluna geçiyor, îzmir, otel, tıvatroların gorduğü ilgl, bilet satışları üstüne her aklına gelen sözü yetiştiriyordu. «Sıcaklar yavaş yavaş kınlıyor>, «Oteliniz ben. ce tzmir'ın en ıyi otelidır», «Biletlerinızin yansı sımriıden satıldı.... gibi. Adamı Bülentle tanıştırdıktan sonra. Ergun'a: Sız Iımır'rfen tanışıyorsunuz her halde? dedı. Hayır. Nasü olur' Izmir'de böyle birbirinden habersiz iki dost? Öylesıne görkemll bir se» tonu el devi Yazan: Necati CUMALI nlmlerlyle konuşuyordu kl, «Al tana, bu da kr«l!> diy» geçırdi Ergun içinden. öyleyse tanıjtırayım sızı... Selihattin'di ıdamın adı. Gerçekte iklsl de bıliyorlardı birbirlerinın isimleritıl. Üçuncu sınıf bir gazeteciydı. Tam bir taşra edebijatçısıydı adam. BirUkım berbat çiirler, sarkı gufteleri yazar, sonra da bu şiirlerl bestecilerine gonderirdi. Allah bilir hiçbir yayınevinin basmaya yanajmadığı bir ikl rotnanı vardı cekmecesinde Siyasal iktidar temsileileriyle daima iyi geçinir, onların yaklnı, sanat alanmda danışmam gibi gösterirdi kendini. Bu ttirlü taşrah şairlerin kendilerine 6z> gü bir hastalıklan vardır. Dışardan, dah« büyük kenüerden gelen bütün ünlü sanatçıların yakınlığını kendı tekellerinde tutmak isterler. Bu türlü yakınlıklann kişisel önemlerini arttırtfığı kamsındadırlar çevrelerinde. Selâhattin Adalı da, simdi Oktay Irmakla konu>surken, öbür sanatçılarla el sıkışırken, minibus şoforüne, otel adamlarma onların ltteklenni duyurmakta aracı oluyor, otelin önundeki merakh kalabalığına olsun kendinl gostermekten zevk duyuyordu. Ergun'un sa. natçılardan görduğü esıt yakınlık ıse rahatStz ediyordu onu. Yapmacıkh bir incelikle el sıkı$tılar. Ama karşılaştıkları yerde Ergun yıne başını çevirecekti adamı gdrmemek için. Oktay: Eh, dedi, buyurun lçerde hep birhkta bır ley ıçelim .. Teşekkur ettıler. Yerleşmelerınden »onra. vakit bakımmd'an rahat olacaklan bir gune kalmasını ıstedıler bu çağnnın, Oktay ellerını sıktı: övleyse bize müsaade... Bulent: Rahatınıza bakın, dedi. Oktay, Sel&hattin Adalı'sra yol gSsterdi: Buyurun. Adalı, zıplayarak geri çekildl: Rica ederim önce siz... Oktay, (eşekkur ederek yürudy gerı dondu: Oyuna beklıyoruz tabiî .. Bulent. Kuşad8sı'na dönecegini soylemeyl Kereksiz görerek ctnşallah» dedi. Ergun, gelecejıni soyledi. Haluk hâlâ aynlamıyordu yanlanndan. Otelin onünde kalan tek ojoıncu oydu. Bır dakika içerde bekleyın benl, dedi. Bavulumu odama bırakrp ineyım Haluk'la bırlikte otele gırdJİer. Holde îhsan onlara katüdı. Belkıs. Ekrem ıle Sacide'nin arasmda, asan.«>örün kaD'Sı bnünaeyai h»nüz. Kahri*nın asansörün dugmesindeydi eli. Bavullann arasmda asansörün gelmesini bekliyorlardı. Ergun. Çehov'un «Martı»'sında Nina'yı oynadığı yıldan ansıyordu Belkıs'ı. Vücut yapısı pek defismemişti. O ddneminde de böyle rüzgftra kapılsa uçacak gıb: inceciktı En azından üç yüz yıllık firuze mavisinde iri gözlerl, ucu hafif havaya kaltak burnu, çıkık elmacık kemikleri, uzun bojTiu. sert çizgıli etlı dudaklan, dalgalı gür siyah saçlan ile degişik bir güzelligı vardı. (Devamı var) AMERİKA NOTLARI Röportaj: ERGUN BALCI Fotoğraf: ARA GÜLER Che Guevara, caz ve dinî âyin Saa Francıscoda gezi programı müdürU «Yann pazar, ıstersenız Gl.de Memorıal Kılisesındeki âyine gidin. llginç bulabilirsınız» dedıgınde. «Tabıi çok ıyi olur» dıye cevap verdım. Verdim ama oteldekl konforlu odarnda kahvaltı edıp, renkli televizyon seyretmek varken, sabahın saat 10'unda kiliseye âyin izlemeye gıtmek hiç de ılginç gelmemişti doğrusu. Ne var kı, kişl yabancı bir ülkede Kendini bırakıp şoyle bir rahat etlemi|&M|fJWM4Mt>i4a$t pOBÜMlvOtursa, belki yem birşey gbrürüm, yenı bırşey bğrenırım düsüncesi aklından çıkmıyor. Ertesi gün ona beş kala bana venlen adresle kıiisenin kapısındaydım. Ancak burası Küiseden baska her şeye benziyordu îçerde zenci, beyaz, yaşh, çenç, zengin, fakir ytlzlerce insan.. Son derece şık giyınmış, beyaz kadınlar, ayağına lâstik ayakkabı, bacagına bır bluejean geçirmış zencıler, ya da saçı sakalı bırbirine karışmış nıppyler ,an yana oturuyorlar. Sıralarda ycr bulamayanlar ayakta duruyorlar ya da içeri giriş kapisinın basamaklanna çökmüşler. Kapınm tam karşısındakı duvarda Che Guevara'nın koca bır r esmı asılı. Yan duvarlardan oırınde de HoŞıMinh'in fotoğrafı ve al tında «Kalbimiz yiğit Vıetnam halkı iledir» yazısı. On tarafta sahne gıbı yuksek bir yerde de zenci ve beyazlardan oluşan bır orkestra... Yanımda duran gençce bir bayana döndüm. «Affedersınız Glide Memorıal Kilisesi burası mı?» «Evet» diyor. v «Yanlış saatte gelmişim çsliba. Dinî âyin seyretmek istiyordum. Goninüşe göre burada konscr ve rilecek.» «Hayır. Dinl âyin bırKaç dakıkaya kadar başlayacak. Kahıp Cecil Wılllamsı bekliyonız • • «Kim o?» »ÂTtfTİ,, ü>»F*ecek> Tanunıyor musunuzj fr»U San^franoıtco a<* butun kadinlar tar.ır.» Dayanamadıtn; «Özur d:ie;ım ama kadın değılım, ustelık ben Francısco'da oturmam.» «rimiÜİ'girijftteja'dı rt «El ele tutuşun» Derken muthiş bır aikış koptu ve Rahıp Cecil Wıllıams salınede göründü. 4550 yaşlannda, ıri yan, sakallı bır zenci Ralııp Cecil Willıams. Mikrofonu alarak, «Elele tuuşun sarkı sCyleyeceğiz» dedı. Bu sırada orkestra da en sjn caz parçalarından birını çahyorda. Biraz sonra koca salon bıroırıne gırmışti, zencisı. beyazı, yoksulu, zengıni, el ele, kol ko'a şarkı söylüyor, bir koşeda b€ yaz bir kızlâ bluejeanh zencı oflan, öte yanda sakailı bır hıppy ile şık gıyinmiş bır ger.ç kadın dansediyordu. Reni, :rk, ve sınıf farkı yoktu DU kiı;ak toplumda. Cecil Williams. mıkrofondan bağırıyordu cTanrınm gdzünde tüm ınsanlar eşittir... Kişinın kıjiyi sömürmesı en büyük ayıp, en büyük günahtır.. Somüruye dayanan kapitalist sistem. halkımızda nefret, kin ve duşmanlık duygulan yarattı, zenciyi beyaza, yok sulu zengine düşrnan ettı. Birbiri mızi sevmelıyiz.» Yüzlerce ağızdan aynı cümle: • Birbirimizi sevmeliyiz.> Sonra gene caz müzıği, şarkılar ve dans. Amerika'da beyaz insanla siyah insanın el ele tutuşmasını, kol ko la şarkı söylemesini sadece bu kilisede gördum. Avrupalı kız zen ci erkekle çıkar. fldrt eder ve birlikte yaşar Amerika'da ise bu son derece ender rastlanan bır olgu. New Orleans'da. San Francisco'da. Miamı'de parklarda sarmas dolaş oturan. geceleri sokaklarda el ele dolaşan genç sevgililerı gö rüyorsunuz. Ama renkler hep bir oluyor. Ya siyah. ya da beyaz. be yaıia siyah rengi el ele. kol kola goremiyorsunuz Araerıka'da ya da pek ender görüyorstınuz. Rahip Cecil \Vılliam='ın duvarlsrını Che Guevara ile Ho Shı Minh'in resimlerinin kapladığı caz lı. şarkıh kilısesmde ıse bu görüntü en çarpıcı ve en ınsancı] bı ç.mde sergileniyor gozlerınızın önüne. :<EX: voRt:vx COKDELENLERI VE BIR AMERIKALI KIZ. Amerikan sistemi bu iki lıderin rıyordu. Ya da vermek istemediği önceki hayat, Slümden sonraki ha en amansız duşmanıydı. Bırının ül halde, halktan bu özgürlüğu ala yattan daha önemlidir.» kesinde taş üzerinde taş bırakma mıyordu. Y A RIN: mıs, ötekini Bolivya dağlarında Kiliseden çıkarken elim* sıki5yakalatıp, öldürmüştü. Ama ay tırdıkları kâğıdı bakıyorum. HerBAY NAGORSKİ İLE nı sistem, bu liderlerin portreleri kese dağıtıyorlar bu kâğıdL Üzealtında kendısınin kınsnmasına. rinde şu yazıyor: BİR GÖRÜŞME yeıden yere çarpılmasma izin ve• Dogumdan sonraki ve ölümden DiŞi BOND TİFFANY JONES BU NE.ÖÜZCL. RAGTLANTI Ülküler aym Din, Ho Şhi Minh. Che Guevara ve caz müziğıni bırleştıren Cecil Willıams, Klıseye gelen hal ka insanlarm eşıt olduğunu sovlu yor. sevgi oğutlüyor. Aslında hepsınin de ülküsü, duşu aynı değtl mi? Güneydeki pamuk tarlalarmda giınumüzün caz müzığinı doğuran şarkılan söyleyen zenci kö le, insanlarm eşıt olacaklarını. ko le efend: farkının oıtadan kalkacağı bır dünyayı düşlemiyor mjy du?. Bolivya dağlarında yoksiıl köy luleıı, faşıst bır dıktaya karşı orgütlemeye çabalarken vurulup oldürülen Che Guevara. ha.satını insanın infanı somürmeyeceğı daha iyı bir dünva içın verraemiş mı ıdı?. Tum havatında emperyalızme karşı cengetmiş. halkını bırleş»ırmek ıçın mucadele ctmiş olan Ho Şhı Mınh, bu çetin savaş.nda ıtıci gucünu ulusuna ve ınsanlara olan se\gısınden almamıj mıydı?. GARTH (Basıa ... / 1U35S)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear