23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 31 Eklm 1974 Lf'DE İHÖÎ. ABDIÎLCA TUBHAN SELÇUK! : 6u . KJLJJWMA DAĞLAR KRALI Yazan: Edmond About Çeviren: Ali Sirmen Blr aevglU olarafc biîime gönül veTmlstlm T» daha klmse kalbimde onun yennl al&bilmis değildl. Buna karsılıfc belirtmeliyım kı, çok duy gulu bır ınsan değildim ve Hermann Schultz ıle şiir çok ender olarak aynı kapıdan birlikte geçerierdi. Dünyada, sanki büyük bir müzedey mişim gıbi, büyülteç elde dolasır dururdum. Baskalarırun, zevk ve acılannı, ıncelemeye de ğer bir konu gibi ele al.rdım ama, başkalarının duygu veya kaderinde KiskanılacaJt veya acınacak bir taraf göremezdım. İnsan canh yaratıklan kesip biçince, canlı etin f.eryatları karşısırıda duygusuz oluyor. Kısacası bir gladyatör dövüsünde mükemmel seyirci olabilirdim. Fotıni'nın John Harris'e askı bir natüralist ten başka herkesi duygulandırabüirdi. Zavallı yaratık, Dördüncü Henrı'nın deyııniyle sınlsıklam aşıktı. Üstelik genç kızın bu konuda hiç bir urnuda kapılmasına yer olmadığı da açıkça görülüyordu. Kız aşkını anlatabilmek ıçin çok sıkılgandı, John ise onun farkına varamayacak kadar meşgul ve dalgın. Ama belki de Ülisis'in Ulkesinden Amerikalının suratsız bir kızın ken dini sevdiğini anlayabümesini saglayacak bir mucize olurdu. Fotini bu umutla nisanın ddrt pazarını Harrıs iie birlıkte geçlrdı. Kızcağız sabahtan akşama kadar umutsuz yalvaran göz lerle John Harris'e bakıyordu. O ise hiç bir şeyden habersiz sakin sakin ıslık çalmaktaydı. Dımitri işlerin bu şekilde gelişmesi karşısında homurdanıyor ben ise yapınıın anlamama bir türlü izin vermediği bu durumu izlemekle yeti niyordum. Bu arada babamdan bir mektup aldım. Adamcagız, işlerin çok kötü gittiğini, müşterilerln giderek azaldığını, hayatın ise her geçen gün bıraz daha pahalandığını. karşıki komşuların göç ettıklerini, eger bir Rus Prensesı bul muş ısem derhal evlenmem gerektiğini yazıyordu. Cevabımda, kendime bağlayacak kimse yi bulanıadiğımı, son zamanlarda zavallı bir Yunan Albayjnın kızıyla tanıştığımı, ancak onun da olsa olsa sırdası durumuna gelebilece ğimi, çünku genç kızın başkasına aşık olduğunu behrttira. Bu arada sağhğım son derece yerin deydi ve bitki koleksiyonum da gittikçe gelişi yordu. Şımdiye dek Atina banliyösünde sınırlanmış kalan çahşmalanm artık daha ötelere de yayılabilecekti. Ülkede gtivenlik yeniden saglanmaktaydı. Haydutlar jandarmalar tarafmdan yenilmişlerdi ve gazeteier Hacı Stavros çetesinin ortadan kakünldığım yazmaktaydx. Bir aya kadar Almanya'ya dönüp butün ailenin ekmeğ:r.i sağlayacak bir ıs buiabilecektim. 28 Nısan Pazar günku Atına uazetelerinde Dağlar Kralınm büyük bir bozguna uğratıidıgını okuduk. Resmi raporlar, Hacı Stavros'un adamiarından yirmısınin saf dışı bırakıldığını, kampının yakıldığını, çetesinin dağıtıldığını ve jandarmaların ünlü haydutu Maraton bataklıkİanna kadar kovaladığını bildiriyorlardı. Bütün yabancılar için sor. derece iyı olan bu haberler, görünüşe bakılırsa Yunanlılan ve özelIıkle ev sıhibimizi pek de hoşnut etmedi. Kristodül bir fslanj yarbayı olarak. haberieri pek duygusuz karşıladı. Aibay'ın zavallı kızı ise, Hacı Stavros'uıı bozgununu dinlerken nerdeyse aflayacakt:. Gazeteyi pansiyona getirmiî olan Harris haberieri okurken sevinci gizlemedi. Bana gelince: Ben de yeniden dağlars kavuşacak olmanın hoçnutlugu içindeydim. 30'u »ab*h'.ndan itibaren, bir elimde bastonum öbür ekmde bitki kutum yola koyubnuftum bile. Samt 4 sulannda Dimitri beni uyandırdı. Bir kaç gtindür yabancılar otelinde kalmakta olan bır Ingıhz aılesının ıstekierini yerine getirmek Uzere oraya gıdecekti. Hermes sokağına indim. GUzel YuDani«tan meydanına geldiğimde Eol sokağına saptım. Toplar meydanmdan geçerken, küçült bir Hangar'da Konstantinopl'u alma dü?lerine dalnr.» derin derin uyuyan krallığın Küçük topçu birligini selâmladım ve büyük bır hızla Patlssia gezisine vardım. Karşırnda masmavi göğün altında orası burası yakıimış çentık çentık duvarlar gibı Pames tepeleri duruyordu. G«zlmin gayesi de buydu işte. Dar bir yoldan Fran sız kolonisiyle ilgüenen Kontes Jante Teotoki' nin evine kadar indim. Platon akademisi üye. si Prens Sutzo"nun bahçesi boyunca yürüdüm. Sabah sisi ve onun yeğeni sayılan çiğler yaprakJarm üzerinde oynaşıyor tepemde fısüdaçıyorlardı neşeyle. Neşe dolu yepyeni bir gün baslıyordu. Bazen yolumun üstünde evini sırtın da t&şıyan kaplumbagalarla kaışılaşıyordum. O zaraan yolumu kesmek cüretini gösteren hayvanı sırtüstü çeviriyor, tekrar eski haline dönme şerefinı kendısine bırakarak yolurna deram ediyordum. tki saatlik bir yürüytişten sonra çö le daJdım. Artık, her türlü bitki izi silinroe ye başlamıştı. Kıraç toprak Üzerinde çalı demetlerinden başka bir şeye rastlanmıyordu. Güneş yükselmlşti, karşıda Pames'in yamaçlarındaki çamları açık seçik gdrebiliyordvun. Tut tugum patika iyi bir rehber defildl ku?kusuz. Bir ara dağın yamacmda dagınık bir ev ktimesi nin yamndan geçtim. Bu herhalde Caatia köyu olacaktı. Biraz sonra küçük patika ikl üç bin kışın kazdıgıgeniş ve derıa bir akarsu yatağı içinda kayboldu. Düşündüm ki, bu su j'atafı beni he deüm'e götürecek yoldu. Böyle düşünmekte pek haksız defildim. Daha önceki gezilerimde görmüştüm ki, Yunanhlar su blr yatak açtıgı zaman, doğanın kendilerine düsen işi de yüklendiğini soyleyerek kendilerl yoı yapmaktan vaz geçerierdi. İnsanoğlunun doğanm çalışmasma pek karşı çıkmadığı fazla katkıda bulunmadıgı bu ülkede büyük seller kral voUannı, nehırler ikıncı derecede yolları, dereler ise patikaları meydana getıriyordu. Fırtınalar mühendis görevıni yükleruyor, sular karayollannın ışlerini yerine getiriyorlardı. Yolculuğuma, dağı da ova yı da gbrünmez kılan iki yToksek duvar arasında devam ettim. Ama kaprisli yol o kadar çok dö nemeçle doluydu ki, bir süre sonra hangi yöne gittigimi, Parnes'in önümde mi arkatnda mı bu lunduğunu bilemez hale geldım. En dofru iş, su yatağını tırmanıp ovaya doğru yürümekti, arna yatagın kıyısı öylesine dikti ve ben de öy le yorgun ve açtım ki, üstelik kendimi gölgeds gayet rahat hissediyordum. Üstelik de acıkmış tım. Çakılların üzerine oturdum. Çantamdan, sögüş eti, ekmeğimi ve Santonn sarabını çıkanp yemeğe koyuldum. Kendi kendime «Dogru yolda isem mutlaka birin« rastlarım» diyordum. (DEVAMI VAR) Atatürkçülükte Devlet Sosyal Içerik Prof. Bahri SAVCI konomi kurılindan hareket stınesi aykırı sayılmamıştır. b Devlet, bireysel giri?ime elverijli ortamı yar«tac»ktır: Bu liberal ekonomi kuralı. teorık planda kaldlkça, bireylere ancak soyut bir olanak vermektedir. Bu olanağın somutlaş ması için, devletln de, kimi ön ve temel yatınmları yapması ve öîeli tesvik etmesi gerekir. Boy lece bütün sınıflardan, bütün »osyal kategorilerden gelecek bireylerin ve onların gruplarının ekonomik faaliyetlerine elverişli bir ortam yaratılnıı? olacaktır. Böyle bir ortam içinde rfe bireyler ekonomik alanda gelişecek ve zenginle^ecektir. Göriilüyor kî böylece 19231erdekı yapısal ilişkılerin bclirlediği yönde kişiye yardımeı bir devletçilik doğmuftur, bunun dogm» sı istenmiştir. Bu devletcilikte bireyıel ç«li| ma esastır. Devlet, ekonomik faaliyetler alanında kisinm yerine almayı degil onu tamamlamayı amaç edinen uygulamalara girecektir. Aslında toplumun yapısal niteliğinden doğan bu liberal tu tum ulusal kurtulus ile birlikte ulusal ekonomik kurtulufu da arayan Atatürk devrimcilerine on ların 1789'un temelinden gelip Türk devrimine de kaynak olan değerler demetine aykırı gönilme mektedir. ,c T~ Ulus»l refahın gerektirdigi. alanMrda devletin fiili ilgŞi v « gi! rtel^UjTopyft'»\*n değijm* ı e «a lişmeyi arayan, ulusça ve ülkece tüm çağdaşlafmayı arsyan Atatürkçü düşün, yalnız bireyler ve onların sosyal kategorileri için el verifli bir ortam hazırlama anlamındaki bir devletçilik ile yetine mezdi. Ulusçu açı. halkçı anlayıs sehibi Atatürk düşünü, ulus yararmı, ülke baymdırlıgıni, genel çıkarı gözden uzak rutamazdı. Devletçilik yalnız bu anlamda bu düzeyde ve böylece dar bir anlamda kaldıkça. bu hem sosyal alanda Atatürk düsunüne ay kın düserdi; hem de pratik açıdan da bir iktisadl kalkınma getiremezdi. Atatürkçü düşün devletçiliği daha geniş bir platformda anlama yoluna girmeliydi. Onun için < Ulusal refah ülkenîn ba yındırlığı, ki?ilerin serbest faaliyetleri ile kemale eremez» diyerek ulusun genel ve yüksek yararının gerektirdigi yerlere de, özellikle ekonomi alanına da devletin fiili bir ilgi göstereceği ve bu alanlarda girişime gireceği» bildirilmiştir. Böylece devletçilik; devletin ekonomik yaşamı düzenleyici ve aynca ekonomik yaşamı fiilen yaratıcı bir katkıya girisme anlammı da kapsamıştır. Bdylece ki?iye yardımcı olarak baslayan, devletçilik, giderek. ulusal yarar adma. piyasalan düzenleyici, ve toplum adına da üretimde büyük girişimlere gidici bir devletçilik yöcıünde gelişmiştir. d Ekonomik ve Sosyal Geüsme ve Deği$menin Düzenleyici ve Yatırımcı Sahipliğini Devlete Ver me Zorununun Artışı: Fa Mt ekonomik ve sosyal hayatın yeni zorunları. devleti giderek, ekonomik ve sosyal gelUmenin sahıbi durumuna getirmiştir. Atatürkçü düsünün sosyal içeriği ve amacı daha genif bir devletçiligi getirmistir. Ve hattâ bu devle'çiliğı bir sosyalcilik düzeyinden çıkarmı;tır. bireysel girişime elverlşli ortamı yaratma görevinı veren b»sıt devletçilikten; ulusal refahgenel yarar kavramları ile ilgili bir düzenleyici ve geniş girişimcilik devletçiligine geçış; ve oradan da ekonomik kalkınma yolu ıle aynı zamanda sosyal değismecilığe de yön verme olanağını da yaratıcı bir tüm değismecüığe ulaşma anlamındakı geniş kapsamlı devletçilige, kimı, id»olojik gönişlerle kalkümarmstır. Devleti, sosyal degişme va gelişmeciliğin sahıbi, degişmeyl getirecek olan ekonomik kalkınmacılığın da sahıbi haline getirisın baş etkeni kılma, Türkiye' de liberal kapitaiist modelin, Atatürkçü düşünün ön gördüğü böyle köklü değismeleri yapraağa ve kuvvetlendirmeğe oîanaklı kılacak yolda bır bütünlıik kazanamamıştır. Evet, devletçiliğın ilk basit vt resinden beri bireysel girişimcl ekonominin özel sahipleri tesvilE edilmiştir. Uygulanacak devletçiliğin esasta özel gırişimt de«tekleyerek yaratmaga yönelik oldugu bildirilmiştir. Cygulamalar da bu yolda yapılmı$tır. Fakat liberalkapitalıst model, ekonominin tüm öğelennı ve etkenlerini bırbirine bağlayarak bir bütünlük kazanamarnıstır. Ve böylece de, Atatürkçü düşünün ön gördügü müsbet bilimcilayiközglırlükçü • halkçı halkçılığın siyasal deyimi olarak ulusçu sosyal alanda halkçılığın, siyasal alanda ulusçulugun belirmesi olan Cumhuriyetçiliğin bunun özgürlük ve hukuka dayalıhk deyimi olan demokrasicilik gelişmelerini yaratmaga ve kuvvetlendirmeye tüm olanaklar getiremediği görülmüfr tür. kişiye yardımcı bir devletçilik doğmuştur O »manM TUrMyenln ioşulları, toptan değişmeyi verecek olan bu uygarlıgı getirecek ekonomik kaikınmanın yolunu şimdıye kadar bilinen herhangi bir ideolojik örgünün katı modeli ıçinds bulup uygulamayı olanaksız kılmaktadır. Fakat Atatürkçülük 1789 devriminin bir yandan siyasal, bır ymndsn da felsetî dlişünundcn esinlenmektedir. Kemalist devrimın kavnagında 1789'un değerleri de yatmaktadır. Yalnız 1789'a ortam olan sosyal yapı, sosyoekonomlk ilişkiler 1919 ve ötesi Turkiyesinde olmadığından, Aıatürkçülük, bir «Kapitalist öncesi» dönemde «Modern Kapitalist Eko. nomi» dönemine geçig hareketinin basit bir burjuva ideolojısi olrna gereksinmesi duymamaktadır. «Kuvai Milliye» kopye :lmayan. kendisine özgü kalan, herhangi bir sırufsal tekelin dey.mi (ifadesl) olmayan bir Atatürk dU sününe ulaşmak istemektedir. Bu Atatürk düşünü; felseli içe riğinde laisizmi özgUrlükçülügü müsbet bilimciliğı getinr. Bunlardan hareket eder. Sosyal alanda da devrimcilikhalkçılık ilkeleri güderek devletçilığe varacaktır. Ve onu da: yaşamın hem maddesel, hem moral, hem entelektüel ve topyekün sosyal iliskilerinde aradığı kurtulma «libere» olma bir bütün olarak vükselme gereksinmeleri dolayısıyle. bu yönlerınden so« yaJleştinlecektir. Atarfirk d'isünü, hareketi ve devrîrnelMgl; bu raya, hayatm zonınları ile, bu zorunları çozmek ıçin ampirik ve pragmatik bir yöntem ile gel m!?tir. 1789'un içeriğindeki serbest girişim ilkeslni red etme. miş, hatta ona bir çıkış noKtası saymıstır. Ve fakat bunun, Batı lı koşullannın bulunmadıgı yerlerde, mazlum ulusları sömüren bir tekelci kapitalizme dönüsrügünU de görmii$tür, A y r ı c ^ modelin, ucuz ham madde* nağından, pahalı işlenmi? maddeleri satan bir pazar olanağından yoksun olunca, kaikınmanın baçarılı bir yöntemi olmaktaki noksanını görmüstür. (Çünkü, böyle oldugu zaman fazla kâr olmamaktadır. Olmayan fazla kârdan büyük bir yatırım payı tasarrufu yapılamamaktadır. Binaenaleyh sanayii yaratıp, sanayiı gelıştırip ürün artırılamamak tadır. Sanayi gelısmeyince ürün artmayınca dolapsiyle kâr artmayınca, bundan daha büyük bir tasarrut yapıp onu yatırıma koyma da olanaksız kalmaktadır. Ve böylece bu kusır dongü. kalkınmayı ba$arısız kılmaktadır.) £n sonunda, bu modelin ekonomik dar boğazlara, bunahmlara uğranıldığı zaman kalkınma yı geriye döndürücü sonuçlar da verdigi görülmüştü. Bu yüzden de, Batı iktisat rno delıni, politikasını devletçilığe doğru donüştürmeK ve onu da sosyalciliğe dogru geliştirmek yo luna giriimiştir. Yani pragmatik. ampirik bir arastırmacıhk bulusçuluk ge liştiricilik ögelenyle hareket eden Atatürk düşünü; ekonomide, ekonominin tüm devletçe düz«n lenmesi, devletin üretimde yer alması, millilestirmelerle yabancı yerli sömürü merkezlerinin kaldı nlması eylemleriyle beliren bir devletçiligi sosyalciligi kendi devrun ideolojisi 4çinde kurmuş tur. Bu devletçilik, kültürel entelektüelsosyal gereksinmeler güvenceler, korunmalar alanında da halka yükseltici uyguiamalar ile beliren ve gelişen yapıcüığı ile, aynı devrim ideolojisinin içe riginde bir hareket olmuştur. Atatürk düşününün bu devletçi sosyalci ideolo.jisi şöyle ku rulmuştur: Sistemde 5nce blr libea ral ekonomi yönü bulunacaktır: Bu, kişinin kendi sorumlulugu altında, kendi bilgisi ve birıkirai ile ekonomik girişimlere girebilmesi olanağını verir. Kisi, böylece, kendisini ve kategorisini refaha ulaştırma yolunda girişim hakkına sahip olmakta sürecektir. Bu bir liberal iktisat politikas: kuralıdır. Yeni devlet ulusal kurtuius savaşının hemen arka«;ndan ekonomik kurtuluş yolunu da ararken 1923 İzmir îktisat Kongresinde böyle bir liberal iktisat politikası içindeligi belirtecek yolda «özel girisim faaliyetleri»rve eğilme zorun da kalmıştır. O zaman bu liberal ekonomi politikasını sosyal yapıda var olan sımfsal iliş kiler belirlemiştir. Bır başka deyimle ulusal kurtulus savasının liderliğini yapan sosyal kategoriler ittifakı (esraf . ayan ile kalem ve kılıç erbabı ittifakı) simcfi kurtulmus Turkive' nin buyuk kentlerindeki mütevazi fakat eelişmek isteyen sanayi • ticaret erbabı ile bütunleserek. o zamanki bir üst tabskalsr politikası olarak, bu l:horal ekonomi kuralını Eetirmistir. Bunu, halkçı ülkü ile dolj oldukları halde Atatürk rievrimcileri, devrimin kaynağındaki 1789 deSerlerinin etkiçi ile aykırı bulmamı?!ardır. Orun lçin 1923 Izmir tktisat Kon grepinde devrimcilerin kopye ve uyarlama olmavan bir fistem aramak isteklerine karsın, kongrendn bbyle bır liberal e Niteliğin Nedenleri Devleti kalkmmacılığm sahlbi haline getlren ve devletçilige sosyal bir nitelik getiren zorunY A R I N : lan şöyle bir gösterebiliria. 1 Liberal • Kapitalist mo T.\BAN KATEGORİLERİ delin degişme aracı olarak bır bütünlük kazanamayışı: Devlete ÖNEMİ MALKOCOĞLU yazan veçızen.Ayhan BAŞOGLU BANYA LUKA'NIK TOPLARI BOND TİFFANY JONES ı?T^/viFM AMA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear