01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET " 9 Ocak 1974 cak'ır. l'i, rani yılın ilk günü. kimilerine bayram duygusu yaşatır. Türk Öğretmen kütlesine de unutamadığı bir Maarif Vekili'ni düçündürür: Mustafa Necati'yi. 1 Ocak 1929"da yitirmiştik . Onun bakanlığı sırasında Milli Eğitim kadrolarır.da olanlardan kalabilenler bugün şöyle düsünüyorlar: «Demokrasi anayasalarda, karurüarda, söylevlerde değil; hepsinden önce, kafalarda, ruhlarda içtenlikle varsa gerçekleşir.» Mustaia Necati, herseyden önce, okulculuğumuzda demokrasiyi tarn anlamiyle gerçekleştirmiş bakandı. Yurtta bugün sayıları çok azalmış ögretmen kuşağınm yetiştirdiği i!k Maarif Vekili O idi. O zamandan beri gelen bakanlar rr.eslek kamuoyunda, öğretmen gönüllerinde 3'e aynlırlar: 1 Tümden unutulır.uş olanlar. Onlar bu mesleğe hiç gelmemiş gibidir'.er; belleklerde bile adîarı kalmamıştır. 2 Fıkralaşmış olanlar. Fıkraları anlatılıp gülünenler ya da kızılanlar, yerilenlerdir. 3 Destanlaşmış olanlar. Anıları söylenip tistünlükleri belirtilen, özlemi çekilenler. sevgi ile, saygı ile anlatılanlardır. Onlann başında kardeş ruhlu, baba ruhlu Necati Bey gelir. O ÜLKÜCÜ BİR BAKAN M. Rauf İNAN «...Belkl sen do o güce sahlp olsan sen de yaparsm, diyer.ler bulunur. Fakat önsüzlüğe değin (ezeiiyete kadar) kök salan bir tarih ıçinde Türkün kalıraman ruhu hiç bir zaman böyle zelil (alçak) bir surette tecelli etmemiştir. Bize vadedilmiş yannki zaferimizde bütün kini ve nefret duygularını unutarak affuı ve hoşgörürlüğün yeni bir şeJ:!ini göstereceğimiz muhakkaktır. Türk acaba hanşü zaferinde kolu bağlı esirlerini kurban etti? Ey Türk, Sende Allahtan gelen bir özelik (hassa) var. Onun bu yüksek insancıl niteliği idi ki, ölümüyle Atatürk'e gözyaşı döktürmüş, arkadaşlarını, şairleri o günlerde ve ölümünden yıllarca sonra söyletmiş: Hasan Âli'yi (Yücel). Faruk Nafiz'i (Çamhbelı. Necmettin" Halil'i (Onan)... Ve bugün, ölümünden 45 yıl sonra bile, pek pek çoğu ancak resmini görmüş ve adını duymuş on binlerce öğretmen için, onun içten özlemle anılan Bakan özelliği bu niteliği ve kardeş ruhudur. O günlerde O'nun niteliğinj en iyi özet'.eyen, 10 yıl kadar sonra Onun görevlerini, değerlerini üsf'enen Hasan Âli (Yücel) olmuştu. Şiirine şö"'« başlıyordu: «O levent cüsscnle hayattın, candın, Neş'eydin, kuvvettin ve heyecandın...» i!k n sayısındak! «îstiklâi Miicadelesi Hâtıralan» ortak başhğıru taşıyan yazılannda onun erdem dolu ruhu yansır. (Dileyelim ki, yakın bir zamanda, yenı kuşakların onları okuyabümcleri sağlansın.) Necati bu yazılarında özellik'.e Türk köylüsünün o korkunç günlerdeki ulu özverililiğini ve kahramanlığmı. kendi deyimiyle «asil ruhlarnı, anlatmaya çalışır. O bu «asil ruhlar»a hayrandır, vurgundur. Okulculuğumuzda gerçekleştirmek istediği büyük atıhmda bu vur°unlugun büyük payı <>ls& gerek. Yine bundan olacak ki. Kayseri ve Denizli'de ilk kez Köy Öğretmen Okulları denemesine girişmişti. Necati Bey öğretmenlere karşı en ufak bir haksızlığa. bir saygısızlığa dayanamaz kendisine yapılmışçasına direnirdi. Herkesten özellikle yetkililerden ve yöneticilerden öğretmenlere karşı içterı saygı ve ilgi isterdi. Onun için, İçişleri Bakanı rüJımetü Cemil Bey (Uybadın) çeşitli yazılaryla valilerin öğretmenlere karşı il^ilerini, dikkatîerini uyarmıştı. Bunun etkisi ile bütün yöneticı^erin, özellikle valilerin gittikleri her yerde ilk sradıkları, görüştükleri ve en çok ügilendikleri kii.ıseler öğretmenlerdi. Mustafa Necati'nin en neşeli, keyifli anı öğretmenlerle idi. 1927'de ziyaret ettiği Kavseri. Zencidere Köy Öğretmen Okulu öğretmenleriyle akşam neşeli bir eğlenti düzenlerniş, zeybek oynamış, bol bo! eğlenmiş, halav çekmiş. Ankara'ya dönünce de bu ülküeü arkadaşlarına okulculuğumuzda ilk kez ek görev ücreti söndermiş. Bakanlıkta önemli kor.ular mcelenir, tartışılırken sonunda: Bunu bir de hocalara sormalısnz, bakalım onlar ne diyorlar? Onlara da danışmamız gerek; der, önemli konularda özellikle öğretmenlerin görüslerini almadan kesin karara varmazmı«. Bıınîan yıllar sonra, Onun yakın çalışma kadrosundaki arkadaşlanndan dinledik. (Bu anlayış ve davranış Kanunî'yi ansıtıyor: Divani Hümayunda Kanuni"nin huzurunda sınır sorunlan Eöriisülürkpn sonunda Onun: anlaşılıyor ki, bizler lâyıkıyla bilemiyoruz. bunları serhat çavuşlanna danışmak gerek. Ferman Sultanımm. bir kaçını bura\a getirelim. dinleyeüm, diyene karşı da: Hayır, serhat çavuşları buraya, bizim ayağımıza şr?'mezler, gidip orıda onlara danışmak gerek.» kararını verirrniş.) Kral, Maval, Aval A skerlikte her şey. önce ikiye ayrılır. Diyelim ki mavzer tüfeğini anlatacaksımz: Mavzer tüfeği ikıye ayrılır; tahta kısmı, demir kısmı... Evrende her şey briyledir önce ikiye ayrüır. Sözgelişi krah anlatacaksımz: krallar ıklye ayrılır: Eski krallar, yeni krallar. Eski krallara örnek Suudî Arabistan Kralı. yeni krallara örnek Amerikan petrol krah! Ortadoğu olavlannı önce anlamak sonra anlatmak için bu iki kra.'ı bilmek gerekir. ürtadoâu eski krallarla yeni kralların anlaşıp şirket kurdukları bir geniş çöldür. Bu çölün altmda geniş petrol yataklan bulunup Ikinci Dünya Savaşına dojru rfeçerlendirilmiştir. tkinci Dünya Savaşından sonra Amerikan petrol kralı, Suudi Arabistan Krahna: Sen bu topraklar üstünde kraüığım sürdür, ben d» dünyada krallığımı surdüreyim, böylece ikimiz de tahtımızda keyfimizi sürdürür, bize başkaldıran olursa burnunu yerlere sürdürürüz. Suudî Arabistan Kralı: Eyvallah. demiştir bu teklife, çünkü diyeceğl diyebileceği başka bir şey de yoktur. ve Kişiliği 14 Mayıs 1919 gecesi mezarhkta îzmir halkıra Yunan saldırısına karşı silâhlı direnrr.eve çagıran. Balıkesir'de arkadaşı Vasıf (Çınar) ile birlikte tımir'e Doğru gazetesinin sahibi ve yazan, Soma, Bergama, Akhisar Cephelerinde. Bulgurcu Mehmet Efe ile birlikte düşmana karşı çete savaşçısı fgerillacı). Büyük Millet Meclisinde Saruhan Mebusu (Manisa Milletvekili), Kastamonu' da İstikJâl Mahkemesi Baskanı, 1923'te İmar ve îskân, 1924'te Adalet. 1925'te Maarif Vekili. «HAYAT» mecmuasmda yazardır. Onu, ölümünden 45 yıl sonra da özlemle anılan adam yapan bu son görevindeki özellikleri, rieğerleridir. 1922'de İstiklâl Mahkemesi Başkanı Mustafa Necati Kastamonu Lisesinde göçmenler yaranna verilen büyük müsameredeki uzun soylevinde, şehit vavrularını düşünerek gösterdikleri yardim için Kastamonululara teşekkürden sonra: «Ey cephelerde çarpışan kardeşler, asker kardeşler! Sizlerin bize emanet bıraktığınız aileleriniz. çocuklarınız. ana ve babalarınız için hiç merak etmcviniz. Onlar bize değerli emanettir... Sizin için en büyük fedakârlıklardan kaçmmayacağız... Sonunda da: «Kastamonu'nun aziz evlâtları! Sizleri İzmir sahillerinde kucaklayacağımız gün uzak değildir. İnşallah yine ben orada bir çok kardeşler arasında size hoş geldiniz. demeye muvaffak olacağım...» demişti. Dediği olmuş, tanılamalarında ve sezilerinde hiç bir zaman yanılmamıştı. BUtün söylevlerinde sık sık yinelediği « k a r d e ş » sözcügü, onun bütün yaşammda, herkesle, taydasiyle (akraniyle). büyüğüyle. küçüğüyle llişkilerinde davranışlarım belirten niteliği idi. Onun bu niteliğidir ki, 1922de İnebolu'yu denizden döverek yıkan, yangın yerine çeviren düşmanın bu vahşlliğini, İnebolu'nun ve çevresinin durumunu betimleyen yazısını şöyle bitirir: Öğretmenle Bütünleşme O, görev alanında olduğu gibi, örgüt alanında da öğretmenjerin başkanı, Muallimler Birliği Reisi idi. Öğretmenliğin örgütlenmesinde. örgütlerin eğitim ve öğretim yönünde gelişmesinde siirekli çabalar gösterirdi. Gazi de her fırsatta öğretnıen topluluklannı, toplantılarını ziyaret ediyor, söylev ve demeçlerinde öğretmenin değerlerini açıkhyor, onu olağan üstü soysı ile, övşü ile selâmlıyor; bir yandan örgütlennıelerin' bir yandan da halkın bir an önce okutulmasırı isfivordu, özlemle, kesinlikle. «TürkİTe Muallimler Birliğinin bütü • memlekette örgiitlenmesini, Konya'yı olduğu fîbi, Van'ı, Hakkiri'yi de iirjütü içine almasır.ı ve her köyde üyesinin hıılunmasını derin bir ilfri ile bel:leveceğim.» (25 Ağustos 1924,. Ankara Muallimler Birliği Genel Kurulunda). Başkamn ve Bakanın bu içten ilgi. yakınlık ve özendirmeleri iledir ki, her şehir ve kentte Muallimter Birliğinin merkezleri birer eğitim ve kültür yuvası olmuştu. Kurslar, konferanslar, uygulama. deneme dersleri. incelemeler, geziler, müsamereler, temsiller, konserler, eğlentiler. balolarla okul saatları dışında sürekli bir canlılık, bir gelişme ve çevreyi aydınlatma merkezi idi. Çarşaftan, peçeden henüz kurtulmuş bayan öğrctmenlerin de hiç eksik olmadıklan her Muallim Bir iği bütrn aydınlarm ayrimiık ve aydınlatma çabilannı topladıklan yerdi. Halkı okutma ve aydınlatma çabalanmn, Millet Mekteplerinin kaynağı Muallimler Birliği olmuştu. 1932 Şubatında Halkevleri kurulur kurolmaz, onlann birdenbire gelijip geniş başarılar sailaması. her yerde Muallimler Birliklerinin birden Halkevlerine dönüşmeleri ile olmuştu. İnanı ve Güveni O yıllarda öfretmenlerin sözlüklerinde ne otoiırasi. ne demokrasi. ne demokratik eğitim, ne sosyal adalet, fırsat eşitliği. halka dönük eğitim, eğitimde reform, eğitim reformu, reformun yöntem ve stratejisi, ne Damştayda hak aramal:... vb. kavram olarak bile yoktu. Bu kavTamlar yasalara. yazılara. kitaplara girdikten söylevlerde dolaştıktan sonra görüldü ki. o geçmiş cünlerde bütün o kavramlar. ögrermene saygı, veta ve kadirbilirhk solumlanan bir hava imis. Bunlar yasalarla, emirler. kararlar yönetmeliklerle konferanslar. söylevîerle değil; kafalarda. ruhlarda. bulunçlarda. ıralarda bulunmakla gerçekleşirmiş. Bunun için de gerçekten ve içtenlikle insancıl ve insan sever olmak gerekmiş. Şimdi daha iyi anla^ılıyor ki, bugünkü öğretmenin yüksek düzeyi, öğretmen bilinci, geniş öğretmen örRütlenmesi Atatürk'ün de Necati'nin de amacı ve üiküsii idi. Öğretmen kütlesi daha yüksek niteliklere. daha dcyanışmah ve birlikli örgüte, daha aydın bilinçlenmeye eriştikçe, Mustafa Necati gelip geçecek 10 yıllarda. 40 yıllarda daha büyük sevgi ile, övgü ile ve anlasılarak anı'.acak. Atinalı bü>iik sirasa ve devlet adamı Perikles: «En iyi yurtta?lar erdeme (fazilete,) karşı beğeni gösteren, değer reren ulustarda yctişir.» diyor. «Kardeş» Necati Kasramonudaki soylevinde olduğu gibi. bütün konuşmalannda, riavranışlannda, ilişki'.erinde içten. gerçekten «kardeş»ti. Bu sözcük, onun sadece sözlerinde değil, tüm anlamiyle bütün varlığında yansırdı. Sadece sözlerinde değil, tüm anlamiyle bütün varlığında yansırdı. Sadece söz değildi: eylemdi onda bu. yaşam felsefesi, yaşama planı. varlığmdan çevresine yajnian insanlık ışınlarıydı. Onu sonsuzlaştıran yanı budur. Akif «Rahmetle anılmak. ebediyet budur ancak» diyor. Varlığındaki bu kardeşlik ülküsü, onu eylemlerinde her çeşit yanılgılardan, sevimsizliklerden, haksızhktan korumuştur. Hangi koşul içinde olursa o!sun hakkın savunucusu ve haksızlığa karşı sert, keskin savaşçı idi. Onun erdemli nitelifini ortaya koyan öylesine çok olaylar o yıllarda anlatu.rdı ki, herbiri başhbaşına bir yazı konusu olur. Ve bu anlatılanlar genç öğretmen ruhlarını coşturur, bütün öğretmenlere kıvanç verirdi. 1926 27lerde yayımlanan HAYAT dergisinin Ortadoğu'da insanlar yoksulluktan sürüm sürüm surunürken; Arap halkları yanaç yaşarlarken; jrurtlarından kovulan Filistinliler çolukçocuk, dedetorun perişan çadırlarda yıllarını geçirirlerken Petrol Kralıyla Arap Krah ara.=ındaki anlaşma sürüp gitmiştir. Petrol Kralı çölün altından petrol çıkarmış. satmış, kazandığı dolarlardan bir kısmını da Arap Kralına vermiştir. Bu iki kral, bir yancfan bu ticareti sürdürürlerken bir yandan da sömürdükleri halklara bir maval uydurmuşlardır. Kralların mavalı da ortaktır: Bizim tahtımız yıkıhrsa, komünizm gelir. Kralların uydurduğu mavallar. uzun yıllardan bcrl avallar üstüne rierin bir etki vapmıştır. övle ki bir sürü aval, «krallar yıkıtırsa komünizm gelir» diyerek kraüarın her şevine eyvallah demeyi meslek edinmişlerdir. Hiç kuşkusuz bu avallardan oizim toplumda önemli bir miktar bulunmaktadır. Cumhuriyet çocuğu pörünmekle bcraber, çıkarlarını kralların saltanatına bağlamı? bir dizi aval, yıllar boyu koro halinde tekrarlamıştır: Kralların tahtı yıkılırsa, komünizm gelir. Petrol kralı koroyu dinledikçe keyiflenmiş, Arap Krah da pek memnun k?larak ellerini çırpmıştır. Hem e?ki krallar. hem veni krallar okudukları mavalın avallara etkisini görmekle pek mutltı olmuşlar, bu fırsattan yararlanarak Türkiye'ye bol miktarda petrol satmanın çareıerini araştırmışlardır. Her ne kadar ülkemizde bazı kişiler çıkıp: Ev ahali! Biz kendi p<?trolümüz£ kendimiz sağlayalım, yabancı krallara öncelik tanımayalım... Demişse de kralların avalları, böyle konuşanlara hemen karşı rfurup: Komünist, komünist! dive bağırmaya başlamışlardır. Yazımızın başlangıcında dedigimiz gibi her şey önce ikiye ayrılır: Diyelim ki mavzer tüfeğini anlatacaksımz. Mavzer tüfeği ikiye ayrılır: Tahta kı«mı, demir kısmı. Bizim toplum ria ikive pyrılır: Solcu kısmı, sagcı kısmı. Sağcı kısrrı kralların mavallarını yutan kısımdır. Snlcu kısmı krallanıı mavallarını yutmpyan kısımdır. Bu hale göre ikiye ayrılan toplumda bir türlü ulusal petrol politikasını uygulamak olanağı bulunamamıştır. Krallar da bizi aval bulduklarından bir yandan mavalı söylerken, bir yandan petrol piyasamızı ele geçirmiş'erdir. \'e şimdi de eski kral ile yeni kral ortaklığı çıkarmı? mıdır petrolün varilini 11,60 dolara... îşte şimdi krallar bizi her yıl milyarlarca dolar daha fazla sömüreceklerrtir. Biz Cumhuriyeı çocuklan, hem Petrol Kralına, hem Arap Kralına sömürülmekle. dç kal. mfyacagız. Petrol fiyatlarının yükseldiğini öne süren bütün sanayi kralları. ürcttikleri mala zam bindirecekler. Türkiye yalnız Dogu çöllertnin krallarınca degil, aynı zamanda Batı uygaılıŞınm krallarınca da sömürülecek... Vah biz Cumhuriyet çocuklarına! ÇAĞIMIZIN TANIRLARI OKTAY AKBAL Evet Hayır Atatürkçü Politikadan Ayrılış tatürk, hasım blolcların dışında kalan, bütün devletlere ve özellikle komşulara tam g&ven veren bir bajm politik i»leır.;ş:ir. GelenekseE düş sayrfim Rusya #e Yufltmistari"lle çok yakın dostluk kurmuştur. 1925 Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması ve ekleri ile. Türkiye ve Rusya, dış politikada sıkı işbirliği yapmayı, dayanışmayı, komşu devletlerle siyasal anlaşmalara varnıa amacı güden miizakerelere habersız girişmekten kaçınmayı ve böyle anlaşmaları ancak öteki devletin onayı i!e imzalamayı kabul etmişlerdir. Günümüzdeki FinlandiyaSovyetler Birliği ilişkilerine benzeyen bu sıkı işbirliği. 1939 yılı baharına kadar başarıyla yürütülmüştür. IKI INONU A DIŞ POLİTİKADA 1939, ATATÜRK'ÜN VASİYETİNDEN SAPAN İNÖNÜ, HALKA DÖNÜK PLANLI EKONOMİ VE BAĞIMSIZ KALKINMADAN DA AYRILIR. de duracak değilir. Fakat bu gelışmeler, 1923te Lozan da gümrük ve dış tıcaret bağımsızlığı kavgası veren İsmet Inönü'yü, tam kırk yıl sonra 19H3'te gümrük ve dış ticaret bağımsızlığını jiderek kaldıran Ankara Antlaş ması'nı imzalamaya götürür. Lozan'ı yapan kışinin. Ankara Antlaşması'm da imzalayan kişi olması, nereden nereye ilerlenildi! jBulT ftfPlbı bir örneğidir. Bu"~ hdir ki, iki İnönü'den söz *gereğ"îni duyuyoruz. Ueri kelepçeli, ayakUn prangalı bir gencin tepesine, bir elınde tuzluk, bir elinde çatal, şiş göbekli biri çökmüş beynıni yiyor... Bir kara el, uzatmış bir kafanın içine kirli tımaklannı, karıştırıyor karıştırıyor... Elinde sopa, uzun bıyıklı biri. bir kitabı anahtar d'eliğinden inceliyor... Bir kitap bir cezaevi penceresi oluvermiş birden... Başka bir kitap prangalanmış... Gjj«#»ri ba»!ı %ir fnüfrezK Wr»dS»nîbı«reV aesi, gözleri bağlı^ir komuta^ku^şuna Ö^IJHJt» ^ e JögçlJ, açık alabildiğine... Darağacina asılmış bir insnn gidilecek yonü gösteriyor parmağıyle... Bir cop delip gpçnıiş bir düşünen kafayı boydan boya... Bir iktidar sahibinin parmagının ucunda sallanan bir genç adam... Bir avucun içinde birbiriyle döğüşen iki yoksul insan... Ferruh Doğan'm «Sergi» adh karikatür kitabmı koskoca bir romanın, bir şiir kitabının, bir inceleme yapıtının verdigi rfüşündürme, duyurma, sezdirme, bilinçlendirme ağırlığıyle gözder» geçirdim. Daha doğrusu okııdum o çizgileri. O çizgilerin taşıdığı kitaplar dolusu sözcükleri... Bir kez, iki kez. on kez bakmakla tadına doyulmayan karikatiirler bunlar. Sanatın gücü nedir, kişi anlıyor birden. Yaşadığı çağın gerçek tanıfı olmaktır, bir çağın havasını, anlamını yarınki kuşaklara duyurmaktır, bırakmaktır. Zaman akıp gidecek. Insanlar değişecek. Şimdi yaşayarv lardan bir teki bile kalmayacak yüz yıl sonraya... Kira mi, ne mi kalacak? Kitaplar, yazılar, resimler, karikatürler... Gerçek bilimin, gerçek sanatın büyiilü havasını taşıyan yapıtlar... Yirmi birinci yüzyılın insanı ahp bakınca eline Sergi» gibi bir kitabı, 197O'!erin Türkiye'sinde nrler olup bitmiş bir aynadan okuyuverecek, görüverecek. Beyni kanştırılan insanlar. prangalı kitaplar, gözleri bağlı suçlayıcılar, birtakım dev güçlerin avucu içinde birbiriyle döğüşen safdıller... Ferruh Doğan yalnız bizim toplumumuzu mu çizmiş, hayır, çağdaş riünyanm hemen her toplumu. özellikle az gelişmiş ülkclerin, dış güçlerin ezici, sömürücü etk:?i altmda kalmış bütün toplumların içyüzleri yansıtılmış bu karikatürlerde... Albert Camus'nün bir sözü var, •çevirmesi zor, ama denemeye değer: «Söyleyin bana nfdir bu dünyanın en korkunç suçluluğu, tanıklıktan kacmak değilfe...» Victor Hugo da bir siirir.de şöyle yazmış: «Bu yüzyıl suçlu sandalyesinde, tanıksa benim.» Evet, her çağın büyük tanıkları vardır, olmalıdır. Yalancı tanıklann yazdığı yazdırdığ'., çizdiği çizdirdiği, diktiğı diktirdiği ne varsa. hepsi çöker gider gerçek tanıklarm sözleriyle, yazılarıyle, resimleriyle... Daumier'den daha güçlü. Balzac'tan, Zola'dar», Hugo'dan daha güvenilir bir tanığı var mıdır geçen yüzyılın? Hiçbir iktidar liderinın söylevi, buyruğu, hiçbir politikacının süslü püslü yalanı kalamaz ileriye. Yalanlar. balon gibi söner kışa zamanda. Çağın büyük tanıkları yargılar o çağı, o çağın kisilerini yerli yerine koyar. Geleceğin inBanlsrı bakarlar bu yapıtlara, neyse, ne olmuş?a büirler, anlarlar, duyarlar Bugünlerde bir kitap okuyorum: Velidedeoğlu'nun «Sağsız Solsuz DemokrasİDsi. Çoğu gazetemizde çıkmış yazılar. İnsan sanır ki eskiden okuduğu bu yazıları bir daha okumak gereksizdir, yararsızdır. Bir çok gazete makalesi, fıkrası bir kez okunur geçilir. Hstta bir kez büe okunmaz. yarıda bırakılır! Nasılsa bildiğimizi söylüyor, başkalan okusun aydınlansm. denir. Veliderieoğlu'nuiı yazıları öyle değil. Her zaman okunacak, el a":tmda bulundurulacak, hatta çocuklarımıza bırakılacak bir kitap bu. Nerden alıvor bu gücünü? Dürüst bir tanık olmasından... Yaş&dığımız son pllar tnıihimizin en ilginç bir evresiydi. Birkaç yılda çok şev yaşadık. Bir hayal kırıklığından başka bir hayal kırıklıema düştük. ummadığımız kişilerden beklenmedik hareketler gördük, sözler duyduk. Sonra halkın bilinçlenmesinin yaratr:ğı bir olayı N'aşadık. oy gücünü iyi kullanmasını öğrenmiş halk yığmlarına umut bağlanması gerektiğini... Evet, son yıllann olavlannı ancak büyük, yansız, dürüst aydmlar, yazarlar, bileinler, şairler, karikatürcüler yarmlara bırakacaklar, bırakıyorlar. Buarünlerin anlamını veren bir vapıt «Sağsız Solsuz Demokrasi»! Önsözde söyle diyor Velidedeoğlu «Eski iktidarlann hatalı yönotim; yüzünden anarşizme itilmiş olan kimi gençlerin aşırı eylem ve davranışlan bahane edilerek sağcı gazete ve deraiierde ve ne yazık ki bunlann paralelinde görünen kimi dsvist organlanncla Atatürk devrimci'.iğine karşı topyekun bir saldınya geçildiği sörülmüş, birçok Atatürkçü sanat, düşiince adamı"ve Atatürkçü genç. silâhlı eylemlerle aym potaya konularak ezilmek istenmiştir.» î?te, Ferruh'un karikatürlerinde anlatmak istediği gerçek, Prof. Veliriedeoğlu'nun kesin gözlemiyle birleşiyor bir noktada... Atatürk düşmanlandır son yıllarda toplumda vanlışlıklara, çirkin gidişiere gprilemelere yo! açtıranlar, neden olanlar. Üstelik Atatürkçüluğü maske olarak kullanmak gibi bir korkunç suç da islemişlerdir böyleleri... Velidedeoğlu'nun kitabmdaki elü yazı gönTiesini. anlamasını, sorunlarm derinliğine mmesini bilen düıüst bir aydının tanıklıklarıdır. Dünyanın en büyük. en korkunç suçluluğu tanıklıktan kaçmaktır. Ferruh"un «Sergi»si. Veliderieoğlu'nun «Sağsız Solsuz Demokrasi» gibi kitapları çağımızı suçlu sandalyesine oturtacak güçte tanıklar. Alıp saklanması, yarınki kuşaklara bırakılması gereken yapıtlar... E a s: a»** Türkiye'ye ne gibi yardımlarda bulunabileceğini öğrenmeye çalışacaktır.» Londra Büvükelçimiz, İngiltore Dışişleri Bakanı İngiltere ve Fransa'nın Türkiye ile ittifak yapmayı istedik'.erini kendi sine bildirince. bu dırektıfin ışığı altmda öneriyi reddeder. Büyükelçimizin sözlerı şöyledir: «İttifakın zamanı geldiğine ve bugünkü koşullar içinde taraflar için faydalı olacağına henüz inanamadığımdan, hatta b;ızı sakıncalarmı gördüğümdsn, bu öneri nin kabulünü hükümetime salık verebilmem güçtür.» rafsız politik çizgisini bıraktı ve İngiliz devletler grubuyle ittifak yaptı. Bu adım, Doğu Akdeniz'de kuvvet dengesinin tam değişmesi anlamına gelir.» Askeri ıttîfakm Türkiye'nin başmı derde sokmaktan başka yararı yoktur. Zıra ingiltere de Fransa da kimseye yardım edebilecek durumda değildir. Buna karşılık İtalya, Fransa'ya savaş ilân edince, ittifak gereği Türkiye'nin savaşa gırmesini İngiltere ister. Türkiye. Alınan baskıları artınca, Atatürk, İtalya ve Almanya bir de Almanya ile dostluk anlaş gibi fasist devletlerin savaşçı em?.sı imzalamak durumunda kcmelleri karşısında, Türkiye'ye lır. Rusya, bu anlasmayı kendine tehlikenin İtalya'dan Balkanlar karşı sayar. Almanya Rusya'ya yoluyla geleceğine inandığından. sa'dırınca, İngiltere ve Rusya Sovyetler Birliği ve Fransa'nın Tarafsızlıktan dost olup Türkiye"yi savaşa katıl onayı ile, Balkanlarda tarafsız ma baskısı altmda tutarlar. înbir banş bölgesi kurmaya bü Ayrılış giltere, askeri üsler ister. İnailyük önem vermiştir. Sabırla uğtere ve ABD, Türkiye'ye yaptıklaraşarak, Balkan devletleri aran sınırlı askeri yardımı keserler. Ne var ki, Ankara, İngiltere ve sındaki bütün anlaşmazlıkları İnönü, bütün bunlara direnerek Fransa ile önce bir deklarasyonçözmüş, güvenli bir ortam ya da bulunur, sonra da askeri itti ve bu saat kazanmayı dahi kâr ratmıştır. Atatürk'ün yapıtı olan sayarak, Türkiye'yı savaşa sokfak ımzalar. Bu tutum, Türkiye' Balkan Paktı, hiç bir devlete mayacaktır. İnönü'nün bu tutuyi Rusya ve Almanya'ya ters du karşı olmayan, İtalya ile dahi rama düşürür. Chamberlain, mu. övgüye değerdir. Fakat mevdostluk ve tarafsızlık antlaşması simsiz ve «rereksiz İngiliz ittifaChurchill ve birçok devlet adaimzalamaya çalışan ve bütün kı, Türkiyeyi zigzagll bir poliHmının anılarında belirttiklerı üzeamacı vaklaşan savaşın Balkanka izlemeye ve yalnızlığa sürükre, Hitler'le anlaşıp Almanya yı lara sıçramasını önlernek olan ler. Bu yalnızhk içinde Türkiye, Rusya ile savaşa yöneltme politibir kuruluştur. kası izlemiştir. Münih'te dost ve Stalin ve Molotof'un 1945"teki yakışıksız istekleıinden çok daha müttefik Çekoslovakya, bu amaç Atatürk, 1938 yazında vasiyetila Hitleı'e peşkeş çekilmiştir. önce, İngiltere'nin koruyuculuğiınj yazdığı gün. Genel Sekreterı nu aramaya yönelir. Hasım blok1940 yılır.da dalıi, General Wey aracılığiyle, Başbakan Celâl Balara sürüklenişin temeli. böylece gand, Türkiye üstünden geçerek yar ve Şükrü Saraçoğîu'na öîüdaha 1939 jılında 1925 AntlaşmaBaku petrol alanlanm bombala münden sonra tarafsız dış poli'ismın fiilen son bulmasiyle atılmak ve Türkiye yi Rusya'ya karkajıran değiştirilmeden, olduğu mış olur. Denilebilir ki, Atatürk' şı savaşa sokmak için planlar gibi uygulanmasını bildirir. Alyapmıştır. İsveç izin verse, Rus ün vasiyet ettiği, 1925 Antlaşmamanya, Atatürk aramızdan ayrılsı ile destekli tarafsızlık politiya'ya karşı savaş amaciyle İngil madan önce, Türkiye ile bir takasına bağlı kalmsaydı dahi, olay tere ve Fransa, Finlandiya'ya as rafsızlık ve saldırmazlık paktı lar Türkiye'yı yine hasım bloklar kerî birlikler yollayacaktır. Bu imzalamayı ısrarla istemiştir. tutum, Rusya'yı zaman kazanmaiçinde yer almaya sürükleyecekRibbentrop'un bu isteği, 7 Temya iter ve Almanya ile Ağustos ti... Bilemeyiz. Fakat Atatürk'ün muz 1938 günü «İngiltere ile de 1939da bir Saldırmazlık Paktı dış politikasmdan gereksiz yere yazılı bir anlaşma yapılmadığı» bu sürüklenişi imzalar. Böylece, 1925 Rus • Türk hemen ayrılış, gerekçesiyle reddedilir. Alman neredeyse kaçmılmaz bir alınyaAntlaşması ve ekleri ile öngörü Ekonomi Bakaru Funk, Türkiye' zısı haline getirir. len dış politikadaki işbirliği fiilen ye gelince ittifakta direnir. Baş son bulmuş olur. Molotof, Türki Hasım bloklar politikasına sıbakan Bayar ve Dışişleri Bakanı ye'nin tarafsızlıktan aynlmasını ğınmamn bedeli bü>Tiktür. BiAras. ittifaka yanaşmazlar, sözlü 21 Ekirr. 1939'da eleştirir: zim açımızdan bu, Rauf Orbay olarak karşıhklı tarafsızlık taahve arkadaşlanmn 1924te istedik«Türkiye, ihtiyatlı tarafsızlık pc hüdünde bulunurlar. İngiltere leri, fakat Atatürk ve İnönü'nün litikasını bir yana iterek Avru ile, Almanya'ya karşı bir ittifakarşı çıktıklan «devrimler bitka girilmeyeceğini belirtirler. pa savaşı çerçevesine girdi. Sovmiştir; yabancı sermayesiz kalyetler Birliği clinin sertest olmaFunk, «Türkiye'nin sözlü vaadi kınma olmaz» görüşüne dönü.şsını ve tarafsızlık politikasını dede bize yeter. Çünkü Türkiye tür. Böylece, planlı devletçiliğe vamı yeğ tutmaya değer bulmak söziinü tutan bir devlettir» der dayalı bağımsız kalkınma polititadır.» • e hükümeti adır.a önerimizi ka• kası ve köylü kitlesint özgürlüğe Almanya ise, daha 12 Mayı» bul eder. Almanya, Türkiye'ye kavuşturacak köklü demokratii 1939'da Türk • İngiliz deklâras geniş kredi açar ve büyük top siparişlerimizı alır. Celâl Ba yonu ile ittifak niyeti açıklanın atılımlar son bulur. Sola kapalı. Mc Carthy'ciliğe alabildiğine açık yar'ın 7 Kasım 1972 tarihli Hür ca. yardımı keser ve silâh sipa rişini durdurur. Von Papen, 20 tutucu bir çok partili düzen kuriyet gazetesinde belirttiğine görulur. Mayıs 1939'da Berlin'e şöyle yare, Bayar ve Aras, Funk'un önezar: Belleklerde canhlığını sürdüren risini ve hükümetin düşüncesini «Türkiye, daha önceki tam ta bu yöneliş ve gelişmeler üzerindaha önce Atatürk'e iletirler. Atatürk, «isabetli» der ve şöyle devam eder: «Türkiye, tarafsız kalmahdır, bir ittifak içine girmemelidir.» İnönü, Cumhurbaşkanı olunca, bu politikayı izler. Londra Büyükelçiüğine atandığı eski Dışişleri Bakanına, yeni Dışişleri Bakanının yanmda 1939 Ocak ayı başmda şu direktifi verir: * «1 Savaş çıktığı takdirde, Türkiye tarafsız kalacaktır. 2 Ancak bir saldınya uğradığı takdirde, Türkiye kendini savunacaktır. 3 Londra BUyUkelçisi. bu koşullar altmda İngıitere'nin İpler Gerilince.. Atatürk'lü ve Atatürk'süz dönemdeki bu iki İnönü de ciddî, sorumlu ve çalışkan devlet adam larıdir. 27 Mayıs tan sonra İnönü'nün planlı kalkınma dönemıne hazırlanışını ansıyorum. Ben, o zamanlar CHP Araştırma Bürosu'nu yönetıyordum. Büroda planh kalkınma ile ilgih çeşitli incelemeler hazırlamıştık. Yatınm tüketim dengesi, kalkınma hızı, sermaye hâsıla katsayısı, finansman açığı vb. gibi İnönü için yenı kavramlar bu incelemelerde geçiyordu. Parti yöneticılerı, çalışmalarla pek az ilgılendiler. Fakat înönü, bütün yazılanları kendine özgü dikkat ve titızlikle okumuş olarak, benı sor guya çekmeye geldı. Kalkınma hızının arttınlması üzerinde çok durdu. Bu fazla yatınm, fazla kamu gelıri demekti. Kamu gelir lerini artırma yolunda uzun hesaplar yaptık. İnönü, kalkınma huını yükseltmek istıyordu ama, kamu gelirlerıni çofaltmakta duraksama gösterıyordu. Bu durak samayı yenemedik. Ne ilk plancılar, ne de Prof. Tinbergen ile Prof. Kaldor yenebüdi. İnönü, Ferit Melen'in, Milli Birlik Hükümetince girişilen ılımlı vergi reformunu etkisiz küan görüşlerıne daha yatkm göründü. Fakat inönü'nün ekonomık sorunlan öğrenme azmi dikkat çekiciydi. Örneğin yatınm kavramı üzerin de ısrarlı sorular yöneltti. Ben, sonunda çarpıcı bir örnek olsun diye, şöyle konuşrum: Buğdayı insana yedirirseniz tüketimdir, hayvana yedirirseniz yatınm... Bu yatınm kavramını bir türlü kabul edememiş, üzerinde uzun uzun düşünmüştü... Hayat pahalılığını altın fiyatları ile ölçerdi. Fakat Ağustos 1958 devalüasyonundan sonra, hayat pahalıhğı yüzde 30 civarında artmış, altın fiyatlan ise yüzde 20 civarında gerilemişti. Altın fiyatlan düştüğüne göre, İnönü'nün düşüncesi açısından, hayatm ucuzlamış olması gerekirdi. Oysa tam tersi oluyordu. Altın fiyatlan ile hayat pahalılığı arasında doğrudan doğruya bir ilişki bulunmadığım anlatmakta çok güçlük çektiğimi ansıyorum. Yavaş, fakat sağlam öğreniyordu Bununla birlikte, bir insanın planlı devletçilik, öz kaynaklara dayalı bağımsız kalkınma, Köy Enstitüleri ve toprak reformunu baş dâva edinmesini, sonra bir anda bunlann hepsini bir yana itip, tam karşıt bir politika izleyebilmesini, Lozan ile Ankara Antlaşmalarını aynı insanın imzalayabilmesini hâlâ anlayabilmiş değilim. înönü: Ben ipleri germem. Çok gerilir gibi olunca gevşetirim... derdi. Bunu, politika sanatının t a ş ilkesl sayardı. Politika sanatının bu baş ilkesi hakkında fikir yürütebilecek darumda değilim. Fakat sezebil diğim kadanyla, Atatürk, ipleri öyle hesaplı bir biçimde gererdi ki, sonradan gevşetme zorunda kalmazdı... cıklı kılap Beklenen HIFZI VELDET VELIDEQEOĞLU Solısuz Fîyatı: 15 Lira HEH KİTAPÇIDA BULUNUR İsteme odresî = Cogoloğly Holkevi Sok. No: 39 4 GAZİ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜOÜNDEN Asıstan Ahnacaktır Eğitim Enstıtülerinın Müzık Bolümienı.e öğretmen vetiştirmek amacıyla Enstıtümüz Müzik Bölümüne Eğitim Enstitüsü Yönetmelığının 36. maddesınde yazılı şartlan taşıyanlardan sınavla çeşitli dallardr 7 (vedi) asıstan almacaktır. Smavlsu 29, 30. 31 Ocak 1974 tarıhlerinde Enstitümüzde vapılacaktır. Adaylar sınavlardan önce en gec 26 Ocak 1974 Cumartesı günü saat 13.00'e kadar bır dilekçe ile müracaat edeceklerdır Dilekçeve eklenecek oelseler: 1 Diploma aslı veya örneğl. 2 Nüfus cüzdanı örneâi NOT: Sınavlar ner dalds o dalm esasi Kulak Eğitim) ve Genel Muzik Bilcilerinden yapıiacaktır. tlân oıunur. ILAN İ.T.Ü. Makina Fakültesi Dekanhğından Fakültemizin çeşitli Kürsülerinde açık bulunan kadrolara Asistan tayin edilecektir. İsteklilerin Dekanlığa müracaaÜarı ilân olunur. fBasın: 10071) 148 L * B İT Tİ (Basın: 28267) .17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear