01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 27 Ocak 1974 üyük külttlr adamı, büyük sanatçı, büyük düsünür, Sayın Muhsin Ertuğrul'dan sözetmek istiyorum. Aslında onun içln en yerin6e niteleme «Yılmayan küitür savaşçısı»dır. Çünkü Muhsin Ertuğrul, çok kişinin sandığı gibi, yalnız bir tiyatro ve sinema yöneticisi, yalnız bir artist, yalnız güçlü bir yazar ve çevirmen değil, bir düşünür, kendismj Türk kültürünün yükselmesine adamış bir ülkücü, bir kültr savaşçısıdır. îçi halk ve insan sevgisiyle dolu b i r savasçı. B Olaylar ite göriişler BIR KULTUR SAVAŞÇISI Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU gerici politikacılara r e sözum ona aydın geçinen gerici yazarlara bir türlü yaranamadı ve yaranamaz da. Şimdi de onun yenıden göreve getirümesini çekemiyorlar bunlar. Efendim, bu atamanm nedeni sırf «ideolojik»miş. Bu cahil gericilerin kaleminde «ideolojik» sözü, örtülü olarak «komünist düşünce taşıma» anlamına kullanılır. Işte on]a r da bunu kastediyorlar zaten. Oysa Muhsin Ertuğrul öyle belirgin bir kişiliğe, öyle bağımsız ve özgür bir kafaya sahiptir ki, dikta rejimlerinde yasayamazdı, serpilip gelişemezdi. Moliere'in ölümünün üç yüzüncü yılında bütün dünyada onun için düzenlenen kutlama törenleri dolayısiyle 9 Ağustos 1973 tarihli Cumhuriyefte yazdığı bir yazıda Muhsin Ertuğrul şunları söylüyordu: «Bozuk düzen kurulalı, ilerl düsünceli kişiler, geri kafalı ortam tarafından. hiç düşünce özgiirlüğüne saygı Kösterilmeden, toplumda tek suçlu gibi damgalanmışlardır. L'ygarlık tarihi böyle binbir örnekle doludur: Descartes yazilannı tamamlamak için kendini Hollanda'ya sürmüstü. Spinoza bütün kitaplarını. öz adını kullanmadan, takma isim altında yayınladı. Leibnitı eserlerini bütün ömrfi boyunca bastıramadı. Gerilige, kara kuvvete, zulme savas açtığl için linetlenen, elll yıl boyunca yuhalanan, saldınlara uğrayan Victor Hujro yirmi n l vatanindan ayn, Fransa'nın can düşmanı Ingiltere'nin vahsi bir adasma sığınmıştı. N'orveç yazarı tb«en. yirml yedi yıl kendi memleketine giremedi. Strindberf tsveç'te oturamaz oldu. N'amık Kemal gibi hürriyet âşıklan özgürlük uğruna Fransa'ya sığındılar. Almanyayı, dünyada eşi fjörülmemis yıkmtıya sürükleyen son savaş rejiminde hütün şairler. yazarlar viırtlanndan kaçtı. Bu kaçişlar onların suçu mu. yoksa özçiir nefes almayı yasaklayan rejimlerin dayanılmaz baskısinın doğal sonucu mu? Sn, balık için nryse. 5zpiirlük de yazar için o ! özgürlük kuıtlandığı ffln, o toplumun ileri atilısı engelleniyor, yasalar avakbafı, pranga oluyor, demektir.» Böyle yazan kişi özgüriügünu yokedecek reJimlere Âlet olabilir mi? Ama cahil kafalara göre, halkı yüceltmeğe, »ydınlatmağa çalışan kişilerin hepsi «sapik ideolo.ji» sahibidirler! Böylelerinin topunun Tanri belâsım versin, diyesi geliyor insanm. YUzyıllardan beri Türk halkını uygarlıktan, gerçek insanlıktan bu tür suçlamalarla uzak tuttular ve onu emir kulu b i r sürü durumunda bıraktılar. Halkın soylu ruhunu kör ve yeteneklerini îmamı Gazali yorumlariyle kötürüm ettiler. Baska ülkelere «ihraç ettiğimiz» beyinlere bakınız; uygarlık ve özgürlük ortammı bulunça okumusu da okumamışı da kendi mesleğınde ve yetenekleri ölçüsünde nasıl da sivriliveriyor. Burada ise gelişmeyi beslcyen o özgür uygarlık ortamı, düşünceden yana, sık sık yokediliyor. Hep cücelerin ülkesi mi olacak bu memleket! Gençliğin Sırrı Külttirü ve insan sevgisini geniş yığınlara yaymanın yolunu Muhsin Ertuğrul, hakli olarak, tiyatro ve kısmen sinemada aramıs, bulmuş, bu yolda her türlü engeli asarak, hiç yılmadan, umudunu ve yürekliliğini yitirmeden bugünkü doruk noktasına erişmiştir. TUrk tiyatrosuna yaptığı hizmetlerden ötürii, 60. sanat yılında (1970'te) Türk sanat ve kültür mensuplan kendisine yakışan saygı ve sevgiyi bir jübilede gösterdiler. Ama ne yazık ki, o jübile sırasında, kendisi aktil bir görev basmda değildi. Bugün sevinçle biliyoruz ki, bu büyük inaan, 1966 yılmdan beri uzak kaldığı Şehir Tiyatrolan'nın basına yeniden getirildi. Yeni B e lediye Baskanı Sayın îsvan'ı bunun için ne denli kutlasak azdır. 1966'da politik nedenler yüzünden bu görevden kadrosunu k&ldırma yoluyle ayrılmaya zorlanıp 1974'e kadar yaklaşık olarak sekiz yıl onun Şehir Tiyatrolarından uzak kalması olayı için de ne kadar üzülsek yine azdır. Birçok kazançtan yoksun kaldı ve çok şey yitirdi tiyatromuz bu yüzden. Ben, Muhsin Ertuğrul'u kişisel olarak yakından tammak muthıluğuna ermedim. Çalışma alanlanmız ayrıydı, fırsat olmadı. Ama onu her Türk ayeunı gibi ben de tanıyorum. Çahşmalannı, kendisini durmadan yetiştirip gelijtirmesini ve kendi kendini asmasmı, gerilikle savaşmasını hep uzaktan izlemişimdir. Onun adını ilk kez duyduğum ve bir dergide, düzenli taranmıs saçlan, yakısıklı yüzü ve zeki gözleriyle kendisini yansıtan ilk resmini gördüğüm zaman 18 yaşındaydım. O, herhalde 30 yaşUnnda olmalıydı. O çağlarda aradaki on iki yas farkın önemi büyük oluyor. Bu nedenle sözünü ettiğim resmi daha o zaman ünlü bir insan olması dolayısiyle olacak yaşh ve olgun bir adam izlenimini uyandırmıştı bende. Şimdi aradan 52 yıl geçti. Öyle olduğu halde Muhsin Ertugrul'u ne kadar genç görüyorum. Bu, yalnız aradaki yaş farkının şimdi artık bir anlam tasımamasından ve küçüle ktiçüle hemen aynı düzeye yaklaşmasından değil, Muhsin Ertuğrul'un kafa ve fizik bakımından gerçekten genç olufundandır. Bir ülkü uğruna savaşan kişi her zaman genç kaiır zaten. Niçin Halka Gitmek? Muhsin Ertuğrul eskiden olduğu gibi, simdi de kentin kıyı köşe bölgelerine tiyatroyu götürmek ve ayrıca çocuk tiyatrolan kurmak, amacını güttüğünü söylüyor. «Baştan başlamak lâzım: ana babalan ancak okuma yazma bilen, ya da hic bilmeyen ailelerin en az iki üç çocuğn var. Bunlar, ana babalarının tun terslne, yarin yüksek öğrenim peşinde koşacak bir grnçlik kitlesl olacak. memleketi yönetecekler. Onlan busiinden tivatroya aliştırmazsak, bunlar yannın yitirilmi» seyircileri olacak» diyor. Onun tasvir ettiği bu tip ailelerden çoğu gecekondu bölgelerinde oturduğu için, Muhsin Ertuğrul bu bölgelere yöneliyor. Gericiler onu eleştirmek için şu düşünceyi ileri sürüyorlar: «Gecekondu bölgeleri halkının yol, su, kanalizasyon gibi bunca ihtiyacı bir yanda dururken tiyatro nesine. Devlet, hükümet, belediye önce bu ihtiyaçlan düsünüp karşılamalı.» Pekiyi, sormak gerekir onlara: Devlet, hükümet, belediye kim? Bunlar senden, benden, ondan, yani bizlerden, yani Türk halkından a y n bir şey mi? Millet olmadan b i r devlet, halk olmadan bir hükümet veya bir belediye düşünülebilir mi? Şu halde halk ne kadar bilinçli ne kadar ileri ve uyanık, ne kadar insanca yetişirse, onun oluşturdugu devlet, hükümet, belediye ve bütün kuruluşlar o denli ileri, o denli dinamik, yurt ve ulus sevgisiyle, halka hizmet askıyla o denli dolu olur. Halkı yükseltmek için her şeyden önce onun ruhunu yüceltmek, bunun için de ona düşünmeyi öğretmek, onu öte dünyay» dönük bir ümmet kalabalığı durumundan çıkanp, bu dünyada büyük devletler kurmus yüce bir ulusun evlâtlan olduğunun gururu ve bilinci içine sokmak, kısanın kısası. ona temir kullarmdan» degil, «eşit insanlardan» oluşmus bir toplum olduğunu öğretmek gerekir. Işte tiyatro konusu bakımından ister dram, lster trajedi «facia», ister komedi (güldürü) olsun gönül acısı, evlât acısı, vatan sevgisi ve acısı, özlem, sevgi, hırs, zulünı, hak, haksızlık, işkence, tizüntü, sevinç gibi insan ruhunun ve toplum yaşamınin olumlu, olumsuz türlü duygu, yön ve olaylanm seyircinin gözü önüne sererek onu insanca düşünmeğe, insanca eflenmeğe, insanca davranmaya alıştırır. Tiyatrodan çıkarken seyircilerinden kimisinde doğan övgü, kimisinde doğan eleştiri duygusu da insanca bir duygudur; çünkü düşünceye dayanır. Tiyatro, sejircinin kafasmı bütün bu konular, tutum ve davranışlar üzerinde işleten, sanki olaylan kendisi yaşıyormuş gibi, insanı düşündüren güzel sanat dalıdır. Bu nedenle bir gecekondu bölgesinin merkezinde bir tiyatro sahnesi açmak, ömeğin «çağdaş ressamlar sergisi» açmakla bir degildir. Çünkü resmi anlamak için belli bir ön hazirlık gerekir. Tiyatro Öyle değil. Tiyatro halka en yakm olan sanat dalıdır. Çünkü sahnesinde ya toplum olarak halkın. ya da halkı oluşturan bireylerin s o runlarıni, duygulannı, güçlü ve zayıf yönlerini dile getirir. Moliere'in yaşadığı çağda bugünkü toplum sorunlarından bir kısmı söz konusu olmadığı halde, onun yapıtlannın üç yüz yıldan beri her ülkede taptaze ve canlı olarak yaşamasl ve sahneye konması, bu yapıtlarda insan ruhunun yukarıda sözünü ettiğim türlü yönlerinin, olağanüstü bir zekâ neşteriyle analiz edilmiş olmasındandır; ayrıca Moliere'in din bağnazlığma, insan sömüriisüne o zamanki toplum görüşünü hiçe sayarak tek başına karşı koymasmdandır; Muhsin Ertuğrul'un deyimiyle bir «kahraman» olmasmdandır. Bilim ve teknik ilerlemiş, toplumlar ve rejimler değişikliğe uğramış, fakat insan karakterinin, yücelik. soyluluk, c ö mertlik, yüreklilik, doğru özlülük gibi olumlu, öbür yandan. aşağılık, soysuzluk, cimrilik, korkakhk, ikiyüzlülük, sömürücülük, hainlik gibi çirkin ve olumsuz yönlert, oldukları gibi kalmıştır. Moliere'in insan karakterini işleyen, olumlulan öven, olumsuzlan yerin dibine batıran. korkaklar, ahmaklar ve kendini beğenmişlerle bol bol alay eden Dİyeslerinin bugün de canlı kalışınm nedeni budur. Ûzgürlüğe Doğru skiden alaturka saz salonlarında sahnenin yanındaki duvarda bir levha bulunurdu: Hariçten gazel okumak yasaktır! Bu cünılenin anlammda saklı bulunan gerçek şudur: Eğer gazel okumak istiyorsan sahneye çıkmalısın; ve sahneye çıkmak için hangi yollardan geçmek gerekliyse, o yollardan geçmelisin. Bizim BabıaJi basınmda hükümetleri eleştirmekten çok hükümetlere akıl öğreımek meraklısı çoktur. Üç aylık koalisyon çabalarmda bepimiz durmadan akıl öğrettik bugün hükümeti kuranlara... Hele yüksek düzeyde politika yapmaya he\esli kisiler, ille AP CHP koalisyonu üstünde ısrarla durdular. CHP de ille dırendi. Ve en sonunda hükümeti MSP ile kurdu. Üç buçuk ay önceki duruma kıyasla bugünü düşündügumüzde Ecevit CHP'sinin ne büyük başan kazandığı ortadadır. 14 Ekim 1973 seçimlerinden önce ortadirek CHP olmak üzere bir hükümet kurulabileceğini kimse düşünemiyordu. Politikada başan iktidara geçmekle ölçülür. Ister ortanın solcusu gibi düşunün, ister düşünmeyin, ortada bir başan var. Ama bu başan ne kadar sürer, (onu ne olurT O bir ayrı konu. Ecevit, önce parti içindekileri, sonra parti dışındakileri yene yene gelip hükümetini kurdu. Şimdi, bundan on yıl önce üniversite kantininde sağcılık solculuk tartışmasında belki birbirlerine giren birtakım gençlerin anlaştıkları bir koalisyon Türkiye'yi yönetecek. Bir vakit evvel AP'nin oy depoları veya vurucu militanlan sayılan çevrelenn AP'nin güdümünden kurtulmalan ve iktidara geçmeleri, köprülerin altından kaç metreküp su aktığını gösteriyor. Hiç kuşkusuz CHP'nin MSP ile birlikte Hükümeti kurması bir düzen değişikliğine ülkeyi götüremez. Zaten her iki parti karşılıklı ödünlerle anlasmaya varmışlardır. Hatta bazı konularda CHP'nin MSP'ne ölçüyü aşacak biçimde ödünler verdiği de görülüyor. Bazı konularda da gerçekçilikten uzak bir tutumun koalisyon protokoluna yansıdığı anlaşılıyor. Ancak bu anlaşma toplumda bir iç barış havası yaratabilir. Genel bir affı gerçekleştirebilir. Özgürlük reformunu yürürlüğe koyabilir. Demokratik sınırları genişletebiiir. Bunl a n n yanısıra bir hayli yapılacak iş birikmiştir. Toplum. >»»kımsız bir evi anrfırıyor. Pencerelerin açılması, ortabğın süpürülmesi. tozların alınmssı bile uzun süre kapalı kalmı? bir konağa ferahlık getiıir. Devlet yönetiminde uygulamaya konabilecek en basit yasalar bile çıkar çevrelerinin çıkarlarını zedeler diye yıllardan beri askıya âlınmıştır. E Canlı Anıt Uluslann yüceliği sıradan politikacılann başan veya başansizlıklarıyle değil, Muhsin Ertuğrul gibi. kültürün türlü alanlannda savaşmıs, yükselmiş ve başına hak ettiği zafer çelengini takmış, kişilik sahibi insanlarının değeriyle ve çokluğuyle ölçülür. Onun, yukanda sözünd ettiğim 9 Ağustos 1973 tarihli yazısında Victor Hugo'dan aktarmış olduğu şu gatırlarla kapayayım ben de bugünkü yazımı. kendisine saglıklı uzun ömür ve başan dileyerek: «Şairler, yazarlar toplnmun temel kurnculandır. Devletler, hükümetler, ordular gelir, geçer, rider, hiç birinin iz| kalmaz. Ama sairlerin, yazar lann eserleri dimdik ayakta durur. Insaniığı aydıolatan bu vspıtlardır. Yunanistan deyince karfinıza Eschylus çıkar. tngiltere'ye seslenirseniz Shakespeare'i duyarsımz. Fransan ararsamı Voltaire'de, Moliere'de bulursunuz. Dünyayı aydınlatan ve elleri birer mesale gibi yanan bu yalarlardır. l vgarlık dedifimiz iste bu rserlerdir. Ulualararası değerde yazar yetiştirmeyen milletler, dilsiz çocuklara, cfice sakatlara benzerler. Asıl utamlacak (teri kalmıslık, maddede yoksulluk değil, kafa ürünlerinde verimsiılik, kısırlıktır.» Özaürlük Ruhu Dünyanın belll başh kültür re tiyatro merkezlerınde, türlü çlçeklerden bal toplayan anlar gibi, çalışan ve topl»dığı balı kendi anayurduna, Türkiye'ye getiren bu büytik adam, sırf ğüçlü bir kişilik sahibi olduğu, küçiik çıkarlara âlet olmadığı, ülküsünden asla ödün (taviz) vermediği için HAİN BABA! OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardından Süveyş'in Açılması ve Petrol Bunalımı Kuvvetlerin Ayrılması • kissinger'in bir hafta süren arabuluculuğu ile Süveyş bölgesindeki kuvvetlerinin birbirinden aynlması ve aralarına B.M. Gücü'nün girmesi konusunda Mısır ile îsrail anlasmaya varmışlardır. îsrail askerleri kanalın batısından doğusuna doğru 20 km. kadar geride Gidi ve Mitin geçitlerine çekilecek, 6 Ekim savasında kanal'ın doğusuna geçen Mısır askerleri ile silâhlarda indirim yapılacaktır. Mısır asksrleri Kanal'dan doğuya 8 • 12 km. derinliğine toprak işgal ede cek. Araya B.M. askerleri girecektir. 25 yıldan beri ilk kezdir ki, İsrail ile bir Arap ülkesi anlaşma imzalamışlardır. Önemli, Süveyş bölgesinde de artık sava şa son vermesidir. Îsrail Mısır'a taviz veriyor, zira sadece askeri gücüne ve Amerikan desteğine dayanan politikası sarsılmıştır. Araplann petrol silâhı etkili olmuştur, dünyada yalnızlık içine atılmıştır. Seçimden sonra j'apılan ilk Meclis toplantısında anlaşma, üçte iki çoğunlukJa onaylanmış ve Cuma gününden beri İsrail askerleri çekümeye başlamışlardır. Anlaşma 28 gün içinde uygulanmış olacaktır. Anlaşma askeri nitelikte ise de, top rakları kurtarılmadan Mısır'm en önemli cephede savaşa son vermiş olduğu da doğrudur. Bu cep hede savaşa tekrar başlamak Mısır için kolay, hatta mümkün olamaz. Bir dizl yeni yasa, bu alanda çok çeyi değiştlrecektir. Ancak... Dünyadaki ve ülkemizdeki deneylerde ortaya çıkan olr gerçek var: Hükümeti kurmak, iktidan ele geçirmek değildir. Hükümeti kurmakla iktidara oturmak arasında zahmetli ve çetin bir yol vardır. CHP için bu yolu aşmak gerekiyor... CHP'nin bu yolda tıkanması için hazırlıklı ve tertipli çevrelerle, CHP'nin bu yolu aşmasını isteyenler arasında bundan böyle bir çekişme başlayacaktır. Türkiye'nin «orunlan öylesine ağır ve dıs dünyanın koşulları öylesine çetindir kl CHP'nin y a n yolda kalması da mümkün.dür. Türkiye solu, bu tfurumu iyice değerlendirmelidir. Çünkü sol, çoğu zaman, ilerde gerçekleşmesi düsünülen köklü bir devrim hayaliyle elindeki olanaklan değerlendirmekten uzak kalmıştır. Çoğu zaman soyutta kalan bu yöntemi daha gerçekçi bir elestiriden geçirmek zamamdır. Bugün kurulan Hükümet, Parlamentodaki siyast partiler yelpazesinde en ilerid, en rfemokratik nitelikleri tasıyan iki partinin koalisyonudur. Unutmamah ki, bir I B J koalisyon gerçekleşse, protokolünde ilk madde fikir özgürlüğünü boğmak üzerine olacaktı. Ecevit Hükümeti Türkiye'nin yaşadığı koşullarda fikir özgürlüğüne ve demokrasiye dogru bir adımdır; bunu böylece değerlendirelim. S evda, Arzu, Kurtuluş, Oya... Dört Türk çocuğu, en büyüğü yedi en küçüğü bir yasındg... Anne hastanede yatıyor, baba kalkıp memleketine gidiyor. Kapıları kilitlemişler, üstlerine. Ne ekmek, ne aş, ne de yakacak bir şey! Hem bütün bunlar bulunsa"bile yedi yaşında bir abla" nasıl kalkar" bu uğraşin altından? Günler geçer gider; bir, ikî, ön, açhk, soğulda. Balkondan ekmek atar kom?u bakkal. Alıjmıştır bu işe. İlk kez değil ki dört kız kardeşin eve günlerce kapatılması Bir gün iki gün neyse ama on gün! Kaloriferli salonlarda bile insanlann üşüdügâ kış günlerinde... Kırılmış kapı. bir de ne görsünler, beton üstünde kıvrıhp yatmıs dört çocuk... Kolay duygular uyandırmak istemiyorum. Ucuz acımalar değil... Kızgınhklar gerek. Öfkeler, karjı çıkmalar, direnmeler. Kime karşı? Bu anababaya mı, konu komşuya mı, kötü yazgıya mı, acımasız topluma mı, bu bozuk düzene mi? Kime isterseniz ona... En başta kendimize... SAVAŞI TEKRAR BAŞLATMAK MISIR İÇİN KOLAY DEĞİL AŞAMALARA RAĞMEN BARIŞ GÖZÜKMÜYOR YOKSUL ÜLKELERE PETROL YARDIMI ... VE AVRUPA'DA ORTAKLIK ZORLANIRKEN SOVYETLER G ÜLÜY O R Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER pa yollarında pazar günleri otomobil görünmüyor, bazı ülkeler benzıni karneye bağlamıştır. Geçenlerde, Norveç Kıralmın otobüste bılet satın alırken bir resmi gazetelerde çıktı. Fakat petrol bunalımı şimdi de gelişmemiş ülkeleri baskısı altma almıştır. Yapılan hesaplara göre, 39 gelişmemiş (gelışmekte diyorlar) ülke geçen yıl petrol satın almak için 5,3 milyar dolar harcamış iken, bu yıl yeni fiyatlarla 14.9 milyar ödeyecektir. Bunların zen gin ülkelerden aldıkları yıllık yardım yekunu 8.6 milyar dolarken, petrol için ödeyecekleri fazla para 9.7 milyar dolar tutacaktır. Adisababa'da toplanan Afrikalılar, Araplan, Afrika'ya düşük fiyatla petrol satmaya çafırmış ise de, üretici Araplar, petrolü iki fiyatla satmanın mümkün olmayacağı cevabını vermislerdir. Fakat Arap üreticilerinin Kahirede yaptıklan toplantıda petrol fıyatında artış yüzünden yoksul ülkelere yardım sağlanmasına karar verilmiştir. Araplan destekleyen tüm Afrika ülkeleri Israil'le ilişkilerini kesmişlerdir. ler. Olayın ilginç olan yönü, ora larda üslenen 7. Filo'nun yardımı için Vietnam'dan gelen ısrar lı yardım dileğini Amerika'nın kesin olarak reddetmesidir. Savajtan «onra da Kissinger, Ame rika'nın bu işe kansmak niyetinde olmadığım söylemiştir. Gü ney Vietnam da BM Güvenlik Konseyine basvurmuştur. Beçika Bunalımı Belçika'da hükümetler sık sık değişir ve yenilerin kurulması zordur. İkinci Dünya Savaşmdan sonra 22 ncisi olan Edvvard ]>burton başkanlığındaki Sosyalist Katolik (Sosyal Demokrat derler) ve liberal partileri koalisyonu istifa etmiştir ve şimdi 23 üncüsünün kurulmasına çalışılıyor. Kral Baudouin, sırasiyle, parti liderleriyle görüşmektedir. Istifanın nedeni bir yandan devletçi sosyalistler, öte yan dan da özel girişimci Katolikler re Liberaller arasmda Belçika ve Iran hükümetleri tarafmdan 67 milyon ton kapasiteli bir petrol rafinerisinin kurulması sorunudur. Iran'la anlasmaya vanlmış, fakat ekonomide Özel girişime a y n lan alana devletin ayak atması» gerekçesiyle Katolik ve Liberal partileri buna karşı çıkmışlar, petrol bunalımı dolayısiyle rafinerinin inşasına sonra razı olmuşlarsa da, koşullann Belçika lehine değiştirilmesini de istemişler ve Iran sözleşmeyi feshedince. hükümet de istifa etmiş tir. Petrol ve enerij devletleştirilmedikçe Sosyalist Parti başka bir koalisyona girmiyor. Mecliste Sosyalistlerin 61, Katoliklerin 67, LiberaUerin de 34 sandalye» leri vardır. Eğer hükümet İcurulamazsa seçime gidilecektir. Sosyalistler de bunu istiyorlar. DORTLER DERSANESİ ÖZEL BbMT KURUCU tiÖRKTMENİN B A9ARIİLB YÜRÜTTÜAU Ana, keyfinden yatmaz hastanede. Babaya gelince... Ne îşi vardı memleketinde, nasıl bırakıp gitti dört kızını kendi başlarına? Hcpiniz şimdı o zavallı adama kızıyorsunuz, bir geçse elinize, tamamdır! Göreceğiz bugünlerde resmini gazetelerde, bitkin bir adamcağız. Işsiz, perişan. yalnız. Kurmak zor değil yaşam öyküsünü. Bir iş, bir ekmek diye koşup gelmiş Siirt'ten büyük kente. Altın kaplı kaldırımlan, diye değil. Çoktan anlajıldı büyük kentlerin kaldınmlarmın ne altında ne üstünde altın. gümüş bulunmadığı. Pıslik var, yoksuüuk var, acımasızlık var, bırakılmışlık yar. Ter, kan, gözyaşı var... Birazcık umut da var, hiç değilse umutlanmak var. Gelmiş çocuklarla, derken bir çocuk, bir çocuk daha. Almanyalara yazılmıştır sıra bekler durur, belki karısı da. Sonra hastalıklar, parasızlıklar, yoksulluklar... Böyledir, böyle değfldir, ı n u buna benzer bir durumdur, bir öyküdür. İki kez ikinin dört etmesi kadar kesindir halkımızın yazgısı, benzerdir, egtir, birbirinin kopyasıdır. Bir ekmek, bir iş, bir yuva.» O anlıgma o günlüğüne... Yann yok, gelecek yok.. Çoğunlukla o an bile yok1.. Dört cocuğunu açsusuz bırakıp gitmek var ocak ayının soğuğunda. Bir gazete haberi, bir fotoğraf: «Kapı açıldığında görülen durum şudur: Dört küçük kız soğuktan ve açlıktan büzüşmüş bir halde eşyasız bir odanın ortasında kirli bir örtünün üzerinde yatmaktadır. Sonra konusuyor: «Babam Siirt'e gitti, annem hastanede.» Sonra karakolda yemek verilir, mahalleliler Ugilenirler. Resimde dört kız kocaman kara gözlerle bakmakta, aramaktalar... Neyi, kimi? Babayı mı, anneyi mi, yoksa insanlık diye bir şeyi mi? Var mı yok mu diye! Nedir bu üstümüze üjü şen kalabalık diye! Şimdi iyüiksever bayanlar baylar birşeyler yollarlar, içleri rahat eder, belki kızlan evlfttlık alıp kendilerine hizmet ettirirler. Ya da çok hayırsever biri çıkar, bir ikisini okutur. Yazar gazeteler, falanca bay filanca bayan ju hayırseverlik işlerini yaptı diye, resimleri çıkar, gururlanır, levinirler. Okuyanlar da sevinir, ne iyi insanlar var diye. Bir yandan da anneyi hastanede, dört kızı foğuk evde bırakıp canını kurtaran, belki de önemli bir işini görmek için bir cüreliğine gitmij o «hain« babaya kızıp köpürerek Ama anlamazlar ki böyle bireysel ilgiler, çıkıjlar, davranıslarla hiç birşey ortadsn kilkmaz. Toplum sorunları tek tek hepimizin çabasmı ister elbet, ama bunu topluca benimsemek, bir ulus, bir devlet işi yapmak bu kalkınma, bu kurtuluş yolu nu... Sahip çıkmak gerek inssnlarımıza. hepsine, Kars'tan Edirne'ye kadar kırk milyen insana. Günden giine artan, yirminci yüzyılm sonunda yetmiş milyona varacağı saptansn bu ülkenm tiim insanlanna sahip çıkmak, benimsemek. Her şeyin her şeyin bagında büyük çoğunluğun yararını düsünmek, ona göre davranmak, ayarlamak her işi... Ne olacak şimdi o babayı apar topar bulacsk, getirecekler de... Suçlu yalnız oymuş gibi1.. Ya onu bu duruma iten, bu bilinçsizlikte bırakan, bu yoksulluğa, bu korkunç ilgisizliğe, acımasızlığa sürükleyen etkenler, gerçekler? Onları görmek gerekir önce... Insanlanmız kendi kendilerine doğup büyüyecekler, kendi yazgılarını kendiîeri çözmeye çahşacaklar!.. Bizler, aydınlar, yöneticiler, sobah, kaloriferli evlerde, paltolar, yorganlar altında üşüyenler de suçu o babaya yükleyip kuzurumuzu bozmayacağız. Dört cocuğunu soğukta, açsusuz bırakıp kaçmıj hain adam deyip tatb düşler göreceğiz mcak yataklarunızda!.. Nixon'ın Yılı Ezici çoçunlukla seçimi kazanarak 20 ocak 1973'te iktidarının ikinci dönemine başlarken Nixon, 1973'ün cAvrupa Yıh» olacağını, 1972de Pekin ve Mo*. kova'yı ziyaretlerinde elde ettiği başarıları Avrupa'yı ziyaretirMÎe tekrarlayacağını söylemişti. 1973 «Avrupa yılı» de. ğil, Nixon'ın itibardan düşüşü yılı olmuştur ve belki de 1974 iktidardan düşüşü yılı olacak tır. tkinci döneminin yıldönümünde Amerikan halkının verdiği hüküm budur. Göreve baş ladıktan birkaç ay sonra meydana çıkan Watergate skandalı gittikçe dallanıp budaklanmış, Nixon, olayda rolünü aydınlata cak ses bantlarını önce vennemiş, bu davranışın yarattığı tep ki karşısında, mahkemeye vermek zorunda kalmış, fakat bantlar arasmda olayla ilgili olanlan vermemiş, özel kalem müdürü Haldeman ile yaptığı konuşmayı kaydeden bandın 18 dakika şüren kısmı da silik çık mıştır. Beyaz Saray, bantın kaza ile silindiğini idrfia etmişse de, mahkemece atanan 6 kişiİik uzmanlar heyeti, kasten silindiğine oybirliği ile karar vermiştir. Siliğin, Nbcon'ın kendisi tarafından yapıldığı şüphesi uyanınca halkın Başkana güveni % 32'den % 25 oranına düşmüştür. Yani her 4 Amerika lının 3'ü Nixon'a güvenmiyor. İki nüfuzlu Kongre üyesi de yeniden Nixon'u çekilmey» çağırmıştır. Nixon için acı bir yıl. ÜNİVERSİTE HAZIRLAMA FEN KURSLARI l«T»«luı IH: (Cumhuriyet: 731 n Türkiye Demir ve Çelik Işletmeleri Genel Müdürlüğünden Barısın Uzun Yolu Anlaşma hakkında izahat vermek için Sedat, 8 Arap ülkesini ziyaret etti, öbür Arap ülkelerine de temsilciler yolladı. Irak ve Libya'dan başka karşı çıkan yok, Filistin Kurtuluş Örgütü ise bil diri yayımlayarak anlaşmayı eleş tirdi. Fakat önemli olan Suriyenin ne davranışta olacağıdır. Suriye'de Esad, Mısır'da Sedat kadar duruma hâkirn değildir ve ileri, geri çekişmeler olmaktadır. Suriye Cenevre Konferansına gitmezse, Mısır'm da gitmeyeceğini Sedat söylemiştir. Ayrıca Filistinlilerin katılmaları prob lemi vardır. Bu nedenlerle Cenev re Konferansmın toplanmasmda acele edilmiyor. Suriye'nin tutumunu en çok Sovyetler etkiliyebilir. Amerika'ya döndükten sonra topludığı basm konferansuıda Kissinger Mısır • İsrail anlaşmasında Sovj'etlerin olumîu rol oynadıklannı söylemiştir. Doğ ru, zira Süveyş Kanalı'nın açılmasından en çok yararlanacak olan Sovyetlerdir. Kissinger petrol ambargosunun kaldırılmasım da Amerika'nın bekledifini söylemiş ve Sedat'a öğütlemiş ise de Libya karşı çıkmıştır. Kuvvetlerin ayrılması anlaşması Arap îsra il ilişkilerinde bir aşama, fakat banş henüz uzak ufuklarda bile görünmüyor. Zorlanan Ortaklık Kurulduğu zamandan beri Ortakpazarın inişleri çıkışlan olmuş, fakat son ay içinde örgüt bunalım içine atılmıştır ve yaşayabileceğinden şüphe edenler bile vardır. Önce, İngiltere'nin büyük önem verdiği «bölgesel yardım fonu» üzerinde çatışma olmuştur. Fed. Almanya, Fon'a İngiltere, İtalya ve trlanda'nm istedikleri ölçüde katkıda bulunmuyor. Enerji bunahmına karşı ahnacak tedbir!er ürerinde ciddî bir görüşme bile yapılamamıştır, zira Fon meselesı çözülmedikoe, İngiltere görüşmeye yanaşmıyor. Asıl bunalımı yaratan Fransa'mn, ansızın Frank'ı piyasalarda dal^alanmaya bırakması, yani dolaylı olarak deva'.üe (değerini ındirmek) etmesidir. fngiliz. İtalyan ve Irlanda paraları da dalgantıda idiler. Fed. Almanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg ve Danimarka buna karşı çıkarak, paralaruıı birbirine bağlamışlardır. Her ortak, kendi büdiği gibi hareket ediyor. Öbür ortaklar Nixon'ın çağrısına uyarak, 11 Şubatta Washington'da toplanacak Enerji Konferansına gidecekler, fakat Fransa gitmiyecek. Toplantıya pidenler de Araplardan petrol satın almakta direniyorlar ve Nixon'ın üreticilere kaışı tüketıcilerin cephe birlıği kurmasını engelliyorlar. Ortakpazarın kendisi bunalım içinde olduğu gibi. Amerika ile ilişkileri de bunalım içine atılmı$ tır. Sovyetler de kapifalist lil keler ilişkileri böyle olur, diye, gülüyorlar. Kuvvet İndirimi Prof. Dr. MİTHAT ERDOGAN Hastalarını muayenehanesinde kabule başlamıştır. İş: Hacettepe Üniversitesi Muayenehane: Izmir Cad. 46/6 Yenlşehir / Ankara, Tel: 17 08 04 (Cumhuriyet 735) DUYURU Petrol Bunalımı Yayılıyor Araplann petrolü silâh ola • k kullanmaları ve arkasmdan a Jreticiler örgütünün (OPEC) fıvatları arttırması. önce gelışmış ülkelerin ekonomilerini ve bu ülkelerdekı halkın yasantısını etkilemişti. Amerika'da Nixon, özel uçakla değil, yolcu uçağı ile geziye çıkıyor, büyük boy otomobiller garajlara çekilmiştir. Avru Arnavutluk dışında ttim Avrupa ülkeleriyle (33). A3.D. ve Kanada'nın katıldıklan Avrupa Güvenlik ve îşbirligi Konferansı Cenevre'de çahsmalanna başlarken, NATO ve Varşova Paktı Uyeleri arasında Orta Avrupa'da bulunan 11 Ulkenin katılmalariyle karşıhklı kuvvet indirimi konferansı da Viyana'da ikinci dönem çalışmaİ8nna başlamıştır. Konferansa katılan 11 ülkenin 7'si NATO, (A.B.D. Kanada, Ingiltere, Fed. Almanya. Hollanda, Çin'in Hainan adasiyle VietBelçika, Lüksemburg) üyesi, 4 nam arasında Paracel adlı grup ülke de (Sovyetler, Polonya, Çeadaları ansızm biri rfev, öbürü koslovakya, Doğu Almanya) Varcüce iki ülke arasında bir kara, şova Paktı üyesidir. Kanatlarda hava ve deniz «avaşına alan sayılan 5 NATO üyesi, (Türkiye, olmuş ve kısa süren. çatışmadan İtalya, Yunanistan, Norveç. Dasonra Güney Vietnam, adaları nimarka) ile 3 Varşova Paktı Çin'e bırakarak ayrılmıştır. Ada üyesi (Romanya, Macaristan, lann mülkiyeti her iki tarafça Bulgaristan) gözlemci olarak kada iddia edilmektedir. üzerletılıyorlar. Orta Avrupa'da NArinde Çinli baiıkçılar yaşarken, TO'nun 770 bin askeri ve 6 bin Fransızlar, adaları, »ömürgeleştankı, Varşova Paktının 925 bin tirdikleri Vietnam'a ilhak etmiş askeri 15 bin tankı vardır. Sovler. Aslında, bu sıralarda Çin yetler her iki taraî kuvvetlerintopraklan Avrupalılarca yağden eşit sayıda indirim yapılma ediliyordu. Çin bu ilhakı tamasmı ve kendi bloklarının üsnımamıj. tkinci Dünya Savatünlügünün ko.unmasını, NATO'şından sonra Japonya ile San cular ise. karşılıklı indirimin Fransisco'da 1951'de imzalanan kuvvetlerde denge yaratmasmı antlaşma ile adaların Vietnam istiyorlar. Amerikan askerlerinfn toprağı oldukları tanınmış. Her Avrupa'dan geri çekilmesi konunedense. Günev Vietnsm geçen hafta adalara 75U askerle 11 ta sunda Nixon, Senatonun baskısı altında bulunduğundan. ilk asavaş gemisi yollamıs, çekilmesi ma olarak, Amerikan (193 bin) için Pekin'in uynsını dinlemeve Sovyet (460 bin) askerlerinin diğinden Çin de, kara. hava ve indirilmesini istiyor. Pazarhk deniz kuvvetlerj yollayarak Viuzun sürecek ve sonunun ne olaetn»mlıl»n •ıtalnrdan Uî»kl»stır câğı da belli değildir. mışlar, Viyıplar da verdirmiş îşletnaelerimizde gSrevlendirilmek Czere yeteri kadar, aşağıda belirtilen şartlara uygun, Elektrik, Makina ve Metallurj! Yüksek Mühendis veya Mühendisleri alınacaktır. Isteklilerin; 1 657 Sayılı Kanunun 48. madd'esinde belirtilen şartları haiz bulunmalan. 2 Füli askerlik hizmetlerini Ifa etmij bulunmalan, 3 15 gün lçerisinde Karabük'teki Personel Müdürlüğümüze şahsen veya posta İle müracaatlan gerekmektedir. TÜRKİTB DE5ÜR VE ÇELİK IŞLETMELERİ GENEL MCDÜRLÜGÜ (Basın: 10568 719) Dev ile Cüce ELEMAN ARIYOR aranmaktadır. Taliplerin hergün saat 911 arası aşağıdaki adresimize bizsat veya yazıh müra caatları rica olunur. Uzel Tlcaret v« Sanayl Ltd. Ştl. Raml«Topçular, Kışla Cad. No. 1 Istanbul (llâncıhk: 5525 714) MAKİNE YÜKSEK MÜHENDİSLERİ Askeriiğini yapmış çok îyı İngilizce bilen genç RADAR TELSİZ CİHAZLARI Cayro pusula konulannda müstakil olarak bakım onarım yapabilecek tecrübeli Ingüizce bilen elemanlara ihtiyaç vardır. Ücret tatminkârdır. özgeçmişini özetleyen bir mektupla müracaat P.K. 821 / Karaköy. (Cumhuriyet 733)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear