25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 24 Ocak 1974 ÇltffrA?AİAİWAH T>İHizİNİ V£ D£ î 8«i Cİ ÎYi YAP NİZAMfTTİM. ÜUK AtfİK, AfİMİzi Mi .ıı« Toz Duman İçinde TALİP APAYDIN 122 nanhlar bize hiç dokunmayacak Onlar bizim dostumuz. konuğumuz Gelince goreceksiniz, kardaş gıbi davranacaklar. Onıar bize... Molla Mahmut, birden fırlaaı, Ziver Hocanın yakasına yapıştı N'eye uğradığım anlayamamıştı. Karşısında Mahmut'u görünce gczleri iri ıri açıldı. Tse dıypcejıni bilemedı. «Ee . şey . • diye kekeledı. Molla Mahmut suratına bir yumruk indırdı. Ziver Hoca hlk dıyerek uzandı yere, kalkamayıverdi. Ibrahim Bey atıldı: Dur Mahmut, ne yaptm? Yeter ettiği gayri bu dürzür.ün, yeter! Tekrar vuracaktı, tbrshim Bey tuttu: Bırak, aman ha. öldürürsün herifi. Ziver Hoca hâlâ yerdeydi, kalkamıyordu. Yalvarmaga başladı: Şey, beyım... Vallaht, sizi görmedim de Molla Mahmut: Sus deyyus! diye bağırdı. Sahtekâr yalak! Kıranm şimdi kemiğini! Davrandı, kaikmağa çalıştı. Çok korkmusru: Dur dur şey .. Tövbe Molla kardaş . Gözleri iri iri açılmıştı. Kalkıp yüriidü. Kaçıyor gıbiydı. İbrahim Bey arkasından güldii. Başını ıki yana salladı. Rezıl bunlar be. Bunlarla uğraşmaya değmez. Ne dediğini duydun işte. Köylüleri boyna aldatıyor alçak! Köyün alt yanma doğru yürüdüler. Düsman gelince ne yapicaklarını konuşmağa başladılar. 30 Mestan kırda davar güdüycrdu. Yere oturmuş, bacaklannı ılerı uzatmıştı. Eopayı ayagmm ucuna usul usul vuruyordu. Kendi düşüncelerıne dalmıştı. Bır turkü mırıldanıyordu: . ^ •»cZeyoabu» ieynebıır» alh Zeyoctum . Yedi köy içinde şanlı Zcynebim...» Yeni kalınlaşmış, bet bir sesi vardı. Gün yanığı yuzü şiş gibi görünüyordu. Davarlara bakmıyordu hiç. Koyunlar, keçiler dereye aşağı yayılmışlardı. Kayalık bır sırttı. Bulabildiklen otları kemiriyorlardı. Ulen Zeynep, diyerek ıçinı çekti. Alacağın olsun Zeynep! Yaktın benı, duman ettin. Emme kavuştuğum gün soracağım bunlan sana. Belıne bir sanldım mı hee... (DEVAM1 VAR) BlR SANAT EVİ... Atillâ DORSAY oet ol. Evin eşiğine oturdu, bir daha sesin! çıkarmadı. Hıç lumıldamadı. Donmuştu sanki. Molla Mahmut atı ahıra çekti. Hadi Hacer, dedi. Hazırla bohçanı çabuk! Içeriye girdi, üci çuval çıkaraı. Bır kat da yatak. Hadi helâllaş anamla. Hacer gelin ağlıyordu. Çabuk ol! Ağlayacak sıra değil! Sessizce içeriye girdi. £1 yordamı ile alacaklarını aidı. Bıraz sonra kucağında Muraı, koltuğunun altında bohça, geldi kaynanasının ÖDünde diz çoktü. Uzatlıgı eli öptii. Güle güle kızım. Muraâ'ıma iyi bak. H&kkını helâl et. InşaUah gıttiğıniz gibi gelirsiniz. Murad'ı kucağına alıp uyandırdı. öpüp kokladı. Çocuk uyku sersemi oe olduğunu anlamıyordu. MolU Mahmut ikl kere döndU. Çuvallan götürdü geldi. Sonra yatakları omuzuna aldı, o önde Hacer gelin arkada, evden aynldılar. Ajrşa Jcadın başını önüne eğdı, onlar gıttikten sonra ağlamağa başladı. Yaşli gdzleriyle arkalanndan baktı. Molla Mahmut da yardım etti, kağmlan yükleyip hazırladılar. Eşyaları urganla bağladılar. Tamam, yürüytin hadi. Yann aksam Sandıklı"ya vanrsınız. Biraz çabuk gidin. Dediklerimi unutma Zühtü! Peki Bey. Molla Mahmut, oğlunu kucağına almıştı. Boynunu, yüzünti uzun uzun öptü. Hadi güle gUIe oğlurn, dedi. Alıaha ema Sinematek ve Türk Sineması Sinematek'e yapılan suçlamaIardan biri de, kurumun arşıv konusunda gerektiği gibi etkin olamadıgı, bu konuyu, gösteriler lehine olarak ikinci plana ittiğidir. Kutlar'm bu konudaki savunması şöyledır: «Daha kuruluş günlerinde, sinema yazarı Nijat ö z ö n l e bir yazışrnamız olmuştu. Ozön, gösterilere fazla önem vererek ışe baîlamanın, bir sinema kulübiine dönüşmek tehlikesini ortaya çıkardığını, Sinematek'in ise daha çok bir arşiv olarak çalışması gdrüşünde olduğunu yazıyordu. Bense. her ülkenin kurumlannın ülkenin özel koşullarına baglı olduğunu, bunlardan soyutlanamıyacağını, Türkiye'de ne devlete, ne de özel kişilere bağlı olmayan bağımsız bir kurum dllşiinülüyorsa, onun kendi kendine yeter hale gelmesi kavramının yanlış olarak yerleştiği bir ülkede, Sinematek'in arşıv faaliyetinden önce, bu kavramı doğru biçımde yayıcı, dışadonük bir ıaaliyet gostermesınin. bır birikim sagıamak açısından çok daha önemli olduğunu savundum. Yon'e yazdığım bir yazıda da, Sınematek'i bir film mezarlığı. Langlois' nın deyimiyle «küflü bir arşiv» d4ğl SınematekT canlı, geleceğe dönük', tJHı?fta ortamı 'yaratan dinamik bir merkez yapmak ıstedığimızi belirttım. Amacım hep bu kalmıştır. Ancak bu görüş aynlığı da, ban kişiler ve cevrelerle aramızda hep sürüp gitmiştir.» Sinematek'te sık ıık yer almıs olan klâsikleşmif filmlerden birü Nicholas Ray'in «Asi Gençlik>inde James Dean ve Jım Backus. kucağına verdi. Dikilip Sonra karuınra arkalarından baktı. Gün ışımağa baslamışrı. Kağnılar köyden çıkıp uzaklastırlar. Görünmez uldular. Ibrahim Bey, Molla Mahmud'a bakıyordu. Gülümsedi: Gel bakalım Molla, dedi. Bİz"bize kafdık simdi. YUrüyelim şöyle... Köyün içine doğru yürümeğe başladılar. Bazı evlerin önünde hâlâ ışıkıar yanıvordu. Yeni kağnılar hazırlanıyordu. Telâş ıçınde gidip geliyorlar, yükleri sanyorlardı. Aglayıp sızlayanlar vardı. Imam Ziver Efendl biı evin önürde ileri geri konuşuyordu. Yanaşıp diniediler. Arkası dönük olduğu için bunlan göremiyorau. Gitmeyin bre müslümanlar, nereye gidersiniz? Padişah Eıendimizin emrı var Yo SİNEMATEK VE TÜRK SİNEMASI Onat Kutlar'ın arsıvıeme kor.usundaki bu sözıerı. üinematek'in Türk sineması naışısmdakı tavrını da bir rlcüde yansıtmaktadır. Bu tav.ın, genellikla r.esnel, atalcı ve Kismen de «siyasal» bır tavır oldupu söylenebilir. Ancak. tinemateKle Türk sinemacılarının arası hiç bir zaman ısmmarrış tam ^ersıne kuruluşu izleyen vıllaıda. yönetıcilerle Türk sinembcılarının ozellikle kendilerinı .ulusal sinemacı» olarak niteleyenlerı arasında uzun, sürekii, cesıtü dergilere, gıderek kıtaplara vansıyan tartışmalar, suçlamalar olmuştur Bu sinemacılar Sinematek'i Türk sinemasına karşı olmak, Bstının kültürel Dropagandasına âlet olmakla suçlamıslardır Bat; kültürünun propaganda aracı olma suçlaması son yıllann onemlı tartısmalarından olan ve edebiyatta Kemal Tahır olayıyle ağırlık kazanaıı «Batıcmk» tartışması ısıgında aşırı biçımler almış, Sinematek'. ve sinema ya zarlannı «Yabancı emperyalist kültürlerin ajanı» olarak suçlamaya dek varmıştır. Bugün, bu aşırılıklar bir derece durulmuştur. Sinematek'in de, sözü şeçen yazarlann da, ö'ncelikle kültürün evrenselliğı» Ukesinden yola çıktıkları, gerçek ve sağlam bir sinema kültürünü, oıuşması iste nen, çağdaş insanm formasyonu ıçın gerekh saydık^ar ıçin çaba harcadıkları, esas amacm, elbet. te ki, edinilecek evrensel kultiir ve bunun saglamla^tıracağı, çarpıklıklardan arıyacağı bır dunya görüşıinün ışığında kcndî kültürümüze, kendi sinemamıza eğilmek olduğu sanırım anlaşılmıştır. Nitekim. Sinematek'le Türk sinemacılarımn bır bolümü arasmdakı tarnşmalarm en şiddet» lı günlerinde bile, Sıneraatek ve Sinematek'e yakın yazarlar, do^ı~u bır çizglde gördükleri filml ve sınemacıyı yüceltrTiekten ka(.mmamışlar, tam tersıne, bunü belki de biraz aşın biçimde yapmışlardır. (Lütfı Ak=d"ın «Huc'utların Kanunu» örneğmde olduğu gıbi..) Yine kör Batı haylanlığıyle suçlanan bu çevredir kı. Yılmaz Güney olayım tam za manında, herkesten once değerlendirmeyı başarmıştır. Güney'in ılk önemli fiimitrinuı, «Seyyıt Kan»ın, «Umut»un ılk gösterılerınin Sinematek'te yapıldığını ve bu filmlerin uyandırdığı heyecanı anmak yeter. BUtun bunlara karşın, Sınerratek'in 1965'lerde Türk sinema sjna yaklaşmada zaman zaman f,erçekçi olmayan, aşın tutumlara girdiği de soylenebılir. Bu, tır ölçüde, olaylara eerçekç? olmayan, idealist bır açıdan batcma sonucu olmuştur. Türk sme masının düzeyıni haklı oıarak beğenmeyen Sinematek, evrensel sınemanın en seçme ürnekleriru gösterirken, veni bıı sinemacı kuşağmm yaratılması içm de ça bada bulunma zamanının geldigini düşünmüştür. Oysa. bu ku MALKOÇOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOĞLU sak gelmemıştır sınemamizda.. Ve belki de gelemezdı, çünkü Si r.ematek ve çevresindekilerin özlediği doğrultuda devrımci bir si nemanın hlçbir ön koşulu var değildi henüz.. Yeni uir sinema, ancak yeni bır düzende dofjabihrdı. Düzen değişmeden, aynı ko şullar surüp gıttıkçe, sinemad'i büyuk degışırrjierin olması, sınemada devrim yap»1ntaSı olanaksı^cü. Bu durumda yapılacak olan, Yeşılçam züınıyetine karsı aşın bir hücumdan çok. ona ger çekçilikle yaklaşmak. onu bir olgu (vakıa) kabul ederek, durvm saptamİ3rı, isıatistik ve belgesel çalışmalar yapmak ol&bilirdl. Yapılan bu olmamış, cyle olunca da, vıllar süren v« genellikle verimsiz tartışmalar, kavgalar ortaya çıkmıçtır. Bütün bu tartışmaların. gazetelerden, dergılerden derlenerek lüm olarak yayımlanması, kuşkusuz üerkı kusaklar için ılginç bir malzeme oluşturacskt:r ve bu çalış. manın yapılmasını beklemek gereklıdır Smematek'ın S yıllık geçmişme bakıldığında, bu durumun özel. lıkle 3 niteliği dıkkati çekmektedır. Bunlar; Siyasal, devrimcl \e ilenye dönük olma»dır. Grrçekten de, Sinematek, kuşkusuz yonetıcilerının kışiliğirden de »8 len bır itışle, oncelikle siyasal ı^telığe sahıp olrnayı seçmıştır. Ornegın arşivcılik konusunda, vÜPHELİ ZAFER Smematek'ten çok daha onemü çabalarda bulunmuş olan kardeş (veya bazılarına göre rakip) kuruluş Türk Füm Arşivi'nin kurucusu ve başkanı Sami Şeker. oğlu, «Benim politiksyla hiçbir ilişkim yoktur» diyerek kendisini ve kurumunu siyaset dışı sayarken; Sinematek, canlı. toplum bünyesmde yaşayan bir kuruluş olarak, siyasal yaşamı günü gününe izlemek, sinemayı ve her türlü sinema faalıyetini siyasal laaMyetin bir parçası olarak düşünmek yolunR gitmiştir. Bu npdenle Sinematek, kendi çapında ılıci, giderek devrimci bir gucü oluşturma yönündc çaüsmıştır. Bu, geçırilmış olan zor donemlerin ışığında kolay olmarnıs, &tılım dönemlerini, uzun süren edügerüik (pasiflik) dönemleri izlemiştir. Baskının yoğunlaşma. sı, sansurün sert duvarı ve başka engeller, özlenen devrimci düzeye gelinmesını olanaksız kıl mıştır. Ama Smematek'ın; en azından, siyaset dışı bır kurum olarak kalmadığı kesınlikle söylenebilir. Bunun dışınoa, Kutlar'm arşivcılik nakkındaki düşüncelerinden de anlasıldığı gibi, Sinematek, Türk Film Arşivı'nin aksine, geriye dönük, yalnızca geçmışin değerlerini toplama ve göstermekle yetinen bir arşiv görüntüsünden çok, sürekii gösteriler ve çabalarla dünyadaki devrimci sinema örnekleri nı. gerı bırakılmış ülkelerde yapılanları ve yapılabilecekleri, ye ni akım ve kavramları tanıtan ve gösteren bir kurum olrnayı seçmiştir. Bunlar da, Sinematek' ın devrimci ve ileriye dönük yarunı ortaya koyar Sinematek, bugün sinema ve sanat yaşamımızda sözü geçen, etkili bir kurum olma njtçliğini sürdürmektedir. Ancak önemli bazı aksamaların ve bazüarınca • yozlaşma» diye nitelenen bir heyecan eksikliğinin varlığı da söz konusudur. Programlar, eskisi gi bi çeşitli ve çekici olamamakta, ilgi görmemekte, kıtaplık sorunu bir türlü düzenlenememekte, yıllarboyu yayımlanmi} olan «Ye ni Sinema» gibi bir dergi yeniden çıkanlamamakta, konferans, açık oturum, tartısma gıbi yan faaliyetler canlı biçimde düzenlenememekte, derneğın bünyesinde sinema dışı (ve birçok üye lerce gereksiz bulunan) gösteriler yer almakta, bazı gereksiz ve yanlış seçilen filmlerle galalar dü lenlenmektedir. Bütün bu davranışlar elejtirilebilir, eleştirilmelidir. Ama bu eleştiriyi yaparken, Sinematekin gecmiş etkinliğini, Türkiye'de yarattığı hareketin öneminl de hatırdan çıkarmamak gerekir. Sinematek, çok eksik bir sinema kültürünü Türkiye'de (yalnızca büyük kent lerde de olsa) ilk kez tamamla yan, bugünkü yetişmij sinema seyircisinin hazırlanmasma önem li ölçüde katkıda bulunmuî bir kurum olarak, sinemaseverin sempati ve hoşgörüsune lâyıktır Bunun için, bu kuruma eleştiri yöneltirken, yıkıcı olmaktan çok yapıcı olmanm yararlı olacağı gö rüşündeyiz. Sinematek, toplum gelişimi çizgisindeki çabasından şaşmamış, toplumdan soyutlanmış bir kurum niteliftne düşmemiştir. Önemli olan, bu an» çizgidir, bunun korunmuş olmasıdır. Bugün görülen çeîitli «ksak hklar, temele değgin aksaklıklar değildir. Aynntılardır bunlar v» Sinematekin yöneticileri, bunları düzeltebilecek sağduyuya sahıp olsalar gerektir. Türk sinemaseve rinin, sinema yazarmın ve aydımnın. Sinemateki yargılarken, bU bütün bir geçmiş çizgi içinde dü şünmesı, sinema sanatı yönünden olsun, genel bir ideolojik ç'.z gi yönünde olsun çabalannı değerlendirmesi, jeşitli nedenlerdeo zor bir dönem geçiren bu kuruma, anlayış ve sempatiyle yaklaş ması ve en önemlisi ona olan il gisini sürdürmesi gereklidir. Bır sinematekin varolmadığı, hiçbir klâsik filmin, ticari sinemalar dışında hiçbir çağda? önemli yapıtın görülmesi olanağı bulunmadtgı günleri düşünmek, boyl» bir yaklaşım için yeterlidir™ B İ T T t DİŞİ BOND VUB i JZt. ONA BİZf/v* POST DI SÖYLE TİFFANY JONES ^Dl ONUIJ GEO1CÛTİU GARTH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear