25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 14 Ocak 1974 Toz Duman Içinde TALİP APAYDIN . 1 1 2 Sta, flmle! IM tainma synlacağız. çün ktl duşman iki ayn yerde konaklryor. Ikisini de aj"ru anda basacağız. Bır de aynı yerde cepanelik var. Bir grup da oraya gidecek (Elindeki kâfıdı okumaya başladı. Birkaç köy adı saydı). Bunlar birinci takun, ajmiın şöyle. Sıraya girin. Başınızda Ali Rıza bey olacak. Ifcinci takıra... (Birkaç köy adı okudu). Siz de şu tarafa ayrıiın. Sıraya geçtn. Başınızda Sadık bey olacak. Kalanlar benimle bırtikte cepaneUfi basacak. Her takuua birer Alaçehirli arkadaş veriyoruz. Onlar yollan iyi bilir. Saatim çıkanp >>»irn Takım komutanlanna hangi yoldan, ne •aman kasabaya gideceklerini söyleyeceğim. Çok sessiz gideceğiz. Atları klşnetmek yok. Konuşmak, bağırmak yok. Kasabaya aynı an. da gireceğiz. İşimizi çok çabuk yapacağız ve hemen geldiğimiz yoldan geri döneceğiz. Usulcs gireceğiz, fakat dörtnalla çıkacağız. Bu baskından amacımız, mümkün olduğu kadar çok silâh, cepane kaçırmak, yapabilirsek düşman cepaneliğini havaya uçurmak, sonra da mümkün olduğu kadar çok düşman öldürmek. Mecbur kalmcaya kadar silâh atmayacağız. Hüsnü bey Nergis tepenin başında bir ateş yakacak, kâğıt tutuşturup sallayacak. Işığı görünceye kadar taarruza geçmiyeceksiniz. Tacımlı İbrahim beyin grubu öncüdür, yürü»ünler! Bir kilometre ilerden yürüyeceksiniz. Bizimle göz bağıntısını kesmeyın. Kasabanın kjyısına varınca durup bekleyin. Bir tehlike olursa silâh atıp haber verin. Agıı gıdın, üç saatlik yolumuz var. Atları yormayın. Takım komutanları buraya gelsinler, talimat vereceğim. Hadi hepinizin Allah yardımcısı olsunl Sağool!.. Elini kaldırdı, bağırmadı. Tacımlılar yürümüşlerdi. Binbaşının sesl duyuldu: Altı kişi misiniz îbrahim bey? Evet binbaşım. Bir de Alaşehirli arkadaş yolluyorum, yedi kişisiniz. O gideceğiniz yolu biliyor. Yüriiyün! Geriye sık sık bakın, fazla açılmayın. Başüstüne. tnişli çıkışlı köy yolunda ilerlemeye basladılar. Güneş iyice inmişti. Ortalık kuraktı. Yollar tozuyordu. Ee, öncü de olduk, hadi bakalım, dedi Haceli. Mahmut güldü: 1yi ya işte. Memnun degil misin yoksa? Memnun olunmaz mı? Demek en çok bize güvenıyorlar. Elbet. Herkese düşmez bu şeref. Bir lleriye, bir geriye bakıyorlardı. Dağlık bir bölgeydi. Kimi yerler kırsal, kimi yerler ağaçlıktı. Bir köyün önünden geçtüer. Pek az insan görünüyordu. Onlar da yaşlı dedeler, beli bükük ninelerdi. Çoluk çocuk hep içerilere kaçmıştı anlaşılan. Köy boşalmıştı. Acıklı bir görünümü vardı köyün Biraz sonra gün battı. Akşam serinliği başladı. Atların üstünde düşüne düşüne gidiyorlardı. Gözleri çevreyi tarıyordu. Bir derenin içine girdiler, bir tepeyi çıktılar. Yarun saatlik yolumuz kaldı, dedi Alasehirli. Şu ilerde tepenin arkası Ya? Öyleyse gitmeyelim. Havanın kararmasını bekliyelim. Zaten durdular bak, işaret veriyorlar. Biz de duralım. Atlardan inip dinlenmeğe başıadılar. 1brahim bey Kâzım'ı yüksekçe bir tepeye yolladı. Atını bırak da sen orada otur, dedi. Çevreye göz kulak ol. Peki bey. Siz de birşeyler yeyin, kamınızı doyurun. Hayvanlara torba takın. Haceli atını bir çalıya bağladı. Toprakla apdest alıp namaza durdu. Molla Mahmut da aynı şeyi yaptı. Ellerinı açıp Allaha yalvardılar. Çok içten okuyorlardı. Sonra karınlarını doyurdular. Peynir ekmek yediler. Eilâhlarınız tozlanmıştır silin hazırlayın. Dikkat edin patlamasın, sonra ber şeyi berbat ederiz. Duyuhır mu kasabadan? Belki duyulur. Geceleyin ses çok gider. Hava kararmıştı. Toplanıp hazırlandılar. Heyecanlıydılar. Sab ı rsızlanıyorlardı. Ne zaman gideceğiz? Yürüsek gayri. Acele etmeyin. Sırası var. Düşman ya. tıp uyuyacak. İlk uyku derin olur. Tam o sırada... Dereye bakıyorlardı, hiçbir kntultı yoktu. Sigara içelim mi bey? Hayır! Geceleyin sigara içmek yasak. İbrahim bey nöbet yerine Haceli'yi yolladı. Kâzım"ı değiştirdi. Sen de karnını doyur, dedi. Çabuk ol. Iştahım yok. Demin yemiş gibiyim. Olsun, ye bir şeyler. Bir zaman daha beklediler. Karanlık bir gece başlamıştı. İkl tarafta dağlarm karaltısı goğe vuruyordu. Uzak bir köyden arada bir köpek sesleri geliyordu. (DEVAMI VAR) MOSKOVA, AZERBAYCAN NOTLARI İbrahim OLGUN Sovyetler Birliği'nde de her gün bir bayram var Nesimi, bilindiği gibi Türk Edebıyatının en büyük şairlerınden biridir. Heyecanlı, coşkun, Türkçeyi kendi çağındakilerden çok daha iyi bir biçimde kullanmış bir sâfi şaır. Kendinden sonra gelenleri geniş ölçüde etkile miş. Ününü bütün İslâm dünyasına yaymayı başarmış. Geniş halk kitlelenni etkisi altına almış. Bütün Ön Asya'yi, Anadolu' yu dolaşmış, sonunda Halep'te Memluk Sultanı El Müeyyed'in buyruğuyla derisi yUzüleretc insanlık dışı bir biçimde öldürülmüştür. İşte bu büyük Türk şairi üzerine Türk Dili YülıgTnın 1970 ve 1971 sayılarında yayımladığımız iki uzun makalede, çalışmalarimızdaa elde ettığimiz so nuçları ortaya koymuştuk. Türk dilinin Azeri lehçesi alanına giren bu Türk şairi, burada yalnu, büyük Azerbaycan çairi dıye anılıyor. Fuzulî de öyle. Bu da Sovyetlerın kendilerine özgü bır yöntemi. Halkı böyle şartlandırmışlar. Bilginlerden pek çogu da Türk lehçelerini Sovyet halklarının ayrı ayrı dilleri olarak gostermek çabası içindeler. Gerçi ben oraya bu koriuyu tartışmak ıçin gitmemiştım. Ama bir yerde çeşitli üniversitelerde çalışan b i r iki Azerbaycanlı Türk profesör bu tutumu açıkça savununca ben de gerçeği olduğu gibi anlatum. Bihm adamlarının belirli bir politikanm aracı olarak gerçekleri değiştirme çabasında olmamaları gerektığini hatırlattım. Bir tek Türkçe oldugunu, bunun çeşitli cografî bolgelerde, çeşitli etkenlerle ufak tefek ayrılıklar gösterebileceğine değındim. Buna ayrı bir dıl olarak bakmanın bilımsel gerçeklere aykırı olacağını belirttlm. Rus asıllı, tanınmış, değerli bir bilgin de benim gibi düşündüğünü açık layınca tartışma tatlıya bağlandı. Baku'dan Moskova'ya gıder ken uçakta yalnız Rusçayla başbaşa kalacagımı düşünerek çevreme bakınmaya başladım. Gözüme kestirdiğim bir gence: Türkçe biliyor musun? Diye sordum. Hayır, bilmem! dedi. İşte biliyorsun ya dedim. «Azerbaycan dili bilirem», dedi. Artık kesinlikle anladım ki, onlara göre, bir Azerbaycan, bir Türkmen, bir Özbek dili var. Fuzulî Azerbaycan, Nevaî özbek şairi. Herkesın kendi malına sahıp çıkması, kendi değerleriyle bu toplumun bir üyesi olması isteniyor. Bu anma törenleri ya da jübileler yapilırken birşey daha dıkkatimj çekti. Herhangi bir cumhurıyette bir anma töreni oldu mu, obür cumhuriyetler de bunu kendi bölgelerinde kutluyorlar. Asıl anma töreninin yapıldığı yere çeşitli delegeler geliyor. Her fırsatta konuşma yapıyorlar. Böylece aralarmda bir kaynaşma, bir kültür alışverişi yapılmış oluyor. Sovyetler Bırliğine bir jübıleler ülkesi demek dogru olur, sanınm. Ne çok tören, ne çok konuşma bu!. Nesimî jübilesı için her cumhuriyetten delege gelmış. Örneğın. Kafkasya'da adını bıle duymadığım bir Lak Cumhuriyetı varmış. Oradan bir yazarla otobüste yanyana oturduk. Şa maha'da öğle yemeği yerken t a r şımdakı arkadaş bana kendısini Nahcevan'ın Medenıyet (Kültür) Bakanı olarak tanıttı. Ne çok dıl, ne çok cumhuriyet, ne çok bakan var bu ülkede. Bır cumhuriyetin bır başkasında ayn bir kolonisı bulunabiliyormuş. Gürcistanda 4 0 0 5 0 0 bin nüfuslu bır Azerbaycan kenti varmış. Azerbaycan hükümetine bağlıymış. Sözün kısası, şaşılacak yer bu Kafkas ülkesi... Baku. tarihi yapıtlarla dolu. Bunlardan en önemlisi Kız Kalesi ile Şirvanşahlar Sarayı. Bun lardan başka XV. Yüzyıldan Hacıbaba Hamamı, XVII. yüzyıldan kalan pazar var. Eski kentin bir planını yapmışlar. Orada, restore edilip korunacak anıtlar güzelce belirtilmiş. Bunların dışında kalan yapılar yıkılıp kent güzelleştiriliyor. Kız Kalesi için halk arasında birçok öyküler söyleniyor. Bu öyküler içinde Dede Korkut'tan alınmış kimi motiflere de rastladım. 1934 yılında ölen Cafer Cebbarlı adlı bir ozan, Kız Kalesi için bir destan yazmış. Kompozitör Efrasyab Bedelbeyli de bunu bale olarak bestelemiş. Burada hep balelerin, operaların konuları yerli. Kendi folklorlanndan, edebiyatlanndan alınmış. Nizamî'nin Heft Peyker'inden alınan yedi Güzellik (Seven Beauty), yenl sahnelediklerı Nesimî baleleri, Köroğlu Operası gibi . Baku'nun güzelliğine güzellik katan geniş bir kıyı bulvarı var. Bulvar, park ve agaçlık üç buçuk km. sürüyor. ilerde beş km. olacakmış. Böylesine yeşil, böyle sine bol suyu olan bir kentin sanırsıniz ki suyu hemen burnunun dibinde. Değil! Baku'ja 167 km. ötelerden geliyor su. 250 km. uzaklıktaki bir tesisten de besleniyor. Hiç bir an kesilmoyen, bol bol akan bu su, 1980 ölçülerine göre ayarlanmış. Şehrin üst yanında Neriman Nerimanof'un dev gibi heykell var. Ben hiç bir yerde bu denii büyük bır heykele rastlamadım. Çevresi Nerimanof Meydanı. Oradan geçen son derece geniş cadde de onun adını taşıyor. Sanki bütün kenti gözaltmda bulunduruyormuş gibi bir anlam verilmiş. Bu heykeli, onun 100. doğum yıldönümünde dikmişler. Kendini devrimin en büyüğü olarak tamyorlar. Hem fikir adamı, uem de devlet adamı imiş. Mezarı Kremlin'deymiş. İşte bu Nerimanof'un heykelinin bulunduğu yer den ta aşağı deniz kıyısına dek bir merdiven yapılacakmış. Caddeler, sıra ile büyük ve geniş apartmanlarla dolu. Apartmanlar 1618 kat. Ama, bu kocaman apartmanlardaki daireler küçük küçük. 28100 m2 arasında değişiyormuş. Devletçe ailelerin kalabalığma göre, belirli ayhk bir kirayla veriliyormuş. Bilimle, sanatla, kitap ve yazı ile uğraşanlara, herkesten 20 m2 daha büyücek bir ev veriliyormuş. Bu evler daha çok 4060 m2 arasında. Bana evimin kaç metre kare olduğunu sorduklannda «140'ı biraz aşıyor» deyince şaştılar; «Çok genişmiş» demekle yetindiler. Akşamlan apartmanlarda bütün odalarda ışık yakıldığına bakılırsa, her odanın kullanıldığı anlaşılıyor. Azerbaycan'da üç kişiden blrt okuyor. Halen 1^ milyon öğrenci var. Politeknik Enstitüsünde 15 bin öğrenci var, Üniversitede 14 enstitüye 99 bin öğrenci devam ediyor. Moskova'da da, Bakü'da da ünlversiteler, gece günduz açık. Üniversite, yurtlanyle öbür ku ruluşlanyle birlikte geniş bir alanda yapılmış. Hemen karşısında da Bilim Şehirciliği (Akadami) kurulmuş. Akademi, burada en değerli kurum. Bilimler akademyasında 116 araştırma ünıtesi 32 büyük enstitü var. 556 bilim doktorunun yarısı burada, yansı da enstitülerde çalısıyor. Kandidak Nauk dedikleri bilim temsilcileri 62O0'U aşkm. Bunlar ders veriyorlar ve araştırma enstitülerinde çahşıyorlar. Burada bana bilim adamlannın dışında pek çok yazar, ozan, dramaturg tanıştırdılar ki, hepsini hatırlamak için oldukça uzun zaman gerekli. Yazarlık burada iyiden iyiye kann doyuran bir ışBaku'da Yazarlar Birliği'nin 280 üyesi varmış. Adamakıllı örgütlenmiş bir kuruluş. 15 kişilik bır başkanlık kurulu var. Birtakım bölümlere ayrümışlar. Eleştiri ve Edebiyat. şiir bölümü, nesir bölümü, dramaturga bölUmü. Birliğin sosyal güvenliğl ve yardımlaşmayı sağlayan yazıalar fonu var. Yazarlar Birliğinin Başkanı Mirza Ibrahimof. Sovyetler Birliğinde hemen her kuruluş partiden direktif almak zorundadır. Mirza Ibrahimof da, Bilimler Akademısı Başkanı Hasen Abdullayef de, tüm öteki kurumların başkanlan da partiye sıkı sıkıya baglılar. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Halılof'tur. Ama Azerbaycan'ın guçlü ve bir numaraü adamı Genel Sekreteri Aliyeftir. Bir gece Seven Beauty balesini görmek üzore davet edilmiştik. Başlama saati on dakika kadar geçmişti ki, perdeler açılmadı. Meğer parti temsilcileri daha gelmemişıer. Sonra baktım, yakınımdaki bir locaya biri, yanında birkaç kışiyle birlikte geldi oturdu. Ondan sonra da bale başlatıldı. Locadakilerden biri de Nesimî Komitesınde çahşanlardandı. Yazarlar devletten maaş alıyorlar. Ama bunlardan asıl büyük kazano sağlayanlar, telif hakkı alarak goçinenler. Burda yazarlar, «müellif varakı» dedikleri 40 bin harf ya da 25 sayfahk birim için 200300 manat (ruble) telif hakkı alıyorlarmış. Maaşı ile birlikte bu parayı alan bilginler, yazarlar. herkesten daha fazla para kazanıyorlar. Yazarlar Birliği'nin çıkardığı yayın organlannın başmda Komünist Gazetesi geliyor. Günlük baskısı 100 bin, Baku Gazetesi ise 300 bin basıyor. Gazeteleri sabahleyin iki Uç saat ıçınde alabilirseniz ne âlâ. Saat 11* den sonra bulmanız mümkün değil! Çıkan gazeteler arasında haftalık ve aylık olanlan da var: Ilduz Aylık Gençlik Gazetesi, Ermeni ve Rus dilinde aylık gazote gibi. Y A R I N : BİLİM ADAMLARI DİŞİ BOND MALKOCOĞLU vazan veçizerrAyhan BAŞOGLU ŞÜPHELİ ,ZAFER TİFFANY JONES GARTH Bir şey daha söylemeliyim: Bizim Erzurum'da, Kars'ta, Diyarbakır'da kurduğumuz radyolann, sınırın öteyanmdan sevilerek izlendığıne tanık oldum. Ş'.mdi biraz da Baku izlenimlerimden söz etmeliyim: Baku, Azerbaycan Hükümetinin başkenti.. Tertemiz, bakımlı bir yer. Bir buçuk milyon kadar nüfusu var. Bütün Azerbaycan'ın nüfusu 5,5 milyon kadar. Azerbaycan'ın hemen %70'i belki daha çoğu Türk, geri kalanı Rus, Ermeni ve öbür Kafkas uluslan.. Baku'nun iklimi bizim İzmir'inkıni andınyor. Sık sık esen ve insanı tedirgin eden bir rürgâ İ A KİRALIK Işletmemize aıt Eminönü otopark sahasının Ragıp Gümüs pala Caddesine bakan cephe duvarı üzerindeki ve diğer kısımlardaki reklâm yerleri kiraya verilecektir. Taliplerin 28.1.1974 tarihine kadar İşletmemize müracaat ederek ıhale dosyasmı okumaları, kabul ettiklerine dair imzalamaları ve geçicı teminatlarını yatırmaları gerekmektedir. Ihale 29.1.1974 tarihinde saat 14.00'de Işletme Sabnalma Komisyonunca yapılacakti1*. EMEK İNŞAAT VE IŞLEnîE A.Ş. İSTANBUL BÖLGESt MÜDÜBLÜĞÜ (Basın 10264) 307 KİRALIK Emek İnşaat ve İsletme A.Ş. İstanbul Bölgesi İşletme Müdürlüğünden İşletmemize ail Beyoğlu, Istiklâl Cad. No: 120/42 ve 3 No. lu iki teşhir vitrini (dükkân) ihale suretiyle kiraya verilecektir. Taliplerin en geç 28.1.1974 günü saat 16.00'ya kadar Işletmeye müracaat ederek şartnameyi imzalamaları gerekmektedir. EMEK İNŞAAT VE İŞLETME A.Ş. İSTANBUL BÖLGESİ MÜDÜRLÜĞÜ (Basm: 10263) 306 rı var. J
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear