26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 31 Temmuz 1973 £r£Mî>i K, ..EtUKıfîPİ: BU PÜ 8ıiP/WANIN I  D A M U R I A M A , 5AMÎPAHA 11 JLÖLiuU it« Alaca Karanlıkta.. AYSEL ALPSAL15 Kızîmî üzme de! Üzer miyim hiç... Gong aesi mmltılann üstüne letaUe* yıyılıverdi. Çiğdem gözlerini duvarlarda, çevresindekt insanlarda doUjtırdı. îlk gelmif gibi tiyatroyu ineeliyordu. Hırsla başını salladı. Demlnkl olayı kafasından uzaklaştıracaktı sanki. Yumruklarını sıktı. Şimdi o bir pişmanhk anıtıydı. «Neden Fırat'm yanına gittim sanki? Bir bsjkası olsa böylesine kötü bir anıya sırtını ffoner. Onu karanlıklara gömer. Bu anıyı hatırlatan lnsan umacıdır. Ondan ancak kaçılır. Ya ben! Ya ben! Ben ne yaptım? Adamın üstüne üstüne glttim. Teşekkür edeeekmt;! Ne geregi var? îyilik yapmı.ç. îyilik elini kolunu bağlarmi|. Hadi oradan. Uyu{ukluğundan çakıhp kaldın orda. Başkası olsa, o adamın ağzının payını verirdi. Babası ustaymıs, o hapisteyken dojmus... Bana ne? Ne yapahm? Suc benim mi? Acıaını benden çıkarıyorsun! Baban okutaydı... B«n mi engel oldum?» Perde yavaş yavaş açıldı. Çiğdem ona doğru eğildi. Oyunun kafasına dolmasını, içindeki kara düjüncelerin tümünü sürüp çıkarmasını istiyordu. Gerçekten de( oyun ılerledikçe, çatışmalardan doğan gerilim onu içine almış, kendisini didjklemevı unutturmuştu. Şimdi, yalnızca Franz kardeşler vardı. Birbirlnı suçlayan, davranıslannın çeşitü nedenleri tek tek *ahneye dökülen kardeşler... Üstelik her neden d< bir öncekinden farklı köklere bağlıydı. «Bir davranışın ne kadar çeşitli neder.leri oluyormuş: Acaba Fırat'ın yanına yalnızca teşekkur etmek için mi gittim?» III Sıkıntı kocaman bir hamamböceğiydi. Kırmızı, iğrenç baeaklanyla Çiğdem'in üstünde dolasıp duruyordu. Cetvelt ordan oraya çeviriyor, eMnin altmda yavaj yavaş canlanan plana yüreğlnden sıkıntı dtmlıyordu. Basını kaldırtfı. Gözleri istemeyerek telefona takılmıstı. Telefonun böyle bir sfensk sessizliğine gömülüşü dayanıhr gibi degildi. Kordonları fiderek kalınlagiyor, uzuyor, kızın boynuna sımsıks dolanıyordu. Kapkara ağzını açmıs onu yutmak için bekleyen bir canavardı sanki. Onu görmemek için basım öbür yana çevirdi. Ama o bütün ka> ranhğıyle gözlerinin önündeydi. Beynine iylce y«rlefmişti. Gözlerini yumdu. «Beklemek! Ne kötü. ne pls bir is! Ben de hemen bekleyışe geçmeğe hazırımdır. Gunduz, bu labah telefon ed'eceğini «öylemljti. Etmedi. Etmesin. Bu kadar önemli mi? Bu kadar karanlıklara gömülecek ne var? Hem Gündüz'U sevip sevmediğin bile kuşkulu... Dur! Dur! Yine baılama [ Seviyor muyuTH, »tvmlyor rauyum! önemli mi, değil mi? Bıktım senden. Başka ugraşın yok mu? Önüne bak! Itini tamamla!..> Bfrden aya|a kalktı. Bur.almıstı. Enver Bey, Nural'a dek inmek istiyorum. ÎÇİm sıkıldı da... Peki Çi|dem Hanım! Çiğdem, başını kaldırmadan kendislyle konuşan Enver'e imrenerek baktı. Aeaba bu atfamın çözmek için çırpındığı sorunları, eözüm yolu buldum diye sevindifiinde büsbütün battıjı olmamı; mıydı? «Peki benim önemll torunum na? Sorunum diye dertlendlklerim pek ml önemli? Gündüı beni tevijor mu? Ben onu seviyor muyum? Bu mu? Ya da terzide berberde olan aksilikler... Bunlar mı? Bunlar değil. Belki yaşamaktan tat almamak... Çözmek için çırpındıgım bu. Ya onun torunlan?» Enver için önemli sorur., para kazanmak, mesleğind'e ilerlemekti, karısını, iki çocujunu daha iji giydirmek, gezdirmek, geleceklerini güven altına almaktı. Çiğdem'e «Ben sirin fibi değilim. Ailemin «orumlulujunu tasıyorum» derdi her zaman... «Bütün iş burda galiba. Sorumluluk tayımak... Ben yalnızca «kendimi tasıyorum »ırtımda. Çalışıyorum ama ekmck parası için deİil. Niçin? Boa oturmamak için... Boı oturmamak bir ama; oltmaz ki... Evet. Benim amacım yok!» Kapının önünde bir süre durdu. Aşağıya inip, Nural'la gevezelik yapmak isteğl eski çekiciliğini yitirmisti. Başı önünde maıasına d'oğru yürümeğe koyuldu. Caydınıı mı? Evet. Çiğdem hırsla cetveli eline aldı. BütCn diki katini önüne serili kâğıda, üatündeki ÇİztıltJ»,, vermek ne kadar güçtü... Çalısmak... Şimdi... Kasıl çekilebilir? «Zaten çalısmak benim için hiç bir zaman çekici olmadı. Acaba mimar olacağıma ressam olsaydım! Çahjmak yine gü; olur muydu?» diye düşünrfü. Resim yapmak... Bu düş önünde dalgalanan, açılıp kapanan renkli bir yelpazeydi. Pespembe, uçueu, ferahlatıcı, çiçek kokulu bir rüzgârdı eski günlerden esen. Başını salladı. Bu düşü atmalıydı başından. Öne eğildi. Ressam değil mimardı. önündeki isi de biurmesi gerekliydl. (Deram var) LOZAN'A DOGRU Fransa, İngiltere'nin uzlaşmaz tutumundan kaygılanıyor Fransa ile Ingiltere arasında halâ görüş aynlıklan vardı. En bnemli ayrılık, Konierana t»rihi konuıunda çıktı. Fransa, Konferansm gecikmeden toplanmasını istiyordu. İngiltere ise önce ortak caphanin perçinlenmesini, ondan sonra Türklerin karşısına çıkılmasını savunuyordu. Sağlam bir cephe lcumlmadan Konferanaa gidilmeliydi. 1922 Kasım ayının ilk yansında bu konuda Fransa ile İngiltere arasında yogun diplomatik yazısmalar vardı. İki ülke basmı şiddetli polemik halindeydi. Fransız basır.ı. Konferansın bir an önce toplanması îçin M. Poincare Hüktfmetını tamamen desUklemekteydi. İngiltere ise, basınıyla, diplomasisiyle, önce ortak cephenin kurulmasmda direnmekteydi. 7 Kasıra akşamı Lord Curzon, telefonla, Paris Büyükelçisine acele bir talimat verdi: Istanbul'da son derece nâzik bir durum vardı. Kemalistler, müttefilc ordulanyla donanmalannın Iatanbul'u bojaltmalarını istiyorlardı. Karma mahkemeleri kapatmışlardı. Kapitülisyonlan hiçe »ayıp vergi ve maliye islerinde tam bağımsızlık ilân etmişlerdi. Türk polia r* jandartnalannın ba»k«v ti kontroi etmelerinı istiyorlardı. «Mudanya mütarekesine aykın» olan bütün bu tutum kar« »ısında Müttefikler ya teslim olmak, ya direnmek durumundaydılar. Türkler belki Müttefikler arasındaki «birliğin ölçüsünü de> nborlardı». Şu halde MUttefikler Turklere. «tek cephe» halinde oU duklannı göstermeliydıler. Bu birlık göstemi elzemdi. Ayni z«manda son aerece acildi... îngiliı Büyükelçisi derhal M. Poincare'yi göracak, Lord Cunon'un bu görüşlerini anlatacak ve Fransanın tam destegini isteyeeekti. Talimat, kısaea buydu. Ayni talımatın bir örneği Roma Elçiligine de gönderilmişti. İngiliz Büyükelçisi Lord Hardınge. talimatı alır alnıaz hemen ayni akaam M. Poincare'yi gördü. Fransa, Istanbul'da son d«roce nazik bir durum oldugur.u kabul ediyordu. Bu konuda İngiltere'den de fazla kaygılıydj. Istanbul'da sıkıyönetim ilânın» taraiîardı. Ancak M. Poincare. yine bu nazik durum yüzünden, gecikmeden Lozan Konferansının toplanmasmı ehem aayıyordu. Fransa'nın göruşüne göre, Konferansm gecıktirilmesi bir «felâket» yaratabilirdi. Istanbul'da silâhlı çatışmanın eşiğine gelinmişti. Fransa, hiçbir sekilde savaşa $;i'rnek niyetinde değildi. Yine 7 Kasım günü Fransa, îngiHere'ye bir nota sundu. Konferansm geciktirilmeden topianması gerekçelerini etraf'jra anlattı. Notada özetle şunlar belirtiliyordu: İngıltere, Ban» konferansının 13 Kasımdan 27 Kasıma ertelenmesini istiyordu. Fran sa buru sakmcalı görüyor, kabul edemiyordu. Türk kamuoyu ve ordusu kaynaşma içindeydi. Banş gecikirse Ankara Hükümeti kaynaşan orduyu ve halkı zaptedemez hale gelebilirdi. Müttefikler bir olup bitti karşısuıda bırakılabilirlerdi. Zaferin verdiği heyecan ve gtiven, Türkleri, istedıklerini kuvvet yoluyla almaya itebilirdi. Bu nedenlerle Fransa, Konferansın 13 Kasımda toplanmasında ısrar ediyordu. İngiltere ile îtalya, 13 Kasımda Konferansa gelemeyeceklerse, erteleme aîgariye indirilmeli ve konferans en geç 20 Kasımda toplanmalıydı. Bunlan belirttikten sonra M. Poincare notanm altına bir not ekledi. Bu notta, Konferansın 20 Kasıma dahi atılmasını Fransanın kabul edemeyeceğinl, mutlaka 13 Kasımda toplanmasında ısrar ettîği bildiriliyordu. Çünkü Konferansm gecikmesinin, çaroış .M^laruı yeniden başlamasına sebep cıabilecesii söyieniyordu. Ertesi gün M. Poincare, Konferansın geciktirilmeden toplanması için yeniden îngiltere'ye başvurdu. Bu defa gerekça ola Yazan: Bilal N. ŞİMŞİR MALKOCOĞLU yazan veçızen.Ayhan BAŞOGLU BEYAZ İLÂHF rak, TürWy«'d«n ildlğl iki telgrafı sundu. Birinci telgrafta, Ankara'dakı Franaız Albayı Mougin, Ismet Pasa'nın Banş Konferansının bir an önce toplanmasında ısrar ettiğini büdınyor ve Pasa'nın «u sözleruıi naklediyordu: «Millet bekleyiş halindedir. Yann ne olacağını kestiremem. Bansı durmadan geciktiren amansız bir düşman Kaı Banşa bir an önc« vanlması için Uazi Mujtata K« mal Pata bazı sittmlere katlanmaktan kaçınmadu. şısında mıhlanıp kalmış bütün bir haikı duıununuz. Blz cephe halinde TUrklerin karjısı notayla bildirilebilirdl. Ertesi ğumu ve Türkler karşısmda müt ne yapabiliriz? Taşacak ve bi na çıkmahydılar. Yoksa konfe gün tsmet Paşa, konferans za tefik dayanısması bulunup bulun zi aşacak, herhangi bir ge rans çıkmaza girecek ve Batı ıt manında toplanacakmifcaaına tre madığını bılmeliyim» dedi. Mütciktirmeye imkân yoktur.» tifakı iüÂs edecekü. Turkicr, ne binip Lozan'a yollandı. Ingiİkinci telgrafında da Albay müttefikleri parçalamak ve itti liz Yüksek Komiseri telâşa ka tefiklerine çattı. Lâfla herke» Mougin, aaleri tamamîamadan bahsediyordu. fakı (oj;ertntek amacı gudüjor pıldı. «Dün kendUine gidincs «dayanı^madan» Türk ordusunu durdurduğu ıçin lardı. İneiltere hükümeti, müHe (Lozan'da) muhtemelen kunseyi Ama bu bir gerçek miydl, yoksa Ankara oa Mustafa Kemal'e sitenı fikler arasıncia önceden göru>ıne bulamayacaiını açıkfa söyledi £öz boyama mıydı? Müttefilc cepedildi|ini, durumun vahim oldu yapılmasını ve kesin bir anla> ğim halde tsmet Paşa bu sabah gunu, konferans gecikirse Anka maya vanlmasını gerekli görü Türic heyetiyle birlikte Lozan'a heyi gvanti etmeden Lord Curkonferansa ritmiyeceglni ra'nın asırı kararlar al&bileceği yordu. Bu yapılmadan konfer^n hareket etti... 13 Kaıımda mlit zon ni söyluyordu. sa gitmeye İngiltere taraftar de tefık delegclerinin harır bulun söylüyor ve gitaiyordu. tsmet M. Poincarenin konferansı %e gılda. mayışlanm prousto edebilir» Paşa, gideceğim demlsti ve gidı> ciktirmeden toplamak için ıleıi Lord Curzon direniyor, direni dedi. Böyle bir protesto mütte yordu. tki arada M. Poincare pek »ürdügü ayni gerek;eleri Lord yordu. Adamakıllı inatçıydı. Ama fikleri güç durumda bırakacak, gfiç. durumdaydı. Savasla ban» Curzon, Müttefık cepheyi kuvvet İsmet Pasa'nın inadı da ondan hatalı duruma düşürecekti. arastnda kıl payı var gfbiydi. İnlendintıek ve dolayısiyle konfe aşağı kalmıyordu. Her ikisi de İstanbul'daki Fransız Yüksek ransı ertelemek için kullandı. «Nuh diyor, Peygamber demiyor KomiMri G«neral Pelie 1M ade giltere konferansa gitmezse baFransız notssını telgrafla alır al lardı». Adeta ate$Ie oynuyorlar ta paniğe kamldı. tsmet Ptas gl rış yapılamazdı. tsmet Pasa Lomaz, Lord Curzon yine ayni gün dı. Arada M. Poincare eziliyor, cüyorciu. Lozan'da müttefiU«rl zan'dan geri donerse yine bartf telgrafla cevap verdi ve îngiliz paniğe kapıhyordu. 8/9 Kasım bulamazsa Türkler konferamtan yapılamazdı. Her İki durumd» görUslerini bildirdi. însiltere'nın günleri gerginlik bir kat daha vtzgeçebilirlerdi. Bu, savaşın der da yeniden çarpışmalar bajlayagörüyüne göre, böylesire sert ve •rttı. İstanbul'da İngiliz Yüksek hal yeniden başlaması demek Ola bilirdi. Ve Fransa, hiç bir şelnlaşın olan Türkler karşısında, Komiseri Sir H. Rumbold, Isnıet caktı. M. Poincare, bu tehlik» lşa müttefikler önceden anlaşraaü ve Paça'yla görüştü. Lozan Konfe retini de Londra'ya duyurdu. de savaşa girmek niyetinde d*v ondan sonra konferans masası rtnsının muhtemelen geri bıra. Lord Curzon, konferansa gitmt) ğildi. na oturmalıydılar. Anlaşmadan kılacağını söyledi. İsmet Pafa bu yeceğini bildirdi. Konferaıunn Y A R I N : sitmek faydasızdı. Örneğin Batı nu resmt btr bildirl s»vn»ei:. daha ilk gününde Fnnsa ve İtal Trakya. Adalar ve KâpitülâsyonGeri bırrJöldığı da ancak resmi ya tarafından «yüzüstü bınjtulZedelenen tngiliz lar konulannda müttefikler önce y»pılmışü. mak» için mi Lozan'a gidecvglm den ortak görüşe varmalı, tek bir Konferans çağrısı resmî notayl» diye dütünürordu. «Nerede oldu gururu DİŞİ BOND TİFFANY JONES GARTH 81LICİZ N/AKSS4 . TE+4KAYZDA<C\ GEZB HllfELI BfBİSl'NE flslEBl'U^l£E
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear