02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 29 Temmuz 1973 W U M HÜMCA ÎM, MltfAAÎE ÜUNÜZ... WYAZÎ VtM Ki } 2ATA CİPDİYE A U K i ı t e , V E MASlL E MJlMiMlZl ^ALMADĞNA KEDİMfc Alaca Karanlıkta.. AYSELALPSAL13 Bu nedenle babagının okusun diye karşl çıkmasına rağmen, annesinin de desteğiyle erkenden evlenmisti. Şimdi de çocukları ve evl bütun hayatıydı. Çiğdem onun bülün bu yaptıklarıyla mutlu olmasını anlayamazdı. Istese hayatı çok daha renkli ve hareketli geçerdl. Ama o bunlarla yetintj'ordu. Yüzünün çlzgilerini annesinden, saygı uyandıran sert anlamlı förünüsunü de babasmdan almıştı. Çijdem blle annesind'en çok ablasından çekinirdi. Çocuklan da annelerlnden korkarlardı. Dogan da kansından çekinir, her zaman saygılı davranır, onu yitirmek'en korkardı. Tlyatroya erken gelmlşlerdl. Oyunun başîamssına yarım saat vardı. Blraz fuayede do laştıktan sOnra bir köşede durdular. Doğan neşell ve konujkan adamtfı. Müvekkilleriyle arasında geçen güldürücü olaylan, eskl anılan anlatıyordu. Üçü de günlük üzüntülerden, gıkıntılardan uzaklasmıstı. Birden, Çi§dem'in gülüşü dudaklannın kıyısında kalıverdi. Kendine tfikill bir bakış dikkatini çekmişti. Adarn, Çiğdem'in de baktığını gbrünce hızla başını çevirmişti ama gözleri kızm :nizüne yapışıp kalmıştl. Gittikçe de büyüyordu. Beyninden bir el uzatııp çevresindekilerin tümünü silivennistl. Şimdi yalmzca bu yüz ve bakış vardı. Ne oldu ÇigdemcigimT Hiç abla, tfedi Çiğdem, gözünu merdivenln altında durup yanındakllerle konuşan genç erkekten ayırmadan. Eirden donup kaldm da... Yok eanım! Hiç ummadıSım bir arkada?!a karşılaştım da. Belki biraz saş:rmısımdır. O kadar? Yanına gitmesera ayıp olur. Slz girln, gecikirsem, yerimi bulurum. Çiğdem cevap bekletned'en yürüdü. «O» diye düşündü. Her adımında kafasımn içinde bir ses «O» diye sesleniyordu. Gözünü hiç ayırmadan, esmer uzun boylu gence doğru yürüyordu. Sanki adam bir kement atmış, şimdi de rahatlıkla kızı çekiyorcfu. Büyülenmiş gibiydi. Tam karşısına gelinee durdu. Gülümsedl. Adam, onu hiç farketmemişçestne konuşmasını sürdürüyordu. Arkadaşı Çiğdem'e ıa$kmkkla baktı. Merhaba, benl tanıdınız mı? Sizinl» ş«yde... Emirgânda.Çiğdem konuşmaaını sürdüremed). Kıpkırnuzı olmuçtu. Genç adam yüksek bir tepcye çıkmıştı. Ordao batayordu. Kıa ezlp geçeoekmiş gibi... Evet tanıdım, dedi buz parçalan len bir «esle. Bir isteğinia ml var? döküBu cümle bir avuç doluydu. Kızm Uzerine serpivermiştl. Ürperdi. Tüm vücudu kasılmı?tı O gün te?ekkür edememiştim. Şimdi süd görünce... Onemll degil. Teşekküre değmea. Benlm lçln önemll. Sia olmaaaydırua. Çiğdem kızgınlıkla sustu. Hem gözlerlne dolan yaşa hem da genç adamın davramşlarına öfKelenmlşti. «Sakuı ağlama! Boğarım senl Çiğdem! Koca aptal! Peki bu herife n'oluyor? NedJr bu davranış. anlayarnıyorum! Ben ona ne japtım? Ber.imle, yUzUme kapıyı kapar gibl konuşuyor. Bense a>a*ıml kapıya dayamış duruyorum. Yürümde de aptalca b.r gülümseyiş. Hiç değilse bunu silebilsem. Onoan nefret etmiyorum. Hayatımı paçavra olmaktan kurtardı. Bu duygumu anlatmak istiyorum. Bırakmıyor. Ağzmdan dökülen her sözcük kocaman bir taş parçası... Aramıza düşüvenyor. Her yeni sözcükle aramızdam duvar yükseliyor. Nedtn bu duvarın ardına çekilmek i&tiyor? Neden beni itiyor? Anlıyamıyorum!» Benim yerimde klm olsa fcynı «eyl y«pardı. Çiğdem gözlerinl kırpıştırdı. Adamm sesl biraz yumuşamıştı. Belki de kendisinın sğlamak üzere olduğunu anlamıştı. Yüzüne dikkatle baktı. Kalın kaşlannın altında çok parlak, ı?ıl ışıl kara gözleri vardı, burnu hafif tümsekli ve büyükçeydi. Kıvırcık kara saçhydı. Boyu bir seksen olmalıydı. Bu esmer yüzü inceledikçe şa^kırüığı anıyordu. «Nasıl tanıyabildim bu adamı? Yakından baktıkça çizgiler çok yabancı geliyor. Bir ara acaba yanıldım mı diye duşünrnüçtüm. Anlaşılan havasmdan tanıdım. Şu herkesin üstünden basıp geçecekmiş gibi duruşundan... Kızgınlığırn anlamıyorum, diyorum. Kendimi aldatıyorum. Bal gibi biliyorum nedenini. O gunkü adanılan polise vermedik diye kızıyor. Hakit da. Ama babarru anlatamam ki.. Anlatmalıyım. An latmak istiyorum. Bana kızmasını istemiyorum. Hayır arkadaşım, seninle uzlaşmadan ayrılmayacagım. Sen bilmezsin ama ben Döyıesine ilgisizliğe, kayıtsızlığa alışık değilim.» (DeTanu var) LOZAN'A DOĞRU Yazan: Bilal N: ŞİMŞİR Fransa'nın desteğine önem veriyoruz Osmanlı împaratorluğu'nun son padişahı Vahdetün, tüm hesaplarmın yanlıs çıkmaa yardımıyla Türkiye'den kaçmıjtı Basın konfersnsı ıırasında lsmet Paşa'ya çeşitli sorular da yöneltilmişti. Londra'ya da gidip gitmeyeceği sorusuna Paşa, <davet edilmediği» cevabını vermiştl. Esaserı Paris'e âe resmen davet edılmediğini, fakat cFransa Başbakanınm arzusunu yerina getirmek için» geldiğini sözlerine eklemişti. «Bsrış yapılamazsa ne olacak?» seklindeki bir «oru iizerıne Ismet Paşa, Türkiye'nin barış istediğini, barış yapmama sorumluluğunu üzerine almayacağını tekrarlamış, «Barış istemeyenler istediklerinl yapabilirler ve bunun sorumluluğunu da yüklenirier» demişti. Aynı basm İconfefantında^ kaprtülaşyöfilar konusuna da deginîlnnlştî. Bu konudaki bir soruya karşılık Paşa, kapitülasyonların yedi yıl ö'nee kaldırıldığmı, Anacfolu'da kurulan yenl rejimin de kapitülasyonsuz bir rejim olduğunu belirtmiş ve kapitülasyonsuz bir rejimde yabanCıların yaşayamayacakları kanaatinin yanhj clduğunu sSylemlştir. Bu cevabı alan bir Fransız gazetesi, «Ismet Paşa müzakere perdesini aralamaktan kaçınmış olmakla beraber, bar:ş konferansında Türklerin kapitülasyonların kaldınlmasını isteyecekleri muhakkaktır» diye yazmıştır. îsmet Paşa'nın Crillon O'elinde Fransız gazetecilerine soyledikleri bu kadardı, denebilir. Bu basın toplantısınd'an başka Paşa. Paris'in nüfuzlu Le Temps gazetesine özel bir demeç vermişti. Basın toplantısında söylediklerini tamamlayıcı nitelikteki bu özel demeç şöyleydi: cAnkara'dan ayrılmadan önce, Büyük Millet Mecli?ine, yeni Tiirkije'nin politikasının Millî Misaka ve imzaladıgı antlaşmalarla «özlejmelere dayandığını söyledim. Buraya gelinee fikir deği»tirnıedim. Mül! Mlsakla tesplt edilmiş haklannı elde etmeğe kararlı olan yeni Türkiye, yüklendiği taahhütlere ve özellikle Fransa ile Türkiye arasındaki Ankara Antlaşmasına sadık kalmaktadır. Fransız okullarına zarar vermek istemiyoruz. Fransız ticaretinin meşru haklan aleyhinde bir tey yapmak istemiyoruı. Biz, Fransa'nın Ilân tttiği aynı prensiplere dayanan milü ve demokratik bir devletiz. Yunanistan'la savaşı kısaltmak için eümizden gelen her $eyi yaptık. Çarpışmalan âdil bir banşla bitirmek için üç deneme yaptık. Istilâcı, Anadoludan kovulunca, Fran sa'nın isteği üzerine, başanmızın tam ortas;nda durduk. Bize daha önce kulak verilmiş olsaj'dı bunca kan akmazdı. Bosa gitmemiş olan ikl yıllık fedakârhk, bize, modern milletler arasında yerlmizi alma hakkmı bahşeder, «Savaşı seviyormuşuz diy« bizden şüphe edilemez; yeteri kadar ıstırap çektik Banş aşkımıza hiç bir korktı hiı si kanştınlamaz; yeteri kadar zafer kazandık. DtŞ rABtBt | ? üzerine düsmanın MALKOCOĞLU yazan veçizen.Ayhan BAŞOGLU BEYAZ İLÂHE Buraya kadar îsmet Pa$a. ban? konferansujda Türkiye Başdelegesi, o zamankl deyimle «Ha yeti Murahhasa Reisi» »ıîatıyla konujuyordu. Görüjmeleri, konuşmaları ile Paîanın yalnız başdelegelik sıfatı göze çarpıyordu. Ama o tarihte Paşa, aynı zamanda Türkiye Haricije Ve«Ama bilmem ki bunu kiliydi. Gerçi o günlerde HaFransızlara hatırlatmağa lüricije Vekaletine Başvekil Hüzum var mıdır? vakit deseyin Rauf Bey vekalet ediyorğerlidir. Savaşın uzaması edu. Yine de Vekaletin davası îs sasen pek fazla ıstıraba semet Paşa'nın omuzlarındaydı. bep oldu. Daha geçea ay, mil Ve tam o günlerde, Türkiye'nin tarekeden hemen sonra. nıüaakarsy» girişmege • hazardılc1 Hariciye TeşkiUünd» bir kanDogunun bugünktl durusız ihtilâl yapümaktavaı. Onmunda her kaybedilen gün beş gün kadar önce Oımanlı acıkh olaylara sebep olaHariciye Teşkılitı tumüyle kal bılir ki, bunların sonuçlannı dırılmıstı. Bir çırpıda, vurt dıkimse kestîremez. Işte bu nedenledir ki, ruhum re vic sındakl bütün Osrnanlı elçi ve konsoloslannın görevlerine son danutüa, barışın daha fazla gecikmemesini hararetle te verilmişti. Bir anda film adeta kopuvermlşti. Ama devletin demenni ederim.» vamlılığı vardı. şimdi. OsmanBu demeç, özellikle Fransızla 1 Hariciye Teşkilâtının yerinı « rı ürkütmemek amacı güdüyor Türkiye Büyük Millet Meclisi du. tsmet Paşa. Türkiye'nin daHükümeti Dı? Teşkilâtı alacaktı vasını genel çizgilerle »avunurÎsmet Pa?a Paris'te bu önemli ken Fransızları kazanmaga da dava üzerinde de duruyordu. 16 önem veriyordu. Ama aynı gün Kasım günü Paris MUmessüi bir Fransız gazetesi, barış konFerit Bey ile bu konuda çaferansında. Turklerin aşırı isteklerde bulunabilecekleri şüphesilıştı. Paris'teki durum kolay ni ileri sürüyor, Müttefiklerin halledilmişti. Burada Osrnanlı önceden kendi aralannda anlaş Murahhası (Elçisi) Nabi Beymalarmı savunuyor ve Turklerin den, Elçıligin bioaaı, demirbası, iıadesine boyun egmenın «apkasası, anahtarı, arşivi, sifre t&lkk> olacağını yazıyordu. «Blz »adece hakkımızı lstiyonız. Fransa'run bizi anlamaga devam edeceğine kâniiz. Bize bagımsızlıjımıa bahşetmiş olan büyük tarihi evrimi banş içinde devam ettirebilmek için Fran sa'nın dostluguna ve bütün hlir milletlerin sempatisine güveniyoruz. defterleri tesllm aJınmıjtı. Os. manlı Murabhaslığının yerine Ankara MUmessilIigi geçmlstl. Bir de Roma'da benzer bir durum vardı. Kurtulu? Savaşı içinde Roma'da iki ayn temsilcilik bulunmuştu. Osmanlı mt>rahhası Osman Nizami Paşa, Ankara mümessili d» Cel&lettin Arif Beydi. Osmanlı murahhası görevine son verilince, Ankara mümessili duruma hâkim olmuş tu. Fakat Paris ile Roma dısında Avrup» ülkelerinde Ankara hükumetinin başka daimi mümessilligi yoktu. Buna karşılık, Avrupa ve hattâ Amerikada Osmanlı hükumetinin birçok elçilik ve konsolosluk binalan, demirbaş eşyalan vardı. Bunları teslım almak işini İsmet Paşa Paris'te, pragmatik ve kestirme bir yoldan halletti: On kadar dıs temsilciliği Paris mümessili Perit (Tek) Beye bağladı. Londra, Bern, Brüksel, Lâhey, Madrid, Kopcnhag, Stockholm temsilcilikleriyle Amerikadaki temsilciler Paris mümessilligi taraiından yürütülecekti. Buralara genç kâtipler yollandı. Bunlar, Büyük Millet Meclisi hükümeti adına elçilik binalarıru teslim aldılar ve Paris'e bağ landılar. îsviçre, Avusturya va Almanya'daki temsilciUkler de Eoma mümessilliğine bağlandı. Oralara da Ankara'ya baglı genç kâtipler yollandı. Türkiye dış teşkilâtındaki bu geç.ş döneml, apayn bir inceleme konusudur, bu yazinm çerçevesinı aşar. Kjsa Paris gezisi sırasında tsmet Paşa, bu işi de hallettikten sonra, 17 Kasım aksamı Lozan'a döndü. Konferansa katılacak öbür ülkelerin deleBeleri Lozan otellerini doldurmağa başlamışlardı. îsmet Paşa'nın Paris'te bulunduğu sirada îstanbul'dan başka bir haber de duyulmustu; onu da kaydedelim: 17 Kasım 1922 Cuma günü Osmanlı Padişahl Mehmet Vahdettin, îngilizlere sığınmış; Malaya zırhlısı İle yurt dışına kaçmıştı. (îngillzlerin iltifat ve itina İle kaçırdıklan Sultan Vahdettin'i, bir süre sonra başlanndan nasıl atmak istediklerini ve bunu 1923 yılı mayısında nasıl gerçekleştirdülerini aynca yazacagız.) Y ARI N : Lord Curzon entrikalar çeviriyor. DİŞİ BOND «ENE&OUN BÜUJÇÜ BH TİFFANY JONES ŞOEUMUM GARTH Orhan TÜZÜN Sat Samatya Cad. No: 400 TEL: 31 7S 83 Cumhurlyet 6006
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear