Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
• * % ' CÜMHURÎYET 8 Nlsan 1973 sman'ıcada «hasbihai» sözcüğü, dertleşme karşılığı olarak kullamlırdı. Bu yazının başlıgındaki «dertleşme> okuyanlann göreceği gibi yerine daha iyi yakışıyor. Çünkü Cumhuriyet okurlarından birçok mektup alıyorum. Bunlan yazanlar, çoğu zaman, özel bir derdini bildiriyor. Belli ki dertleşme, içini dökme ihtiyacında. Bu ihtiyaç zaman zaman insanm ruhunu doldurur ve bir gün taşar. Ya kiğıt üzerine dökülür, ya da sözle, görüşme ve konuşma ile dışa vurur. Fransızcadan gelme bir deyimle bu bir «deşarj»dır; harfi harfine çevirisi «yükünü boşaltma», «boşalma»dır. 1973 bahannın ılıklaşmaya bsşlayan şu güzel günlerinde ben de içimde bir «deşarj» gereksinmesi duvcfum. O Olaylar ve görüşler OkurJarımla Dertleşme Hıfzı Veldet VEÜDEDEOĞLU kaymakam beyin cevabmı nüfus memurundan alırsınız. Çünkü iş, nüfusla ilgilidir. Gelen cevap da resmidlr. Genç kaymakam tenezzül edip de bu ülkede kırk yıldan beri üniversıte hocalığı yapan ysşl) bir zâta iki satır yazmaz. Ama kendisine bir milletvekili, hele iktidarda bulunan bir partinin milletvekili mektup gönderse iki gün sonra cevabını ahr. Evinize hıraz girer, gerekli soruşturma yapıhr. Bir rastlanlı sonucu olarak evde hırsızın unuttuğu, suç âleti olabilecek, bir nesne bulur ve bunu bir şube müdürüne hern de üniversitede sz çok okumuş bir şube müdürüne iadeli taahhütlü o'.arak nâzik bir mektupla birlikte göncTerirsiniz. tade alıntısı gelir, cevap gelmez. Bir mektup daha yazayım dersiniz. yine cevap yok. Eğer böyle bir zâta bİT politikacı mektup yaz«a, herhalde bir tek mektuba iki mektupla cevap verirdi! Böyle durumlarda kendi kendinize: «aldırmaaa... ülkedeki politik ortamm sonucudur bu» dersiniz ama, bir eziklik duygusundan da kolay kolay kurtulamazsınız. Oysa Mml okurtar bizim tribi bir yazan, çok nüfuzlu, istediğini yaptırabilen «forslu» kişi »anırlar ve kendi örel işleri için bizden yardım isterler. Büyükler katında aracı olmaraıa Isterler. Böyle durumlar karşısmda da: «Kendisi nnhtacı himmet bir dede Nerde kaldı gayrıya imdid ede» tekerlemesini mınld'anıp geçersirıiz. Geçersiniz ama, sizden yardım isteyen okurunuz cevap almayinca öfkelenir. danlır, yeni bir mektupla hem de taahhütlü olarak, sizi azarlamaga kalkar. O da belki hakh. Çünku işin kökünü bilmez. Birkaç yıl ör.ce Sayın Burhan Felek'in bir yazısını okumuştum; okurlarln azarından yakınıyordu. Ve hatırladığıma göre bunu da gazete yazarlığının «bir nevi kefareti» olarak tabii buluyordu. Başka da çare yok zaten. dine çâre bulamam. Kadastro işlerini yürütemiyenlerin işlerini yürütemem. Bunlar benim gücümün dışındadır. «Türkçe.mj eleştiren okurlanm da çıkıyor arasıra. An ve duru anlat:m yöntemimi eleştiıiyorlar. Açıkça söylemiyorlar ama, ilie «Osmanlıca» Tarmamı istlyorlar. Çok eskiden bir kez daha belirtmiştim sanıyorum: Ben Türkçemizin yüceliğine, enginliğine ve sonsuz gelişme olanaklarma inanmış bir adamım. Dilimiz bu d"oğrultuda gidiyor. «Dil bozuluyor» diyenler, bu gelişmeye ayak uyduramayanlardır; kafa yapılan gelişmeye elverişli olmayanlardır. Konuşmalann da ve yazılarında Arapça re Farsça sözcüklerle doldurduklan tümcelerle çevrelerinde bilgin izlenimi uyandırarak etkili olmak isteyenlerdir. Eğer bugün bir Hüseyin Rahmi, hattâ bir Ahmet Mithat Efendi gençler tarafından bile okunup anlaşılabiliyorsa, bu. or.iann çok duru bir dil kullanmış olmalanndandir. Bir Halit Ziya, hattâ bir Mehmet Rauf bugün anlaşılmaz durumda iseler. kullandıklan diMn koyu O=manhca olmasındandır. Bu nedenledir ki, Halit Ziya'nın kendi romanlannı kendi eliyle ssdelestirme»i bile o rotnanlann yasamasi İçin yetmemiştlr. Her halde bunların duru Türkçeye çevrilmesî Halit Ziva gibi »rerçekten dpjerli bir romancmın azlz ar.i'i fçin çok yerinde bir girişim olmuştur. Biz öteden beri duru Türkçe i'e vazmayı ye? tuttufumuz halde. kimi zaman 3fl?5 yıl önceki yazılanm'71 TCrkçe ar:rndan bugün vadırgıyoruz. Kim ne derse ripMn. dilimiz ilerliyor, serpilip guzelleşiyor. Bu mutlu akım bizi de ister istemez. kendi dognjltusuTia sürüklüyor. MPsele bundan ibaret. Kimisi de bir tümcemizi ele alıyor ve «... Bu mebuslard'an ?onra daha birçok milletvekili ?öz aldı, diyorsunuz. Mebus ve milletvekili aynı şeyolduğuna göre, bu ifadeye ne dersiniz?» diye joruyor. Diyeceğim şu: O yazıda anlattıgım olay llk TürHye Büvük Millet Meclisinde geçmişH ve o zaman milletvekillerirıe «mebus» denilirdi. Bugünkü Anayasamız milletvekili diyor. Bunlar es anlamlı sözcüklerdir. Demek ki anlatımı hafifletmek ve tekrardan kaçınmak için öyle yazmısız. maz, sadece iç döker. Ama bir bölümfl adres yazar ve cevap ister. Yazamazsınız'. Yeniden yazar; mem'.eket işlerini görüşmek fizere randevu ister. Yine cevap veremezsiniz. Sonra zaman geçer; bir yazmızda herhangi bir politlka konusunda eleştiride bulunursunuz. O dikkatli okur, yeni bir mektup gönderir: «Gördünüz mü bakın, benim randevu isteğime cevap vermediniz, hiçbir teşebbüse girişilemiyor ve isler ters gitmekte dfevam ediyor» diye. Hayalgücü geniş olan böyle olrura göre. sanki ikiniz buluşursanız ülkenin bütün dertlerine çare bulacaksimz ve bütün terslikleri gidereceksiniz. Eğer böyleleri ard niyetli değilse, ülke işlerini çok yüzeyde gören, çok saf ülkücülerdir. Mektuptan gByri bir de telefonla baŞA'urmalar olur: «Hocam sizi çok merak ediyoruz. Saygılarımızı sunmak üzere rahatsız etmek istiyoruz. Hangî gün gelebiliriz?» diye. Bugüne degin bunun gibi en az 2030 telefon geldi. Tabii hepsine de öziLr diüyorum. Kimisi arlayışlı olur. çok nazik bir ifsde ile «Af ed'ersiniz» deyip telefonu kapatır, kimisi de ille sizinîe görüsmek ister. Harta Tmsınız, hastanız mı var, vaktiniz elverişli mi? Bunlan düşünmez Yak'.n akrabanızı bile ziyarete vaktiniz olmadıSını hesaplamaz, sitem eder. Neymiş. ya^ılanmı begeniyormuş, beni merak ediyormuş. Ben de birçok ozanımızm şiirlerini. birçok edebiyatçılanmızın yazılarını ve Hülya Koçvigit'in veya Türkân Şo ray'm filimlerini beâeniyorum. hattâ onların ki»iüklerinl merak ediyorum, ama, evlerine telefonu açıp kendilerire «tlle sizinle görüşmek isttyorum» demek simdiye kadar hiç aklrma gelmedi. Beğenilerln en içtenlisl uzaktan olan beğenilerdir. Sevgili okurlanrrrn beni anlamalannı dilerim. «Yazmasınlar» demiyorum, «Cevap ler^ ricasında bulunuyorum. X Harfi aktiyle yazı kalemle yazılırdı. Kursun kalemle, murekkepli kalemle, dolma kalemle, kamış kalemle... Daha eski zamanda divit varmış. Divit kuşakta taşman bir yazı avadanlığı. Yazmak gerekince di\nt kuşaktan çeküip diz çökülürmüş. Kamış kalemi hokkaya daldırarak düzgün" cümle ve güzel yazıyle meramı kâğıda dökmek az bulunur bir marifetmiş. Edebiyat softaları. kahvehanelerde patlak veren bazı tartışmalarda kuşaklarmdaki diviti cop gibi kullanıp, hasmın kafasını gözünü de yararmış. Kalemi kuvvetli.. Deyimi yazılann kalemle yazüdığı çağlardan kalmıstır. Simdi çoğu yazar. makineyle yazıvor. Ama gene de bir yazar «makinesi güçlü» diye övülmez. Kalemi kuvvetli» diye methedilir. ya da «Kaleminden kan damlıyan kişi» diye biraz da kuşku verici biçimde nitelenir. Ben, kalemle değil, makineyie yazanlardamm. Ara sıra bir yerde takılmca, makinpnin tuşlarına bakarak düşünürüm. Dün yazımm ortalarmda «rene böyle düşünceye dalmışken. daktilonun tuslannda çok az kullandığım bazdan gözüme çarptı. Türk alfabesinde bulunmayan «5. q. w ile bizim alfahede bulunup çok az kullanılan j yazı makinesinde sessiz duruyorlardı. Bir de X vardı gerçi. bizim harflerimiz arasında X yoktur, ama ben kendi hesabıma hele son zamanIarda . en çok X harfini kullanmaktayrm. Neden mi? Elbet bir nedenî var bu davranışimın. Çünkü bendeniz X harfini. bir kelimevî veya bir cumleyi karalamak için kullanınm. Benim yazdıgım X harfleri. çoğu zaman yazılanmd3 bir sansür görevini yerine getirir. Sakıncah bulduğum, ya da anlatunuıı beğenmediğim cümlelerin üstune X*i vurmaya başlanm. Bunun üzerine X harfi bir s?nsür memuru gibi garevini vaamaya baslan Tak tak da tak, tak tak da tak..." Yaarılanmdaki X harflerini ne işçi arkadaşlaran dizerler, ne sizler görOrsünüz Daktilo makinesi ile benim aramda bir iş olarak kalır bu .. Türk alfabesinde buhmmadıh halde tuşlar arasınds en cok X"i kulianmam bu yüzdendlr. Hele son «amanlarda ne çok kullaruyorum XI... Dün biraz incelcdlm zavalh bayaği yırjranmış: daktilonun öteki harfleri ter ü taze kaldıklan ha!de X harfi vorulmu?, ihtiyarlamıs 5ee kolay degil sansür eörevini yerine getirmek... Şu içinde vasadıfımız «olapanüstüolapandışı» dönemde bir yazann makinesinde savcılık yapmak kolav mı? Kolay mı, hem yasalan, hem yasa dışı vasaklan düşünmek? Hem yazann. hem yazıişleri müdürünün. hem pazete sahibinin başma bir 1ş »Imesin dive çaba (föstermek? Zavalh X harfi çok sinirli bu vüzden.... Ne zaman föreve caSırsam. hemen başlıyor bagırmaya: Tak tak da tak tak... Kend} kenrHme dOsündüm: Acaba neden baska birini değil de X barfini kullanı ' yorum sansür görevinde? Çünkü avallı XMn öteki harflerden bir baska ya«Bi« var. Tarih boyunca X harfi bilinmevenlerin simgesi olmus. Cebirde X harfi bilinmeyeni simseler. Okulda az mı ter dökmüs, az mı dirsek cürutmüşüzdiir X'i bulmak için? Kimbilir kaç sınavda. kaç denklem karşısında amsıp kalmış. içimizden gelen gizli bir düsmanlıkla ve çaresizlikle X'i seyretmişizdir. Bilinmiyen karsısında bllinmeven bir korku sarar insanı. Bu korku ögrencilik çafından bilinç altına yerleşmiî demek. Ya çocukluk çağlanndan kalma bir düşmanlık, ya Intikam, ya da «izli bir tutkuyla, X'i bugünkü görevine çagırışım tutarh olmnyor mu? X harfi yalnız cebirde mi karsımıza çıkar! X ışınlan,. Körünmiyen ışınlardır, bilinmiyen a.|anîarm X7, X8, X9 diye amlması. casusluk. isühbarat ve cümle fAzM tşlerde X'in kullanılması bir raslantı mx sanıyorsunuz? Hayır. Eski çaJSlardan beri X harfmin mel"un bir rolU var. Tarihin derinliklerinden bu yana bir takım ülkelerdc Bay X1er görünmeden önemli görevler yapmışlardır. Benim yazı makinemdeki arallı X harfinin görevi hiç kalu onlann yanmda.. Hem ben de eski muharrirler eibi kalemle yazsam, «imdi size X harfinden söz açamıyacaktım. Enincle sonunda Türk alfabesinde bile yeri olmıyan bir yabancı bu X denen sey Ama işte gerçek: Gelmjs benim yanîarıma kanşıyoT, «ansür ediyor; belli ki demokrasiye de, açık rejime de, fikir özgürlüğüne de karjı bu X harfi... V Düş Kırıklığı Kişiler vardır, size dost görünürler: sonunda dost oiursunuz. Akransanız yanaklarınızdan öperler. Sizden küçük yaşta iseler ellerinizi öperler. Rastlaştığımz zaman, karşılıklı sevgi gösterileri içinde kucaklasmalar olur. Bunlann içinde kendilerinden iyilik gördükleriniz veya sizin iyilik ettikleriniz de vardır. öyle bir zarr.an gelir ki, bu dostluklara iyid'en iyiye kendinizi salıverdiğinizin bilincine varırsımz. Bir güven duygusu doldurur içinizi. Yıllar yılı bu böyle sürer gider. Kara günlerinde bırakmazsınız onları. Fakat gün gelir, bu kez siz bir güç duruma düşersiniz: iki yanınızda, önünüzde ve arkanızda orlardan birini ararsınız. O zaman, büyük bir düş kınklığı içind'e, görürsünüz ki. hicbiri yakınımzda degil dir. Sanırım bu duromdaki bir kişinin iç ezikliği ve şaşkinlık duygusu, duygulann en acısı olur. «Yaaa!» dersiniz kendi kendinlze! Dahası var: Dünkfi dostlannızın şurada burada sizin aleyhinizde konuştuğu veya yazc*iğı gelir kulağımza. Önce inanmak istemezsiniz: fakat canh tanıklannı görünce. istemiye istemiye inanmak zorunda kalımnız. Yine içinizi çekerek: «Demek öyieymis haaa!» dersiniz. Cehennem ateşinden beter bir ateş kavurur yüreğinizi. Ben böyle dunınlarda, kimin yazdıgını bümediSim, aşağıdaki kıtayı tekrarlarım ken» di kendime: «Akrebin soktnğn sanma nna kinindendir. O denâet hep «nun tabı mühinindendir. Çektiği cevr fi cefft ekaeriy» insanın tyi zanneyledigi sfii karinindendir.» Kimi insanlarm yaradılıştan «akrep» olduğunu düşünerek, böyle durumlarda isterseniz sizler de, bu kıtayı okuyup kendinizi teselll edebilirsiniz. Vakit Denilen Şey Okunacak kitaplar birikti. Yazılacak şeylertm pek çok. Yas ileTİedi ve önümde vakit azaldı. Belki güleceksiniz: Bu yaşa gelmişsin daha ne okumasıyazması diye. Sakın gülmeyin. Bu bir ahşkanlık; bu bir ihtiyaç benim için. Bütün düşünen kafalar için de öyle. Sigara tiryakilerine gülüyor musunuz? Bizimkisi de bir tiryakilik. Hattâ ayakU durabilmek için gerekli bir ihtiyaç. Okumaz • yazmaz duruma düşersem, ayakta duramam, büsbütün düşerim ben. Tıpkı dünya yörüngesindeki bir uydunun birdenbir* hızını kaybedince yere düşmesf gibi bir sey bul Yazüanmı beğendiklerini bana mektupla veya sözle bildiren sevgili okurlanm: eğer düşîincenizde içtenlikli iseniz, bırakınız da. okuyupyazmayı, öğrenip öğretmeyi sürdüreylm ben. Va darılmayımz bana, sizlere teker teker cevap yaiçin. Çok Yönlü Sorular Birçok okurum, mektuplarında, özel işleriyle ilgili huk.uk sorunlarından söz açarak benden cevap bekler. Ben ise hiçbirine cevap yazamam. Sevgili okurlanmdan çoğu halimd'en anlar ve beni mazur görür ama, kimisi öfkelenir, ille de benim bir hukuk müşaviri gibi cevap vermemi ister. Düşünmez ki, ben böyle isteklerle başa çıkamam. Eşinden boşanamayan dertlilerin der Aldırışsızlar Kimsesiz bir kadıneagızin hükümetteki ö nemli bir işi için Anadolu'daki bir ilçenin kaymakamına saygıll bir mektup yazarsinız. Günlerce, beklersiniz cevap gelmez. Güriün birinde Politika'dan... Kimi okurlar, politikadan söz açarak, «Hocam bunun sonu ne olacak» diye soruyorlar. Bunlarrfan bir bölümü mektuplartna adres ya» "Acıyla, Tutkuyla, Hüziinle...,, OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Gttnün ardından Yeniden Bombardıman mı? Savaş Sonrası: ietnam'da savaş sona ermiş, fakat Amerika bakımmdan; zira Kuzey Vietnam ile Güney Vietnam arasında silâhlı çatışma sürüp gidiyor, daha kötüsU, Kuzey Vietnam GUneye asker yı^yor. Amerika'nm, ates> kesten önce çok silâhladlgı (bir ay içinde 250 uçak vennişti) Güney Vietnam'ın saldınsma karşı Güneydeki askerlerini korumak İçin mi yoksa kendisi Güney Vietnam'a karşı saldırmak için mi, belli degil, fakat Van Tlyö sinirleniyor ve saldırtya ugrarsa Amerika'nm hava kuvvetleriyle yardım edecefini söylemiştir. «Banş için işbirliği» adh uçagı için de Tiyö, bu yardım vaadini koparmak için Amerika'ya gitmiştir. Kalifornia'* yazlık Beyaz Sarayda Nixon ile görüştükten sonra yayımlanan bildiride Kuzey Vietnam'ın davranışmın kaygı uyandırdıgı ve anlaşmalara riayetsizligin «Sert tepkilere» yol açacagı belirtilmiş ise de «Tepkilerin» ne olduğu açıklanmamıştır. Samldıgma göre Nixon, tekrar Kuzey Vietnam'ı bombalayacaktır. S iirler aldı çevremi. Masamın Cstü nisan ayının dergileriyle kaplı. Birini alıyor birini blrakıyorum. Pencereden dalıyorum gökyüzüne. Masmavi. Karşıda atölyelerin per» cereleri. Öyle çok şey yığmışlar ki, makineler, malzemeler, bilmem neler! Nasıl dayanır o yapılar bunca yüke? Balkonda güvercinleıv kunirtjlar, serçeler. Bir kumru bakıyor bana. Sanki tanıyacaltl'öyle dost, öyle yakın. Doğa uyanıyor işte. «Nisan mayıs aylarî, 'gevşer gönül yayları» derdi ilk gençliğimin kenar mahalle şarkısı. Bir şeyler çözülüyor içimizde, bir huzur, bir rahatlık, bir güvenlik ö*uygusu gelip oturuyor. llkyazın işi bu. Bütün bu şiirleri o ilkyazm verdiği taze duygulann aydınllğında okuyorum art arda... Yeni A, Varlık, Türk Dili, Soyut, Yansıma, Yeni Ufuklar. Yaşadığımız günleri duyurur bize edebiyat dergileri. Yasamı kalıcı yanlariyle verir. Hele en taze şiirler, dizeler!... Ataç «Ölürken bana en genç şairin en son şürinden dizeler okusunlar» demiş. Ben de her sabah uyanır uyanmaz, her gece yatınca en yeni dizeleri okumak isterim. Taze dizelerle yaşamak kadar gençlik veren, kişiyi yaşama bağlayan bir şey olamaz. Ne dermiş Baudelaire «Sağhklı bir kişi üç beş gün ekmeksiz yaşayabilir, ama şiirsiz asla.» Şair de ondan böyle söylüyor diyemezsiniz. Şiir okumanın tadını bir tadın, gecenizi, gündüzünüzü bir dizenin, bir şiirin mutluluğunda geçirin, siz de hak verirsiniz o söze... V TAÇSIZ HÜKÜMDAR DAVRANIŞINDAKİ NİXON IRAK'LA İRAN SAVAŞIN EŞİĞİNDE AFRİKA'DA DA GERİLLALAR ESÎRLER YÜZÜN DEN HİNDİSTAN KINANIYOR. Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER rak ve Güney Yemen solcudurlar. Umman Sultanhgına solcular girmiştir, Çinliler gerilla eğitiyorlar. Irak ile tran, hemen hemen savaşuı eşlğine gelmişlerdir. Çölde Fırtına: Afrikalı «özgürlük Savaşçu lannın Vietnam'daki Vietkong taktiklerini uygulamaya başlamalariyle, Afrika'd» da fırtına çıkmıştır. Gerillâlar, Güney Afrika, Rodezya ve hele Portekiz sömürgelerinde faaliyet© geçmişlerdir. Beyazların çiftlikleri basılıyor, evleri yıkılryor, baa şehirlerde asayiş de bozulmuştur. Topraklannın darlığı, «Kara Eylül» gerillalarma Israilde faaliyete geçmek olanağuıı vermiyor, fakat «özgürlük Savaşçılan» için geniş Güney Afrika ve Rodezya toprakları elverişli savaş alanlandir. Israil topraklannda savaşamayan «Kara Eylül» culer de faaliyeüerini dünyaya yaymışlardır. «Kara Eylül» ün Libya lideri Kaddafi tarafmdan besiendigi açığa vurulmuştur. Kaddafi, Kıral Hasan'ı düşürmek için Pas'a da gerilla yollamış, bir Alman'm sahibi bulundugu Kıbns kayıtlı gemi içinde I.R^."ya (trlandalı tedhişçi örgütü) yolladığı silâhlar ele geçrilmiştir. Arap îslâm devrimcisi lider, parmağmı Fiüpinlere kadar uzatmtş ve bu politikasım Bingazi'de toplattığı tslâm konferansına mâi etmeye çalışmıştır. Bu ayın şiirleri arasmda en beğendiğim, en benimsediğim şiirler Durbaş'ın, Yavuz'un, Tamer'in dizeleri oldu. llk izlenim öyle. Varhk'ta da bizim kuşağın ünlü şairleri bir araya gelmiş. Oktay Rıfat. Melih Cevdet, Kahit Ulvi... Soyut'ta Altıntaş, Süreya, Türk Dili'nde Saraç, Eloğlu, Uysal... Yeni Ufuklar'da Karabulut, Toprak... Bir yerinden vurmalı şiir okuyanı. Anı, yaşantı, sevi, ölüm, herşeyi bırakıp kapna, sorumluluğa yöneİme... Birbirine karşıt duygular verse de... • Hüznün buzdagı yürekle Sen handidir içinde dönenip durduğum ölüm» der Saraç; «kalbinde rüzgâr tenli kan fideleri ve mahpus sevdalar üretmekten başka yalnızlığa tahammül için ne yaptın» der Durbaş; «Bu vakti duymak içindi bütün çaba» der O. Rıfat; «Uzar göz gördüğünce dümdüz çizgi» der Aksal; «Şiir her gün yeniden başlar» der Tamer, «Her söz donar havadla öyle soğuk ki ortalık Kuş kuşlugunu yitirmiş, ağaç ağaçlığını» der Akgün, «Ve bitmez tükenmez bir sevidir Ruhi Su Her solukta Bir kürek ateş atar damara Var git kendin bul der doğruyu» der Karabulut... Bir mutluluk duydum birden. Gittim pencereyi açtım ardına dek. Baktım silip süpürmüş kuşlar dünkü ekmek parçacıklarını. Balkonu da bırakmış çekmiş gitmişler. Nereye? Belki ağaçlıklı bir bahçeye, belki bir paıka. Doğaya, doğaya Yani jiire... Şuna inanınm, her yaratık tadar kendi şürini, rüzgâr biçiminde, su biçiminde, yaprak, dal; bulut renk olarak... Dönüyorum yine derpilere. Soyut'ta G. Süreya iki dizede söyleyip bitirmiş hepsini: .Bütün mimarlar yüksek mühendisler de bir sen kaİdın alçak mimar ey Sinan Usta!» Bunda da şiir var elbet. Ama güncel bir şiir bu. Bir gün yüksek mühendislik kavramı ortadan kalkarsa, şiirin taşıdığı incelik de yok olur, şiir de yok olur. Ama herkesin kendini «yüksek» görmek istediği bu günlerde iyi bir taşlama, o kadar!... Dofrusu en sevdigim şiir Hilmi Yavuz'un «Yeni A» nın son sayıs;nria çı«an «Folklor» u. tnsan, bir şairi yakmdan tanıyorsa daha derinliğine giriyor yazdığı dizelerin.. Yavuz'u yülardır tar.ınm, nerdeyse çocuklugımdan. Şiire tutkusunu, şiire bağlılığını, şiiri arayıp bulmak yeteneğini. Yadsınmaz e'.bet bu şiire kendimce katkılarımın da olduğu. Okurken, başka gözle okuduğum... Ama bir başkası yazmış olsa da severdim bu Folklor.u. «Bir gün kendime bir çiçek, bir soru aldımdı. yırücıydı bu soru biraz da hırçındı. çokça onurlu 5lümdü turnalara süren boynunu acıyle tutkuyle hüzünle ağıt la uyanık, kuşla vurgulu sen gitgide ıssızhğa benzesen de ya. 2:lır gözlennin folkloru». SUrüp gidiyor böyle bir akışla, ince bir duygululuk, Yavuz'ca benzetişlerin etkililiğinde.. Derken bir ku$ geliverdi balkonun pannaklıgma. Şiir benim der gibi. Ne demiş Yavuz «acıyla tutkuyle hüzünle». Öyle bakıyor bana, ben de ona, gökyüzüne. şiirlerden öğrendiğimiz bir duyarlıkla, şiirlerin yetiştirdiği bir kişinin bakışıyle bakıyorum. «Kuşla vurgulu» bir soru var kendime, size sormak istediğim. Tattını» mı ilkyaz sevilerinin tadını hiç? tçinize düştü mü bir muüuluk ışığı bir bakışla. bir gülüşle? «Acıyla, tutkuyla, hüzünle...» öyleyse j'aşadınız siz gerçekten, yaşıyorsunuz.... Taçsız Hükümdar: Savaş sona erdiğine göre, Kongreden karar almadıkça Nixon tekrar bombardımanlara başlayabilir mi? Başlar; asunda, bir aydan beri Kamboç'ta bombardımanlara başlamıştır ve bunlar gittikçe sertleşmektedir. Kamboç'ta Lon Nol hükümetinin askerleriyle Kızıl Khemer denilen Komünist gerillalan arasında ateş kesilememiş ve Kuzey Vietnam askerlerinin de yardırm ile taaiTUza geçen Kızıl Khemer ülkenin büyük kısmını ele geçirmiştir. Lon Nol rejimi de tehlikeye düşraüştür. Bu koşullar altında • Nij:on uçaklarla kendisinin 1970 Martmda, iktidara getirdigi Lon Nol*un yardımma koşmuştuT. Bazı senatörler, yeniden savaş açmaya yetkisi olmadığını iddia etmişlerse de, Nixon aldınş etmiyor. Son seçimdeki büyük zaferin, kendisine her davranışa yetki kazandırdığım iddia ediyor. Bir ünlü tarihçi, Amerikan Başkanlannın dünyada sonuncu mutlak hükümdarlar olduğunu yazdığı zaman espri yapıyor sanılmıştı. Taçsız hiikümdar davranışmda olan Nixon, ta rihçinin doğru söylediğini göstermiştir. yadır. Militan Müliyetçi Hırvat gerillâları geçen yıl kanşıkük çıkarmaya çalışmışlardı. Avustralya'yı ziyaret eden Yugoslav Başbakara da az kaldı Hırvat tedhişçi örgütü Ustaşi tarafmdan öldürülecekti. Avustralya'y» bir kaç yüzbin Hırvat göç etmiştir ve bunlar, işçi hükumetini iktidara getiren seçimden önceki sa|cı hukümet tarafmdan himaye ediliyordu. Eski memurlann himayesi hâlâ devam ettiğinden, Yugoslavya'ya sempatisi olan tşçi hükümeti, Yugoslav Başbakanını zor kurtardı. MiUiyetçüik Tito Yugoslavyası için büyük problemdir. Tito milliyetçiliği ve liberaüzmi «Sapık» ideoloji ve ilkeler saymaktadır. Köklerini kurutmak için geçen yıl Hırvat ve Sırp Komünist Partileri yöneticileri arasında geniş «Temizlikler» yapmıştı. Geçen hafta yeniden ve daha geniş «Temizlik» yapacağını söyledi. Böylece Tito, Stalin Rusyasmın disiplinine gidiyor. Sovyetler Birliği kendisine Nobel Banş Ödülünün verilmesini ö'nermiş vc tarafsızlıfmm yeni belirtisi, Ingiltere de buna katılmıştır. «ilmesinden sonra hemen ve g«ciktirmeden geri verilmesini öngörüyor. Savaş 16 Aralık 1971'de sona ermiş, fakat Hindistan «Kara Eylül» gibi, girişeceği siyasl pazarlıkta bunlan rehine olarak elinde tutmaktadır. Bu mvallılar 15 aydan beri fecî koşullar altmda yaşablıyorlar. 42'si ölmüj, 69'u da yaralanmıştı. Geçen hafta yeniden 2 sinin Cldürüldüğü 17'sinin yaralandıgı bildirildi. Hak, hukuk, ahlâk, insanlık söz konusu olunca herkesten önde gittiklerini iddİB eden HinrHi yöneticeler esirler konusundaki davranışlarıyle iki yüzlü jibi göriimirler. ••»»»••»»••»•»•»••••»»•»•»••••»•••••••••••• • Fransa'da: Fransa'da Martta seçilen Asamble ilk toplantısıru yapmış ve Asamble Baçkanlıgına De Gaullecülerin adayı Edgar Fauro seçilmiştir. Edgar Faure'un 247 oyuna karşı Sol Koalisj'onun adayı SosyaJist Partili Pıerre Mauroy 180 oy almışur. Pierre Messmer Başbakanlıktan istifa etmiş ve Pompidou tarafmdan tekrar tayin edilmiştir. Bakanlann kimler olacağı, Asamble örgütlendikten, yani komisyonlar seçildikten sonra belli olacak, fakat seçimi kaybettütlerinden Schumann (Dışişleri) ve Pleven (Adalet) bulunmayacağı gibi Michel Debre (Savunma) da hükümete girmek istememiştir. Pompidou, Asambleye yoiladıgı mesajda, Fransa'mn toplumsal g«lişmesine de geniş yer vermiş, Parlamenterlere toplumsal eşitsizlikleri azaltacak çalışmalara yönelmelerini önermiştir. Mesajın dış politikaya aynlan bölümünde de Fransa"mn bağımsızlığı üzerinde durulmaktadır. Pompidou Başkanlık süresinin 7 yıldan 5 yıla indirilmesini de önermiştir. DURU TURIZM T\TT«TT rP>TTr\+P7» r 23 NÎSAN ve MAYIS BAYRAM1 GEZtLERlNl »t'NAR • ULUDAG BVYUK OTEL • Her şey dahil 4 rün 700 TL. •• •* !t J İZMÎR BÜYÜK EFES OTEÜ İ 4 Gfin 750 TL 1 ÇEŞME PLÂJLARI Uçak ve yemekler dabil 4 ffin 1000 TL. BURSA ÇELtK PALAS OTELt 4 Ulıdaç dahfl 4 gfin 550 TL. ANTALYAALANYA üçak ve yemekler dahfl 4 gfin 11(9 TL. Ayrıca; Yaz Gezileri ve ÎÎARMARÎS Tatfl K5yü Retervasyonlan ltteyenlere BROŞÜR gönderflir. ^ Beyoğlu îstiklâl Cad. 184 f e l : 4 4 5 4 0 9 448128 44S409 • ••••••••••••••••••••• » ••••••••••••••••••••O (Cumhurtyet 2407) 90 Bin Esir: Bayan Gandi'nin 1971 savaşmda eline geçirdiği 90 bin Pakistan esirini geri vermemekte direnmesi, gittikçe genişliyen tepki yaratmaktadır. Dünya basını bu jiizden Hindistan'ı kınamaktadır. Gandi, esirlerin geri verilmesini Bengaldes'in tanınmasına bağlamıştır ki, bu. Cenevre protokoluna aykın bir davramştır. 1949 Cenevre protokolunun 118 inci maddesi esirlerin ateşin ke Tanaka'nın Yolculuğu: Japonya Başbakanı Kakue Tanaka, banş antlaşmasmın imzası ve ekonomik konulan görüşmek üzere Brejnev tarafmdan Sovyetlere çagınlmıştır. Bunu daha önce Brejnev'e ulaştırdıgı mesajda Tanaka'nın kendisi istemişü. San Fransisco anlaşmasını imzalamadıgmdan Sovyetlerin Japonya ile banş antlasrnalan yoktur. Böyle bir antlaşmayı imzalamak için 1956'da girişilen teşebbüs, Japonya'mn savaş içinde işgal ettikleri 4 küçük ada Üzerinde hak iddia etmeleri Üzerine sonuçsuz kalmış, fakat iki ülke aralannda diplomatik ilişkiler kurarak, Büyükelçiler alıp vermişlerdir. Sonra girişilen benzer teşebbüsler de ayni nedenle sonuç vermemiştir. Belki şimdı Japonya bu noktada baa tavtzler vermeyi düşünüyor. Sibirya' da Tyumen petrol kaynaklanmn Japonlar tarafından işletilmesi söz konusudur. Japon işadamlan bunu istiyorlar ve iktidara geçt: ği zamanki iübarını kaybetmiye başlavan Tanaka hayâl kınklıgh na ugrayan işadamlannı tatmin etmeyi düşünmektedir. DtŞ TABÎBt ELEMANLAR ALINACARTIR ETİBANK ALÜMİNYUM TESİSLERİ GRUP BAŞKANLIĞI'ndan Seydişehir'de kurulmakta olaa AlUminyum Tesislerimizüı işletme ve montajında istihdam edilmek üzere; Yugoslavya: Yugoslavya'da Tito, başka ideolojide gerillâlarla karşı karşı METALLÜRJİ MAKİNA ELEKTRONtK YÜKSEK MÜHENDİS re MÜHENDİSLERt ALINACAKTIR. * TESEKKÜR Hayati tehlike arzeden rahatsızlığımın teşhisinden, başanlı bir ameliyat ve tedavi sonunda sağlıgıma kavuşuncaya kadar büyük ilgi ve yardımlsrını gördügüm SSK îstanbul Hastanesi Başhekimi sayın Körfezde Fırtına: Irak'm Kuveyt'e saldınsı ile Basra körfezinde başlayan fırtına sertleşiyor. Arap Birliğinin arabuluculuğuna rağmen. Irak Kuveyt topraklarından çekilmiyor. Güney Yemen'in de MÎG uçaklariyle Suudi Arabistam bombaladıklan söylenmiştir. öte yandan Ingiltere'nin körfezden çekilmesiyle, meydana gelen «Bo?luğu» doldurmak ve sorumluluklannı da yUkümlenmek iddiasında olan tran. Boğazın karşı kıyısmda olan Umman sultanlıfima Hürmüz Boğazma geçecek gemilerin muayeneden geçirilmesi konusunda işbirligine girisilmesini önermiştir. Sözde petrol taşıyan bu Kemilerin Körfez sulannı kirletmelerini önlemek için vapılacak bu muayene hakikatte solculara silâh kacınlmasını engellemek için olacaktır. Körfez ve Güney Arabistan'da sagcılarla solcular çatışma halindedirler. I Dr. SAİM AKSAN ve başhemşire FtKRtYE KAPATAN Ue, ameliyatı başan ile yapan, Jin. Op. Dr. HULKİYE TURGAY Asistan Dr. ATTtLA ONGAN, As. Dr. EMÎNE GÜROL, Narkozitör hemsıre FATOŞ'a 3 üneü Dahiliye servisinde Dahiliye Müt. Dr. SADETTİN ÜÇAR. Dr. FAHBETTtN AR1PINAR Dr. NERtMAN AKIN. Dr. MASUME CÖL. Asistanlar Dr. TfRGüT BETtN. Dr ŞERİFE ARSMNKt'LÂHLl. Dr. ADNAN AKKURT. hemsireler SAHtDE POL.AT, PERtHAN ATLICAN. NtMET ERLtK'e. Asabiye Müt. Dr. MECtP SÜERKAN. Bevliye Müt. Dr. ZtYA fîÜNEY. Kimya Mühendisi Dr. CİĞDEM GÜNEY. Göz Müt. Dr. HÎKMET ERALP. Fizik Tedavi MUt. Dr RESA AKSOY ve TARIK ERŞEN. Nark Dr HATİCE ATEŞ, Cildiye Müt. Or. Kâmuran KARAEGE. başhemşire vardımcılan BEDİA YAVUZER. BELKIS KUZILU MEZİYET ONATa. Hastanede yattıgım süre içinde llfn'lerin) eslrgemevip bi» zat gelerek, çiçek. telgraf ve mektupla çeçmiş olsun diyen dostlara minnet ve sükranlanroı büdirirlm. SABAHAT ERDEMtR TOKTAMIŞ Cumhuriiet 2333 Elemanlar değişik 657 sayılı Personel Kanunu hükumlertne göre istihdam edueceklerdir. Askerlikle iliskis! bulunmamak, mesleM tecrflbe v» Hsaa durumu tercih gebebidir. Evlilere kaloriferli lojraan, bekflrlara kalacak yer temin edtlecektir. tsteklilerin Seydişehir Alümlnyttm Tesisleri Grup B»şkanlığ] (Seydişehir Konya) Personel MUdurlügüne muracaatlan rica olunur. (Basm: 135752385) İLÂ1S 13. Sulh Hukuk Hâkimiifinden: 972/1144 Halen Akıl Hastanesinde bulunan mahçur îlhan Fınldak'a İstanbul Barosu avukatlarından avukat Yılmaz Kaya vasi tayin edilmiştir. Keyfiyet ilftn olunur. 30.3.1973 (Basın: 24902392) DİŞ HEKİMİ Orhan TÜZÜN Saat 13 Jf) 1930 Samatya Cad N a 400 a 75 »a j ' : ERGUN TUNCAY Londradaki tetkik araştırmalarmı bitirip yurda dSnmustflr. Rer gün saat 10 . 19 arası hastalarını kabul etmektedir. Mür: H4laskârgazi Cad. 215 Emek apt. kat 1 Tel: 40 31 40. \ «>•«•••*••••••»••••••*•*••••••>•••••••••••••••••••••••••••••••••••••»•••••••••••£ Cumhuriyet 2402 . Cumhuriyet 2403