28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 26 Aralık 1972 EftMPİiEfo'NE KAftjı NASILPA ^ ANlYOrUJM.,. ĞOİİİ' " 5AFİMM, NUüİNiSA, MAHP^KEBfM (WSlNJ)ftu, TEFOM,Süi^E<iöiüM îzmir'in içinde . SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMAN! • 142 yurun ..» karşılığını verdi. «Bay Hamdi Koryürek'sıniz değil mi?» «Evet.» Yüzbaşı. bizlerl işaret etti: «Emre Beyle, Uğur Beyi lanıyorunr; elbette maçlardan, tenisten, gazetelerden... Zaten Emre Bpyi, telefonla evinden açadık; çağiracaktık. Buracfa olabileceğini söylediler. İyi oldu... Hep birhkte blraz konu?acağu.» Yüzbaşı, Ahter Hanımla GUlseren'e baktı: riarodi Bey, hemen onlan tanıttı. Yüzbaşıya bir koltuk gösterdi. Ama yüzbaşı, ortadaki, büy ü i tnasanın bir iskemlesini çekip oturdu. Elindek) çantayı da masanın üstune koydu. Birden söze 'girdi: «Bıfvurun, oturun Hamdi Bey, ayakta kaimayın.. Biz, askerler ijleri ?u sıra elimizden geldığince çabuk yurütmek, çabuk bltirmek zorundayız. Çok i? var bıtlrilecek şu »ıra. Sizler de bize yardımcı olursanız, hepimizin, memleketin yaranna olur. Sonra biz, askerler için savaş, savaşUr; barı? barıjtır. Kartlarımızı açık oynarız: Önce Hanımları teselli etmem gerekiyor; eirnemem gerekseydi, yine askerce söylerdim: Yalnız kardeçınız Hidayet Koryürek için bir ihbar var Hamdi Bey. îşin içinde sizin olmadığınızı, on giındür yuruttü|umuz inceleme, kovuşturma meydana çıkardı. Yine açık soyleyeceğim, bu amirlerimin de istegıdır: Ne yazık ki Hidayet Koryürek, suçlu görunüyor Îşin sonunda suçsuz da çıkabihr... Sizlerden ricam, çrmdi soracağım sorulara açık, doğru karşıhklar vermenizdir Belki de kardeşınizin yaranna olur.» Herkes, az çok rahat bir soluk almıştı. Yüzbaşı, çantasından bir dosya çıkanp açtı; kalemini bazırladı' *^ «Sorgu yargıcı komutahımız, sizleri Poligon'a dek götürmemi gereksız gördü. Hemen sorguya geçeceğim, özur dılerimj «Rica ederim, buyurun sorun Yüzbaşım, dürüst, namuslu bir adam olduğumu size lsbata bazırım.» Gulseren, heyecanını biraz yati5tırmı$ olacak ki,ryerjoden fırladı: «Bir çay; ya da bir fıncan kahve getireyim size Yüzbaşım.» Yüzbaşı. sertçe b'ajını kaldırdı. Şimdi ters leyecek dedim ama, Gulseren'in bembeyaz olmuş yüzüne bakınca subay, ybmusadı; gülümseyerek söyfendi: «Zahmet olacak, blr çay içerfan. Biraz koyuca olsun...> Gulseren, telâsla çayı getirmek İçin yürüdü gitti. Yüzbaşı, dosyayı açtı: Hamdi Beyin. yasmdan, ana baba atfina dek sorup' yazdı. Bu iş olup bltene dek Gülseren, çayı yetistirdi. Çayı bir sure unutarak, sonra kanştırarak yudumlayarak, asıl sorularına geçti Yüzbaşı: * (Arkan var) Uğur, döndü geldi, yeriae, Gülseren'in yamna oturdu. Ne oldu bilmem? Gulseren, birdenbire hıçkıra hıçkıra agiamaya başladı. Uğur, ODU teselli etmek için, «Ne oluyorsun yahuT Amcan için ağlıyorsan vaz geç... Az kaUın çocukluğumdan beri kardesim gibi «evdığim Emre'ye bile benı düşman ediyordu bir yıldan b«n... Berekct versln bazı olaylar, görümü açtı; ayıldım.. Yatnn içerde şimdi!» diye soylendi. îki kardesin, çocırkluktanndan beri çok sevdiklen amcalarını, gozlerinde ÇOIE büyüttukleri amcalarıtıı, içlerinde bir yitirmeden ötürü duydukları büyuk üzuntüyü çok iyi anlıyordum. Bunu Hamdl Bey de, Ahter Hanım da çok iyi a&laraışlarffı sanırım; yüzleri bembeydz »Idu. Yine de anneleri, «Amca, amcadır çocuklar, Belki bizi bilmeden kırmıştır. Belki son aylarda bir nkıntısı vardı .. Belki bu lşte de bir suçu yoktur; kuru iftiraya uğramıstır...» Baktım, Hatndi Beyin de gözlüğunün camları arkasında gözleri dolu dolu oldu. Uzun bir sessızlik oldu. Sözü değiştırmek gereğini duydu ama soz, yine Hidayet Beyin durumuna ilişkındi: . .• «Bizim düzenimiz ne olursa olsun, o düzenin ticaret kurallarır.a, yasalarına saygılı olacaksın. Öyle sanıyorum ki bizim Hidayet, bazı sözüm ona acıkgöz dosüanna uydu, yolsuz bir iş yaptı: Şu MflH Korunma yasası çıktığında, bütün ticaret işlemleri kanşmış, zorlaşmıştı. Yoksa bize mi öyle geldi bilmem. Lâf olsun diye, bizim borsa simsarı Avram'a, «Ne olacak bu işler? Zorlaştı, karıştı ..» dedtal blr gün. Bana, «aldırma Hamdi Bey, onIar Meclis'te dort yüz elli kişi düşiinüyor bu işleri; biz, dışarda iki bin kışı duşünüyoruz'» karşıhğını verdi. Zthniyet bu olupca .. Eğer Hidayet bu değin sapıttıysa.. » Oturduğumuz yerden Körfez'in mavi suları görunüyordu. Yine güneş, bir Haziran gjnünun sonunu geHriyordu; körfezin batısına ağmaya başlamıçtı. Körfezdeki vapurjaruı dumant. göğun maviliğine karışan guneşin pembeliğini ktrletivordu. Bu sıradTa sokak kapısınm ziii çaldı. Biraz sonra hizmetçi, Hamdi Beye, «Bir subay. sizi görmek istiyor efendım. » haberini getirdi Hamdi Bey, birden bembeyaz kesıldi. Sonra kendisini toparlayıp doğruldu: «Buyursun.. buyursun kızım.. buyur et içeriye » diye, sövlendi. Kendisi de karşılarr.ak için salooun kapısma tfoğru yürüdü. O, kapıya varmadan. genç, yakışıklı bir yüzbaşı, karşısına dikiliverdi: «Rahatsız ettim...» dedi, son derfce nazik bir sesle. Hamdi Bey, «Rica ederim yüzbasım, bu Hikmet Diyarbatar'da Jandarma Alaybeyi olan bir Miralayın oğluymuş, ve Diyarbakırda dogmuş. Neferlıkten yetiçen Mlralay tek oğlunu çok şımarik ve cıtkınldım büyütmüş, okutmaya da gerek görmemlş, evde özel ögret men tutarak öğretlm yaptırmış. Alaybeyi zengin olduğu için bu zenginliğin oğluna da yetecefini hesaplamı?. Çocuk .bUyüdüğü zaman. o za, manki usule uyarak on sekiz ya şuıda gör.üllü Jandarma erliğine kaydedip yarfina almıs, ve ,gene o zamanın usullerine göre Hikmet yava? yavaş ohbası, çavuş, ve sutray olmus. 1908 devriminde ordudaki alaylılann, çoğu tasfiye edilînce Tegmeri Hikmet efendi ortalıkta Ne var ki. 1908'den önee Hikmet'in babası oğluna Bağda^'ın oldukça, zengin ailesinden blr kız almış. Yüzbaşı• Selâhatt'm'ih Romanı Bir dosya ve bir gerçek den 5 er. ayn ayn zamanlarda yedişer kere yaralandıklan için izne çıkabildller. • Derleyen : tlhan SELÇVK nim tabur kurnandanlığım emrl gelir. • , BtB DOSTA SubSylar izirrtl gidiyorlardı. Ben de . istesem . gidebilirdim. Ama «Cepheden kaçtı» demesinler diye bunu ^aÇımadım. Alay Kumandammız da gitmiş yerine Bagdatlı Ali Rıza bey vekâlet ediyordu. Ali Rıza bey beni 10.8.1917 güriü çağırdı. Bir dosya verdi: Oku! 0edi. Okudum. özeti söyleydi: Alaym tkinci Tabur Kumandanı Yüzbaşı Halil (1) izinli gidecekmiş, onun yerine vekil ta yin etmefr gerekiyor. Alay .benim vekâletimi uvgun gcinnüş, Tümene yazmı;, Tümen de uygun görmüş, Kolorduya yazmış» Kolordu cevan vermis: «Bir tegnlenip tabor kumandanhği vekiletine getirilmesi doğru değildir. 41avm öteki taburlannda bölük ku tnaindaahğı yapan rüzbasılar vardır. Onlardan birinin vekâlete getiriİBiesi gerekir. Eğer Alaym TaburUnnd» bu Tabur Kumaudanlığ] konusunda Selâhattin'i engellemek amacı ile Kolordu Kurmay Başkanı Saffet'in harcadığı çabalar bir kere daha meydana çüayor. Buna râğmen netice yine de müspet olacaktır. lunan yfizbaşılar içinde tabnr kmnandanuğı yapacak iktidarda kimse yoksa, Tütnenin öteki alaylanndan bir yfizbaşı gönderin. Tümeniniı de tabur kumandanJı£ı Tapacak yüzbaşı voksa, Kolorduya yazın Kolordn yüzbaşı gönderecektir.» Saffet gözlerimin önüne geldi. Demek istiyo'du ki: Kıt'aya buraunu sürtmek için yoUadığım Selâhattln'ln böy le misll gSrUlmemis bir blçimdp teğmenken İki ayda tabur kumandanhgına getirilmesini ben hazmedemem. bölük kumandsnlan vardır. Fakat tkinci Tabnr Alaydan on beş fcüometre ilerde yalms bir taburdnr. Eğer bu tabura Selâhattin efendi Kiderse tabunın her türlii hareketlerinden alay kendisini sorumlu kabul eder. Tabara baska bir kumandan celirse tabnrun sevk ve idare aorumundan Alay kendisini bafh TUmen. bu karara katıtdıgını yazarak ve bu sefer zarfın üstüne de «Zata mahsus'» lçaretl koyarak cevabı Kolorduva yollar. Zarfı Cafer açar ve kftğıdın altuıa: «Tümenin ve Alaym islne bi2 ne kansıyoruz. ne isterlerse yapsınlar» der. Kurmay Saffet. bu derkenar Uzerine birşey vapamaz, ve be BOMBA GİBt Ben 11 Ağustas 1917 sabam tabur kuman danlığı görevine basladım. • Ama bu olay çevrede bomb» gıbi patladı: / Tegmen Selâhattin tabur kumandanı.. Bircok. vüzbası bftltil kumandanıyken... 14 Agustos.1917 günü Musul1dan arkadasırp Bedri'den bir tel •îraf aldıro: «Basri beyle Istanbuldan «eldik. tebrik e c . eözlerinden 8perim.» 16 Ağustos 1917 sabahi çadı> nmda o^rurken Alav Kumandanıyla BIHnd TsbUT Kumandanı çikaepldiipr Cok maprur bir ki$i olan Alav Kumandam özeiltklr beni Tabur Kumandanı vaotıktan sonra, bana karşl «Hâmi» durorou takınmışti1 SelShattin dedl sana cay içmeve geldik havdi bakalım. Bir saat kadar oturduk, kalktılar. Biz su basına gidlvoruz. sen gelmiyor mu«uh* Dedi kumandan.. Gelecegim. Artık eündüzleri çfilde durmak îmkSnı kalmamıştl. Sabah safakla Dicle kenanna Kidlvor eece cöie dönüvorduk. Asker ak<;ama kadar su kenarnada ve su içinde vaşıvordu. Mlsafirlerim oadırdan çıktılar, zaten tabur da Ritmisti. Ben hazırlanırken Alay telefon neferl Slzi Kolordudan istiyorlar. Telefona gittım. Hattın karçı tarafında Celâl bir sürü sakl»banlık yapıvordu CelSl gSnüV den kıreındı Dedim ki(1) MHli MGcsdelcde Şarkta kah ramanca ve binbası oiarak s«hit oldu. TERSİNE 1916 yılında Ruı saldınsı Dtyarbakır kapılanna kadar dayanınca KUtülammare zaferiyle Irak'ın durumunu sağlam gflren Hikmet Bağdat'a naklinl istemiş. Zaten teğmeri maaşıyla aüe geçinemez duruma düşmüş. Bağdafa nakil hıkâyesi de bir yıl t kadar sürmüç. Nihayet ailece' Bağdat'a gelöi'kferi zaman durum tersjne dönmtlş, bte Diyale muharebelerini yapıyormuşu*. Hikmet'i Jandarmaya değil doğruca cepheye vermişler. Kadm Bagdafta kalrnış. Bağdat'ta bir, kaç gün sonra düşmana geçince, kadıncağız iki çocuğunu alıp yaya olarak kaçmış, simdi MusuTda van aççıplak durumdaymış. O günlerde bir tegmenin maeşı beş yfa; Iraruş kâgıt, Vüz kurus altır^'dı. S » parayîa bir adam karfuWT>ne'"BdamakılIı JİByTJramıyordu. Nerede kaldı ki, askerliği mi yapsın, aç ve sefil yasadığına mı yansın, yoksa Musul'da toprak üstünde yanaç 'yaşıyan kansına çocuklanna mı yan 8in!... ' . ' CEVAP Alay da bu yazıya şu cevabı vermis: «Alaym 5teki bölOklerinde. tabur kumaadanhğı yapacak 26.12.1933 tfKARA 24 (özel) Iktisadi programda pamuklu dokuma sanayıi mühlm bir yer işgal etmektedır. Bunun boyla olmasi» da normaldir. Çunku memleketin dışardan tedank ettıği en büyük raaddeIerden biri pamuklu dokuma kumaşlardır. Son senelerde memlekette pamuklu imalâtın artmıs olmasına ragmen 1932 senesinden beri pamuklu kumaş ıthalâtımız 203 trulyon lira ile umumî ithalâtımızın yüzde 23,93'ühü teşkıl etmekte idi. On sene zarfında bu pamuklular için dışanya verdtgimia para (512 milyon 833 bin) lira A İKTİSADÎ PROGRAMDA MENSUCAT dır. Pamuklu mamulâtı lthali ısabet vardır. Bununla beraber tı, her sene umumi ithalâta yapılan tesls ve tettakler sonisbetle yüzde 37^5 Ue 81,53 nunda yeni kurulan fabrikalanmız kalın ve ince pamuklu doarasında dalgalanmalrtadır. Gdrüluyor ki pamuklu doku kumalann hemen hemen (ıepsinin bütün çeşıUeri kadar dema sanayiinin koıunmasına bi ğışik dokunialar da yapılabilzı dışanya muhtaç olmaktan mektedir. Böyle olduktan sonra kurtaracak ve memlekette ge denilebilir ki, memlekette yeni nis bir faaliyet gerekmektedir fabrikalann kurulması ile raevBu itibarla Cumhuriyet Hükü cutlann da eenlşletilmesi bekmetinin karannda büyuk bir lenir. NAFtA Enoumeni, Karahisar maden suyu stşelerinden gümruk, tren ve vapur ücretlerinin alınmaması hakkında bir kanun tasarısı hazırlamif ve bu tasarı dun Meclis'ce ksbul olunmuştur ÎNHİSARLAR tdaresi tarafından sigara ve tütün flyatlarında yüzde 2530 indirlm yapılmıştır. TESELLt Bu acı hlkâyelert bana çö) . gecestnln yıldızlan karanlığında anlatırdı Hikmet... Çadınn önüne yaydığımız bır battaniye üzerinde bunlan dınlerken, benim kendjme dert edındıgım olayların dert bile olmadığını anlıyor, teselli buluyordum Ve düsunüyordum: Eğer birt gün evlenlrsem ve çocuklanm olursa, onlan kendi kendilerine yeterli hale getireceğim. O günlerde Teğmen Celâl bir> kere bana geldi, ve yarun saat oturdu gitti. Celâl'in bu durusnu bana dokundu. Celâl daha dün karargahta denn bağlarla bağlandığımız Celâl değildi. Şım di Saffet beyı çok zeki ve dürüst buluyordu. Benim karargâhtaki hareketlenmin yanlış olduğunu anlamıştı .Bana nasihat ediyor ve fırsat düşerse 6affet beye af talebinde bulunmamı öğütlüyordu Gene aynı günlerde Kolordu Personel Müdürü Yüzbaşı Şevket'ten bir mektup aldım. tzin11 gidiyormuş, gelip beni görüp «Allahaısmarladık» diyecek vakti y#okmus.... Mektupla vedalaşıyor'du. Şevket de korkuyordu. Benimle temas ederse, Saffeti kızdırdı. Anika yaşarken YAZAN: İVO ANDRİÇ ÇEVİRENLER: Adnan ÖZYALÇINER Öhaml EMÎN "•"•••" : YARIN : TEBRİKLER HAYRANLIKLAR Dİ$İ BOND UALDB &M$ ~"23rada atap gidiyordu. OUnyadaki hersey gibi, bu duman, bu parlaklık, bu fısıltı gibi o da yaşamasını sürdünnek, Öurumunu degistinnemek, ıpini koparmamak isterdı. Bütün bunlardan aynlmak zorunda olduğunu seztoleyince yuregınde bir şey koptu sanki. Kesin olarak h:?bır şeyı düşünmUyordu, ne dostlannı, ne Ağa Nikola'yı, ne eglenceleri, ne de islerini, oysaki hepsinden aynlıyor, herşey için aynı acıyı duyuyordu. Aynlmak, heplmiz zorunluyuz buna, ama bu türlü aynlmak, bu herkesin yapetıUeceği birşey değildi, bunun için sağlam bir yürek gereklıydı. Dumanları, evlennde artık ışıklann yandıgı kasabaya doğru yöneltiyordu. Tedırgin yürekle ıçilen rakımn gb£ıis boşluğunda yarattığı ağırlığı seziyor, sigara dumanlarrnı sUrekli olarak sevdıği kasabaya üflüyordu. O anda uflca parlak, al bir bulut gelip durdu. Batan güneş, gögün öbür ueunda, o ana kadar görülmeyen Yanjaç'ın eteğini aydmlattı. Bunun tizerine, bır çesit işaretmişçesıne, Mihaylo kalktl, karanlıkla birhkte kasabaya indi. Ardında ufak ufak duman kümelerı bırakarak. Doğrudan doğruya evine glttı. Kapının ağaç mandalına dokundu. Yıllarca dokunduğu, butün özellikleri, bütün guçsüzlükleriyle iyice tanıdığı bu işlenmış ağaç parçası, aynı yerde, değişmeden uzun süre yaşayıp direnmenın tadlnı veriyordu yeniden. Evin kapısı yan açıktı, içerde de ateşin panldadığı belli oluyordu. Ateşe gözlerini dikerek uzun avlujn geçti, birdenbire bir şeye basmısçasına trklldi. Ambann. yanında Anika'nın hizmetçisi tek gözlü çingene kansı dikiliyordu. öyle birdenbire irkilmiş olmasmdan utanarak kadına kendi yaklastı. tlk konusan kadın oldu: Anika, yann sabah, seni erkenden bekledigini söyledl. Nerdeyse fısıltıyla konuştu, gidişi de duvulmayacak kadar yavaştı. O gece, ortağı Ağa Nıkolaya gereken her«eyt haarladı. Tan aganrken Mihaylo, dü? yenne. geceyı kısaltıp gerçeklerle iigili bütün düşünceleri sılen sakin bir dalgınlığın içine gömüldü. Yalçın. yüksek dağlarla çevrili otduâıindsn kasaba günesl epey geç görürdtl Yine de, gür.esin ortava çıkmasından çok önce, kasabayı,. doğrudan doğruya gögün ortasmdan akıp gelen bir ışık kümesi aydınlatırdı , tste bu durerun ı«ıgın altında Mihaylo, evinin avlusunu Recti, ber yola çıkışında nk sık yaptığı gibi vürürken de heybesiyle torbasını omuzuna vurdu (Arkası var) Sor bakalım Anika'ya yann erkenden ya da öğle iizeri gelebılir mıyım, ama yanında kimse olrnasın. Kendısine bırşey soylemek isÜyorum, dedı Çıngene karısı kaybolunca Utrenuş, kendi çevresinde dönerek boş yere herbangi bir yardım, berhangi bir ögüt araamıştı. Oysaki bır gun sonra sessü, sakın bır bıçımde hesaplanyla evdeki eşyalan bazırlamaya koyuldu. GUnes batarken arkadaşlanyla çogu zaman ıçki içip turkü söyledikleri Strajişte düzlüğüne dogru jnirüdü. Ağır ağır tırmandı. Tilrk mezarlıgının ordaki düzlükte oturap önüne rakıyı, fincanı, meseyı yerleştırdi. Çakmağı yavaşça çakraak taşına sürttü, yanan kan incclikle sol elinin parmaklan arasmda tuttu. Durgun bavada sallanıp dagılarak önünü gonnesinı engelliyen tütün dumanından bır türlU gözlerini alamıyordu. Çam ağaçlannın arasmda güneş vardı daba. Aşağıda, vadide, apak Vişegrad evlerlnın kara, kırmızı âamları tütüyordu. Rzav ırmagımn $ıj kollarından bıri, gökyüzüyle kıyısındakı sogütleri yansıtıyordu. Yaşamaktı bu. Mihaylo, kendi içine bakarak, buradan görülmeyenlen de göriryordtı: Bütün dükkanlann kapılarını, önühde çocukların oynadıklan büyuk, cilâlı ev kapılarını, bütOn ınsanlan, bütün bakışlarla bütün selâmlaşmalan. Yaşamaktı bu Yalnız bir kadeh raka ıçmis, mezeleri de unutmuştu. Duman moranp havada çember çember uzun söre uçuşuyor sonra yavaşça inceliyordu Bu alaca karanlıkta her şey diremp olduğu gibı kaltnak ısterdi. Mihaylo da dumanı, havayı, Vışegrad'ın havasını, içine çekerek çvlerle bayırların sarp tepelerine bakıyor, yıllar dır düşüncelerinde yer eden ağaçsız dttzlüklere dalıp gidiyordu; değişmeyen orman görünümü nün etkilediği uzayıp giden dfisünceler. • tştp Vido ormam, Kabernik, Liyeska, Blaje Bayın Oluyaçi, Jliyeb, Yanyaç, Gostily, Çesaîy, Velvı Lug. ardında kalanlan. dönroese de, görüp iyice tanıyordu' Stolaç, Stanısevaç. Goleş Su an da bütün bu tepeler, onu selâmlayıp Receye dö nüşmekte olan morlufa sannarak güneşin son iMnlannı vansıtıyorlar, karanlıkta agır «ğır yok oluyorlardı Hiç kim«e gitmekten, ayrılmaktan yana'değildi. Yaşamaktı bu Tam o günlerde buraya, bu bavırlar arasv na gelişüıin, buradaki insanlarla birlikte çalışjp onlarla yaşacıara başlayışmın altıncı vılı dolmus oluyordu. Burada kök salmış, hayatı bu DEĞİŞİKLİK O sıralarda Kolorduda bır değişme oldu. Albay Cafer Tayyar bey Kolorduya Kumandan tayin edildi. Az sonra da cephede faaliyet başladı. Bır muharebe ha zırlığına giriştldi. Yeni kumandan her gün cepheleri geziyor, siper kazdınyor, yollan yaptınyordu. Yaver Yüzbaşı Kemal Kolordunun atışlarmı tanzimde görevlendirilmiştl Bir de manev ra düzenlendi Bu manevrada benim davranışlanm Cafer Tayyar beym dikkatird çekmiş. Kolordu emriyle tebrik edildim. Saifet bu basanlar karşısında kuduruyordu. 9 Temmuz 1917 günü emir aldık Subaylar gibi erlere de memleketlerine gitmek İçin izın verilecekti. Bu izin yüzde 3 oranında ve ancak savaşta yaralanmış neferlefden olacakta. Yukardan sordular: Bölüğünüzün mevcudu ne kadardır kaçı yaralıdır? O gün vazdığım raporda bölüfümün 135 muharip mevcudu olduğunu ve bunun 67'sinln ya ralı olduğunu bildirmiştim. Ordu anlftdı M. varalı neferlpre izin verir^e bütün biMik'eı bosalacak Baska bir voİ8 sar>ı İki kere varalanmı? kaç kisı var üç varslı dört varalı kaç ki<îi var? dive sormava vönelrli En sonunda benim bölüğum TİFFANY JONES os,, TASt , S ECE HBNOY BUALL#4HC£ZA 51 Ü/SEAK, KEhJDİSİKlf | J T21M İ T M A ^ Ç» OU GARTH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear