01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET 22 AralıK 1972 n l eyd, Amr'i dövdü.» I I f Gramer öğretmeni derste bunu söyle" y i n c e , diye anlatır Mevlânâ ünlü Mesnevi'de, öğreıyîilerden biri' karşı durmuş, «Zeyd ne diye dövsün Amr'i?» dlye sormuş. Gerçekten de Zeyd'in, Amr'i dövdüğüne ilişkin bir bilgi yok, olmamış böyle bir şey. Gramer öğretmeni Arapçada i'ı^p (1) bölümünü anlatırken vermiş bu türaceyi; kestirdiğime göre,, darabi mi olacak, daraba raı, bur.un üzerinde duruyor, tümcenin anlamı ile ilgisi yok dersin. Mevlânâ, işte, kendi anlattığı kıssalara da gerçek mi, değil'mi diye bakılmamasmı, o kıssalarda amacın, özün önemlî olduğunu, onun kavranması gerektiğini açıklamak için getiiiyor bu örneği, ve böylece kitabmın bir simgeler dünyasını yansıttığını söylemiş oluyor. Bir düşünceyi doğrudan anlatmak dururken, Mesnevi'de olduğu gibi, her kez bir takım kıssaların, dinsel ya da din dışı öykülerin aracılığına başvurulması yönteır.icıî yadırgayanlar için düşündürücü bir açıklama. Evrenin âe bir simgeler bütünü olduğunu savunanlar yok mu, diye düşünebiliriz. Bizim görduğümiiz evren, bize ancak duyularımız âracılığı ile yansıyan bir evrendir, hiç de yeterli olmayan, giderek bizi aldâttığmı bildiğimiz duyularımızla bu evrenin gerçeğini kavramağa çalıştıâımız gibi, kıssalârı da okur ya da dinlerken onlardaki ereğin ne olduğuna bakmah, onu anlamağa çalışmalıvız. Olmuş ya da olmamış önemli (îeğildir, eskiden kalma bu öykülerae bize neyin anlatılmak istendiğidir. • Düşlerin yorumunda Freud'un, mitosların çözümünde LevyStrauss'un tuttukları yol da bir bakıma buna benzemiyor mu? Düşlerde go' rünenin neyi yansıttlğ:' konusunda bir takım sonuçlara vanhrken uslamanın inandıneılık yanı, ister istemez boşluktadır. îngiliz bilgini Edmund Leach diyor ki: ' «îlk kar?ılaşmada Freud genellikle kandırıcıdır; öylesine açık seçiktir ki, doğru demeniz gerekir. Ama sonra başlarsınız düşünmeğe, Freudçu simgesel çağ:rışımlar, bilinç. bilinçdışı, bilinç öncesi katları tümden yanlış ise, bunlann yanlışlığını tanıtlamak olanağı var mıdır? Eğer bu sorunun yanıtı «hayır» ise, simge oluşumu ve özgüv çağınşıro üstüne olan psikoanalitik tanıtlar, parlak bir konuşmadan başka nedîr diye Olaylar ve görüşler ZEYD, AMR'İ DÖVDÜ Melih Cevdet ANDAY sormak zorunda kalırsınız kendinize.» LevyStrauss ise, mitoslan incelerken, bunlann ilkel insanlardan, kalma bir takım eksik işaretler gibi görülmesini ve onlarda ne anlatılıyorsa, söylenmek istenenin o olffuğunu önemle belirtir, simgeler gibi görmez mitosları; sözgelişi, mitoslarda insanlar hayvanlarla konuşuyorlar ya <fa onlarla evleniyorlarsa, denizde ya da gökyüzünde yaşıyorlarsa, topraktan çıkmışlarsa, bize ulaştmlmak istenen haber budur ve biz bu masallardan insanın çok eski geçmişteki yaşamı üstüne bîr takım uslamalara girişebiliriz. LevyStrauss da böyle yaparak ilkel ihsanla uygar insanın, kafa yapıları bakımından bir takım ortaklıklar gösterdiğini öne sürüyor. lann, bu gerçeği bile bile «Isa g3ğe uçtti» inancına nasıl bağlanabildiklerine şaşar; bu. masahn da, kendi inandıkları gibi, bir simge olabileceğini hiç hesaba katmaz, o masahn da özüne yönelmemizl salık vermez. Ama gene o Mevlânâ, sakkıı kamer'i inançla anlatır. fmdi, bir inanç adamı karşısmda mıyız, yoksa masaüann özündeki gerçeklere yönelmiş bir bilim' adamı karşısında mı? Bu eleştirim, Mevlânâ için değil, Mevlânâ'ya bakış açıları içindir. Onun yedi yüz yıl önce yaşadığını nasıl unutabilirim! O çağda bilim diye neye dencfiğini, Mevlânâ'nm o anlamda bir bilgin ve içten bir dindar olduğunu da bUmiyor değilim; (Sırası gelmişken söyliyeyim, Mevlânâ dinde felsefeye yer olmayacağı inancmdadır, bu yüzden de filozofları hiç sevmez) ancak her yil, Mevlânâ dolayısiyle yazılan coşkunca hayranlık yazılan ve düzenlenen gösteriler karşısında, Mevlânâ konusunrfa yirminci yüzyıl Türk toplumunun kültürel davranışı hangi biçimde oluşmalıdır sorusunu da kendime sormazlık edemiyorum îşlâm dinini ve tasavvufu inceleme alanında çalışanlar ondan yararlanmakla büyük kazançlar sağlayabilir, geniş bir anhyış açısı elde edebilirler. Bu tutum, Mevlânâ' yı bilim adamı olarak niteîendirenlerin çalışma alanına sirer Bütün kültürlere açık ya da açık olması gereken ve çağdaş anlamda bilimsel temeller üzetinde oluşması istenen toplumumuzun, bunun dışında,, onda aıayacağı nitelik, 'sanat niteliği olmak gerekir. Bir ozanın, sanatçı kişiliğini, her çeşi" felsefi görüşle besliyebileceği görüşü çağım:z için de geçerlidir. Bu bakımdan, bağh oldugu dinsel, felsefi görüşleri onun çağı ile ilgili yönü olarak bir yana bırakarak, Mevlânâ'ya ozan yanı ile eğii mek, en yerinde davranış olacaktır sanmm. îşte yazıma başlarken, onun öykülere dayanan hikmetçi yönüne anlayışla bakmak gerektiğini, bu yönden ötürü ozan Mevlânâ'ya yabancı kalmamamızı söylemek için belirttim. Homeros'un çiirine, o çiiri ükçağ inançlan ile nede'nlendirmed'en, nasıl insancı niteliği açısından bakıyorsak, Mevlânâ için de o gibi bir tutum içihde olabilir,iz. Çünkü Homeros'un destanlârı da (üstelik kimi yerde üç kez tekrarlanan) öykülerle, b,ugün inanılması güç tanTi v^ kahraman masallan ile doludur. Ancak bunu yapabiîmemiz, dinsel değil, usçu bir bakıs gerektirir her ççyden önce. Homeras'ta olduğu gibi. Aiskllos'ta, Sofokles'te, öripides' te o*e yasayan, onların çağdaş yorumlarla anlamlandırılmış insauıeı özleridir; Zeus ya da Apollon tapımı değil. Okuyucu Mektupları ParaL Öğretim... Bakan Bey; .Ben liseyi bitirip Üniversiteye giremeyen onbinlerce gençten biriyim ve digerteri gibi seneye Üniversiteye girebüms ümidi taşıyorum, daha dogrusu taşıyordum demek daha yerinde olur sanınm. Zira son günlerde sözü ediien Üniversiteleria parâlı olması fikri birçoklanna ülkemiade böyle can daman obu kapıyı kapadı. Şimdiye Kalan konular iyice düşünülmeli dar hiç görmediğimiz «Fırsat ve ondan sonra mutlu azınlığın esitliği» lâfı artık ,lâl olarak Heğil de mutsuz çoğunluŞun ya da ortadan kalkacak anlaşılan. ranna bazı seylere karar verilÖyle ya, meraleketinden, imtimeUdir. N. A. hana girebilmek için para bulup gelemeyen bu binler, onbinler bir de tutup Üniversiteye .nasıl taksit ödeyecekler, acaba hiç düşünülmüs müdür? Bursla okunacakmış. Kim inanır bu vâadlere? Bursu da ar. . . Yararlanma Yolu Mevlânâ'nın bir de lirik yanı var. ounu daha çok Divan'da bulpyoruz. Ar.cak bu lirik şiif, Aristo'nun lirik tammmdaki gibi, hep ozanin konuştugu. ortaya kendisinî koyduğu bir şiir değil, gene de öykücü, anlatımcı, gizli anlatımcı bir niteliktedir. Bu bakımdan, eğer yararlanılabilirse, genellikle Hrik görünüşte olan siirimize bir katkısı olsbHir bunun. Ancak burada çok önemli bir soru'nla karşı karşıya geliyoruz: o da Mevlânâ'nm hahgi edebiyattan sayılacağı sorunudur Onu. Yunus Emre gibi Türk dilinin ozanı "şayrhamız oUnaksızdır. Kimse okuyamıyor, demek ki b,ümiyor. Mevlânâ'yı övenler. onu Farsçasından okuyanlardır: bize ise sadece çevlrileri kalıyor onun Bu çeviriler de. daha çok, şerh tıiteliğinde. Onlan Farscası i!e hirîitete okumajsar.ız, Mevlânâ'nm nerde hangi sözcügü kullandığını çıkaramazsınız Ovsa şiir, sözcük ve sozcük düzer.i' demektir. Yapılacak ilk iş. (Divan içfn söylüyorum) şiirleri sözcük sözcük Türkçeye çevirmek olmalı. Bunları Parsçaları ile karşılıklı basmalı. Belki o zaman, tslâro uygarlığı d'öneminden bir ozan olarak.. başka yabancı ozanlardan olduğu gibi, ondan da yararlanılabilir ( l ) ' t ' r a p : Arapça gramerde ffîl ve ad çekiralerinin son harfinin ya da harckelerin değişmesi. kasmda dayısı olan, parasi olup da vermek istemeyen kimse ler kazanır. Onlara kazandırtılır. Ne acı bir' gerçektir ki Türkiye gibi geri kalmış, kalkınmak için gençlerin dçsteğine ihtiyacı olan bir ülkede her olumlu şey baltalanmaktadır. İnsanın akjında «Acaba kimin oyununa geliyoruz?» diye bir soru beliriyor ister istemez. Hiç olmazsa liseden sonra devam edemeyen gençlere iş bulunabüse. Nerde? Hele taşradan gelmisse dönüp yüzlerine bile bakılmaz bu insanların, ve bu insanlar tiak iddia ettikleri zaman vatan haini olup zindanlara atılır. Onlann hakkı de£il midir yaşamak? Ben bu yüzbinlerin adına sesleniyorum size. Kalkınma çabasında olan 2 yilOir yOllUK Ayrılıkları Çağdaş iki bilim adamı ile karşılaştırmakla, Mevlânâ'yı. bİT düş ya da masal yorumcu'şu yerine koymak istediğim yok. Mevlânâ'yı bir bilim adamı olarak tanıtmak isteyenler, onun bir inanç adamı, bir din ulusu olduğunu da eklemeyi hiç bir zaman unutmuyorlar; başka bir deyişle. Mevlânâ'yı inenmış bir tasavvuf bilgini diye göstermeyi yeğlivorlar. Önemli olan da budur. çünkü biz Freud'u ya da Levy Strauss'u, bir düş ya da mitos savunucusu, düş lere, mitoslara gönüldea bağlanmış kimseler gibi gördüğümüzde onlann bilimsel yönünü yadsımıs oluruz. Oysa Mevlânâ birtakım din sel masallar karşısmda hiç de yan tutmadan davranamıyor. Şu örneği vereyim; Mevlânâ, löa'nın Yahudilerce öldürüldüğunii söyleyen Hıristiyan YOK OLMAK MI ? Arâda HAYIR L Prof. Dr. ilhan ARSEL ir Fransız yazarı 1853'de lr.gilterede yayınladığı bir kitabında: «Türk milleti saplanmu] bulunduğu bu, derin gerilikten, çcküntüden bir gün gelip kurtulabilecek midir? Türkiyedeki seyahatierim boyunca bu soruyu kendi . kendime belki yüz defa sormuçumdur. der ve bu sorunun cevabını yine kendi kendine verir: .Türkiyenin can çekişmesi uzun süre devam e<îebilir fakat sağlıklı bir şekılde yeniden dirilmesine hiç bir şekilde imkân yoktur.> Yukarıdaki pasajı kendisine tema yapan bir ingiliz yazarı da 1862 yıl'nda yayınladığı «Medeniyetle ve Hıristiyanhkla Hişkileri Bakımından Türk Devleti» adlı kitabınaai «... Kemiklerine kadar çürümüş ve ZtHÎN gücünden tamamiyle yoksun ... Türk Imparatorluğıınun, eğer tngüterenin desteklemesi olmamış olsa, varhğını bir an olsun devam ettiremiyeceği gerçeği kadar insan rkhna yatkın hiç bir şey olamaz. diyordu. Bu salırları yazan R. R. Madden, o devirlerde Osmanlı toplumunda yaşamış ve ülkemizi yakından tanımış bir düşünürdü. Serbest fikir tartışınasına ve* hüt düşünme ve araştırmaya yer vermeyen medrese eğitiminin TÜRK'ü yani kendi öz .hagletleriyle baş başa yaşadığı çağlarda AKILCI, ENERJİK ve YAHATia zekâya sahip TÜRK'ü âdeta beyinsiz, beceriksiz ve âtıl, zavallı, fanatik yapan medrese eğitiminin felâket doğuran bir sistem olduğunu dile getiren nicr yabancı yazarlardan sadece biriydi bu düşünür. Aşağı yukan yarım yüzyıl sonra buna benzer görüşleri aksettiren bir Türk yazar, Kılıçzade Hakkı, 1913'te ÎÇTÎHAD adlı dergide ve dfıha sonra 1915 yılında yayımladığı SON CEVAP adlı kitabındn medrese eğitiminin ve Kur'an kurslarının memleketi ve milleti ne uçurumlara sürüklemiş ye halen de sürüklemekte olduğunu haykırarak şöyle diyordu: «... Eğer biz bu çeşit müesseseleılc (yani kafayı dogmatik kılan medrese eğitimiyle) devam edecek oluraak sadece Avrupa kıt'asından sürülmekle kalırayacağız ve fakat, asıl felâketi, dünya yüzünden de silinip gideceğiz.» (1) Yine aynı tarihlerde yani 1913lerde Abdujlah Cevdet, Kast?.monu liiesinde bir öğretmenin Darvin nazariyesini okutması sonucu olarak tutuklanması ve onu korumak ve savunmak İ3teyen maiematik ve Fransızca öğretmenlerinin aynı şekilde yakalanmaları üzerine tÇTÎHAD dergisinio 58 no. lu sayısın<3a şunları yazmıştı: «Bir ülkede ki Darvin nazariyesinin okutulması hâlâ «küfür» sayılır, bu ülke henüz Ortaçağ'dan çıkmış doğildir. Ve bir ülke ki henüz bu çağdadır, böyle bir üikenin yirminci yüzyılda yaşamağa hakkı olamaz. Bu gerçek ister sarıkh ister sarıksız her kafa tarafından iyice bilinmelidir.> Hepimizin bildiği gibi eğer Atatürk çıkıp Millî Müçadeleyi başarıya ulaştırmasaydı yukarıya aldığunız satırlar KEHANET değil, GERÇEK olur ve biz bugün kimbilir hangi yabancı'nın boyunduruğu altında inim inim inler, sürünürdük. Evet eğer ATATÜRK çıkıp da medrese eğitimini kaldtrmasa ve Kur'an kurslarını yok etmeseydi biz bugün kimbilir kimlere kolelik ve hizmetçiiik eder ve büinçsiz kaderimizin çilesini çekerdik. 1913lerde bizim yazarımıza «. Dünya yüzünden silinip gideceğiz> dedirten medrese eğitimi. işte bugün tam yol yine başını ahnış yürümede ve yüzbinlerce Türk yavrusunun zekâsını Kur'an kursıi vesair şeriat eğitimiyle binlerce okfılda ÇÜRÜTMEDE. ve yine Türk halkı'mn beynini aynı kaynaklarla camilerd» yok etmededir. Felâket şudur ki biz MEDRESE E&İTİMt admı kullanmadan, ya da kullaudırmadan, uygulannuürta olan bu eğitimin ve bu yetiştirmenin ne şekilde cereyan etrr.ekte olduğundan habersiz. Bu konularda bize bilgi vermeğe kalkacak olanlara da «yalancı» veya «dinsiz» damgasm. vurmağa hazır: kabuğumuza çekilmiş yaşayıp gitmekteyiz. Bilmeyiz ki yüzlerce ve binlerce okulumuzda, •medrese. adı kullar.ılmadan sürdürülen eğitim sistemi özellikle ALGAZZAI.Î'nin h'.r fikri ve serbest düşünmeyi ve araştırmayı yasaklayan ve bu> n'in yerine şeriat dogmalarını hâkim kılan ve «Ulum madhmü. " mah»'ı bile tehlikeli sayan, fazla ve derinlemesine matematik öğrenimi yafaklayan ve «İhya ülum alDin. adlı o ünlü kabul ediien trerınde: «Şeriat'ın yasakladığı konularda ARAŞTIRMA YAPMAYACAKSIN» diye salık veren metodları takip edilmekTedir. «Halâs yolu (Şeriat'ıi takip etmededir, mazarrat <tehliks) ise arastırms Chür ve serbest şekilde düşünme^ merakındadır» diyen Gazzalî'nin eğitim metodlarını tüm öğrenim düzenimize temel yapmak isteyenlerin nasıl bir cinayet işlemekte oldnk"arrnı anlamak için Arap yazarlarından vaktiyle Colombia Üniversifesinde Profesörlük yapmış bulunan Halil A. Totah'm 1926larda İngilizce olarak yayınladığı «The Contribution of the Arabs tc Educatiom adlı eserini şöyle bir gözden geçirme ır.iz ve sonr? da bugün sayısız okullanmızda nasıl bir şeriat eğitimi yüıiitülmekte olduğunu araş+ırmamız yeterli olacaktır. Bunları kamuoyuna sunmamız, ve nihayet biraz gayret gcs'erip ha!k?mızı ve yavrularımızı fikir ışığına kavuşturmayan ve âdeta ÇOCIJK ZEKÂLI seviyeden ileri götürmeyen nedenlerin ne olduğunu anlamak için de dünyaca iîniü J. Piaget'nin «Judgj menet and Reasoning in the Child> (1962 Londra baskısı) adlı • kitabını gözden geçirmemiz sanırım ki işe yarar! başlangıç oiar^k! IKTİSADl DEVLET KURULUŞLARI devrimcileri çok kısa bir sürede Ekonomik bazı dertlerimize el attılar. Melen hükümetinin başarılarını ?öWere çıkaranlara, bu devrimcilerin bazı ekorfomik ve sosyal konularda el attığı ve başardığı islerin hatırlatmasım yapalım: Iktisadî Devlet Kuruluşlan Borçlannı Konsolidasyon Kanunu, Devlet Planlama Teşkilatı Kumluş Kanunu, Devlet Personel Daire i Kuruluş Kanunu Y<"ii Ge'ir ve Veri'i TJsul Kanunu (Bu srada her pprtinin karsı«;ına çıktıgı ama hJcbirinln kaldıramadığı servet beyanı). doktorlugun sosyal izasyonu. memur maaşlanna c»35 zam, geçim indirimlerinin arttmlması, tlköğretim Kanunu, Taşıt Kanunu, Silâhlı Kuvvetler mensuplannın tasarruflannı yatınmlara sevk eden Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu... Buular sadece bir •çlrpıda ^aklımıza gelenler. Bir cok Vjmienin nankörlükle de?ilse bile azımsıyarak akılda tuttu6u bu kanunlar, Kurucu Meclis, Anayasa ve Seçim kanunlan ve son tiprece ppnis bir sonısturma cafışmaları ile birlikte yürütüldü. Bu çalısmalardan biri olan tîctisadl Devlet Kuruhışlarımn borçlanrun konsolide edildiği kar'mda. kuruluslann reorfranize edilmesi için htikümete görev veriliyordu. HüMlmet kısa blr süre içinde bu göreve sanldı ve bu fcuruluşlan başta Amerikah Prof^sör Hanson olmak ü^ere vprli yabancı vüzlerce fevet yüzlerce) uzmana inceletti. Bir k!5tör> haneyi dolduracak sayı ve eenislikte raporlar hazırlandı. Bıı raporlar zannedersem Prof. Mümtaz Sovsal ve Arif Payaslıogl'i tarafmdan bir arada incelenerek özet halinde bir genel sunuş hazırlandı ve hükümete verildi. Zamanın hükümeti bu raporlara uvgun tasanlar haarlamak üzere Maliye Bakanlıgını eörevlepdirdi. Sayın Kurdaş'm eörevlendirdiiti ve arasında zaman zaman bulundugumuz bir calısma gnıbn tic tasan önerisi hazırladı. öneriler tarnamen hazırlanan raporlara davanıyordu. Ranorlar perci cok açık olmakla beraber ücİU bîr hukuk düzeni salık veri' yorlardır ai Bir kuruluş tasansı. bl Bir finansman ve bir <Jenetleme tasansı. c) Her kuruluşa ait ayn kurulus tasansı. Yine raporlarda pek çok açık olmakla birlikte, kuruluşlann birbiriyle bağlantısız olmaları en büyük sakınca olarak ortaya atılıyor ve bir de orEanizasyon şeması öneriliyordu. Bu raporlan inceleyen ve bizim de yer B ORGANİZASYON BOZUKLUKLARI ASLINDA TEMEL SORUNLARDAN ÇOK SONRA YER ALACAK BİR ÖNEM TAŞIR. ASIL OLAN TEMELDİR. Arslan Başer KAFAOĞLU aldığımız özel bir çalışma grubu Maliye Bakanlığında toplanarak bu kuruluşlara ait üç kanun taslağı hazırladı. Haarlanan tav lak da bütün kamu kuruluşlannıı. bir holdins esasina uygun olarak örgütlenmesi temelini savunuyordu. O zamanın Maliye Bakanı bfeyle bir taslagı taıbül etmedi. Böyle bir holdingin yönetim kurulunun «devlet içinde devlet» olacajı düşüncesiyle, bu tasla&ın. «kunıcu meclise» gelmesini istemedl. Böylece tktisadl Devlet kuruluşlannm o zamanın pek moda deyimiyie «reorpanizasyonu» 1961 yılmda seçilen Meclislere ltaldı. 19611965 döneminde hükümet ler ve özellikle Devlet Planlama Teşkilatı ile Maliye Bakanlığı bu konu üzerinde yoğun şekilde çalıştuar. ye Bakanlığmın Meclise ' karşı bir sorumluluğu akla gelmez. ÖrneŞin bir Et ve Balık Kurumunun başan derecesinde en önemli paym Maliye'ye ait olduğıj Türkiye'de kaç' kişinin «klma gelir? Oysa gerçek budur. Maliye sadece Progr&mlan etkilemekle kalmaz," bu , prograjn uygulanırken de en etkili durumu korur. Çünkü, piyasadan uzun ya da kısa süreli kredi almayan Iktisadi kuruluşlar, işletme ya da yatırım kredi si icin Devlet Yatırım Bankasına baş vurur, ya da ban fonlar için doğrudan Malij'e'ye fHnzine'ye) başvnrur. Devlet Tatınmlar Bankası da Maliye'ye bagh olduğuna göre kuruluş Maliye'nin «ocağına düşmüştür» Bunu kamuoyu pek bilmez. Örnegin çaya eksik fiat verilince çay kurumuna "ya da bu kurumun Bakanına catılır. Oysa çay fiatlannın, Maliye'nin bu kuruma bu maksatla verilmesini kararlaştırdıŞı avans ya da krediler belirler. Maliye fazlaslvle ilnlü «aman enflâsyon olur» .feryadını bastırmasaydı. cav fiatın» arthrmak kimin haddine? Maliye işletraelerin, yatınm, maliyet (evet maliyet), satın alma. satıs politikalarına olduğu kadar personel politikalannda da söz sahibidir. Personel kanununun bu Bakanlj*a sağladığı imkânJarla, iktisadi kuruluşlar persoriel kanununda eli kolu baijlı duruma gelmislerdir. Fakat bizim bu konudaki elestirinm vanlış anlaşılmamahdır. Aslında bu uygulama ile Maliye'nin ilgili servisi bir holding vönetimi yerine geçmis ve 1360 öncesinin nvRUlamasındaki dağınıklık son bulmuştur. iktisadî kuruluşlarda aşm bir başıbosluk isteyenlerin bu uygulamaya yönelttikleri eleştirilerle, yukarıdaki yazdıklanmız kanştınlmamalıdır. Holding uygulamEfeına Röre bugünkü düzenin arasındaki fark. Malive'nin ilgili dairesinin yetki sahibi olmasına karşılık. sorumIuluk taşımasıdır. Şimdi vaktiyle Holding tipi örgütleşmeye karşı çıkanlar on yıl sonra bu modele sahip çıkivorlar. O zamanlann Malive Bakanı (Sayın Başbakan). Maliye Müstesarı (Sayın Möezzinoğlu) ve Maliye'nin önemli görevlerinde bulunmuş Sayın Zeyyat Baykara'nın bugün düşünülen Holding modeline karşı çıkışlan henüz kamu oyunca bilinmemektedir. Bunları ansıyan bizim îçin, Holdin» avni kişilerce benimsenmesi bu neden le süpriz olmuştur. Arada israf ediien on yıhn vebaiini unutarak bunu ht\yırll bir gelişme sayalım. Türk Kooperatilçilik Kurumu Kooperattfçilikle Ugilenen berkese yayınlannı parasız dağıtmaktadır. 1972 kitap yıh dolayısiyle yapümakta olan bu son dagıtımdan yararlanmaK isteyenlerin lütfen Kurumunıuza yazı ile başvurmalannı nca ederiz. Türk Kooperatifçilik Kurumu 38/ A, Mithatpaşa Caddesi Yeni^ehir Aııkara PARASIZ KİTAP VE DERGİ VERİLİYOR «Bizler Dofuanadolunun en ücra köşesinde Dijadinde öğretmenlik yapmaktayız. 197172 öğretim yılında vazifeye başladık. Her devlet memuruna olduğu pibi öğretmenlere de yo!luk ücretleri verilmektedir. Bizler yolluk ücretlerimizi tkl senedir beklemekteyiz. Vilâyete bağlı bütün kazalar Divadin hario yolluklannı almış bulun maktadirlar Birkaç kez ilgililere sorduğumuzda bize kaçamak cevaplar verdiler. Durumnn ne merkezde olduğunu anlıyaraadık. önümüzdeki malî yıl başı Mart ayına kadar verilmezse getecek seneye kalacagını biliyoruz. Bu yüzden hakkımm aramak dogru olur. Zaten biz öfretmenler kendi haklanmın •a mânâsıyle savunamıyoruz. fm Bir gazetede dertlerimizin yayınlanmasmı istediğimiz zaman isimlerimizi açıklıyamıyoruz. Çünkü korkuyoruz. Hakkımızı aramak bazı kimselerin işine gelmiyor. En küçük örnegi yolluklar maselesi. Soruyorum «Diyadin ilçesindeki öğretmenlerin yolluklan neden verilmiyor?». Sayın Millî Eğitim Bakanımıztn bu hususla ilgileneceğinl umuyoruz. Saygılarımızla. Diyadin öğretmenleri Organizasyon Yetmez Sayalım ama getirilen öneride yine de bizi zihnen rahatsız eden boşluk ve çelişkiler vardır. tktisadî Devlet kuruluşlannın iyi kurulup işlemesi temel organizasyon sorunlarımızdan biridir. Ama konuyu öteki ekonomik sorunlanmızdan tamamen soyutlayarak sadece bir orKanizasyon ko nusu olarak düsünürsek büyük hatalara düseriz. Organizasyon sorunlan bizde ve az selismiş ülkelerde, neâense. sorunlann,en büyüğü ve önemlisi olarak. almır. Oysa organizasyon bozukluklan aslında temel sorunlardan çok sonra yer alacak bir önem taşır. Örneğin ciddî bir ekim planlaması yapmadan Çay, Tekel. Toprak Urünleri ile Tifrraşan baska ekonomik kuruluşlan nasıl or»anize etseniz bir çıkar yolu bulamazsmız. Doğru bir sanayileşm yoluna eirmeden endüstri ku ruluslannuzı organizasvon mucizeleri ile ivilestiremezsiniz. tvi bir maden ve enerii. ulaştırma DOütikalanmızı voluna kovmadsn bu konularla ileili kuruhı<Oarda çıkar bir vola Eiremeviz. ts bulma smunlarını çözmeden ise ne devleti ne de ekonomik kuruluslarımızı halkımıza varar'ı sekilde öreütleme olanagı voktur. Aslında ekonomik temelleri sağlam kuruluslann kötü orsanize edilmeleri söz konusu olamaz. Bövle kuruluslar. kötü şekilde kurulmuş oUalar bile. tıpk) sağiam bünyelerin hastalık mikroolannı kırdıklan pibi. yanlış kuruluş olsalar bile zamanla bonık örgütler içine. eirerler Bozuk öreütleniş «Neden» değil. sonuçtur. Ama bu sonuçlar hastalıft siddetlendirir. Bövle olunca da «Nedenler üzerinde duralım. örgütlenme kendiliginaen düzelir» âe, mek, hareket noktası doğru olsa bile sonuç olarak vanlıştır. Yapılacak şey bozukluklan siddetlsndiren organizasvonu hemen düzeltmek ve hemen ardmdan bozukluklann temeline inmektir. îktisadl Devlet Kuruluşlannm örgüt bozukluklan bu yönden onemlidir. Ama önemi abartmamalıdır. Konuyu bu ölçüler içinde gelecek hafta tekrar ele alacağız. Her Zamanki Gibî Maüye İse (Baçt« bugünkü Başbakan, Maliye Bakanı ve Devlet Bakanı) yine kendilerinden önceki Maliye Bakanırun fikrindeydi. Maliye'nin fikri her zaman oldufu gibi üstün geldi ve bugünkli yanlış, 440 sayılı kanun doğdu. Gerçekten11961'den sonra yapılan ve kabul ediien ucube kanunlar arasında föbürleri Devlet Personel kanunu, Anayasa Mahkemesince bozulan sendika mevzuatı tleğiştirisi, Askeri Personel kanunu ve yapılmakta olan Prograr^ Bütçe) özel bir yere sahiptir. 440 savılı kanuna göre her İktisadî kuruluşun başında bir genel müdür ve bir de tdare Meclisi (Yönetirn Kurulu) vardır. Diyelim Sümerbank bir genel Mtidiir ve Yönetim kurulu iie yönetilir. Ama bu çok aldatıa görünüştür. Sümerbank bir yandan da ^anayi Bakanına bağlıdır. Hadi bu da olabilir. Çünkü Yasama organına muhatap olacak bir hükümet Uyesi gereklidir. Fakat Sümerbank'ın ve hele önemli yatınmlara girecek tktisadl kuruluslann asıl hakimi Mali^er'ir Cür.kU 440 savılı vasaya göre kuruırüann «Yıllık Programları» Maliye'ce onaylanır. Hem de bu onaylama sudan bir formalite değildir. Program'.ar bazen denebilir ki Maliye'ce yapılır. Bir kuruluşun başan ya da başansızlıfı üzerinde en Önemli rolü oynayan Mali DEVİR'İ daha da erken istiyorsunuz... Hafta sonunda rohof rahot okumak için •SİZİNARZUNUI üzerine DEVİR Cumartesi çıkacak ARTIK HER CUMARTESİ GÜHÜDÜR Bilmek, görmek, duymak ve iyi bir hafta sonu tamamlamak için Bu Devrin Oergisi istanbul Dokuzuocu Icra Memurhığundan Fatih Davutpaşa Mahallesinin Kocamustapaşa Caddesi ve Tütüncü Çıkmazı Sokağında 305 Pafta, 1160 Ada, 199 Parsel savılı kârgir apartmanın beşinci katta 13 bağımsız bölüm «No.iu 70/615 arsa paylı arka dairesinin tamarnı kanunî derecedeki bir ipotek borcundan dolayı açık arttırma suretiyle satılacaktır. G. Menknlfin Imar Dornmu: Imar Müdürlüğünün 21/11/972 tarih ve 11209 sayılı ımar durumundan bu parselin 8.4.966 tarihinde tasdikli 1/500 ölçekli Kocamustapaşa imar planına tâbi olarak program dışında iskân sahasında ve 40 rakımı üzerinde bulunduğu ve temel hafriyatı için istanbul Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü haberdar edilerek temel hafriyatının bu Müdürlük elemanlan nezaretinde yapılması şartiyle. 12.50 metre yükseklikte krokisinde gösterilcfiği kadar derinlikte ve nizami aydın lık bırakılarak bitişik nizamda inşaata müsaiv olduğu anlaşılmıştır. Halihazır duruma: Cerrahpaşa'dan Kocamustapaşaya giden caddenin sağındaki Tütüncü Çıkmazı Sokağında ve köşe başına gelen bu parselin zemin katında üçü depolu 7 dükkânı olan bir bodrum, 6 katlı betonarme karkas bir apartman olup Tütüncü Çıkmazı Sokağından 2/lkapı No'lu Güzelbahar Apartmanıdır. Her katında ikişer dairçsı vardır Sokaktan çıft kanatlı camlı bir demir kapı ile girilip 5 incı kattaki arka ia bulunan o daire satışa kojıu olan dairedır Bu dairenln zemini çini döşeli bir antre ile yanyana üç oda, bir mutfak, duş ve termosifonlu ve alafranga helâlı bir banyodan ibarettir, elektrik ve terkosu vardır. Dosya No: 972/377 Muhamtnen kıymeli: Bulunduğu mevki, vaziyeti hazırası ve evsafı ve tâbi olduğu imar durumu ve emsali alıtn satım rayiçleri gözönünde bulundurularak tamamına 75.000 TL. kıymet takdir edilmiştir. Müzayedeye iştirak edeceklerin muhammen kıymetin %10'u nispetinde nakdî teminat akçesi yatırmalan veya milH bir bankanın teminat mektubunu ibraz etmeleri icap edeT Tellâliye resmi, ihale damga* pulu hedeli, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. îlk açık arttırması 30/1/973 Şalı günü saat ll'den 11.45'e kadar istanbul Sultanahmet Adalet Sarayı 9. tcra Memurlur ğunda yapıFacaktır Arttırma sartnamesi herkesin. görebilmesi için 20/12/972 gününden itibaren Dairecieki özel kartonunda açık bulundurulacaktır. İlk açık arttırmada teklif ediien bedel muhammen kıymetin °.'o75'ini bulmadığı takdirde en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak üzere arttırma 10 gün daha uzatılarak onuncu 9/2/973 Cuma çüni^ saat ll'den 11.45'e kadar aynı mahal ve yerde yapılacak ikinci açık arttırmada en çok arttırana ihale edilecektir. tpotek sahibi alaçaklılarla rfiğer ilgililerin ve irtifak hakkı sahiplerinin haklarını. faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgelerle onbeş gün içinde Icra Dairesine bildirmeleri icap eder. Aksi halde hakları tapu sicilile sabit olmariıkça satıs hedelinln paylaşmasından hariç kalırlar Talep edildiği ve 200 krş. posta pulu gönderildiğinde şartnamenin bir crneği gönderilebilir. Daha fazla bilgi edinmek isteyenlerin 972/377 sayılı dosya numarası ile Memuriyetimize müracaatları ilân olunur. ' (Basın': 8365/9127) Gayrımenkul Açık Arttırma Ilânı Yeni Ajans: 3907/9118 mensucat santral t.a.ş (1) Kthrrade Hakkı'nın bu satırlan için Bk. IÇTİHAD Dergisi, 1913, no. 60. ELEMAN ARİYOR Edirne Tekstil Işletmemiz Fizik "nnda istitadam edilmek Uzere Laboratuva KİRALIK İŞ YERLERİ KARAKOYDE VELİ ALEMDAR HAN'ında mahdut sayıda kalan Yazıhane veya salonlardan birini kiralayarak konfor, huzur ve gelirinizi arttırınız. : Miiracaat: Rthtım Cad, No.155 Pasaj İçi No. 9 Veli Alemdar Kan Karaköy • istanbul Telefon: 44 35 28 45 68 00 tlâncılık: 2239139 FEVKALÂDE DENİZ MANZARALI Isteklilerin kısa nal tercümelerini bildlrir mektupla P.K. 56 EDÎRNE adresine veys EDİRNEKapıkule volu üzerindeki Pabrikmız Personel Dep Şefliğine iş günleri 9.0017.00 saatleri arasında sabsen, müracaatları rlca olunur. Laboratuar Şefine Laboratuar Teknisyenlerine . Sanat Okulu Tekstil Bölümü veya Teksti! Sanat Okulu mezunlarma ihtiyaç vardır. Pulmar S72/912C
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear