22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA DÖRT • CÜMHURİYET: 13 Evlül 1971 OTOR, lâcivert sulan ustura gibi ikiye bölerekten ilerJiyor... Arkasında köpükten bir iz... Gittikçe genisleyen, genişledikçe kaybolaa. Motorda bir kankoca... Kadra jenç... Kocatnan gözlert var. Çok irl, çok pizel... Bebeklerl yıldız yıldız tebessüm dolu. Erkek de genç ve S'akışıklı... Çehre hatlarmın tümü ile gülen bir erkek... Mutlu olduklan besbelll ikisinm de. DUmende Elçin Kaptan... Böylesine itibarü, böylestne tatlı bir îifti gezdirmek fırsatnn elde ettlği için o da mutlu. Henuz, ymrı yolun yansında bi le değüler... Derken, hava degişiyor birdenbire. Bodrum'un havası degil değlşen... Kankocanın... Aralarmda bir tartışmadır baş lıyor hafiften... Sonra gitgide sıddetlenlyor, korkunç bir kavg» hallni alıyor. Kıskançhk kavgar sı. Birbirlcrini yiyecekler ner»deyse... M Kl YILÛR VE INS ANlflR Korkunç bir kavga Elçin Kaptan, saşkınlıktan dümeni mümanl unutuyor... Motor basıbos adeta... Meçhule dogru kendilifinden gidiyor da gidiyor... Elçin Kaptan mahçup .. Elçin Kaptan bttkin... Duymazlıktan gelse olmuyor... Gürilltü şur&cüct*, burnuaun diblnde... GormezUkten gelse... Bu da olmuyor... Çünkti kankoea görüs zaviyesinin tam ortahk yerinde. Kan ter içinde zavallı... Bir kaza çıkmadan dtimen tarsa... tskeleye dönse... Şunlar, birbirtne kıymadan karaya bıraksa... A n » hayır... Ayıp olur... Evsahipliğine yakısmaz. ADNAN TAHİR Motor gezisi gayet romantik başlamıştı. Fakat nereden ve nasıl çıktığı belirsiz bir kıskançhk olayı süratle gelişti, şiddetlendi... Az kalsın bir facia ile bitecekti. ter, ıcyircUer dajfrlır, oyunculan n da normal yasantısı baslar... Tamam mı?...» « Tamam Gül Abla...» • öyle Ise şaskınlığı bir yana bırak da dfimeni kır... Kayv lara bindirmek ftzereyis...» için didiniyoriar... Olmuyor, olmuyor. Neticede karar veriyorlar gizlice: « Şuna bir kavga «ahnesi R5Stprelim... Uygulamalı öğretim daha kolaydır.» Dediklerini de yapıyorlar. Olayı, Gülriz Sururi'ye «Gül Abla» diyen Elçin Kaptan'dan dinledik: « Ama hrp yalancıktan kavga edilmezmiş tiyatroda...» dedi. «Komiklik de yapılırmış, tatlı aşk sahoFleri de olurmu?, şarki söyler, göbek dr atarlarmı» . Fırsatını bulnp tstanbul'a gidersem ilk işim tiyatro seyretmek olacak.» Meğer «Garip» irimli kSpek yavrnm, dünyanın en sevimll yaratıklanndan biriydi. Aynı zamanda haşan ve mnzip. Minnet dnygnlannın bir ifadeıi olarak her geee kendisinl doynran kan . kocanın kaldıgı bnngalova gi diyor, •abaha kadar onlara misaflr olnvordn. B Bütön Bodnnnlnlann sevfiligi dnrnmiındaki Dr. Alim, gazetede ?ayınlanm»m»sı kaydt i l e fotografını çekmeme razı olmnştu .. Herhalde mazur gSrecek ve h o i karsılayacaktır. tR ARAIJK erkek doğruluyor... Tehdit dolu bir davranışîa: • Kfs sesini > diyor kadına. «Kes, yoksa fena olaeak.» Berikinde yılgm bir ifade. Kesiyor sesini... Fakat bu deta en etkill sil*ha basvurmuştur... A8lamağa başlıyor hıçkıra luçtara. Elçin Kaptan erimek üzere... Yufka yüreklinin biri zaten. Harlçten gazel okumantn aykın düşeceğirü, ukalâlıfc olacağını bilmese araya girecek... Erkefi ensesinden tutup denize atacak belkl de... Böy'.esine güzel bir kadın bu derece hırpaîanır vnı be adam?.. Derken, garip bir sey daha oluyor. Hıçkıra hıçkıra aglayan kadın. kahkahalar atmağa başlıyor birdenbire... Ve Elçin Kaptana dönüyor: « îşte tiyatro bndur... Kadmlar, erkekler sahneye çıkar, rollerinl tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi oynarlar... Piye» bi İşin içyüzü B İOTEN bir sttrs önce GUlrl» Sururi ile Engin Cezzar da Bodrum'a gitmişler. Elçin Kaptan'la tanışrnışlar... Başlamı? motor geöleri. Bir RÜn lâf arasmda sormuşlar Kaptan'a: • Sra hiç tiyatro gördân mü?..» « Hayır...» demiş Bodrumlu ve ilftve etmiş: «Nasıl bir şey tm tiyatro dedi|iniz? ..» Anlatmaga çalışmışlar uzun uzun... Şunu demişler, bunu demişler... Sinemanrn canhsı işte demisler... Berikinln aklı ermemij bir türlü. Oysa cüı gibi zeki... O, anlamak ihtiyacı ile kıvranıyor, Gülriz'le Engin de anlatmak Bir geceyarısı B konu veresim: AYHAN BAŞOĞLU | | GUNAHKAR KRALİÇE ODRrM*da gündüzler ale^ alev... Pakat geceleri çok serin. Rahat, deliksiz bir uyku çekiyorsunuz. Sabahleyin kalk tığınızda ne başağrısı ne sersemlik... Böyle gecelerden birinin yarısında eşim beni uyandırdı. Kalbi çok hızlı atıyor, soğuk soğuk terliyor. nefes almakta güçlük çekiyordu. Bende bir telâş, bir ne yapacağrnı bilmezlik... Soluğu. otelin resepsiyonunda aldım. Nöbet tutan görevü beni o halde görünce elindeki polis romanını vere düsürdü: • Havrola?...» « Aman bir doktor...» Telefondan sadece on dakika sonra bir cip durdu otelin önünde. Genç, gülerjüzlU bir adam indi .. Elinde çantası... Bungalova daldık beraberce. Evvela şikâyetleri bir bir dinledi... Sonra sıkı bir muayene... Arkasından da hir müjde: « Müsterih olun... Bir şeylniz yok...» « Ya bn çarpıntı?... Ta bn ter?... Ya bu nefes darlığı?...» Hep Rü'üyordu doktor: « Gayet basit... Büyök ş*hlrden gelenlerde oluyor böyle şeyler... Bünye, temiz havaya, kızgın çiineşe. katıksız yağlara, halis süte, pişkin ekmeğe. iyot kokusuna. taze balığa. sükunete alışık değil. Burada. saydıklanmın tümüne birden kavuşunca dengesi bozuluyor, sarsılıyor. Kan deveranı yeni duruma alı«ıncaya kadar bir hızlanıvor, hir yavaşlıyor... Tansiyonda da ânî iniş ve çikışlar başsösteriyor... Hikâye bundan ibarct ..» « Allah... Allah...» Bodrum'a yenl geldiği ^ünlerde kendisinde ve eşinde de g(V rülmüş benzer haller... Yerleştikten sonra ahşmışlar her şeyin temizine... Bünyeleri rahata kavusmuş... « Size ilâç vermiyornm...» dedi. «Sadece bir tavsiye... Aksam yemeklerini hafif geçiştirin. Bnl ayran bo) mejra... Yatmadan önce de biraı yürüyiiş... Gcçmiş olsun.. » bahçeye salıyorduk... îkı dakika sonra koşarak geliyordu... Işinl bitirmij ve rahatlamış bir halde. Ne de olsa minicikti... Ama odayı ıslatmayacak kadar da terbiyeli. Bodrum'dan aynürken «Garip» uzun uzun, acı acı havladı arkamızdan... Ağlıyordu düpedüz... Biz de çok üzüldük... Ağlamamak içın zor tuttuk kendimizl. Sebep yalnız «Garip» değildi. Güneşi, yıldızlan, denlzi, altm kıyıları ve bizi bağrına basan bütün Bodrumlulan geride bıraktıgımız için kahroluyorduk adetâ... Ayrıca, Bodrum gibi efsanevi bir yere ilk defa ışık tutan, yıllar yılı buraya emek veren Cevat Şakir Beyefendiye, namı diğer Halikarnas Balıkçısına da teşekkürler ediyorduk... Candan vo gönülden... YARIN:. Çeşme'de şıklık ve zerafet gösterisi Munzzez Tahsin BERKAND 104 Sen benim çok kıymetli dostumsun AyUn. Bu güç dummumda bana ne kadar büyük bir yardıra ettiğini belki scn bile anlanuyorsun. Ben ber şcyi anlıyorum Doğan ve Günseli ile artık anlaşacağınıza ir.andıpım için bundan son.a onunla da dost olacağımızı umuyorum. Sen bona gerçekten inanıyor musun Aylta? Neye? Günseli Ue anlaşacağımıza. Hâlâ tereddüt mü ediyorsun kardefimt Her aınan dcdiğim' gibi feeh onun da seni SEJüf' diğine inanıyorum ama onun karışık ruh halinin biraz daha düzelmesini, açıkhğa kavuşmasmı ve duyguiarını tamamiyle anlamasını beklemeni tavsiye etmiv ve seni bugüne kadar ona koşmaktan alıkoymak için adeta zincirlerle bağlamıstım. tkinizin saadeti namına böyle yapmakta haklı olduğumu olaylar ispat ediyor. Bilmiyorum Aylin. Çok ümitli oldugum dakikalarda bile birdenbire ellerimin arasından öyle bir kayıp gidişi var ki bütün cesaretimi kınyor, beni altüst ediyor. Anlamıyor musun? Seni kıskanıyor. Senden emin değil de ondan. Aranızda ben varım. Gdrüyorsun ya, sana dostluk edeyim derken hazaa da bir kara kedi oluyorum. Şaka etme! Öyle beyecanlıyun ki durumnn aydınlanması için daha tazla bekliyecek kuvvctim kalmadı. Anlıyorum dostum ve sana hak veriyorum. Bekleyiş uzun sürdü. öyle ise sana mutluluk dileklerimi sunmaktan baska bir fey söyliyemiyecegiın. Mntluluğumu biraz da sana borçlu olacatımı ömrümün sonuna kadar unutmıyacağim Aylîn. Senin kadın zekân, ince buluşlann olmasaydı belki ben Günseliyi tamamiyle kaybedecektim. Bunda da yanüıyorsun. Haluku unutuyor musun? Haluk korkulu bir macera idi. Onun ha> yatında bir iz bırakmadan geçip gitti. Buna inanabilsem! Onu hâlâ sevmediğina inanabilsem! Jste seninle ayrıldığım» noktaya geldik. Benee Günseli Haluku hiç bir zaman sevmemistir. Ona kapılmış, bir süre onun şeytanca kudretinin tesiri altmda kalarak bocalamiştır. Buna ben ask diyemem. Senin sualine de Günseli «Or.u sevmis miydim?» karşıhğını vermemiş mi idi? Evet, düşiinmüş ve bir karara varıyormuş (ribi bana öyle demişti ama bu benim sorduğu, w a bir cevap değil, karşı bir soru idi. ^Vılamı'birdi. Yani Halukn sevmiş oldugu, na. kenÂisi de inanmıyordu. BeUd .. Oyle ise sana tekrar yolun açık olsun dl< yeceğim. Yann beni arar mısın? Dnruma göre. Aylinin tatlı bir «rulöşü: Gecikirsen ben seni ararım. lyi günler Doğan. Talihin açık olsun! lyi günler Aylin! Karanlık, çok yıldızlı bir gece. Bahçeden tatlı bir çiçek ve ot kokusu yüksclmekte idi. Günseli yemekten sonra bir süre balkor.da oturmuş. karanlık sulara dalgın gözlerle bakmıştı. Bugiinün karmakarışık heyecanından sonra hüyük bir kavgadan çıkraıs gibi kendini âdeta hasta sanıyordn. Sinirleri gevşemiş, kopmustu sanki. Yazıhane bütün gün dolup boşalmıştı. Tebrikler, temenniler, sorular. cevaplar... Fakat bunlar onun içini ısındıracak yerde kalbindeki dolmaz boşluğu büsbütün derinleştirmişti. Sabahın erken saatinde Doğanla arasmda geçen konuşmanın soğukluğu hâlâ onu etkisi altında tutraakta idi. Bu konuşmada hattâ yakın hir dostluk sıcaklığı ve candanlığı bile yoktu. İki herhangi arkadas arasmda da böyle hir vesile ile. buna benzeyen bir telefon konuşması olabilirdi. f*rkB DİŞt BOND fjTE OBAOft CAMAT. Â (jvuyoeuA.0 r ,^B^H^ üsrej.rtr re Genç doktorun adı Alim'di... îstanbul'daki ünlü doktorlann çoğuna kıyasla sahiden âlim .. Aksi halde en uzak köyleri dahil, bütün Bodrum'un sevgilisi olamazdı... Size tstanbul'dan selârnlar •• teşekürler sayın Dr. Âlim... Simdi burada da akşam yemeklerini hafif geçistiriyoruz... Kalbimiz normal. nefesimiz rahat... Ama terden kurtvılamıyoruz bir türlü... Hayat şartlan fena terletiyor insanı. 78 Valoti, ayağa kallmus. elkol hareketleriyle onlan çagınyordu. Sinirli oldugu meydandaydı. Jabeks ve Helene, çUUer kalabalığının arasından kendilerine güçbela yol açarak döndüler. «Ne oluyorî^ dlye Jab»ke sordu. «Clavet telefon «tU... Banko iflasa «üruklenmiş...» Vaioti'nin sesi berbat çıkmısU... Bagırıp çağırmamak için kendini zor tuttugu anlaşılıyor du. «Ne oLmuş, ne olmuş?...» «Altmış yedi milyon içerl gtrmiş bu akşam... tki Amerikalı lcumarbaz caniBa okumuş sayıa ortagımızın...» «Vay budala vay... Baktın ki batıyorsun... Durdur oyunu olsun bitsin...» «Bunu bana değil kendisine sorarsın... Helene, sen burada dostumuz Serrutl ile kal.. Biz «Kupa Ası» na kadar uzanalım... Bir çare bulmak şart..» Helene, hiç tıesapta bulunmı yan bu anzayı normal karşılayamazdı tabii... Tam eğlenmeye, gecenin de tadını çıkarmaya basladığı sırada kendisinl şu sessiz, şu içine dönük adamla basbasa bırakıp gidiyorlardı. «Ne kadar sürer?..» diye sıtanüsını belli etmeye çalışarak sordu. «Hiç belll olmaz... tşimizı bitirir bitirmez gelecegiz... Hay dt Jabeke... Gidelim...» Vaklt kaybetmeksizin «Superlatif» ten çıkttlar. Vaîoti'nin «Cadillac» ı kapı önünde duruyordu zaten. Atladılar ve gazladılar. «Ortaklıgımızın çok berbat bir dönemindeylz... Nedir bu böyle?... Terslik Ustüne terslik... Bu sekHde biraz daha devam edersek işin içinden çıkar maz hale gelecegiz...» Jabeke bttyl* »»ylüyordn a SENFONIS Türkçesi: Şehbal AYGEN ma, dUşUncelerl bambaşka bir yönde gelişiyor, olup bitene metelik bile venniyordu. «Haklısuı...» diye berüd onayladı. Trafik nisbeten rahatlamıştı. Valoti arabayı süratle sürüyordu. Yakın zamana kadar giriştikleri her işte kendilerine her bakımdan gülen talihin böyle birdenbire dönmesi şaşılacak şeydi. Fena bozuluyordu bu duruma... özel çıkarları konusunda duygusuz bir adam oldugu iddia edilemezdi. Aksine çok duyguluydu bu bakımdan. Servetinin tehlikeye girdiğini düşündükçe kızıyor köpürüyor, bütün istikametlere tükürerekten basıyordu küfürü... İçin için yapıyordu tabiî bütün bunlan... Yol boyunca ağzını bile açmadı. Jabeke de ortağının görnüldügü derin sessizliğe engi.. bir saygı duydugu için aynı şeyi yapıyordu. «Kupa Ası> nın önüne geldiklerinde Valoti arabayı kenara çekerek uygun bir yere park et tirmesi için anahtan kapıcıya bıraktı. Çevik adımlarla birincl kata çıkarak önce oyun salonlanna, oradan da Clavet'nin bürosuna vöneldiler. Valoti, kapıyı vurmaga bile tüzum görmeksizin kanadı araladı. Girdiler. Ortaklan, karısı ile birlikt« Uzeri Rümüs servis takımlan ve kristal kadehlerle dotaı yemek masasma oturmuşlar, bir şeyler atışürmak tçin kendil» rini zorluyorlardı. Olup bitenlerden sonra iştahları kapanmışü birdenbire. «Nedir bakalım mesele?..ı diye Valoti homurdandı. Kapıyı vurmamış, selâm vermemiş olabilirdi. Bunlar haydi neyseydi ama, kansmın hatırını bile sormak tenezzülündo bulunmaksızm Vaioti'nin kaba bir ifadeyle sorguya baçlamasi berikinin canını fena sıkmıştı. Oturduğu sandalveyi geri iterelc şöyle bir dogruldu. Bir tesadül sonucu banko iflâs etmişse bunun kabahatini kendisine vüklemege kimsenin hakkı yoktu. Jabeke. Eecenin hiq de yumu sak bir $ekilde bitmeyeceğinden emindi. Çete darbe Ustüno darbe yemiş durumdaydı zaten. Ufak bir sarsıntıya daha uğrarsa dagılıp gidecegi muhakkaktı. tçin icin seviniyor, neşasinl belli etmemeiç amao 11» boyun8 somurtuvordu. «Söyle bakalım ne mesel»» si, hangi meseleyt kastediyorsun?» Clavet'nin sest de suratı kadar berbattı. «Altmısyedi milyon trank kaybettik^ Mesele bundan ibaret. Madem kumarhane işletiyoruz. valnız kâr ihtimalini degil. zararlan da eöre almak zorundayız... Sans döndü mtl dönüyor iste... Durduramazsın fci... Hem vine da Sükretaıek gerek... ÇUnkü İlk defa geliyor başımıza böyle blr sey.» 4Arkam far) «Garip» TİFFANY JONES IIABA, BA. fçER\DE S ÖZ MADEM geceyansından açıldı, bir olay daha. Dalnuşız... Derin derin uyuyoruz... Kapıda bir tıkırtı... Bir de lniltiye benzer sesler. « Kim acaba?... Ne olnyor?.» Işığı yakıp kanadı aralıyoruz.. üfacık, minimini bir köpek... Otelin köpeği... Adı «Garip.» Pransız turistlerden bir kadın, Bodrum sokaklannda iki yavru bulmuş. Kucakladığı gibi otele getirmiş... Kaldığı sürece bir lyi bakmış ikisine de... Giderken birini götürmüş. öbürünü bırakmış: «Ne olur, aç kalmasın.. » diye yalvar yakar olarak. Ahçıbaşı kalanın adını «Garip» fcoymuş. Ahçıbaşının himayesine giren bir köpeği düşünün... Tombul tombul... Biz, akşam yemeklerinl hafit geçiştlrmek zorundajnz... Dr. Alim'in tavsiyesl... Eeee... Yemekler ne olaoak?... Başladık yaT. ruyu beslemege... Bayıla bayıla yapıyoruz bu lşi... «Garip» duygulu hayvan... «Ga. rip» gördüğü yakınlıği lnkâr e t meyecek kadar samiml... Kalkmış, kendisini doyurdufumuz ilk akşamın geceyansı teşekküre gelmiş. Girdi lçeri... Ellerimlzl, ayakIanmızı yaladı... Tatlı sesler çv kardı... Sonra bir köşeye kıvnlıp yattı.. Ve Bodrum'da kaldıfhmız sürece geceyatısı misafirli ftinl sürdürdU... Belirli saatlerde incecîk seMer çıksrarait b\7Î uyandınyordu... Kanadı aralayıp '•' " • / GARTH FeI SENATO 0YE«.6.BfNI M DB HASTA I1 ip ^^M 3 A & kMÇOtC A^E8>1 | UL. UAVD( «EiIMCU E ISEZI'HAK 1 U
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear