25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SATFA DÖRT: HİKÂYET tkinci yazî ds) diye yazmışlardı, yokta böyle bi şey, ben aeiım beynini, yöktu., Yoktu iümör falan.. Göreceksin yat Nebi'nin k5yü îsaklar, kayaîâf, İaşJar İÇİndc, JÎUIŞ uçmaz fcervan geçmez b?r dağ başında.. Halkı yoksul m« yoksal. ckim dar, halkı iyidir yabancılara karşs. ama nsdense kçndilerînç iyî deÇü, öldürmeler oiuyor çok cok, bîhîç yüzünden, bihiç yüzünden vUröluyor însanlar.j» îlçenin giineyi, AkdenizHe çev riii olup kensınnda Aydsneik, Ovacık, Babadü gibi küçük, alivüyonlu birer ovacık bulunrnsk tadır. Kıyıdsn uzaklaştîkça yayvan ve sık tepşî^r bsşlar.. GeHPI oîarsk, kayalık VP d"ik yamaçlaria riağlar rirnize inrrlpr,. fiununla bprahpr ilçe, beşaltl dere vft kftllaTiyla paTÇSİanarak d?ni?,e açümıştır ve ilçenin ortalanna doğru sırt ve tepeler yayvanlaşır, Başlıca vükgeklikîpr; kıviva yakîn yerlerde Sögüt Dagı H414 m.), Aîıç Dngı, Sıra Dagı H053 m.), Kavrak Da£ı (1315 m.*). Kizlftr Dagı, Gnksu kenarında Kösfçobanh C1655 m.), M«navıtat Dagı (1250 m.), Sivri DB»I (1230 m.). Güven DnSı C1452 m.) dir. Bövlece Gülnar'ın ona VP knzeyi 100(1 1500 metre yük?ekî:kte yayîa halındcdir. lardaki topraklar birbirine benzer özelliktedir. Genel olarak üst toprak grimsi kahverengi, alt toprak ise ince geçit kırmızısı olup, ana madd'e kum taşmdan volkanik ve rusubî kayalara kadar kanşık mubtelif teşekküüeri ihtiva eder. Yayla yerlerde derelerin düzlük]ere taşıdığı toprak^ardan tneydana gftlmis yerîer de görülür. Günçydeki dereîer ve Gök.su Irmağı yamaçîarînda Kızılçam ormanları bulunur. Gülnar'în ^üneyrfoğusunda v« kuzeydft Köseçobanîı Dağinm jîüneye bakan yüzlerinde palaraut me.eesi, bstıda Söğüt Dağı civannda Sedir ormanlan vardır. Kîzilçam ormanîan. ço*u yerlerde, güneye doğru deniz kıyılanna kadar iner, Kızılçam or manlarınds yanan yerlpri sanrial, tesbıh, sakızhk, pırna!, karat,aİ!, harnup ve bazı yerleırie ?pytin (delicelik) kaplamıştır. Kızılçam ormanlanrnn başlıcalan: Pempocik. Dpgirmenönü, Babadjl, Mollaöm»rli. Köseçobanh, Kuşak ve Zeyne'dir...» OFÖR, e1 frenine asıldı, genndı, «Mut'ta inecek yolcular?,,» dedi. Çantsiarımı îki saat gonra, DokYükserie Gülnar yoiundav Ak Hüseym ile gelmiş doktor. Ak Hüsftyin, yifilt yürekli tıir fiuınaı ÇOCUğu.. Ha3ksever.. Kıvrîla kivnla yükselîynrUZ ©rmanlann içinrien, G ' KARA SEV "M t bilmediğjnl soyîedı Camiden ononbeş metre kad,ır açılmıştık ki, aniden sanık Nob> Ehliz arkamızdan geldi ve benim biraz gerimdcn gelen Siileyman Dofan'a, arasmdan üç dört metre önümüxde Veli Bicak'a iki el t3bancayla ateş etü: yaralanan Veli Bıçak dükkânına do^ru kaçtı. daha dofj. rusn Ali Bayram isimli şahsı?ı dükkânina kaçtı. Bu defa bana döntip bir bnçak iki metre kadar. iki el bana ates etti, kursun lardan biri göbe£imin aîtındaii. digeri so! kası^ımdan beni yaraİ3dı, şaşırmıstım. Olay mahallînden biraz uzaklaştısımda bayıldım.. Biîâharc köyümü/e sevkedilen .üple Mersin Devlpt Hastanesinde tedavi oldum. Sanık hakkmd» sikâyetçi değilim.. » 1965 gpnel nüfus sayımına göre, îçel'in Gülnar îlçesine bagh îsaklar köyünün nüfusu 1040... Aşağı yukarı 100 hane, yani hane başına 10 kişi falan.. Muhtar, okuüa^ınm Cumhuriyetin ilânı •ımaı S «Defterine bakmışt«rn, birlakım tabanca resimleri, Kîîrler falan vardı* decfı Yüksel.. «Defterin bir fsyfasında (Hep bız mi ) gibilerîne bif cümlft i.. Hep biz mi 8leçe£iz? O. lar habcr vçrîlinee gîtmîştik tsaklsr's,* Nebî Ehliz'in otopsj(iini yapmıştım ilkin. OepftiŞSttç bir adam.. Nssil d» kıymıştı on dokuz cpna? Srkizi mi ne hpmcn ÖîmÜştü, gerisi a^ır yarnll. Sonr» ölü sayısı onhîre yükseidi !. Nebi'yi de jandâfmalar fiK dürâii olay yerîrde.. Gazeteler n açamân (beyninde tîimrjr var. Dağlara dağlara ÜLNAR, çoğuniukU dağ lık, kayahk bir arazi üzerine yayılmıştır. ÎÎÇPrin dogu ve kuzeyind"eki arazi, dik yamaçlarla Göksu'ya meyillidir, Güksu ile kpnarmdaki ds§ Inr oldukça fazia yük,«ekîik far, kı gösterirlpr. Bu yarrsaçlardan sık stk rlereler Göksu'ya insr vft arazi bu derelerle parçalanır. G s Toprak Müm AHtLDEKt küçük ovacıkiar dakı alivüyal topraklar hariç, genel olarak diger saha EBt EHLtZ'DFN bahset bana» dedim Muhtara. «Ne o5d« da bunca cana kîrdı, scnce nedir bnnnn sebcbi, btınlan anlat bana...» «önce bir adam vurmuştu, Bu çocuk, adamı vurduktan sonra hapis yattı. Hapis yattıktan sonra, yedl sene falan yattı.» «Kaç yaşmdaydı sdam varduğunda?» fAriam vurduğunrfa ondört . onbeş yaşlarında bişeydi.. Çikmıştı.. Askerlîgini yaptı, bacagında bi topallık oldu adamın, bi yara oldu. bu yaradan bu adam bir zaman çekri, sonra ayağmın biri topal kalrh bi santim falan, nihayetinde burada be nim Kadri Şahin diye b1r agabpvim var. nncîan k\7, İ?temiş bu adam.. O da verimkâr olmuş önr?d?n... Sonra vcrimkârhktai vazçeçmi?. kızıtn vermektrn vaz .. Sonra tekrar, bu adam, namusumla oynadılsr riiye biboşlaşfı, tabiî bu adaını knyde biraz îekeîemek istediler ..» Bu fotoj,rafta da görüldüğrü gibi İsaklar köyünün hcr ... Hcr yam ta),... Ağaçlar büe taştanmış gibi garip biı etki uyandırıyor insanda. ile yapıldigını söyledi, daha sonra yeni bir oku! yapıîmış dağın teprsine.. Kız, erkek bütün ÇOcuklar ilkokulu okuyor. «yoksıılluktan daha fazla oimuvor» dedi muhtar.. İsaklar köyünde siyasal durum Dî$l BOND L£.J2 LJÇA&M «Pekl o adamı, o ilk adamı niyp öldürmüştü?» «Önceki adamı mı? önceki adamı... Dövmüş bu adamı, yani r ölen arîam buna bi tokat vu muş. o tokat üzprine öldürmüş önCPkini...» «Kimi kimspsi var mı Nebi Ehliz'in şimdi?» «Var. anası var babası var, ?imdi burada köyde oturuyor. Bi de oglan kardaşı var, askerdc şîndi..» «Evi barkı?» «Evi barkı? Hiçbiçeysi yrtk.» «Ailpsi neylen geçînir. anası babası?» »Ailcsi?,, Ana?! baba?ı çalışır falan işte.. Çiffçilik yapıyorlar, fakir bi insanlar yâni.. Ondan sonra o, agabeyime pitmi.ş, spn demiş henim namUsumla oynadın falan demiş. O ria ben senin namusunla oynamadım dediy?e o and"a dabancayı çekivor bu sefer dabancayla bi el ateş ediyor nrjabeyimc, apahpyim vuruluyor, sonra kı/a ateş rdiyor, kıza da atrş ettikten sonra buraya ^eliyor.. Buralara gelirken yolda bi tanesine raslıyor adam, ona diyor ki, bııgün kriye gelme seni öldürürıim diyor, o da bizim enişte olurdu, ona briyle diyor, o da gelmem filân diyor. nihayet arkasmdan o geliyor gene, adam köye giriyor tabiî, buraya gelince adam geliyor kendi. oglan kardcşi var, oglan kardeşi de askorric, onu da öldürecekmiş..» «Sebcp?» • Sebep yani, onun kendi aile5İni götîirmiislpr, baska yere götürmüşler dağda gezdirip bırakmışlar falan, bu spbeple kızmış niçin avradını dağda gezdîriyorlar diye.. Kızmış, intikam ahyor yani bu sefer kard»*çini oldürmeye kastediyor adam, kendi kardeşine raslayamayınca gelinlprini vuruyor ilkönce, golinlerini vurduktan sonra ordan çıkıyor. nihayet millet camidrn çtkmış..» «Ilk adam vurduçtında hançi bapishanede yattı?» «Silifke hapishanesinde yattı, ondan sonra Konya'd"a çocuk islâhiye evinde yattı..> «Acaba baska sebep var mı hn kadar adara öldürmesine, ne dersin?» «Olabilir. o anda aklını kaçırmiştır, ama kardaşının avradı a.vagı dıçarıcılık yaptıgı için bu scbcpten yani kafası bozulmuştur. Aynca yani başkasıylan gpzmiş oluyor kadın, o kadının anasını vuruyor, vengesini de vuruyor, camivin oraya gidiyor camiden çıkarken » EFSANESİ 34 «Aaah, Ceren, aaah, dedem, aaah... Beyimiz kötü. Süleyman Kâhya hiç konuşmayan korkak bir adam. Eskî Beylerimiz, Süleyman Kâhyanın dedesi, gözü kanlı kartallar gibi. Ulu Haydar L'sta kartallar gibi... Aaah ah, yaktılar! Yaktılar Kerem, yaktılar.» Şu şahini nerde bulmalı? Vç gündür bu çalının içinde beklerim, bir de hırsızhk yaptım. Elâlemin yüzüne nasıl bakarım? O da gece. O da fıkara çamur içinde çeltik ırgatlannın ekmeğî... Ya aç kahrlarâa fıkaralar? Benira yüzümden... Birden gözlerine inanamadı. Şahini, şahini, kendi şahini, bir sarı, ince, üfürsen yıkılacak çocuğun elinde. Oooh, şahinini gördü ya.,. Gerisi kolay... Çocuk elinde şahin karakola girdi. Kızm inlemeleri, bağırtılar, küfürlcr geliyor damdan. Çocuk, elinde şahin, hir candarmayla dışan çıktı. Şahine bir şeyler yedirmek istiyorlar. Şahin yemiyor. Birden Keremin yüreğine taş gibi bir acı oturdu. Ya, ya şahini öldürürlerse, bakamayıp, ne yiyeceğini bilemeyip öldürürlerse... Yaa! Gözlerini bir an şahininden ayıramıyor, göğsünde yüreği dc:nircinin çekici gibi bütün bedenini döğüyor, sarsıyordu. Yedi, diye sevindi. Ayağa fırladı, hemen de geri çahlığm içine pustu. Az sonra da çocuk, elinde şahini, karakoldan uzaklaştı, köye doğru yollandı, evlerin arasında yitti. Kızm iniltileri kesildi. Karakola kan içinde dört beşadüfti daha geldi. Hepsinin de başı kanlı ak bezlerle sarılıydı. Üçü topallıyordu. Bunlar Aydınlı, dedi Kerem. Kimbüir hangi ohadan. Başı sarılı adamlardan sonra bir kamyon dolusu köylü geldi karakola. Bağırıyor çağırıyorlar, ne dedikleri anla>»Jmıyor. Çok öfkeliler. Öldürecekler, dedi Kerem. Zaten döve döve öldürmüşler. «Aaah, dedem, keşki dilim kuruyaydı da şahini o gece istemeyeydim. Yerine kışlak isteseydim, ne güzel... Aaah. dedem, onu da böyle karakollarda öldürüyorlar.» Bir dillidüdük sesi duydu. Kulak verdi dinledi. Dillidüdük sesiydi gelen ama kim çalıyorsa çalantıyordu. İçine bir höş, umutlu, hüen bir duygtı yayıldı. Cilpirti çalısının içinden yılan kayar gibi kaydı, yola çjktı, ayağa kalktı. Düdüğün sesi söğütlerin oradaıı geliyordu. Oraya yöneldi. Dört beş çocuk söğütlerin altında kınk bir düdüğü öttürmeye çahşıyorlardı. Bir o deniyor, bir öteki, bir türlü beceremiyorlar. Kerem karşıya, bir kamış kökünün sekisine oturdu, onları seyretmeye başladı. Çocuklara gitmek istiyordu an*a çekiniyordu. Bu çocuk. Iarm da yüzü ne asık. Uzun boylu, ip gibi, bü külmÜ!? çocuk sinirü, kamışlan kesiyor, uğra! yor, düdüğe dilini takıyor. bir türlü öttüren yordu. Çaldıkları düdük de bozuldu. O da bi türlü ötmüyor. Çocuklar çalıstılar çahştılar, k; mışlar kestiler, kırdıîar, öfkelendiler, bir türl bir düdüğü öttüremediler. Kerem, beceriksizle beceriksizler, diyor, içinden gülüyordu. Çocukk yine öfkelendiler, ellerinde ne kadar kamış var kırdılar suya attılar. Uzun boylusu elindeki ç luyı hırsla söğüdün köküne sapladı. ge!di yar başına oturdu. Ötekiler de gelip onun yanu ntıırdular. Öfkelerinden hiç konuşmuyorlardı. dam mı bunlar, diye içinden geçirdi Kerem. Ç cuk mu bunlar! Ellerinden bir düdük yapms bile gelmiyor. Bir de şahini besliyecekler de, Î yapacaklar. şahin uçuracaklar da... Aaah, aaa karakolun paşası Nuri ah! Ah, dedem, aaaa aaah. gurbet el ah! Çocuklar oturmuşlar, birbirlerine küsmüşlı gibi, ne birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar, ne < konuşuyorlar. Taş kesilmişler orada, öylecer feleklerine kahretmişler, duruyorlar. Birisi 1 kara. şalvan bozarmış, yırtılmış, mintanı ç gili, solnıuş, o da yırtık. Birisinin kara şalva yeni, parı parıl ediyor, çizgili mintanı kırmı; sarı, yeşil, mor çizgili... O da yeni. Ayagında < sarı hir ayakkabı var, kundura. Ne güzel. Oi kiler hep yahnayak. Bu ağanın oglu olacak. ! da ocakları var. Kimbilir ne ocağı. Belkj onlar da ocağı demirciler ocağı, kimbilir Kerem ayağa kalktı, çocuklara doğru bir k adım attı. Çocuklar onu çofctan göVmüşler, a!d mamışlardı. Kerem onlara yaklaşınca başları çevirip baktılar. Kerem bir kaç adım daha a< durdu. Gözgöze bir süre bakıştılar. önce Kereı gülümsedi. sonra çocuklar. Kerem onların yaı na vardı oturdu. Bir süre hiç komışmadılar, b kıştılar. Sonra hakişıp gülüştüler. Kerem cebi den çakisını usul usıı? çıkardı, çakı çocuklar: gözünden kaçmadı. Uzun boylusu: «Keskin mi kardeş?» dedi. Kerem en sıcak, azıcık yaltakJanan gülüı semeyle gülümsedi. «Çok keskin», dedi, azıcık da utanarak. «I zfm soyumuz demirciler ocağı soyu da, onun iç bizim yaptığımız bıçaklar çok keskin olu çoook. Bu bıçağı dedem Haydar üsta yaptı. H duydunuz mu Haydar ustayı? Herkes hilir de Kılıç yapar. Bir kılıç yaptı şimdi, onu da İ met Paşaya götürecek, o da bize toprak ver cek.» «Sizin toprağmız yok mu?» diye sordu sa kundurah. kara gözlü çocuk. üzun boylusu ona karşılık verdi: (Arkası var) ıııııııuııııııııııııııııııınııııııııııııııımfiıııımıı TİFFANY JONES Ifadelere göre 17 ÇIKMAZI Yazan : 1. BLOCK şeyleri saniye hesabına vuraraktan yapmaya başlamıştım. Örneğin daima aynı saatte Tomp kins Square'deki bir lokale giderek oranın en sadık müşterisi bazı emeklilerle satranç oynuyordum. Sonra sıra genel kütüphaneye geliyordu. Burada, büyük bir sabırla bütün gazete ve dergileri okuyordum. Ara sıra Times gazetesini satın aldığım da oluyordu. İş tekliflerini okumak, uygun gördüklerimin vanına kırmızı kalemle bir çarpı işareti koymak için. İlk zamanlarda bu ilânlardan bir kısmma yazılı olarak cevaplar veriyor. sonucu sabırla bekliyordum... Fakat bunun tamamiyle faydasız bir usul olduğunu kısa bir süre sonra anlıyacak. vazgeçecektim. Şimdilik bırüerce dolar birikmiş param vardı... Masrafsız ve mütevazi bir yaşantıydı benimki... Uzun müddet çalışmaksızın da durumu idare edebilirdim. Meteliksiz kaldığımda da bir kolayını bulacağıma inanıyordum. Kimligiml açıklamaksızın gelişi güzel işlerde gün delikle de çalışabüirdim pekâlâ... Hoş kimliğimi açıklamakta da bir sakınca yoktu artık... Temize çıkmıştım nasıl olsa... Bu arada bir teklif de almış bulunuyordum. Turk VVilliams'tan gelmişti bu teklif... Saferoine şeker ve kinin tozu karıştırdıktan sonra çoğaltılmış haliyle belirli kanallardan piyasaya sürmemi istiyordu. «Böyle boş otıırup hazır vemek olmaz...» demişti. «Bır şeyler yapman çahşman lâzım... Senin gibi ömrünün dört yılını delikte geçirmiş kimselere, Amerikan Çelik Şirketinin senel müriürlü&ümi vermezler r I Ben zaten tekrarlamış duKMAL ATDIN . Miisteki mmdaydım... Şu halde hatırlaVell oglu 1930 doÇumln : «Olay cünü ihîndi ezanı ' mak zahmetine katlanmak gereksizdi. oknnurken, sanık Nebi Ehliz'in «Sen şimdi bu sessiz tartışcamiden tarafa süratle çeldigini mayı bir yana bırak da...» dieördürn, dıırıımnnda bir gayriyordum kendi kendime «perdetabiîliife rasiamadıgım için ilçi. deki Randolph Scott'u seyretlenmedim. Dalıa sonra camive meğe devam et... Bak yumrukffirip Veii Rıcak. Siileyman Do. larını sıktı, karşısındaki ka&an ve Ahmet ETmas fsimli sabadayınm dersini vemıeğe habıslarla birlihte ikindi namazmı zırlanıyor... Seyretmekle yetin, kılmaya hasladık. N'amaz sırabaşka bir şey düşünme..» smda silâh sesleri kulagımıza srHdf. Camiden. ynkarda" isimFakat hep aynı ikaz kafamın lerini savdı^ım cemaatle bir. içinde yanküanıyordu: ükte çıkarken. evinin damındrj « Hatırlamağa çalış...» doîaşan Mnstafa Kart'a raslaPes etmekten, yelkenleri suya dık. Bn şibsa. silâh seslerinin indirmekten başka çare yoktu. sebebinî sordum. köyün yukarıGözlerimi yumdum, filmi unutsında silâh atıldığmı fakat ne tum. Ve hatuiama konusunda kendi kendime izin verdim. O O R T OR * * * Bazı hikâyelerin baş tarafmdaki cümleyi aynen kullanmakta hiçbir sakınca yok şu anda. Evet; diğerlerinden tamamiyle farksız bir gündü. Sadece dış dünya değil, iç dünya bakımmdan da şaşmaz düzcnli bir >aşantıya ayak uydurmuş gidiyordum. Sanki plânh proğramlı bır adamdım da yirmi dört saatin belirli bölümlerini yine belirli nıeşguliyetlerle doldurmuştum. Düşünce ve davranışlanm hep buna göre ayarlanmıştı... Ben de sözlim ona irade kullanarak bu şaşmazlığı ısrarla uyguluyordum... Aslında plâna programa vurulacak hiçbir zorunluk yoktu ortada... Dokuzuncu caddede iki odadan ibaret mobilyalı bir daire kiralamıştım. Genellikle konserve yiyerekten karnımı doyuruyor. canım çektiğl zaman da köşedeki lokantaya giderek sıcak yemekler yiyordum. Sanki şartmış gibi her sabah traş olmayı komik buluyor, buna rağmen yine de vazgeçemtyordum. Elbisemi bir gün değiştiriyordum, iki gün hayır. Ortada, mecburiyete benzer bir şey bulunmndığı halde bazı Tarık Z. Kırbakan Derl, Saç re /ührevi bast» ükları Möteh«ji!n«ı îıtikJâ) C»d Parmakkapı No W Tel: 44 1* 73 D 1 5 T A B î Bî AYLÂK MUSA J Orhaıı TlJZim »aat: 13.30 19^0 ' \ Sarnatya Cad Na 400 \ T E L : 21 75 82 f TÜRKİYE BANKA tŞÇİLERt SENDtKASI BANKİŞ'den Şişhane Meşrutiyet caddesi No. 176 da mukim RAY SİGORTA A.Ş. İstanbul Şubesi ile TOPLU LS SÖZLEŞMESÎ YAPILACAKTIR. 275 sayıh yasa uyarınca ilân olunur. BANK ÎŞ (Basın; 1699/2399) her halds değil mi?.. îş mes« lesinl kendi ararruzda hallei mek, birbırimize destek olım zorundayız.» Doug MacEvan'dan da b teklif almışüm... Gerçi bu tel liften ziyade bir tavsiye nitel ği taşıyordu. Ona göre bonse vis, referans ve benzer şeyl< ibraz etmek mecburiyetiode k maksızın kendi başıma bir dii kân açmalı, ekmek pararm r hatça kazanmalıydım. Fakat bana göre bir İş değı di bu... Yer yerinden oynasa b tezgâhm arkasına geçip, sig ra, liklet ve bu çeşit ötebe satamıyacagımdan emindin Turk Williams'ın teklifi ile fc tavsiye arasında büyük bir faı da yoktu zaten. Benim İçin en ideali, toplurr kanşmadan, lnsanlaıia da f len münasebet kurmaksızın b takım kazanç yolları bulmakt Mektuplaşma usulü ile bir t kım siparlşler alabilir, posta racılı&ı ile bunları sahiplerîı ulaştırabilirdim... Ama şimdil param vardı. Çalışmaksmn y şamaktan da engin bir zevk d yuyordum. Açık gözlerle rüy ya dalmak. hapishane arkada larımın dediğj gibi dalga ge mek gerçekten giizel şeydl Hem dünya haliydi bu... Be li olmazdı... Günün birinde kula dönebilir. öğretmenlik mı leğime de bıraktığım yerde devam edebilirdim pekâlâ. ' zak bir ihtimal olmakla ber ber bu ümit kafamın daima c plânını işgal ediyor. öğretme likten başka hiç bir iş yaparm yacaSıma da bu yüzden büsb tün kanaat getiriyorrium (Arkası va
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear