25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎTET 1T İLLETVEKİLLERİ maaşlarma zam söylentilcri özellikle İstanbul basınında büyük tepküere yol açmıştı. Mec listeki tokat olayı ise başta İstanbul olmak üzere bütün Türk Basınında haftalarca süren yankılara, yorumlara, başyazılara sebep oldu. Ayrıca mizah dergtferi de karikatürlcrle, şiirlerle, taüı sert yazılarla bu kcrvana katıldıîar. Kısaca homen hemen o zamanm en yetkili kalemlerinden en mütcvazi kaJemlerine kadar bu konuya eğiltneyrn, kalmadl, Simdi yiırt çapınrlaki bu yayınlardan bazı öSUnmayn çalışrşçs.âiz: N Mustafa Hüseyin Cahit, yukandaki anıyı kendi dügünce ve gözlemlerirte dayanaralç SÖylft yorumlamaktâdif' «Gazetccilifin bu memlekette nimadığım bç;ı o zaman förüyordunı. Fakat bu kabahati mutlakiyet ıdaresinrlp bifJuynrrfuiTJ. Helft bir Meşrutiyet gplsin. htfrrjyet ilârt edilsin. o vakit #a«eteciliinn diittyası var mi yok mu anlaşjljr İnıaııını hesliyordum. Meşrutiytt Reldi, hür.riyeti matbuata. kavuştük. Bu mçmîekette gazeteefliğJm dünyası olmadığmi SÖy Jevmler İVÎeşrutiyet îdaresinde •ffAzpfppiJprîff daha kolayhkla diinyadaıı viiPiıtİHruTin kalktığını gorerek hnk kazanmış oJdular. AnlaşıUyor ki nafile. Şekil kadar dejrİSSİn. Ilissiyflt, ut, ahlâk ve âdiit değişmpclîktcn. ruhlar, kali>ler. k.ifalar psasJı bir tekâınül gççirm*diktvn sıınra hiçbif şeyin fayılası yak*. Ru hâlâ böyle. Ufak bir tcnkUl ve muahez«ye taham BAYDAR Emm hir ha?yazıginrln; «Hkbır nıobus, no dııııkıi buyük hizmetlerindcn. ne de lıa/usıınnun fcıjVvelinc ^iivendîfinclfn doJa.vı tenkif/ sahnsındnn İStisnn rdilnu.siııi ta/ftj? vdemcz* dcdikten snnra gazetecinin dç «,'eşitli yorunıluluklarına dcğinmekte~ riır, HÜSeyin Cahif, TsmİnVIeki yadei'tli bir mcşlok ölar;"ik nilclrdikten sonra aşağıdaki 3nı.*ım finlntmaktaclır; rîf ÎVrızrn gühtü Paşa foir gün beni yanınn çaflt'âfak! « • p l f f i düııya5i vfikhır, Kalpnıindrn bjr nıîirpkkep flaırliir. snnra kendifıî k»«r(flrnmnzsın» diye babaea bir nasîhat VPrmiştî» AHMET RASİM BEY gazetesinde Reşit Galip yazmıştır. Bu yazıdan bazı parçalar alarak bu bölümü bağlamaya çalışacağız: «Hiçbir şeref, hiçbir paye kim seyo kimscyi tokatîamak hak vc salâhiyeti zalimanesini babşedcmoz. Ahadi nas arasmda vâki oldu«;u zaman pek basit ve kanun ve zabıta mârifetiyle halli pck kolay olan böyle bir vak'a, Büyük Millet Merlisi binası dahîlinde bir mebus ile bir gazctecî arasmda vukua geldiği zaman kaybedcr, chcmmiyct •••BiııııeiEtaaıaaaa REŞİT GALİP BEY alır ve bihakkin ıımumî infiai uyandırır. Millet mebusunu intihab odprkrn ve ona masuniyeti toşriiye bahş ve ihsan eylerken bu masuniyetin gayrınıasunlara keyfe mayoşa sille ve şanıar ındirmek, yumruk ve tekme savurmak safâhiyctini de ihtiva edebiIecpRİni ne düşüumüiş. ne k<?bul etmiştir ve ne diişünür, ne dc kabul edebilir. Hele böyle bîr bâdise, meb'usaıı tahsisntına zam mesclpî âdiycsinden inbias etmiş buiunursa o vakit millet eid dcıı hayret edcr, hiddot eder. teichhiif nıüzüıi! eder. Hizmeti vataniyeleri, hamiyetleri müsel HÜSEYİN CAHİT lem olan, masadak (f nan) zcvatın millet t surlarmı hoş görebîlir bahatlerine göz yuım kin nasıl olur da «S( eline benim kafamı d rabilmekliğin için diyebilir... Biz bu iş{ yazıklar olsun demek mizi alamayız.B «nülümüz ynk. Nüfuz ve iktidar mevkJinç çıkmca derhal neîsİ Jıüttiayunumuza bir kutsiyet vasfı gelîyor. Bizi tenkid edenler, hizi beğenmiyenJer, bizinıle isiihfnf cyleypnfer memlcketin tcttifcîini yıkmaya çahşan kimseler oluyotiar. Msıhicrem mcbusun biri canı Sîkıldığj vakit kfzdıgı mubabirc tökat atmaya fcıyam ctmuktc keııdisini lıaklı buluyor.» HÎVIKT RASIM, Yiııe dîsiplin, yinc disipün» admı taşıyan yazısma, «tşlpr gittikçe sarpa sanyor. Matbuat Nizamnamesi, Ccza Ka nvnu, tstiklkl Mahkemesi derkı»n şjmdi basımıza bir de düello çıkıyor. Bundan ötesl malâm a ya mecnıhen veya maktulen vcfattır. Zatcn bu neticeyi Kozan Mcbusu muhtereml alenen söyliiyor. «Bugün tokat, yarııt Sİfâhtiı» diynr. Saip Bey, \arın silâhtir söziinü teklifİ vakiî ile tc.sif ve tekid ediyor» diye girdikten sonra, dıicilonun bütün dünyadan elini eieğini çektnek Ü2eie olduğunu beîirlerck düşüncesini, «Artık Kurunuvustai an'anat vc tenmülâtn meyiJ ve îltifat. bugrünkü zihniyctlerin kârı değildir. Kanun devrinde muta' olan yine kendisidir. Onun haricinde, fcvkinde, yanı başında başka bir hâkim hulunamaz.» şeklinde ö^etlemekte ve yazısının sonunda da basm mensuplarma aşağıdaki öğüüeri vermektedir: «Mensubini matbuat bilirlcr ve sonuna kadar bilmegc mccburduriar kî şeref ve haysiyete teeavüz bir mcs'uUyettir. Böyle bir nıuamelp, nıahiycti itibariy le doğrudan doğruya rnütecavizo ait bir züldür, bir lekedîr, bir ayıptır, Erbabı kalem, haya ve edpbin timsali olmakla tahayyüz (b'nem kazanma) vc temeyyüz edecektir. Matbuat şeref ve haysiyet meselelerinde bütün incc, hurda farkları kılı kırk ya rarcasuıa görmekle ancak asbabı namus nczdlerinde haizi itibar olur Kcndisine en ufak taarruzu aîMmiyen matbuat, ke za en ufak bir taarruzu yapmak degil, hatırmdan bile geçirmemekle ancak tevsii itibar edebilir.» Tevhidiefkâr Gazetesi de konuya en fazla yer verenler arasmdadır. Örneğin, 27 Ocak 1924 tarihli başyazı aşağıdaki satırlaria başlıyor: «Bir mebus ile iki mubabir arasında Büyük Millet Meelisi koridorlaruıda cereyan eden hâdise bize bir dcrdimizi hatırlattı. Bu dert, kanuna itaat ctmemek, kanunun fevkine çıkmak derdidir.» Tevhidiefkâr diğer bir yazısında da aynı konuyu işlcyerck, ga zetelerde çıkabilecek yanlış haberlerin ne şeküde düzeltilebileceği üzerinde şöyle duruyor: «Esas mcsele, gazetelerine gönderdikleri bir haberdcn dolayı iki muhabirc bir mebus tarafnıdan tecavüz vaki oimasındadır. Velevki bu haber yanlış dabi olsa, onun şekli tashihi söz ve kalemle icra cdilmek lâzım gelir. Mebus Ali Saip Bcy, yanlışlığım iddia ettiği bu habcrin tas hihi için fartı asabiyetic tecavüz şeklini ihtiyar etmekle hatâ etmiştir. Hattâ iddia eylediği gibi o sözleri söylememiş oh*. ve ortada bir sehiv bulunsa bile bu, mcbusu nıuniaileyhe nrkariaşımıza teeavüz etmek içiıı hiçbir hak ve salâhiyet yermez. Mebuslarmıızm kanunun menbamda kanunsuzîulc ^tmemelerı lâzım gelir:; ÇünJtîl hu takdırrîe mcmlekette kanuna hürmet fikri yer leşmez ve Millet Meclisinde bir mebus, bir muhabire tecavüz ederse hücra köylerdc kendilerini kanunla daha az mukayyet görenler neler yapmaz?» Konya'da çıkan BABALIK Gazetesi, tokat olayma ayırdığı baş yazısmda, bu münasebetle cereyan eden tartışmalarda Yahya Galip Beyin Mecliste, Suitan Hamit zamanmdaki basını daha medenî göstermek istemesi üzerinde duruyor ve bu görüşe aşağıdaki cevabı veriyor: «Sultan Hamit zamanmdaki matbuatı daha medenî gören Yahya Galip Beyin bundaki kas di nedir, bilmeyiz. O vakit matbuat denilen bir şey var jdi de o daha mı millî idi? Bilmiyorum, ben o vakit mektep sıralannda idinı. Bildiğim birşey varsa gazetelcrin yarısı ilân, yarısı da (Zıllullahı f'i âlem) in kasideleriyle, bir îki sütun da fransızcadan mütercem kuru hikâyelerle dolu idi. Millet, vatan sözünü sütunlarına değil, kalblerine getirmektcn tehaşi eden o vaktin matbuatım lisanı sitayişle yâd eden mebusumuzun bu tehassürüne bir mâııa veremiyorum.» Mehmet Muhlis imzasmı taşıyan bu başyazı aşağıdaki satırlarla sona ermektedir: «Tedhiş siyascti vicdanları ne kadar sustursa fayda yerine mazarrat verir. Bunun için Meelisi Millîmiz matbuatm bilâ kayd ü şart serbestisini şiarı cumhuriyet addederek kanuncn memnu olan ahvalden maada fikirlerin, içtihatlann bilâ havf (korkmak sızın) serdini kabul etmekle gerek siyaset vc gerekse içtimai ha yatımızda büyük bir psikoloji isabeti göstermiş olur.» OLAYIN MİZ YÖNÜ nnıamaiiiinmııııniMinmıınıııımımımiM 16 Hüsne durmadan, hiç bir yana bakmadan ığranıvordu. Az sonra yanlarına Ceren geldi. Büyük gözleri kısılmıs bir çizgi olmuştu. «Bütün bıınlar hep benim yüzümden Hüsne,» dedi. «Ağlama anam. Beni öldursünler.» Hüsnenin yanına, oamurtın üstüne oturdu. Yağmur sonu güneşi kjzdırdıkça kızdırdj. Yeşil, iri sinekler geldiler, kan çııkurunun üstiinde dolandılar. Köpeğin Uara gözlerine de küçücük sinekler üşiiştüîor. «Ağlama Hüsne. suç benim. Perişanhk h e nim yüzümden. ölsem de kurtulsam.» dedi, ayaga, topraga davanarak kalktı. Sallanarak yürüdü. «Beni öldursünler,» diyordu boyuna. «Beni öidiirsünler. sııç benim.» Günlerden beri kendini tııtan Keremin a $ zından sözler bir rığîık gibi çıktı: «Suç benim. suç benim, suç benim !» diyfi bağırdı, sonra da kirp diye sustu. Ötedeki, oturmuş konuşan yaşlılar Keremin cıelığmı duydnlar. başlannı ondan yana döndüler. Keremin yiizü uzamış, sapsan olmustu. Yantk otlara v u r mus günçş buğulanıyor, güneş kızdırıyordu. Koyunların, develerin, keçilerin, toprağın, insanlarm sırtlanndan bulut gibi yoğun buğular çıkıyordu. Ölü köpek de, kanı da buğulanıvordu. Kerem basını aldı sel yatagına indi. Keşki, diyordu içinden, keşki o şahini istei yece^ime Çukurda kıslak isteseydim. Şahini veren kı.şlajı vcrmcz niiydi? Ama diyordu, ben çatısan yıldızlan, duran suyıı duydum mu ki, gördüm mii ki?.. Görmesem. bunca yıl istedii5im şahin benıen gelir de avucuiDUn içine Jiouar mıydı? Deme,k ki uykuda, ,yarı nykuda . yarı tıynnık yıldızlan gömiüşurn," görmüşüm ki:.'. î ş te böyle. Şahin batsın. Şimdi ne yapacağız? Ayağımızı basacak hir karış toprak yok. Bu CukurovaJı da hepimizi Öldürecek. Her seyimizi elimizden alacaklar, sonra da bizi öldürecekler. Müslüm Koca da fşte hin yaşında dayanamadı da hastalaııdr. Ondurmaz, bu dert onu göt ü r ü r . Arkadaşının oğlu Fehmi Ağa onu çok, çok aşağılamış: O da ölüm dösc^ine düştü. «Şahin batsın! Aaah, şahin batsın .» Sel yatağından asağı inivordu. Çarığını çıkarmış eline almıştı. Yerde iki tane yanyana fişek kovanı duruyordu. Az ilerde birkaç tane d a ha buldu. Fisek kovanlarına daldı. Yürüdükçe, oraya buraya, yataktaki kumların iistüne serpilmiş kovanları buluyor, kokluyordu. Bir hoş yanık, acı kokuyordu kovanlar. Sel yatağında kuş, adam izleri... Aşağılara dogru gurruk kusları yııvalarına elini sokarak, öteki kuş yuvala. rını yoklayarak inivordu. Oğle.ve doğru arkasına döndü baktı ki, oba, hüyük çok uz;aklard» kalmış. Ayıktı, kendine geldi. Güneş çok kızdırmıstı. Ortalık bir anda kurudu. Ayak bileklerine kadar sıvanmıs çamurlar da kurudu. Islak givitleri de kurudu, takır takır etti. Ayagındaki çamurîarı nfaladı, çanîhnı eiydi. Hüyükten çok korkuyordu. Bu Dcliboğa hüyüğü hep mezarlık, Eski, çok eski, yaşh, Müslüm Kocadan da yash. Bir de bazı geceler bu hüyük var ya, bu hüyük ayağa kalkar yürürmüş. Boğalar gibi sahaha kadar böğürerek yürürmüş. Sahaha kadar bö« ğürür yürürmüş... Tepesi kızınca... Bu hüyük bir eski. Müslüm Koca yasznda bir bogaymış, öldürmüşler... îşte bu köylüJer ona kurşun sıkmışlar, o da buraya düşüp kalmış. Buraya yığılmış. Iste, o da köylü görünce, kendisini öldiirenleri görünce uyanır, böğürerek vürürroüş köylülerin üstüne. Köylüler de kapılarını kapatır, korkularından donlarına... Boğa şimdi kalksa, delirse, bir böğürse, bir bögürse, yeri göîü sallasa, sallasa... Köylüler de... Dün gece kurşun sıkanlar da «Boja yürüyecek,» diye baijırdı. «Bu boğa bir kızmaz, iki kızmaz, yaaa, hiç kızmaz, sonra bir ayağa kalkar, da§ gibi yürür köylülerin üs b t ş i r f « o\d<~> jtı b ' n b tüne. Ortaljfı biribirine katar. Görsün pörsünler. Hem de bu gece. KÖyleri ali Altüst, altüst Bu çeee de şelsinler... çelsinler. Gelsinler de hüyüğü bir daha lasınlar...» Hüyüğe do«ru vaklasıyor, dtıman içi mıs hüyük gözünde gittikçe canlantyor dprisi öfkeden seğiriyordu. O bizim I dedi Kerem. O bizim dedemiz. O bizi bi rişan kor mu ki... Heeyt! Ffüyüge eeldi. Kadınlar. çocnklar sünün yöresini almışlar, suskun, öyle kalmışlardı. Kerem sevinerek, gülerck baktı. Oıılar bir bilseler, hir bilseler, bi l e r ! Bir bilseler ki su hüyük bu gece ays kıp kövliilerin üstüne vürüvecek . Bir t Sahinine eeldi. Sahin gözlerini açmı: gın iistiinde ikide bir kanatlarını açıyor, ga ça'nsi'nr. hnsiı oldn^u inin vöresinde yor. gerisin geri Iıazığa konuyor, dengc mak ioin kanatlarını scrivor. dcnge sağlî ya kadar gerilmis nzun kanatlar açılıyor ^Z^İSL. I DJŞİ BOND TİFFANY JONES 5IZ DE UAMfM', S'ıZ DE USIMIZ VE Baska ölgün sesler de o sesi izliyord «Kalkalım ama nereye konalım?» Süleyman Kâhya da sonunda onlara yordu: «Kalkalım ama nereye konalım? H ' b u r a d a n beter.. Her yer Konulacak V kalmamış. Bir karış ekilmemis yer yok, da^lardan haska. Ne rapalım, nereye gio Kerem içinden onlara karsılık veriı Bilseniz. bir hilseniz, hir bilseniz. ah bir niz sevincinizden simdi göt atarsınız em Bir bilseniz ki boŞa kalkıp yürüyecek. Yi epk de su kövlerin üstiinden bîr geçecek, • ••fty:&toŞhe<'btit edVB^k. Bu peee; hfnıd*, t»° i Acaba bunu, şu kederden neredpvse ölüı line gelmiş korkak kisilere söylese, ne ol Korkarak, nsui usııi onlann toplnlııÇuna laşıyordn. Cebindeki kovanları çikardı S man Kahvanın önüne koydn: «Ben btmları asaSıdaki vataktan topla riedi. Coşkndan, sıkıntıdan bir anda bütüı denini t e r baştı. Sülevman Kâhva kovanlan eline aldı, di eevirdi, cakır elâ gözlerini hüzünle Ker üstüne dikti, acımavla, ondan özür diler g «Bu knvanlar. geee sıkılan kovanlar. ) Keremîn elj ayajh titriyordu. Bir ter şandı. Sonunda: «BoSa hu gece aya^a kalkacak. onlarırı tüne yürüvecek.» dedi bogularak, kıpkıı kesilmis. Oradan ayakları birbirine dolan nzaklastı. Keremin sözleri Süleynan Kâhyanın y Çme bîr bıçak gibi kislendi. «Aaah,» dedi. «ah Kerem, aaah Kerem.. £a hu gece yürüyecek mî? Hızır gelecek Bizim semtimize bundan böyle ne bo£a. ne zır, ne de Ali utfrar. Hepsi ellerini bizim mizden cektilcr. Ah Kerem. aaah!» Kerem elinde şahini çadırların arasında ti gitti. Kadın kalabalıSı afcır, yorgun, bir i yü gfimmenîn hüznünde birer ikiser çadırl gelip içerlere kananıyorlardı. Hiçbir yerden küçük bir yel bile esmiyordn. Tonraktan çıl bırÇular az yükselivor. havada öyle donmuş fmıp kalıyorlardı. Bııînnun içinden bîrden 5nce bir gilriî dnyııldu, sonra kopek havlamaları aldı orta fı, daha sonra d a : «Heeey r ö r ü k l e r , köpeklere bakın.» di bir ses geldi aşagıdan. Ses tok ve yüksekt emrediciydi. Bu arada hayal meyal bnğnnun a dından cipi gördüler. Dört silâhlı candarma i di cipten. Bir de sivil gryinmis kişi. rtnde TJza malı Onbaşı, arkada candarmalar, candarmal n n yanında sivil eiyinmiş kişi. durmadan k( nnşarak. y u k a n çıktılar. (Arkası r a r ) GABTH 47 ~ Ve Maigret adamın omuzıına şöyle bir vurdu. Bu hızJı okşayışm altında ezilir gibi oldu adam. Sağır bir sesle konuşuyordu Maigret. Ağzmdan bırakıyordu kelimelerin aksatn&sım. Neler yapılmadı bu para için de. Couchet öldü. Roger pencereden attı kendisini. Ve son dakikada paralann giime Rittiği anlaşıldı. Martin'in çantalarını bizzat siz hazırladınız. Çok düzenliydi valizler. Aylar boyu yetecek çamaşır koydunuz. Martin: Susun, diye yalvardı. Deli bağırıyordu. Maigret birden' kapıyı açtı. îhtiyar Mathilde az daha düşüyordu yere Komiserin halinden korkup kaçtı ve ilk defa kapısınt gerçekten kapattı, anahtarla da kilitledi. Maigret son bir kere daha bak tı odaya. Martin kıpırdamıya cesaret edemiyordu. Kansı yatağa oturmuş, geceliğinin içinden kürek kemikleri görünüyordu. o kadar zayıftı. GÖzleriyle polisi takip ediyordu Birden öylesine ciddîleşmiş öylesine sakinleşmişti ki, insan kaygıyla yine ne hazırladığını merak ediyordu. Maigret demincek bazı bakışlannı, dudakların bazı hareketlerini hatırhvorrîn v«> AyrOvf,«i Reşil Galip İTUİ /rji 5IMD» B U KONUDA Meclisteki mütecaviz milletvekiline en ağır başyazıyı, MERSİN AYLÂK MUSA (Reklâmcılık: 392 1776) K1A sezıverdi. îkisi de müdahaie edecek dunımda değildiler. Tıpkı kötü bir rüya gibi onlann iradesinin dışında cereyan ediyordu bu. Madam Martin zayıl" çok zayıftı. Çizgilerj şimdi daha da ficıklı bir hal almıştı. Nereye bakıyordu? Baktığı yerlerde basit oda eşyaları vardı. Odanın Ötesinde dikkatle nevı izliyordu? Alnı kırışmıştı. Şakakları atı vordu. Martin: Korkuyorum. diye bağırdı. Evde hiç oirşey değişmemisti. Madam Martin tırmanılma bir dağa çıkar glbi tek başın büyük bir güç harcıyordu. h kez ell bir şeyı itermiş git yüzünün önünde dolaştı. Yu\ kundu, amacına nihayet uJa? mış (jibi gülümsedi: Bir parça para lstemei için hepiniz geleceksiniz bana dedi. Noterime vermemesinj söyliyeceğim. Martin tepeden tırnağa titriyordu. Bunun ateşten gelen geçici bir sayıklama olmadığıru anlamıştı Kadın aklını artık tamamen kaybetmişti. Kızmamak gerek ona Zaten hiç bir zaman tam normal degildı, Öyle değil mı. diye mırıldandı. Komiserin de kabul etmesini bekiiyordu bunu. Zavallı Martin. Martin ağhyordu. Karısırun elini yakaladı yiizüne sürmiye başladı. Kadın ittj onu. Tepeden, hor gören bir gtilüşle bakıyordu ona. Beş franktan fazla yok. Ben çok çektim simdiye kadar, Maigret: SainteAnne akıf hastahan© sine telefon edeyim. dedi. Emin mısiniz? Gerekli mi oraya kapatmalar.ı? Ahşkanhk tutkusu muydu? Martin evinden, günlük kavga(ar ve paylanmalarla dolu bir atmosferden. böylesine iğrenç bir hayattan ve kansı ndan ay
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear