24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4 Cumhuriyet SANAT EDEBİYAT EYLÜL 1970 Divan Şiirinden kim yararlanacak? Refik DURBAŞ MÜZİK DÜNV4SI Viyana Festivali | Üç Viyanalı besteçinin yetmiş eserinin çalınması dünya çapmda olav oldu Selmi ANDAK az avları genellikle İUeTtle konser faaliyeti bak.mından olü mevsim sayüırsa da, peşisıra düzenlenen uluslararası festivaller. mİirikseverleri dünvanın dört bucağından en deSerli ve ünlü virtüozlar ve topluluklar ile kaynaştır.r. BoyleM konstr turnelerinin yams.ra. çeşitli muıik türlerinm gosterileri, her ulustan sanatçı ve dinleyicinin bir senlık havası ıçınde bulunmasını sağlar.Hemen belirtelim ki. bu yılki Viyana Festivali'nin en öneroIi özelliği Opera'mn Yüzüncfi Yılı'na rastlaması ve Konzerthaus da Schoenbergin Alban Berg'in ve Webern'in hemen hemen butun eserlerinin birhiri arkası çalınmas.dır. Böylece «Uç Viyanalı» besteçinin birlikte vetmiş eseri, virmi konserde dınletnaı. BU dünva çapında ve eşrfî gösteri üç çağdas bestecinin tum yaratmasını. bir ay içinde büyük dinleyici kitlesine ulaştırmıoldu. Bu çabanın gerçekleşmesinde. Konzerthaus'un başında Peer Weiser'in teşebbüsüyle «Avusturya müzik toplulugu. ve «Die Reihe» ensemble'nin desteği büyük rol oynadı. Bu muhtesem organizasy onda «Viyana Ekolü»nün geleneği, bu uç m c dero Vivanab besteci ile büsbütün renk ve dinamizm kazandı. Arnold Scnoenberg (18T4.1H51). Alban Berg (1885.1935^ ve Anton Webern (1883 1945) nihayet bunca yıl sonra kendi vatan topraklarında lâyık olduklan şerefe nail oldular. Bilındıgı gıbı viyana. gtvek Cermen. gerekse Slâv ve öte yandan Akdenız gclenek İerinin ortasında ikiyüz yıldan beri müzik yaratıcılığuım merke. zi olmuştur. Klâsizm orda doğdu. romantizm gelışti ve modern müzik çağı kcsin hamleyi orda yaptı. Haydn. Mozart. Schubert Btackner WoW. Mahler, Schoeııberg ve diğer Avusturyalı beslecl ler ile Gluck. Beethoven. Weber, Liszt. VVagner ve Brahms şıbl yabancı bestecUer orada yeşerdiler ve atmosferlerini buldular. Fakat. her gecit ülkesi ve en kılıkırk yarar dinleyici. kendi ıçındeki yenilikleri, ne gariptir ki. dışardan daha geç izler. Vıyanalıların zaferlcri de en çok Viyana'da kcndilerini kabul ettırmek icin zorluk çekmişlerdir! Mahler'in senfonilerinin Viyanada 1967 de on iki konserde çalmması için. önce bütün dünyada en çok satı lan «bestsellers. eserler olmalan gerekmişti?!. Şimdi de Schoenberg. Berg ve Webern'in eserleri Viyanada en ünlü şefier Lorin Maazel vc Berlin Radyo Şenfoni Orkestrası. Karl Böhm ve Viyana Filârmoııisi. Pierre Boulez ve Loudra Senfonısı. Çlaudio Abbado. Bruno Maderna. Josef Krips ve Wiencr Sytnphoııikcr. ;.yrıca Wiener Kammerchor, LasaUe Kuartet, Kontrapunkte topluluğu vp en klâs solistlerden: Josep Suk. Haline Lukomska, Margaret Price. Gundula Janowitz. Christa Ludwig, Evelyn Lear ve diğerleri tarafından icra cdildiJer. Bu iiç besteçinin bu Festivalde göze earpan eserleri arasında: Şchocnberg'in .Gurre Lieder». .Op. 24 Serenade.. Uebern'in «Senfoni Op. 21. ve .Variasyon Op. 30.. Schoenberg'iıı 1909 yazınd) onbes günde bitirdifci şaheseri .Envartung monodramı. Alban Bersr'ın ünlü Wozzeck. operası diğer şaheserler arasında genij dinleyici kitlesine daha ağır basan besteler oldular. R «GSnlum Isterdi ki omanda gerçekçllik, doğa dirilten sanat ve eşyaran özenli, aynntılı Sana Urihini her lâhza ve uzun tasvirlerine indirgenebilinir mi? Tasvir insan hayal ettirsin» perspektifine bir katkıda bu(Y. K. Beyatlı) lunduğu ölçüde mi değer kazanır? İnsan perspektifinin uzaatırlarsınu, bir dönemde eğına düşmüş üslupçu bir taszan'ın Arapça okunması yavir gösterisi, insanla eşya ve saktı; yasaların gerektirdidoğa arasında gerçekte var o ği cezayı göze almadan kimselan ilişkinin. koparılması mı olu nin Arapça ezan okuması bekyor? Romanda doğa ve eşya lenemezdi. Yani ezan okumakta tasvirlerinin insan tiplerini özgürlük yoktu. Sonra ezanın bütünleyen bir işlevi var mıTürkçe okunması yasaklanmadır? Hiİmi Yavuz, Yeni Ufukdarv Arapça ezan okumanın yalar'da (Ağustos 1970 Sayı 219) sağı kaldınldı. O günden beri George Steiner'in de kanıtlakimsenin Türkçe ezan okudunyla bu soruları evetleyerek, ğunu cfuymadım; kimsenin •gercekçi geleneğin» nitelikleri duyduğunu da sanmıyorum. üzerinde duruyor. Tasvirin romandaki insan tiplerini bütünGörünüşte şimdi bir özgürleme işlevini, romancının yaşalüktür var olan ; isteyen, istedidığı çağın insanlannın doğayı ği dille okuyabilir ezanı. Ama ve eşyayı yorumladıkları düngerçekte yalnızca Arapça okuya görüşüne bağlayarak, «edenabileceğine öyle toptan bir biyatta bir devrimi gerçekleş• inançla bağlanılmıştır ki, tek tirdikleri kabul edilen romanki$i çıkamaz bunun dışına. O ların, insan deneyinde beliren halde burada ne bir özgürlük kültür değerleri ile doğaya ve vardır, ne de onun kullanımı. eşyaya yeni görünümler kaBu konudaki gözlemi edebiyat zandırmış romanlar» olduğunu alanındaki toplu sakınışlara vöbelirtiyor. nelterek «Ezan ve Vezin ÖzSÜrlüfü» demeyi d*üşünmüştüm. Hilmi Yavuz'un söyledikleri «Garip» aşamasında şiiri «knrdoğruluğu kabul edilmez gertarmak» için onu kısıtlar sayçeklerden değil. Elbette rodığı bütün kurallara sırt çevımanda tasvir, çağın kültür deren şiirimiz, otuz yıldan bu yağerleriyle oluşan dünya görüna görünüşte bir özgürlüğü kulşüne aykın düşmemek durulanıyordu. Sanki isteyen aruzmundadır. Yalnız ne var ki; la. isteyen hece ile, isteyen de «gerçekçiliğin bütünü aynı zaölçüsüz uyaksız özgür koşukla mand'a özne ve nesne arasır.dayapmakta özgürdü şiirini: ve ki bütün ilişkilerin toplamıdır; sanki hepsi bu sonuncusıtnu yalnız geçmişteki değil, gelecek yeğlemekte özgürdüler. Aynı teki ilişkilerin; yalnız olayların sınır genişliği ile bu özgürlük. değil, bireysel yaşantıların, kafiye ve redif disiplinir.e, gedüşlerin. sezgilerin, heyecanlaleneksel nazım şekilleri a'.ısnn, hayallerin toplamıdır. Sakanhğına. söz ve anlam sanatnat yapıtı gerçeklikle hayal gülarının ihtiyacına da omuz silcünü birleştirir. Bu gerçekliği kiyor; şiiri sonsuz bir kuralde azçok sanatçınm bireysel sızhğın rahatlığmda düşünüVe toplumsal görüşü belirler.» yordu. Hiçbir uyarı etkili ol(Sanatın Gerekliliği • raadı bir süre. Örneğin TanpıErnst Fischer) nar Hoca. bütün biçim kurallaBunun için, tasvirin romanda rının şiirin iskeleti ola*uğunu ki insan tiplerini bütünleme işsfiyler, buna aldırış etmcyen levini, çağın dünya görüşüne «yumuşakça» eserlerin zaman bağlarken, sanatçımn «bireyiçinde ömürsüz kalacağını eksel» konumunu da gözönünde ler, her çeşit geleneğin ve kututmak zorundayız. Gerçi saralın uçuşu sağlayan hava dinatçmın bireysel konumu çağırenci gibi sanatçıya sağlıklar, nın dünya görüşüyle sınırlanbaşarılar getirdiğine inanırdı: mıştır. Fakat tasvir doğanm ve Birkaç ç a 1 ı ş m a dışında eşyanın olduğu gibi kopya ekimse yüzyıllarca şiirimizi besdilmesi olmadığından, burada leyen vezin, kafiye, redif, naönemli olan, sanatçının hayal zım şekli, beyit, bent, söz ve gücüyle zenginleşen bir «soyntanlam sanatlan gibi yan öge]ama», doğanın ve eşyanın inleri aramadı şiirde. O kadar ki, sanı da içeren bir gerçeklikte düzyazının, cümle imkânları«algılanma» biçimidir. Bu böynın bile denendiği nice eser yale olmasaydı her romancı, tasnında klâsik mısra, beyit, bent virde gerçeğe uygunluk arabütünlüğü aranıp sorulmadı manın saçmahğını yaşardı. «Bu hiç. yüzden tasvirin doğruluğu, roman gerçekçiliği için bir ölçü Tam bu aşamada divan şiiriniteliği taşımaz» diyebiliyoruz. nin dünyastna bazı yaklaşmalar Hilmi Yavuz, «Romanda inbaşladı; ünceleri ad ve kavram san, doğa ve eşyayîa bütünleşolarak: Behçet Necatigil. ötemedikçe gerçekçi bir edebiyatden beri yazdığı şiirlerini yeni tan söz edilemez» ffiyor v e t i p bir biçim disiplinine sokmayı leri doğaya ve eşyaya aykırı düşünmeden kasideler, gazeller düşen bir romanın sığlıktan, diye adlandırarak Divançe' sahtelikten kurtulamıyacağını (1965) sinde topladı. Attilâ tlsöyleyerek yazısını bıtiriyor. han şarkılar, gazeller, kasideEşyaya ve doğaya aykın düşen ler, musammatlar yazdı (Tatiplerin oluşturduğu bir romasak Sevişmek, 1968). Kihayet nın gerçekçi olamıyacağını söyTurgut Uyar, Divan'ını çıkardı leyebilirdi. Fakat bur.u Hilmi (Nisan 1970). Yanısıra daha Yavuz'un sığlık ve sahtecilikle başka arayışlar. «Kültür Emtanımlama5i gerçekçiliği de tek pcryaliımine» karsı bir savunu anlatım biçimi olarak yorummu bu? «Türk Kültürü». «Türk lamasına yol açıyor. Oysa, gerInsanı», «Türk Komanı» gibi çekçilik var olan tek anlatım çok kullanılan sözlerin yanınbiçimi değil, sadece anlatım d'a yeni bir «Türk Şiiri» yönü biçimlerinden birjdir. Yeni germü? Hemen yüz yıl önce geççekleri açıklayabilmek için de mişiyle ilişkilerini keserek Bayeni anlatım yollan gereklidir. tı nazım şekillerine, Batı şiir ELOĞHJ'NUN ŞİİRÎ değerlerine yaklaşmayı hedef Son aylarda en çok şiir yasayan «Edebiyatı Cedide» akıymlaj'an şairlerden biri Metin mının uzantılanna bir tepki mi? Eloğlu. Geçen ay dergilerde iki Konuyu aydınlığa çıkarmak şiiri vardı. Çisenti (Türk Dili, için bu girişimlerin nasıl açıkAğustos 1970 Sayı 227) ve landığına, nasıl yorumlandığıTuğra (Yeni Edebiyat, Ağusna bakahm: tos 1970 Sayı 10). H lerin harcanmasına vol açtı. Bnnda suç yüzde seksen Ataç' tadır... Eskiden tenasüp. leff a neşir gibi soylu sanatlar vardı.. Çaga içerledim şimdi. seçmişin büyüklügünü savunuyonım. Kendi ana dilimden kopmuşluga, yabancılaşmağa bir ttpkidir bn... Ideolojinia olacagı yerde şiirin, sanatın olacağını sanmıyorum. .. Bugünün şiiri mümkün olduğn kadar eskiye atıfUrla ilerlemelidir.. (Yeni Gazete). «Biraz lutfen lngilizce, AImanca, Fransızca öğTenir gibi Osmanlıca ögrenmeye de xahmet ihtiyar edilsin?» (Yeni Edebiyat, Nisan 1970). Konur Ertop, umutlu: «... Bu örnekler sadece biçim bakımından bazı imkânlann denenmesi. değişik bir hava yaratılması istegine batlanamıyacaktır. 1,940larda Ülkü dergisi etrafında toplanan sairlerin halk edebiyatımıza yalnız dil ve biçim açısından bakmalarındaki hata tpkrarlanmadıçı müddetçe yeni şiirimizin klâsik kaynaklardan yararlanması önem tasıyacaktır.. Daha önceki sanat deneylerinin geliştirilmesi, gelenege çagdas yorom zenginliginin katılması. bugünkü sanatımızı beslerrcek ve ona kişilik kazandıracaktır» diyor (Cumhuriyet. Sanat Edebiyat Eki, 1). Kemal Tahir, kesin: «... Turgut Uyar'ın Divan'ının eski şiirimizle ilintisi kitabın adından helli.. Oysa modern şiirimiz, çoktandır divan edebiyatıyla söbek bafını kopardıği sanısmda. daha korkuncu, buna bir daha hiç dönmeyecegi kanısındaydı. Çünkü divan edebiyatı Acem Arap kopyası sayıhr.. Oivan edebiyatımız için ikinci daha haksız kötüleme onuıt, halktan ayn, bir saray sanatı oiduju yarsısıdır. Osmanlı sarayının, Eîatıdakilcr gibi bir feodal tekirdeti sımsıkı kaplayan bir aristokrat kurulus olmadıjı huçün artık en ileri bilim verileriyle ispatlanmıstır... Kaldı ki, divan edebiyatımızdan nasıl yararlanabileceğimizi Turgut Lyar Divan'daki şiirleriyle yeterince ispallamıs olAnjta halde eski ve yeni birçok şairlerimiz halk edebiyatı savdıkları örneklerden yola çıkarak hiçbir yere varamamıslardır.. Tarihimize ergeç yeni görüşlerle, geleceği avdınlatacak \«ni deîeTİendirmelerie dönecektik. Ben güçlfl sair Turgut l'var'ın Divan adlı büyük kitabını işte bu, epeyce geç kalmış dönüşün çok önemli be lirtilerinden biri sayarak selâmlıyorum..» (Teni Edebiyat, 7) İşte böyle; Turgut Uyar'ın güzel mısralar ve beyitler kurma özeniyle parça parça bütünlükler kurması: Necatigil'in birkaç anlama gelebilecek kelime dikkatleri ardında koşması; Attilâ îlhan'ın. konu ve kişilerinin zamanlanna uygun bir deyişin ortak çağrışımlarını yoğunlaştırması: bir zamandır eski tarihlerden, kutsal kitaplardan, Evliya ve Eremya Çelebilerin seyahatnamelerinden kelimeler derleyen şairlerimizin hepsini «geçmişle ba ceîmiş beyit güzelliklerinin seçkinliğiyle yetinmemek. kamu oyunu şiırle sarsmak. insan acılannı şiırle duyurmak istedikleri zaman «beyit» ölmüştü artık. Aro*ından şiirsel dünyanın konularını genişletmek isteyen Servetifünun dönemi gel di. Şiirde konu. duygu, düşünce. b.^im bütünlüğünü sağlama dileğinde birleşereb divan edebiyatıyla bağlannı koparmaktan başka yol bulamadı; «nazmı nesre yaklaştırmak» diye özetlenen mısralar akımı, şüre giren düşüncenin yarattığı zorunluktu. le der: «Eski şiirin paradoksal tarafı. son rferece kelimecı olmasına ve baştan aşağı kelime zevkinin idare etmesine rağmen hakikî dil zevkine bir türlü varamamasıdır.. Türkçe onlar için Arapçanın ve Arap zihniyetinin hususiyetlerinden doğmuş bır belâgatin tatbik sahasıydı..» (19. yy. Türk Edebiyatı, XVIII). Bugünün sanatçılan, sanıldığının tersine, bugünkü Türkçeyi yeniden tehlikeye sokmadan bu şiirden yararlanamazlar. Aruzu uygulayarak yeni ahenk ve sesdenemelerine girecekler için de durum aynırfır. Büsbütün ayn bir dil yapısından doğan aruz vezni, ne kadar ustalıkla kullanılırsa kullanılsın Türkçeden vazgeçmeyi. hiç değilse kelime seçiminde daha uygununu ararken düşünce ve duygunun iletimine elverişli olan ana sözcüğü bir yana bırakmavı gerektirecektir Küçük rienemelerde göze çarpmayan bu güçlük. uzun şiirlerin yaratılması için gerçek bir imkânsızlık duvarıyla kapalıc*ır Unutmayalım ki. günümüzün sairlerinin birçogu birkaç yıl önceki şiirlerini yeniden gozden geçirirlerken daha özleşmiş bir dilin ihtiyacıyla değişikiikler vapıyorlar Y Büsbütün ayn bir ihtiyacın, uluslaşma bilincinin halk kaynağma yönelttiği müli edebiyat akımının ilkelerini bir yana bırakalım: bir beyttni yukanya ald'ığım «Hayal Beste» şiirinde divan şiirinin kendi gerçeğimizi yansıtamadığından yakınan Yahya Kemal Beyatlı bile «Eski Şiirin Rüzgâriyle» neyi gerçeklestirebildi? Aruza o kadar ustalıkla uyguladığı «yaşayan Türkçe» yi bir yana bırakarak apayrı bir dili, eski Osmanlıcavı kullanmak gereğmi duymadı mı? En büyük başarısı «parça bohçası» gazeller yerine bir konunun bütünlüğünde kavnaşan sağlam ve tutarb beyitler bileşimini sağlaması değil mi? Ama çene de yaslandığı uDivan şıirinin dünya görünutulmamış bir estetik. büsbüşünden. eski toplumun düşüntün yitirilmemis divan şiiri bece dünyasına göre kurulmuş genisi yürürlükteyrfi o zamanmazmunlar sısteminden. üç dilar. Eser. okuyucusunu buldu, gıntılar kurmak», «gelenekten lin imkânlanyla uygulanan beyankılanıp yayıldı bir süre. yararlanmak», «klâsik şiirimilâgat kurallarından, ümmet çaSayın Kemal Tahir, Divan eze dönmek», «tarihimizi ytniğının değerler inar.ışını yansıdebiyatımn Acem Arap takden degerlendirmek» çizgisintan ilkelerinrfen, kaynak edinlîdi olduğu konusunda birlesen de birleştirmiş oluyor. Ama badiği dinsel hikâyelerle Fars miyargıyı da. halktan ayn düş tologyasından, teokratik mona göre çoğu, eski şiirimizin müş bir yüksek zümre sanatı asıl üstünlüğüne varışını sağnarşi karakterindekı devlete dive nitelenisini de «haksız kölayan geleneksel edebiyatçıhk" bağlanan gerçeksi/ ülkücülütülemeler» sayıyor. Ama bu ğünden. . hangi ölümsüz değerdisiplinine yönelmefcten kaçınböyle. Osmanlı sarayı bir arismakta o*evam ediyorlar. leri çıkarabiliriz? Belki en üstokrat kuruluş olmayabilir atün güzelliği küçük bir beyitin Aslında Batılılaşma yolundama kültürce, dilce, zevkçe halközdeyiş yoğunluğunda istif etki Tanzimat şiirinin divan edetan koptuğu; kendi dılini unume dıkkatiyle. geleneksel nabiyatı disiplininden vazgeçmetup Farsça yazacak kadar topzım şekillerinin alışkan sesmden yeni bir özün sesini bullumdan ayn düştüğü en büyük den.. bazı yararlar çıkarılabilir. ması temenni edilebılirdi. O Yeterli mi? hava içinde yetişmiş. dil ve bi gerçek. Altı yüz ytlhk Divan edebiyatmın en güzel ve seççim zorluklarını yenebilecek Bir de şu var, en önetnlisi. kin beyitlerinl seçsek bile bir yolda egitilmiş, o dönemde hâÇok kurallaşmış biçim zorlukYunus Emte Divanı toplamma lâ öğretilebilmekte olan eski larını venme noktasından işe erisemiyeceğiz. On üçüncü yüzşiirin köküno*en kopmamışlargirişen divan şaıri, bunları yenyıldan başlayarak yolundan sadı. Ne var ki, toplumsal amaçme çabası içinde çoğunlukla pan bu kopukluğun eiderilmelara adanan ilk gazeteci kuşağı asıl şiiri, söylemek ıstediği riuysi nasü mümkün olabilir? bile. «Hürriyet Kasideleri» yazgu ve düşiinceyi. ileteceği coşmaya başliyınca klâsik kuralBana göre Divan şiirini olduku ve etkiyi. içtenliği ve tabıiları yıkmadan yeni bir şey ya öu gibi degerlendirmek başka liği yitirir, gözden kaçırır. Gepamıyacağını anlamıs olmalışey: tarihimize yeni emeklerle leneğin sıkı yasakları. uştaladır. Getirmek ıstedıkleri veni yönelerek ovtdan gümimüz için rın önceki eserleri, nazım şetoplumsal ülküler, gazellere, jjerekli yorumları çıksrmaya killeriyle belirlenen konu darmurabbalara, kasidelere sığçalısmak başka. Çünkü : lığı. mazmun sistemınin zorunmamakta direndi; «Makber» ]u kıldığı çağrışım olanakları, Divan şiirinin en büyük yadeneyi de öyle. Alabildiğine inhepsinden önemlisi ölçü uyak nılgısı dilindedir. Tanpınar şöy rauf mutluay ı titızliklerı divan şairini çok dar bir alanda hapsolmaya götürur. Ne var ki yazılı bir edebiyat için bu zorluklar. sanatçıyı daha ince bir duygu dünyasına, sıkı bir disiplinin güç beğenir sanat üstünlüklerine. engellerin yenildiği yerlerde de erişilmesi güç şiir yüksekliklerine götürebilir. Çünkü sınırsız bir özgürlüğün, sanatçıya sa£ladığı giuel bagımsızlık yanısıra, aldatıcı tantezilere. kaprisler kolaylığına. yanlış rahathklara yönelttiği de bilir.en bir gerçektir. Şürleıine şimdi kaside, gazel riibai gibi adlar takan şairlerimiz bu biçimlerın geleneksel ku rallarmı umursamıyorlar Eski bir şekli değil onun adını kullanıyorlar sadece. Unuttukları nokta, divan sairlerinin en başarıhlannm. kendi çağlannın bütün kurallanna bütünüyle uyarak sağladıkları ustalığa dayanışlarıdır; onlar o olgunluğa ancah sayısız güçlüğü yendikten sonra ulaşabildiler Güclüklerin yenilemediği noktalarda bu kural lardan vazgeçivermek. bu dönüşdeki anlamı küçümsetmeı mi? Bir de ş.u var: Uzun süredir divan şiiri öğretilememektedir. Dil. vezin, nazım şekli. mazmun lar. söz ve anlam sanatları, tasavvuf ve kıssalar gibi bilgi parçaları bütünüyle öğrencilere kazandırılamadığı için yeni kuşak d' .an şiirinden tad alamıyor Ubii Okursuz bir şiirdir artık; kamuoyu yoktur onun. «Mazimizi dirilten bir sanat. tarihimizi her lâhza hayâl ettiren bir güç olmadığı için. O halde eskiy le köprüler nasıl kurulacak? Ulkesel Türk resminin Yeniden doğuşu,, A slında ülkesel sanat kavramı «on yıllarda bütün sanat kollannı ilgilendirmekte ve enineboyuna tartışılması yapılmaktadır; ve bütün inkârcı çıkışlara. ters yoldaki savlara rağmen ülkesel sanatın varlığı bir kere daha kesinlikle ortaya çıkmış ve yaygın bir kanı haline gelmiştir. Aynı toprakta yaşayan, aynı dili konuşan, aynı dine bağlı bulunan, aynı ekonomik koşullara sahip olan insanların, bölgesel ufaktefek ayrıhkları olsa bile, duygu ve düşünce birliğinin, kamu karakterinin ülkesel bir kültür doğuracağını kabullenmemek «beyin körlüğünden» başka bir şey değildir. Bir toplumun ana karakterinin bir yönü uygarhksa, diğer yönü geleneklerdir; ve politikasını da, yaşam düzenini de, sanatlarını da bunlara dayandırdığı ölçüde başarı sağlar. Bu, dünü sürdürme, ölüyü diriltme, «statik» kalma, eskiye bilinçsizce bağlı kahp yeniüklere sırt çevirme anlamına gelmez. Bu, çağa uyma, yeni ve devrimci atılımlara geçme alanında temelinde Türk kültürünün yatmakta olduğu «inşa» lara yönelme, «Evropa» naarkalı konfeksiyonculuğa kapımızı kapama demektir. Türk kültürünün kollarından biri olan resim sanatı, kendi koşulları, özellikleri içinde taa,, Göktürklercten, Uygurlardan başlayıp XIX. yüzyıla kadar doğal bir oluşum içinde gelişmiştir. Biraz önce sözünü ettiğimiz yüzyılda ise bu sanatın Osmanlı Devletinin diğer kurumlarında olduğu gibi ülkesel nıteliğinden uzaklaşma, yozlaşma, yabancılaşma dönemine girdiğini gözlemekteyiz. Bunun açık tarihî nedeni, ekonomisinin, siyasetinin, askerî gücünün yıkılmağa yüztutmuş olması sonucu Osmanlı yöneticilerin kurtuluşu yabancı ülkelerin yardımına elaçmasında aramak gerekir. İşte Türk resminin kaderinin altüst olduğu tarih de bu uğursuz günlere rastlar. Batası Batıya sığınma bari bilinçli olsaydı hadi neyse.. Üstüne üstlük o toplumların geçirdiği tarihsel. toplumsal, ekonomik ve kültürel değişikbklerin, neden sonuç ilişkilerinin bilincine varmadan üstünkörü doğacı anlayışı getirmeye özenirken, ayaklanan empresyonizmin ve onu izliyecek olan soyut akımların kıpırdanışlarının farkmda değülerdi; ve Batı sanatının, Doğu nakış sanatına gözdiktiğı bir dönemin içinde yaşadıklarını da algılayamıyorlardı.. Tanzimattan önce yani XVIII. yüzyıhn sonlarma doğru Türk resminde kendiliğinden oluşan üç buutlu resmin öncüleri sayılan ve primitiüer ya da naüler denen ressamlar vardı. Bunlar kökle, özle ilişkilerini kesmeden minyatür tekniğini de aşarak o*eğişik yeni anlayışlara doğru gelıştiriyorlardı sanatlarını. Hem de doğal bir gelişmeydi bu.. Kimlerdi bu has sanatçılar? Bellibaşhlarının adlarmı sıralayahm: Salih Molla Aşki, Fahri Mustafa Kaptan. Ahmet Bedri ve Hüseyin Giritli.. Birkaçının resmi Istanbul' daki Devlet Müzesindedir. Ülkesel duyarlığa ve anlayışa uygun ve kendilerinden öncekilere göre değişik tactda resim yapan bu ressamlar konumuz açısından «öncülerdir» dememiz için yeterli kanıtlar vardır. Bir ülkenin, bir diğer ülk» resmini etkilemesi eğer tinse!. ekonomik, sosyal ve diğer bağıntılar yoksa söz konusu olamaz. Aksi yolda bir örnek göstenlemez. «Var» deneceklerın dıbi biraz kazınırsa mutlaka bır bağıntı buiunur. Nitekim Paşaların. Osman Hamdi'lerın getirdikleri «Avrupa yosmaları» tutunamamış, Akademi çevresini, parmakla sayılacak bir azınhğı aşıp halka yöneltılemeçüde bir etkilenme olmamıştır. Dünyanın öbür ucunda olmasına rağmen Meksıka resmi, Fransız resminden, Holânda resminden bize daha yakındır; bunun nedeni sosyal koşullardaki benzerliklerdir. Şu kesinlikle ortaya çıkıyor ki, geri kalmış bir ülkenin resim sanatına, uygarlıkta ilerlemiş, endüstriyel devrimlerinl oluşturmuş, makinalaşmış, ayrı bir dünya görüşü edinmiş bir ülkenin ithal maiı resim sanatının olumlu yoldan etkide bulunması olanağı yoktur. Deneyler de bunu açıklıkla göstermiştir. Bazı yazarlarm 20 nci yüzyıl resim sanatında artık ülkesellik diye bir kavramdan sözedilemiyeceği ve çağın getirdiği sanata ortak çıkmakla ileri anlayışta bir resmin kurulabileceği yolundaki savunmaları, tutarsız bir mantık oyunundan, yabancılara kapılanma isteğinden, hazıra konma alışkanlığından ileri gicTemez. (Abidin Dino ile yaptığımız bir konuşmada, Dino, ülkelerarası aşılanmanm sakm» cah olamıyacağından, olumlu örnekler bulunduğundan hattâ yarar doğacağından sözetmişti. miştir. Sonraki kuşaklar da önBu düşünceye soyut ve kuramcekilerin bir devamından ibasal anlamda katılmak gerekirse ret olduğu için ne Türk resim de bugünün koşulları içinde sanatınıo kendine özgü bir «üsTürk resim sanatı diye bir varlübu» ya da bir akımı doğabümiş, ne de çağımızda bir guç, lığın aslı astarı olmadığına göre aşının geçersizliği ortao*abir değer kazanabümiştir. dır. önce var olalım aşı soruOysa Türk minyatürünün, nunu sonra düşünürüz.) tran minyatürü ile karşılıklı etkilenmesi, yazı sanatmda Diğer yandan Batıcı baylar, Türklerle Arapların karşılıklı geçerli sandıkları salt kişilik alışverişleri, Orta Asya Türkkurma ile bu sorunun çözümleleriyle Hintlilerin sanatlan aneceğini ileri sürmektedirler. rasındaki özdeşlikleri, toplumBu çıkmaz bir sokaktır. Örnesal yapıd'a, kültürde bir bölüm jin Amerika'daki opart akımıortaklıklarm varlığı sonucudur. nın kuyruğuna takıhp başarıh Ama burnumuzun dibindeki kişilikler kurulsa bile bu bizim Bizans resmiyle Osmanlı resim toplumumuzu etkiler mi? Daha sanatı arasında öyle büyük ölönceki örnekler olumlu bir so Çisenti, yaz yağmuru üzerine kurulan çeşitlemelerin oluşturduğu bir «karşıthklar» şiiri. Şiir bir yağmur görüntüsüyle başlıyor, soğuk haziran, yaz sesi kış sesîeri, ikindi akşam yatsı, ot gül. yağmur kar karşıtlıklan ile sürerek yağmurla özdeşleşen gecenin güpegündüz yağmasıyla bitiyor. Şiirin bu dış mimari=i altmda yatan gerçeklik ise karşıkoyma, umutsuzluk, bekleyiş ve yalnızhk duygusu. Yapay bir mimarî, çelimsiz bir kelime kuyumculuğu gibi görünmesine karşm, Eloğlu'nun kendine özgü bir dil yaratma çabası bu şiirinde de göze çarpıyor. Fakat Eloğlu'nun «dile tasarrufu» şıirin okunmazlığını aşıyor, onu sevdirmeye yetiyor. NOKTA... NOKTA.. • VARLIK (Ağustos 1970 sayı 755) Emin özdemir, Atatürkçülüğe ve Onun ilkelerine karşı sürdürülen saldmlarm temelinde yatan özlemin Osmanhlık özlemi olduğunu belirterek, Osmanlılığı savunanları, özellikle Kemal Tahir'i eleştiriyor. • YENt EDEBİTAT (Ağustos 1970 Sayı 10) Ece Aytaan' la, son şiirleri üzerine bir konuşma var. Şiirinin kaynaklarını, okurla ilintisini, ikinci yeni ve eleştirmenler hakkındaki yargılarını kapsayor Ece Ayhan'ın. «Niçin Divan?» diye soruljınca «Çünkü Divan» diyor Turgut Uyar: «Sorunnzdaki asıl kasdı gerçi iyice anlamadım ama toplumsal sınıflara cöre sanat tnrleri oldagunn kabullensek bile, geçmişte bir mullu azınlık için kullanılan bir sanat türünün sırf bn yüzden bir daha knllanılmamasını düsünmek ve önermek, kültürün bütün insanlı|ın kalıtı oldağnna radsımak demektir. Zaten bir «divan» yapmakta asıl amacım, geçmişte bir mntlu azınlığın knllandığı aracı halk adına, halk yaranna kullanmaktı.. Klâsik birtakun kavramların yer ve anlam değiştirmesine niye şaşmah?.. Tanzimatla girdiğimiz büyük aldanış, şimdi bulnyor tepkisini bana göre...» (Yeni Dergi, 68, Mayıs 1970). Tarık Dursun'a göre Turgut Uyar «... Eskiye dogrn nzanan bir köprüyü geçmiştir; ya da o köprüden eskiye elini nzatmıs, eskiyi almıs ve günümüze çetirip çağdaşlastırmıstır» (Milliyet); Şiirinde de şöyle der Tur gut Uyar: «Bitmeı bir uzun hava sannsı verdiler bana O eski havayı aldım, gönlümce tazeledim» (Bomboş Bir Sayfaya Fahriye). Behçet Necatigil daha kesin konuşuyor şimdi: «.. Orhan Veli kuşafı şüri gündelik havatın gürültüsünde ayağa düşürdü.. Banal nüktelerle şiir yazılacagi sanısı nran bir süre genç sair iahir aksoy I Divan şiirinden kim yararlanjç verdi mi. yok«a resim sanacak? Tabiî yalnızca şairler. natı ile toplumun arasındaki Eğer eski metinleri okumaya ve inceliklerini ögrenmeye yöneuçurumu «labıldiğıne gemşletlirlerse şiir tekniklerinin içıne tı mi? Böylesme denenecek yöntem Türk resminin çok uza bazı kelime imkânları. söz sanatlan. söyleyiş ustalıkları. anğında kalır. yabancı düşer ve latım incelikleri, etki yoğunluk hiçbir katkısı da olamaz. Gideları, biçim özellikleri katacaklar. rek sağlam ve «karakteristik» Taklit etmek istemiyecekler takişilikler kurma umucfunu da bii: ömek alacaklar. Değiştirip silip süpürür ve bizi kopyacı kotaracaklar Son yıllarda iyidurumuna dönüştürür. Bunun ce imaj bolluğuna, uzak çağrışım bir başka kanıtı da Batılı dülara yönelen şiirlerini belki de şünürlerin dikkatlerini çeken daha soyutlayacaklar. Ne olaresimlerin, kendi kaynaklarıcak? Bü?bütün okursuz kalacak mızı bir dayanak noktası alan lar. Şimdi iyice hafiflemiş olan öz ve biçim açısından Türk duşiirokur ilişkisi büsbütün koyarhğını yansıtan yapıtlardır: çünkü değişik plâstik bir tad pacak. bitecek. Divaıı şairinin, kendinden önceki ustaların eğisunmaktadır. timinden geçen okurlara sunduğu icin yarattığı küçük sanat aKuşkusuz özünü yitirmiş Azmlığı da olmayacak. Büsbütün kademizmin kof klâsizminden yalnız kalacaklar. yana olanlar, oyunsal yabancı akımların sırnaşık bunalım seEski dünyada bir «divan», bürüvencileri, ulusal duygu sötün bir ömürlük şiîr uğraşınm mürücüleri, Türklerin resmini sonucu, sonsuz bir sanatçılık sıeibette gerçekleştiremez. navının toplamı ve son sözü olur Ama Türk kültürüne, kendi du. Bana göre divan şiirinden öz kaynaklanmıza yani hat, ahnabüecek en iyi yarar; şiiri tezhip, nakış, mevlevî, bektaşi, en son ses yapan bütün titizlikdinî ve halk resimlerine (Batı lerle çabaların, çalışmalarla dik olduğu gibi Doğu kopyacılığıkatlerin, hesaplarla kollayışlanın da trtesinde) çıkış noktası rın, araj'işlarla inanışların doğolarak yaslandınlacak bir ıe rultugunda yoğunlasan sabır ve sim anlayışma ve değişik bir emektir. Işledikleri öz, yendiküsluba varmakla, resmımizi leri kurallann guçlüeii oranmda günümüz toplumsal yasantımıince ve yoğundur. Nicedir büzın gerçckleri ve doruk noktatün nazım ögelerini gereksiz en ları ile kaynaştırmak, Anadolu geller sayma alışkanlığından kur insanının heyecan dalgalanmatulamayan şairlerimizin, bu çok ları ve Türk toplumsal devrimcepheli zorlukları yenmeye yönel lerine oturtmak, «zadegân» sıdiğine Vıiç bir işaret yok henüz. nıfının «temaşa» zevkine göre Başarılarını göreeeldiğimiz şair değil, halkın yüreğiyle. gönlerin beğeniien kitapları da. dilüyle, duygularıyla ilişki kurvan şiirinden yararlandıkları mak olanaklannı yaratmakla için değil. kendilerine özel sesi bir «TENİDEN DOĞUŞ» eyleve yonımu çağdaş güzellik ölçümine girilebilir. İşte bu yolrfan leriyle verişlerinden doğuyor. varılacak değişik bir resim tüBu noktada yanılmak. şiirimizi rüdür ki, evrensel nitelik, ulusyeni kurtulmaya başladığı dil lararası değer kazanma olanave deyiş çıkmazlarına yeniden ğını yaratabilir. götürmek olacaktu. Moskova'dâ 65 bin. Kiyefte 25 bin basılıp kısa zamanda tük.enen Turk romanmm yeniden gözden geçirilmiş 2. Baskısı Bütün Dünya Listelerinde BİR NUMARALI kitap: Filmi gişe rekorlannı kıran roman Her evde bulunması gereken kitap: Har.izli Tonrak "BABA,, Mektepli Bir Çocuk Bekliyorum Laurence ri.«n. ır T>»».< E YAYINLARI Ankara Cad. 13/2 Posta Kutusu 12 Telefon: 26 81 42 e yayınlan
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear