26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHÎFE DÖRT 5 Temmui! 1970 CÜMHURtTET balayına çıktı bu delikanlı. «Harry» yi kullandıkça zevk duyuyordu. Kendısıne güvenıyor du. Kalası cın gibl çalışıyordu. Cinsel gücü de artryordu üstelik. «Harry» de aradığını bulmuştu. lyi anlaşıyordu omaüa, Bir süre geçtikten sonra kendistode blr bitkmlik, uykusuzluk, iştahsızlık duymaya başladı. Ailesinden, arkadaşlanndan uzaklaşır, içine kapanır oldu. Hıç alışık olmadığı halde, olur olmaz saatlerde koyu siyah göz luk kullanmaya başladı. New York şehrinde her gün ortalama uç kışı ölüyor ENÇ ADAM, kitaplıktan hışımla birkaç kalın kıtabı yera fırlattı. Elleri titriyor, ayaklannın üzerinde duraınıyor du. Panik içindeki genç, kitapların arcunda aradığını bulama yınca birkaç kitap daha fırlattı yere. Sonuçta aradığmı bulmuştu. Kendisine güç verecek hazinesi oradaydı... Kirll bir ispirto ocağı, bir kaşık, bir gazoz kapagı, blr enJektör ve içinde beyaz toz dolu bir kaç kapsuldü aradığı... Belinden kemerini telâşla çıkarırken, olandan bitenden, yaptığmdan haberı yok gibiydi. GoraJeğinin sol kolunu iyice sıvarken yüzündeki terler boncuk boncuktu. Masanın yanına oturdu. Beyaz toz dolu paketler Ozgen ACAR törün iğnesinl daldırdı. Alnından kaşığa düşen bir damla te re de aldırmadı. Eriyiği enjektöre çekti. Yeniden bir şeyler aramaya koyuldu. Pantalon kemerıni aradığını farketmedi bile. Eline çarpan bir deri parçasını içgüdüyle aidı. Bununla sol kolunun dirsekten yukansım bağladı. Sıktı. Sıktı... fif canlanıyordu. Aradan birkaç dakika geçmışti ki bir cinsel arzu uyandı içinde. Nedense çok çabuk kayboldu bu istek. Masanın üzerindekileri, kıtaplığa taşıdı. Yere attığı kitapları yerine yer lestirdı. • BALAYI BİTÎNCE 6 • TATMİNSİZLİKLER ANKl günlerdir uyumamıs gibiydi. Yemek yiyemiyordu. Bu işe esrardan başlamıştı. Ülkesinde, yani New York'ta esrara «marOnıana» dıyorlardı. Üniversite öğrencisiyken, marihuana sarılmış sigarayı, önceleri «kendini bu». mak» için, «bunalnndan kurtulmak» için kullanıyordu. «Teksas Çayı» dedikleri bu esrar sonralan yetersiz geliyordu. Bundan sonra bir süre «Miss Emma» nın mUşterisi olmustu. (1). Miss Emma da uzun süre delikanlıyı tatnün edememisti. Günün birinde «Harry» ile tanıştı (2i. «Harry» ıle i>1 bir • BEYIN CANLANIYORDU den birüü çıkardı. Gazoz kapagımn içine boşalttı. Tozu kapakta ikiye ayırdı. Kaşıkla bunun yansını aldı. Sulandırdı. Kibriti yakacak gücü zor buldu o anda. İspirto ocagı hafif tıslamalarla mavi, yeşil, kırmızı kanşımı bir renkle alevlendi. Kaşığı içindekiyle birlikte alevin üzerine tuttu ve kaynattı. Enjektorü sterüize etmek için kaynafanayı dahi gereksinmedi. Kaşığın içindeki eriyiğe enjekOLGCN derisinin altındaki mavi mor renkli kalın bir daman yine içgüdüsüyle seç ti. Enjektörün ignesi. sağ eline komuta ettl. El biraz havalandı ve damardaki hedefini buldu. Kitaphğın ardındaki toz. sıvı olarak kanında iler liyordu. Genç adam kendisinde blrden blre bir hafifleme duydu. Artık, sağ eli enjektörün ignesine komuta edeblliyordu. Adam ferahlamıştı. Ko muta merkezı beyni hafıf ha S S ÜNÜN BİRtNDE «Harry» ile olan dostluğunu kesmeye karar verdi bu genç Amerikalı. Fakat, «Harry» bir kere ona kancayı takmıştı. BırakmıyOTdu gencin sol kol damannı... Balayı devresi bitmişti delikanlımn Harry ile. Aynltnak istedi. Bir gün direndî. «Oğl»n» ın yanına yaklaşmak istemedi (3). Delikanh, oğlan ile ilişkisini koparmak için sabrediyordu. Üstelik «ekmek» siz de kalmıştı (4). Harry ile dostluğunu kesraek için iyi bir gerekçeydi ekmeksizlik. Düşündükçe «oğlansever» lerin âkıbeti geliyordu aklına (5). Ekmeksizlik, bir kız arkadasını, fahişe yapmıştı. Bir sır.ıf arkadaçı da «torbaeı» olmuştu (6). Yant bazan «Miss Emma» yı, bazan da «oğtAn» ı satıyordu. Böylece hem kendl ekmeğini çıkarıyor, hem de oğlanı kullanma olanağını buluyordu. 6 KOLUNU, pantolon kemcriyle sıktıktan sonra damannı şlşiren, sağ Uinde tuttuğu içi keyif verici zehirle dola enjektörün iğnesini bu d&mara sokarak içindeki morfinini kanına zerkediyor Blras sonra pempe rüyalara dalacaktır... Fakat zehirin tesiri bir sürenin sonunda geçecek, genç adam tekrar enjektöre sanlacaktır... Bilmiyordu, çünkü paketteki ero inin saflık derecesini.. Şimdiye kadar tedbirli davranmış, her pa keti iki ayrı krizde damarlanna akıtmıştı. Bu kez, kararını vermiş, bir paketi bir «atım»da kullanacaktı. Öteki paket, bulunsundu, belki günün birinde «ek meksiz» kalan zavallı bir kız arkadaşını •torbacı»nın elinden kur Urabilirdi!.. O ana kadar vücudu yarım kap süUuk eroine alışmıştı. Bu kez madem ki sondu. Tam kursunu kullanacaktı. <Kur;nn»u bu kez gazoz kapağına boşaltmadı, doğrudan doğruya kaşıga koydu. Su landırdı. Isıttı. Kemerini çıkardı. Kolunu sıktı. Iğneyi damara sapladı. Beyaz tozlu sıvı damarda kan tarafından emildi. Arada birkaç dakika geçtigi halde nedense haııflememişti bu kez. Ferahlayamamıştı. Nefes alamıyordu. Tıkanmıştı. Sinir slstemıne komuta edemlyordu. Bofazındaki gıcığı temizlemeye uğraştıkça, gıcık cığerlerine doğru kayryordu. Silkinmek istedi, silkinemedi.. Ayağa kalkmak istedi, kalkamadı.. Gözlerini açrnak istedi, açamadı... Tıpkı, New York'ta günde 3 kişi gıbi o da gözlerini blr daha açamadı. Istatıstıklere karış:rken cesedi gören uzmanlar ölumün «dinamit» ten üen geldığıni rapora kaydettüer. Işte, A.B.D. Cumhurbaşkam Rıchard Nncon göreve gelır gelmez, «AFYON DOSYASI»nı bu nedenle açıyor ve bu gencın ya da A.B.D. de her gün bu sekilde ölen 5 gencin sadece New York'ta üç kışi kaatüi olarak Türk köylüsünü görüyordu. «AFYON Nıxon'un açtığı DOSYASI.ru bız de yarından ıtıbaren açıyoruz .. (1) Miss Emma: Morfin'in argosu, (2) Harry: Eroin'in areosu, (3) Oglan: Eroin'in argosu, (4) Ekmek: Para'nm argosu, (5) Oğlaneever: Eroinman'ın argosu, (6) Torbaeı: Eroini perakende olarak satanın argosu, (7) Fabrika: Eroin kullanmaya öıgü araçlann argosu, (8) Kursun: Eroin paketinin, kapsöinnün argosu. • KIZCAĞIZIN ANISI NSITORDU bir keresinde ekmeksiz kalan bir kız arkadaşının başma geienleri. Kızcağız, torbacıdan Harry istemiçti ödünç olarak. Bu istek karsısında torbaeı alay ediyordu : « Harrv, sn dnvarın iistünit. Çık ve al » Kız, ıki metreye yakın yukseklıkteki bahçe d\ıvarına çıkmıç, fakat eli bo? inmişti. Torb»c», elindeki ilgisiz bir paketi bir agaca fırlatmış, paket yapraklarm arasmda kalmıştı. Kız, bu kez ağaca da tırmanmış, bunlar da asağıdan onu kahkahalarla dıkizlemişlerdi. Islık da çalmışlardı. Kız, küçük pakette topraktan başka bir şey bulamamıştı. Titriyordu zangır zangır. Terliyordu Sauna'da imisçesine. Avaklarının üzerinde zor duruyordu. Torbaeı o anda «Sldür» emrini verseydi, öldürmeye de hazırdı. Fakat. torbaeı başka bir emir vermlsti : « Ben dahil. bnradakl br? kisi ile yataeaksın » Kız, verilen emri verine getirmişti bilinçsizce. Fakat, torbacı yine de vermemişti «Harry» sini kızcağıza. Kahkahalarla da gülmüşlerdi kendilerini tatmin ettikten sonra. Mallcoçoğl konu veresim: AYHAN BAŞOĞLU CEMSULTAH A YARIN : NİXON, TÜRKİYE'YE AFYON SAVASI İLÂN EDtYOR .. DlM Dlı ••••• •••• 26 mnınıınMN» olayın başlangıcı 1 MU1AFFER BUYRUKÇU | ıJ • «CANIM N»OLACAK?» NLEYE tNLEYE eve koşmuş tu kızcağız. O akşam kız arkadaşını komşuları evde asüı bulmuşlardı. Bu olayı ansıdı genç New York lu. İçinde bir ürperme doldu. lrkildi. Temiz havaya çıkmaktan korktu. Uyumak için kıvrüdı. Ki taplığm arkasındaki «fabrika»sını dört saat önce çalıstırnuşU. (7) Hafiften bir özlem duydu. Aldırmamak istedi. Elinde değildi. Hiç bir özleme benzemiyordu bu. Harry ile tanıjtığı günü hatirladı: Canım, n'olacak? Elbette bı rakırun. Irademe sahip olduktan sonra...» demijti kendi kendine. •Teksas çayını içmeye böyle başladığmı, •Miss Emma» üe ancak bu şartla tanışüğını düşündü. Ani bir paniğe kapüdı. Gözle rinin akı parlaklaşmaya, büyüme ye baçladı. Gözlennı o\"uşturdu. Özlem, korkunçtu. Amansızdı. Durulacak gibi değildi önünde... Aradan henüz 10 saat ya geçmişti ya geçmemisti küçük «fabrtka»sını çalıştırdığmdan bu yana... İ Zil çaldı. Kâğıtlan katlayıp hızla cebine soktu, idare müdürünun odasuıa girdl. <Şu cüzdanla, şu çantayı al, ts Bankasına götür, yatır» dedi İdare Müdürü. Para destelerini çıkanp gösterdl, «Tam onbes bin lira var burda. Dikkaüi ol, çaldırma. Sonra ken dini satsan ödeyemezsin.» «Siz merak etmeyin» dedi Doğan, çantayı aldı. «Çabuk ol, paydos olmadan yetişS Fırladı. Ve Bankaya kadar koşa kosa gittl. Soluk soluga frirdi ve soluğunun düzelmesi için on dakka bekledi. İşlem yapılırken müsvetteyl cebindcn çıkardı, okudu, gözlerini tavana dikerek gülümsedl. ın Ce\det be>in babasıyla birlikte gcldiğini gören Ooğan'm yüreği hop etti ve acısuu duyduğu bir kor ku bütün vıicudunu kapladı. Bu adamın kendlsinl görmese. sadece sesini bile duysa o korku dalga dalga içini sanyor, sesi duynlmaı olunca haflfliyor, sesiııi duymazdan önceki durnmuna dönüyordu. Matbaada çekindiğini, görmek istemediği tek »damdı. Düzenli olan her seyde ne yapar yapar bir eksiklik bulur ve o için sornmlnsunu, matbaayı ayağa kaldıran cırlak bir sesle Te en afır sözcüklerle suçlar, yerin dibine batmrdı. Gazeteleri düzeltti, istanpayı, damgayı ve zamk sişesini cahuk çabuk çekmeceye koydu, baiiyla selâm verdi. Cevdet bey, selâmına karîilık vennedi, gözlerini çevrede dolaştırdı ve ayak yolunun kapısmın açık olduğunu, rausluğun dogru • dürüst kapatılmadığını, lâvaboya surekli su damladığmı görfince kaşlan çatıldı, başını ağir agır çevirdi, «Niye bn kapı açık?. dedi. Doğan. içinden «Yaııdık.» diye söylenerek kojtu, kapadı. «Musluğu sıkıştırdm mı? Hiç dikkat etmlyorsnn. Hâlâ vazifenin ne olduğunu öğrenemedin. «Kâ efendiye döndü, «Danlma ama çok akılsız bir I mil < oğlun var.» ••••••••••••••••••••••• DİŞİ BOND • DÖĞMELERÎN NEDENİ TİFFANY JONES OSAd k£MC TUP İAZIP ALIP Lr «Söyle söyle.. dedi Kâmll efendi, «Soyle su akıl »ıza.» ve Doğan'a bakarak başını salladı. dijlerhıi gıcırdartı. «Ekmek yemek Istersen önce dikkat edeceksin» dedi Cevdet bey ve merdivene yoneldi. «Ben ne çekerim ondan blr bilsenU Cevdet bey eiğim, bir bilseniz.» dedi Kâmil efendi, ofladı, «De. lirtecek beni. Allah onun yerine bana bir ta« verseydi daha i>iydi. Tövbe tövbe.. Bugün geberse bir kuzu keseeeğim!» Son basamağa kadar bep Doğan hakkında konujtular. İkisinin de arkasından nefretle bakan Doğan, o anda raerdivenin çokmesinl, asağıdaki taştığa düge. rek parçalanmalannı istedi ve bu isteğini yerine ge tirmesi için Tanrı'ya dua etti. Cevdet bey, yabancı biriydi, haklı haksız her îeyi söyleyebilirdi ama babası olacak adamm Cevdet beyi doğrularcasma konuşmasına ne demelivdi?» Akıllanır, kusunına bakmayin Cevdet bey> diyeceğine, «BuRÜn geberse bir kuzu keseceğim» diyordu. tşte bu sözlerle baba yına karsı duyduğu ve her gün biraz daha azalan say*ı kavbolup gitti. Daha önceki bağırıp çağırmalarmı, hiç guçu yokken azarlamalannı düsününra ondan kurtulmak, sesinin ulaşamıyacağı yerlere git mek isteğini duydu ve slmdiye dek başından geçen ve hepsinden de an, tiksinti, korku, nefret kalan olaylan karmakanşık bir blçimde hatırladı. Köyde, «Kuzunun kujTuğunu sen kestin!» suç lamasiyle cocuklar tam üç gün dövmüşlerdi. Sonunda dayanamayıp babasına anlattığmda, «Kesme seydin dövmezlerdl, bir bokluğun var ki döverler» karjılığını vermistl. Afyondayken palabıyıklı bir adam okul dönüşıi kolundan tutup sürüklemek iste mis ama arkadaşlannın bağırıp cağırmasından ürkerek bırakıp kaçmıştı. Korkudan ik) ay hasta yat mıştı. En rüneşli havalarda bile dışansını hep karanlık göriiyor. palabıyıklı adama benzer yüzlerce adamm kendisini beklediğinl sanıvordu. Gece yan Ian bağırarak nyanıyor, sabaha kadar ağlıyordu. Ba bası. onu ağlar görünce öfkeyle, «Deli bu. Kafası catlak. Götürüp tunarhaneye bırakalım» diyordu. (Arkan «ar) TIPKJ CÜCU OUJB &J~ El'MIM Nl ösSEEMECEâlM. 8U I îğne izlerini kapatmak, gizlemek için koluna yaptırdığı döğme lere baka kaldı. Asılı bulunan kız arkadaşının döğme yapüramadığı için neden uzun kollu elbıseler giydiğini o an anladı. Acı acı güldü. Dakikalar geçmek bilmiyordu. Her geçen dakikayla dUzensiz, dengesiz bir cesarete kapılıyordu. Bir an, korku, tepeden tırnağa kadar vücudunu yahyordu. Direncinin zayıfladığınj anladığı an ise silkiniyor, anla şılmaz bir cesaret, bir güç kazanıyorda Bu cesaretle uyumaya karar verdi. Saniyenin binde biri kadar bir zaman bile gözlerini kapayamıyordu artık. 57 Topuk sesleri, sağa sola ltilen sandalyeler, sıralar ve aralıksız bir mınltı. Mary Weaver'i görmelt için dönüp bakıyorum... Çoktan kaybobnuş. CÇÜNCÜ BÖLÜM Bulutlann ardından sıynlan güneş tavandaki camlardan süzülerek salonu aydınlatmıs durumda. Günün o saatindekl ışık zaviyesine göre benim bulunduğum tcraf daha da aydınlık... Güneşin ışıklan cilâh döşemeler Ustünde olduğu kadar Şerıf'e ve bana aynlan masalann verniğınde de kmlcımlı yansımalar yapıyor. Jüri üyelerinin oturduğu bölme ile Başsavcının masası gblgede... O tasımlar yan loş... Fletcher ve Hoover burun buruna vennişler konuşuyorlar da konuşuyorlar. tkisi de canlı ve hareketli. Hoover'in çenestae yakın blr yerde çizikler var. Sabahleyın traş olurken vüzünü kesrniş besbelli... Sinirlilik işareti... Âsabı enikonu gergin demek?... Fletcher'in masasmda gazete kftgıdına sanlrmş lnce uzun bir clsim dikkati çekiyor. Bunu farkeden sadece ben değilim her halde.. Jürl üyeleri de yerlerini aldıktan sonra ayni şeyi merakla süzmeye başlamışlardı. Saat tam dokuzda yargıç Anderson Blriyor. Kürsüsünün basamaklannı canlı ve çevik adımlarla çıkıyor. Sağ kolunun altına kocaman bir dosya sıkıştırmış. Otunıyor... Herkesin susmasını bekler bir tavır takınarak bakıslannı salonda dolastrrıyor. Şimdı sıra kâtipte. Yargıçtan aldığı lsarete uyarak mahkeme heyetinin noksansız olarak görev başında bulunduğu ve herkesin oturabilece. «ni bildiriyor. Böylece bana ait durustnanın lMncl günü de başlamış oluyor. Fletcher ve ben aynl anda ayağa kalkıyoruz: «tddia makamı hazır efendim...» «Müdafaa da hazır...» Bu kelimeleri hecelerken garlp blr olayın farkına vanyorum... Tuhaf sey... EUerim titrtvor. «Yüksek mahkemenin dün vardığı ön kararlara dayanarak iddia makamı Nathanael Liedenski'nin sorgusuna bıraktigı yerden devam etmek arzusunda.. » Doğrulmak ve ayağa kalkmak İçin kendimi bir kaç saniye zorlamatn gerekiyor. Adalelerim) kontrol altına alamıyonım blr türlü. Nlhayet ayaktayım... AradaM mesafeyl agiT adımlarla aşarak tanık koltuğuna oturuyorum... Bu. orurmaktan öyade yığılıp kalmak glbi WT sey. Bir sığınağa kavuşmuşçasma vücudümü bU • İSKELETLEBİN DANSI GARTH '93 AYLÂK MUSA //ECUABA BEWlM ERHALDE buna panik» deniyor, olmalıydı. Kemikleri birbirine vuruyordu «iskelet lerin dansundaki garip sesleri 15i tıyordu derinden. Kemiklerdeki surtüşme, kaslanna geçince önünde durulmaz bir acı kapladı tüm vücudunu. Inliyordu da. Birden bire kustu. Daha önceleri ishâlden şikâyetçiydi, ama bu ilk kez başına geliyordu. Sıcak bir ter bo şandı. Elleri ile ayaklarmı kıpırdatmak istedi, kıpırdatamadı. Hlerine ve ayaklarına komuta eden sinirlerine özgürlük tanıdı. El ve ayaklan, isteğinin dışında kendiliklerinden sallanmaya bajladı bu kez. Direnci, ancak oniki saatı doldurmuştu... Birden bire yeniden cesaretlendi. Bu ke2 «Harry»yi bırakamamıştı. Ama gelecek kez bırakacaktı Söz verdi kendi kendine. Mutlaka bırakscaktı. Bu kes «son» olacaktı. Bir daha •fabrikastnı çalıstırmayacaktı... H1 H. L. DUGAL Türkçesi: Adnan TAHİF YARINSIZ ADAM GÖZUM • tKİ ATIMLIK KURŞUN Tekrar kitaplığa saldırdı. Bu kez dâha bir istekle, daha dayanılmaz bir hırsla kitaplan fırlattı attı. Küçük, «fabrikası» emrini bekliyordu. Madem ki bu son ols caktı. «tkl atunlık kur«ım»u kal<S) Bugüne kadar küçük Fletcher yakiaşıyor. Onun adımlartnda dkasıtlı bir agırlık var. «Dün, sayın Jüri üyelerinin huzurunda yar tığınız açıklamalara ve verdiginiz tfadeye sorp bir nokta üzerinde ısrarla durmusrunuz. Kal' fomiya'yı terketmek ve Mis Weaver'le berab<=: New York'a gıtmek istediğinizi söylüyordu.nıi' değil mi?.. Hatıruyor musunuz?...» «Evet.» Biraz önceki heyecandan kurtulmamı ve ra hat bir nefes almamı sağlayan bir sual. O>rsa ben bambaska seyler bekliyordum Başsavcıdan Araba meselesine tekrardan dönecek, Mis Weavet'in Mercury'sl ile benim • Pine Woods'a na^ıl gitügiml tekrardan kurcalamaya başhyacak samyordum. Verdiğim ifadeye göre, sözde sevmlim ve nişanlım durumundaki Mary Weaver. oraya gelmek İçin kuzeninin arabasını kullanmıştı. Buna mukabfl o sabah ayni çevrede avlanan tanık Medleyin lfadesi gayet feesindl. O. sadece bir Mercury görmüştü . Bu Mercury've büıen fcinıse de Mary Weaver*dl. «Söz konusu seyahate neden ve ne vakit karar verdiğinizi de hatırhyor musıaıuz?.. * «Yirml yedl Ocak gecesi » «Diğer bir deylmle Mis Mary Weaver"i oturdupu aoartıman dairesinde ziyarete gittiginiz
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear