26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SATFA: ÎKf Cumhurîyet ESTANE kebabçının mangalı başına çöroelmif ısınmakta olan ufak tefek kadın, gözlerini benden ayırmıyor, yüışarak gülümsüyordu. AI15 verişi bitirip aynldiktan sonra koştu arkamdan, kibrit istedi. Sigara içmediğiıni söyleyince: Zaten» dedi. <Ne ısıtır, ne de yakarlar insanı senin gibileri. Saat, ne «ularda acaba?» Gece yarısı olduğunu söyler söylemez, bağırdı yapmacık bir şaşkınlık içinde: •Vay canma, biz kestaned amea ile Iâflarken, gece yansmı yapmiftz da haberimiz olmamıj be!. Aksaray'dakl bir tanıdığa geldimdi Üsküdar'dan. bularaadım kendlsini. Sürtük kan, kimbilir hangi. adamın koynundadır? Kontes gelmij, bulamamıj, umurunda mı onun?. Kontes, kont kansı, ya da kızı demekmis, öyle mi, kontes derlerde bana!.> Istanbul'un adımbaşı rastlanan kaldırun sürtüklerinden biriydi. Yajı, otuzdan fazla göstermiyordu, daha küçük de olabilirdi. Sırbnda yazlık bir kıyafet \*ardı.. Ayağına da bir kovboy pantalonu geçirmijti.. •Bu kıs kıyamette» diye göğüs geçirdi «Şu kılıkta ntanıyorum sokağa çıkmaya. Ne derler hanl tfnkaranın düjkünii, beyaz giyer lus günü) O terzi oiacak kerizin boynu altında kalsın, hâlâ dikmedi kışlık etek taTyönimü, vünlü mantomu. (Bu gün, yann) derken bnlduk kıs ortasını. Oysa blçümü aldığmdaı yazdı, herkes mayolarla dolajıyordu plâjlarda. Terzi milletl yalancı oluyor çok. Ay, ayyy! Ne kötü dönüyor basun, sakm kestane kebapçısmın mangalındaki kb'mür carprai} olmasıa beni?Elimi tutmuj, sıkıyordu, kaltakça bir anlamı olmalıydı davranışının, avucuna »inen kavruk kestane kokusunu duyuyordum: •Senin elin ne ncak be! Benimkiler yaz, kıj çivi keserler, bbyle. El defil, bnr dolabmdan çıkma kaap etl mübatekler sanki!> •Kanuzlıktan olabllir» dedim. «Evet« dedi. Doktor da öyle söyledi. Ama naturam saflanıdır, önemli hiç bir hastalık geçirmedim simdiye kadar..» «Bu havada nasıl fececeksiniı Üsküdar'a?» •Ne ijim var be orada?> «Üsküdar'da oturmuyor mnsunıu?> «Yoo, hiç bir yerde oturmuyorum.. •Otelde mi kalıyorsunuz?» •Otel mangiz ister hayatım. ben zllim, mangınm da yok zulada.. 5 Temmuz 1970 YARENÜK Ellf \ACt K Konteıs Yazan: Birden tum yalanlardan annmi| gibiydi, dudaklarında katı bir gülümseme. Omuzlarını kısmış, büsbütün küçulmüstü ufak tefek vücudu... Bir ekmeği yarıdan bölüjürcesine bekâr odamı onunla paylaşmak isteği dolduruvermişü içimi. Böyle bir isteği duymama önünden geçtiğüniz Lâieli finn Leydi Goiva ile İB zamanlar, gazetemizin betinci lahifesinin basında tek sütun üzerine «Köşe peneeresinden» başhğı altmda tarihl yazılar yazan bir üstadımız vardı: Rahmetli M. Turhan Tan. Bugun onun hâtırasım yâdederek fıkralanndan birinden bir özetleme yapacağım: Üstat bu yazısında Leydi Godiva'yı anlatıyor. Onbirincı asırda Leofricin adında bir îngiliz, Chester Kontu tıfatt İle Coventery'de otururdu. Zalim bir adam*. Gunün Mustafa NİYAZİ duklarını, ölü mü, sağ raı olduklannı bilmiyorum.» «Neden?» «Dargınız, daha dogrusu ablam darıldı. Kocası bana başka gözle bakıyor diye kıskandı..» O ııman trikotajds çalışırdık ablamla. Haftalıfımın eniştem olaeak namnssnznn toslar dık eline. Kendisi Çemberli • Mumca Menol tkinei Mahmut îamımndı yaşamıs kadın şairlerimizden meşhur bir Fitnat hanıra vardır. «Bilmedin ıevki visalin çckj meyince firkatin. Olmayınea hssta k»drin bilmeı ftdem «ihhatinj» Mısralannı yazan bu Fıtnat hanımın Saehrazam meşhur Bagıp Paşa ile de lâtifeleri çoktur. Şeyhulislâm Esat efendinin kızı ve Şeyhulislâm Mehmet Şerif efendinin de kızkardeşi olmajına rağmen hayli çapkm bir kadındır. Günün birinde Mısır çarsııında bir mumcu dükkinında çırak, henüz bıyıkları bile terlememis Mehmet'e âsık olur. Kadın gelip, gidip dükkânın etrafında pervane olur. Işi çakanlar çocuğa su mısraı öğretirler ve geldiğinde Fıtnat hanıma karşı söyletirler: «Rflyi lemime dikkatle bakmı yanarsın . » Çair. derhal, irticalen şu cevabı yapıştırır: «Hsttm gellcek sen de beni ranmls ararsın.» Burada (şem1) mum, ruy (yüz), (hat) kelimesinln de (tuy. sakal) anlamına geldiğiTii söylemezsek yenl nesil bu lıkradan pek bir şey anlamaz. birinde aklına estniş, çok ağır vergiler koymu», karısı Leydi Godiva, halkı bu vergiden kurtannak arzusu ile kocasma ricada bulunmus... Erkek bu ricayı şayet karm bir ata binerek şehri çınlçıplak dolaşırsa kabul edeceğini söylemiş. Tahminlerin hilâiına da kadın bunu kabullenmiş ve bir at üzerinde çınlçıplak şehri vergimıs, halk da bu luretle dolasden kurtulmuş. *** Şark tarihinde de buna benzer bir vaka vardır. Halife Harun El Reşid, bir gece sarhoş ken karısı Zübeyde ile satranç oynuyormus. Yenilenin, yenenin her isteğini yerine getirmesi şart kosulmus. Oyun sonunda Zübeyde yenilince kocası kadını çınlçıplak sarayı dolasmağa zorlamış. Kadın aglayarak çarnaçar emri yerine getirmiş. Fakat bir baska akşam kocasıru yenince, halifenin sarayın en çirkin kadını olan ahçı Müracil ile bir gece koyun koyuna yatmasını istemiş ve iste Me'mun bu kadından doğmuş. Malumdur ki, bu Me'mun yir mi yıl sonra babasının kendi yerine halife yapmak istediği, Zübeyde'den doğan El Emin'i öldürmüştür. Hâlâ avucumda duran eli buz gibiydı, titriyordu. Geceyi bizim evde geçirmesi için kap kara gözlerinde av yakalamış vahşi hayvan sevinci, yüzünd'e de çocuksu bir gülümseyiş. Yanyana ikl düsman, iki yabancı, iki sevgili gibi hiç konuşmadan geldik eve. Kontes, kesekâğıdından çıkardığı kestaneleri yerken duvarlara asılı yağlı boya resimlerimi incelemeye koyuldu: «Sen ne malmışsın meğer?... Çıplak karı resimJeriyle doldurmussun ber yanı. Bnnlara baka baka keyif mi çatıyorsun?» «Ben ressamım.» «Fotoğrafçı mı yani?» «Yağlı boya ressamıyım.» «Hepsini sen mi yaptın yani hunların?» «Evet!> «Nasıl yaptın?> «Canlı modellerfc..» •nz!.. » (Âesim: A. ARAD) larından taze ekmek kokusu da etki yapmıs olabilirdi. Taze ekmek kokusu, insana, açlık, bir ev, bir kadın ve benzeri seyler düşündürür. Bir eve girmiş, fırından aldığım taze ekmeği beni kapıda karşılayan bir kadına ver mış gibi oldum: «tstanbul'da kimseniı yok mu?> •Evli bir ablam oiacak. Eyiipsultan'da kirada otururduk beraber eskiden. Shndi nerde oturtas'dakl Çatalhan'da knndnraeı kalfasıydı, sarhos mu sar hoştu. Bizim haftalıkları Tavukpazanndaki meyhanelerde içki parası yapardı. tki kardes aç yattıgımız geceler çok olmuştnr. Ablam beni evden kovduktan sonra biri ile otnrdum, gebe kaldım. iki keı kürtaj oldum. Oturduğum adam denizeiydi, bir sabah sefere diye çıktı evden, gidis o gidis. Evli imis meğer namus«Şimdi çaktıra fostorofosn, vay namussuz, resim yapacağım, diye çıplaeık soydnn karıları, sonra da?... Ne bitirim postasıymışsın meğer, Gören de yaşlıbaşlı, efendiden adama benzetiyor seni be!...» «Yaptıjjpm yağlı boya resimleri satarak geçiniyornm...» «Dalga mı geçiyorsun benimle? Bnnlara kim mangır toslar? Parayı veren canlısını alır koynuna. Gırjın bırak da. odun getir bakalım, şu sobayı yakalım, iliklerime isledi ayaı zira ..» «Evde odnn yok, kış olduğn için pek resim satılmıyor, parasız kaldım. Geceleri geç vak te kadar kahvede oturuyor, eve gelir gelmez de giriveriyoram yatağa. Şimdi ne akhma geldi biliyor mnsunnz?» «Kim billr ne antikalık geimiştir?» «Edgar Allan Poe, diye Amerikah bir romantik ozan varmış. Çok yoksul olduğnndan..» «Yoksul Amerikab olur ma be?» «Bu ozan yoksulmus iste, bel ki de ozan olduğundan. Odun alacak parası yokmus, ısınmak için veremli kansı Ue dans eder lermis..» «Bizde mi edelim yani?» «Yok caıum, onn demek îste miyorum.» «Şu ayakb sey ne öyle?» «Sehpa!» «Adam mı asıyorlar buna?» «Resim yaptığım tuvali koyuyonım üzerine..» «Bu tüplerdeki krem galiba?» «Hayır, boya.» «Ne çok boyan var senin be? Bu kadar boya Ue bina boyanır. Keşke bina boyacısı olaydın, hiç değilse iki dal odun alacak para kazanırdın'.» Bu burjuva düzenl içinde yok su: odama iki dal odun alacak para kazanamamanm öfkesi dol duruyordu içımi. Kararsızlıgım uzun sunnedi. Kontesin şaşkın bakışları arasında sehpayı, resim çeıçevesini parçalayarak dol durdum sobaya, üzerine biraz gaz döküp çaktım kibriti.. Tutuşan tahta parçalar ÜSR zamanda saç sobayı nar gıbı kızarmış, Kontesin yüzü canlan mıştı. Şöyle bir gerindl, doladı kollanr.ı boynuma, içinden Mart kedüerinin hayat dolu şehvet çığhklan geliyordu..» KASYA birahanesinin gediklilerinden Beybaba sustu, ozon kokan yağmurlu bir sonbahar gecesıydi. Canılarda su damlalan boncuklanıyor, mari şimşek parıltıları aydınla tıyordu havayı. Beybaba, sehpa ve resttn çer çeveîerini yakmasının nedeni so Biyografi 1330 yılında Balıkesir'de dofdu. Lise öğrenimini yaptıktan sonra tstanbnl Üniversitesi Edebiyat ve Hukuk Fakültelerinde oloıdu, fakat yüksek öğrenimini bitiremeden hayata atıldı. Uzun yıllar çeşitli gazetelerde ve ajanslarda görev alan Mustafa Niyazi. şimdi serbest olarak çalışmaktadır. tki çocuk babasıdır. (Pazar Ekmefi) ve (Mavi Bluzlu Kadın) adlarında iki bikâye kitabı yayınlanmıstır. rulmuş da buna karşılık yormuş gibi: «Çünkü» diye ekledi. sünde acıma, sevgi dolu bir yürek çarpan insanı doğuran kadındır. Hey Bedros, bana bir karafaki daha!.» Meyhaneci Bedros. seslendl garsona: «A\Tam oğlum, sen suradan Beybabaya bir sade kahve söyleyiver. onun bugün tamam istimi.. Baksana, bu gece de bir ressamhk dalgası çıkardı. E, bu zıkkım sisedeki gibi dunnaz ki!.» Her gece meyhaneye koltuğunda bir tomar gazete ile gelen «Akşam Haberleri» musahhıhi Safter Gülmezoğlu kanştı soze: «Senin hikâyeyi, geçenlerde düzeltmesini yaptığım bir kitapta okuduğumu sanıyorum, harcama bizi Beybabacığım!» Beybaba, aldırmadı. ince parmaklarını beyaz saçlan arasında dolaştırdı. Gülümseyen çocuk gözleriyle dışardaki şimşek parıltılı geceyi seyre dalmıştı. Alkol buğusu sinen meyhaneyi, kavruk bir kestane kebap kokusu sarmış gibiydi. J i A 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 LÇABUKLUĞU numaralan yapan adam biraz önce bir çekiç darbesiyle toz haline getirdiği saati mağrur bir davranışla sahibine iade etmişti. Romancı bunu koluna takarak dıplomatın elindeki programa bir göz attı: «Lili Percheno... Hem gmrip. hem de dikkati çeken bir isim değü mi?.» Bunu söyleyen diplomattı. Romancı itiraz etti: «Garip olmasına fazla garip . Ama dikkati çeken bir tarafı yok bence . » Lih'nın, Paris'te henüz şöhret >apmadığı belliydi. Sahneye çıktığı zaman pek alkışlamadılar. Diplomat, kadının bayrak gibi dalgalanan saçlannı işaret ediyordu: «Kızıl . » «Evet ama ihtiyar...» diye romancı homurdandı. «Talnız rökteki değü, yerdeki yüdnlar da sönmeden evvel bir nebze kızanr.» Dansöz, arka arkaya yaptıgı üç numaradan sonra umumi arzuya uymuş gibi görünerek bir numara daha yaptı ve çekildi. Müşteriler de yavas yavaş kalkmağa başlamıştı zaten. İki arkadaş (arkadaşlıklan birkaç aylıktı) sisli caddede bir süre yürudükten sonra birbirlerine danısmaga lüzum görmeksizin Caf^ du Dome'a girdiler. «Şu kızıl saçlı kadın bana bir baska kadtnı hatırlattı.» «Size de mi?.. Hayret. Garson. . bize iki bira, iki de 14hana turşusu. » «Benim biram çok soğuk oiacak» diye diplomat, arkasını dönmüş bulunan garsona ses lendi. Sonra devam etü: «On sene olayor... Roma' da tanımıştım Asıl ismi aklımda değil .. Karmakanşık bir ismi vardı . Ben ona sadece Paprika diyordum. . Çünkü...» «Macar'dı değü mi?..» «Budapeşte'de okumus... Ama neyin nesi olduğunu kendisi de doğru dürüst bilmiyor Hece Bulmacası E EVET... NE DİYORDUK? 1 Fatih devrindeki birçok savaşlarda başansıyla sadrazamlığa yükselmiş, Otlukbeli nde çıkıştıgı Şehzade Beyazıt'ın hünkârlıgında cellâdını görmüş, büyük bir serdar; Fransa'da bir nehir. 2 Toroslar'ın Güneybatıya uzanan bir kolu; Asıl adı Marie Anna Evans olan Îngiliz kadın romancının edebl adı (George); Almanlann en güçlü çağdaş şairi (R. Marie). 3 Altın; Eski Mısır Firavunlarından onikisinin muşterek adı; Yukarda gördüğünüz dağınık operet ve bale müziği gibi sahheceleri aşağıdaki sorulann lcar ne eserlerinde (Kelebek, Barko şılığı olarak bir kerede fculla uf, Hoffmann'ın masalları.. ) nıp numaralı çizgilere yazınız. ünJü Fransız asıllı Alman besMeydana gelecek keUmelerin sı teoisi. 4 TERSİ Türkistan'da ra ile yukardan aşağıya İKİN doğduğu kasaba lâkabı olup, Ct ve BEŞİNCİ harflerini oku le, fıkirleriyle sonrakilere etkibüyük bir şair (Ahmet); duğunuzda Meıico'da 1914 de si esrarlı bir şekilde ölen Amerl Çok kuvvetli sevgi; TERSÎ Vlc kalı gazeteci Ambroise Bierce' ki ön adlı Arusturyalı kadın in: «Bir insan borç almak içia romancı (Şanghay Oteli, Bali, kâfi derecede iyi tanınır da...» Grand Otel); Cefa. 5 B. Afdiye başlayan bir sözünün gerl rika'da Müslüman bir devlet; Eski yazıda bir şekü; TERSİ kısmını bulacaksınıa. telefon mucidi; Kimyada bar1 Bir şeyl ele geçirmek yum. 6 Ingiltere'nin denizler isteği gütmek. 2 Korkak. hâkimiyetinde îspanyollan de3 Iş canlısı mânasına. 4 nizde ve karada vurup Sir'lık Yardım. 5 Kutsal kitaplar almış bir kaptan; TERSİ ağzı dan. 6 Damızlık erkek bey dar, karm şiş toprak su kabı; 7 Bir av kuşu. 8 Zen Oscar ön adı ile bir Îngiliz şagır. ginler (Eski dil). 9 Ayırma. iri ve piyes yazarı (De Profun10 Hazır mânasına. 11 Bir dis ..). 7 Johann ön adı ile orman hayvanı. 12 Radyonun Delftli diye tanılan, değeri şimalıcı aksamı. 13 Matemli. di anlaşüan büyük Hollândalı 14 Dayanıklı. 15 Şaşırmak ressam (Astronomi bilglni, çöpmânasına. 16 Afrika'da bir çatan...) Yankı; Ud'a benzer sapı kısa bir Avrupa çalgısı. 8 devlet. 17 ÖdUnç verme. Sanat; Şikâr; Evliye mânasına; 1 "" Kimyada nikel; TERSİ bir çalgı. 9 Kafiye (Yeni dil); TER 2 "" Sl masal kahramanı; Ameri"K •••••> * * kalı bir kutup kâşifi. 10 Fri4 " " edrich ön adı ile klâsik Alrnan 5 ~" filozofisine yenilikler getirmiş bir düşünür; TERSİ Hindistan' 6 m Gandhi'den sonraki ikinci U7 ~~ deri deviet adamı; TERSİ AnaA A A AG AN AY CAP CEV CI DAD GIR GÖZ İK İM KEK KEN KOY LEK LES LI LİK MAK MAK ME Nl ÖD PIŞ RAT RAZ RİK SİN TA TEF TEN TEV TİN VAL YA YA. 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 ~* "~ Hayır Evet du.» «Benimki de New Orleans'ta okumuş... Sülâlesinin bir kısmı Suriyeli, bir kısmı Lübnanlı, bir kısmı da Ermeni .. Ona sadece Ketchup diyordum. Marsilya'da tanışmıştık. Ben o zaman bir gazetenin müdürüydüm. Şaka maka derken âşık olmayayım mı?.. Açıkçası ne bi liyor musunuz?. Bana altı ay müddetle hayır dediği için ona abayı yakmıştım galiba?.» «Yedinci ay evet mi dedi?» «Hayır. Tarın akşam beşte evime gel dedi.» «Böylece de gözünüzden düştü... Evine de gitmediniz.» «Gittim. Kendisi yoktu. Bir mektup bırakmıştı. üç saat önce Iskenderiye'ye hareket etmis. Herseyi yüzüstü bırakıp hemen peşine düşdüm. O kaçtı... Ben kovaladım . Tam bir sene... Az kalsın çıldınyordum.» «Hâlâ unutamadımz mı?.» «Elimde değü... Kalçalannın yuvarlakhğı, göğsünün sertliği, dizkapaklarının pürüzsüzlüğü ile avucunuzun içinde zanncttiğiniz bir kadın size hayır dedi mi onu bir daha unutamıyorsunuz artık... Kabil değil..» «Nasıl bir şeydi?.» «Kimbilir?. Belki bâkireydi... Belki de 24 defa çocuk aldırmıştı. Kendisini benden niçin esirgediğine aklrm enniyor bir türlü. Bir eürü erkeğe evet dediği için mi bana hayır demisti?. Yoksa prensip gereğince hiç kimseye mi evet demiyordu?» Anlayamadım.» «Sizden para alıyor muydu?.» «Aksine... Lokantada yediği yemeğin narasını kendisi ver meğe kalkışırdı daima»» «Belki de evlenmek istiyordu?ji «Ne münasebet... Lifına bi le tahammülü yoktu.» «Bana kalırsa şn sizin Ketchup'ta anatomik bir kusur varmış .. Vaktiyle bir kadın tanımıştıra. Gercek aşk plâtonik değilse bile grekoromendir te. ziyle beni aylarca ovaladı. Soıv ra blr doktordan onun hakkmda öyle şeyler öğrendim ki . Şimdi anlatırsam biramzı bitiremezsinb.. Bence ask musavi sürattir . tlk hamlede olup bitmeUdir. Aksi halde hava alırsınız.. Hem de sonuna kadar... Prens de JoinvOle'nin nsulünü bilmediğiniz muhakkak. Zamanın en nahalı, en zor ve en eiizel kadımna şövle bir mektup yazmış: «Ne vakit. nerede, kaça?» Cevap su «Bu aksam, senin evinde, bedavaj Ask dedikleri «ey hudnr iste... Baska hiç bir şev değil.» «Siz de bu usule mi taraftarsınız?..» «Her zaman ve her kadın için ... «Netice?..» «Daima müspet. Biraz ervelki dansözün bana Paprika'yı hatırlattığmı söylemiştim değil mi?..» «Evet...» «Paprika buna nispetle biraz daha ince ve çevikti...» «Ketcbup da öyle... Hem onun saçlan yaradüıştan kızıldı.» «Paprika boyatıvordu .. Onu Roma'da tanımıştım. 35 yaşındaydım o zaman. . Vakit kaybetmek korkusu ile hemen hücuma geçtim. Tarım saat sonra evimdeydik .. tki saat sonra: «Ben şimdi geliyorum» dedi ve çıktı. «Çıkış o çıkış . Bir daha da gelmedi değil mi?..» «Maalesef çeldi... ve bir sene kaldı .. Ondan nasıl kurrulduğnmu Tann bilir.. Düşünün bir kere... Aynı kadınU koskoca bir sene .. Aman AIIah .. Garson evlâdım...» Köşe başında bırbırlerinden aynldılar. tkisl de aşk mevzuunda kendlni haklı. diğerinl hak sız buluyordu. dolu'da tarih' ve medenî bir devlet; TERSÎ bir cins yılan. 11 Valde; Asıl adı Hüseyın Avnl olan bir muharrir ve r o mancımız (Dikmen yıldıza, Aysel...); TERSt sosyolojide bir topluluk. 12 TERSİ Italya'da bir dağ sılsilesi; John ön adı ve biyolojiye merakı ile Amerikalı bir romancı (Kenar mahalle, Fareler ve insanlar...); îlâve. 13 Bayağı; TERSÎ Avrupa'da bir başkent; Ressamlığı, karikatüristliği, mizahi yazıları ve ününü yapan romancılığı ile büyük bir yazarımız (Çıılluk, Tipi Dindi, Sürtük...); TERSİ yabancı. 14 îslâm tanhinde bir takım beylikler, prenslikler; Osmanlüann Avusturya'ya verdiği ad; Ağrı'da ilçe. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 Osmanlı ordusu ile savastığı îran'da esir düşüp esaretten sonra geldiğl Istanbul'dan Kınm Haru ilân edilmis, ünlü bir asker. 2 Hz. Ali'den sonra bir islâm hanedanı; Yigıt TERSİ Amerika Birleşik Devletleri'nde bir eyalet. 3 Malatya'da ilçe; Afrika'da bir devlet. 4 Ayı evi; Ana para; TERSİ akciğer. 5 Uzakdoguda bir ülke; TERSİ yüksekten atarak söylenen asılsız söz. 6 TERSİ kanun; TERSİ yama; Büyük bir Alman filozofu. 7 Yakışır lâyık mânasına; TERSİ lumyada altın. 8 Çalışmalar; Henri ön adı ile bir Fransız filozofu. 9 Ağn'da ilçe; Cu Bulmacalann çözümü bugünkü CUMHURİYET ' te ma namazından sonra mimberden okunan dua, öğüt. 10 TERSİ bir borcun belli zamanlarda ödenen kısımları; Kötü bır işte yardımcılar. 11 Italya'da nehir; Manisa'da ilçe. 12 Maddeyi meydana getiren en küçük parça; llâve; Ordu'da ilçe. 13 Robert ön adı ve buharü geminın ıcadı ile (ressam) Amerikah fizikçi; Loş, sapa, nemli ev. 14 Bazı şeylerden istikbali okuyup uydurma, Notada duraklama işareti. 15 TERSİ Almanya'da nehir, Hindistan'da Kuzeybatı'da Pakistan'la paylaşılmış bir bölge (Beş nehir). 16 Yas; Orhun kitabelerinde adı geçen ve GU1tekin'in kardeşi Türk Hanı; TERSİ sırt taraf. 17 Almanya'da nehir; TERSİ Asya'da göl; Bir hayvan. 18 Uyandırma, haber verme; Antonin ön adı ile vatandaşı Smetana'nın sahneye çıkardığı Çek millî müziğini orkestraja sokmuş bir besteci. 19 Huy tenüzliği; TERSİ rey; TERSİ bir îspanyol dansı. 20 Kimyada alü; Kimsesiz mânasına. CİNAYET BULHACASi KAATİL KİM? 6 Kartvizit Bulmacası ESRA KIRBEYZEL Yukarda kartvisitini gördügu nüz Bayan, değerli romancıla nmızdan Aka Gündüz'ün eserle rinden bir tanesine hayrandıı. Bu romanın adı da kartviziU teskil eden harflerin arasındadır. üzellik kıraliçesi seçimi için hummalı faaliyet başlamıştı. Adaylar, kendüerine tahsis edilen odaya bır gırip bir çıkıyorlardı. Kıraliçelite en yakın aday Şertnin, elbiseli geçıtten sonra, mayosunu giymis, makyaj masasınm aynasında kendisıni hazırlıyordu. Aynı odayı kullanan diğer adaylardan Hâle, Cavidan ve Nurten ise henüz soyunmamışlar, dışarlarda dolaşıyorlardı. Şermin'e bu ak5am beraberindeki teyzesi yardım etaıekteydi. Penceresiz odada çok susayan yeğenine içecek bulmak için dışarıya çıktı. Birazdan elinde soğuk su şışesi ve bardakla odaya döndüğunde Şermin'i demin oturduğu masanın dibinde görür görmez bir feryat kopardı. Şermin'in sırtına uzun ve sivri uçlu bir makas saplanmıştı. Çılgınca dışanya fırladı. Yarışmanuı bir dâvetlisi olan Şef, kalabalık büfede sıra beklerken haber aldı. Erkek görevlilerle odaya doğru koştu ve onlara korıdoru, kapıyı kontrola almalarını soyledi. Şef'in odada ilk dikkatini çeken ?ey içilmiş bir püronun kokusu oldu. Kıza yaklaştı. Henüz hayattaydı. Fakat çok ağırdı. Teyze ise bitkin bir haldeydi. Derhal hastahaneye haber saldıran Şef, etrafı incelemeye başladı. Yerden sonuna kadar yanmıs 67 kibrit çöpünü topladı. Su şişesi açdmamıştı. Sonra koridora çıktı. Ytrde ezilmiş ve yarıya kadar içilmiş bir puro artığına rastladı. Aldı. ağız kısmını inceledi ve kâğıda sarıp cebine koydu. Bu odjının kapısındaki görevli kimseyi sordu. Birazdan görevli bayan nefes nefese geldi. Şef. onu kapalı oda kapısı önünde karşıladı: «Neydeydiniz?» Kadın: «Tclefona gitmiştim. Beni aramışlardı da. Ama giderken Şermin hanuna söylemiştim. Sorabilirsiniz. Demek hırsızlık oldu! Keske aynlmasaydım.» Şef, aynı odayı paylafan diğer adayları arattırdı. Bu arada yardım ekipi yetişmişti. Görevli kadın, teyzesi yanında sedye ile götürülen Şermin'in arkasından hayreller içinde kalmıştı Şet bir süre sonra, hallerinden "Şerminin götürülüşünü görmedikleri anlaşdan adaylara: «Odaya girip çıktığınızda içerde yabancı birine rastladınız mı?> Önce Cavidan konuştu: «Bir tanıdığa rastlamıs ve öpüşttıüştük. Bozulan rujumu tâzelemek için bir ara odaya girdiğimde yalnu teyze vardı. Şermin'den müsaade isteyip rujumu yeniledim. Sonra çok sıcak olan ve içecek şu bulunmayan odada fazla durmadım.» Nurten ise, topuğu su toplaımş ayağını göstererek: «Dolaşmaktan ayakkabı vurmuştu. Odaya girip ayağıma pamuk koydum. Şermin, teselli edtp Yurüyüşune bakmazlar dedi. Sonra topallıya topallıya doktora çıkarken o sırada Hâle içeri girdi.» Hâle: «Evet! bir yere telefon edecektim. Numara defteri çantamdaydı. O sırada teyze Su istedim. Hâlâ gelmedi diye soyleniyordu. Yanşmada geç kalacağımızı anlamıştım. Beni gece gelip almalannı bildirecektim. Telefon için müdüriyete gitriğimde dışardan. görevli bayam aramışlardı. Onu çağırttık. Ve ben onun telefon konuşmasu bitene kadar başuıda bekledim.» Şef, görevli bayandan, içerdeki makasın başından bcri odada bulunduğunu öğrenıp: «İçinizde sigara içen var mı?» diye sordu. Hepsi: «Hayır!» dediler. Ne Şermin, ne teyzesi içiyordu. Vazifeli bayana: •Telefon bckliyor muydunuz?» Kadın:' «Evet. Bir akrabamı salona so ' kacaktım» Şef: «Teyze hiç dışarı çıktı mıydı?» Kadın: «Hayır!». Sonra ' Sef eebinden puro artığını çıkararak ordakilerin bakışları arasında ıçlerinden birine gösterdi ve: Demek bununla buraya bir crkeğin ı eirdiğini anlatmağa çalıştınız. Ama gene de hata yaptuıız..» KİME? , NİÇİN?. ••• Diplomat pıjamalannı giyerken gözü uşagın bıraktığı mek:tuba ilişti: «Efendlm. ırece yaruını çey rek peçe Paprika Lili Percheno isimli bir hanım telefon etti. Sizi tekrar arayacakmış.» Romancı yatıp uyumuştu. Telefon sesiyle birdenbıre uyandı. Tefrıka yazdıgı gazetenin gece santralı soruvordu: «Bir kadın ısrarla sizi anyor. Bu gece tiyatroda görmüş sizi., Adının Ketchup Lili Percheno olduğunu sövledi. Telefon numaranızı vereyim mi, vermiyeyim mi?.' HAZIRLAYAN : Genç kadın, altı ay sttreyle «Hayır» dediği için erkek ona abayı yakmıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear