Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet AYRICA PARA ILE SATILMAZ Soruşturma 1 • •f«V/« 1 Sait Faik, * 1 ' * •f\S9 kışılıgı ve hıkayecılıgı 1968 yılı sonlannda SAIT FAİK üstüne bir incelemede kullanılmak üzere SAİT FAİKin hikâyeciliği ve SAİT FAİK ARMAĞAM konusunda bu armağanı kazanan hikâyecilerimizle armağan yargıcılar kurulunda bulunan sanatçı ve eleştirmenlerimiz arasında çeşitli sorulan kapsayan geniş bir soruşturma düzenlemiştim. Sanatçılanmıza yöneltilen sorulardan ilki şuydu: SAİT FAİK'İ tanır mıydınız, kişiliği ve hikâyeciliği konusunda düşünceleriniz nelerdir?.. SAİT FAİK'i 16. ölüm yılı dolayısıyla andığımız şu sırada hikâyecimizin ldşiliğini ve sanatmı ilgilendiren karşüıklardan ilginç bulacağınızı umduğum birkaçuu aşağıda okuyacaksınız. Düzenleyen: Sennur Sezer OKTAY AKBAL Sait Falk'l tanmiım. Büyük blr öykü yazarı Idl. Yalnı? edebiyarunızın değil, dıınyanuı yetîştirdiğri en gııçlıı öykücülerden biridir. Bu konuda pek çok yazı yazdım. Sait Faik hikâyeciliği bir donüm nnktssıdır edebiyatımmn... O Relmeseydi ardı sıra yetişen bizler gelebilür miydik, bifenem! Bir oocu, bir yol açıcı olda. NECATİ GUMAU Sait Faiki tamrdıın. Sait Faik, yapmacıksız. dü tündüğunü gözünü kırpmadan söyleyen, gosteıısten kaçan, yerine göre alınganhkları olan, kırdığı kınrselerle uzun zaman dargın kalamıyan bir yaıadılıstaydı. Hıkâyelerınin kişıleri gibi, hayatını, eğitildıği ya da be'letildiği yolda kalıplaşarak değil, içinden gcldıği gibi yaşamasını severdi. Korktuğu, tirktüsü. tiksindiği şcy, kendisine gelınceye kadar «edebi» olarak bellenen beğeni, «edip» sanılmasma yol a^acsk rutumdu. Sanatla ilgili görüşlerini, dü»ür.celerini de hikâyelerinin kişileriyle tartışabileceğı bir düzeyde, özentisiz olarak açıklardı. Yaşayı şı, rıikâyelerinin kişileri arasında, onlardan biri ola rak geçti. Giyınişi, davranışları, konuşması ıle vazdıklarına benzeyerek yaşadı. Bu açıdan çelışmesız bir dış görünüşu vardı Sait Faık'ın. Sergi salonlarında. tıyatro temsillerinin ilk gecelerinde, edebiyat çevrelerinde bir aydın kişı; her gunünü birlıkte geçirdıği hikâyclerinin k&hramanları arasında onlardan biri kılığında görünmek gibi çift görünüşlü bır aykınlığa duşmedi. İstiklâl Caddesinin, Tepebaşının yan sokakîarındaki ucuz meyhanelerde, kahve İerde çok geceler, birçok gunier beraber oldum Sait Faik'le. O çevrelerde yaşayanların «Merhaba Sait> «Sait Ağbi» diye teklifsizce karşıladıkları. yalariığı dışında dost, yakın tuttukları bir İstanbulluydu Sait Faik. Eserinin büyiik bölümü geniş, zengin bir Istanbui aibümü gıbidir. Anlattığı kimseler, yakından tanıdığı, dirsek dirseğe kadeh kaldırdığı, darıldığı, barıştığı insanlardır onun. Sait Faik, hikâyeciliğimizde bir aşamadır. Sait'a gelinceye kadar hikâye konusu olarak aklımızdan geçirmediğimiz olaylar, onun kaleminde hikâye bü tünluğü kazanmışlardır. Klâsik an'.amda hikâye kuruluşunu bitde ilk kıran, bazı «an>ları, kısa kar?ılaşmaları, kaçıcı yaşama parçalarmı hikâyeleştırebilen ilk hikâyecimiz odur. Bu açıdan Sait Faik hikâyccilığimizin soluğunu, ufkunu genişletmiştir. Sait Faik'lerde bir gün..? Turhan ILGAZ Yazışı yalansız, hilesizdir. Kişilerini olduklanndan daha iyı, ya da olduklarından daha kötü goster me>e girişmez, okuyucusunun onünde dürüst davranır. Sait'ın hıkâyeleri sevgılerinın, nefretlerının hikâyeleridir. Kişileri alabildiğıne hayatın içmdedirler. Ekmeklerini kazanırlar, içerler, sevışırler, dostluklar kurarlar, herkes kadar yaîancı, herkes ka dar doğrucudurlar, hoşlartmadıklan durumlarla, daha doğrusu kendi.erine ters gelen tutumlarla karşılasırlarsa kavga ederler. Tutumlarıyla örnek b.r doğrultudadırlar bir bakıma. İçgüdüleri, karar larıyla olumludurlar. Kişilikleri vardır. ^Baskıdan, özgıirlüklerine el uzatılmasından hoş'.anmazlar. O, bu yönlerini yansıtırken kişılerine hayrandır. Onıara akıl öğreten bir yazar olarak, onlara ağıziarından çıkmıyacak okuyucuları arasında bulunan romantık sosyalıstleri kolaylıkla avhyabıleceği bilgıççe sözler. klişe lâflar söyletmez. Kişilerinın yaşamak sanatında gösterdiği ustalığa, cesarete, bilgeliğe ulaşmak, kişilerinden biri gibi oîmak en büyiik özentisidir onun. O istakoz avcısı balıkçıya o'an hayranlısını hatırlayın. Gazete satıcısı baba oğula duyduğu sevgiyi hatırlayın. Sait'in bu yönünü kolaylıkla gorürsünüz. Kisilerinin moral an'.ayış ları, yaşamaya bağlılıklan; açık, sade, yüzyıllann yaşama kültürü ile gelişmis, olgunlaşmış yargıları, inançları olumlu örnekler olarak tüter onun hikâye lcrinde. O itilen, kakılan akşamcılar, yoksul balık çı'.ar, ayak satıcıları. düşkün ksdmlar, bozulmamış yonleri, 4£a d». kişiliklerinin sağlam kalmış, türlii balvozların altından yıkılmadan kuriulmuş taraflarıyla, haklann daha iyi bölüşüldüğü bır dünyaya sağîam katkılarda bulunabilecek insanlar olarak soluk alırlar yazdıklarında. Sait'in anlatım özellikleri. güçlü yanı olduğu kadar =k?ik yanı olarak da belirir. Şiir. anlatışında tek değer ölçüsudür... Şürden uzaklaşmamaya çalışır. Bu yüzden hikâye sanatının gerektirdieı kunı ayrıntılara girmekten kaçar. Yarad:hşının, belk: de yaşarhğı dönemde yerleşmiş edebiyat beğenİFine karşı çıkışının. tepkisinin sonucudur bu tutumu. O. yukarda hikâyeciliğimize getirdiğini söylediğimiz tarafıyla. kunı edebiyata. kalıplaşmış biçimlere karşı çıkmıştı. EdeVıvat tarihimizin onun üstüne yıkiığı bu grirev, Sait Faik'in eserini bu yüzden kısıtlar. Sürden yoksun tuiumların anlatılması yük tür. işkencedir onun için. Fakat konusunu severse, • KumDRnya» hikâyeşinde olduâu gibi. aç\hr. sayfalar hikâvelerinin ortalarTia ölçüsünü asar. Her bakımdan özlü bir roman olabilecek o guzelim hikâve yi de. ancak. kendi kişil:ğine uyan. yazılmasını yük savmadığı yönleriyle. pncak okuduğumuz boyutlarıyla tamamlar Sait Faik. Oy?a. ele aldığı konularm sadece özündeki şiir üstünde durmasa. bazı hikâvelerini rahatca roman olarak bırakabilirdi bize. Bu yargım eksilrmez sevgili Sait Faik'i. Yazd'.klarıyla da yeni edebiyatımızın. hikâveciliğimizin seçkin bir ustasıdır o. Gelişen yeni Türk edebiyatının öncü k'âsiklerinden biri olarak kalacaktır. B:zler, yetistiğimiz yıllarda onun her hikâyesini tekrar tekrar okumanın tadmı hiç bir zaman unutmayacağız. Desen: A ARAD, lerin!. denize dalıp çıkan Rum cocuklanna dîkmlîti. Tuhaf, yırtıcı. hiç değilse dostluğa sığmaz, sevecenlikten uzak bir bakısı vardı Rum cocuklanna» «Tuh ulan dedim halam oğluna, •Gosterccek yaıar bunıı mu buldun?1941 kışında Trakyaya askere gittim: Küçük t«lj. ta bavulumda Semaver. Sarnıç ve Şahmerdan. H i II bir şey tuluyor, okutmuyordu, en sona kalmıştı hikâyeleri. Yaza doğru Hadımköy'de, cılız bir ağacın gölgesine sığınıp başladım onlan bir bir okumayr Okudakça şaşırdım. büyülendim, «Bu nasıl olur?» diye sordum kendi kendlme. Olay yok, dövüş yok; sıradan insana, balıkçılara, kahvecilere, insaııca bir ilsi, bir açılış \ar. Siirsel bir dil var, am?n ne ffuze] anlatıyor! Boylece Sait Faik, 1941 lrrde, hikâye anlayısıma: sanat eörüşüme yenilikler getiren, katkılarda bulunan ilk sanatcı olmuştur. Bir dar ve eksik anlayışı kırmıştır o bende. Ya ıprının elinde en sudan konularin ilginç birer hikâye olabileceğini, kafaya kakarcasma kabul ettirmiştir. 1943 kışında, bir Yahudi dostumla Hristaki'ye gitmiştik. Yanımızdaki masada e r '> V c genc. esmerce bir Rum kızıyla Sait Faik oturuyordu. Sokuldum, tanıttını kendimi. hemen iljri gosterdi. masalan birleştirdik. Pek tatlı. doyulmaz bir sohbeti vardı o gece. kızı mtzı unutmustu. Ertesi srün için, israr üstüne israr. Bomonti'dekt evine çağırdı. Hikâyeleri mi. siirlerimi Varlık'a yollayacaktı. Neler gotürdüğıımü uııuttum şimdi. cay ictik, annesi üzümlii corek çıkardı.. Sonra. Taksim'e doğru yüriidük. Düşünüyorum da, onun yaptığını ancak kendine, sanatına g'iivenen sanatçılar yapar, ancak onlardır baskalarına yol açmak isteyenler... Sait Faik'i son olarak, 195.1 kısında. Beyoğlundaki bir sinemanin eiriş reıinde gordüm. Bilctsb •oktum onu içeri, Al bunu..^ deyip bir kitabını tutusturdu elbne ve gitti en ön sıralardan birüı» çoktü. KEMAL TAHIR Sait Faik'i 1950 yılı ağustosımo'a tanıdım. KişU. llği her zaman yapayalnızdır ve hep sanatçı hıkâyeci olarak yRşamakiadj etkisi bıraktı benim ustümde... Hikâyeciliği, sanat tarihimizde aldığı yeri, okurlardan gordüğü genij ügıyi gercekten halc etmıştir bence.™ TAHSIN YUCEL Sait Faik'in son yıllannda kendisiyle birkaç kere karşılaştığımıı, konuştuğumuz oldu. Ama bunl?r kı«a sürell. üstelik de biri mesleğinin en son, en yüksek noktasuia ulaşmış, ötekisi mesleğinin daha İlk basamaklarında olan iki yazarın karşılasmalarıydı. Bu bakımdan, büyük sanatçunızı kişi nlarak tanıdığımı ileri sürebilccek durumda değilim. Sait Faik'in hikâyeciliğine gelince, her şeyden önre onun bn sanat dalında devrim >apmı; bir «anatcı olduğunu belirtmek gerckir. Hem biçim. hem de öz bakımından bir devrimi gerçekleştirdi Sait Faik: Roman \e hikâyede zorunlu olan belirli bir konu gerekliğini yadsırken (biçim açısından), hemen her yapıtında görülen \e hemen hiç deği;me>en bir knnuya bağlandı (öz bakımından 1: bn ana konu dn bir toplum içinde yaşnmakla birlikte onun bütün kurallannı, yasalarını, görüşlerini körü körüne benimsemeye yanaşmıyan, onu kendi açısından gösteren. yargılayan, özgür bir kişinin izlenimleridir. Yeryüzünü ve toplumu (bu arnda da bireyi) temelinden tartışma konusu yapan bu tutum tek başına fazla bir anlam taşımaz elbette. Ama Sait Faik'in kendine bıza nitelikleri, derin duyarlığı sanatına ilginç boyutlar kazandırmıştır. apurdan ınlnce. karrvelerin sıralandıgı ıskele meydanından sağ tarala doğru yürüyoruz. On beş, yirml metre sonra, ıki evin arasmda, uzaktan larkeuilmiyen daracık bir sokaktan vuruyoruz yukan... Güneş enles... Çiçekler açmiî Burçazadarun her köşesinde .. «Kilisenin tam karşısı» demişlerdı . Yme soruyoruz. tşte kılise Genç sucu. ıhtıyar beygirın îektigı arabasını durdurarak vol venyon uç, beş adım lık Dir bayırı tırmanıyoruz... Burası!. Bahçe kapısının demır parmaklıklan arasmdan elimızi sokup sürgüyu cekince, önce öır çan sesi duyuluyor... Sonra vüksük kadar bir sevimli köpek. boyunu bir kaç kez asan havlamalariyle kosuyor, blre dogm . Yaşlı müze bekçisi Cikıyor. deTken. arka taraftan.. Orrın evindeyiz lşte Pın!. pırıl bır güneş. çiçekler, oradan oray3 koşan köpek, yaşlı bir adam. Sonra sessizlik Her şey omın anlattıklan gibi.. «De' ğirmi vüzlfi» bir çocuk eksik yaJ mz.. V Fotoğraf: t KÖSEOĞLU mediği bir şeyi görmek üzereyken duyulan bır merakla kapağını kaldırıyoruz... Bir parçacık sararrmş sicim var içinde. . tnsana öyle geliyor ki, muhakkak onun eli değmiştır bu ıpe Belki jenl aldığı oltalann paketinden çıkarmıştı, yahut adarun tssız köşelerınde dolaşırken gör müş, ayak degmedik o yerlerde bulunuşu acayibine giderek toplamıştı verden... perişan bir sandal gibiyim ..» «ULAN OĞLUM BU NE HALİN» Sesinl du\up kendini görmpden evinden çıkıyoruz .. Yaşl: bekçiye, «Kiroden snralım, nerededir?» diyoruz... «Mehmet Çavuş» dıye seslenıyor... Mehmet Çavuşla, Sait Faik'in amca kızmın kayınpederi ile karşı karşıyayız... Anlatıyon «Sait Faik'in bSyle büyiik adam oldu^una, doğrusn nu söylİTcyim. biı metelik vermiyorduk». Kalpazankayanın oralarda dolaşışı rahatça gözümüriln önüne geliyor... Bej rengi Uttisüz bir pantalon, buruş, buruş bir şapka, dügmeleri kopuk bir gömlek,. Mehmet Çavuş un dediği gibi, «Tıpkı bir e»kâci..> Mehmet Çavuş sürdürtiyor konuşmasını: «Bir pun, Vali Ko nağindan çıkarken RÖrdüm... Ulan oğium, bn ne halin, dedim. Hiç ntanmadın mi bn kıyafette Valiye (rtttin? ..» Sonra. «Boşver Valiye» nin ayıpcasıyla gülerek karşılık verdiğinl anlatıyor Mehmet Çavuş .. Ve diyor ki: «Cenazesinde, Sişli Camiinde. biı Sait Faik'in börük adam oldııçnnu anladık ancak ..» Mehmet Çavuşla konuştukçs Sait Faik de uzaktan doğru yak laşıyor yanımıza... Peşinde ikt köpeği ile tepelerden aşağı lnlyor... Blr kayanın Uzerinde, yahut iskeleye bakan bir kahvede vaa yazıyor, saatler boyu... Sonra, 130 yaşındald balıkçı dostu Toma*nın kayıgına atlıyorlar .. tkisi beraber Hayırsıı adaya dognı, balıga gidivorlar . Mehmet Çavuş, başka tanıdıklar, l&f atıyorlar ona, söylemediklerinl bırakmıyorlar... «Sait, nlan, köpek besliyorsnn» diye takıhyorlar. iki köpeği İçin ef, nirzola alır görürken onu . Sait Faik KÜluvor, «O kBpekler 1n«andan lyidir» diynr; insanlnn. ORHAN KEMAL Sait Faik'i tanırdim. dn<tıımdn. Ozellik tajıyan, yâni «Nev'i sahsına mah'sus» dcdikleri türden bif hikâyeciydi. Klâsik hikâye kalıplanna pek nyma>an. ama aydmlık. pınl pınl hikâyeler yarmıstir. Hâiâ canrm sıkıldıkça herhangi bir kitabını nçar. rasgele okarum. Sait Fsik hikâyedliğiyle birleştiglm belki de tek nokta, aydınlık gerçekçiliktl diyebilirim. Sait'i yakından tanıyanlar. iıısan olarak cok sıkıntılı. kııj kulu olduşunu gayrt iyi hilirler. Kavcaci. Reçimsi» cofu kez. Ama hikâyelerinde bütün bunlardan arın, mıj, annabilmiştir. Ataç ne Prof. Fak. İZ 2? jrrencilik yıüannda Ataç'ın yaıılan sinlrimfze doknnnrdn. Onlarda her aeferinde bizi rabatsıı I I eden bir şey bnlurduk. Öyle ya ! Çevremizden, ö|retroenlerimizden, okuduğumuz kıtaplarV dan, dergilerden birtakım bilçiler, fikirler edinmişiz. Kendimızce bir dünya kurmusuz. İçinde rahat rabat oturnyornz. Derken «saygısız» bir adam çıkıyor, tedirgin, sinirli, sabırsız, huysuz . Ikide bir dnt silker gibi, bu rahat dünyayı silkeliyor. tçindekı hazır bilgiler, kavramlar, fikirler sallanıyor, şapır «apır dökülüyor. Bununla da kslmıyor. Bu yazar bizi tembel köşemizden çıkararak her şeyi yeniden düsünmeğe, yeniden knrmağa zorlayor. «Benim fikrimi kabul edin» demiyor, «Düşünün» dlyor, «Besbelli bile olss her fikri yeniden ele alın» diyor, «acaba? deyin» diyor. Başkalannı bilmem, ben lamanls Ataç'a ısınmakla kalmadım, bir Ataç tiryakisl oldum. O, bıkmadan nsanmadan okndn|nm seyrek yazarlar arasına girdi. Ataç en çok eleştirmeci olarak tınınır. Onun bu yanı son yıllarda epey ıncelendi. Benre elestirme türü yurdnmuzda hikâyenin, romanın, siirin ulastıçı basarıyı tutturamadı, Gclene*i zayıf olduju için gelisip serpilemedl. Henüz emekleme döneminde. Şüpbesiz bu türün gelismesinde Ataç'ın önetnli katkısı var. Ne var ki, onnn gerçek katkısını ben baska alanlarda cörüyorum, llkönce Ataç, sağlam, yalın, akıcı, kıvrak Türkçesiyle bizim en çüçlü denemecimiz. Deneme türünün bn büyük ustası, bence, okndukça kisiyi saran, tadına doyulmaz o düzyazıyı kurmnkla edebiyatımıza en büyük katkıyı yapmıstır. Ataç'ın 1940'lardan sonra çeliştirip kurdufu düzyazı, 14 ve 15. yüzyıllann balk diline dayalı güzel ve güçlü düzyazısından bir hava tasır. Onun venilenmisidir. Oysa Ataç'ın o çagdan tanıdığı tek yapıt bir çeviri idi : Mercimek Ahmed'ın Kaabnsname çevirisi. Ataç'ın o çağlann pek zengin ve çeşitli anonim yapıtlarını ya da Eşrefoğln' nun, Yazıcıofeullan'nın, Kaygnsnz'nn, Erzurumlu Oarir'in ve daha pek çoklarının düzvazılarinı, battâ Tevârihi Âll Osman türünün çeşitli örneklerini görmüş olduğunu ganmara. Bövle iken, Mercimek Ahmed'in verdiği örnek ona yetmiş, betenisi, sağdnynsn, yazar gücâ ile Ataç bn nztrön düzyazıyı yaratmıstır. Bu, kolay bir lş değildir. Bn işi kâtip dili kalıntılarının hâlâ dırendifri, bâlâ konoşma dilindekl «geliyordnm, gidiyordon, bakıyordu» yerine, ünlü yazarlarca bile «gelmekteydim, gitmekteydin, bakmaktaydı» yazıldıgı, hâlâ «toplandık» yerine «toplanmış bulunuyornz» gibi «kitabet tekerlemelerinln» tntundnin bir yazı dilinde vapmak az bir basarı sayılmaz. Bnnlar dısında Ataç sade Türkçeden öztnrkçeye geçiı ngranda yonılmadan savaştı. Bn işin <aerdengeçtili|ini» üzerine alarak, bir yazısında açıkladıti gibi, bile bile asınlığa saptı. Tek karsı yanın asınları akımı knrutmasınlar diye. öıtürkçe bilincinin diri tutulmasında herkesten çok Ataç'ın payı var. Konusma dilini zenginleştiren, renklendiren «devrik cümle» yi, 14 ve 15. ySzyıl yazarlan. gerektikçe kullanırlardı. Ataç bu geleneÇi, sanırım yine Mercimek Ahmed'den esinlenerek, yenilestirip yavdı, çağdas yazı dilini de kalıplasmaktan kurtardı. Ataç hazır fikirlerle, saplantılarla, toplumdaki «kesip »tma» efiHmi tle de savaştı. Her •landa doemacılıfa karsı sormak, aramak, düsünmek gerefini savnndn. Cnmhnriyet kusaklan, bilsinler bilmesinler, Ataç'» çok şey borçlndnrlar. Bn çaîın en göçlfl yazarlarım daha çekirdekte iken bnlnp tanıtan, adsız ?alr ve yszarlan yüreklendiren, genç!i>H hiçbir ı ı m ı n küçümsemeyip tersine onlara gerçek gflçlerini batırlatan, onlan hep ilerlye dönük olmats catirsn Atac olmnsvnr. ÖBÜR ODALAR DA BOŞ Ona alt eşyalarla, Ktaplariyle. rıikâyelerinin müsveddeleriyle dolu olan odaya bakın... Büyücek bir kitaphkta, Gide, Stendhal, Baudelaire, Kafka, Bosco, Carco, Sünenon ve Jean Genet, Julien Green, Marquls de Sade... Bir köşedeki camekânın lçtnde pasaportlan, nüfus cüzdanı, «Medarı Maişet Mot5rü» nün ilk baskısı, köpegı ile çekilmiş bır fotoğralı, bir «Air Fmnce» uçak bileti ve l ş Bankasmın ufak takvırn defterlennden bir tane... 1941 yıhna ait... Kanştırıyoruz .. 27 Ikinci Kânun pazartesi gününe rastlayan yere «A. düzeldi gibi. Ne mesndum» dıye yazmış . Çagınşımlar ba? hvor: «Bn saadet bir Insandan Keliyor» diye fısıldıyor kulagımıza Sait Faik... «Bîr tek faıs»nın blr tek insaos trandaa daha büyük iviliği doknnabllir mi? diye düşünüyonım. Hayret içindeyim. Herhangi bir kötO sebep düşünmenin bnyflk oanbörlüğfinü bir besaplaAnn d» tuylerim diken dîken oldn . » Aynl defterin, aynl sayfasında, bir gün sonrası için şu notu diişmüş: «Kar va|ıyor»... Yine onun sesi: «Dışard» kar yagıyorOdamız sicak. Her taraf karm» kanşık. Terler siçara köra içinde. Masanın üstünde mandallna kabuklan var. O reslmH mec • BEHCET KECATİGİL Sait Faik'i pek ar tanıdım; onun yakm ve sOrekli arkadaşları arasında değildim ben. Kısa beraberhklerimiz oldu; yâni bir o. bir ben değil de. toplu buluşmalar sırasmda, bitmesini hiç istemediğim zaman parçalarındaki şaşkınlıklanm oldu. Dıça şüpheli bir sevinci gösteren, ama içte büyük bir tedirginliği, sıkıntı ve nâçarlığı yaşayan, sinirli, hırçın bir iç . dünya tarafıydı onun beni saygılı bir hayTanhğa çeken yanı. Ve hikâyeleri kendisiydi, bir mizaç ve değişik bir prizma olarak. Moda anla yışlar bo\unduruğuna kendini koşturmadan. umursamaz, bağımsız, rahat ve gönlünden geldiği gibl yazması; sanatı bir fantezi, bir defile. bir tören geçidi gibi almayışı hikâyeleri: karşıhklı n\na!3rrls uzavıp giden, kendinde ve bpnzeri kişilerdp değısik ssatlerin fa»kh rııh hallerini yansıtan yüzlerle dolu, bu yüzder^den hikâyedir. SAİT FAİlCLERDE Sait Paflrtn evindeytB... Heyaz boyah, ahşap. Iki katlı fcutu pıbi bir ev .. O kocaman yaşamı. bu kUçücük adaya, bu küçücük eve nasıl sığdırakomuş ki? . Içen girtşte İos bVr antre... Sagda vukan kata çıkan merdivpnler. solda rrusafır odasma »çılan kapı... Bunun hemen yarunda, tam karşıda. köşede onu bekliyebilirsinlz... Şimdi gelecek. Görmüyor musumız oltaları oracıkta duruyor tşte, yanınızda... Sepetin lçtade... Ostünde şapkası, hemen ayaklannızın diblnde lAstik papuçlan... îstakoı tuzagı. oltalann durduğu sepetten aşağı ssrkınış... Misafir odasının pencereslnl açıyor müzenin yaşlı bekçisi . Bir a n gözle kaş arasında içeri giriyor Aydınlaruveren odada bir mzıltı.. Eski, yer yeT Hfsirmis bir balı... Tam ortada vu Tarlak bir mangal. kapaklı Eski takımlar . Sehpalann ti «erinde iki antika saat . MEHMET SEYDA Sait FaikT tanıdım, evet Amt nrun yıllar aralıklarla ve pek az. İlk olarak aldanmrrorsam, 1931 yannda, Bnrgaz'da görmüştüm onu. Altı yıl önce apar topar synlmak rorunda kaldığm hala evine, altı yıl sonra, 15 günliiğüne konuk olarak geldlğim ergenllk çağimdaydı. Kiraı ağaçlanna dadarunıştık küçük halamın oğln Ali Naim'Ie. Ben onn Nâzım'uı «19 Yaşım» şiirini okuyordum, o da benfcnle, «İS ya jım Sevdalı basım . üstüne su içme, cır a r olursun arkadaşım...» diyerek dalga geçiyordu. BİT akşamüstü o gösterdl bana Sait Faik'i. Tınmadım. Ne yapar?» dedim. «Hikâyeler yazıyor yahn!» dedL Zaten kendisine içerleyip duruyorum, zaten «air denildl mi Nâztm Hikmet'ten, hikâyecl dcnlldi ml Sahahattin Ali'den geritin) boşlnyonım, böyiesine övürii. henimseyiri bir tatnmla, onn bans knrsı ileri «iirıı^ünc hiHhtitün lcerledtm. Eski Adalilan