28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
AHİFE DÖRT 19 Mavıs 1970 CUMHURİYET Blr lise öğrendsmin yetle gider, mahkumlara îdam kararını okur ve sonra gelıp bize anlatırdı. UNTJTULMAYAN YARGELAMALAB •I17 MAHKEMEDEKİ göröKirevim sırasmda hiç hatı•»rımdan çıkmayan yargılamalar, eski Maliye Nâzırı Cavit Beyin, Huseyın Cahit (Yalçm) Beyin yargılanmalan ve bir de «distol» ilâcı satmak bahanesiyle bir teşkilât kurarak şeriat propagandası yapıp memleket içinde isyan hazırlayan kişilerin ve nihayet tskilipli Atıf hocanm yargılanmalandır. Bunlardan Cavit Bey idam sehpasına kadar metanetıni bozmamış, Çorum'a sürgün edalen Hüseyin Cahit Bey mahkemeye hiç baş eğmemis, Aüf hoca mah kemede celâdet gösterdiği halde, idam kararının kendisine sabahleyin tebliğ edildiğinde, arkadaşlann anlattığına göre çok telâşlanmış ve yalvarmağa başlamış olan kişilerdi. Distolcüler ise bir ideal adamı olmayıp, derme çatma insanlar olduklan için, suçu birbiri üzerine atan, korkak, siUk, hattft solucan gibi iğrenç insanlar o larak kaldı beUeğimde. Birinct BUyuk MUlet Meclisinde Kırşehir milletveküliginde bulunmuş olan Rıza Bey ismindeki zat da gerek yargılama sırasında, gerek idamda çok metânet gdstermiş kişüerdendi. tdammdan öncs «Haydi yürü» diye bağıran bir polise: «Sus be! Ben kapunda se.nin gibi çok köpek besledim» demiş. Ankara îstiklâl Mahkemesinin îzmir'e pittiği sırada, benim Ankara Hukuk Mektebindeki im tihanlanm devam ettiğinden, yine istifa etmek istedimse de, Savcı Necip Ali Bey beni «nöbetçi memur»luk göreviyle Ankara'da bırakü ve istifamı kabul etmedi. Böylece bu mahkemenin görevine Türkiye Buyük Millet Meclisi tarafından son verilene degin, yani göreve başladığım 1 Mayıs 1925 tarihinden 1 Mart 1927 tarihine kadar, yaklaşık olarak iki yıl bu mahkemede zabıt kâtipliği yaptım. Böylece, beş yıl önce kuruluşlanna tanık olduğum tstiklâl Mahkemelerinden birinin, çalışma tarzına da tanık olmuştum. HIFZI VELDET VEÜDEOEOGLU KtNCt Türkiye Büyük MDlet Meclisi dönemind» 1925 de, îstiklâl Mabfcemeleri canumma gör© Ankara'd» bir Istiklâl Mahkemesi kurulmus, iyeliklenne Afyonkarahlaar me DUSU Ali (Çetinkaya), Gariıntep mebusu Kılıç AB, Aydın mebusu Dr. Reşit Gallp, R i » tnebusu Ali ve Savcüıgına da Denizli mebusu Necip Ali (KUçüka) Beyler seçilmislerdi. Bu seçim, yukarda anlattıgım kanundan ıki yıl soma 31.7.1922 de kabul edllen ve ilk kanunu kaidıran «îstiklâl Mahakiml Kanunurf uyannca yapılmıştı. Bu mahkemenin savcısıran ve üyelennden üçünün adlan «Ali» olduğundan, buntm lçln «Dört Aliler Mahkemesi» dlyerek es$>ri yaparlardı. I Istiklâl Mahkemesindeki btnbaçı atanmıştı) beni odasına çagırtarak: «îstiklâl MahkemeEinden memnr Istiyorlar, Buradaki vazifene ilâveten Mnzafferle lkiniz orada çabşacaksınız. Blaaşnma burada alacaksınız; aynea oradaki çalı?mamz için her ay elli lira maktn ücret verfiecek» dedi. Bn bir muvafakat arama değil, bir emirdi. Ertesl günden başlayarak îstiklâl Mahkemesindeki zabıt kâ tipliği görevine gittün. Durusma olduğu günler orada çalışıyor, olmayınca Meclisteki işiml görüyordum. gorevım •• MAHKEME HEYETt AVCI Necip All Bey iyi kalpli bir insandı. İyi Fransızca bllir, Garo"nun Ceza Hukuku kitaplarmı okur, lddianamelerinde yabancı müelliflerden pasajlar naklederdi. Baskan Ali Bey memurlarla özel ilişkilerinde çok baba ve 1925 yılı Mart ayının başmda bir gün Türkiye Büyük Millet Mechsi Kâtibi Umumisl Veysel £\dil Bey (Meclisin iklnci döneminde eski umumî kâtip Recep Bey Kütahya mebusu seçıldiğınden, yerine Veysel Adll Bey adında emekli blr kurmay S ŞUkrü Beyle becim yıldızım bansmamıştı. Mahkemenin karan üzerine idamlar yapıhrken sırasıyla memurlar görevlendiriUr ve sabahleyin Ankara Savcısı ve doktorla birlikte giderlerdl. Başkâtip sıranın bana gelbabacan bir adamdı. Fakat mah diğini, ertesi günkü eşkiya idakemede, o zaman birer blrer • mında bulunmamı sdyledıgi zauygulanmağa başlanmış olan man, gltmeyecegimi bildirdim. Türk Devrimlerine karşı gelen«Emir emlrdir» dıyerek ileri geleri yargılarken serttl. Reşit Gari konustu. Bunun üzerine mahlip ve üye Ali Beyler nâzik inkemenin Savcan Necip All Besanlardı. Reşit Galip, gerçekten idealist bir adamdı. Mahkeme ye gidlp istifa dilekçeml verdim. Sebebini anlayınca başkînin en sert üyesi Kıhç Ali Beydı. Bir iş düşmeyince ve bir tibi çağırtb: «Hıfzı Beyi hiçbir idam işine göndermeyiniz. Onun zorunluk doğmayınca yanına yerine her zaman Muzaffer gltmezdık. Müli Mücadele yüBeyi göndermiz» diye emir verlannda kendisini korkunç gösdi. Bu işten bozulan Şükrü Bey teren siyah sakalını kazıtmış, lle arama açüdı ve hep öyle yuvarlak yÜ2İü olmuştu. gitti. Muzafler, Birinci Dünya YAZI KURULU Savaşında, Suriyede yedek subayük yapmış, böyle islere alıF AZI KURULU, birbirine sık, hatta hevesli blr arkadaştutkun arkadaşlardan oluş tı ve benim yerime memnunimuştu. Yalnız başkâtip Ankara îsttklâl Mahkemesl Tan ve Mnhahı Snbaylar Knruln. Sa|dan sol» dofcra papyon kıravatU Kalem MümeyyUi Hıfıı Veldet Velidedeoğla'dur. DEFINE TAL.P APAYOIN 104 Eee, «iedl Rüstem. Ne edeeefiz «imdi? Seyit Ali koynundaki kâğıdı, paralan yokladı. Kolay, dedi. Banka açüınea gidip alacağız. Ya öbürleri de gelirse? Onlann gelmediği bi zaman gitmelL Nasıl bileceğiz peki? Gözetleriz. Kapıdan bakanz, lçerdelerse glrmeyiz. Nasıl olsa paramız var anasını satayım, bekleriz bir iki gun. Rustem boynunu buktu, Olur emme bir an önc« içi bltirip koye doa gek iyi olur. Hayvanlan da kasabaya bffakıp geldık. Boşver. Hayvanlan nu düjunüyonT Ya köydekiler? Seyit Ali elini salladı, Aldırma, beklesinler.. (Biraz »onra ekledı) îstersen sen git Ben parayı ahp geleyim. Hakkını veririm korkma. Rustem kuşkulu kuçkulu baktl, Yok, dedi. Biriikto alınz. Scn bilirsin. Belki biraz bekliyeceffi Onvm İçin dıyorum. Rustem iyice işkillendi. «Bu hmzır beni de «k»cek. diye düşündü. Kaçar giderse ne ederim? Tanımda para da yok?» Seyit ağa, bana biraz para vermiyecenralJSJB di? Veririm yavu. verilmez mi? Gel »öyle. Bir kıyıya çekildiler. Kahveye arkalarmı döndüler. Seyit Ali bir tomar çıkardı, on tane yuzlük saydı, Al. Ne kadar bu? Bin. Şimdihk yeter. Dükkânlar açılınca gidip urba murba, palto malto alalım. Ayağunıza ayak kabı alalım. Şöyle kıhğa girelim biraz, Tıra» olalım. Değilse bankadan bize para vermezler. Sende kaç var gimdi? Var üç dört bin kadar. Daha veririm eanım korkma. Hesabı sonra görfirüz. Bü (imdi sana yeter. Ha, öyle de. Şımdi öğleye kadar gezer dolajırtz. Alacaklanmızı alırız. Bankaya da öğleden sonra gideriz, nasıl? Rüstem para ijinl düjünfiyordu. Pek anlamadı, Bilmem. Onlar sabahtan gider bizi bankada beklerler. Bakarlar ki gelmiyoruz, çıkar giderler. Sonra bis isünızi görür. savuşuruz. Polise habar verirlerse? Neyi habar verecekler? Geçmij ola. Mal uizden çıktı. Bizim elimizde bankanın klğıdı var, o da benim aduna yazılmış. Bunu yalnız bana verirler. Polıs ne yapacak? Hem de imza Vekilin. (EU ni salladı) Geçti gayri. Jjimiz sağlam. Rustem düşündü. tçınde bir eziklik vardı, Yarbay dayıya vermiyecek miyiz? diye sordn. Veririz canun, bir iki bin de ona vertriz. N«w sü? Bilmem. Az olmaz mı? Yok be, niye az? Ta? atü da kohı mu yoruldut Biz ona gelme dedik. Zorla takıldı peşimize. Bnme adam yardnn etü «mım. Memduh beyi buluverdi. Bırak 3ravu Rüstem. Biz de bulurduk. Bel« ki daha iyi satardık biz bu mah. Ke«ke gelmeseydi. Bilmem... Rüstem kafayı indirip dusunda. Bir zaman konuşmadılar. Seyit elini koynuna aokup banka k W « ğıdını elledi, Bir daha bakahm mı suna bele? Bakalım. Gel öyleyse. Duvann dibine doğnı gitüler. Kahveye »rValarını döndüler. Seyit Ali kâğıdı dikkatle çıkardı. Bak, oku. Gördün ya? (Fısıldadı) Seyit All Şener'e Üç yüz kırk bin lira. hem de iki kere ya» zılmi5. Bir rakamla, bir de yaziyle. Gördün mü? He. tmzaya bak. Hı Isimiz kayadan sağlam. Ne polis kansır, n* kimse. Kâğıdı tekrar büküp koynuna yerleştirdL Bir yandan gülümsüyordu. Ömrünün sonuna dek bana dua et Rüstem, dedi. Seni bir gün içinde zengin etüm. Zorla götürdüm, biliyon ya? Gelmek istemiyordun. Öyle oldu he, dedi Rüstem. Nasipmi* Boynunu büktü. Aha yarım saat sonra çıkalrm, bl donanalım. Gören «bireh» desin. Biz^gayri zenginiz yavu. Az para değü Rüstem. .„;*;.& »,»: ;R l Değil he. Bir şey söyliyeeek, sSyliyemîyordu. Yüzün« dik dik bakü. Seyit Ali anladi, işi gevezeliğe döktü. Sana da yeter bana da, korkma. Bundan sonra gayri kimseye mohtaç değiliz. Kardaş gibi geçinip birlikte harcanz. Sen yüz elli bin liranın na olduğunu biliyon mu? Burdan bizim koye yol olur be. Dee... En zengin dediğin adamda bile bu kadaı para yoktur. Gakçı Rüstem yutkundu. f Arkası var) konu veresimtAYHANBAŞOĞLU CEM SULTAN tSTİKLÂL MAHKEMELERİNİN ÖNEMt li MUcadele tarihimn, Türkiye Büyuk Millet Meclısınden ve ordudan sonra en önemli kunıluşlanydı. ÇünkU bu mahkemeler, ılk bıçımleriyle, hem yasama, hem yargı, hem de, bir çok konularda yürütme yetkisine sahıp birer kuruluştu. Mübalâğasız denebıhr ki, bunlardan herbıri, kendi başına bir «Büyük Millet Meclisi», kendi başına bir diktatordü. Devletin silâhlı veya sivıl bütün makamlanna emır vermek. bu emırleri yerine getırmeyenleri hemen yakalayıp yargılamak yetkisine sahipti. Verdikleri idam kararları kesindı: Meclisin onayı gerekmeksızın hemen yerine getirilirdi. Eski tarihımizde bir ara Anadolu'joı saran anarşıyi nasıl ki Kuyucu Murat veya Kbprülü Mehmet Paşalarm korku ve deh şet salan sert icraatı kurtarmışsa, Milli Mücadele yıllannda da cephelerin yıkılmasını ve Anadolu'nun içinden çökmesini bu Istiklâl Mahkemelennin gerçekten şıddetli icraatı önlemıştir. Bunda hiç şüphe edilmemelidir. Cumhurıyetten ve dev rimler başladıktan sonra da yeni rejimin düşmanlarım ve mürtecileri bu mahkemeler ezmiş, Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya İ2xnir'de suikast yapanlan bu mahkemeler asımşür. Ancak öyle bir zaman geldl ki. TürkiTO Büyük Millet Meclisi kendisinin yarattıjfr bu tedhiş mahkemelerinden (1) kendisi korkmağa başladı. Ben çok iyi hat'.rlıyorum ki, 1926'da Ankara îstıklâl Mahkemesl Başkanı Ali Beyin, hatta üyelerden Küıç Ali Beyin memleket içindeM nüfuz ve otoritesi, bir halk deyimiyle, forsu, bir ara Başvekil tsmet Paşanmkinden daha üstün olmuştu. Meclıs bu mahkemelerin yetkılerini azaltmayı düşünüyordu. îşte bu sırada Gazi Mustafa Kemal Paşa'mn müdahalesivîa 1927 Mart başmda Ankara Istiklâl Mahkemesi lâgvedildi ve Istiklâl Mahkemeleri Kanunu da uyguîamasıa kaldığı için, çok uzun yıllar sonra büsbütün yürurlükteo kaldınldı. S S T İ K L A L Mahkemeleri Mil üUUTTUlsl ĞAUBA S.VLAT, 3UEAOAM tMkCÂM 10 Tek başımaydım nihayet... Altın Kapı butün ihtısamı ile karsımdaydı... Sislerin arasmda bir esatir görüntüsü gibi etküiyordu insanı. lkind Bölüm Büyük mağazalardan birine girerek yeni bir elbıse aldım... Yünlü kumaştan, güzel bir elbise... tki gömlek, bir çift de lskarpin. Tezgâhtar eskilerimi bir paket yaptı... Bana doğru uzatırken gülüyordu... Niçla gülüyordu acaba?... Kimbilir niçin?... « Götürecek misiniıı bunlan daî...» « Evet.» Borcumu ödedim, koltuğumun altmda koea bir paketle çıktım. Dönüp bir kerecik olsun bakmadıgun halds tezgâhtarın merak edeh bakıslarla beni izlediginin pekâlâ farkındaydım. Dışarda solgun bir güne? rardl Kaldınm vs caddeler hâlâ ıslaktı... Yer yer su blriklntilerine de rastlıyordum. Geceye kıyasla hararet derecesl hayli vükselmişti ama ben hâla titriyordum. John Manning'in bana verdiği görevi her ne paîıasına olursa olsun sonuçlandırmak zonaıday* dım .. Bunun için de kendimi toparlamam, ayakta durabilmem gerekiyordu. Şu halde birşeyier yemeliydim... Rastladıgım lokallerden ffldne daldım. Üstüste içtiğim iki kahve gırtlagnnı yaktı... Bana saman kadar tatsız gelen ve kurutma kflgıdı gibi kokan bîr sandvicin ancak yansınj yiyebildim... Mıdemin hiçbir çey kabuüenmek nlyetinde olma. dığı asikârdı... Kendimi güç belâ tutarak tuvalete koştum... Yîyip içtikleriml çıkarmak lçln... Bankonun arkasında duran beyas gömlekH kır saçlı ahçı bana hayretle balnyordu: « Keyflniz yok galiba?.....» Koltuğumun altındaM kocaman paket beni enikonu rahatsıs etmeye baslamıstı. T& magazadan çıktığımdan beri çok değerll bir seymiş gibi sımsıkı tutuyordum. Bankonun Ustünde blr yere koymaya cesareüm yoktu dogrusu. Nihavet. ysnımdaîd boş taburelerden birlne itina ile yerleştirdim. Fakat bu rahathk da uzun sürmedi. Adamın bir! lokale girmlş, söz konusu taburenin tepesine dikilmişti. Paketi, tekrar yükîenmek zorunda kaldım. Başım dönüyor, şakaMarnn Kjnkluyordu. Yorgunluk, adale* vsfcemiklerlmdentasmış, bu defa içime yayılmaya başlanuştı... TV<», ezft... Ben düpedüz yorgunlukta yaşryordum sanki?... Yorsunluk da bende.. Tezgâhm, tezgâhtardma yakm blr noktasma blr dolar atarak vUcudümU tabureden kBydırdım. Ayakta durabilecek kadar toparlanmalt, lo. kalden de çikmak zonmdaydım... GUlünç blr çabaydı benimM. Çevremde n« varsa korkunç bir hızla dönmeye kcyuldu blrdenbire. Garsonlardan birinin bana doğnı dSndügurıO şöyle bSyle farkedebildim, sestal çok uzaklardan duyar gibi oldum: «Hey .. Dikkat edln...» <Hye bagırryoraa Ama vaktinde yetişememlşti Oldugum yere yığılıp kaldım. Buna rağmen paketi koltuğumun altında sımsıkı tutmaya devam edlyorduın. Ağzımda rehlrden farksn blr aeılık T»rdı. Boğazımdan da bir yamklık. bir ekşimişlfk çı. kıyordu damaftıma genzhne dogra. Ense kökümün mUthls acıdıftmı fBrkettbn ayrrf anda. Düserken blr yere çarpmifl olaeaktan. TİFFAN V JONES W. I. Dugal Türkçesi: Adnan TAHİR sezinliyordum. Sankl tıkamp kalmıştım da dğerlerime şimdl yeniden hava doluyorduGözleriml araladım. tlk gördüğüm şey, deminki garsonun surata oldu. Diz çbkmüş, Ustüme eğümiş, terçm bir ifadeyle bana bakıyordu: «Ne oldunuz?... Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?...! Düştükten sonra gırtüsttl uzamp kaldığım anlaşılıyordu. Bu durumda garson bana kıyasla bir devmişçesine gözUmde büyüyor, heybetli gö. rünüyordu. Tarifsiz bir gayret sonucu başımı çevirmeye muvaffak oldum .. Çevrem bir süril pantalon paçası, blr o kadar da erkek pabucu ile doluydu. Bunlann adeta muhasarası altına aunmıs gibiydim. «Bir yeriniz kınlmadı ya?...» Bunu soraıun garson olmadığını ancak blr süre düşUndükten sonra kavnyabildım. Tıknaz bir adamdı konuşan. Kocaman bıyıklan kalın ve siyah bir çizgiydi de yüzünü ikije bölmüştü sanki. «Şey... Ben... Blr şeytm yok... tyiyim...» Ay^a kalkabilmek için dirseklerime dayanarak davrandım. «Fîtil gibi sarhoş...» diye garson sövercesine homurdandı. «Hey Allahım...» Kendi kendime inliyordum... îçlmden ve sessiz... «H?y Allahım .. Kurtar ben) su seöl vaeryetten... Yer yer talaş serpilmlş buzdan daha soğuk mozaik parkelerle sarmas dolaş ve açık gözlerle uyumak pek cana yakın bir çey olmasa gerek...» GUcümün, kuvveömln son fcınntılarmj da cBmertço harcıyaraktan tek dirseğimin destegl İle dogru'up oturablldim nihayet. Lokaldekl müşterilerin tttmü etrafımı sarmıştı. Kıpırdamaksızın duruyorlar, merakla beni seyrediyorlanb. îçlerinden blr tekl bile bana yardım etmek «orunluSunu duvmamıstL YARINS1Z ADAM (I) «Tedhi? Mahkemesl» deylmini bu mahkemelerin knrulusu sırasındaki şiddetU tartışmalar sırasında mebnslardan biri kullanmiîtı. Hatınmda kaldığına gSre Bolu mebnsn Tunah Hilmi Bey de bunlara «Halk Mahkemeleri» vera «MUlet Mahkemeleri» adınm verilmesini önermiş fakat Meclis bumı kahul etmemişti. YARIN AYLÂK MUSA Gözümün önünde bir devlet doğdu DÜZELTME Dunkfl tefrikamızda Mustafa Necati' nin yerine, yanlışlıkla başka bir resim girmiştir. özür dileriz. ^« •••••«••••• i j Süreyya Atamal [ Mu*yeneh«neslnl aaklctU D o k t OT : Yeni adres: Sıraselvüer 69 (Tılolm Slte) K. t : | i
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear