24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAVFA: İK\ Cumhurîyet 8 IVIart 1970 Tarihten YARENLIK Eüf NACİ o Bir ihfisomın hikâyesi SKENDERİYE'DE, Firavunların sarayında yan gelip oturduğu günlerde Sezar'a bir tüccar hediye olarak bir halı getirir. Halının yuvarlak ambalâjmı Sezar'rn önünde açtıkları zaman, içinden Mısır'ın baharat kokıüarı saçan yarı çıplak, peri kadar güzel bir genç kız çıkar. Bu, kendi dileği ile buraya gelip hükümdan büyülemek isteyen «KLEOPATRA» dır. Sezar derhal cazibesine kapılır ve kıza âşık olur. Sezar, onunla işbirliği yaparak, Mısır'a bir iç harbi reva gören Kleopatra'nın kardeşi Ptolerae'yi birlikte tepeleyip Kleopatra'nm, Mısıra kraliçe olmasını sağlar. Sezar ve Kleopatra, Roma ve Mısır anlaşmasını kutlamak üzere Roma sokaklanndan yan yana halkın hayranlıklan arasında geçerler ve gelip Tiber kenarındaki Sezar'ın •villâsına yerleşirler. Artık Kleopatra'nın Sezar'ın dostu ve metresi olduğunu bilmeyen kalmamıştır. Bu ihtışamlı devirler geçip de Sezar öldürüldükten sonra Kleopatra, Roma'nın hâkimi büyük Mark Antuvan'ı da büyüler. I • Bir eleştirme AUah mubarek ı . , r r j etsin. Şimdi b i r e t s i n P fiv3gr\ s T bolluktur gidi Şimdi bir ~ *>.. •.! yor. Eskiden se •nede bir resim sergisi açılırdı. Tanınmış yazarlar da anlasın, anlamasın resim tenkidine hevesli idiler. Bunlardan biri de rahmetli şair Ahmet Haşimdi. Bir sergiyi tenkit eden bir yazısında Namık îsmailin bir tablosu için. «Öndeki renkler biraz kuvretli, arkadakiler biraz hafifleseydi şahaser olacaktı» diye bir h ü k ü n savurmuştu. Ressamlar yolda değerli şaire raslayıp « t s t a t , demişler. Çok haklısm, o kadar önemli b i r noktaya dokunmuşsun ki Nsmık îsmail bu uyarman flzerine jçeldi ve dediğin sekilde resmi tashih etti fel gör, b*k nasıl değişti» demişler. Zaferini görmek için tekrar sergiye gelen şair; « î$te şimdi mükemmel oldu» demiş. Bugün çoğu rahmetli olan ressamlar gülüşmüşler, çünkü Namık Îsmail tabloya dokunmamış bile. Mark Antuvan da Kleopatra ile Tarsus'ta eşsiz bir ihtışam içinde büyük ziyafetlerde günlerce sevişirler. Roma halkı, şarap ilâhı ile Venüs'ün burada buluştuklanna inanacak kadar b i r gaflet içindedir ve bu birleşmeyi alkışlar. büymejjjgj i k i n c i RomalıB u nın da artık son günleri gelip yıldızı sönmeğe başladığı zaman Oktavyüs'ün intikamından ürktüğü için yine muhteşem bir ziyafet sofrasında küçük bir incir sepetinin içinde kendisine sunulan zehirli mabiukun yardınu ile hayatına son verir. Bu sütünlarda o k u r l a n m a sun duğum yazılarbende ne ağdalı bir ilim yapmak hevesi vardır, ne de tarihle eğlenmek. Lâkin bazen bunlardan birine fazlaca kayıverirsem mazur görülmeliyim. Çünkü kastımız yârenlik. Ama, şimdi bu Tuğra bahsi, ciddî bir konu. Bunun bir küçük tebessüme bile tahammülü yok. Efendim, Tuğra, lügât mânâsı: «Hükiimdann isim ve elkabını havi kalm kalemle yazılmış b i r nakıştır.» Kimi Sultan Muradın pvcunun şekli, kimi mürekkebe batmış Uçparmak izi demiş, kimi Selçuklardan kalmadır, kimi «Orhan G a d ile başlar» buyurmuş. Amma hürm e t k â n bulundugum saym Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılının (Tuğra ve pençe ile ferman ve buyruklara dair) etüdünde «Osmanlılarda Tnfranın padişahın ismini havi alâmeti ve imzası demek olduğuna işaret ettikten sonra Birinci Murat beyin pençesi veya parmaJklannın şekli olduğiı hakkındaki söylentilerin kıymeti kalmadığuu» açıklıyor. Şu hale göre bazı tarihlerin okuma yazma bilmediğini yazdıkları Birinci Sultan Murat Hüdavendigârın, Ragosa Cumhuriyetinin himaye anlaşmasına elini al boyaya b a t ı n p basmak suretl ile meydana gelen alâmet olduğu iddiasına d a pek kulak asmamak gerekiyor. Zaten şimdiye kadar bu şekil sadece iddiada kalmış, bu Murat pençesi hiç b i r yerde bulunamamış ve hiç bir müzede görülememiştir. Yunus avcısı sana ne oldu? ENİZ kıyısındaydı küçük ahşap ev... Penceresinde fesliyenleri, tavada kızaran balık ve yanık yağ kokusu, deniz uzerinde marU çığlıkları, uzak veya yakın denizlere sefer eden gemi düdükleri. Bir de uzaklardan, ufuk çizgisinden gelen serin deniz rüzgârı. Birkaç tane daha al, dedi genç kadın. Tava elinde cızırdıyordu. Kajlarını kaldırdı adam, kesin cevapü bu. Yerinden kalktı, fesliyenlerin salındığı pencere önüne oturdu. Bir cıgara yaktı, derin nefesle dumanı içine doldurdu ve aynı hızla çıkan duman gür bıyıklarım, fesliyenleri geçip dışan süzüldü. Genç kadın bulaşıkları yıkıyor, bir yandan kocasınm bu durgun, suskun halini düşünüyordu. Yunus avcıhğma başlayalı bir tuhaf olmuştu. Kaç kez bunun nedenini sormak istemiş, yapamamıştı. Bu arada başka nedenler de aramıştı. Geçim derdi. O ezelî dertti zaten, hem alışılmıştı bu derde. Evin göze görünmeyen ama hissedilen üçüncü kişisi olmujtu. Kocasının bu huzursuz hali ona da geçiyordu, doğumu bir hayli yakındı. Adam şafakla yola çıkmış küçük mendirek içindeki motora çevik adımlarla atlamıs, av için gerekli hazırlıklara baslamıştı. Reis, adamlara emirler veriyor, doğuda iki mil uzakta bir deniz feneri çakıyordu. Palamarları çözün emri verildi, iki tayfa motoru baştan, kıçtan mendirek babalarma bağlayan haiatları çekip aldılar. Makine gürüldedi, pervane denizi dövdü, motor ileri atıldı, açık denize yol verdiler. Reis kucağına aldığı çiftesini tcmizledi, iri saçma atan kurşunlan namlulara yerleştirdi, direk başındaki gözcüye dikkatli olmasını, yunus sürüsünü görür görmez bağırmasını tembihledi. A reklere çok şey soylüyordu. Göründülcr diye bağırdı gözcü. Reis: Ne taraftalar? Sancak tarafunızda.. Herkes o taraia koştu, büyük bir sürü idi bu, denizi önlerine katmış gidiyorlardı. Dümenci motorun başını sürüye çevirdi. Az sonra yaklaşmışlardı. Reis tüfeğini omuzladı ateşe başladı. Boşalan tüfeği doldurup tekrar ateş ediyor, denizin üzeri kıpkızıl kana boyanıyordu, acele etmek gerekiyordu, vurulan yunuslar batabilirlerdi. Tayfalar u zun kancalarla yunusları güverteye alıyorlardı. Birden yakınlarından hepsinden iri bir yunus sudan çıktı; D Yazan : yapmıştı. Günlerce gitmişlerdi kara yüzü görmeden. İlk günler martüar eşlik etmişti gemie, sonra kaybolmuşlardı biri ayrılmamı$tı. Direk tepesine t ü nemiş etraflarında uçmuş sonunda o da geriye dörunüştü. Sonra yunusların eşliği başlamiftı. Dalıyorlar, çıkıyorlar, de Özkan TÜMER ti güvertede. yalnızlıklarım mıştı. Uçsuz bucaksız yunuslar dağıt Köpek bahklan da takılırdı peşlerine kimi zaman. Sırt yüzgeçleri denizi bıçak gibi keser; gemiden düşecek canlı cansız bir şev beklerlerdi. Yaşayan her ş e . ye düşmandılar. nın dofum sancısı tutuyor, eş dost yardımı ile yakın bir hastaneye kaldırılıyordu. .. Dişi bir yunustu vurulan, karnının altmdan küçük yavrusu yan yarıya dışarı çıkmış doğuyordu ağır, ağır... .*. Ameliyat salonu bembeyazdı, ışık içindeydi. Hareketsiz vücut upuzun yatıyordu masada. Operatörün neşteri gergin cilt üzerinden geçti. .'. Ölmemişti yunus, yarası hafifti. Adam başucuna çökmüş, bir yunusa, bir de yavrusuna bakıyordu, ikisi de ölüme gidiyorlardı besbelli. A Asistan, operatörün yüzüne baktı, zor bir ameliyattı bu. Genç kadın ve çocuğu tehlikedeydi ve her an artıyordu bu tehlike, bütün çabalara rağmen. Vursana diye bağırdı Reis.. Adam şaşkın donuk Yunusun gözyaşlarma bakıyor; inlemelerinden bajka bir şey görmüyor, duyamıyordu. Tekrar bağırdı reis: Vursana, bitir işini. A Nabız, dedi operatör. Düşüyor, oldu cevap. Genç kadınuı hayatla olan ilişkisi ağır ağır kesiliyordu. • DAM, el yordamıyla kalın sopayı kavradı sımsıkı. Âni bir kararla bıraktı. Bütün gücünü harcayarak yavrusu ile beraber yunusu kucakladı, denize bıraktı usulca. Gerisi denizindi o ne yaraları iyi etmişti, yunusu da iyi eder. di elbet. A Genç kadının hayat belirtilerini ölçen âletler normali gösterme^e başlamıştı. Operatör açtığı karın boşluğurfu süratle kapatıyordu. Bu dünya üstünde doğan, ü r e yen binlerce tür canlıdan en değerlisi en güçlüsü, en yenilmezi insan doğmuştu. A Keçecizadeden iikteleriyle mejhur Keçecizadc tzzet Fuat Paşa, yabancı memleketlerdeki temsilcüiği sırasında bir gün hususi bir mecliste büyük devletlerin kuvvetlerinden konuşulurken demis ki: « En kuvvetli devlet Osmanlı İmparatorlugudur., çünkü senelerdenberi siz dı$ardan, biz içerden çalıjtık bir türlü yıkılmadı.. Girit meselesiyle uğraşıldığı devirde Sultan Aziz'le Avrupa seyahatinde bulunuyormuş. Üçüncü Napolyon bir ziyafet sofrasında Keçecizade'ye: « Şu başınıza dert olan Girit adasına bir müfteri bulup satsanız» demis. Paşa bunun güzel bir fikir olduğunu söyleyince Napolyon: Kaça satarsıııız?» diye sormuş. Keçecizâde derhal şu cevabı yapıştırmış: « Aldığımız fiyata.» M (Resim: A. AKAD) niz uzerinde yarım daire çiziyorlardı. Anlatılmaz bir güzellikleri vardı. Birkaç tanesi geminin burnuna hamle etmiş, çarpıp parçalanacaklar diye yüreği ağzına gelmişti. Yunusların eşliği herkeste bir sevinç yaratmıstı. Geraicilerden biri, bıyıklarını çekiştirmiş, yeni yaktığı sigârasını denize atmış, Karadeniz horonu tepmişİ':i uçtu bu. Yunuslar ne kadar iyilik ve dost idiyseler; köpek balıkları da o kadar kötüluktü. Karısı geldi adamın aklına. Doğumu yakındı, meraklanıp duruyordu. İlk günden tutmamıştı bu işi. Yunusların vuruldukları zaman bir inlemeleri; insan bakışlı gözlerinde bir yaş ve hüzün vardı ki, anlayan insan yütekrar daldı, reis ateş edecek zamanı bulamamıştı, peşine düştüler, çıkacağı yeri tahmine çalışıyorlardı, tekrar çıktı yunus suyun yüzüne, tüfek patladı, arkasından kan izi bırakaıak yuzüyordu, yetiştiler güverteye aldılar. .*. Aynı anda deniz kıyısındaki küçük ahşap evdeki genç kadı L UDAKLARI yandı adamm. Sigarası bıtmişti, tazeledi. Denizin hışırtısını, motorun ritmik sesini dinledi. Vaktiyle bir açık deniz seferi v D Reis öfke içinde: Hesabını kestim diye haykırdı. Adam oralı olmadı. İnsan yeter ki insan olsundu. Ekmek parası bulunurdu. Kocaman mendili ile ıslak ellerini kuruladı, üstüne bulaşan kanı sildi. Gözcü direğinın dibıne çöktü. 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1 Yetmişlik aşk İkisi de Amerikah. Kadının adı Flod Amburgy, 71 yaşında, dul. Erkek Lee Amburgy 70'inde, o d a dul ve yaşlı kadının kaymbiraderi oluyor. Yıllardan beri gızli gizli ? sevişirlermiş. Nıhayet geçenleı*e evlenmeğe karar vermişler. Bu izdıvacın dıkkate değer bir taraiı daha var: Nikâhlannı kıyan din adamı Kash Amburgy, yetmiş birlik gelinin oğlu oluyor. Simdi balayında bulunan yeni çiftın 23 çocuklan ve 55 torunlan varmış. SV Hece Bulmacosı A A A A A AB AŞ BI BOR ÇI DA DA DAL Dİ E ET GAM GAR GÖZ Gl İ KA KAR KE K I B KIRP LAK LE LİV MAK MAL MAR MUR NA NI RAK RE RE RİT SA SA SAB SİN Ş t TİN UY ZE. Yukarıda gördüğünüz dağınık hecelerı, aşağıdaki soruların karşılığı olarak bir kerede kul lamp numaralı çizgilere yazınız. Meydana gelecek kelimelerin sıra ile yukarıdan aşağıya İKİNCt ve BEŞÎNCİ harflerini okuduğunuzda Alesandre Dumas' nın: «Başarılı erkek, kadına harcadığmdan fazla kazanan er kektir..» diye başlayan sözünün geri tarafını bulacaksınız. I Evliya mânâsına. 2 Gülünce yanaklardaki çukurlar. 3 Yemek tası. 4 Eski bir tüfek. 5 Habeşistan'm b i r eyaleti. 6 Bir yön 7 îlerde elde edilecek mahsul için önceden yapılan satış. 8 Ustanın yardımcısı. 9 Gelirler. 10 Bir hayvan hastalığı. 11 Eski okuUardan. 12 Karar alabilmek için bir meclisin yeter âzâ sayısı. 13 Mersin'in bir ilçesi. 14 Bir yön 15 Parazit. 16 Kati. 17 Bir ge minin başka bir gemiye, iskele ye yan yanaşması. 18 Gözti ile işaret çakmak. 19 Medenl. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 II 12 13 14 15 16 17 18 19 • SOLDAN SAGA: • • 1 Gençiiğmde hâmisi tücca'»ftı gemil«rinde denizciliğı öğrenerek Yeniçeriliğindeki bir deniz savaşında kahramanlığını ortaya koyup Cezayir'de ün yapmış, 3. Selım devrinde sadrazamlığa yükselmiş bir vezir ve kaptan. 2 Küçük Kur'an; tranda llhanlılar devletini kuran Hulâgu'nun oğlu ve ikinci hükümdar; 160 kadar şarkısıyla bestecimiz Lemi Beyin soy ismi: Bir renk. 3 Antonio ilk adı ve kemana ait eserleri konçertolariyle bir İtalyan bestecisi; A.BD.'de bir eyalet; Sakarya ilinde bir ova. 4 TERSİ kimyada krom; Avustralya'da bir göl: TERSÎ pirincin bulamacı; Yama; Cehennem mânâsına. 5 TERSİ Farsçayı sanat dili kabul etmeyip Çağatay Türkçesiyle yazdığı şiirlerinde Türkçenin üstunlüğünü belirtmiş Ali Şir'in ünvanı; Maurice ön adı ile Ekspresyonist bir Fransız ressamı; Georges ilk adı ile erkek giyinişli Chopin'in sevgilisi Fransız kadın romancısı. 6 Bir böceğin kelebek olmadan önce koza içinde geçirdiği değişim; Bir renk; Victore ön adı ile büyük Fransız edibi ve şairi. 7 TERSİ kimyada gümüş; TERSİ bir balık; Alaturka musikide bir makam; Akıl. 8 Carl ilk adı ile Isveçli nebatat, tabiat âlimi; Amerika Birleşik Devletlerinin rümuzu; TERSİ alaturka musikide bir makam. 9 Jeolojide aynı zamana ait tabakaların kayarak yanyana gelmesine yol açan yer çatlağı; İtalya'da bir nehir; Elektrik üzerindeki buluşları kanunlan ile bir Alman fizik âlimi; Fransa'da bir nehir; Kimyada sodyum. 10 Lâhza; Tiren denizinde, Sicilya kuzeyinde bir adalar topluluğu; Kırşehir'in bir ilçesi. 11 Bir şeyin korunmasını başkasına bırakmak; Hind asili; Mineral bir yağ. 12 Almanya'da bir nehir; Auguste ön adı ile stratosfere balonla çıkmış. batiskafla Okyanusa inmiş İsviçreli fizık, matema m\\\ Huylu huyundan Paris'te çalışan kamyon şofoıü Gerard Lçbois 50 yaşında ve müthiş içkici. Bir defasında alkollü vaziyette yakayı ele vermış, duruşma sonucu yargıç aitı ay süreyle kendisini araba kullanmaktan menetmiş. Fakat altıncı aym sonunda ehliyeti geri verilince Lebois ^ ) dayanamamış, şerefe çekmiş kafayı, atlamış kamyona, yallah... Yakalamışlar tabii... Tekrar yargıç huzuruna çıkarılmış... Bu defa ehliyetini almamışlar ama, üç yıl süreyle meyhaneye girmesiNew York'taki lüks lokannı, kamyonunda da içki buluntalardan birinin kapıcısı ünlü durmasını yasaklamışlar. aktör James Mason ile bir arkadaşıru lokale sokmarmştır. Sebep, Mason'un kravatlı, diğerinin ise kravatsız olması. Netice itibariyle adam haklı. Aldığı emri yerine getiriyor Bunun üzerine Mason, boynundaki kravatı çıkarıp arkadaşına vermiş, kendisi de belindeki yumuşak deriden kemeri çözüp kravat gibi boynuna takmış. Hem de kusursuz bir düğümle. Sonra girmişler lokantaya. tık âlimi (Kardeşi de âlimi; Bir meslek veya tarikatın ilk kurucusu. 13 TERSİ örtme, kapama (Eski dil); TERSİ Batı Savunma Paktı'nın rümuzu; Kas. 14 TERSİ bir divan şairimiz; Vicellio ön adı ve kilise freskleri. tablolariyle bir İtalyan resim ustası; Portekiz'in güney batı Afrika'da bir sömürgesi. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 Alemdar Vak'astndan sonra 4. Mustafa'nın adamlarının elinden 2. Mahmud'u öldürülmekten mangal külü atarak kurtaran Çerkez cariye; Bir renk. 2 TERSİ Fransız klâsik trajedisinin en büyük yazan; Paraca yardım. 3 TERSİ yerine koyma, kanun yapma; Alfred de ön adı ile romantik bir Fransız şairi ve piyes yazan; Thomas ön adı, kato likliği ve adalet bakanlığmda protesten 8. Henry'ye ters çıkışı ile öldürülmüş Utopia adlı eserin yazan. 4 iki gözü görmez; Minareden okunur; Bir çam cinsi. 5 Asya'dan kuzeye akan bir nehir; Piyanodan evvelki klâvsenin daha eski şekli. 6 Vincent d' ön adı ve hocası C. Franck ile açtığı müzik okulu ile ünlü bir Fransız bestecisi; Bir nota; Hafif konulu besteli tarz sahne eseri. 7 Ön adı Washington olup Amerikan edebiyatı başlangıç ediplerinden tarihçi ve makale, hikâye yazan; Bir hayvan; Kimyada silisyum. 8 TERSİ kimyada alüminyum; Kardeş kanları; Müstahkem rnevkii. 9 TERSİ Asya'da bir nehir; Bağdatlı nam ve divan şairimiz; Asya'da bir nehir. 10 Hırsız; Kimyada samaryum; TERSİ kimyada krom. 11 TERSİ altın kökü de de Bulmacaların yarınki çözümü CUMHURİYET'te nilen G. Amerika'dan gelen istifra ettirici bir kök; Kimyada baryum; Francis ön adı ile bir Ingiliz filozofu ve devlet adamı. 12 ilk adı François olan çağdaş bir kadın romancısı; Marcus Percius ilk adları ve edebiyatçılığı askerliği ile Eski Roma'nın bir devlet adamı. 13 Hulâgu'nun îran'da kurduğu İlhanlılar devletinin 8. imparatoru ve Hanı; Fasıla. 14 Ekmek; Zaman geçmesine rağmen değerinden kaybetmeyen eser; TERSİ G. Amerika'da bir dağ. 15 Kimyada plâtin; TERSİ Fransa İhtilâli'nin en kan dökücü ve banyoda bir kadın tarafından öldürülen lider. 16 TERSÎ bir çiçek; TERSİ bir gezegen; TERSİ farkmda olmadan muhatabı kırıcı hareket, söz. 17 Çıkar yol; Bir besin; Güzellik; Bir nota. 18 TERSÎ İsviçre'de bir göl: Asya'da bir devlet. 19 Nevşehir'in bir ilçesi; Uluslararası güreş teşkilâtı federasyonunun rümuzu. 20 TERSİ Ingilizlere, Elizabeth zamanı, denizler hâkimiye1ini îspanyollardan kazandıran kaptan; Jean Paul ilk adları ile bir Fransız yazan ve ıüozofu. Gel de şaşma, Minnesota'ya bağlı Rochesterde geçenlerde bir yangın çıkmıştır. Çıkar ya. Ama bu yangın başka yangın. Alevler bu defa itfaiye kışlasmı sarmış. Ortada ihbar ve ikaz telefonuna benzer bir şey olmadığı için de itfaiyeciler artık yangın müdahale edilemeyecek hale gelince uyanmışlar ve diri diri yanmamak çabası ile binayı ancak terkedebılmişler. Boylece de bütün kışla kısa zamanda kül yığını haline gelmiş. Kravat mecburi Tesadüfün cilvesi Bangkok'tan bilcfirildiğine göre geçenlerde toplanan Tayland parlâmentosu tam bütçe müzakerelerine başlamak üzereyken koca salon sivrisıneklerin ıstilâsına uğramış. Bulut gibi dold u r m u ş salonu m ü b a r e k hayvancıklar, milletvekilleri de yapacaklarını şaşırarak salonu terketmişler. Hademeler seferber edilmiş, ilâçlar sıkılmış, böylece de salon temizlenmiş, oturum t e k r a r açılmış, sıra Saglık Bakanlığının bütçesine gelince tartışmanın zerresine luzum görülmeksizin olduğu gibi kabul edilmiş. CINAYET BULMACASI KAATİL KİM? S Kartvfzit Bulmacası TARIK TAC Yukarıda kartvizitini gördüğünüz Bey, Halide Edip Adıvar' ın bir eserini çok sevmektedir. Eserin adı, kartviziti teşkil eden harflerin arasındadır. ef, bir ihbar üzerine gittiği evde. âniden kocası ölen kadının anlattıklarını dinlemekteydi«... Kocam aşırı derecede içki müptelâsırdı. Hemen hemen her gece içkili ve geç gelirdi. Dünkü, Cumartesi gecesi, gecikeceğini ticaretinde iyl bir kâr sağlamasının şerefine arkadaşları ile içeceğini söylemişti. Tek başına olduğum evde bir müddet otunıp radvo dinledim ve saat ona doğru da yattım. Anahtarın bir teki kendisinde bulunurdu. Eve geldiğinde mutfağa geçerek bir kadeh de orada içmek hujTi vardı Bu gece de diğer geceler gibi yapacaktı tabii. Uykumun arasında hafif gürültüler duydumsa d a yadırgamadım. (Şef. bu arada sigârasını çıkardı, kadına da uzattı. Kadın, teşekkür edip içmedığıni söyledi. Kibriti tablaya bırakan Şef'in gözü yerde, araya sıkışmış yarım santim kadar bir izmarite ilişti. Alıp usulca cebine koydu.) Sabahleyin onu mutfağın taşı uzerinde bir kalıp gibi yatar halde görünce komşulara seslendim..» Şef konuşması biten kadının arkasından mutfağa geçti. Yerde ki adamın yanına yaklaştı. Eğildi. Saçları bembeyaz adamın agzı hâlâ alkol kokuyordu. Tezgâhm üzerinde bir rakı şişesi ile b i r kadeh vardı. Kadehte su ile sütbeyazı olmuş rakıdan bir parmak kadar kalmıştı. Adamda belırli bir yara izi göremedi Kalbten gitmişe benziyordu. Parnıaklarjıdaki sarı sarı lekeler onun kuvvetli sigara tiryakisi olduğunu belirtiyordu. Dışleri de bir o kadar sarı idi. Vücudunu dikkatle izleyen Şef, t a m ayak bilekleri hizasuıda çorap lâstiklerinin ette bıraktığı cinsten ip gibi izler gördü. O sırada ıkram ettiği kahvenin fincanını yıkayan kadına dönerek: «Şu elektrik düğmesini açar mısınız?» dedi. Kadın ıslak elleriyle hemen isteneni yaptı. Şef birazdan doğrularak giyimi itinalı, berber görmüş sarı saçları bozulmamış, tırnaklan bakımlı kadına ellerini .ıkamak için tuvaletin yerini sordu Tuvalette aynanın önünde bir <enara sıkışmış simsiyah bir parmak uzunluğunda bir saç teli gözune çarptı. Usulca defterinın arasına koyup tekrar mutfağa geçti. Bu sırada adlî tabip de gelmişti. Şef, ona düşüncelerini naklettı. Tabıp adamm çorabını ayakkabısını çıkardı. Sonra doğrularak Şef'e düşündüğünün doğru olduğunu söyledi. Şef, kadına dönerek: «Demek kapının iki a n a h t a n var. Düıı akşam radyo dinlcmiştiniz. Haogi istasyonu açtımzdı. Herhalde Istanbul'u değil. İbre başka taraftaydı.» Kocasma nazaran daha genç (35 yaşlarında) ve diri görünen kadın, alaturkayı sevdiğini, fırsat buldukça dün gecelci gibi îstanbul bittikten sonra başka yeri açtığını söyledi. Şef: «Keşke, gürültüsünden istifade ettiğiniz radyoyu yalnız dinleseydiniz» dedi ve yardımcılarına döndü. Ne demek istemişti Şef?. Yeni bir parti Kız mısın oğlan mı? Mıni eteği b ü t ü n dünyaya bulaştıran Londra'da yine g a n p şeyler oluyor. Geçenlerde Bond1 Street'e yolu düsenler meşhur Ingiliz muhafazakârlığını hiçe sayan bir gosterıyle karşılaştılar Moda uzmanı Jacques Esterel'in erkek mankenlerinden biri suslenmiş püslenmiş, sokağa sahnıvermiştı. Başında geleneksel melon şapka, iskarpinleri pırıl pırıl, dizkapak altına varan çoraplar. gömlek, kıravat ve ceket... Fakat ayağıncfa da pantolon yerine bir eteklik... Uzman şoyle diyor : «Kadın erkek eşitliğini dikkate alırsak erkeklerin de eteklik eiymesinde sakıncanın zerresi bile yoktor.» Geçenlerde Hamburg'ta yeni bir partinin kurulduğu resmen açıklandı: «Deutsche Sex Partei Alman Seks Partisi.» Kurucu Joachim Driessen'in yaptığı açıklamaya göre yeni parti özellikle seks meselelerini ele alacak, bu konuda tabu haline getirilen bütün gelenekleri yikacak, serbest aşk için savaşacaktır. Kurucunun ifadesine göre 1973 yılında yapılması gereken sıyasi seçimlere de fıilen katılacakmış Seks Partisi. HAZIRLAYAN :
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear