26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURİYET 29 Temmuz 1967 SAHtFE BEŞ YONUNDEN Galatasaray adasında herkes neşe içindeydi ' Galatasaray Adasındaki kulübun bir özelliği vardır: Ü\eleri birbirlerini sever, kimse kim seyle uğraşmaz ve i;eşe!eri samimidir. Bu havanm yaraH'.ma sında büyük rolü olan Abd'ullah Nemli'dir bizce. Zıra kımseden hiçbirşey beklemeden daima etrafına iyılik «•açrnaEa çalışan Adanın «maskotu» Nemii, kurulduğundan beri bu kulübün her işine büyük bir sevkle koşar, orayı güzelleştirmck, insanlarm münasebetlerinin tatlı olmasına çalışmak ve herkesi keyiflendirmek ödevini kimseye devretmez. Kasıru aylarının sonuna kadar Adasmdan ayrılmayan Nemli, sonra da Uludağ' da yaptırdığı ufacık kulübesine çıkar, bu sefer Adadan gelen arkadaslarını (ki sayjları tahminlerin fevkindedir) ağırlar; sonra ilkbaharda tekrar şehre iner ve doğru evinin karşısmdaki kulübüne girer. Bu degişmez hayatmdan bir tek sün bile rikâyetçi olraayan Abdullah Nem li. Adanın ilk dine dansını öyle jyi organize etmış. o kadar güzel bir gece hazırlamıştı ki sabahm beşinde bıle kimse yennden kıpırdamak isterr.iyordu. Adadaki çocuklara renkli kâğıtlardan bahklar hazırlntan ve bunları bir tiyatronun ısıkçısıyla renklendiren Abdullah Nemîi ve zevkli ekibi, denmn ortasına kırrnızı sarı balonlar bağlatmış, ufak bir gemi ınsa ettirmiş. masaların üstüne kırmuı örtüler sermiş ve şamdanların içine kırmızı mumlar koymuştu. Yeraekler gayet iyiydi, herkes şıktı ve bırbiriyle şakslasıyordu. Gecenin en büyük atrak siyonu Gönül YazAr kadar *'ikse yapan Şirin Devrinı'di. Tahilili kadın kıhğır.a giren Şirin Devrim, bu dekora son derece uymuj, Amerikada nasıl bu adanın propagandasını yaptığını kendine has üslubuyla anlatıyor ve «Dünyanın ne tarafında böyle bir yer vardı? Üç adım ilerisi Asva, üç adırn geris\ Avrnpa. Size soruvorum, cevap verin, bundan daha şaheser y*r olur mr?» diye bagınyor ve sonra kadehini Aria için kaldırıyordu. Moda kulübunde de yılın i!k dine dansanı yapıldı ve yağmura rağmen eğlenildi. Bu eğlencenin dozunu artıran bir defile Aylâ Eryüksel tarafından takdim edildi. Turk moti'lerinden ve yazmalarından ıstifade ederek' modern kıyafetler hazır layan bu genç kiz ellıv» yakın kıyafeti Moda kulübünün üyele rine gösterirken hayranlık se>leri etrafı doldurdu. Giyım kusamda en müşkü'ıpesent clanıarı bile memnun eden defıledeki mankenlerin hoşluğu, bilhassa Hamlft adındaki genç kızın ba sında yanan bir mumla ve Mah mut tarafından taranmış eski Türk tarzı saçlarıyla masaları dolaşması defileye ayrı bir hava verdi. Kulübün Müdürü Sedat Bayur'un büyük kolavlık gösfrdiği defileyi ÜFtlerine şakır şakır yağmur yağmasma rağmen en büyük merakla seyredenler koy daki sandal ve kotra sâk'nleriydi. Vali Vefa Poyraz, gece kulüplerinin sahiplerini Vilâyete dâ Dr. l w MHOB Insanlar sinirlenince b i r b i r l e r i n i ısırsalardı dünyada deliler azalırdı Aylâ Eryüksel'in dcfilesini Moda Kulübunde büyük bir zevkle seyreden bir motör kaptanı, sonra mankenlerden biri ve Aylâ ile (sağdaki) resim çektirdi. vet ederek, «Arkadaşlar, dedı. Eğer orkestralarınızın sesini on ikiden sonra kısmazsanız bizzat bu işi ben yapacagım.» Bu kararın neticesı ne olursa olsun Vali, birçok kimseden hayır duası almakta. Keşke bu kanunu yalnız Boğaz'da uygulamayıp karşı sahilde de yürütse bir o kadar dua ahr. Kendisine, «Nirin onikiye kadar yüksek sesle çalmalanna müsaade ediyorsttnnz?» dıye sorduk; cevabı su oldu: «Bir zümre tepinmek istiyor. Varsın onlar kurtlarını dök sün, onikiden sonra herkeste zaten hal kalmaz.» YeYe danslarında büyük başarı sağladığını birçok kulüplerde ispat etmiş olan Poyraz'a kendi koydugu kanuna uyup uymayacağmı sorduğumuzda da şu cevabı verdi: «Birçok resmî dâvetlerde öyle sâkin otnrmağa mecbnr olnyoTDm ki, fırsat çıkarsa bn dansları yapıp ben de knrtlanmı döküyornm, Hem yapmasam bana bu sefer ne diyeceklerini de biliyorum, (Su adama bakın, bir türlü yeni dansları öğrenemedi.) Eb biz de kendimize bn lâfı söyleteceğimize ögreniverdik gitti.» törü olmaya ikna etti. Şimdi yepyeni bir öğretim üyesi kadro 5u ile açılacak olan LCC'nin bugün çok tamnmış bir misafiri Türkiyeye geliyor. Avrupanın bir numarah tiyat ro uzmanlarından olan Prof. Klaus Boltze üç hafta tstanbuT da kahp mektebin tiyatro talebelerini çahştıracak. Kumburgaz ve Maltepe'de açık hava kamplarında yapılacak derslere Aylâ ve Beklân Algan da yardımcı öğretim üyeleri olarak katılacaklar. Şimdi plâstık sanat yani resim, mimari ve heykel sanatına gelelim. Bunlarda da yine iki ana unsur bulmaktayız: Ritm ve sernbolik anlam. Öyle kı meselâ reslmde ritim, desen ve çızgi olarak görülüyor. Sembolik arüamlar ise bizi büyüleyen renklerden ibaret. Renkler ses tonları gibi fiziksel olarak titreşimlerden meydana gelmiştir. Bu ortak özellık yüzünden Şopenhaver bütün sanatlann müzik haline gelebilecek nitelıkte olduğunu söyiuyor. Renklerin sinir sistemimızd9 etkileri de başka başkadır. Renk.ler çagnşım yoluyla bizde bir takım hâtıralar uyandırıyor. Örrıeğin kırmızı renk denince birden kan. sarı denince Reşat altını, mavi denince gök yüzii ya dB deniz geliyor akhmıza. Yine renkler bizde değişik etkiler uyandırıyor ki btmlara renklerin rnetaiiziği diyonız. Titreşimi en fazla olan kırmızı sinir gerginliği meydana getiriyor. Kırmızı renge bakınca kalb daha hızlı atmakta olduğu için bir çok uluslann bayrağında bu renk bulunmakta. Boğa güreşlerinin kırmızı renkli saiı boğalan tahrik ettiği gibi kırmın ışık altında ffitar ralan gençler de bazılarını tahrik etmekte. Sarının ferahlatıcı, yeşilin mistik, morun melânkolik etkisi bilinlyor. Resim sanatmda renkler kadar çizgi ve desenlerin de önemli etkileri var. Düz çizgiler kesinüği, eğriler rahatlığı, simetrik çizgiler de denge duygusunu uyandırmak ta. Duygulu bir göz tablodakı çiz gilerin ritmine uyarak onlarla birlikte akıp gitmekte... Çeşitll sanat akımlarına ait sergüeri izleyen kadife pantalorüu ve saka'.lı sanat orbabı ile sanatsever aj'dınlar dışında bir takım iz leyicüer vardır ki sanata karşı biraz jabancıdırlar. Bir resim ser gisindeki tablolan seyretmekten çok, o seyircilerin tabloların kar şısındaki durumunu seyretmeyi ben çok daha ilginç bulmaktayım. Çoklan anlam veremediği bir resim karşısında zorla hayran gö Galatasaray sdasından bir köse.. DU5UNEN kisi mer ğil, bir uyandırıyor. Artık o bir merparçası ya da bir bronz delnsanlıgın ölümsüzleştirilmiş şeklidır. Yine bir dine dansan Araziyi kuraklaştırdığı iddiasıyla Sakarya milletvekili Dr. Nuri Bayar, halk sağlığı tesisleriyle, nüfus planlaması harırlık ve çalışmalarrnı tetkik etmek üzere New York'a gittiği gun Adapazannda zelzele oldu. Bütün ailesi orada yaşıyan Nuri Bayar, New York'taki ük iki gününü îstanbulda kayınpederi Kemal Aygün, Karasuda eşi Baysan Bayar ve Adapazarındaki ailesine telefon etmekle geçirdi. Besimde, Bayar'ı (soldaki ikinci) Balıkesir miUetvekili Dr. Ahmet İhsan Kırımlı ve heyetin diğer üyeleriyle görüyorsunuz. «Öğrendik gitti» sMiııııııımıııııı ıııııııııııımıııııııııııııııııııııııııııımııımıııı IIIIIIIMIIIIIIIIIIIIIIIUIIUIIIMIIIIIIIIIII^ Büyük Millet Meclisi Parlâmento âzâyı muhteremesine 31 muharip ve mücahit gazilerin müstacelen kanonu mahsıısla taltif edilmelerini gazetelerde oknduk. Biz kahraman ve mücahit ihtiyarlar her geçen giin hükumetimizin şefkat ve âtıfeüni beklerkon üvey evlât muamelesi görmekliğimiz teessür ve üzüntülerimizi mucip olmustur. Istiklâl harbinden bir hâtıram: Kâğıthane Grupunda ınüsellâh ecnebi muhafız askerlerinin işgalleri altındaki iki mühimmat depomuzun arka kısmında menfez açarak ve aylarca çalışarak bn depolarda mevcut eslihayı motorlarımua yükleyip ve üzerierini odun ve hasır parçaları ile örterfck Unkapanı ve GalaU Köprülerinin geçit mahalli olan mevkilerde gene işgal knvvetleriııin nöbetçi askerlerini burada da aüatarak mileli muhtelifc ve Yunan zırhhlarının arasmdan günlerce kelle koltukta ve iki depodaki esliha ve cephaneleri İzmit ve civarında Millî Kuvvetlere hayaürnız bahasına teslim eylediğimiz bir vâkıadır. Perişanii hâl içinde geçınekte olan kısa ömürlerimiıde hükumetin yardım elim uzatmasını diliyorum. Gerze: Nuri SAYAB înciliz Devlet Bakanı F. Mulley'in serefine tstanbul Başkonsolosluğunria saat tam onikiie bir kokteyl verildi. Kokteylin o^el'.iği hiçbir kadının dâvet eriilmemesiydi. Sadece iş adamları ve konsolosların çağırıldıS' bu kokteylde buna rağmen iki kadın vardı: Zira ikisi de kon?olo?tu. Yeni îngiliz Büyükelçi?i Sir Roger ve Başkonsolos Mr. Burrows'un kapıda karşılandığı mi«afirler arasında Zeki Kaneralp, Ağasi Şen, Selâmi Pekün Paşa, Nc.jat Eczacıbası, Ara Kuynmcuyan, Fazıl Zobu, Memdah Tezel ve SelShattin Beyazıt vardı. Sohbetten çok is konusulan bu kokteylde Selâhattin Beya7it, Istanbul Belediyesi için sa1ın almak istediği ücyüz adet ntobüs konusunda F. Mulley ile uzun bir görüşme yaptı ve galiba >îonıında başarı ka7andı. Vehbi Koç ve eşi, Büyükdere' deki evlrrinde bir akjam yeme cri verdiler. Fransa. tspanya ve Ru= Eüyükelçilerinin de bulundugu bu yempk'p Moskova Büvükelçimiz Hasan Isık ve e?i Ümit Işık da vardt ve Rus Büvükelci=i i!e avni masada ye Kadınlar davet edilmemişti 100 ciftci Soma Santralma tazminat dâvası actı İZMİR Soma Termik Santrali artıklarımn toprağı zehirlediği iddiasiyle 100e yakın çift çi santral ilgilileri hakkında tazminat dâvâsı açmışlardır. Iddiaya göre, santralin çalışma sını sağlayan kömür ve bazı benzeri artıkların, yağmur ve rüzgârın tesiriyle araziye dağıl dığı ve bu yüzden zehirlenen ara zide bitki yetişmediği ileri sürül mektedir. Manisa Valisi Abdullah Asım Iğneciler, santral yetkilileri hak kında dâvâlarm açıldığını doğrulamış ve ön tedbir olarak, artıkların buradan kaldınlmaya başlanıldığını bildirmiştir. Artıklar Çimento Sanayiinde kullanılmak üzere Çimento Fabrikalarına çönderilecektir. Doktorlar hatalarmı gömerler; Mimarlar ise inşa ederler ? Diğer güzel sanat dallarından ayrı olarak miraarlikta bir eserin fayda yani vardır. Eskî bir Yunan tapınağı, bir Fransız şatosu, bir tstanbul camiı, İtalyada bir kilise. Doğu Anadoluda ev yerine kullanılan bir mağara, Ankarada bir gecekondu o ülkenin mimarlık ybnünden uygarlık sembolü o larak yaşamaktadır. Sanatın insanda bıraktığı güzelim etkiyi gördükten sonra şimdi de ressamın tuvaline bir delik açarak oradan gözlerimizi sanatçıya, onun ruh âlemine çevirelim ve sanatçıyı tıp yönünden incelemeye çalıçalım. «Onlar umutsuzluktan, acıdan, aldanışlardan bahsedince sizler gö nül açıcı bir "ıaz duyarsınız dıyordu A. de Atusset. Onlann şiir leri savrolao lalıcm saetığı kıvılcunlar gibidir. Araa o kıbcın acunda daima bir damla kan bulunmaktadır. «Sanatçı nedir?» ve onu sanatçı yapmaya zorlavan dürtüler nelerdir? Sonradan görmt bir burjuva lan hayvansal benüğtmlz, EGO '• se brf âdet, kültür terbıye dın, kanun ve iyi ahlâlc derneğı îarafından moraliza^/ona uğramış tcrbiye edilmiş olan benliğimızdl. İD her dllediğini yapmak lstcr. Her güzelin peşinden koşar. Onu yakalamak tutmak İçin dokunulmazlığını düşünmez. EGO ise derhal: «ID» UjH bırak otnr oturdağun yerde. der. Egoist olan ego T bövlece bütün ye ine getirilmemiş isteklerimizi tıpkı hasıraltı edilcn vazılı önergeler ^ibi şuur al tımıza atmakt dır. Artık şuur altı, tatmin edilmemiş arzularla do lu bir çamaşır sandıfına dönmüstür. Bu istekler daima: Biz sandıktan çıknıak istiyoruı diye çabalar dururlar. Çevrenin ahlâk kurallan baskı grupları yüzünden aaps dilen bu arzular zamanla şuur (bilinç) vüzeyine çıkarlar. Ama ne çare kl bam başka bir ruh hastalıgı şeklinde çıkarlar. Bu gibi hallerde insanoğlu o ruh hastalığına sığınmış oluyor demektir... Ruh hekimliğinin iç âlemimize oükmedebildiŞi çag'.mızda, gelişen psikanaliz ve psikoterapi metodları yüzünde^l bazan abseler iadar pis ve cerahatlanmış olan şuur altımız boşalmak ve temizlenmek olanağına sahip bulunuyor. Derdimi Ummana dökme metodları Şuur altımızı biz kendi kendimize de günlük hayatımızda boşaltabilmekteylz. Bağınp çağırmak, ağlamak, tabakları fcırmak, parlâmentoda sürümde olduğu gibi küfretmelc, etr<ıfa yumruk at mak, yalan yere tekzip çıkarTnals bu metodlardandır. tçimize attıgımi' intikam duyFJİarırr.ız, bazan çok aşın bir şekilde, bir cinayetle boşalıma uğrıyabüirler. Bazan iki lâhavlevelâ çekerek dertleri arkaya atarız. Sinirlenince 500 e kadar saymalc ya da tesbih çekmek işe yanyor. Bazan dayanılmaz bunalımlar, karşılıksız aşklar. marazi fcıskançlıklar karşısında insanlar yenilgiyi kabullenip intihara kadar varıyorlar. Tarihte aşırı gurur ve şeref duypuları yüzünden şuur alt larını boşaltıp toprağm altını dol duran düellocular haklı mıydı bilinmez. Koskoca Roma şehrini yakarak alevlerin karşısında lirinl çalıp zevkten dörtkbşe olan Nöron da şuur altındaki o harikulâde istekleri tatmin ediyordu. Koc'un yemeyi Kocayusuf mağarasında define aranıyor ZONGILDAK Mılâttan bin 200 yıl evvelinden bu yana tarihi kahntılarınm varlığı biliner. Ereğli ilçesinin «Kocayusuf» ma ğarasında bir kaç define aray;cısı, bir hükumet görevlisi nezaretinde kazılara başlamıştır. Yapılan kazılarda, Bizanslılar dan kalma bir çok heykel ve ka bartmalar bulunduğu açıklanmış tır. Define arayıcıları, mağarada büyük bir definenin saklı olduğunu ve bulmaya çahştıkla rını söylemişlerdir. | Liman E Başkanlarının Ş; C durumu ne olacak? ZZ Üstünel kardeşler Üstünel kardeşler ilericilikte birbir'jeriyle yarış halindedirler. Prof. Besim Üstünel politikaya pon zamanlarda bir hayli karıştıkça küçük kardeşi Mesut Üstünel de her gün biraz daha sanata veriyor kendini. İş adamı iken LCC Sanat ve Lisan Okulu nu açan Mesut Üstünel, bu yıl epey ugraştıktan sonra Ertuğrul Muh.in'i tiyatro bölümü direki j , ' , i . I I Hükumet alaaağmı \alıyor da vereceğini | niçin vermiyor? E E E E E E E E E 3 E E E E E Bundan altı ay evvel öien babamızdan bizlere geçecek maaş ve ikramiye şimdiye kadar ödenmedi. Ve Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünün eline bizler gibı yüzlerce dul ve yetim ümitle "bakmaktadır. Noterlik vazifesi de gören babamızın gelir vergisinin ilk taksiti olan iki bin lirayı daha babamm ölümünden bir hafta sonra alan hükumet acaba vereceğini ne zaman verecek? Mehmet ÖZALP Suçıkan Cad. No. 33 DtNAR 1 Tesadüfen yaşıyan | Gönen! E E E E E 3 E E E E 3 E E S ZZ Ş E X E E .Ben Gönan'de doğdum> diyen büyük hikâyecilerirnizden Omer Seyfettin'in memleketinde bugün on iki bin nüfus. tesadüfen yaşamaktadır. Uzun bir mâzisi o!an kasabanm. içme sularınm durumu, yürekler acısıdır. Şöyle ki: îçme suları «Terkos» sisteminde ise de hiç bir ilâçlama yapıiamadığı gibi, toplanma yeri tamamen açıkta, her türlü canhların içinde ?erbestçe dolaştığı, yağmur ve sel sularının karıştığı bir yer durumundadır. Yağ rnur yağdığı zamanlar musî'.ıklar dan simsiyah çamur ve k'.ım akmaktadır. Gönende yaşıyan bir kimse olarak, «Yeşil Gönen'in. sahiplerinin aranmasının ilânını salık veririm. Tayfun DEM«ROK GÖNEN Senelerden beri binb'.r güçîük meşakkatle çalışan biz Liman Baş kanlarmm dertleri ile ilgilenen maalesef hiç bir Bakan gelmemiş tir. Bizler bütün yurtta topu topu 58 kişilik ve bir o kadar da büyük limanlarda nöbet tutan denet memurlan ile ssyrmız Türkıye çapında 150 kisiyi geçmeyen cüz'i bir topluluktan ibaretiz ve çoğumuz tek başma ki. (kadroların tetkikinden anlaşılır) gece gün düz vazife görmekte ve her hareGazetenizin 24 Haziran 1967 ta ke'ine müsaade ettiğimiz bir gerihli nüshasmda, Cumhuriyet e minin muvasalat iimanına kadar mektuplar sütununda «Iyı Mlt bütün tehlikeleri bizlerin zayıf o relı S l g ara Niçin Yapmıyorlar» muzlarma yükletildişi halde. mabashğı altında Ömer Özek ımza alesef gerek maddi ve gerekse masiy'le yayınlanan yazı incelendi. nevî hiç bir yardım görmemekteBahiskonusu yazıdan, şikâye yiz. tin mahiyeti ve iyi vasıfh sigaBugün hiç bir mesuliyet derera tabiri ile ne kastedildiği anla cesi taşımıyan Sahil Sağlık Idare sılamamakla beraber, filtreli si memurlan ile aynı vazüeyı gördü garalarımızın, gerek harman ve ğümüz halde onlar gece pratikası gerekse koku bakımından daha namı altında bir ücret a'ırken ve memnuniyet verici bir hale ge> gerekse Gümıük teşkilâtı ile Emniyet teşkilâtı 8 saatten fazla me mesi için çahşılmaktadır. Diğer taraftan, Tekel Idaresi sai yapmadıkları halde tayın benin şimdiki imalât imkânlan da deli ve gece zarnmı ahrlarken, hilinde daha ucuz fiatla bir filt biz Liman Başkanlarının bu hakbilreli sigaranın piyasaya çıkarıl lardan mahrum edilmeleri mas.na imkân görülememekte mem ne dereceye kadar doğrudur. İsnıi mahfıız dir. Bir Liman Başkanı S Işbu mektubumuzun GazeteE nizce uygun görülecek şekilde ele alınarak okuyuculann ıttılâına arz edilmesini rica ederim. Halit SALTIK Çok muhterero Gazetenizin Gümriik ve Tekel Bakanlıgı Müsteşarı 10/5/1967 tarihinde reşrettiği (Sadaka değil iş istiyorum) başlıklı mektup yazıma en evvel V8 en iyi bir sekilde cevap vererek benı hayata döndüren İsUzunköprü Devlet Hastanesin tanbul C.H.P. ll Başkan ve üyede ölü olarak doğan bebekler lerine ve halen çalıştığım bana belirsız yerlere atılmaktadır. iş veren ve isteğime tam cevap Herhalde hastanedeki doktorlar veren Dolapdere. Gazino sokakbunların gömülmesini istemiyor taki TEM Mors Kollektif Sirketi lar. Ve hademelere beiirsiz yer sayın idareci ve sahiplerine. mek lere attırıyorlar. Köpekler de be tupla maddi manevi yardımları beklerı ağzına alıp gezdiriyor dokunan bütün insanlık senbolü lar. Bunları belirsiz yerlere a kardeşlerime en derin duygulatanlarda hiç vicdan azabı yok rımla teşekkürlerimin duyurulmu? tlgili birisi gelirse ölü be masını sayeılarımla arz ve rica eylerim. beklerin yerini gösterebilirim. tsmail SOYLl I M'S A. Hasan ERTENE îyi kaliteli sigaradan hâlâ ümit yok Gelelim şehabettin beye 70 inci baharmdaki Şehabettin Bey bir mini etekli dilberı nev eda ve nev moda görünce tatmin edilmesine asla vc kat'a tmkân olmıyan arzulanndan nasıl kurtulsun derhal eline kalerni alıp: Gül açar bahtımın evvelki hazanlık korusu Gençeder ufkumu hiilvalarımın senç boknsu Ne zaman ^ençliğini volda hıraman çörsem. Diye gam dağıtıyor tşte verine getirilemiyen arzulann bir şiir, bir beste. bir sanat eseri şeklinde şuur yüzüne çıkmasma Sübllmasyon diyoruz. zukmeye çalışırlar. Soyut bir eserin acayipliğine gülmekten ken dini alamıyan kimileri: Acaba sanatçı bu tabloyu yaparken adamın kafasını çizmeyi unutmuş obnasın... diye düşünürler. Sempati ve empati Sanat eseri ne çeşit olursa olsun her insanda ayrı duygusal bir etki yapıyor. Psikologlar bu etkiyi sanat eseri karşısında duyduğumuz heyecanlarla değerlendiyorlar. Fakat Spinoza nam füozof bu sanat heyecanına Empati deyip çıkmış. Empati şu bildiğimiz sempatJ sözciiğünun akrabasıdır diyebüiriz. Örneğin başını kütüğe dayamış bir adamın ensesine bir cellâdm baltayı indirdiğini gösteren bir tablo seyrettiğimizi düşüneli'T.. Bu tabloya bakar bakmaz zavallı mağdura karşı bir sempati duyarız. Bu duyu bir (birlikte oluş) tur Ama tabloya fazlaca dikkatle bakacas olursak kendimizi o zavallı yerıne kor ve bir korktı duyarız. Buna (içine girmek duygusu) namı diğer Empati diyoruz. Bir roman okurken hayall karakterlerin nayatını birlikte yaşamanıız da bir empatidir. Mikel Ancelo'nun işkence içinde kıvranan bazı adall figürlerine bakan insanın da adaleleri bu hisle gerümektedir 1? te resimde. tıeykelde mimarida bize bu hayranlığı veren o eserdekl sanat gücüne plâstik değer diyoruz. Plastik değer taşıyan bir kahraman, bir tann. bir atlet bizde ahlâk ve kuvvet et Bana iş verenlere teşekkiir Kilisli İstiklâl Madalyalı mücabitler toplu halde görülmektedir. (Foto: Ahmet Barutçu Kilis) gururuyla kardeşi ona «Johan Fan Fin Fon Bethofen» «çiftlik sahibı» diye kartvizitini gösterince büj1ik kompozitör. ağabeyisinin kar tınrn altına şu cümle ile kendi adını karalamıştı: Ludvig von Beethoven.. Beyin sahibi. İnsanlık için çarpan yüreğinde, insanlı*a ölümsii. yapıtlar veren beyninde neler vardı sanatçının? Bu konuya girebilmek için gelin insan ruh yapısına ışık tutan bliyük bilgin Freud ile birlikte kendi iç âlemimize inelim Freud insanlarda iki çeşit şahsiyet. iki çeşit benlik bulunduğunu kabul ediyor. Ve birincisine «ID» tkincisine «EGO» diyordu. tD içgüdü ve sonsuz isteklerimizden ibaret o v A R l N : BtLMEZDlM ŞARKILARIN BU KADAR GÜZEL, KELtMELERİN BC KADAR KtFAYETSlZ OLDUĞUNU Ölü bebekleri köpekler taşıyor | Kilisli Gaziler ödenek verilmesini bekliyor KİLİS. (Ahmet BARUTÇU lıildiriyor) İstiklâl Savaşma katılan gdzilere verılmesı gereken bdeneklerın bir türlü öden memesi, gaziler arasında huzur suzluk yaratmaktadır. Kilis'de bulunan mücahitler. «Bize öldük 29 ten sonra mı maaş bağlanacak?> demekte ve ilgisizlikten yakınmaktadırlar. Kendısıyle konuştuğumuz gazilerden tsmail Kenanoğlu, «Düş mana karşı aç, tok demeden mil li görevimizi yaparak çarpıştık. Şimdi fakir düştük» demiş ve daha sonra sunları sözlerine ek^emıstir: «Kilisü %5 mücahittcn şimdi kala kala 5 kişi kaldık. Yiyeceeınıi/i temin edecek parayı zor cldr ediyoruz. Bize bir yardım yapılacaksa heraen yapılsın. Zira öldükten sonra yapılacak bir yardımda ne fayda vardır?,,» (zmir Levazım Amiriiği I No. lu Safmalma Komisyon Başkanl'ğından: 1 İzmir bölgesindeki Deııiz Birlikleri ihtiyacı için 4000 kilo reçel kapalı zarf ııs'ibi ile satınalınacaktır. 2 Muhammen bedel tutan 20O00 lira olup geoici teminstı 1500 liradır. 3 Eksiltmesi 16 Ağustns 1967 çarşamba günü saat 11 de İzmir Lv. Â. liği 1 No. lu Sat Al Kom. Bşk. liğında yapılacaktır. 4 Evsaf ve şartnamesi her gün mesaî saatleri içersinde Ankaıa, İstanbul Lv. Âmrhkleri ile Komisyonda şörülür Tekli' mektuplarınm ihale saatinden bir saat önce verilmesi şarttır. Vâki gecikrneier kabul edilmez. 1260 Sayıldır. CBasın 203^4'8935) Temmuz Rcbiülâhır 21 j \\ \\ı\ H V, E V. J 4.51 12.20 16.16 19.29 21,201 2.50 ] 9.21 4.50 8,4€|12.00( 1,50 7,20 TİllIlllllllllIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIİJ'IIIIIIllllllllllllllllinilllllllllllinilllllllllllllllHllllllllllllllllllllllllllllu E.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear