26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHÎFE tKÎ 12 Mart 1967 CUMHURÎYET !•••••••••! TURKÇE UZERİNE on ayUrm lç çekişmeleMne bakatak «kara çalmak» deyiminin yanı sıra biı de «kızıl çalmak» deyiminin ortaya çıkması bcklenebilir. Zira dil, kelimelert ve deyimleri ile yaşadığımız hayatı yansıtan bir aynadır. Günlük yaşantmıızda ise halka yönelen düşüncelerin, TUrkiyeyi çağdaş dünyaya ve ulusal çıkarlarma bağlayan çabalann insafsızca suçlandırılması eğilimi yaygmlık kazanmaktadır. Do laylı ya da doğnıdan yollarla bu yansa katılanlann çoğu kere işi çığınndan çıkardıklan ve onulmaz yaralar açtıklan görülmektedir. «Türkçe»dea yana olanlan kınamak, dilimizin gelişmesine ve bir kültür dili halini almasına emek verenlere «kara çalmak» bu arada sayılabilir. Bir yanda politika çalkantılan içinde rotasını fasıranlar, bir aralık başkanlık ettiği Türk Dil Kuramunu, adnun başmdaki kocaman bir akademik ünvana rağmen «gidişat»a uygun biçimde suçlamaktan geri kalmıyanlar var. Öte yanda ise. tarihî gelişme çizgisi içinde Türkçe konusunu ele alan aydınlar ve yazarlar bnlunuyor. Son aylarda çıkan üç kitap ile bir inceleme yazısmın böyle bir ortam içinde üzerinde durulması bize gerekll görünmektedir. Böylece dil sorununnn nereden dnfdujhı ve hangi amaçlara yöneidiği açıklıkla ortaya konabilir. OOĞMkM N A D I Ahtapotun kolları Eloğlu bir yandan »amlan yapar ve dolayü versileri yoksul halkm sırtına bindirirken öte yandan tedhi? kanunlan piyasaya sürülüyor. Bakıyorsunuı Babıâli basıru ramlardan vergılerden öteye hürriyetler derdine düsmüş... Oysa bir yandan vergi »daletsiıliği vatandaşın belini bükerken ilfiç soygunn sürmekte, telehomünikasyon alamnâa kapitülâsyon kurulmakta, porselen kaçakçıüğı ayyuka çıkmaktadır. Petrol sömürgenliği, dış ticaret oyunları bütün hızıyla devam etmektedir. Millet bir ahtapotun kollannda kıvranmaktadır. Bu ahtapotun sdı emperyalizmdir. Emperyalizm yabancı kapitalistle komprador knmpanyasıdır ki, her yana kollannı atmıştır. Bir yabancı kumpanyaya yanm milyar Ura tutan bır lüaleyle telekomünikasyon sanayii havale edilmişttr. El altından tflrlü pazarhk v e kulis oyunlanyla yüriitülen bu ihale sonnnda yabancı firma, kurulacak şirketin yüzde 51'ine el koymuştur. Mıllı savnnmada çok önemli yeri olan bir endüstri dalı süresiz olarak yabancılartn egemenliğine terkedilmiştir. Bu konuyu eleştiren bir gaıeteye mektup yollayan ülaştırma Bakanının söıleri ibretle oknnacak soydandır. Diyor ki Clastırma Bakanı : « Yüzde 51 yabancı hâkimiyetine gelince: PTT Idaresi yuzde 49 hissenin kendisinde, yüzde 51'in yabancı şirkette olmasını bilhassa istemiştır. Bu .konuda zaruretler vardır. Hepimizin müsellem olan millî hisleriyle netice almak mümkün değildir. Millî menfaatler bahis konusudur. Meselâ, Istanbulda çahşmakta olan santrallarda 50 bin döndürücü alet, 700 bin muhtelif röle, yüzbinlerce direnç kondansatör, santrallar dahilinde 300 railyon metre tel, 30 milyon kontak noktası, 60 milyon lehim noktası, 25 bin çeşit farklı parça mevcuttur Bu hassas sistemin ahenk içinde çalışması şarttır. Bu derece komplike ve Türkiyede ilk defa kurulacak bir sanayiin tesisi için PTT yeter seviyede teknik ve tecrübeyi kendisinde görememiş ve bulamamıştır.» Bu sözler sSmflrjelesmis ülkelere emperyalistlerin kabnl ettirdiği bir zihniyetin ifadesidir. Emperyalizm öylesine bir ahtapottur ki, beyinlere de uzatır vantuzlarını.. Yalnız iktisadi değil, kültürel alanda insanlan köleleştirir. Atatürk ilk önce kültfirel alanda empervalizmin çerçevesini yırtıp atmıştı. «Türkler geri millettir, hiçbir çey yapamaz» diyenlere biz her seyi yapanz diye karfj «ıkmıştı. Yabancı kumpanyalar millilestirileceği zaman bngünkfl ülaştırma Bakanı gibi konuşan çok kimse : Türklerin teknik ve medeniyete istidadı yoktur, bu şirketleri yürütemezler.. diye seslerini yükseltmişlerdir. Ama çesitli fabrikalanmızı. demiryollanmızı, hava yollarımızı, limanlarımızı kendimiz isletmişizdir, hem de memleketl saran emperyalizm ahtapotnnun bütün çelmelerine rağmen.. Yinninci yflzyıl kalkınma çağıdır; dünkü sömürgeler bngün atom bombası patlatmakta, modern fiziğin ve sanayiin bütün dallanna hâkim olmaktadırlar. Bu yolda ana dâva, bilime, tekniğe. mühendisliğe verilecek önemde; yapılacak yatınmda; ve düzenlenecek eğitimdedir. Bu ana dâvayı hayat ve kalkınma ülküsü olarak ele alan bir millet, en çok onbes yirmi yılda kısır çemberi yırtıp atmaktadır. €stelik Türkiyede telekomünikasyon sanayiini millt menfaatleri gözeterek kurmak mümkündür. Söyle ki : Hiç kimse telekomünikasyon sanayiini ilk elde bir Türk firması kursun demiyor; «sanayii kurmak için görevlendirilen şirketin yüzde 51 hissesi yabancılann olmasın» deniyor. Telekomünikasyon alanını süresiz olarak en büyük ortağı yabancı firma olan bir sirkete kapatmak Atatürkçülüğün ilkeleriyle bağdaşmaz; iktisadi prensiplerle hiç bağdaşmaz. Anadoln yabancı kumpanyaların yemliği değildir. Yüzde 51 hisseyi devletimize bırakarak haberleşme sanayiini knracak ve sekiz on yıl içinde yeterli teknik eleman yetiştirdikten sonra Türkiyeyi terkedecek milletlerarası teklifle gelen firmalar pek çoktnr. Türkiye, telefon makine ve «antratlannı temln ederken yabaneılara kâr, avanta, haraç ödemekten bngün değilse yann, yarın değilse öbürgün, kurtulmalıdır. Bn amaç Türkiyenin sanayileşmesi ve kalkınması hedefi içindedir. Eğer bu amacı bir yana bırakıyorsak, mesele yok! O zaman sanayi knnnaya hiç yönelmiyelim. Teknik islere aklı ermez, az gellşmiş, ve parya millet olmak vasıflannı ilelebet kabul edelim. Ülaştırma Bakanı gibi kapitülâsyon felsefesine ve emperyalisi kültüre temennah çakalım.. Yok eğer aksi fikirde isek o zaman imzalanan telekomünikasyon ihalesi temelinden boznktur. Eloğlnna ilelebet Anadoln pazannı sunmak ve eloğlunun ilelebet vesayeti altına girmek için bir sebep yoktor. tflastırms Bakanının ynkandaki parlak sözleri, el altından çeşitll pazarlıklarla arapsaçına döndürülmüş bir ihalenin ayıbını örtmek İçin söylenmiştir, ve Üstelik gerçeğe de aykmdır. Çünkü PTT İçinde bn ihaleye karşı çıkmış, hattâ bu yolda mücadele etmiş çevreler bnlnnmaktadır. Doç. Dr. Cavit Orhan TUTENGiL akımı tutmustur.» Bona kanıt olarak iizerinde durulan, gazetelerde yer alan Türkçe sözcük oranıdır. 6.12.1966 günlü bazı gazetelerdeki kelime sayımmın sonucu jöyle özetlenebillr: GAZETENtN ADI Cumhuriyet Dfinya Milliyet Ulus Son Havadls Yeni tstanbul Akşam TÜBKÇE SÖZCÜK oranı •< 82 / S •••• • ••a • ••• •••• •••• " Sana bir ad bulamadım „ Püf noktası Çeken kazanıyooooor... Zamâne hoCası Bükemediği eli öpmek Tuhaf bir sevgi den, yahut, eserlerin fena seçilmesinden, daha yahut, belkl de halka lyl duyurulmamasından, filftn, filan gibi bir şeylerden olacak. Işte bizim şikâyetimiz de bu. Gerek Devlet Iktisadl Teşekküllerinden, gerek Belediye elindeki Işletmelerden mutlaka kâr sağlamalan beklenmez. Ama, düzeltilmesi kolayca mümkün, kötti yürütülen, bir takım mekanlzmaların ceremesini boyuna halkın sırtına yuklemek de olmaz. Hatta iyi Işliyenlerl bile, durup dururken, bozduklarmı sık sık görüyoruz. Netice de, lster istemez, öyle kafaya böyle traş oluyor elbet. * * * Bunun üzerine Hoca cember be yaz sakahnı kaşır: Onu ben de billyorum evlâtlar, der, bilmesine biliyorum ya, bu zaznanda pazardan mal almaya kimde derman kaldı kl? Bizim de gücümUz artık ancak satmaya yetiyor. * * * YABANCI SÖZCÜK oranı •/. 18 • 22 A •• 19 / •t 17 / %27 •/. 33 •/. 22 Hll • •«a aaaa • ra / • »• 81 / % 83 !'• ' 3 % C7 • 78 A •••a ••a* •III aman süresi içinde meydana gelen değişmeyi göstermek içüı Akşam gazetesinde yeralan Türkçe sözcük oranınm 192S yılmda °/o26 iken, 1962 O yılında •'.61'e, 1966 yılmda da 'o78'e vardığmı belirt mek yerinde olur. Bu dunımnn da belirttlğl gibi •hükfimet zoru» değil, yaşayan dilden gelen bir «kamuoyu zorn> söz konusudur. Sadık Göksu'nun «Türkçe'nin Üreme Yollan ve Dil Devrimciliğimiz» adlı kitabmm konuya değişik bir açıdan baktığı görülür. (3) Dilin gerek armması gerekse zenginleştirilmesi bakımından yerleşmiş ily rü de 1966 yılının aralık ayında yayınlanmış kelerin bulunmamasmdan yakınan yazar, Türkçe' bulnnan kitaplardan ilki «Dilleri Var Bizim nin üreme aygıtlan ve türeme avadanlıklan adını Di'e Bsnzemez. adını taşıvor. (1) Cevdet Kudret'in verdlgi teknik şemalar üzerinde durmaktadır ki «dil1S57 yılından bu yana dil üzerine yazdıifr denemelercUIerin ilgisini çekeceğini umarız. Türkcenin «halk» le tartışmalan bir araya eetiren bu kitap nesnel bir ve «onedeniyet» etkisinde Relistiğini belirten Göksu, çalışmamn üriınii olarak ilçimizi çekmektedir. Yaza«Türkcenin iki haitalığı» dediği «dil uyduruculuğu» nn, özellikle Nurullah Ataç ve Melih Cevdet Anve «dil kaydmcılığr»na değinerek şu sonuca varmak dav'la Kİristiği dil tartısmalarmda anlaşamadığı konn «Türkiye Türîcçesinde karşıhğı bulunmayan, ama ko tadır: «Dilde uydurma ve kaydırmayı önlemek için birinci şart yaratıcı çalışma, ikinci sart ise, halka nuşma dilinde herkesçe bilinip kullanılan, ya da söysaygı beslemek, sözde ve biçimde kalmayan gerçek lenişleri dilimizin fonetiğine uydurularak Türkçedemikrasiyi içe sindirmektir.» leşürilmis olan yabancı kelimelerin> Türkçe sayılÜç kitapta ele alınan Türkçe üzerine görüşleri masidır. Cevdet Kudret, konuşma dilinde yasayan Macit Gökberk'm «Kültür Dili Olarak Türkçe» adlı Türkçelesmiş yabancı sözler arasında şunları da incelemesl tamamlamaktadır. (4) Osmanlıca'nın yesavmaktadır: Adam. asker, ates, ayna, baba, bahar, rine Türkçe'nin geçmesini «tarihî bir zorunluiuk» ola bakkal. bekâr, bülbül, cadde. canavar, cep, carsı. çay, rak gören Gökberk için de «Türkçenin bir kültür diçınar, çoban, dağ, destek. dünya. ecel, eşya, flyat, giil, günah, hafta, halk, han, hasat. horoz, insan, kah li olarak gelişmesini etkilemiş olan» ilkeler «ulusculuk» ve «aydmlanma» ilkeleri olmustur. Yazar, ve. kale, kilim, köy. küfür. lâle. mal, mavi, mendil, Atatürk Devrimerinin iki temeli olan «lâyiklik ve mide, nal, nöbet, öziir. perde. peynir, pul, raf, renk, sabah, sel. selâm, sıla. sokak. şarap. şeker, şey, ta «halkçılık»! avdmlanma cıcınnrn iirünü sayar. Macit Gökberk'in de işaret ettiği gibi Türkce sorunu kişibak. tez, tıraş, turşu, umut, usta, vi$ne, yaban, yağma, lerin özentilerinden doğan, zoraki yüriitülen bir iş yani.. değil doğai bir akımdır. «kültür tarihimiz'n aşağı ^ruBize kalırsa dilimizin önemli sorunlanndan biri karı son 150 yıldaki gelişmesine tamamiyle uygunbu ve benzeri sözcüklerin durumudur. Ziya Gökalp'ın dur; bu gelişmedeki anatutumun dil alanmdaki bir •Türkçeleşmiş Türkçedir» diye nitelediği böylesi keyansımasıdır.» limeler karşısında «tasfiyeciler» ve devamcılan köklü bir tutum takınmaktadırlar. Başka dil konularında olduğn gibi bu konuda da kural yerine yaşayan yleyse bu kadar gürültü, bu denli ağır suçlagerçeklerden hareket edenlerin Türkçeleşmiş kelimemalar niçin? diye soracaksınız. Başka örneklerin, büyiik çofnnluğu ile. kültürümüzün tırnak ve lerinde olduğn gibi bu konunun da bir politika soruet gibl ayırt edilmez bir parçası halini aldığı teslim nu haline getirilmesinden. Türkçe konusunun Ataetmeleri gerekecektir. Baba. çay, dağ, halk, kilim, türk Devriminin aynlmaz bir parçası olduğunun bazı köy gibi kelfanelerin dilimizle birlikte yaşayacaklaçevrelerde hâlâ anlaşılamamış olmasından. Daha da rını kabul etmek zorundayu. önemlisi, «milliyetrilik» adı altında sürdürülen tutuil konulan kadar önemli olan. dil devrhninln mun bugünkü Türkiye koşullan içinde gerçek «ulushangi temeller üzerinde yükseldiğidir. Cevçuluk» ile. «bajhmsızhk. ve «halVçılık ilkclerivle det Kudret'e göre Yeni Türk devletini, dış siyasettam bir çelişme haline düşmüş bulunmasından. Türk te (bağımsızlık), iç siyasette (halkçıhk) temelleri aydınları, yazarları ve sanatçıları kültürümüzün teüzerine kuran Atatürk, dil devrimini de bu iki temel taşı olan Türkçeyi, bağunsız bir ülkenin dili hamel üzerine oturtmuştur... Türk ulusu, uzun tarihinline getirmek için çalışmaya devam edeceklerdir. de, dil bakımından iki büyük salgın (istilâ) görmüşTürkçe Türkçe «kök» ve «ekler>le yeni kelimeler yatür. Bu salgınların birincisi doğudan, ikincisi batıratmayı, dilimizdeki yabancı kelimelerin yerine d * gelmişür.» Türklerin İslâm ve Batı uygarlıgı çev Türkçelerini koymayı ulasal bir görev sayacaklarrejprine girmeleri yabancı sözcüklerin Türkçeye girdır. Dil konnsunu politika alanma sürükleyenler, çeşitli yollarla Türkçenin kendini bulmasuıı ve gemelerine yol açmış oluyordu. Işte. dil devtimintn balişmesini önlemeye çabalayanlar ırmaklann terslne ğunsızlık ve halkçıhk temelleri üzerinde yükselmeakıtılamıyacağmı bilmelldirler. sini hazırlayan tarihî koşullar, iki nygarlık çevresine de aşağılık duygusu içinde girilmesidir. tklnci kitap Mehmet Salihoğlu'nun «Işıklanan Ül(1) Ankara, Bigi Yayınevi. 155 sayfa, fiyatı 5 llra. ke» adlı incelemesidir. (2) İlkçağlardan günümüze (2) Ankara, J08 sayfa, fiyatı 5 lira. kadar Türkçenin yürüyüşünü örneklerle veren Salih (3) îstanbul, 56 sayfa, fiyatı 2 lira. oğlu, Harf Devrimi ile Dil Devrimine ortam yara(4) Bk. Yeni Dergi, Yıl 3, sayı 28, s. 3445 (ocak tıldığı sonucuna vanr. Tazara göre «Dilde özleçme 1967). Z •••• • ••a aaaa aaaı :::: aaaa •••• aaaa aa aa «Sana bir ad bulamadım» (Meşhur n üleyman Demirel hükümetinin • Meclise aevketmek üzere hazırladığı «Hak ve Hürriyetleri Koruma» kanunu tasansını Menderesin meşhur «Meclis Tahkikat Komisyonu» na benzetenler «Tarih tekerrürden ibarettir» sözünö afızlarından düşürmüyorlar. Tarih tekerrürden ibaret midir, değil midir, bilmem ıma, bu sözün bizim şimdiki dnrnmumuza nymadıği mubakkak. Çünkü, meselâ, Napolyon Bonapart biitün Avrupayı avucunun içine almak hevesine kapıldı. Ha aldı, ha alıyordu derken, döndü dolaştı, başını Rus duvanna çarptı. Arkadan Hitler geldi. O da aynı iddiaya kaptrrdı kendlsinl. Neredeyse elifi elifine aynı yoüardan geçti, ve dönüp dolaşıp o da Rus dnvarma vurdu başcağızuu. Biri Franstz, biri Alman bu iki adam, gerçi, bir tarihi tekrarladılar ama, arada yuz scneden fazla bir zaman farkı var. Ya bizimki? Ne geçtl şunnn şurasında? 6 • 7 senecik gibi bir şey. E 6 7 sene evveline de tarih denir mi? Yok, yok, «tarih tekerrfirden ibarettir» lâfı uymnyor bu hale. Daha münasip bir başka ?ey bulmak lâzım. Kolay da değil doğrusu. * * * Bükemediği eii lgfliler de artık resmen kabul ediyorlar: tstanbulda 36 bin tane kaçak inşaat varmış. Vay, vay, vay... 10 degfl, 100 degil, 1000 değil, tam 36 bin. Bunun bir m&nası tstanbulda, bütün öteki büyük şehirlerimizde oldnğu gibi, doğru dürüs» tşleyen bir «inşaat kontrolu» yok demektir. Evvelâ ben bu çeşit «kaçak» ı anüyamıyorum. «Kaçak» dediginiz şey gizlidir. Para gibi, troin gibi... Bazan urun süren takiplerle meydana çıkanlır. tnşaat yle mi? Herkesin gözü önünde, haftalarca, hattâ aylarca takır tnkur yapılıp gider. Bu ne biçim «kaçak»? Her neyse, şimdi ne olacak, bu 36 bin kaçak? Hatırlarsırm bir »amnnUr «çatı katı» İSTOİ altında, binalara kaçak (!) kat ilâvesi almış yürümüştü. Sonunda bu işle kimse başa çıkamadı. Ve, bir kanunla, bu kaçak katlann kaçak olmadıkları kitaba nyduruldu. Bu usul hiç fena değil. Hem kestirme, hem pratik. Üstelik (inşa edenler katlannm resmen sahibi olduklanndan, belediveler de bunlarla uğraşmaktan kurtulduğundan) herkes rahat ve memnun. Bana kalırsa yine öyle yapmalı. Bir punduna getlrip bu 36 bin kaçağı da kanunlaştınvermeli. Olsun bitsin. Böylece, gide gide, kaçak denen inşaat ortadan kalkar. Ve şehirlerimiz, hiç değilse, nizamlara ve kannnlara nyularak birer çirkinlik nümunesi olur. İİİİ Ull •••• aaaa •aaa •••• Üc kitato I t iiH aaaa «••a aaa a aaaa • •aa •••a •tıı aaaa • ••• •aaa • III aaaa •aaa aaaa •••a Geken kazanıyooooor III MM •aaa •aaa :::: •aaa aaaa • aaa aaaa emlekette her çeye bir piyango kanştırmak âdeti peyda oldn. Hadi Milli Piyangoyu, SporTotoyu, at yanşlannı filân anladık. Ama iş onlarla bitmiyor. Şimdi banka hesabmdan gazoz şişesine, elbiselik kumaştan bazı günlük gaıctelere, mutfak gazından bulaşık M Sonuc İİİİ •••• ::•! •••ı •••ı •••ı •••ı •••I • ••L • ••• •••2 •••>• •*»• O D İIİ Püf noktası lektrikti, otobtistü, suydu derken, Belediyeye bağlı opera ve tiyatrolann da zarar ettiği çıkH meydana. Onlar da yüz binlerce lira açık verlyorlarmış. E •••• •••• • ••a aaaa ACI ve BÜYÜK KAYBİMIZ Merhum Mühendis Süleyman Sami Beyin ve merhum Huriye Hanımın mahdumu, Güzide Ortaçın aziz eşi, Asuman, Gülden, Ergin ve Semih Ortaç'ın çok sevgili babalan, Atillâ, Aydın, Gülen Ortaç'ın ve Işıl Gündoğdu'nun kıymetli büyükbabalan, Yaman Gündoğdu'nun kayınpederi Orhan Seyfi Orhon'un bacanağı, Müfide Orhon, Pakize Albayrak, Sevinç Şeyhun ve Erdem Albayrakın enişteleri, Akbaba dergisinin kurucusu ve başyazan muharrir, şair Belediye, ellne aldıgı her i?ten, kâr etsin demlyoruz. Bunlar halk hlzmetlerldir, sırasında zaranna da olsa işler. Yalnız şu rakamlara lutfen siz de bir göz atınız: Opera Hasılât: 1965 de 570 bin lira. 1966 da ?36 bin lira. Konservatuar konserleri: 1965 de 330 bin lira. 1966 da 132 bin lira. Şehir Tiyatrolan: 1965 de 1.335.000 lira. 1966 da 1.176 000 lira. İmdlllîH... Oturup bir parça düşünme'i. Gelirlerdeki bu azalış, yani, zararlardaki bu artış neden? Ne olmuş arada? Hiç şüphesiz, ya idare bozukluğundan, ya temsillerin kötülüğün temizleyici toza kadar her alışverişte bir piyango var. İyi niyet gradosunu biraz geniş tutmak şartiyle bunların hepsini hoş görmek mümkün ama, doğrusu, günün birinde ortaya bir de «piyaogolu ekmek» çıkacağı akla gelmezdi. Efendim, Eyüpte fınncılar rekabete ririşmişler. Bir tanesi bakkallara, ekmek başına 5 kuruş kâr bırakarak. satıyormuş. Bir diğeri bunu 10 kuruşa çıkarmış. Bakkallar da, tabii, kendilerine 10 kuruş bırakan fınnı tercihe başlamışlar. Bunun üzerine birinci fırıncı vatandaş, tombala gibi, bir şey yapmış. Bir torbayı harflerle doldurmuş. Her ekmek alan bir harf çekiyor. Bu harflerle bir mnayyen kelimeyi teriiplemere muvaffak tlanlara da, fırınfi, D«şit rırfit busürü eşya dağıtıyor. Şimdilik, piyangoyu bırakalım da, madalyonun öteki tarafına bakalım. Hesapça un dağıtımı malüm. Ekmeğin fıyatı malum. Bunun rramajı ve bırakacağı kâr da malum. Peki, nereden çıkıyor, bu açıktan verilen 10 kuruşlar, bu dağıtılan eşyalar? * * * * * * Tuhaf bir sevgi B u, tuhaf sevgi, hayvan sevgisidir. Bizde, bir de, ne iş gördügüjpfik bilinmiyen «Hayvanlan koruma Demeği» var. Tuhaf, dedim. Alalım, meselâ, bizim Refii Cevat Ulunay'ı. Üstad, ikide bir, hayvanları sevmesiyle Zamâne hocası asrettin Hoca fıkralanmn pek çoğunun yakıştırma olduğu söylenir. Bir şey uydururlar, sonra onu «Hoca şöyle dedi», «Hoca böyle dedi» gibüerden ona atfederlermiş. Öyleyse, bugün, biı tane de biz uyduralım: Hoca merhum, bir sabah erken. N HİKMJfr AKBTHK ile ORHAN GEBE9 10.3.1967 Cuma gününü 11.3.1967 Cumartesiye bağlayan sabaha karşl bir kalb krizi neticesi bizleri sonsuz bir acıya garkederek ebediyete intikal etmiştir. 13.3.1967 Pazartesi çünü Şişli camiinde kılınacak öğle namazmı müteakıp Zincirlikuyu aile kabristamnda ebedi istirahatgâhına tevdi edilecektir. Mevlâ rahmet eyleye. YUSUF ZİYA ORTAÇ nlsanlandılar. Ankara 11.3.1967 J Herif S10 25*2 LORD KINROSS BİR İUOETİN YENİDEN DOĞU5U eşeğine hılı pırtı bir sürü eşya yüklemiş, yola düzülmüş. Rastladığı köylüler: « Hayırola Hoca. Nereye böyle?» diye sormuşlar. Pazara gidiyorum evlâtlar. E bunlar ne ki? Satacağım. tlfthl Hoca, senin gibi bir adam, pazara mal almaya gider, satmaya değil. iftihar eder. Dofrudur da. Eşek sever, köpek sever. Kimine, 14 Uncü Lüi stili bir koltuğa oturur gibi, hiç bir yerini incitmemeye dikkat ederek biner. Kimini alır geceleri koynunda yatınr. Ama, öte taraftan, biçimine getirdi mi, silâhım omuzlar, keklik demez, sülün demez, tavşan demez, dan dan vurur öldürür. Bunlardan birmciler hayvan, onlar seviliyor da, iklncller ne? kl gözlerinin yaşma bakmadan dandanlıyor. «Hayvanlan Koruma Demeği» mizin de baş derdi, horozlann, tavuklann ayaklarından tutulup kafalan aşağıda taşınmalan. Azap çekiyormuş, bu şekilde, bu hayvanlar. Ama aynı Derneğin sayın U yeleri, iştahlan gelince, onlan boğazlayıp, pekâlâ, âfiyetle yiyorlar. Onun için bu işi genellikten çıkarmak lâzım. At sevenler, eşek sevenler, kedi sevenler, köpek sevenler filân diye ayınnalı. Fakat o da olmıyacak. Çunkü, meselâ «ben bıldırcını pek severim» demek, onu Öldürüp yemeye bayüırım demektir. Velhasü, dedim ya, acayip bir sevgidir bu. Âdeta bir çeşit sadizm. HOTEL BOĞAZlÇİ Ü t BAYRAM TATİLtNİZt rahat, konior, sükun içinde ve ailenizle birlikte dilediğiniz gibi geçırebileceğiniz yegâne yerdir 2 kişi Komp/e Pansiyon | 5 0 T. L (Sabah kahvaltısı, Öğle, Akşam yemekleri ve servis dahil) HOTEI. BOĞAZİÇİ (Adliya durağı) YENİKÖY Rezervasyon 62 40 01/38 Telgraf: HOTELBOĞAZ (Cumhuriyet: 2560) FARUK AKER MALÎ MÜŞAVİR ALİ HAN 4 9 O 3 5 1 B Y Ğ U EO L Reklâmcılık 895/2563 AİLESf (Cumhuriyet : 2598) PARA 1. ci cilt, 2. ci baskı 408 sayfa 20 lira Sander KitabeviBeyoğlu hâncıhk 91882565 Türkiye'deki fakirliğin, geri kalmışhğın sebebi ÇınaKda buluşalım Hususİ Komp/e 5 8 CünlÜk. Fiatlar Pansiyon VAPI ve KREDİ BANKASI Kültür ve Sanat Hizmetteri Serisinden 2 7 nci Sergi: J ^ ^ L JHL t«Z^L ^ k h M L KTTAPÇILARDAN İSTEYİNİZ. ^l^L Kitabında Yaıan: ORHAN PEKtN Ödemell: Harbiye Halâskârgazl Cad. No. 85 İstanbul 5 Cumhuriyet 2558 VCŞİLKOT Tel.: 73 86 90 CEMAL NADİR DEN KARİKATÜRLER YAPI ve KREDİ BANKASI Sanat GalerisiGalatasara; 815 Mart 1967 Hergün 919 arası EŞEKKÜR Ölümü ile bizleri sonsuz kederlere garkeden büyüğümüz (Cumhuriyet: 2554) Ziya Selışık 'm; uğruna bütün ömrünü vakfettiği kutsal vatan toprağına tevdiinden evvel ve sonra yakın alâka ve yardımlaruu esirgemiyen, bizzat gelmek, çelenk, telgrat. mektup göndermek ve telefon etmek sureti ile acımızi paylaşan, Saym Cumhurbaşkanı SUNAY, Başbakan DEMİRE1., Bakanlar, Tümg. FUAT DOGU, İstanbul Merkez Komutanı Tümg. SEUÂMİ PEKÜN, Em. GnL Md. NAKİBOĞLU, Vali POYRAZ ve diğer müessese ve dostlarıır.ıza, kendisi ile beraber çahşmı?, vefatmda da sevgilerini açıklamış bütün mesaî arkadaşlarına, ayrı ayn teşekküre imkân hulamadık Derin şükranlarımızı, nüşterek acılılanmıza sunarız. SELIŞIK AİLESİ Cumhuriyet 2556 İst. Dz. Tek. Mlz. Sat. Al. Koms. Başkanlığından 1 Açık e k s i l t m e usulü ü e müteahhit namı hesabma Oç talem galranlzü s a ç satır aunacaktır Muiıammen bedel] 61504 lira olup geçicl temlnatı 4325.20 Uradır 2 Şarinameler Komlsyonumuzda, KJÎ.K Ankara v e îzmir Lv Amirllklerinde bedelsiz görülebllir * thsiesi 27/Mart/1967 günü saat 10.00 da KasımpaşadaM Komısyonumuzda yapılacaktır. 4 l s o e k m e r m ihale gttati beUrll saatte E o m i s y o m n n u z d s bulunmalan. (Basın: 11821/2549) Moraa: 545/2580
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear