23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8AHİFE İK.1 CUTMHTTRIYET 7 Haziran 1965 141 142 nci MADDELER Suphi KARAMAN erkes, dfişünce ve kanaat hürriyeüne sahiptir; düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim ile reya başka vnllarla tek başına Teya toplu olarak açıklıyabilir ve yayabilir» (Anayasa Madde 20). «Herkes, kişiliğine hağlı, dokunıılmaz, devredilmez. vazgeçilmez temel hak ve hürriyptlerine ıshiptir. Devlet. kişinin temel hak ve hürriyctlerine, ferd huzuru. sosyal adalet ve Hukuk Devleti ilkeleriyle bağdaşamıyacak surette smırlıyan siyasi, iktisadi ve sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddî ve raancvi varhğımn gelişmesi için gerekli şartları hazırlar.» (Anayasa Madde 10) «Temel hak ve hürriyetler, Anayasanın siizüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlanabilir. Kanun, kamıı yararı, genel ahiâk, kamu düleni, sosyal adalet ve millî güvenlik gibi sebeolerle de olsa, bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz.» (Anayasa Madde 11) «Kanunlar Anayasaya aykın olamaz» (Anayasa Madde 8) «Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve batlangıçtaki belirtilen trmel ilkelere dayanan milli, demokratik, lâik ve SOSYAL bir Hukuk DEVLETidir.» (Anayasa Madde 2) Türk Ceza Kanununun 141 nci ve 142 nci maddelcrinin kapsamını objektif ölçüler içinde Incelcyebilmek için yukarıda açıklanan Anayasa maddelerini gözönünde bulundurmak zorunluğu vardır. DOGU HKDENIZDE ••• • •• ::: Biroz insaf ve biraz mantık! 1 ••• H Tabii Senatör suç unsurlarınm kesin bir şekilde belirtilmemiş olması ve ifadelerinin yuvarlak meüıumlardan ibarct bulunması yüziiııden u.vgulamada daima bir eenişlik ve karışıkhk arzeder durumdadır. Ayrıca 141 ve 142 nci Maddelerin taşıdığı hüviyet Anayasanın sağlamış olduğu «hcrkc^in düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olduğıı» hüknıüne de aykırıdır. Bu durumu ile de sadece fiili değil fikri hile suç sayıp cezaya bağlanıış bııluıınıaktadır. Ilkcl memlcketler dışında bugün, fikir ve düşüncenin suç sayıldığı hiçbir medenî memleket yoktur. DIŞ POLİTİKADA DEĞİŞMEYEN GERÇEK ^».•:.^V:.?^ •••. Prof. Dr. Fahir H. ARMAOGLU iplomatik münasebetlerin özellikle yoğunluk kazanmaya başladığı ve çağdaş mületlerarası münasebetlerin bugünkü biçimini almaya başladığı yeni ve yakın çağlarda. kuvvct densesi» ükesi bütün devletlerin dıs poliükalarında başlıca ağırlık unsurunu teşkil etmiştir. Bir kuvvet dengesi ise, ceşitli etkenlerle biçimlenmektedir. Son birkaç yüzyılm gelişmeleri içinde iki önemli değişme, milletlerarası münasebetlerde gayet belirli bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bunların birincisi, dünya üzerindeki devlet sayılarmın gittikçe artması. ikincisi de ulaştınna araçlarınm gimden güne gelişmesidir. Yinrsinei yüzyılla birlikte savaş silâhlarının gerek çeşitlilik, gerek etki bakırmndan kazandığı güc de, bu iki unsurun vanında. üçüncü ve önem'i bir ağırlığa sahip bir unsur olarak yer almıştır. Bu değişme ve gelişmelerin sonucu şu olmuştur ki. ilk ve orta çağların aksine. yeni ve yakın çağlarda bir devletin güvenliği, uzak mesafeli dış etkenlerin de etkisi altma girmcye başlamıştır. Tabiatiyle bu dış etkenlerin bir devlete olan mesafesi kısaldıkça, o devletın varlığı ve güvenliği üzerindeki tehlike ve tehdit de aynı derecede yakın ve yoğun olmaktadır. Bu mesafe unsurunun vanında gözönünde tutulması gercken b:r diğer nokta da, ne kadar uzakta bıılunursa bulunsun, bir devletin kendi çevresinde diğcrlerine oranla üstün bir açırlık ve gücc sahip olması ve bu ağırlık \e gücü. kendi sınırlarınııı dışına taşan bir yöndc kullaııması halinde, bunun ta otcdrki herhaııgi bir devletin gü\enliğini de etkilcyebileceğidir. Böylece şünürr.üzün .•nilletlerara.şı münasebetlerinin işleyişi gayet kompleks bir mekanizma kazandığı kadar. bu münasebetlcr düzeninde rol oynayan faktörler de çeşitlilik itihariyle çoğalmıştır. 141 ve 142 nin gelışimi a) Faşizm öncesi İtalyan Ceza Kanunundan çevrüen Türk Ceza Kanununun 19Î6 Yılında yüriirliiJe giren ilk metninde 141 ve 142 nci maddelerin kapsadıüı hükümler yoktur. b Bu Maddelerin menşci Mus^olini'nin Fajist İtalyasmda 192« Senesiııde çıkartılan «Sulla difesa dello Stato» isimli kanundur. c) Ceza mevzuatımıza bu hükümler ilk defa 193£da 3038 Sayılı Kanunla. 193» tarihli İtalyan Ceza Kanumınnn 270 inci maddesinden alınarak. sokulmustur. Ancak bu ilk metindc. serek Faşist İtalyan Ceza Kanununda gerekse bizde fiîllerin ikaında «siddet cebir» unsuru vardı. Yani bu metinde .irtimaî bir zümreniıı dicerlerî üzerinde talıakkünıünü siddrt kullannıak «uretiyle tesis etmeğe ve irtimaî bir zümreyi şiddet kullanarak ortndan Kaldırmağa hükmü vardı. d) lflHSde 4934 Sayılı Kanunla yapılan dcğişiklikle bu ana unsur şiddetcebir unsuru melinden çıkarılmıştır. e) nörülmektedir ki, sonradan yapılan değisiklikle Türk vatandasının düsüııme ve inanç bzsıirlüsii. fpşizm yönetimindeki hir ttalyan vatandaşına nisbetle çok dalıa dar bir cerçeveye sıkıştırılmıştır. Bugrünkü İtalyan kanunlarında ise hu türlü hükiimlerden eser kalmamıştır. Bahis konusu oiaıı N! ve 14? nci Madde hükümleri Türkivc'de 19451950 devresinde kurulmus olan «Antidemokratik Kanunları Tarama Komisyonu» nca hazırlanan listede yer almıştı. D vutluk, Yugoslavya, Bulgaristan ve Türkiye gibi geleneksel muhasun veya düşmanlarla sarılı bulunmasma ve savunma ya ve güvenliğini korumaya ihtiyacı olmasına rağmen, Yunanistaıı, Kıbrıs meselesiııde olduğu gibi bir yayılma politikasına gidebilmektedir. Çünkü şartların, bu yayılma hamIesini gerçekleştirmede kendisine yardımcı olduğunu gönnüştiir. Dış politikanın temeli Bu saydığımız etkenler ve unsurlar açısından bak:nca, bir devletin kendi varlık ve güvenliğini korumada alacağı tedbirler sisteminın, o devletin dış politikasına belirli bir b;çim verdiğini görürüz. Milletlerarası şartlar ve etkenler düzeninin yüzyıllar boyu geçirdiği gelişmelere rağmen, bütün devletler için değişmeyen tek bir husus vardır. O da, her dış politikanın, esasında bir «kuvvet dengesi» kurma ve yaratma amacmı güttüğüdür. Milletlerarası şartların ve etkenlerin türlü değisikliklerine, bir memlcketin jeopolitik durumunun ceşitli zamanlarda farklı değerler ifade etmesine ve nihayet, bir devletin saldsriran veya savunucu olması na rağmen. kuvvet dengesi bütün dış politikaların temelini teşkil etmektedir. Savunucu bir devlet. kuvvet dengesini savunma amacı ile kullanırken, başka bir devlet aynı kuvvet dengesi ilkesinı s;'.ldırgan politikasmın bir aracı haline getirebilmektedir. Bucün de milletlerarası politikanın değişmeyen gerçeği budur. 1 onumuz, Doğu Akdeniz'de ı kuvvet dengesi ve özellikle 1 bu dengenin Türkiye bakımından niteliği, geçmişteki gelişmeleri ve bugünkü durumudur. Lâkin bunu yapmadan önce daha bazı açıklamalan eklemek gerekmektedir. Bir devlet herşeyden önce*omşulan Ueçevrilidir.jYani etrş|ında bir ilk çember varaTr. Bu çember :ie olan münasebetleri. güvenliğini zayıfiaracak veya bu güvenlığe bir tehdit getirecek nireükte de ğilse, şüphesiz bir güvenlilr çemberi ile sarılı bulunuyor demektir. Olabilir ki, bu ilk çemberden sonra gelen ikinci çembere dahıl bulunan devletlerden birinden kendisine bir tehdit, bir tehlike yönelebilir. Bu durumda, birinci çemberin sağlam olması, bir güvenlik unsuru olduğu kadar, tehiikenin şiddetine göre, bu tehlikeye karşı bu çember dışında da ted birler alabilir. Güvenliği sağlayıcı bir dış politikanın başarısı, tedbirlerin, tehlikenin şiddeti ile orantüı ohnasma bağüdır. îttifaklar politıkası böyledir. Tehlike yakın ve doğrudan doğruya olmayabilir. Lâkin bir menfaatler veya dış politikalar çatışması ortaya çıkabilir. O zaman. ittifaklar dışındaki politik kombinezonlar. karsı tedbirleri teşkil eder. Fakat ne olursa olsun, burada daima bir rienge kurmanın söz konusu oldu£u açıktır. I.C.K 141 ve 142. nci Maddelerin Ozelliği Politik kombinezonlar Bir d«vletin, sınırlarını saran ilk çemberin büyük kısrru ile münasebetleri, güvenliğini zayıflatıcı ise, o zaman dengeyi yaratacak ted birler sistemi daha kompleks bir hale gelir. Yakın veya uzak mesafeli ittifaklar ve politik kombinezonlar oyunda rol alır. Ceşitli tedbirlerin meydana getirdiği örgü, bir dengenin temelini teşkil eder. u söylediklerimiz savunucu veya korunucu bir dış politikanın özellikleri gibi görünürse de, gerçekte bunlar saldırgan ve yayılıcı bir politika için de aynı şekilde işler. Savunucu kuvvetler saldırgan kuvvetten üstün ise, dengeyi sağlamak için. o zaman bu kuvvetin başka bir ve ya birkaç saldırganla işbirliği yap tıjı görülür. Nazi Almanyasımn, Faşist İtalya ve Japonya ile ittifak etmesi gibi. Keza, bu son iki devletin Nazi Almanyası ile ittifak etmesi de, gerçekte, kendi sal d'.rganhklarını savunucu kuvvetler karşısında dengeye çıkarmak için olmuştur. Bu genel çizgiler içinde Doğu Akdeniz dengesinin geçirdiği gelişmelere ve bugünkü durumuna bakabiliriz. Inun 141. nci ınaddesiııin l. nci fıkraı sinda; «Sosyal bir sınıfın diğer sosyal tsınıflar üzerinde tahakkümünü tesis ptmek veya sosyal bir sınıfı ortadan kaldırmağa reya memleket içerisinde miiesses iktisadi ve te•nel nizamlardan her birini devirmeğe matuf cemiyetleri her ne suret ve nam altında olursa olsun kurmaya tevessül etmek. Imrmak veya bunların faaliyetini tanzim veya sevk ve idare etmek vcya bu hususta yol göstermek sekiz yıldan onbeş yıla kadar ağır hapis cezasını» icabettiren bir «uçtan, 3 ncü fıkrasında: «Devletin bir ziimre tarafından idare edilmesini istihdaf edon Cemiyetler» den balıis edilmektedir. 1. nci Fıkrada sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar iizerinde tahakkümünü ne şekilde kura:ağı, bundaıı ne kastedildiği meselesi ortaya çıkmaktadır. İktidara gelerek icra kuvvetlerini tcsis re yöneltmek bir tahakkuk anlaminı taşır mı? İcra kııvvetini ele geçirmck bir tahakküm sayılıp iayılmıyacağını veya bıından sonra meşruiyet sıiırlarını aşacak bir iktidarın tahakküınü bahis tonusu olacafiııa ıjore evvelâ hu iktidar tabakkününün ne şekilde kurulacaği meselesini çözümlenek lâzımdır. Iktidar olnıadan bir tahakküm ku"ulamıyacağına göre. bir sosyal sınıf iktidarı ne roüa ele geçirecektir? Bir darbe ve ihtilâlle ise fiiphesiz. Anayasa düzeni dısında bu neticeye bir îizli teskilât ile ve şiddet ve ccbirle varılmak isenecektir ki. bu türlü gizli faaliyetler kanunların re emniyet kuvvetlerinin uğraşacakları konulann a kendisidir. Fakat, parti ve seçim yolu ile ise m: tartısma propaganda, geııiş siyasî seçim müradelesi demektir ki, her türlü faaliyeti açıklık çerisindedir Fikirler serbestçe söylenecek ve fiîirlerin galebesi sağlanmaya çalışılacaktır. Sosral bir sınıfın bu tarz teşkilâtlanması vc faaliyeti iemokratiktir. Anayasa düzenine uygundur ve lııayasamn teminatı altındadır. Bu yolda iktidara geleıı zümreııin bilâhare, meşruiyeı sınırlarını ısarak tahakküm kurması Anayasanın başlangıç rıolümündeki «meşruiyetini kaybeden bir iktidar» olarak tanımlanacak ve hiç şüphe olmasın büyük Türk Hürriyet tarihi yine seyrini tamamlayacaktır. Sosyal sınıf vc zümrcnin ne tlemck olduğunu, varlığını veya yokluğunıı geniş ölçüde araştırmağa. tartısmağa bu sütunların darlığı elverişli değildir. Fakat herkes şöyle sağina soluna bir baksın. Ticaret Odalariyle, Sanayi Birlikleriylo. Çiftci Teşekkulleriyle, patronu ile işçisiyle, Seııdikaları ile örşrütlenmiş. lokavt ve grev haklarını elde etmiş sosyal sınıfları eörecektir. Siyasi Partilcr şahsiyet mücadelesinin kör döçüşünü hırakıp, doktriner bir hale gelince. onlar da. sosyal sınıfların temsilcileri olarak en seııiş sosyal nrgütleri teskil edeceklerdir. Ekonomik, ticarî ve sınai faaliyetin olduğu her yerde sosyal sınıflar vardır ve olacaktır. 141. nci raaddede, sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü ne şekilde kuracağı, bundan ne kastedildiği hususundaki yukarıda belirtilen müphemiyetin vanında maddede açıklanan nitelikteki cemiyetleri «kurnıaea tevessül etmek. kurmak veya bunların faaliyetlerini tanzim veya sevk ve idare etmek veya bu hususta vol göstermek» suç sayılıp cezaî müeyyideye bağlanmaktadır. Maddenin bu hükmü karşısında meselâ; kurıılmus buluran, proçram ve faaliyetleri ile bilinen İşçi Partisi, Sosyal Demokrat Parti. Sosvalist Kültür Derneği ile son günlerde Dış Ticaret. Petrol konularında basındaki yayınların. düzenlenen açık oturum. seminer ve konferansların hepsi suçlu sayılıp cezaî müeyyidelere bağlanması icahetmez mi? Bilindiği gibi maddede belirtilen «yol göstermek» teriminin anlamı içerisinde Anayasa ifadesine göre: «düşünce ve kanaatlerin söz, yazı. resim veya başka vollar U açıklanması ve yayılması» da vardır. Maddenin 3. ncü fıkrasında açıklanan «ziimre» kelimesinin lugât anlamı belirli bir topluluktur. Bu terimin bulanıklığı ortadadır. Sadece metin gözönünde tutuiduğu takdirde. Siyasî Partilerin de birer zümre oldııkları anlamını çıkarmamaija hiçbir engel yoktur. Görülüyor ki, 141 ve 142 nci Maddeler. evvelâ Düşüncemiz ve sonuç: ürkiye hürriyetier memleketidir. Milletimizin son yiiz yıllık tarihi vatan bütünlüğünün, nıillctin şerefi ve Türk Oevletinin haysiyetinin korunması uerunda dökülen kanların yanı sıra. bir iç prnblcm olarak da. bir seri lıürriyet mücodeleleriyle geçmiştir. Padişahlık dcvrinde istibdada karşı yapılaıı çctin hürriyet mücadcleleri ile tarihimiz 1 nci Meşrutiyeti idrak etnıiştir.2 nci Mcşrutiyct Dcvrinde iklidarın baskı rcjimine karşı da çetin hürriyet mücadelelrri yapılmıştır. Bu tarihi drinenılerdc siyasi edehiyatımızda vclişen Vatan ve Hürriyet sairlerini, fikri ve vicdanı hür şairleri ve nihayet hatı mcdcniycli nzlcıııi içinde milli vicdanı ecrilige v c taassuba karşı formüle etmek isteyeıı sosyologlarırnızı unutma>alını. Nihayet Cumhuriyet Devriııde Demokratik re.iime gcçiş seııeleri ile son 27 Mayıs öncesi güıılcrinin baskı idarelcrine karşı aydıntar olnrak. partililer olarak yapılan cctin hürriyct..mücadrlelerinde hangi dar gcçitlerdcn geçtiğimizi de hatırlıyalım. Bütün bunlardan şu sonucu cıkarabiiiriz ki Türkiyc'de diktaya kayan baskı ve zuliim rejimleri Edirne'den Ardahaıı'a kadar hütiin Vatan sathıııda ycr yer Nanıık Kcmaricrin mukavemeti ile karşılaşaraktır. Türk Millcti bağımsızlığının ve hürriyetlerinin sembolüdür. Bağımsızlığı elinden alınamaz, hürriyetlcriııe gem vurulamaz. 1960 dan sonra ortaya çıkan ekonomik ve sosyal görüsler Kemalist Devrimin devamı bir tarihi gelişimdir. Esasen bu tarihi eelişim 1961 Anayasasınrta Hukuk Devleti. Sosyal Adalet ve Sosyal Devlet İlkeleri ile de yerini bulmuştıır. Bu Anayasa Hukuk Devleti İlkeleri ile hürriyctlcre eent vuıan eııgcllcri sdkınüstür. Sosyal fikirlcıdcki demokratik gelişmclcr Türki>e'yi sahsiyctler girdabı na saplanmıs bir rejim olmaktan. partiieri sahsiyetler demagojisinin kördövüsündcn kurtaracaktır. Partilerin doktrine olması ise demokrasiyi kur laracaktır. Bu itibarla doktrine olmağa engel olan pcrdclcri kaldırmakta faide vardır. T B K Gene! Etkenler Son yıilardn ceşitli tnplulııkiar biribirlerini ırkçılık ve fasistlikle. komünistlikle. ynhazlıkla. gericilik vc ilericilikle ceşitli şekillerde itham etmişleıdir. Ben inanıyorunı ki. Tnrkiye'de bugün ırkçı bîr eğilim yoktur. Escr dereccde faşist bir cîilim ve yer altına girnıiş bir miktar komünist şüplıcsiz vardır. Fakat riaha rinenılisi Ilevriınleri kabul etmeyen. Devleti teokratik csaslara goıe diizenlemck isteyen dinî hir siyasi akıı.. nıevcuttur. 309 senedir her yeııilcşme hareketinin karşısına •gâvur icadıdır> di\ e çıkan bu akım son sencleıde de Cumhuriyetin \e devrimlcrin getirdiği ()ir kısını Müesseselerle birlikte her yeııi (ikre. tıpkı Milli Mücadele yıllannda Bolu Mutasarrıfı'nın millete yayınladığı bir heyannaıne ile Mustafa Kemal'e bolseviklik isnat ettigi gibı, «komünistlik» damgasını hasmakta ve Milletçe Batı medeniyeti yönünde gelişmemize eııgel olmağa çalışmaktadır. Demokratik hayat bu akımııı tcşkil ettiği topluluklara taviî vermckten vaz=;eçtiği gün Türkiye kurtulacak ve muasır medcııiyet seviyesinin üstüne çıkmağa da muvaffak olacaktır. Türk Ceza Kanununun 141 ve \4Z nci Maddeleriniıı kaldınlnıasını veya daha vuzuha kavuşturulmasını istemek asla bir komünizm eğilimi olanıaz. Bu fikri savunan bir kisi olarak, geri kafalı ve çıkarcı çevrelerdcn gelen her türlü ithamı siddetlc ve nefretle reddederim. Hiç kinıse şüphe etmesin ki. fikir özgürlüçüne âsık insanlar her türlü dikta rejimlere ve komünizme karsı en inançlı savaşcılar olacaklardır. T.C Kanununun \i\ vc H2 nci Maddelerinin Anayasaya aykırılığı su sötürmez bir gercektir. Ya kaldırılmalı veya Anayasanın Temel müesseseleri olan Cnmhurivet. Mülkiyet. Millet egemenliği ve Devletin Bütiinlüğü ükelerini koruyacak şekilde vuzuha kavuşturulmuş bir ifade ile yenidcn diizenlenmclidir. HANDAN ATILGAN HLSKYIN BİLGIN GÜLLL'OĞLU 6.6.965 ^ / ^ fât INŞAAT KERESTESI M3 500 LİRA BOL ÇEŞİT İhsan İrfan Malkara Kereste Fabrikası. Tel: 2ı 33 69 Satış Mağazası: Namık Kemal Cad. 101 Yenikapı İstanbul Reklâmcıhk 2195 '6403 t.evlet varlık ve güven'işini korumak için dış poiitikasma şu veya bu biçımi verirken. şüphesiz ki. milletlerarası münasebetler düzeninin bu genel etkenlerine göre hareket etmektedir. Lâkin, bu gene] etkenlerin yanında, o devletin kendi jeopolitik durumunun meydana getirdiği şartlar da, en az gene. elkcnler kadar, dış polilikanın biçimlcnmcainde etkilidir. İlk bakışta, milletlerarası münasebetlerin bu etkenleri daima seyyal. dinamik, ve buna karşılık jeopolilik durumdan doğan etken'.er daha statik gibi göriinürse de, dinar.ıik genel etkenlerin statik, jeopolitik etkenler üzerinde etki yaptığı ve bunların belirli bir andaki değeri üzerinde belirli bir derecede değişiklik meydana getirebiieceği de bir gercektir. Meselâ. Türkiye, yüzyıllardanberi Doğu Akdenizde ve üç kıtanın birleştiei bir alanda yer almış bulunmaktadır. Yine yüzyıllardanberi sınırlarının büyük çoâunluğunu kıyıları teşkil etmiştir. Bu ve bunun gibi daha bazı jeopolitik etkenler Türkiye için değişmeden rievam etmektedir. Lâkin bu etkenlerin herhangi bir yüzyıiın herhangi bir devresindeki değeri ve etkisi her zaman aynı olmamış, milletierarası münasebetler düzeninin geçirdiği gelişmeiere ve değişmelere göre farklıhklar gösteın.iştir. ihayet üçüncü bir nokta da, j her devletin benimserr.iş ol ; duğu, izlemek istediği poütikanın niteliğidir. Devletlerin dış politikalarını, saldırgan ve yajılma amacını güden dış politika ile, ' savunma veya korunma amacmı : güden dış politika olarak, kaba i taslak ikiye ayırmak mümkündür.! Bununla beraber, esasmda her iki çeşit dış politika birbirine kanşık veya paralel olarak yürür ve her devletin dış politikasmda bu iki çeşidi birarada görmek mümkündür. Fakat şu var ki, her devletin kendi gücüne veya şu veya bu zamanda kendisini saran şartlara göre, bu iki çeşit politikadan bi ' ri diğerine oranla bir üstünlüğe sahiptir. Bir savunucu ve korunucu dış politika. şartlar müsait olduğu zaman. yayılma anıacı ile ve yeni bir üstünlük unsuru kazanmak için bir lıanıle yapar ve tekrar savunucu bir nitelik alarak orada durur. Meselâ Arna B YARIN TARİHÎ GELİŞİM İÇİNDE DURÜM Şeyh Saadi «Edebi edepsızlerden öğrendim» dermis. Alın bu soxü getirin günümüze... Ve : Mantığı kinıden öğrendin? diye sorarlarsa : Mantıksızlardan... deyin. Bir sabah gazetesinde petrol konusunda üstüste çıkan iki makaleyi okudum. Birisi Maden Fakültesiııde kürsü sahibi bir profe*ör... Öteki de Dr. Jeolog.. Bakın bu doktor jeolog neler yazıyor : Petrol mevzuunda Amerika ve Avrupa memleketleriyle ilmi bakımcan boy ölçüsemiyecek durumdayız. Atom mevzuunda ne kadar soz ?ahibi isek petroldeki durumumuz da buna yakındır. Yabancı şirketlerin Türkıveden atılmasını iştemek, petrolcu olarak en hafif tâbiriyle akılızlıktır. Hem bu Bay Jeoloç, hem öteki kürsü sahibi profesör, Türk petrolcülerinin on para etmcdiğine dair örnekler sıralayıp, yabancı petrolcüleri övüyorlar ve : Onlar bu işi bizden ivi bilirler. aman bırakmıyalım diyorlar. Her kisine de Tanrı akıllar versin. Runlar gibi düsünenlerin topuna diyeceklerimiz var bizim : Bir kere bir ilim adamı, yabancı petrolcülerin bu işi bizden iyi bildiklerini ispat etmek için oturup koskoca makale yazmaz. Ayıptır. Artık çocuklar bile bilir ki, yabancı dev şirketler, devlet bütçesinden Tençin bütceleriyle, sayısız imkânlariyle, lâboratuvarlariyle, ve her şeyleriyle bizden üstöndürler. «Malümu ilâm» ne ise yarıyacak? Diinyaya el koymus petrol karteliyle bizim kıt imkânlı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı nasıl aşık atabilir? Adamlar okyanuslarda denizin dibinde petrol arıyorlar. Ellerinde milyarları var... ve var oğlu var. Ama yabancılar yalnız petrolde mi fistiin hize? Havacılıkt» da üstün. Denizcilikte de üstün. Makine sanayiinin her dalında üstün. t^ne iplik yapımından demiryollarına, çıda sanayiinden ilâç sanayiine ve efendim insaat alanına hattâ sandviç imalâtına kadar onlar bizden ileri Eeee ne yapalım yani! Biz bütün işlerimizi onlara teslim edip : Siz daha iyi bilirsiniz, eelin demirvollarımm işletin. havayollarımızı elinize alın. tekstil sanayiimiz de sizin, sigara imalâtını da sizin ehil şirketlerinize veriyoruz... mu diyelim? Onlar devlet idaresini de bizden iyi bilirler. Devleti de yabaneılara versek nasıl olur? Sözlükte bir cayıp. kelimesi vardır. Bir de «mant:k> kelimesı vardır. Ve bir de «insaf» kelimesi vardır. Tapmayın bay profesörler!.. Günahtır bu millete!.. Petrol sibi siyasi ve iktisadi yönleri çok daha afcır basan bir konuda milli kaynaklanmızı yabancılara teslim etmekteki sakıncaları halkımıza söyleyin. Ve söyleyin ki, o, bizden çok üstün dev şirketlerin Türkiyede petrol çıkarmak diye kavgıları yoktur. Ne gelirse bize. bizden çelecektir. Iste ispatı! Rakamlar ortadadır : Bütün yabancı şirketler 1964 sonuna kadar Türkiyede 252.602 metrelik sondaj yapmışlardır.. Buna karşılık bizim Türkiye Petrolleri Anonim Ortakhğı 311.839 metrelik sondai yapmıstır. Bütün yabancı şirketler 1364 sonuna kadar Türkiyede 521.000 ton petrol üretmişlerdir. Buna karşılık bizim Türkiye Petrolleri Anonim Ortakhğı aynı süre içinde 4.016.430 ton petrol üretmiştir. Demek oluyor ki, Türk petrolcüleri 1964 yılı sonuna kadar üretilen ham petrolün yüzde 87.69'ıınu, yani yuvarlak rakam. yüzde 90 ını üretmişlerdir. tnsaf edelim. ellerindeki milyarlarca dolârla. devlet bütçelerinden üstün bütçelerle ve sayısız uzmanla Dojn illerini hallaç pamuğu gibi atmak imkânına sahip yahancı sirketlerin iste on yıllık hikâyesi!.. Ve bizim fedakâr Türk petrolcülerinin işte on yıllık hikâyesi! Şimdi daha da kalkıp : Bu işi yabancılar bizden iyi bilir, teknik meseledir, işi onlara bırakalım mı diyeceğiz? Tabaneı şirketler hem lâyıkiyle arama yapmazlar. hem petrol çıkarmazlar. ve hem de petrol alanlanndaki kontroln ellerinden bırakmak istemezler. t'stelik deve tabanı gibi ilânlarla halkı yanılt maea çabalarlar. Petrolüne sahip çıkamıvan millet, hağımsız millet olamaz. Etev petrolümüze ve madenlerimize sahip çıkamıyorsak demek ki vata nımıza da sahip çıkamıvoruz. Amerikalı petrolcu Max Ball'un kaleme aldıtı Petrol Kanuno Türkiyeyi Anelo Amerikan petrol karteline yemlik olarak hazır lamıştır. O sıralarda Türkiyede Büyükelci hulunan ve yabancı pet rol şirketlerinin adamı olan Mc Ghee, hu kanunun kabullinde baş rolü ^oTnamıstir.' Türk halkı; okumamışları. okumusları, kadıııı. erkc^i. hu da lapları şimdi anlamaktadır. S:ıvın profesörlerin bütün aldatmaca zayrctleri boşunadır. Türk halkı millî menfaatlerine sahip çıkacak tır. Kurtuluş için başka yol yoktur. •••••••••••••a Itesiınli Bilgi • Bugün 76. savısı cıktı. • Eskı sayılan azalmakta olduğundan eksiklerinizi süratle tamamlayınız. ISTEME YERI Bjıej Bıyüık Teskılıı. C>ğ>loğ!u lıtınbul Bateş Reklâm Î2 8425 PERDE ARALIGINDAN DIJRU Turistik AVRUPA Gezileri 14 Temmuzda otobüsle Viyana, Münih, Paris ve v^purla Marsilya'dsn dönüş. 20 gün HER ŞEY dahıl 2 800 Lira. 23 Temmuzda vapurla Barselona ve otobüsle Paris, Londra, Brüksel, Amstcrdam; Frankfurt. Münih; Viyana. 30 gün HER ŞEY dahil 4.200 Lira. Tafsilâth broşür Büromuzdan temin edilir. Beyoğlu. İstiklâl Cad. 344. Tel: 44 81 28 M Cumhuriyet 6422 İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığından Fakültemiz Ersstitü ve Kliniklerindeki açık ve açılacak asislanhklara isteklilerin yabancı dil imtihanları 2 Temmuz 1965 Cuma günü saat 9 da, bil'm dalı imtihanları da 12 Temmuz 1965 Pazartesi günü aynı saatte Dekanlıkta yapılacaktır. İsteklilerin 21 Haziran 1965 Pazartesi günü saat l! ye kadar dörder resim ve dilekçe ile Dekanlığa müracaatları. (Basın 9328/5413) Genel Dağıtım: BATEŞ Cağaloğlu Tel: 27 38 07 Cumhuriyet Iİ419 E R DEK OTEL ALEVOK PLÂJ, DİNLENME ve EĞLENCE Pansiyon komple fiat: 35 ve 25 Lira Odalarda duş. lâvo'oo ve WC mevcuttur. Rezervasyon: Ankara Tel: 17 58 82 TOTO Bayii 1 İstanbul Tel: 55 12 21 ve Turizm Accnte'ori Erdek Tel: 116 Ankara Ajansı: 563 6121 Evlendiler >< Di.varbakır (f$j Cumhuriypt 6427 a •• Satıiık Otomobil 1951 Model Vokshal! Hususi Müracaat: 10 17'ye kadar Gazetemizde Hüsr.ü Turcan'a İstanbul Universifesi ReMörlüğünden: 1 Medıko Sosyal Merkezine müteahhit namına ve hesahına ahnacak; muhammen bedeli 19.500 lira olan 1 adet Biyomikroskop'ur.; açık eksiltmesi; 11 haziran 1965 Cuma günü saat 11.00 de Rektörlükte yapılacaktır. 2 Kat'î teminatı 1925. liradır. 3 Sözleşme ve şartname Rektörlükte görülebilir. 4 İstekliierin. 1965 yılında Ticaret Odasına kayıtlı : bulunduklarma, kat'i teminatı U. Saymanhk Müdürl iğüne yatırdıklarına dair be!gelele mezkur gün ve saatte Rektörlük A.E.P komisyon'jn^a hazır bulunmalan ilân olunur. (Basın 7881/6404) larif hanimlar N qözlüklerini\ ı/aptırırla reçeteniztie neı/azarsa onu takar. Daktilo Alınacak BAYINDIRLIK BAKANLIĞI İSTANBUL LİMANLAR MAKİNA İKMAL GRUP ÂMİRLİĞİNDEN Grup Âmiıliğ"" ıiz için imtihanla iki daktilo alınacaktır. Meslekî biîgi, tecrübe ve tahsil durumlanna göre 7244 aayıTı kanuna istinaden üç üst dereceye kadar ücret verilebilecektir. İsteklilerin dJıa fazla bilgi almak ve kayıt işleri için 15 haziran 1965 gününe kadar; Selimiye Harem İskelesi karjısındaki Âmirliğimize müracaatları. (Basm 8929/6412) KAMYON ALİNACAKTIR Tarsus Fabrikamız için 7 tonluk Diesel burunsuz uzun şasili 2 adet kamyon kapalı tcküf almak suretlyle satm alınacaktır. Kapalı tekîiflerin üzerine 16461/Gn. Müd. yazılarak en geç 15.T.1965 tarihi.ne kadar Müessesemiz veya İstanbul Şubemizdeki alım teklif kutusuna atılması lâzımdu". Teklifler arasından şartlarımızla ihtiyacımıza en uygun olan tercih edilecektir. ••«••••••••••••!• •<••••« • Dr KEMAL ÇAGLAR • (draı tullan vt Irnssul Hastaiıklan Müt^hassısı • g No 1 USuı Apt Ssal 1012 J 2 ve I H » Tel 44 1 .«ı 4 • "tmaen i SÜMERBANK ALIM VE SATIM MÜESSESESİ (Basın 9443/6405) ••••••••••İİNOİMIUI tâncılık 6477/6395 • ZEISS «CENTEtl • Utlklll C*« Lllt llrumııı Emnlytt ttni^ı Tü : 4 4 1 4 » İlâncılık 7057/6398
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear