25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE İKİ CUMHURİYET 17 Nisan 1965 KOY ENSTITU1ERINDEN I TOPLUM KAIKINMASINA | i: Turan TAN ••• Nisan, Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönüI # müdür. Bugün bütün Türk aydmıyla birlik• ' te. insanlığın çetin sancılarını vicdanlarmda duyan dünyamızın öteki «insancı ve akücı» kişileri de çilekeş ulusların çağlık hukukunu almak lçin diriliş ve uyanışlar dizisinde öncü ve örnek olmuş Türk devriminin heyecaniyle yüreklerinl dolup taşırmadalar. Bugün de Atatürk ihtilâlinin oluş ve kuruluş nedenlerinin matematiksel sonucu olan akılcı ve gerçekçi bir yöntemin yaman gün aydınlığını ansıraak ve bu eşsiz Türk yöntenıini haklı gururumuzla ortaya atarken. öz çocuğunu boğmanın ıstırabiyle bazı gerçekleri tekrar etmek de insanlık borcudur ayrıca. Köy Enstitüleri katledildikten sonra bunlar fistüne dökülen dillerin, akan mürekkeplerin muhasebesini yapmıyacağız. Geri kalmış toplumlann uyanraaması. asırlann üstlerine kapadığı «kabuğu» yırtıp «Ben de insanım. insan onuruns yaraşır bir hayat istiyorum» diye dikelmeroesi içln; bu mazlum toplumlann yoksnlluklan üstüne güçlüklerin refah çarklannı monte edip, bu ülkelerin zenginlik kaynaklannı mutlu azınlıklarm ve güçlü Bosyetelerin yararlanna (ki bu gerçek, toplumculuğunu ilân eden komünist âlemde de vardır), kanalize etmek için kimlerin, hangi tertip ve düzenlerin neler yaptığını, Tannya şükür, bugün Türk diişünürü daha bir gerçeçi ile göz ışığına çıkarmıştır. O bakımdan Halkevleriyle birlikte Köy Enstitülerine kıymak için uzanan ellerin kimlere ait olduğunu. bu saldırılar dizisinin ve içimiz kanayarak izlediğimiz kara çalmalann hangi kay. naklardan beslendiğini de söylemeyi fazla sayıyoruz. Feke Kaymakamı yarın yetiştireceğl nesillerl tahayyül etmek eok güç bir s*y değildir.» Evet Köy Enstitüleri köy kalkınmasına yönel miş ve, Atatürkün ülküsü olan Türk Halk Devletini sağlam temele oturtmak için kurulmus kurumlardı. Bunun yetiştirdiği öğretmenln göstere* ceği yolda yurttasunız, köylümüz kendi potasında kendine yetecek, asalakçı ve beleşçi bir hayatın zebunu olmaktan kurtulacak, yaratıcı, yapıcı ve bereketli bir hayatın hamurunda yoğrolacaktı. tnsanımızı düşündürecektik, düşündükçe şüphelendirecektik ve şiiphelendikçe var olandan daha yük sek ve daha ileri gerceklere ulasabilen tam anlamlı Batılı bir tip yapacaktık bu yolla.. Biz öyle yapmadık. tuttuk hem Atatürk'ü lever göründük, hem de Atatürkçünün zözünün içine baka baka onun ülküsiine giden yolları tıkadık. tmdi efitim yöntemimizle ilgili olarak bir büyük soru ile karşı karşıyayız. Köydeki eğltim •istemimizdeki amaeıınız köy çocuğana oknr yazar mı yapmaktır, yoksa ulusal efitim araeılığı ile Köy Kalkınmasını gerçekleştirme ereğinde miyiz?.. Açık ve seçik olarak bu soruya cevap vermek zorundayıı bngün. Köy Enstitülerinin hakhlığını sözle ilân edeeegimize, köyde nygulıyacağımız eğitim felsefe(ini açıklıkla ve içtenlikle ortaya koysak daha İTİ olurdu. Böyle bir yargılama vapmaya kovnldngnmnzda göreceğiz ki, kövlerimizdeki yığınlarca iktisadi ve toplnmsal sorunları bir çırpıda ve olanca atıl gficümüzle çözümliyebilmek için köklü ve Atatürkçü bir toplutn kalkınmasının Brgfit Te fonksiyonuna Köy Enstitülerini mihver yapmak gerekiyor. tnsanımızı üretici yapmak ve doğayı aklına ve bilefine tutsak eder bir duruma getirmek istiyorsak eger; çağdaş kültürden kaynagını alan teknolojinin pratik ürünlerini bu kabnk baglamış köye götürmenin yolunda isek e}er, o takdirde, efeitim sistemiyle köyün iktisadi ve toplnmsal kalkınmasını madalvonun iki yüzü gibi düşünmek zorundayız. • ••• *••• Beş parmak IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIMIIUIIIIIIIIIIIIMIIIIIINIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIlllllllllllll bir kalenıde siliyor fikirleridir. İkincisi, söyledigi fikirlerin, taraflann bir araya gelmesi imkânını sağlıyacağına gerçekt«n inanmış ise, gerek Kabrıs' taki durumu, gerek Türkiyenin ve Kıbrıs Türk toplumunun uzerinde durdukları esas noktaları hiç mi, a n a hiç anlamarrus demektir. O zaman hareketine başka türlü bir nitelik vermek gerekir. Arabulucunun görevi, kendi kafasuıa göre ve sadeee bir tarafı nazara alan formüller ortaya atmak değil, tarafların ortak unsurlarına dayanan bir çözüm ara maktır. edilen hal.ları Prof. Dr. Fahir H. ARMAOĞLU M • «•I «••I h:: Oyalama taktiği ncak. asıl üstünde durulması gereken nokta, her sorumluluk mevkiine gelenin özellikle son yıllarda «Bu kurumların adının allerji do ğurduğunu, oysa Köy Enstitülerinin dayandığl gerçekçi yöntemin haklı olduğunu» bayağı bir ülkü biçiminrie ardısıra ilân etmelerine rağmen, ufuklarımızdan kovduğumuz bu aydınlık «ülkü» bir türiü gerçekleşme olanağına kavuşamamaktadır. YiUar yılları kovalamada. bu konuda ileri sürülen siyasî çıkışlar, konu üstüne içtenlikle titriyen aydını ovalama taktiği olma kanısını uyandırmaktadır. Nitckim toplumun tenıel sorunlan hakkında ciddiyetle ve tit'ılikle ileri sürülen önerilerin ve fikirlerin dar bir çerçevede zikzak yapması, bu gerçeklerin ülkemizi bir baştan öte baş» dek sarsarak bir biçimde yankı bulamaması ve özellikle halkm refah ve mııtlııluğu karsısındaki engellerin tam yıkılacağı. toplumun kaderi Üstüne bağlanmış kördüğümlerin tam çözümleneceği bir sırada bir takım yüzeysfl nlayların dikilivermesi halkın refah ve mııtluluğunu sabırsızlıkla istiyenleri üzmektpdi'. Türkiyenin az gelişmiş bir iilke olduğunu ve bu az gelişnrşliğin nedenlerini, gerçeklerini bilinısol bir titizlikle. Cumhuriyet gazetesinin geçen aydaki sayılarında ortaya koyan Sayın İsmail Cem'i ktıtlarız. Bu yazı dizîsinde geri kalmış ülkelerin iktisadî yaptsma dcğinerek «Yoksul olduklan için yoksııl kalan gerı kalmış ülkelil'erin cansız ve güçsüz iktisadi fasit dairelerinin çaresiz yörüngesinden kurtulantadıklarmdan, ekonomik sistemlerinin sistemsizliginden, az gclişmişlerin gelişmişlerle olan iktisadi ilişkileri sonucunda zararlı çıktıkların dan, dış yardımlar> veren ve alan kefelerin hangisinin daha hareketli olduğundan, yabancı sermayenin bir serantan başka bir şey ohnadığından» BÖZ ederek rakam ve belgelerle karsımıza çıkan yazar sonunda «Bu ülkeier için tek sermayenin insan gücü olduğunu ve başannın güçlü bir organizasyon aracıiığı ile toplumun tek bir vücut halinde çalışmasiyle gerçekleşebileceğuıi» salık veriyor. Ve yazısını Frantz Fanon'un geri kalmış ülkeliye olan «Gel kardeşim irine fıriatıldığın geceden silkinip rıkman gerek» çağrısıyla bitiriyor. Â tllf •••• Tavsiyelerin ••«• • ••• ••*• mıştır. Eğer böyle değilse, o zaman da, sırf kendisine arabuluculuk işini başaramadığının söyHletlerarası hukuk kurallanlenmemesi gibi garip ve tamana göre arabuiucunun görevi, men kişisel bir sebeple hareket «karşılıklı iddiaları bağdastıretmiş olduğu yargısma varmak mak ve uyuşmazlığa düsmüs derşıerekecektir. letler arasında doğabilmif kin aporun sonunda, bir çözüm duygulannı yatıştırmaktırj» Yani, yolu olmak üzere ileri sürdübir anlaşmazlığa taraf olan devgü tekliflere gelince: bunlan letler arasında, bir uzlasma zebundan sonraki yazımızda ele amin ve eğiliminin yaratılması ve lıp tahlil edeceğiz. Fakat şimdiyumuşak bir atmosferin kurubnaden şu kadarını soylıyelim ki, «ıdır. Görevüı bu niteliği dolavıbunların pekçoğu Türk hükümesiyle, arabuluculuk, gayet inoelik tüıin ve Türk toplumunun kabul lsteyen ve hassasiyetle davranmaedebileceği nitelikte değildir. Bir yı gerektiren bir iştir. Bu incelik arabulucu için esas olan, çatıve nezaket gösterilmediğl takdirşan görüşleri imkânlar nisbctinde de, arabuluculuğun kislsel bir bağdaştırmak olduguna göre, hak müdahale halini alması ihtimali ve adalete uygun olan, Türkiye'vardır ve bu da, dolayısiyle, anarabulucu, göreianin sınırlannin bazı esaslı görüşlerinin de laşmazlığa taraf olan devletlerin m çizerken de yanlış bir yo teklifler içersinde yer almasıydı. tepkilerini şiddetlendirerek, anrumlamaya sapmış ve dolayıBunu da yapmamıştır. Halbuki, laşmazlığı yumuşatacağı yerde, sile yetkilerini aşmıştır. Plaza diraporunun baş kısımlannda, Kıbbüsbütün gerginleştirebilir. yor ki, «Benim görevim, meseleye rıs Türk toplumunun endişelerinArabulucu. bu nitelikleri ile, banşçı ve üzerinde mutabakata den başka, «Türkiyenin milli povaninuş bir hal çaresi bulunmabir hakem değildir. Arabulucululitikası ve milletlerarası münasesına çalışmaktır. Burada, üzeringun, görevin yapılması sırasında, betleri ile ilgili endişeleri, sahilde mutabakata varılmış kelimesl bir hakemlik niteliğini almaması lerine bu kadar yakın bir adanın üzerinde durmak isterim. Bu gayet önemlidir. Hakemlikte söz iç durumunun yaratacağı güvennokta evrelemirde beni, ilgili takonusu olan, bir anlaşmazlıgın lik endişeleri ve hiç de küçümsehukuk kurallan çerçevesi içinde nemiyecek olan milli gururu meçözümlenmesidir. Yani hakemliselesi» nl, Kıbns anlaşmazlığının ğin hukukl niteliği esastır. Arabuönemli unsurları arasında sayluculuk ise, daha ziyade politik maktaydı. İleri sürdüğü tekliflekaraktere sahiptir ci). rin, bizzat kendisi tarafından kabul edilen bu hayatl unsurlarla bir bağlantısı olmamıştır. R Yetkilerini aştı Serçe parmağı, yüzük parmağı. orta parmak, işaret parmağı, bir de başparmak... Etti beş. Hepsi birbirinden ayrı, hepsi başka çeşit beş parmak. Bunun içindir ki : Beş parmak bir olmaz. . derler. Bu söz çeşitli anlamda kullanılır. Simdilerde çoğunlukla fıkaranın aklına gelir de zenşinlerin zenginliklerini kurcalarlar dive korkanlar, toplum içindeki farklılaşmavı olağan göstermek için kullanıyorlar : Beş parmak bir mi? Doğrnsu insanlara bakarsanız, kimi akıllı kimi aptal, kimi nzun kimi kısa, kimi çirkin kimi güzel. . Ve kimi zengin kimi fakir. Zenginlikle fakirliği, uznnlukla kısalık gibi tabiî saymak ahmaklıgında bir süre daha yasıyacaktır insanlar... Oysa bu halin tabiî değil, suni olduğu apaçıktır. Ama şimdi bakıyorsunuz Anadolunun köyünde yoksnl vatandas oturmuş garip garip düsünür. Okuması yok. yazması yok. imkânı yok, hastalansa doktora gidecek parası yok; çocuğunu şehirde okntmaya takatı yok. Onun karşısına geçip : Beş parmak bir mi? diyorlar. O da boynnnn büküp : Biz cahiliz bey . diyor. «Biz cahiliz bey» diyen köylünün bu gidisle çocuîu da cahil kalmaya mahkum. Ve sehirlerde en iyi oknllarda okumuş olanlar onun da karşısına geçip : Beş parmak bir olmaz diyeceklerdi. Oysa şu fakir köylü çocuklanna okumak imkânı versek beş parmağın bir olup olmadığını çok daha iyi anlıyacağız; ama o fırsatı vermiyoruz. Köy Enstitülerinde verir gibi olmuştnk. Sonncn biliyorsunuz: Fakir köylü çocuklan, beş parmağın bir olmadığını pek iyi ispat edip geldiler Türk edebiyatının en baş köşesine oturdular. Meselâ onlardan bir tanesi Mahmut Makal! Acaba Makal. Köy Enstitüsüne giremesevdi ne olacaktı? Kendisini geliştirme imkânı bnlamıyacaktı. fki kanşlık kara toprak üstünde ırgatlık yapacak ve en iyi oknllarda yarım yamalak okumnş olanlar Makal'ın karşısına Beş parma bir olmaz... diyeceklerdi. Anadoluda yirmi milyon alfabesiz var. ve bn yirml milyon Içlnde nice Mahmııt Makal var. Hep düsiinürüm : Ve yirmi milyenn oknraa yazma bilmiyen toplumun yazarı olmaktan utanç duvarım. Aeaba bn alfabesiz milyonlar istidatlarını gelistirmek imkânlarını bnlsalardı, bugün Babıâlide yukarıdan atıp tutan yazarlar olarak kaçımızın elinde kalem kalırdı? Hepimbden cok daha istidatlı nice yazarlar Anadolunun eğitim çoraklıeında daha dofcmadan ölmüslerdîr. Ve bizler de onların çiğnenmis istidatları üstüne basarak bn köşelere gelmişiz. «Beş parmak bir olmaz» diye diye toplum içindeki adaletsizliklerl tabiî göstermek istiyenler şunu bilmelidirler ki, yeryüzünde taiçbir toplumda beş parmak bir değildir. Ne Fransada. ne tsveçte. ne Rusyada, ne Kızıl Çinde... Rusyada çöpçü de vardır, nzay fethine çıkan kozmonot da vardır; işçi de vardır. köpeğe bir ikinci köpejfin kafasını takan bilim adamı da vardır. Toplumlar insanlann istidatlarını değerlendirmek düzenini bulmadıkça ilerliyemezler. tnsanlannın istidatlarını daha dogmadan toprağa gömen toplumlar ise Atom Çağında, Orta Cağ'ı yasarlar. Köy ağası, şehir ağası, köy zengini. şehir zengini, «beş parmak bir olma» derken bir bakıma doğru söylüyorlar. tnsanların insanlık yansında tek bir çizgiyi tutturmalarına imkân yoktur. tnsanlar rahşkanlıklanna ve yeteneklerine göre nice uluklara varacaklar Bilimden tekniğe ve sanatlara kadar her alanda yans onlar içindir Ama bütün bn alanlarda yarısı kaybedip de banka hesaplarındaki sıfırları mazur göstermek için ortaya sürülecek «Bes parmak bir olmaz* lfifının anlamı yoktur. Sen köylüne. işçine. fakir çocuklanna imkân ver önee, başparmak mı. serçe parmağı mı, işaret parmağı mı olacaklarım sonra göriirsün! A Yeniden Açmak zorundayız kabule şayan ilii olmaması Bunu da beceremedi O K6y Enstitüleri fikri 20 Haziran 1964 tarihll Cnmhnriyet Gazetesinde bizim koşullarımıza uygunluğn yönünden ineeledifimiz «Toplum Kalkınması» kavramının da mihenk tası oluyor. Akıl ve sagduyu Türklye için bu iki devrim kurumu arasmda paralellik knrmadadır. Geri kalmışlıgın çıban başına neşterini vuran Köy Enstitüleri fikri bu çün kılık dejistirrrek geri kalmış ülkelerde Toplum Kalkınması (comminity development) ilkesi olarak asırlan bir hamlede aşma formülü olarak kullamlmaktadır. 27 Mayıs'tan sonra gerçefimizin derinlerinden yfizeye çıkardıjımız ve fakat ülke ölçüsünde bir türlü reaiize katına kavuşturamadığımıı toplnm kalkınması »orunnnn Türk gerçefine uydnrmak İçin Köy Enstitülerini yeniden açmak zorundayız. ünkfi, Köy Enstitüleri de toplnm kalkınması gibi geri kalmış bir ülke olan Türkiyemizdeki köylünün imkânsız dirilişine dayanak olan, sefil ve gizli işsto olan köylümüzün hayat koşullarını akılcı yollardan kendisinin cehd ve isçücünden de yararlanarak düzenlemeye çabalıyan, cağların uyuştnrduğu bir toplumu nyandırmaya dofru yapılan bir yöntemden başka bir şey degildir. Böylece Köy Enstitüleri yöntemini Toplum Kalkınması ilkelerinin Türk gerceklerine uygunIngunu saflıyaeak ana bir öge olarak kabul etmek gerek. Bu sözümüzle toplum kalkınması kavramındaki gönüllülük ilkesinin Atatürk Türkiyesinde yaratacağı çelişme ve zıtlıklan Köy Enstitüleri aracılıtı ile bertaraf edecefimiz Inanysa akılrı ve insancı temel düşünce slstemlne rını ortaya atıyoruz. Atatürk Devrimi'nin dayandayanan Mustafa Kemâl İhtilâlinin gerçek <tadı£ı akılrı ve insanrı reformasyonlann, aklı ve hipleri bir zamanlar öne eevmişler ve bu cileümanizmavı yadüiyan doiuln düşünce ve yaşakes ulusların karanlıklannı yırtmasını bilmislerdi. ırıı biçimine karşı Atatürk devriminin dayandıfı Evet Hasan Âli Yurcl. rşsiz cüzel bir şeye başlaakılcı ve insancı reformasyonların başan tacının mıstı. Türkiyenin kişiliğinde ceri kalmı» ülkelerin ancak ve anrak Köy Enstitülerince Türk halkının doruğunda parlıynn bu günesi, biz ufuklanmızdan başına konulabileceii gerçetini anlamada baîbir daha dormamak üzere kovduk. Şimdi o ışık Hinnaz davranmanın sırası değildir. Bu efitim yöndistan'ın, Endonezya'nın. Filistiıı'in. Gana'nın bateminin yapıcı ve üretici formülü toplum kalkınsında parlamada. Bizse yahancı ithallerle hocalayıp masının da özünü teskil etmededir. duruyonız. Neydi bu Türk mucizesi. neydi bu Atatürk'ii öte yandan toplnm kalkınması öncülerini köye gbtüren yöntem? Toııguç'un diyalektlğinde Köy Enstitülerinin devrimci. hayata yüzü çevrik Büyük Türk Tezi olarak ortaya çıkan bu yöntem ve yaratıcı tipte yetistirdijji öğretmenlerden yapyıkılmışların, yanmıs kavrulmu$ların. bin yıllık mavı nirin yadıreıyornz? Zamanımızın getirdi^i haklarını kavbctmislerin. zillet altmda yasamakve çerçeklerimizin ortaya kovduju yönetim ve tan kahrnlmusların eelcceklerini aklın, hilimin ve liderlik ilkelerivle Yüksek Köv Enstitülerinin Insanlıeın mayasıyla nıayalamak irin bulunmus ger vapırı ve yaratırı avdınını bir araya getirip, topçekçi bir yolu. Toplumun ö'zünü besliyecck ve lum kalkınması biriminde bn kalkınmayı gerçekonun durgun akan kanını Atatürk elektripl ile tulestirecek liderlerl halkm gerçek isteklerinin ve tujturacak olan bu eseri en güzeliyle yine onun gerrek knrtnlusnnnn öniine salmanın zamanı yaratıcısı tanımiıyordu. 1944 yılıııda söyledikleri bir geldi. nutukta şoyle diyordu Hasan Âli: Bin yıllık hokukunun savunucnsu olduju «Bu müesseselerin ne olduğunu anlatmak için halde çirkin politikacılar tarafından halkın yadırgördüğüm şu manzarayı söyliyebilirim. Bir kısım gadıjh Köy Enstitülerini, Toplum Kalkınması çocuklar atlan timar ediyor. bir kısmı İskitler'in Mınr'ı istilâsını, bir kısmı yatacakları yerin çatısını Enstitüleri olarak takdim edip bn knruluşları bu yapıyor. bir kısmı da o gün yiyecekleri sebzeyi yoldan halkın malı yapamaz mıyız? Onn halk is•yıklıyor tek ve gereksinmelerini karsılıvan hayat kaynaBu müesseseler bir an kovanı halinde tam tı yaparak. halkm vicdanında yükselen birer kntbir aile göriinüşü ile bütün yaptıklan kendi ihti«al anıt yaparak halkm eozünü kırpmadan u*rnyaçlaruıa cevap vermek mihveri etrafında işlena canını vereceei, onlara kem niyetler adına nzayen bfr insan fabrikasıdır. Böyle yctiscn ve ala nan rileri kıracafı derecede halkın malı yapamaz eaklan vazifeleri küçük cüsseleriyle kıyas edilmıyız?.. fenlyecek ciddiyetle yapan köylü çocuklanmızın G Ç Bocalayıp duruyoruz • ••• •••• • ••• • •i • •• alo Plaza'nın raporuna miUetlerarası hukukun bu iki müessesesi açısından baktığımız zaman, arabuiucunun, zaman ?aman bu iki müesseeyi birbirir.e karıştırdıgı ve arabulucu olarak yetkilerini çok aştıgı belirli bir şekilde göze çarpmaktadır. Yukarda da belirttiğüniz gibi, arabulucu için bir çözüm söz konusu olduğu zaman, karşılıklı iddiaları bağdaştırmak birinci plânda gelmektedir. Arabuiucunun bağdaştırma amacı guden teklifleri bir karar niteliginde olmayıp, ancak kişisel bir görüşü ifade oden bir tavsiye olduguna göre, anlaşmazlığın giderilmesine gerçekten hizmet edebilmelc için, bu tavsiyelerin her iki taraf için de kabule şayan olması son derece önemlidir. Nitekim, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 4 Mart 1964 tarihli kararuıda, meseleyi bir arabulucuya havale ederken, bu noktayı özellikle gözönünde tutmuş ve arabuiucunun görevini, «taraflarca kabule şayan barışçı bir çözüm yolu bulmak» olarak nitelendirmiştir. Galo Plaza da raporunda bu noktayı defaatle tekrarlamıştır. Öte yandan, meselenin çözümü için Türk hükümeti kendi görüsünü bütün temaslarda belirttiği ve bunun anlamı da, Turkiye'nin başka çörüm yolunu kabul edemiyecegi olduğu halde, Galo Plaza bütün bunlan bir yana bırakarak ve tekliflerinin Türkiye ve Türk cemaati tarafından kabul edilip edilmiyeceğine aldırmayarak, nihai çözüm yolu için kendiliğinden bir formül ortaja atmıştır. Bunu yap makla, Güvenlik Konseyinin 4 Mart 1964 tarihli fcaranna aykm hareket etmiş ve bu kararın kendisine tanıdığı yetkilerin dışına çıkmıştır. Bu sebepten ötürü, Türkiye'nln, arabuiucunun görevinin sona erdiğini ilân etmesine karşılık, Genel Sekreter ü Thant' ın Galo Plaza"nın de\'amında ısrar etmesi de, sonuçları itibarile, Güvenlik Konseyinin karanna bir aykınlık teşkil etmektedir. B rafların tutumlanndan ve hedeflerinden, müzakerelerle elde edilecek hal sureti bakımından, bu tarafların hepsince kabule şayan bir esas olarak faydalamlabilecek kâfi miktarda müşterek unMüessesemiz elemanlarındau surun istihraç olunmasına çalışYüksek İnşaat Mühendisi mayı yöneltmiştir.» ŞUphesiz görevinin tanımlanması bakımmdan bu söylenilenler doğrudur. Lakin bunun arkasından İfade ettikleri, bu tanımlamanın tamamen dışımüptelâ olduğu hastalıktan kurtulamıyarak 13/4/1965 günü na çıktıgını göstermektedir. PlaHakkın rahmetine kavusmuştur. Kederli ailesinin büyük acılaza'ya göre, Kıbrıs Türk ve Rum nnı paylasır raerhuma Tanndan rahmet dileriz. cemaatleri karşılıklı müzakere masasma oturmak için, bir takım EREĞLİ KÖMÜR İŞLETMESİ ZONGULDAK ön şartlar ileri sürmüşler ve bu ön şartları bağdaştırmak müm(Basm Z. 94/4206 kün olmamıştır. Çünkü taraflar bu şartlarda degişiklik yapmaktan imtina etmişlerdir. Hatta ken disi, «o kanaate vardım ki, halihazır şartlarda bir degişiklik olFabrikamız eskl Müdürlerinden Teknik Müşavir Kimya madığı takdirde, böyle bir imkân Yüksek Mühendisi mevcut değildir» demektedir. Fakat buna ragmen, «Bu çıkmaz C E L Â L K I P Ç A K vaziyete rağmen. arabuluculuk 16 rusan 1965 günü vefat etmiştir. Aziz nâşı 17 nisan 965 cugayretinin nihai hududa vardığıYARIN martesi günü öğle namazmı mütaakıp ALPULLU FABRİKAnı ve Kıbrıs meselesine taraflann mutabakatını haiz bir hal suMIZ Mezarlığına gömülecektir. Sanayiimizüı kuruluşundan ENOSİS'E DOĞRU reti bulmağa muktedir olamadığıberi Şirketimize hizmet etmiş bulunan değerli insanın kederli mı beyan etmeye kendimi yetkili aüesi üe dostlarma ve Şirketimiz mensuplanna başsağbğı dileaddedemiyorum» demekten de riz. Allah rahmet eylesin. geri kalmamıştır. Bu sözler gös^ T. ŞEKER FABRİKALARI A.Ş. teriyor ki, Galo Plaza, arabulucu(1) Arabuluculuk ve hakemlik luk görevini, taraflar ister kabul konusunda bakınız: Prof. Seetsin, ister etmesin, muhakkak ha L. Meray, Devletler Hukubir çözüm formülünü ortaya atkuna Giriş, Cilt II, Ankara, ma zorunluluğu şekiinde anlamış Siyasal Biltriler Fakültesi yave bu biçim bir anlayışla da, arayını, 1959, ss. 220222 ve 238 • buluculuğu hakemlikle karıştır259. aşta da beürttigimiz glbt, arabuluculuk genellikle politik, hakemlik ise tamamen hukukl niteliktedir. Plaza ise, 6zellikle teklifleri gözönüne aluunca, meseleye dar hukuk llkeleri içinden bakmayı tercih etmiş ve dolayısile, görev yetkilerinin dışına çıkmıştır. Eger bunlan yaparken milletlerarası hukuk ilkelerini doğru anlamış ve yorumlamış olsaydı, belki bir dereceye kadar mesele kalmazdı. Lakin bunu da becerememiştir. Bunun en basit misali, selfdeternünatkm ilkesinin milletlerarası uygulamasını bilmemiş olmasıdır. Bu bümezlikten ötürü, «tam re egemen bağımsızhk» gibi bir esasa sımsıkı sarılmış ve «milletleraran servitüdler» in bugün dahi geniş bir uygulamaya sahip bulunduğunu görmemiştir. Nihayet şunu da llâve edelim ki, kendisinin esas görevi, Kıbrısm iç statüsü için bir çözüm yolu aramak iken, Birleşmiş Milletlere tescil edilmis milletlerarası andlaşmalarla bağımsız ve egemen Türkiyenin elde ettigi haklan da bir kalemde silmiştir. Âdeta, andlaşmalann sona ermesindeki milletlerarası hukuk kurallan yerine. kendi düşünce ve kararını ikame etmiştir. VEFAT İSMAİL ŞIRAM VEFAT SATILIK BULDOZER, GREYDER, SKREYPER Telefon: 44 34 32 İncelemelerin sonucu mu? Aramızdan ebediyen ayrılarak bizleri derin acıya garkeden aile reisimiz ve sevgili babamız Türkiye Ziraî Donatım Kurumu Bas Müfettisi • Reklâmcılık 1532/4179 MEBRUR TUZCUOĞLU 2000 Kg. Kiilçe Kalay Alınacaktır En geç teklif verme müddeti 30/4/1965 dir. Şartnamesi MALZEME MÜDÜRLÜĞÜ veznesinden temin edilebilir DENİZCİLİK BANKASI T.A.O. (Basın 5562/4190) AYŞE TARANÇI lle Avukat OKAN SELKK Nljanlandılar lzmlr 1C.4.1NS SATIŞ ÎLÂNI Istanbul 6 ncı İcra Memurluğundan Dosya No: 964/9599 Bir borçtan dolayı mahçuz olup satışına karar verüen. 1 1000 lira değerinde iki adet çelik is orijinal büyük boy yaa trasası, 500 lira değerinde bir adet Consol marka yaa makması, 450 lira değerinde üç adet Vinleks kabh kullanılmıs koltuk, 250 lira değerinde bir adet çelik iş ufak dosya dolabı, 30/4/965 cuma günü saat 10,45 11,15 de Fındıklı, Fındıklı Han arkasındaki santiyede açık artırma »uretiyle satılacaktır. Konan hıymetin % 75 sini bulmadığı takdirde ikinci artırması 3/5/965 pazartesi günü aynı saat ve mahalde en çok artırana ihale edilecektir. 2 2500 lira değerinde bir adet Fasit hesap makinası (57005) numarah mahçuz ise 4/5/965 salı günü saat 11,3012 de Kamköj, Selânik Pasajındaki 18 No. da açık artırma suretiyle »atılacaktır. Konan k:ymetin % 75 şini bulmadığı takdirde ikinci artırmas 5/5/965 çarşamba günü aynı saat ve mahalde lerm kılınacaktır. Satıs peşin para olup tellâliye ve damga resmi tlıaya aittir. Taliplerin yukanda gösterilen gönler ve »aatlerde satıs mahallindeki memuruna muracaatlan ilân olunur. llUUİİt RİFAT SARANGA Nijanlandılar 14.4.1965 İstanbul EMEL ARISAN İle Y. Müh. HALDUN DtNÇMAN Nijanlandılar Kadlköy 17 Nlun 19«S Cuaüuuijre» İ1M nun cenaze törenine çelenk gönderen, Türkiye Zırat Donatım Kurumu Genel Müdürü Sayın İzzet Baykal'a, Teftij Kunılu Başkanı Saym Mehmet Kanat'a, Türkiye Ziral Donatım Kualdı ki, bu yetkl meselesi ararumu Teftiş Kurulu ve İstanbul, Ankara, Izmir Bölge Mübulucuya Türk hükümeti tadürlüklerine, Türkiye Smaî Kalkmma Bankasına, Üsküdar rafından da açıklıkla hatırlaİlk Öğretim Müdürü Kemal Besen'e. Hacıselimağa İlkokul tılmıştır. Raporda deniliyor k i : Müdür ve öğretmenlerine, acı günümüzde yardımlannı esir«Ilgili taraflardan bazısı bana, gemiyen, cenaze merasimine iştirak veya e^mize gelmek sumüteaMp mesuliyrtimin bu rapor ile kendi tekliflerimi ortaya retiyle kederimizi paylaşan, telgrafla tâziyette bulunan bütün koymak olduğunu telkin etmiş 5 akraba, dost ve tanıdıklarunıza ve Türkiye Ziraî Donatım KuIerdir... Fakat taraflardan bir diğeri, bu gibi tekliflerin, bilhassa • rurau İstanbul Bölge Müdürlüğü personeline ayrı ayrı teşekBirleşmiş Milletler damgasını ve | küre acunız mâni olduğundan bu hususa gazetenizin tavassuEşl: Nazima ve Çocuklan manevi tesirini taşıması bakımın • tunu rica ederiz. dan, beni arabulucudan ziyade Cumhuriyet 4182 hakem durumuna sokacaguu ve binnetice görev ve yetkilerimin dışına çıkacaguu ileri sürmüştür» (par. 121). Dışişlerl Bakanlığımızın 31 Mart tarihli açıklamasmdan görüyoruz ki, bu ikinci gö £ DENİZ KENABI (PAKSELLİ) Kumburgazın 600 metre ilerlrüş, gayet yerinde olarak, Türk • sinde görmek için: Kamiloba köyünde bakkal Mehmet Erçin'e hükümeti tarafından İfade edil f müracaat. Tel: 44 14 21 19 dan sonra 48 76 39 miştir. Arabulucu da, raporunda işin esasına girmemeyi kabul et^ Cumhurivet 4181 miştir. Halbuki. yerdigl sözü bir yana koyarak, tamamen aksi yönde harekette bulunmuştur. Bu, herhalde hoş bir davranış degildir. Arabulucu, bu davranısı için su mazereti ileri sürmektedir: «Karşılıklı taraflann tutumlan hakkınc . yaptığım inceleme netlcelerini ortaya koymak ve esas ihtiyaç ve arzulannın müstakillen tetkikinden çıkardığun neticeleDosya Xo. %3/3947 rin, onları bir araya getirecek imkânlara yol açacağını ümit etBir borçtan dolayı mahçuz olup paraya çevrilmesine karar vemektedir. Tarafların bir araya rilen muhammen kıyraeti: 150.000 lira olan 1 adet Patan Maşin 32 gelmeyi kabul edebilecekleri şartkafah Çorap Makinası, Şişli Sıra Cevizler Caddesi No: 43/1 Çorap lann yaratılması için bundan baş Fabrikasında 28/4/965 çarşamba günü saat 1010.30 da açık artırma ile ka bir yol görmemekteyim» (par. satılacaktır. Muhammen kıymeti % 75 ini bulmadığı takdirde ikinci 122). Bir defa şunu belirtmek geartırması: 29/4/965 perşembe günü aynı mahal ve saaüe yapılacaktır. rekir ki, raporun sonunda söyleAlıcıların mahallindeki memuruna muracaatlan i:4n olunur. dikleri, sadeee Ino9lemelerinin gonucu olmnyıp, blzatlhl esasa alt U51) • 41M kodl K Muhtelif Demir ve Çelik Profil ile Sac Safın Alınacaktır Muhtelif fabrikalarımız için satın almacak 152 kalem demir ve çelik profil ile saçın eb'ad ve miktannı muhtevi hste Müessesemiz Alım V inci Grupunda göriilebilir. 1 Kapah tekliflerin üzerine Ad. Bez/57064 yazalmak suretiyle en geç 27/4/965 günü akşamına kadar Müessesemiz veya Karaköy Bankalar caddesi İstanbul Şubemiz holündeki alun teklif kutusuna atılması veya bu tarihte Müessesemizde bulundurulacak şekilde gönderilmesi lâzımdır. 2 Teklifler arasından şartlarımıza ve ihtiyacımıza en uygun olanlar tercih edilecektir. r SATILIK ŞAHANE ARSALAR SÜMERBANK ALIM VE SATIM MÜESSESESİ (Basın 5591/4189) SATIŞ İLÂNI SATIŞ İLÂNI kiiiıılıııl (i ıırı İcra Memurluğundan İMiiıılıııl 0 ncı İcra Ihıııırlııoıııııliiıı 960/2367 Bir borçtan dolayı mahçuz olup paraya çevrilmesine karar verılen muhammen kıymeti: (12.000 TL. 2 adet Termoblok cihazı), (300 TL. 1 adet Kurutma Silindiri), (Hurda) (8.000 TL. 1 adet Otoklav), (1000 TL. 1 adet Kapüselefiksaf kazanı), (10.000 TL. 1 adet Buhar Kazanı). Ayazağa, Cendere yolu, Kâğıthane mevkii No.: 42 Boyahane F.B. sında 17/5/965 pazartesi günü saat 11.3012 de açık artırma ile satılacaktır. Muhammen kıymeti %75 ini bulmadığı takdirde ikinci artırması: 18/5/965 salı günü aynı mahal ve saatte yapılacaktır. Alıcıların mahallindeki memuruna müracaatlan ilân olunur. (Basın: 5654^ 4191
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear