25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAHİFE tKİ CUMHÜRİYET 28 Mart 1965 TRT VE NECLİS ARAŞTIRNASI eçen hafta içerisinde A.P. Antalya milletvekili Sayın thsan Ataöv, mcnsubu bulunduğu partinin grupuna bir önerge vererek, «Devlet radyosunun, bilhassa yeni hükümet kuruldaktan •onra, gerek Parlâmento ve gerek bir kısım ba•ında radyoların taraflı olduğu istikametinde yapılan beyanlar ve yazılan yazıları dikkat nazarına «larak, T.R.T. nin, kanunların hükümlerini ihlâl edici bir davramş içerisinde bulunduğu gerekçesi» fle, Anayasanın 88 inci maddesine dayanarak bir Meclis Arastırması talebinde bulunmuştur. Hİ! G T.R.T. Genel Müdurluk Müşavırı yolan, geçmis iktidarların idarî kademelerinden tamamen ayrı bir zihniyetin ifadesi olarak meydana getirilmis bir Anayasa müessesesidir. Dr. Cemal AYGEN TARTIŞMA 16 Mart 1965 günlü yaziâmda Avukat Merıh Sezen, Devlet Memuriarı Kanun tasansmın memurlar ıçın bir garantı sağlamaktan yoksun olduğunu, memurların geleceklerının Bakanhk idari tasarruflanna bağlı olacağını açık bir şekilde belirtmiştir. Kendisinden yarıra mılyon memuru ilgilendiren bu kanunu daha geniş bir şekilde incelemesini rica ederim. Hele prensipler bölümün de konulan esaslann tasarmın uygulama maddelerinde nasıl umursanmadığının gösterilmesi faydalı olacaktır. Bunların ancak bir kısmmdan yazıda söz edümektedir. Tasarıda teknik personelin belirli bır şekilde çelmelendiği göze batmaktadır. örnek olarak bu konuda teknik personelin intibakında malî esasları belirten 8 inci madde gösterilebilir.. Maddeye göre bu personelin hâlen bulunduğu kadroda aldığı yevmiye ne olursa olsun; yeni atandıklan sınıf kadrolarında girebilecekleri derece ve kademe aylıklannı alacaklardır. Gerekçede konunun nedeni şövle açıklanmaktadır: «Böylece aylıkla çalısan teknik personel ile yevmiye ile çalısan personel arasındaki farklı durum sona ermis bulunacaktır.» Ayrıca «Bu gibi elemanlar kannnun Devlet Memurlarına tanıdığı çeşitli sosyal haklardan da faydalanacaklardır. Bu sebeplerle kendilerl Için aradaki farkın ödenmesi esasını kabule liİ7um şftrülmemistir.» Devlet kadrolarındaki teknik persone! noksanı ve hizmetini tamamlamak için yapılmış olan yevmiyeli personel talimatı bu kanunla kaldınlmak suretiyle mahzurlu görülen devreye yeniden ddnülecek demektir. Reform yapmak iddiasında olan bir kanun devlet kadrolarında teknik personel bakımından boşluklar yaratacaktır. Plânlı ve hızlı kalkmma devrinde plân ve kalkınmavı çelmeleyecek bundan daha <;ag]am eiaslar bulmak herhalde kolay değildir Korkut ÖNGÜN •. Mühendîs f Devlet Memurları Kanun Tasarısı nin bütün istasyonları onların istediklerı yayınları yapmaktadırlar. Bir düğmeyı çevirmek zahmetine katlanmalan kâfidir. Radyo, bizim kıitlelere hitap edebılecek tek eğitim vasıtamızdır. Köye öğretici ve eğitici vasıta girmez. Gazete ve dergi hiç uğramaz. Bunları tedarike satın alma gucü ve vasıtası kâfi gelmez. Bu yüzden radyonun öğretici ve eğitici faydalarını ele alarak ve köylüye ucuz radyo cihazı temin etmek suretiyle halkı fikren kalkındırmanın imkânlannı aramamız lâzımdır. Bütün dünya ilim ve teknikte yarış halindedir. 40 yıl, 100 yıl, 1000 yıl sonra mem leketlerinin nasıl bir inkişaf hedefine ulaşılması gerektiğini şım diden hesaplayarak, bütün guçleriyle yanşı kazanmanın heyecaniyle çırpınmaktadırlar. Dünya bu durumda iken biz hâlâ ağustos böcekliğine özeniyoruz. Bu çok acıdır. Şükrü TATLAN da etkinliğe geçirilirse büyük bir boşluğu kısa zamanda kapatacaklardır. Eğitim Akademileri bilindiği gibi öğrencilerını tlköğretmen Okulu çıkışlılar arasından seçmektedir Kuçuk yastan öğretmenlik mesleği hamuru ile yogrulacak olan bu gençler özlenen Tıirk Milli Eğitimcilerini yetistirebileceklerdir. Mehmet KARADUMAN Tesilkent Ortaokul Müdürü Senneöiçim adomsın? Bayburt ünlü ilçelerimızden biri... Tarıh yönünden zengin .. insan yönünden bereketli . Bir destan kentidir. Bizim buçiin anlatacagımız hikâyeyı Bayburt halk nüktesi dÜ7enlemis. Ve yalnız Bavburtlu Rasim'ın basından çeçmistir. Onun icindir ki, ne Bavburt içinden kimse üstüne alına, ne Bayburt dısından kimse gücene . Bavburtln Rasim'in kentin carsısında bir kücük dükkânı var. Basma'dan süpüreeve. ve farastan makarava kadar ıvır zıvır satar. Bütün bu maliarı da Trabzon carsısında Tüccar Ahmet Efendiden temin edermis. Su iiches satırla anladıcınız eihi. Bavhurtlıı Ra«im. Anadolu kasabalarında cok bulunan bir kiirük tacir. Aldım • sattım ile üçbes kurııs kazamp. coluk cocuinn nafakasını kıtcasına cıkarır. Kanaatkâr. ve mntrvazı bir havatla çünlerini geçirir. Diyelim ki eli biraz fazlaca sıkı imis. Hem kendisi ve hem de ev halkı icin en biivük dejisiklik. Bavburtlu Rasim'in zamnnı eelince eseeine hinip mal almak i'in Trahzona vollanması. O zaman simdiki eihi otohüsler olmadığından Ravhurtlu tıneır mınçır esekle eider. esekle eelirmis. Ravhurtlu Rasim. her eidiste Trahzonlu Ahmct efendi krndisini ciilrrvüzlp kar^ılar. ikram edfr. misafir eder ve bn eski mü<iterisini nrmnon etmı>ve calı«nrmı« Ravburtlu her karsıianısta hem mahruD ve hem de mesrur o'up : Ahmet efendi insallah bir piin sizi Bayburta bekleriz dermis. Gelisiçüzel söylenmis hu «n7İfrin belki de pek bir 5nem> yokmns. Zira tücear Ahmet efendinin Ravhurta eidesi yokmnf. Nereden voln dfieprek. ne zaman vakti olarak? Ama tesadiif hn va. bir çün Bavburta isi düsmfls Trabzonlnnun... Ve kendi kendmne : Sn bizim Rasim rfendivi hir zivaret edevim . deyin varmıs dükkâna. Aklından eecermis ki kenrtisini ısrarln davet eden Bavbnrtlu onu t/örünce avaklanıp «evinecek. afırlavıp misafir edeeek. Fakat ne ters dnsiinre! Ravhnrtlu Rasim. Trabzonlnvn e«rfince safak atmıs. Simdi hövle mııteher misafir aSırlamanın zamanı mı, hildiHniz fibi eli de «ıkı Ra«im efendinin... Ve bir knrnazlık dUsünÜD hic tanımamıs eörfinüp : Ne o efendi. bir srv m\ istiyorsnn? aiye ilk defa gBrdüffl bir müsteri eibi kars.lamı». Trabzonln Ahmet efendi bn df fi«îiklige sasmıs. ama hozmamı». üsulen birkac sev gorup çıkmıs dükkândan ve aklında hep : Ulan Baybnrtln. sen rene benim elime düsersin .. fikriylf. GeT zaman rit zaman Bavhnrtlunnn tekrar mal tedarikine Trabzona çitmrsi eerekmi>î. E«rSe semcri vurun çıkmıs vola. Trabzonln Ahmet efendi bendicini gene eskisi çibi karsılamı» : Hos rfldin Rasim ffrndi! Alısveris ve alımsatımdan sonra Is bitmis ve Ahmet efendi eskisi eibi eve vemefe davet etmis Ravhurtlnvn. Sofrada iki misafir daha varmıs . Tenilmis. içilmis. hem de kafalar iyice dumanlanınca Ahmet efendi gece vansma âotru : Bu gece mehtap var. hizim mısır tarlasina bir domnz mnMilat oldu. Tam sıra«ıdır. hem ava çıkmıs, hem eğlenmis olurnz dive teklifini «ürmüs. TOfekleri almıslar Eseklere binmi<ler. Tarlava varmıslar. Her biri tarlanın dört bir kösesine pusuva yatmış. Kim önce domn7n eöriirie ates edecek.. Bir zaman sonra Trabzonln Ahmet efendi ve arkadaslan taşarladıklan plânı çeroeklestirmek icin Bavbnrtlunun esejini tarava siirmüsler. Zavallı havvan mı^ır tarla«mda fiteve berive dolasırken Bayburtluya vakmlasınca Rasim efendi tfifeji ateşlemis: Buuum dive bir »e». Ve havvan verde. En basta Raybnrtln. «evinçle kosmnslar. Rasim efendi bakmıs kı, vurdufu havvan kendi bavvam: aklı basından gideyazmıs. Trahzonlu Ahmet efendi Ise e ene hiç bozmadan dflnöp ": Ulan Bavburtlu! demis. Bavburta eidersin adamını tanımazsın, Trabzona gelir esefini tanımazsın. sen ne biçim adamsm! • Bn hikSyev! bir dost anlattı. Dinliyenlerden biri : ^ 3 1 " d d İ ° S °" c ü m I e v i s °y I e wek için. bj» n'e. nzun ml " '« N e v " p " l l m k i eOmlenın anlamını ^ : insanlar da. ıniltetler de tnmn bir tek uzun hikâyelerden geçmeden kavrıyamıyor Karşı davranış nergede ileri sürülen diğer ehemmiyetli bir nokta da, «Türkiye Radyolannın hükümete karşı bir davranış içerisinde» olduğu iddiasıdır Şurası bir gerçektir kl T.R.T. Kurumu, bir hükümet organı değildir. Herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermemek için derhal belirtelim ki, T.R.T. idaresi hiyerarşisi içerisinde bir kuruluş değildir. Bu sebeple T.R.T. nin hükümetin bir idare kademesi olması bahis konusu olamaz. T. R.T. muhtar bir kuruluştur ve Anayasanın meydana getirdiği bir devlet organıdır. Hal böyle olunca. «Devletin radyosunun hükümetine karşı olduğu» ididası mesnetsiz kalır. Çünkü T.R.T. Kurumu da, diğer muhtar Anayasa kuruluşlan ve hükümet gibi, bir devlet organıdır. İşte kanun koyucu bu hususiyeti dikkat nazarına alarak 359 sayılı T.R.T. kanununu büyük bir titizlikle tesbit etmiş ve siyasi iktidarların yerli yersiz müdahalelerinden bu kuruluşu korumak hukuki imkânlarını araştırmış ve bunları kanunlaştırmıştır. Merkezi idare kuruluşu hiyerarşisine tâbi olmamak demek, hükümete karşı olmak mânasına asla gelemez. Eğer böyle bir görüşün kabul edilebilme şansı olsa idi, hükümetin dışında mevcut bütün Anayasa müesseselerini, ve meselâ üniversiteleri, Anayasa Mahkemesini, Danıştayı v.s. hükümete karşı kuruluşlar olarak kabul etmek gerekirdi. Eğer A.P. sayın milletvekili thsan Ataöv, idarî hiyerarşiye tâbi olmıyan bütün Anayasa kuruluşlarını hükümete karşı olmak mânasında anlıyorsa, öyle tahmin ederiz ki bu düşüncesinde yalnız kalacaktır. Bu önergesinin Adalet Partisi Grup İdare Heyetince de iltifat görmemesi üzerinde durmak gerekir. Bilindiği üzere, Adalet Partisi Grup İdare Heyeti, önergeyi Grupa getirmeden İhsan Ataöv ile konuşmuş ve böyle bir onergenin görüşülmesindeki mahzur üzerinde durarak, geri almmasmı istemişitir. Şimdi öyle anlaşılmaktadır ki, A.P. Gmp Idare Heyeti, böyle bir önergeye iltifat etmiyerek, kendi partisine mensup bir milletvekilinin bu hareketini teşvik etmemiştir. Bu tarz bir önleme politik bir endişenin ifadesi de olabilir. Bunu tesbit etmek imkânsızdır. Bununla beraber şurası muhakkaktır ki, TJl.T. hakkında gelişen olaylar, basına intikal ettiği nisbette, koalisyon ortakları arasında bir fikir birliğinin mevcut olmadığı kanaatini kuvvetlendirmektedir. Ortaklardan bir kısmı T.R.T. yi «hali isyanda» ve «teknik suikast» içinde gösterme cabasmda oldukları halde, diğerleri. aynı Kurumun 339 sayılı kanun çerçevesi içerisinde vazife gördüğüne kanidirler. İddialar ayın milletvekilinin Meclis araştırması önergesinde bilhassa üzerinde durulan nokta şudur: «1 Türk vatandaşlarına devletin radyosunon, devletine ve hükümetine karşı olmadığı inancnu verebilmek, yapüan beyanların, iddia ve lınatların gerçek olup olmadığını araştırmak.» Sayın milletvekilinin bu önerge Ue takip etnek istediği özel maksadı tesbit etmek elbette ki mfimkiin değildir. Hal böyle olmakla beraber, Onergenin yukanda aynen zikrettiğimiz kısmından sarahaten anlaşılan nokta şudur: Milletvekili, T.R.T. Kurumunun, devletin ve hükümetin karşınnda olduğunu kabul etmektedir. Bundan ayn olarak da, böyle bir kanaatin vatandaş kitleleri arasında yaygın olduğunu da ayrıca belirtmektedir. Sayın milletvekilinin sahip olduğu bu düşünce tarzı ve inanç gerçekten sakattır ve hattâ vahimdir. 27 Mayıs 1960 devriminin ruh ve mânasından ilham alan bir Kurucu Meclisin hazırladığı ve Türk milletinin büyük çoğunlukla kabul ettiği bir Anayasa müessesesi hakkında bir milletvekilinin böyle bir zanna sahip olması ve böyle bir fikrin takipçisi olması gerçekten üzücüdür. Diğer yandan üzerinde ehemmiyetle durulması gereken noktalardan biri de, Anayasaya dayanılarak meşruiyet re demokratik nizamın ayrılmaz bir parçası olan partilerin, bu tarzda hareket eden milletvekillerine inzibati tedbirler tatbik etmemesidir. Kim olursa olsun, ve bilhassa bir milletvekili, Anayasa teminatı altında olan ve »ynı zamanda bir Anayasa kuruluşu şeklinde kanunlaştınlmış bulunan bir devlet müessesesi hakkında böyle bir zan uyandırmak hakkına asla sahip olamaz. Böyle bir zannın uyandınlması, her şeyden evvel korumakla mükellef bulundufumuz Anayasa düzeni ve demokratik rejim ile bağdaşmaz. Diğer taraftan Türkiyc Radyolannın devlete karşı olduğunu düşünmek de ve bu müesseseye böyle bir isnatta bulunmak da, yerinde olmıyan başarısız bir siyasî taktiktir. Böyle bir millî müesseseyi devlete karşı olmakla itham etmek, Anayasa kanununun kurduğu demokratik nizama inan mamak anlamına gelir. O S Ne hale düştük? I Q I A'larda Ataturk, «Anadolu I w I w Jhtilâli» nin tohumunu gerçek yurtseverlerın gönlüne atarken, o günlerin aydın geçinenleri, daha kestirme bir yolla Anadolu'nun bağımsızlığa ulaşacağını ileri sürüyorlardı. «Amerikan mandası olmazsa Anadolu kurtulamaz!» diyenler çoğunluktaydı. Kimileri de «tnçiliz himayesi» ni pelesenk etmişlerdi kendilerine. cTrakya Cumhuriyeti», «Müstakil Doğu Anadolu Devleti» tasavvurları da, Atatürk'ün «Birleştiricilik» anlayışı altında eriyip yok olmuştu. «Amasya genelgesi» ve «Kongreler» vatanın bölünmez bütünlüğünün gerçek ifadesidir. Atatürk'e göre bu bölünmez bütünlüğü de, ancak. tarihi boyunca bağımsız yaşamıs Türk milleti sağlayabilirdi. Mılletin içinden çıkan bu «halk adamı» böyle düsünüyordu. Bunun dışında. özellikle bir milletin bağımsızlığı konusunda kimseden kimseye en küçük bir yardım yapılamazdı. Ama zamanla bu ilkeler çiğnenmiş, yardım sanılan iktisadî sokulmalann yurdu kalkındıracağı umuduna kapıhnmıştır. Gerçekte «Hâkimiyet kayıtsıı sartsız milletindir» sözünde iktisadi, mali ve ulusal bağımsızlık anlamlan da belirmektedir. Sayın Selçuk'un belirttiği gibi, gerçek bağımsızhğı. ulus olanaklariyle saRİayabilirsek. belki o zaman «ter» düşüncelerin zillet çnknrundafı» kurtula'bîliriz. ' Banun için de Atatürk'e dönmek, Atatürk'ü anlamak için de «Büyük Nutuk» unun baştarafında söylediği sözleri değerlendirmek gerekir. «Esas, Türk milletinin haysiyetli ve serefli bir millet olarak yasamasıdır. Bu esas tam istîklâle malikiyetle ancak temin olnnabilir. Ne kadar zenein ve mürfffeh olursa olsun istiklâlden mahrum bir millet. tnütemeddin beserivet mnvacehesinde usak olmak mevkiinden vüksek bir muameleye liyakat k«7anamaz.» öğretmen Adnan BİNÎAZAR * Çorum Beledıye Baskanının A B.D. Cumhurbaşkanına yazdığı yardım mektubunu sayın tlhan Selçuk'un köşesinde okudum. Iktisaden geri kalmış. yardıma muhtaç bir ulus olduğumuzu inkâr edecek değiliz. Devletler arasındaki dayanışma, yardımlaşma duygusunun önemine inanıyoruz. Refaha, sulh ve sükuna hizmeti bu insan! duyguda buluyoruz. Bu itibarla, Çorum Belediye Başkanmın yardım isteğini normal karşılamak gerek. Ancak, mektubun ruh ve muhtevası, bize bunun, yardım isteğinden ziyade, bir iane, bir dilenme, Tanrıdan gaynsma y«pılması hos görülemiyecek bir yakan? ve yalvanş arzuhali karakterinde olduğunu gösterdi. Kaldı ki, Tanrıya yalvarışta bile kendini bilme, kendinden emin olma duygusunu yitirmemek gerek. tsmall Hakkı ŞENGÜN Eğitim Fakülteleri iiğretmen yetiştirme sorunu çö" zum bulamamıs bir ortamda bocalarken karşımıza bir de Eğitim Fakülteleri açma istemi çıkmıştır. Tanzimattan bu yana girişilen öğretmen yetiştirme çabalarını gerçek ereğe ulaştığını söyleyemeyiz. Çeşitli öğretmen yetiştirme deneyleri de mesleği bir çıkmaza sürüklemıstır. Herkesin öğretmen olabileceği kanısının uyandığı bir toplumdayız. Meslek günden güne yapıcılığını yitirerek yozlaşmaktadır. Günün konulan arasına giren Eğitim Fakültelerinin açılma işi de bu çıkmaza eklenen son bir halkadır. Lise öğrenimini yapmış rastgele kişilerin ayrımsız girebileceği bu fakülteler gerçek öğretmeni yetiştiremiyecekleri inancındayız. Oysa ki bugün iatı uluslarında görülen ve Psiko Pede^ojisinin biç dalı haline getiren mesleğe yönelîm ilkelerj Eğitim Fak^ülteIerine ahnacak öğrenciîerin seçiminde uygulanıp uygulanmıyacağı mevcut tasand» yer almadığına göre; yukarıda da belirttiğimiz gibi Eğitim Fakülteleri sıradan bir fakülte olmaktan ileri gidemiyecektir. T. R. T. Kurumu, Anayasa nizamının bir kurnhışu olarak, onun işlemesinde esaslı görevleri bnlunan ve rejimin teminatı olan muhtar kurutnşlardan biridir. Bu nitelikleri Ue Türkiye Rad OGRETMEM OKUILARI VE GERÇEKIER B Mehmet Adem SOLAK Oğretmen Karamsarlık ilindiği üzere, 16 Mart öğretmen okullarının kuruluş günüdür. Bu anlamıyla öğretmenlık mesleğının de «ozel günu» kabul edilmektedır. Ancak, hemen beiirtmek yerinde olur kı; 16 Mart oğretmenlığe «özel meslek günü» olarak sa dece yakıştınlmaktadır. Gerçekte öğretmenlik henüz ülkenuzde kendine bir «meslek günü» tercıh etmemiştir. Bunun nedenlerinı, 117 yıldır öğretmen yetıştiren kurumların varhğına rağmen, öğretmenliğin meslek haline gelme oluşumunu tamamlayamamış olmasında aramak mümkündür. Yuzyılı aşkın tarih içinde, öğretmenliği meslek haline getırememış olmamız, şüphesiz ülkemızin gerı kalışıyla da yakından ilgilidir. Bu bakımdan öğretmenlik mesleğinin durumunu gözden geçirmek; özellıkle şu plânlı kalkınma devresinde öğretmenliğin bilimsel temellere ve milli felsefeye oturtulmasının greği üzerinde durmak zorundayız. öğretmenlik nıçın meslekhalıne gelme olusumunu tamamlayamamıştır? Bu sorunun cevabım ararken karşımıza çıkan gerçekler hiç de «iç açıcı» değildir. Ülkemizin geri kalış nedenlerini de ilgilendiren bu gerçekleri gözden geçirmekte fayda umuyoruz. Bazı gerçekler O Öğretmen kavramırun ifade ettiği anlamı bilmiyoruz : Üzülerek söyleyebilirız ki; bugün ülkemizde öğretmen kavramı hâlâ ortacağdakl anlamı Ue benimsenmektedir. Eğitim olanaklanndan nasibinı alabilen köy ve kentlerimizin büyük çogunluğu, öğretmeni hâlâ «eli sopalı, disiplinci, söylevci, dofuştan öğretmen yaratılmış» bir kişilik halinde görmektedir. Bunun en açık ömeğini köylerde ve kasabalarda görürüz. Okula çocuğunu getiren velilerden birçoğu: «Hocam, der bunu sana teslim ediyorum. Adam et bunu. Eti senin kemiği benim!» Bu görüşte bulunanlan Osmanlılık havası teneffüs edilen Kur'an Kurslan desteklemektedir. Gene, bu medrese kalınüsı anlayışın yanı sıra, öğretmeni sadece bir devlet memuru olarak kabul eden anlayış da çok yaygındır. Geriye kalan azınlık ise, öğretmeni «eğitim yoluyla kalkınmada bir etken» görmekle beraber; öğretmenlik İçin iyl duygular taşıyan lnsanlar olmaktan öteye gidemezler. O halde, öğretmen kavramı ülkemizde henüz «tnodern eğitim yöntemleıi uygulayıcısını ve bu yolla kişilik mimarlığını» ifade etmiyor demektir. Bu durum öğretmenliğin meslek halıne gelmesini engelleyen önemli bir etmendir. Öğretmen yetiştiren kurumlan gereği gibi ele almıyonız : 0 Öğretmen yetiştiren kurumlarumzuı 117. yıi Içindeki gelişiminin henüz olumlu ve kesin bir noktaya ulaşamadığı bilinen bir gerçektir. öğretmen yetiştiren kurumlar her ne kadar «Osmanlı muallim mektepleri» ile başlıyorsa da; bugünkü öğretmen okullanmn, Cumhuriyet Türkiyesinin ve devrlmlerin getirdiği kurumlar olması gerekirdi. Bu bakımdan, muallim mekteplerinin dayandığı temel felsefe ile bugünkü okullann dayandığı temel felsefe, birbirinden «ayn felsefeler» olmak durumundaydı. Osmanlı kurumlan ile Türkiye Cumhuriyeti kurumlan arasında özanlam ve lonksiyon aynlığı böylece mümkün olurdu. Eskı kurumun uyguladığı «sosyalite ilkesi» Osmanlıca mecelleci, hilafetçi v.b. gibi tip kişilikleri yetiştı rtr iken; yeni kurum, «Türkçü, devrimci, çağdaş uygarlığa gönül vermis bir özün kurumu» olacaktı. Acıdır ki; öğretmen yetiştiren kurumlarımız, bu anlamda kemâl'e erme savaşlarını verememlştir. erll olmak, ücretçi eğitimci yetiştirmek iddıasındaki köy enstitüleri ile modern eğitim yöntemlerini (ithal yoluyla da olsa) ülkemtze yerleştirmek durumunda olan öğretmen okullan, po lltik akımların engelleri karşısmda, birer deneme İBvası içinde kalmaktan kurtulamamışlarriır Vük sek öğrenım kurumlarımız ıse «eğit bilim'e» ıtıbar etmedikleri gibi bir milll eğitim felsefesi gelıştirmek sorumluluğunu duyamamak durumunda kalmışlardır. Herşeye rağmen, ülkemizdeki denemelerın işaret ettiği sonuçlar anlamlıdır. Ve yine herşeye rağmen, «Yüksek eğitim bilimleri enstitüsü» ya da «Eğitim fakülteleri» kurmak fıkn; öğretmenlik mesleğinin bilimsel ve milll temellere oturtulması açısından önemli bir değer taşımaktadır. © Politikayı eğitim kurumlarının içine kadar gotürüyoruz: Eğitim kurumlarımızm çoğunda olduğu gibi, öğretmen yetiştirenlerinde de belli bir kişilik tipı elde etmek yerine; politik yönlerce değişen farklı kişilik tipleri yetiştirilmiştir. Bu yüzden oğretmenlik yüz kızartıcı durumlara düsmüştür. Yıllarca «köy enstitüsü çıkışlı • öğretmen okulu çıkışlı öğretmenler» ayrılığı mesleğin bütünlUğUnü parçalarken; «eğitim enstitüsü çıkışlı • yüksek öğretmen okulu çıkışlı» aynlığmın ortaya çıkması, basit ihtiraslara yol açmıştır. BunJar sılindi • yok oldu derken, şimdi de «Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu» karşısına «Milliyetçi Öğretmenler Derneğinin» çıkması, meslek bütünlüğü bakımından büyük yaralar doğmasımn tabii ortamıdır. Ne yazık kı. butün bu ayrılıklar mesleğın gelışmesinı engeilediğı halde, bunu bilememek durumuna düşmüs öğretmenler vardır. Maalesef bunlar, politikacılar tarafından desteklenmektedirler O Öğretmenın mesleki kışıliğini kabul etmiyen bır tutumun içindeyiz: Türkiyemizin okumayazma bakımından talihsiz oluşu, çok sayıda öğretmene ihtiyaç bulunması, bizi halk eğitiminin «yığın eğitimi» formülüne itmiştir. Devrim yülannın bir gereği olan bu halk eğitimi anlayışından kendimizi kurtaramamış; öğ retmeni «bilen ve bildiğini öğreten insan» sayan bir kanıya kapılmışız. Bu yüzden «birşeyler öğretmek esası» üzerinde ısrar edıp, çok sayıda okuryazar elde etmeye yönelmişiz. Bu yönelim sonucu olarak herkes öğretmen olabilmiş, dolayısıyla «meslek kişiliği» üzerinde durulmamıştır Hâlâ herkes öğretmen olur görüşünün içinde bulunmaktayız. «Kaymakam, avukat, dolrtor v.b. gibileri birşeyler biliyor ya; öğretebilirler yani öğretmen olabilirler.» diyoruz. Oysaki öğretmek çağı geçti. Öğreterek eğitmek • eğiterek Öğretmek; yani bilimsel bir formasyona sahip kişilerce eğitim süreçlerinı gerçekleştirmek çağmdayız. Batıda P e d a g o j i bile öldü. Eğitim başlıbasına bir sosyal bilim haline geldi. Bizde ise, pedagojik değeri olan sözlere bile «bunlar lâf» diyen insan tipleri öğretmendir. Geri kalmış ülke olmanuz açısından bu durum pek anlamlı olsa gerektir. Oayın Felek kösesınde toplumu ** saran bir hastahktan söz edıyor: Karamsarlık. ÖŞretmen Okulu çıkıslara sırt Kendisıyle her bakımdan beraberim. Karamsarhğm bızleri ge çeviren bir ESitim Fakültesi öğretmen yetistirme iddiasında bunel bır umutsuzluğa sürükledığilunamaz. Altı yıl öğretmen olacani de açık açık yazıyor. Gerçekgım inancı ile yoğrulan gerekli ten de öyle. beceriyi alan bir gençle rastgele Hangi gazetenın okuyusu olurbir lise mezununun devam edecesanız olun sabahleyin gazetenizi ği Eğitim Fakültesi arasında anelınıze ahr almaz buram buram lam yönünden ayrım büyük olabir karamsarlığın içine batıyorsucaktır. nuz. Gırtlağınıza dek. Yeni bir gün için çok iyi bir başlangıç Eğitim Fakülteleri yerine, son doŞrusu!. Milli Eğitim Şurasında öngörülen Gazetenin toplum düşüncesınin Eğitim Akademileri kısa zamanaynası olduğunu ötedenberi soyler dururlar. Öyle de olsa madalyanın bir de öbür tarafı var: Gazeteler toplum düşünce^inin bir Ziraat Yük. Mıih. numaralı yapıcılarıdır da. Yani ENGİN TANSUK bu karamsarlık konusunda biz ile Vet. Fak. Asistanı gazeteleri, gazeteler bizi kar.'iDr. ORHAN ALPAN lıklı etkileye etkileye günlerimizi Nişanlandılar zehir edip gidiyoruz. 19 3 1965 CorvallisOregon Ben Sayın Felekten de öte giU. S. A. derek iddia ediyorum ki bu korkunç bir olustur!. Mutlaka sava?ılma";ı gereken genel bir musibet... Çünkü bu umut kırmalar. K O T A bir ulus olarak ilerleme ve hattâ yaşama sevkimizi törpüleyip körSıra No. 121 letmekten başka neye yarıyor?. Ovsa sorunlanmızm agırhğı alGümrük tarife No. 48 07 litında ezilip uyusacak yerde silsanslan olanların aşağıdaki J kinıp ileri atılmamız, durmatelefonlara müracaatları rica : dan ileri atılmamız gerek bizim, bunun için de moral bozucu kös t olunur. teklemeler yerine cesaret verici İ Tel: 44 74 S0 49 33 1» dürtüklemeler lâzım... Hiç bir ulus kalkmmasını böylesine ağlaReklâmcıhk 11823405 maklı bir atmosferi soluya soluya yapmamıştır. Erkekçe bir dikeIis, güçlükleri küçümseyen, gerekirse onları alaya alan nikbin bir ruh... İşte ilerlemenin ilk sartı. Tılmaz SÎÇER Stajyer Hâkim BURSA BELEDİYESİ ELEKTRİK İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN İşletmemizce 2000 Kg. 10 mm2 lik Elektrolitik örgülü çıplak bakır tel fiat ve teklif a!ma usulü ile şartnamesi esaslarına göre satın aluıacaktır. Bu işe ait muhammen bedel 39.200.^ lira olup geçici teminatı 2.940. liradır. İsteklilerin geçici teminatJarını havi fiat ve teklif mektuplarını en geç 5 nisan 1965 pazartesi günü saat 15.00 e kadar İşletmemize vermeleri ilân olunur. (Basın B. 292 4565/3390) M E V L IT Eşim ve Aile Büyüğümüz FEHMİ DEMİRKOL'un vefatının 40 ıncı günü olan bugün ikindi namazını müteakıp Şişli Camiinde âziz ruhuna okunacak Mevlidi Şerife ve Hatim Duasına, akraba, dost ve yakınlarımız ile din kardeşlerimizin tesrifi rica olunur. DEMİRKOL AİLESI Cumhuriyet 3401 ÖLÜM Merhum Osman Beyin ve merhume Nlmet Hanımın kızı. merhum Veterlner Arif Bcyin hareml, Sadan Gökova ve Sahir Berkerin anneleri Rauf Gökova ve Leylâ Berkerin kayınvalideleri, Yalçın ve Gönül Gökovanın anneannelerl, Arif Ferda ve Fey•a Berkerin babaanneleri. merhum Nafiz, merhum Rifat. merhum Hami, Asım Köknar. Sehime Sözeri, Hasibe Delen. Münevver Armanın kardesi, î n c l Gökovanın büyük kayınvalidesi salihatı nlsvandan NE OLAYIM? Sonuç onuç olarak şöyle bir gerçeğl işaret edebilırız. Türkiye'de öğretmenliğin meslek haline gele memiş olması, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Yönetmelik maddeleriyle tanımlanmış bir öğretmenlik yerine, sağlam bir «öğretmen vetiştirme politikasına» yönelmeliyiz. Yetiştirdiğimiz öğretmenlerde «mesleki kişilik» sorununu önemle ele almalıyız. Bu bakımdan öğretmeni; yalnız yöntem değiştirlci değil, toplum kalkmma suıda aktif bir etmen olarak düşünmeliyiz. Bütün bunlardan önemli olan, büyük bir işimiz daha var ki; bu sadece bizim ülkemize aittir: öğretmeni. müfterinin baskısından, yobazm yumruğundan. geçim rlerdinin tedlrginliğinden kurtarmalıyız. Bir de (politikacının damatası gibi kullanmaması için) öğretmene, Iftyık olduğu değeri vermeliyiz Bu değer herhalde en güzel ifadesini «Öğretmenler Kar ıa> ile bulabi'ir. Bütün bu oluşlardan sonra da «Atatürk Cumhuriyetinirj istediği hür nesill rin» yetişmesini öğretmenden beklemek olacaktır S Ben cahıl, tembel ve miskin kalmışsam, okuyacak bir okula, okutacak bir aileye ve cemiyete sahip olamamışsam bunda benim suçum ne. Bu cemiyete bütün gücümü vererek, canımı ve sıhhatimi adayarak çahştığım halde çocuğumu okutacak, en basit hastalığmda tedavi ettirecek bir kazanca sahip değilsem elbette o da benim gibi cahil ve cılız kalacaktır. Karamsar olmayım da, ne olayım?. Nejat KARADENİZ HATİCE NAHİDE Berker Hanımefendl vefat etmistir. Cenazesi 28.3.1965 pazar günü öğle namazını müteakıp Sısli Camii $eriftnden kaldınlarak Zincfrlikuyu mezarhğına defnedilecektir. Mevla rahmet eyliye. Cumhuriyet 3412 T. R. T. . Dahiliye Mütehassısı Y T.R.T. konusunda radyonun ıda recilennden olan ve ıç halini daha iyi bilen Mahmut Tali Öngöreı.in yazdığı yazı bazı çevrelerde akis yarattı Bazı çevreler, radyoların sabahtan akşama kadar eğlendıricı yayınlar yapmasını (umumiyetle müzik yayınını kastediyorlar) arzu etmektedirler. Halbukı bızım mu/ıkten ^ıyade ı cfitlm* ib.tiyacımu var. Dünyt> | Dr. Kâmran Şenel Takslm Sıraselviler Cad 111/5 (Alman Hastanesı yanı) Tel: 44 55 14 tUncılık: 5462/3411 KAYIP Bakırkoy Nüfus Memurluğundan aldığım hııvivetimı kavbettlm. Hukumsuzdur | Adnan ÇaKar ' Cumhuriyet 3413
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear